id
int64
0
3.57M
text
stringlengths
0
1.2M
16
Film şu anlamlara gelebilir: * Camlara yapıştırılarak içerinin görünmesini engelleyen bir tür ince yaprak * Sinemacılıkta, bir oyunun bütününü taşıyan şerit veya şeritlerin bütünü * Film (fotoğrafçılık), fotoğrafçılıkta, radyografide ve sinemacılıkta resim çekmek için kullanılan; selülozdan, saydam, bükülebilir şerit * Film (sinema), sinema makinesiyle gösterilen eser, izleti * Film (film), Samuel Beckett'in yazdığı tek senaryodan çekilen 1965 ABD yapımı film * Total Film, 1997'den beri İngiltere'de yayımlanan sinema dergisi
30
Bolşevik, çoğunluktan yana anlamına gelen Rusça kelime, 1903 yılında düzenlenen Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin İkinci Kongresi'nde Vladimir Lenin ve Julius Martov arasında yeni kurulmakta olan partinin üyelik tanımı üzerine başlayan görüş ayrılığı sonucu yaşanan ayrışmadaki taraflardan Lenin yanlısı grup. Kongrede Lenin yanlıları çoğunlukta olduğu için Rusça çoğunluk anlamına gelen Bolşevik olarak, azınlıktaki Martov yanlıları da Menşevik olarak adlandırılacaktır. Kongreden sonra iki taraf arasında birleşme girişimleri olsa da birleşme gerçekleşmeyecek ve 1912 yılında kesin ayrım yaşanacaktır. Bolşevikler Ekim Devrimi ile iktidarı alacaklar ve Sovyetler Birliği'ni kuracaklardır. == Bölünmenin tarihçesi == Polis baskısı nedeniyle önce Brüksel sonra da Londra’da yapılan Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi RSDİP 2. Kongresi 1903 yılı Ağustos ayında toplanır. Toplantıda yeni partinin üyelik esasları ve tanımı üzerinden önemli bir ayrılma yaşanacak ve Rusya’daki devrimci hareketi derinden etkileyecektir. Vladimir İlyiç Ulyanov ya da takma adıyla Lenin parti üyelerinin dar ve aktif bir çevreden oluşmasını, sadece ceplerinde parti kimliği taşıyan ve zaman zaman partiye uğrayanlardan, hatta hiç uğramayanlardan oluşmamasını savunuyordu. Bu faal üyeler profesyonel devrimci kadrolar olarak Çarlık otokrasisine karşı işçi devrimi yapabilecek bir devrimci partinin yaratılabilmesi için zamanlarının çoğunu örgütlenmeyle geçireceklerdir. Bu modele göre sempatizanlar dışarıda bırakılmış olmaktaydı. Partinin iç işleyişinde de demokratik merkeziyetçilik benimsenecekti. Lenin’in bu fikirlerine karşıt olarak ise arkadaşı Julius Martov partinin merkezinde profesyonel devrimcilerin olmasına onay verse de parti üyeliğinin sempatizanlara, devrimci işçilere ve diğerlerine açık olmasını savunuyordu. İkili bu konuyu daha önce de tartışmış olsalar da, görüş ayrılıkları kongrede ayrılığa yol açacaktır. Ayrılık ufak bir konuda ve kişisel ayrımdan kaynaklanıyor görünse de ayrım derinleşecek ve bölünme kaçınılmaz hale gelecektir. === İsmin kökeni === Lenin ve Martov yandaşları kongredeki durumlarına göre Rusça "bolshinstvo" (çoğunluk) ve "menshinstvo" (azınlık) olarak adlandırılırlarKongre Lenin’in savunduğu parti üyelik tarzını benimser.. Kongredeki delegeler sürekli olarak saf değiştirdikleri için birleşim başarısız olacak ve parti fiilen ikiye bölünecektir. === 1905 Devrimi === İki taraf da sürekli olarak yeni üyeler kazanıyor ve kaybediyordu. Rus marksizminin babası olarak adlandırılan Georgi Plehanov ilk başta Lenin ve Bolşeviklerden yana olacak ancak 1904'te ayrılacaktır. Menşeviklerden yana olan Leon Troçki ise Menşeviklerin Rus liberalleriyle uzlaşma girişimleri ve Bolşeviklerle birleşmeme tutumları yüzünden ayrılacaktırTroçki ve yakın arkadaşları Bolşeviklere dahil olmasa da onlara çok yakın duracaklar ve Enternasyonalistler olarak adlndırılan grup Ağustos 1917’de Bolşeviklere katılacaklardır.. İki taraf arasındaki ayrım Nisan 1905'te Bolşeviklerin ayrı yaptığı ve 3. Kongre olarak adlandıracakları kongre ile derinleşecektir. Menşevikler derhal alternatif bir kongre yapacaklardır. Rus İmparatorluğu Çarlık rejiminin 1905 Devrimi ile sarsıldığı dönemde Bolşevikler azınlıktadır. Ayaklanan halkın kendiliğinden kurduğu Sankt Petersburg İşçi SovyetindeKendiliğinden oluşan sovyet organı 1917 yılında da ortaya çıkacak ve Ekim Devriminden sonra yeni sosyalist devlete adını verecektir. azınlıkta olsalar da Troçki tarafından etkili bir şekilde temsil edilmektedirler. Buna rağmen Moskova Sovyetinde çoğunluktadırlar. Moskova Sovyetinin Aralık 1905'te aldığı 1905 Moskova Ayaklanması olarak bilinen ayaklanma kararı sonucu kentte iktidar alınacak ancak ayaklanma yaklaşık bir ayda bastırılacaktırLenin, başarısız olan Moskova ayaklanmasına çok önem verecek ve 1905 Devriminin dersleri olmasa 1917 Ekim Devriminin gerçekleştirilemeyeceğini söyleyecektir.. === 1906-1907 === 1905 Devrimi sürmekteyken Bolşevikler ile Menşevikler Stockholm’de Nisan 1906’da yapılan 4. Birleşim Kongresinde yeniden birleşmeye çalışırlar. Menşevikler Yahudiler arasında ayrı bir örgütlenmeyi savunan Genel Yahudi Emek Federasyonu ile ortak hareket edince Bolşevikler azınlıkta kalır. Kongrede birleşim yönünde karar alınsa da her grup kendi yönetimini koruyacaktır. Londra’da Mayıs 1907’de yapılan bir sonraki 5. Kongrede de bu durum değişmez. === Lenin ve Bogdanov arasında (1908–1909) === 1905 Devriminin 1907 yılına girildiğinde tamamen yenilmesiyle beraber Bolşevikler, Çarlık rejiminin düzenlediği 3. Duma’ya katılıp katılmamayı tartışırlar. Lenin, Grigory Zinoviev ve Lev Kamenev Duma’ya katılmayı savunurken, filozof Aleksandr Bogdanov, Anatoli Lunaçarski ve Mihail Pokrovski Duma’daki vekillerin geri çağrılmasını savunurlar. Bu grup Rusça geri çağırmak fiilinden türetilen Otzovistler olarak anılacaktır. Diğer bir grup ise Duma’da bulunan Bolşevik vekillerin parti yönetiminden bağımsız hareket etmelerinden dolayı ültimatomla uyarılmasını savunurlar. Bu gruba da Ultimatomcular denilecektir. Bolşevikler arasındaki Bogdanov yandaşlığı ve kararsızlık 1908 yılına doğru gelişince Lenin, Bogdanov’un filozof yanına saldırmaya başlar. 1909 yılında yayınladığı Materyalizm ve Ampiryokritisizm adlı eserde Bogdanov’u idealizm felsefesini savunmakla itham eder. Haziran 1909’da Paris’de Bolşevik yayın organı Proletary tarafından düzenlenen Bolşevik Konferansında Bogdanov eleştirilir ve Bolşevik saflarından atılır. === 1910 === Partinin ikiye bölünmüş olması ve Çarlık rejiminin yoğun baskısı, güçleri yeniden birleştirme yanlılarını harekete geçirir. Ocak 1910’da Bolşevikler, Otozovistler ve çok sayıda Menşevik grup Paris’de Merkez Komite toplantısı yaparlar. Kamenev ve Zinoviev birleşme gündemine karşı olsalar da Viktor Nogin gibi arabulucu Bolşeviklerin ısrarına boyun eğerler. Lenin birleşmeye şiddetle karşı çıksa da Bolşevik liderlik arasında yapılan oylamada azınlıkta kalır. Menşeviklerle yapılan anlaşmaya göre birleşik partinin yayın organı Troçki’nin Viyana’da çıkarttığı Pravda olacaktır. Ancak Pravda yayın kurulundaki Bolşevik temsilcisi Kamenev Ağustos 1910’da kuruldan istifa edince birlik çabaları sona erer. === 1912 ayrı parti === İki grup arasında ilişkiler 1912 yılında kopacaktır. Bu yılın Ocak ayında Bolşevikler sadece kendi örgütüyle topladıkları Prag Konferansında Menşevikler ve Otzovistler partiden resmen atılacaklardır. Bu kongreden sonra Bolşevikler artık kendilerini RSDİP’in hizibi olarak değil ayrı bir parti olarak RSDİP (Bolşevik) olarak tanımlayacaklardır. Bolşevik önderliği ayrı bir parti olmaya karar verse de Bolşevik yanlısı taban örgütü ve işçiler bu hattı izlemekte zorlanacaktır. Ayrıca Duma’daki 6 Bolşevik vekil de parti yönetiminin bu kararını kabul etmez. Sadece Matvei Muranov ayrı bir parti kurulmasından yana olurAyrılmaya karşı duran diğer Bolşevik vekiller arasında Ohranka ajanı olduğu sonradan anlaşılan Roman Malinovski de bulunmaktadır.. Ancak buna rağmen Bolşevik önderlik duruma hakim olacak ve Eylül 1913'te ise ayrı bir Duma grubu kurulacaktır. == İdeolojisi == Bolşevikler Çarlık rejimini kitlesel bir işçi devrimiyle devirecek merkezi ve disiplinli bir partiyi örgütlemeye çalışmıştır. Bolşevikler Rus işçilerine bir ayaklanmada önderlik edebilecek kitlesel ve sınıfın öncüsü militan işçilerin partisini oluşturmaya çalışmıştır. Bolşevik parti lider partisi olmamasına rağmen merkez komitesinde cisimleşmiş olan parti yönetimine demokratik merkeziyetçilik çerçevesinde sıkı sıkıya bağlı bir yapıdaydı. Menşeviklerin uyguladığı parti üyeliği daha esnekti ve diğer siyasi partilerle daha kolay iş birliği yapıyorlardıMenşevikler 1917 yılında Geçici Hükümette de yer alacak ve Temmuz Günleri sırasında işçi ayaklanmasına karşı tavır alacaklardır.. Bolşevikler ise özellikle liberal partilerle iş birliği yapmayacak, diğer sosyalist partilerle de tanımlı ittifaklara girecektirParti 1917 yılında Menşeviklerden ayrılan Enternasyonalistleri kapsamış, Ekim Devriminden sonra kurulan ilk Sovyet hükûmeti olan Sovnarkoma Sol SR’lar da dahil edilmiştir.. Bununla birlikte Lenin, Uluslararası Kadınlar Konseyi'nde yaptığı konuşmada bolşevizmi "Burjuva demokrasisinin yalancılığını, ikiyüzlülüğünü açığa çıkaran; toprağın, fabrika ve tesislerin özel mülkiyetini kaldırmasında tüm devlet iktidarını, ezilen ve sömürülen kitlelerin elinde toplayan bir ideoloji" şeklinde tanımlamıştır. == Yeniden isim değişikliği == 1952 yılında yapılan 19. Kongre sırasında Genel Sekreter Stalin’in önerisiyle isim değişikliği gündeme gelir: Stalin’in önerisi kongrede kabul edilir ve Bolşevik Partisinin adı Sovyetler Birliği Komünist Partisi olur. Bundan sonra Bolşevik adlandırması Ekim Devrimi ve Rus İç Savaşı dönemlerine ait olarak kalacaktır. == Kaynakça == * Kategori:Sovyetler Birliği Komünist Partisi Kategori:Rusya tarihi Kategori:Rus Devrimi Kategori:Rusya'daki eski siyasi partiler Kategori:Eski komünist partiler Kategori:1903'te kurulan siyasi partiler
39
küçükresim|200px|Cinepaint ekran yakalama görüntüsü Cinepaint, eski adı Film Gimp olan projenin yeni adıdır. GNU/GPL bir proje olan Gimp'in video için özelleştirilmesi ile oluşmuştur. == Dış bağlantılar == * Cinepaint resmi sitesi Kategori:Özgür yazılım
24
Linux (telaffuz: Lin-uks); Linux çekirdeğine dayalı, açık kaynak kodlu, Unix benzeri bir işletim sistemidir. GNU Genel Kamu Lisansı versiyon 2 ile sunulan ve Linux Vakfı çatısı altında geliştirilen bir özgür yazılım projesidir. Linux ismi ilk geliştiricisi olan Linus Torvalds tarafından 1991 yılında verilmiştir. Günümüzde süper bilgisayarlarda, akıllı cihazların ve internet altyapısında kullanılan cihazların işletim sistemlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunlardan en popüler olanı Google tarafından geliştirilen Android işletim sistemidir. Ayrıca Linux ismi, bu çekirdek kullanılarak oluşturulan işletim sistemlerini genel anlamda tanımlamak için yaygın bir kısaltma olarak da kullanılmaktadır. Örneğin Linux çekirdeği ve GNU araçları bir araya getirilerek tam bir işletim sistemi olarak sunulduğunda GNU/Linux dağıtımı olarak adlandırılır, ancak konuşma dilinde kısaca Linux olarak ifade edilmektedir. Linux kelimesinin bu iki farklı kullanımının yol açabileceği karışıklıktan kaçınmak için çekirdek yazılım hakkındaki teknik bilgiler Linux çekirdeği maddesinde, dağıtımlar hakkındaki bilgiler Linux dağıtımları maddesinde verilmiştir. == Tarihçe == Linux, 1991 yılında Linus Torvalds adlı bir Fin üniversite öğrencisi tarafından, daha eski işletim sistemlerinden birisi olan UNIX'in mimarisine ve POSIX standartlarına uygun şekilde sıfırdan yazılmaya başlanmıştır. Geliştirilmesinde Unix mimarisinden esinlenilmiş olmakla birlikte Linux içinde Unix'ten alınmış herhangi bir kod bulunmamaktadır. Geliştirilen bu yazılım, kullanıcı araçları olmayan sadece bir çekirdek yazılımıdır. Linux'tan çok daha önce, 1984 yılında, yine UNIX mimarisiyle uyumlu yeni bir işletim sistemini özgür yazılım projesi olarak geliştirmek isteyen Richard Stallman MIT'deki görevinden ayrılmıştı. GNU Tasarısı adını verdiği işletim sistemi geliştirme projesi 1991 yılına gelindiğinde kullanıcı araçları hazır ancak çekirdek yazılımı eksik bir durumdaydı. 1992 yılında Linus Torvalds geliştirdiği bu çekirdek yazılımı daha çok geliştirici ve katkıcının desteğini alabilmek için özgür yazılım olarak GNU Genel Kamu Lisansı ile yayınlamaya karar verdi. Böylece bu iki proje (Linux çekirdeği ve GNU Tasarısı) birbirlerinin eksik taraflarını tamamlamış ve tam bir işletim sistemi olarak sunulabilir hale gelmiş oldu. Bu işletim sistemi 1994 yılında GNU bülteninde "Özgür UNIX Benzeri" olarak duyuruldu. Linus Torvalds Linux'u geliştirme hikâyesini Yalnızca Eğlenmek İçin adlı eserinde anlatmıştır.https://archive.org/details/JustForFun === Özgür yazılım olmasının Linux'a etkisi === Özgür yazılımlar lisansları gereği yazılımın kopyalanabilmesi, kodlarının değiştirilebilmesi ve bu şekilde dağıtılabilmesini yasal olarak mümkün kılmaktadır, yazılımlar isteyen herkes tarafından paylaşılarak geliştirilebilmektedir. Bu nedenle Linux'un GNU Genel Kamu Lisansı'nı tercih etmesi Linux tarihindeki en önemli kırılma noktasıdır. Bu sayede Linux projesi Dünya genelinden pek çok gönüllü uzmanın katkısını almayı başarmıştır. Richard Stallman tarafından başlatılan özgür yazılım hareketi de daha iyi bilinir olmuş ve başarısı kanıtlanmış bir geliştirme modeli olarak kabul görmüştür. === İnternet'in Linux'a etkisi === İnternet özgür yazılımların ihtiyacı olan, evrensel olarak birlikte yazılım geliştirebilme ortamını herkese sağlayan bir alan açmıştır. GNU/Linux projesi bu imkânı çok iyi değerlendirerek 90'lı yıllardan günümüze kadar Dünya çapındaki uzmanlardan katkı alarak gelişmiştir. Özellikle Apache yazılımı rakiplerine göre internet sunucularının daha hızlı ve kararlı, maliyet açısından daha ucuz olmasını sağlamıştır. Bu durum 90'lı yılların sonlarından itibaren Linux sistemlerin ticari ve teknolojik olarak gelişmesine büyük katkı yapmıştır. Ayrıca 2000'li yıllarda internetin evlere ve küçük işletmelere kadar yaygınlaşması çok geniş internet altyapısına ve çok farklı özellikteki ağ cihazlarına olan ihtiyacı arttırmıştır. GNU/Linux sisteminin cihaz üreticileri tarafından sınırsızca özelleştirilebilir olması ve ücretsiz sunulması bu üreticiler tarafından yaygın olarak tercih edilmesine neden olmuştur. === Dağıtımların ortaya çıkışı === Linux dağıtımı (ya da GNU/Linux dağıtımı); Linux çekirdeği, GNU araçları, bir görüntü sunucusu ve bir masaüstü ortamının bir araya gelmesiyle, bu birlikteliği sürdürülebilir şekilde yönetecek yapılandırma araçları ile oluşturulan tam bir işletim sistemidir. 1993 Yılında Patrick Volkerding, çeşitli ağ araçları, grafik arabirimi ve diğer araçları bir arada sunduğu bir GNU/Linux projesi başlatmıştır. Slackware adını verdiği proje ilk GNU/Linux dağıtımıdır. Aynı yıl benzer amaçlarla Ian Murdock tarafından Debian projesi duyurulmuştur. Debian dağıtımı hâlen yaygın kullanılan en eski dağıtım olma özelliği taşımaktadır. Bu konudaki ayrıntılı bilgilere Linux dağıtımları maddesinden ulaşılabilir. GNU/Linux, gelişiminin ilk yıllarında çeşitli konferanslarda ve üniversite çevrelerinde disketlerle çoğaltılıp elden ele dağıtılmaktaydı. Dağıtım (distrubution) tanımına yol açan bu yöntem günümüzde internet yoluyla indirme şeklinde yapılsa da bu terim hâlen kullanılmaktadır. === Ticari alanda kullanıma başlanması === Linux 1995 Yılında DEC Alpha ve Sun SPARC iş istasyonlarında da çalışabilir hale getirilmiştir. 1998 Yılında ise IBM, Compaq ve Oracle Linux'a destek vermeye başlamıştır. InfoWorld dergisi 2000 yılında sunucu bilgisayarlarda kullanılan Red Hat Linux'u "Yılın İşletim Sistemi" ödülüne layık görmüştür. Red Hat Şirketi 2005 yılında NASDAQ-100 listesine girmeyi başarmıştır. 2004 Yılında Canonical Ltd. tarafından duyurulan Ubuntu Linux ise sunucu sistemlerin yanında masaüstü sistemlerde de popüler olmayı başarmıştır. 2008 Yılında Google, mobil cihazlar için geliştirdiği ve Linux çekirdeği kullanan Android işletim sisteminin 1.0 sürümünü duyurmuştur. Sonraki yıllarda Samsung ve Sony gibi büyük üreticilerin de mobil cihazlarında kullandığı Android son kullanıcı piyasasındaki en yaygın Linux tabanlı işletim sistemi olmayı başarmıştır. Android, 2017 yılının ilk aylarında internet kullanan cihazlar istatistiğine göre Microsoft Windows'un kullanım oranını yakalamıştır. === Masaüstünde kullanılmaya başlaması === Linux çekirdeği tek başına çalıştırıldığında grafiksel bir masaüstü ortamı sağlamaz. Bunun için pek çok yazılımın bir araya getirilmesi gerekmektedir. Gerçekte 1991 yılında UNIX sistemlerde grafik arabirim sağlamak üzere geliştirilen X386 projesi mevcuttu. Ancak projenin SGCS firmasına özgür olmayan bir lisansla satılması ile bu projenin özgür versiyonu olan XFree86 arasında bazı hukuki sorunlar ortaya çıktı. Ayrıca bazı teknik sorunlar projenin gelişmesini yavaşlattı. X.Org Konsorsiyumu 2004 yılında XFree86 kodlarını çatallayarak X Pencere Sistemini geliştirmeye başladı ve 2005 yılında ilk sürümünü duyurdu. Ancak bu tarihe kadar MacOS ve özellikle Microsoft Windows işletim sistemleri, masaüstü sistem piyasasında çoktan lider ve belirleyici konuma gelmişti. Bundan sonraki dönemde de ticari Linux dağıtımlarının gelirlerini masaüstü yerine sunucu ve mobil sistemlerden elde ediyor olması geliştiricilerin ve şirketlerin masaüstü ortamına desteğinin kısıtlı olmasına yol açtı. Ancak günümüzde Linux sistemlerin GNOME, KDE, Xfce gibi gelişmiş masaüstü teknolojileri mevcuttur, bu konudaki bilgilere Masaüstü ortamı maddesinden ulaşılabilir. === Simgesi === Linus Torvalds 1996 yılında Canberra, Avustralya Ulusal Hayvanat Bahçesini ziyaretinde bir penguen tarafından ısırılmıştır. Burada Linus, Linux maskotunun bir tür küçük penguen olacağından bahsetmiştir. Başlatılan yarışmaya Larry Ewing bugün de kullanılan penguen çizimi ile katılmış ve çizimi seçilmiştir. Bu sembole isim önerisi ise James Hughes'den gelmiştir, Hughes'un "'Torvald's Unix'" (Torvalds'ın Unix'i) kelimelerindeki harflerden yola çıkarak önerdiği "'Tux'" kısaltması kabul edilmiştir. Bu ismin bir esprisi de penguenlerin tüy renklerinin Smokin kıyafetine benzemesidir, İngilizce'deki smokin sözcüğünün karşılığı "tuxedo'dur. == Kullanım alanları == === İnternet sunucuları === küçükresim|200px|sağ|Linux için tasarlanmış sunucular Linux sunucu işletim sistemlerinde kullanım oranı bakımından dünya çapında ilk sırada tercih edilmektedir. Linux ürünleri sunucu işletim sistemi olarak uzun zamandır oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır, 2008 Eylül ayında Microsoft CEO'su Steve Ballmer, dünya genelinde web sunucularının %60'ında Linux'un, %40'ında Windows'un kullanıldığını itiraf etmiştir. IDC'nin 2007 raporunda, GNU/Linux yüklü olarak satılmış sunucular göz önüne alınarak o zaman genel sunucu pazarının %12,7'sinin GNU/Linux'a ait olduğu belirtilmiştir.IDC Q1 2007 raporu Ancak bu istatistik, çeşitli şirketler tarafından satılan Linux sunucuların sayısı dayalıdır yani ve sonradan GNU/Linux yüklenerek kullanılan sunucuları içermemektedir. Netcraft’ın Eylül 2006'da yayınladığı rapora göre, on güvenilir internet şirketinden sekizi GNU/Linux ürünlerini internet sunucularında kullanmaktadır. Linux dağıtımları LAMP sunucu-yazılım kombinasyonunun (Linux, Apache, MySQL, PHP) köşe taşıdır. Linux dağıtımları diğer anabilgisayar işletim sistemleri ile karşılaştırıldığında, fiyatlandırma nedeniyle son on yılda giderek popüler olmuştur. Aralık 2009'da, bilgisayar devi IBM, pazarlamaya öncelik vereceğini ve ana bilgisayar tabanlı kurumsal Linux sunucularını satacağını bildirdi. === Ev ve ofis === Linux çekirdeği kullanan sistemler masaüstü, dizüstü ve netbook bilgisayar pazarında yaklaşık olarak %2 pazar payına sahiptir. Daha çok yazılım geliştiriciler, bilgisayar uzmanları ve özgür yazılım gönüllüleri tarafından tercih edilmektedir. Masaüstü Linux sistemlerine Ubuntu, Debian, Fedora, openSUSE, Linux Mint, Mageia örnek olarak gösterilebilir. Son kullanıcıya hitap etmek amacıyla geliştirilmekte olan Linux dağıtımlarda; kullanıcı arayüzünü teşkil eden GNOME, KDE, Xfce gibi bir masaüstü ortamı, Mozilla Firefox, Chromium gibi bir web tarayıcı, LibreOffice gibi bir ofis yazılım seti video-müzik oynatıcı, CD/DVD yazıcı, grafik işleme yazılımı vb. türden gözde özgür yazılımlar paketlenerek son kullanıcıya sunulmaktadır. === Süper bilgisayarlar === Kasım 2017 tarihinden bugüne en iyi 500 süper bilgisayar sistemin tamamı (%100) Linux kullanmaktadır. Ayrıca dünyanın en güçlü süper bilgisayarı olan ve 2011'de kullanılmaya başlanan IBM Sequoia için de işletim sistemi olarak seçilmiştir. === Bulut bilişim === Bulut bilişim gibi büyük verilerin depolandığı sistemler için Linux oldukça uygun ve ölçeklenebilir bir yapı sunmaktadır. Bu alanda Linux üzerine inşa edilen OpenStack projesi büyük teknoloji şirketlerinin desteğini almıştır. === Mini bilgisayarlar === küçükresim|Raspberry Pi Anakartı 2000'li yıllardan itibaren az güç tüketen bir Mikroişlemci mimarisi olan ARM mimarisi sayesinde kredi kartı boyutunda bilgisayar sistemleri mümkün hale gelmiştir. Özellikle Raspberry Pi markası ile teknoloji çevrelerinde tanınan benzer donanımlar çok çeşitlidir. Linux bu donanımlarda başarılı bir şekilde çalışabilmekte ve popüler Linux dağıtımlarının bu donanımlar için özel sürümleri bulunmaktadır. === Mobil cihazlar === * Android: Google tarafından, mobil cihazlar için üretilen, Linux temelli açık kaynak kodlu bir işletim sistemi. Günümüzde akıllı telefon sektöründe yılı içi akıllı telefon satışları göz önüne alındığında pazar lideri konumundadır. * Tizen: Linux Vakfı bünyesinde Samsung ve Intel'in öncülüğünde akıllı telefonlar, tabletler ve TV'ler için geliştirilen bir işletim sistemi projesi. HTML5 tabanlı bir arayüze sahiptir. * webOS: LG'nin özellikle televizyonlar için geliştirmekte olduğu işletim sistemi. *Postmarketos :Tabanı Alpine linux 'e dayanan bu işletim sistemi şu ana dek 200'den fazla cihaz'a destek vermektedir. *Ubuntu Touch: Canonical Ltd. ve Ubuntu topluluğu tarafından yeni nesil akıllı telefonlar ve tabletler için geliştirilmiş bir mobil işletim sistemi projesidir. 5 Nisan 2017'de Ubuntu Touch projesi için yapılan yatırımların sona ereceği duyuruldu. === Gömülü cihazlar === Gömülü sistemler sadece belli bir görev için üretilmiş özel donanımlar ve özel tasarlanmış işletim sistemlerinden oluşur. Akıllı TV'ler, Internet yönlendiricileri, endüstriyel otomasyon ve makine kontrol sistemleri gibi geniş bir kullanım alanı vardır. Linux'un ölçeklenebilir yapısı bu alanda da yaygın kullanılmasını sağlamıştır. === Nesnelerin interneti === 21.Yüzyılın en önemli bilişim devrimlerinden birisi olarak görülen Nesnelerin interneti henüz emekleme aşamasındadır ve belli bir standarda kavuşmamıştır. Bu alanda kullanılan cihazlar düşük güç tüketimli, yüksek kararlılıkla çalışma ve yüksek ölçeklenebilir özellikte olması beklenmektedir. Linux bu imkânları başarı ile sağladığından oldukça avantajlı konumdadır ve başta Linux Vakfı tarafından olmak üzere pek çok proje ile desteklenmektedir. küçükresim|Gerçek zamanlı FPS türü Urban Terror Oyunu === Oyun ve eğlence === Ticari PC Oyunları üreten firmaların pek çoğu son yıllara gelinceye kadar Linux sistemlere uygun oyunlar üretmemişlerdir. Bu nedenle Linux sistemlerdeki oyun imkânları oldukça sınırlı kalmıştır. Oyun yazılımlarının kullandığı DirectX kütüphanesi Linux sistemlerde çalışmamaktadır. Linux ile çalışan OpenGL kütüphanesi ise üreticiler tarafından tercih edilmemiştir. Ancak 2012 yılında Steam oyun platformunun Linux İstemcisi sunmasıyla birlikte bazı popüler oyunların Linux sürümleri üretilmeye başlanmıştır. Ayrıca Android işletim sistemine ait uygulama mağazasında da geniş bir oyun seçeneği bulunmaktadır. === Otomotiv === Toyota, Nissan, Jaguar, Land Rover, Ford, Mazda, Mitsubishi, Subaru gibi büyük otomobil üreticileri araçlarının dijital sistemlerinde uzun zamandır Linux kullanmaktadır. Automotive Grade Linux projesi ise Linux Vakfı tarafından akıllı otomobiller üretilmesi için yürütülmektedir, büyük teknoloji ve otomotiv üreticileri projeye üye olmuşlardır. == Geliştirme == Linux ve öbür popüler işletim sistemleri arasındaki ana fark Linux çekirdeği ile sistemi oluşturan öbür parçaların özgür ve açık kaynak kodlu yazılım olmasıdır. Linux özgür olan tek işletim sistemi olmamakla beraber en çok kullanılan örnektir. Bazı Özgür yazılım lisansları, kopyalanan kodun aynı şartlar altında dağıtılmasını öngören Copyleft prensibine dayanır. En sık kullanılan özgür yazılım lisanslarından GNU Genel Kamu Lisansı (GPL) bir tür copyleft'tir ve Linux kerneli ile birçok GNU yazılımında bulunmaktadır. Linux tabanlı dağıtımlar, geliştiricileri tarafından öbür işletim sistemleri ve yerleşmiş bilgisayar standartlarıyla uyumluluk göze alınarak yapılır. Linux sistemleri POSIX, Single UNIX Specification, Linux Standart Base, ISO ve ANSI standartlarına uygun yapılır. Özgür yazılım projeleri, işbirliği ile geliştirilmelerine karşın sıklıkla birbirlerinden bağımsız üretilirler. Çoğu Linux dağıtımı ağ bağlantısı ile sistem ve aplikasyon yazılımlarını indirmeye olanak tanıyan uzaktan bağlantıları yöneten paket yöneticilerine sahiptir. Dağıtımlar bireyler, topluluklar, gönüllüler ve ticari kuruluşlar tarafından geliştirilir. Bir dağıtım, indirilen Linux kernelinin varsayılan konfigürasyonu, genel sistem güvenliği ve farklı yazılım paketlerinin tüm sisteme entegrasyonundan sorumludur. Dağıtımlar yazılım indirmek, silmek ve sistemi güncellemek için genelde apt, rpm, pacman gibi paket yöneticilerini kullanır. == Linux Vakfı == Linux Vakfı'na üye kuruluşlar şunlardır; Üyelik Seviyesi İletişim veya Medya Şirketleri Yazılım Şirketleri Finans Şirketleri Ulaşım Firmaları Donanım Üreticileri Platin Üye(28) * AT&T; * Tencent * Fujitsu * Google * IBM * Microsoft * Oracle * VMware * Cisco Systems * Intel * Qualcomm *Hitachi *Huawei *NEC *Samsung Electronics Altın Üye (5) * Alibaba Cloud * Baidu * Citrix Systems * Dell EMC * Doky * SUSE *Accenture *Meta, Inc. * Hart *Oath *Uber * BlackRock * Toyota * Renesas Electronics *Panasonic *Toshiba Gümüş Üye (65) *Aarna Networks *Comcast *Sprint *Arista Networks *Canonical *PANTHEON.tech *LinkedIn *Desotech *Tencent Fujitsu == Telif hakkı ve isimlendirme == Linux ve çoğu GNU yazılımı GPL (Genel Kamu Lisansı) altında lisanslıdır. GPL, Linux dağıtıcılarına kaynak kodu(ya da herhangi bir değişikliği) alıcılar için aynı şartlar altında kullanılabilir hale getirmesini gerektirir. Yazılım sisteminin diğer anahtar bileşenleri başka lisanslar kullanabilir. Örneğin birçok kütüphane GNU, LGPL'yi ve GPL'nin birçok serbest versiyonunu kullanır. Ek olarak X Pencere sistemini X.org uygulamaları MIT Lisansı'nı kullanır. Torvalds, Linux çekirdeğinin Genel Kamu Lisansı'nın 2. versiyonundan 3. versiyonuna geçmeyeceğini belirtir. Torvalds özellikle yeni lisansta yer alan ve dijital haklar yönetiminde yazılım kullanımını yasaklayan bazı hükümleri sevmemektedir ve aynı zamanda sayısı binleri bulan bütün telif hakkı sahiplerinden izin almak kullanışsız olacaktır. Bir kısım kitle tarafından “Linux” kelimesiyle ifade edilen çekirdek, bir kısım kitle tarafından da GNU Tasarısı yazılım ve araçlarını içermesi nedeniyle “GNU/Linux” diye ifade edilmekte, bu söz grubu ile adlandırılmaktadır. Adlandırma konusundaki tartışma uzun bir süredir devam etmektedir. == Ayrıca bakınız == * Özgür yazılım * Açık kaynak * Özgür Yazılım Vakfı * GNU Tasarısı * Linux dağıtımları * Linux kullanıcıları listesi * Richard Stallman * Linus Torvalds == Kaynakça == == Dış bağlantılar == Türkçe * Neden Linux Daha İyidir? * Belgeler.org * Linux dağıtımları hakkında bir derleme * Masaüstü Linux'un gelişim tarihi * Linux komutları * Linux'a neden "GNU/Linux" denildiğini açıklayan bir yazı İngilizce * The Linux Foundation * Linux Kernel Archives * Linux Journey (eğitim sitesi) * Linux Documentation Project * DistroWatch * Linux ile ilgili günlüklerinin bir listesi Kategori:1991 yazılımları
10
Cengiz Han (doğum adıyla Temuçin, – 18 Ağustos 1227), Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk Kağanı olan Moğol komutan ve hükümdardır. Hükümdarlığı döneminde gerçekleştirdiği hiçbir savaşı kaybetmeyen Cengiz Han, dünya tarihinin en büyük askeri liderlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. 13. yüzyılın başında Orta Asya'daki tüm göçebe bozkır kavimlerini birleştirip bir ulus hâline getirerek Moğol siyasi kimliği çatısı altında toplamıştır. Cengiz Han, hükümdarlığı döneminde, 1206-1227 arasında, Kuzey Çin'deki Batı Xia ve Jin Hanedanı; Türkistan'daki Kara Hıtay, Maveraünnehir; Harezm, Horasan ve İran'daki Harezmşahlar, Kafkasya'daki Gürcüler, Deşt-i Kıpçak'taki Rus Knezlikleri, Kıpçaklar ile İdil Bulgarları üzerine seferler yaptı ve imparatorluğu döneminde gerçekleştirdiği hiçbir savaşı kaybetmedi. Bunların sonucunda Pasifik Okyanusu'ndan Hazar Denizi'ne ve Karadeniz'in kuzeyine kadar uzanan bir imparatorluk kurdu. 1162 civarında Moğolistan'daki Onon Nehri yakınlarında doğduğu düşünülen Cengiz Han'ın gerçek adı Temuçindir. Babası Yesügey, düşman bir kabile olan Tatarlar tarafından zehirlenerek öldürüldüğünde Temuçin henüz 9 yaşındaydı.Moğolların Gizli Tarihi Temuçin'in kabilesi, küçük yaştaki bir çocuğun liderliğini kabul etmedi ve kardeşleri ve annesiyle birlikte onları ölüme terk ederek kabileden sürdüler. Moğolistan'ın acımasız bozkırlarında kaçarak ve saklanarak hayatta kalmaya çalıştılar. Temuçin daha küçücük bir çocukken, avladıkları bir hayvanı paylaşmak istemeyen üvey kardeşini çıkan bir kavga sonucu öldürdü. 16 yaşına geldiğinde, daha önceden yaptıkları bir anlaşma sayesinde nüfuzlu bir kabileden olan Börte isminde birisiyle evlendi. Henüz 20 yaşına geldiğinde, tüm Moğolistan'da tanınan ve saygı duyulan bir komutan haline gelmeyi başarmıştı. Moğolistan'daki göçebe kavimleri birer birer kendi bayrağı altında birleştirdi. 1206 yılına gelindiğinde Moğolistan'da birlik sağlanmıştı. 1206 yılının ilkbaharında Onon Nehri'nin yakınlarında, kendisine bağlanmış olan bütün kabileleri bir araya getirerek büyük bir kurultay topladı. Tüm göçebe kavimleri birleştiren Temuçin tek bir ulus yaratmıştı ve bu ulusa “Moğol Ulusu” adını verdi. Bu kurultayda Temuçin, daha önceden aldığı “Kağan” unvanına ilaveten Cengiz unvanını aldı ve bu tarihten sonra kendisine “Cengiz Kağan” veya “Cengiz Han” diye hitap edilmesini istedi. Moğol toplumu, Cengiz Han'dan önce teşkilatsız ve düzensizdi. 1206 kurultayında devletin ordu ve toplumsal teşkilatını düzenledi. Cengiz Han, hükümdarlığı döneminde, 1206-1227 arasında, Kuzey Çin'deki Batı Xia ve Jin Hanedanı; Türkistan'daki Kara Hıtay, Maveraünnehir; Harezm, Horasan ve İran'daki Harezmşahlar, Kafkasya'daki Gürcüler, Deşt-i Kıpçak'taki Rus Knezlikleri, Kıpçaklar ile İdil Bulgarları üzerine seferler yaptı ve imparatorluğu döneminde gerçekleştirdiği hiçbir savaşı kaybetmedi. Bunların sonucunda Pasifik Okyanusu'ndan Hazar Denizi'ne ve Karadeniz'in kuzeyine kadar uzanan bir imparatorluk kurdu. Bozkır geleneğinden gelen onlu teşkilatı kullanarak, yetenek ve kişilerin bireysel üstünlüğüne dayanan meritokratik bir ordu meydana getiren Cengiz Han’ın büyük bir asker olarak ün kazanmasının temelinde, kurduğu posta teşkilatı ve casus ağı ile istihbarat sanatına verdiği büyük değer önemli bir yer tutmaktadır. Yaptığı seferler sonucunda pek çok şehir tahrip olmuş ve milyonlarca insan da katledilmiştir, ancak Cengiz Yasası adı ile metinleştirilen kuralları ile işkenceyi, yalan söylemeyi, hırsızlık yapmayı ve zina etmeyi de yasaklamış; zanaatkârlar, doktorlar, belli bilgi becerisi olan eğitimli kişiler ve her dinden din adamlarına, hangi milletten olursa olsun aralarında bir ayrım yapılmaksızın saygı gösterilmesi ve vergiden muaf tutulmalarını da kanunlaştırmıştır. Cengiz Han aynı zamanda, halkının yazıya sahip olmasını sağlamak için Uygurlardan önemli kişileri başkenti Karakurum’a çağırmış ve Moğolca için Uygur alfabesini uyarlatarak bunu çocuklarına da öğretmesini istemiştir. Bu sayede Moğol dilinin de yazılı hale getirilmesini sağlamıştır. Cengiz Han, 1227 yılında Kuzey Çin'deki Tangutlar'ı yendiği seferden dönerken bilinmeyen bir nedenle öldü. Mezarının yeri ise günümüzde hâlâ bilinmemektedir. Ünlü bir söylentiye göre, kendisi ölmeden önce mezarının gizli tutulmasını vasiyet etmiş, o ölünce de yakınları onu bilinmeyen bir yere gömmüş, daha sonra cenazeye katılan herkes mezarın yeri hiçbir şekilde bilinmesin diye kendilerini öldürmüştür. Fakat bu iddia, birçok kişi tarafından uydurma olarak kabul edilir. Günümüzde arkeologlar Cengiz'in gömüldüğü yere yaklaştıklarını düşünüyorlar. İlerleyen yıllarda modern Moğolistan'ın muhteşem bir keşfe ev sahipliği yapması mümkündür.Marr, Andrew, Büyük Dünya Tarihi (A History of the World), Yakamoz Yayınları, 2018. (sayfa: 244) Cengiz Han öldüğünde sahip olduğu topraklar, tahmini olarak Büyük İskender'in dört, Roma İmparatorluğu'nun ise iki katı büyüklüğündeydi. Kurmuş olduğu imparatorluk, günümüzde Rusya hariç tüm ülkelerden daha geniş topraklar üzerine yayılmış vaziyette olup, onun ölümünden sonra oğulları ve torunları döneminde daha da genişleyerek, insanlık tarihinin gördüğü bitişik sınırlara sahip en büyük imparatorluk hâline geldi. 2003'te araştırmacılar American Journal of Human Genetics'te, yaklaşık 900 yıl önce yaşamış bir erkeğin genetik materyalinin günümüzde her 200 erkekten birinde bulunduğunu, yani Avrasya'da 16 milyon erkeğin bu genetik materyali paylaştığını iddia eden bir araştırma yayımladı. Bunun Avrupa'dan Afrika'ya kadar örnekleri vardır. Araştırmacılar, bu süper başarılı atanın kim olduğu sorusuna getirilebilecek en mantıklı açıklamanın Cengiz Han olduğuna karar verdiler.Marr, Andrew, Büyük Dünya Tarihi (A History of the World), Yakamoz Yayınları, 2018. (sayfa: 238-239) Çünkü Cengiz Han'ın, vaktinde Çin'den getirttiği Taoist bir bilgeden ömrünü uzatmak için yardım istediğiMarr, Andrew, Büyük Dünya Tarihi (A History of the World), Yakamoz Yayınları, 2018. (sayfa: 243) ve bunun sonucunda, yaptığı seferlerle büyük şehirleri ele geçirdiğinde oralarda yaşayan birçok kadını himayesine alıp onlarla cinsel ilişkiye girdiği bilinmektedir. == Cengiz Han'ın ataları ve kökleri == küçükresim|Cengiz Han'ın babası Yesügey Bahadır'ı tasvir eden bir portre. Cengiz Han’ın şeceresi yarı mitolojik bir şekilde sis perdesi arkasındadır. Onun atalarının ve kendisinin doğuş efsanesi, Moğol mitolojisinin önemli belgelerindendir. Yazılış tarihi itibarı ile Cengiz Han’ın yaşadığı döneme en yakın olanı Şamanizm etkilerinin görüldüğü, 1240 yılında Moğolca olarak kaleme alınmış olan Moğolların Gizli Tarihi adlı esere göre Cengiz Han’dan 10 nesil önce yaşayan Alangoya, Cengiz Han soyunun efsanevi büyük annesi olarak kabul edilmiştir. Moğolların Gizli Tarihinde yer alan efsaneye göre Alangoya dul kaldıktan sonra evlenmediği hâlde üç oğlu daha olmuştur. Cengiz Han ve onun mensup olduğu Börçiginler bu çocuklardan “Bodoncar” adlı en küçük olanının soyundan gelmektedir. Alangoya efsanesi yalnızca Cengiz Han’ı değil onunla birlikte “Nirun” yani ışığın çocukları adı verilen bir yığın boyu ilgilendirse de Cengiz Han soyunun en büyük efsanesi olarak kabul edilmiştir. Nirun boylarından öncelikle Cengiz Han’ın boyu Borciginler ardından Tayciutlar, Barlaslar, Derbenler, Salciutlar ve başka birkaç boy daha sayılabilir. 1140 yılında Moğol kabilelerinden Börçiginlere mensup Kabul, bütün Moğolların ilk lideri olarak “Han” unvanını almıştır. Cengiz Han’ın babası Yesügey Bahadır onun torunudur. Kabul Han ve onun halefi Ambakay Han zamanında Moğollar, Çin'deki Jin İmparatorluğu ile mücadele edecek kadar kuvvetlenseler de Tatarlar, Çinlileri hoşnut etmek için Ambakay’ı Çin’e teslim ettiler. Ambakay hiç alışılmadık bir şekilde, “tahta eşek şekli” denen bir duruma sokularak çarmıha gerilip infaz edildi. Cengiz Han’ın büyük amcası Kutua, bu hakarete Çin üzerine ve Tatarlara bir dizi saldırı düzenleyerek cevap verdi ve bu akınlar sonunda “Moğol Herkülü” unvanını kazandı. Fakat, 1160 yılında, detayları bilinmeyen bir dizi olay sonunda, Kuzey Çin’in hakimi Jin Hanedanı, Moğolları hezimete uğrattı. Moğollar bir süre karmaşa içinde dağıldılar. Sefalet içinde yüzen bu karmaşık hâldeki Moğollar’ın içerisindeki önemsiz liderlerden biri olan Kabul Han'ın torunu Yesügey Bahadır, ittifaklar kurarak Moğolları güçlendirmeye çalıştı. Moğolların batı komşularından biri olan Türk boylarından Keraitler idi. Keraitler 200 yıldan beri Nasturi Hristiyan’dı. Hristiyan Keraitlerin o zamanki lideri Tuğrul idi. Tuğrul, 1160 yılında iç meseleler sonucu tahtını kaybetmişti. Moğolların lideri Yesügey, Tuğrul'a kabilesinin önderliğini yeniden ele geçirmesi için yardım etti. Tuğrul ve Yesügey anda ile kardeşilik yemini ettikten sonra, daha sonraları Moğolların yeniden ortaya çıkışında olağanüstü önem taşıdığını kanıtlayacak olan bir ittifak kurdular. Rivayetlere ve efsaneye göre Yesügey Bahadır bir gün Onon nehri kıyılarında şahini ile avlanırken gelinleri taşımak için özel olarak tahsis edilmiş, bir at arabasına rastladı. Yesügey, arabada oturan kıza ilk görüşte âşık olmuştu. Yesügey iki kardeşini yanına alarak ve birlikte ağır ağır giden düğün arabasına yetiştiler. Üç kardeş Onggirat boyunun Olkunat kabilesinden olan Höelin adındaki yeni evli gelini yakaladılar. Höelin başka seçme şansı olmadığı için Yesügey Bahadır’ı yeni kocası olarak kabullendi. Yesügey onunla, doğurduğu oğlan bir kahraman olacak diyerek evlenmişti. == Doğumu == Evlilikten bir süre sonra Yesügey, Tatarlar üzerine yaptığı bir akından geri döndüğünde, karısı Höelin'in hamile olduğu haberiyle karşılandı. Kaynaklarda bebeğin doğumu sırasında Höelin’in kapısına bir yay ve ok asılarak şeytanın girmesinin engellendiği ancak yakın akrabalar ve bir kadın Şamanın ebe olarak görev yaptığı ileri sürülmektedir. Şaman, bebeği çok yakından inceleyerek, geleceği hakkında kehanette bulunabilecek bir işaret arayacaktı. Efsaneye göre sağ avucunun içinde sonraları gayet doğal olarak, gücün ve çok kan dökeceğinin simgesi olarak nitelendirilecek aşık kemiği şeklinde bir kan pıhtısı ile doğdu. Yesügey Bahadır düşman olduğu Tatar kabilelerinden birinin reisi olan Temuçin adlı bir kişiyi esir almıştı. İşte bu esir ve hadise üzerine Yesügey Bahadır oğluna Temuçin adını verdi. Temuçin, katı, sağlam, sert, dayanıklı ve demir gibi anlamlarına gelmektedir. Arap ve İranlı tarihçilere göre Temuçin'in doğum tarihi 26 Ocak 1155'tir. Ancak Çin kaynaklarınca Temuçin, 12 Hayvanlı Türk takvimine göre domuz yılının başında dünyaya gelmiştir. Bu hesapla 12 Hayvanlı Türk Takviminde 1 yıl 12 yılı kapsadığı için 1155 ile 1167 arasında sonu 2 ile biten bütün senelerden yola çıkarak doğum tarihinin 1162 olabileceği kabul edilmektedir. Uzmanlar Temuçin’in doğum tarihini nasıl kanıtlamaya çalışıyorlarsa doğum yerinin de kesin olarak nerede olduğunu tartışmaktalar.Rashid al-Din asserts that Genghis Khan was born in 1155, while the Yuanshi (元史, History of the Yuan dynasty) records his year of birth as 1162. According to Ratchnevsky, accepting a birth in 1155 would render Genghis Khan a father at the age of 30 and would imply that he personally commanded the expedition against the Tanguts at the age of 72. Also, according to the Altan Tobci, Genghis Khan's sister, Temülin, was nine years younger than he; but the Secret History relates that Temülin was an infant during the attack by the Merkits, during which Genghis Khan would have been 18, had he been born in 1155. Zhao Hong reports in his travelogue that the Mongols he questioned did not know and had never known their ages. Cengiz Han zamanından günümüze kalan tek kaynak olan “Moğolların Gizli Tarihi” adlı eserde bu yerin Onon yakınlarında Dülün-Boldak adıyla bilinen bölge olduğu yazmaktadır. Bu adın anlamı “Dalak Tepeciği” idir. == Çocukluk ve gençlik yıllarında verdiği hayatta kalma mücadelesi == Yesügey Bahadır ve Höelin’in Temuçin’den başka Hasar, Haçi ve Temüge adlarını taşıyan üç oğlu ile Temulun adında bir kızları olmuştur. Bunun yanı sıra Temuçin'in Bekter ve Belgütay isimli iki üvey kardeşi vardı. Temuçin 9 yaşındayken, babası Yesügey Bahadır onu evlendirmek için kendisini de yanına alarak Temuçin'in annesi Höelin'in kabilesi olan Onkıratların yanına gitti. Yesügey, kayın biraderinin kızı Börte'yi oğlu Temuçin'e istedi. Börte adındaki kız Temuçin’den bir yaş büyüktü. Anlaşma gereği Temuçin orada kalacaktı. Burada evlilik yaşı olan, 10 yaşına gelene kadar evin reisine hizmet edecekti. Fakat Yesügey Bahadır evine dönerken yolda karşılaştığı ve konuk olduğu Tatarlar tarafından, eski husumetlerinin sonucu olarak zehirlendi. Yesugey Bahadır ne olursa olsun ölmeden önce Temuçin’in geri getirilmesi için emir verdi fakat Temuçin gelmeden öldü. Temuçin ve ailesi, ilk olarak akraba kabilelerden Tayciutlara katılmaya karar vererek yanlarına gittiler ancak, Tayciutlar Temuçin ile ailesini yanlarına almak istemediler. Yesügey’in erkek kardeşleri de Höelin ve çocuklarına yardım etmediler. Bir müddet sonra da Yesügey'in kabilesi Temuçin'in annesi Höelin'in yani bir kadının emri altında kalmak istemeyerek göç etti. Höelin, kabilesinin sürülerinden hiçbir hak iddia etmeyerek Burhan Haldun Dağının eteklerindeki ormanlık yamaçlara ailesi ile birlikte yerleşti. Sürü sahibi olamadıkları için et yiyemeden, süt içemeden sadece nehirde balıkçılık yaparak, ormanda yabani meyveler ve kökler toplayarak hayatlarını devam ettirebiliyorlardı. Temuçin on-on bir yaşlarında iken çok iyi bir arkadaş edindi. Bu çocuk Cacırat boyundan Camuka adlı kendi yaşıtında birisi idi. Sonunda dostlukları o derece ilerlemişti ki anda yani kan kardeşi olmak için yemin ettiler. Temuçin 13 yaşında iken üvey kardeşi Bekter ile arasındaki rekabet ileri boyutlara vardı ve Temuçin, Yesügey’in diğer hanımından doğan üvey kardeşi Bekter’i bir av meselesi sonucu çıkan kavgadan sonra öldürdü. Bekter, Höelin'in öz oğlu olmamasına rağmen Tayciutlara karşı birlik olmak gerekirken böyle bir hareket yaptıkları için Temuçin'e çok sinirlendi. Nitekim Tayciutlar kısa bir süre sonra saldırarak Temuçin'i esir aldılar. Tayciutların lideri tarafından tutsak edilen Temuçin, bir köpek gibi boynuna bir tahtadan yapılmış tasma takarak kabilelere teşhir edildi. Fakat bir gün bekçisinin elindeki halatı birdenbire şiddetle çekerek başına vurduğu bir darbe ile saf dışı bırakıp koruluğa doğru kaçarak Onon Nehri kıyısına doğru koştu. Nehirde boylu boyunca uzandı. Tahta boyunduruk başının soğuk sudan yeterince yüksekte durmasını sağlıyordu. Peşindekilerin tümü koruluğu araştırırken nehrin aşağısındaki evine doğru giden bir adam Temuçin’i yattığı yerde görür görmez tanımıştı. Bu adam, Temuçin esir edildikten sonra evinde tutulduğu Sohan Şira idi. Uzaktan Temuçin’i arayan takipçilerin bu tarafa geldiğini görünce Sohan Şira onlara mani olmak için herkese şimdiye kadar aradıkları yerleri bir kez daha kontrol etmelerini önerdi. Temuçin, tehlike geçtikten sonra Sohan Şira’nın gittiği yoldan sendeleyerek ilerledi ve bir önceki geceyi geçirdiği çadıra ulaştı. Üzerinden sular damlayan titreyen Temuçin’i gören Sohan Şira oradan uzaklaşmasını istedi. Buna rağmen ailesi, karısı, iki çocuğu ve kızı Temuçin’e yakın davranarak boyundurluğu ve kelepçesini çıkararak Temuçin’in karnını doyurdular ve ıslak elbiselerini kuruttular. Daha sonra da Temuçin’i koyun yünüyle dolu bir arabanın içinde sakladılar. Ertesi gün Tayciutlar, Sohan Şira’nın çadırına gelerek her tarafı karıştırıp yatakların altına baktılar. Sıra yün dolu arabaya geldiğinde, tam Temuçin’in ayaklarını görecekleri sırada Sohan Şira, böyle sıcak bir havada bu kadar yünün altında kim saklanır diyerek takipçilerin oradan uzaklaşmasını sağladı. Sonunda, Sohan Şira Temuçin’in kaçma şansını arttırmak için yiyecek, içecek ve iyi bir at verdi. Temuçin, Annesinin Onon’un üst kesimlerindeki sığınağına giden yolu takip ederek sonunda ailesine geri döndü. Temuçin, ileri de Cengiz Han olduğunda kendisine yardım edenleri hiç unutmamıştır ki bunlar arasında kendisini esaretten kurtaran Sohan Şira ve onun çocukları da vardır. Bir tanesine general rütbesi vermiştir. Bu hadisenin üzerinden bir yıl geçmişti. Aile sadece bir sürüye ve dokuz tane ata sahipti. Bir gün Temuçin’in üvey kardeşi Belgütay’ın marmot avlamak için kamp dışına çıktığı sırada hırsızlar kalan sekiz atı çaldılar. Temuçin ellerinde kalan son ata atladı ve sonraki iki gün boyunca hırsızların izini sürdü. Üçüncü gün sabahı bir çadıra ve çadırın yanındaki ağıldaki oldukça büyük bir at sürüsüyle ilgilenen Bughurçi isimli bir gence rastladı. Bughurçi, Temuçin’in uzun süredir koşturduğu atının hâlini görünce Temuçin’e yorgunluktan neredeyse ölmek üzere olan atını sürüsündeki zinde atlardan biriyle değiştirmesi için ısrar etti. Temuçin atını değiştirip oradan ayrılırken Bughurçi aniden bir karar verdi ve at hırsızlığı hepimizin ortak sorunu bende seninle birlikte geleceğim dedi. Üç gün sonra Temuçin ve Bughurçi hırsızlara ve çalıntı atlardan oluşan sürülere yetişti. İki arkadaş anında harekete geçerek sürünün arkasına daldı ve Temuçin’e ait olan atların iplerini kesip yedeklerine alarak dörtnala uzaklaştılar. Bughurçi’nin babasının kampına yaklaştıkları sırada Temuçin, sen olmasaydın atlarımı nasıl bulurdum gel bunları bölüşelim sadece hangilerini almak istediğini söyle yeter dedi. Babası varlıklı biri olan Bughurçi hayır diye yanıtladı. Temuçin gerçekten Bughurçi’nin asil davranışını unutmayacak ve Bughurçi ileride yanından ayırmadığı sağ kolu, atlarının baş seyisi, zırhlı tümen komutanı ve Moğolların en büyük generallerinden biri olacaktı. ===Börte'nin kaçırılması Tuğrul Han ve Camuka ile birlikte Merkitler’e karşı sefer=== küçükresim|sol|350px|Temuçin ve Tuğrul, 15. yüzyıla ait bir minyatür Temuçin, 9 yaşındayken nişanlandığı Börte ile babasının ölmeden önce kararlaştırdığı gibi evlilik düğünü yapmak için kayınpederini ziyaret etmeye ve evlilik anlaşmasına hâlâ razı olup olmadığını sormak için üvey kardeşi Belgütay ile birlikte Kongirat ülkesine doğru yola çıktı. Temuçin'i çok iyi karşıladılar ve evlilik gerçekleşti. Evlilik tarihi olarak kesin olmamakla birlikte 1178, 1180 ve 1181 tarihleri ileri sürülmektedir. Temuçin Börte ile evlendiği zamanlarda Merkit kabilesinin büyük bir saldırısına uğradı. Bu saldırıda Temuçin kendi canını ve karargahını kurtardığı hâlde henüz yeni evlendiği eşi Börte Merkitler tarafından kaçırıldı. Bataklıkları yararak düşmanı ağır mağlubiyete uğratan Temuçin, karısını onların elinden alamamış ancak bu zafer ona çok büyük bir ün ve itibar kazandırmıştı. Temuçin’in doğumundan önce babası Yesügey Bahadır, Keraitlerin lideri Tuğrul ile kardeşlik yemini etmişti. Temuçin, kardeşi Kasar ve üvey kardeşi Belgütay’ı yanına alarak yeni bir müttefik kazanmaya gitti. Başlarına geleni Tuğrul’a anlattı. Vaktiyle Temuçin'in babası tarafından yardım gördüğünü hatırlayan Tuğrul Han, Temuçin'i himayesine aldı. Tuğrul onu çok iyi karşıladı ve kendisine evladım diye hitap etti. Tuğrul, Temuçin’in Cungar kabilesi şefi Camuka’ya da uğramalarını ve onlarında desteğini almalarını söyledi. Üç kardeş Camuka’ya da giderek durumu anlattılar. Temuçin’in kan kardeşi olan Camuka, kendi namusu gibi hiddetlendi ve Tuğrul’un taahhüdüne uyacağını teyit etti. Merkitlere karşı savaş hazırlıkları süratle tamamlandı. Camuka toplanma bölgesine üç gün evvel gelerek Temuçin’e hazır olduklarını bildirmiş Tuğrul komutasındaki Keraitlerin de gelmesinden sonra saldırıya başlandı. Saldırı haberini alan Merkit kabileleri Selenge nehri akıntısı boyunca kaçmışlardı. Ama çoğu büyük baskında avlanmıştı. Temuçin ilk gece baskınında, Börte’nin kurtarıldığını Camuka’ya bildirdi ve saldırıyı yavaşlattı. ===Cuci'nin doğumu=== Bu zamanın sürpriz hadiselerinden biri de, Merkitler elindeki esaretten kurtulan Temuçin’in karısı Börte’nin doğurması idi. Bu beklenmeyen bir çocuktu. Yeni doğan çocuğa, misafir anlamına gelen Cuci adını koydular. Cuci, Börte'nin Merkitlerden kurtarılmasından 9 ay sonra doğdu; böylece de babasının kim olduğu hakkında hep soruları da beraberinde getirdi Cuci ileriki zamanlarda Temuçin’in en büyük oğlu olarak anılacaktı. İleride Temuçin’in başka kadınlardan da çocukları olacaktı ancak ilk karısı ve imparatoriçesi Börte’nin doğurdukları Cuci, Çağatay, Ögeday ve Tuluy en sevdikleri oldu. Temuçin'in diğer eşlerinden olan çocukları onun yerini almaktan muaf tutuldular. ===Temuçin'e Kağan unvanının verilmesi ve Camuka'nın başkaldırışı=== 1189’da toplanan bir kurultay kararı ile Temuçin’e Kağan unvanı verildi. Bu kurultayda Temuçin, teşkilatı için en güvenilen yakınlarından bir danışma meclisi oluşturmuştur. Ancak 1189 kurultayı kararlarını herkes tanımamıştı. Tatarlar bu dönemde Çin’in sınır bölgelerini yağma ediyor ve korku saçıyorlardı. Moğollar, Tatarların bölgelerinin ötesinde Çinlilere en yakın olanlardı. 1198 yılında Kuzey Çin'deki Kin Hanedanı Tatarlara karşı Temuçin’den yardım istedi. Çünkü Tuğrul uluslararası alanda tanınan bir şahsiyetti ve onun Temuçin’e ile ittifak halinde olmasıyla Temuçin’in gücünü görmüşlerdi. Temuçin de ataları ile olan husumeti ve babası Yesügey Bahadır’ı zehirleyerek öldürdükleri için Tatarlardan nefret ediyordu. Bunu fırsat bilerek Tuğrul ile birlikte Tatarlar üzerine bir sefer gerçekleştirdi. Önderleri öldürüldü, ülkeleri ve kampları yağma edildi. Fakat Çinliler Tatarlara karşı zaferin tümünü Tuğrul’a atfettiler. Çinli general ona Moğolların Ong olarak telaffuz ettikleri “Wang” yani kral unvanını bahşetti. Tuğrul artık Wang-han olarak tanınacaktı. Temuçin’in gücünün artması karşısında Temuçin’e ilk baş kaldıran kan kardeşi Camuka oldu. Tatarlar, Merkitler, Naymanlar, Oyradlar ve Taycutlar, Camuka’ya yakınlaştı ve bir ittifak kurarak 1201 yılında Camuka’yı Gur Han (evrensel lider) unvanıyla liderleri yaptılar. Camuka’nın kardeşi Taiçar'ın, Temuçin’in oğlu Cuci’nin sürüsünü çaldığı için Cuci tarafından öldürülmesi, Camuka’ya Temuçin üzerine sefere çıkma fırsatını verdi. Camuka’nın üç tümenlik gücüne karşı Temuçin’in de üç tümen kadar gücü bulunuyordu. Savaş esnasında Camuka’nın izlediği strateji ile Temuçin tuzağa düşmüş ve ok yağmuru altında atılan bir ok Temuçin’i ıskalayarak atının boynuna saplanarak atının ölümüne neden olmuştu. Temuçin atını değiştirdikten sonra bu sefer başka zehirli bir ok kendi boynuna isabet etti. Kardeşi Haçiun ile yetmiş kadar adamı da Camuka’nın eline esir düştü. Camuka bu yetmiş adamı kaynayan kazanların içine attırarak feci şekilde öldürttü. Temuçin'in kardeşi Haçiun’un ise başını kılıcı ile kesip, kellesini atının kuyruğuna bağladı. Ele geçirdiği okçuların parmaklarını kestirip, izcilerin gözlerine mil çektirdi. Böyle yaparak psikolojik olarak onları korkutmak istemişti. Yardımcısı Celme, Temuçin'in boynuna saplanan zehirli oku çıkararak yarayı emerek ateşten yarı baygın bir şekilde yatan Temuçin’in yarasını temizledi. Celme gece karşıda duran düşman denklerinin arasına giderek gizlice kaymak çalarak Temuçin'i doyurdu getirdi. Temuçin, gerçekten de doğduğu günden beri yanında olan yardımcısı Celme’nin iyiliğini hiç unutmamış ve onu ileride general rütbesi ile mükâfatlandırmıştır.Hildinger 1997, pg. 113. Temuçin eski sağlığına tekrar kavuştuğunda kardeşinin ölüm haberini alınca herhangi bir tepki göstermemiştir. Bu da onun kardeşinin ölümüne fazla üzülmediğine veya artık ölümlere alıştığına yorumlanmıştır. Ama intikam almak için iyice hırslanmıştır. Temuçin’in vurulduğu halde ölmemesi, onun askerleri arasında itibarını daha da arttırmış ve bundan manevi bir güç kazanarak Camuka'ya yeniden saldırmışlardı. Sonuçta Camuka’nın ordusunu dağıldı. Savaş kazanılıp Camuka kaçtıktan sonra, zamanında Tayciutlardan kaçmaya çalışırken Temuçin’e yardım eden Sorhan Şira bir arkadaşı ile Temuçin’in yanına geldi. Şimdi ona katılmakta serbest idi. Temuçin, Sorhan Şira’ya atını öldüren oku kimin attığını görüp görmediğini sordu. Bu sorunun cevabı Sorhan Şira’nın arkadaşı Jirko’dan geldi. Oku atan kendisi idi. Temuçin kendisine neredeyse öldürecek olan bu düşman savaşçıyı idam edebilirdi ama genç, hayatını kurtarmış olan adamın arkadaşı idi. Jirko, her buyruğuna boyun eğeceğine dair söz verdi. Eğer beni öldürürsen toprak parçasında çürüyüp giderim fakat merhamet gösterirsen senin için dağları okyanusları aşarım dedi. Temuçin, onun dürüstlüğünden etkilendi ve bu adam benim dostumdur diyerek yaptığı hareketin anısına ona yeni bir isim verdi. Bundan sonra ismi Cebe(okçu) olacak ve ben onu okum olarak kullanacağım dedi. Cebe’nin bir atı yoktu. Bir at talep etti. Temuçin onun arzusunu yerine getirerek genç Cebe’ye burun delikleri beyaz bir at verdi. Cebe ata binince bir yolunu bulup kaçtı ama daha sonra geri dönerek Temuçin’e hizmet etmek arzusunda olduğunu söyledi. Gelecekte, Türkistan, İran ve Rusya’yı fethedecek olan Cebe Noyan işte budur. Epeyce sonra Cebe, Karahitaylar ile savaş esnasında Tiyan Şan yaylasından geçerken beyaz burunlu bin at toplayarak Cengiz Han’a hediye ederek hayatını borçlu olduğu bu hadiseyi unutmamış olduğunu gösterecekti.Lane 2004, pg. xxvii Temuçin, Tatarlar’ın Camuka ile olan savaşta onun tarafında olması Temuçin’e onlara güvenmemesi gerektiğini göstermişti. Tatarlara karşı nihai darbeyi indirmek için 1202 yılında tekrar harekete geçti. Sefer sonucunda Tatarlar, Temuçin tarafından yenilerek parçalanmışlar ve bütün mensupları da diğer boylar arasında paylaştırılmıştı. Tatar hanı Yekeçeren’in güzel kızı esir düşmüştü. Temuçin, Yesujen adlı bu güzel Tatar kızının nişanlısını kendi gözleri önünde öldürerek, ondan da güzel olan Yesui adlı ablası ile evlendi. Temuçin’in bu hanımına şiddetle âşık olduğu belirtilmektedir. ===Temuçin ile Tuğrul'un arasının açılması=== 1203 yılı başlarında Temuçin ve Tuğrul Han güçlerini birleştirerek Naymanlara karşı sefere çıktılar. Naymanların hükümdarı Buyruk Han bu güç karşısında dayanamayarak Altay Dağlarına çekildi. Bir süre takipten sonra Temuçin’in güçleri ona yetişerek ve Buyruk Han’ı öldürdüler. Ancak Tuğrul’un oğlu Sangum tam düşmana esir düşmek üzere iken Temuçin’in güçleri tarafından kurtarılınca Tuğrul, Temuçin’e oğlunun onun himayesine girmesini teklif etti. Temuçin bununla da kalmayıp, en büyük oğlu Cuci’ye Tuğrul’un kızını isterken Tuğrul’un oğlu Sangum’a kendi ailesinden bir kız vereceğini söyleyerek aralarındaki bağı daha da kuvvetlendirmek istiyordu. Ancak Tuğrul’un oğlu Sangum kendisini daha üstün gördüğünden bu teklifi reddetti. Temuçin bu durumu hiç hoş karşılamadı. 1203 yılının baharında Tuğrul’un oğlu Sangum babasını bir hile ile Temuçin’i ortadan kaldırmaya ikna etti. Bu sırada yanlarında bulunan birisi Temuçin’den büyük mükâfat alacağını düşünerek bunu gelen adamlarına söylemişti. Bunu duyan Temuçin ve adamları hemen bulundukları yerden uzaklaştılar. Her iki tarafın orduları savaşa hazırlanmış ve Temuçin’e Halalhalcit çölünde Kerayitlerin geldiği haberi ulaşmıştı. Tuğrul ve Camuka birlikte idiler ve Tuğrul yaşlı olduğu için ordunun komutasını Camuka’ya vermişti. Savaş sonunda Kerayitler teslim olmak zorunda kaldı. Ancak ne Tuğrul ne de oğlu Sangum savaş meydanında bulunamamışlardı. Savaş kazanıldıktan sonra Kerayit halkı itaat altına alınmış ve gruplar hâlinde değişik boyların arasına dağıtılmışlardır. Tuğrul ile oğlu müttefikleri olan Camuka’nın ülkesine kaçmışlardı. Ancak Tuğrul bir karakol postasını Kerayit hanı olduğuna ikna edemeyince onun tarafından öldürüldü. Oğlu Sangum ise seyisinin ihanetine uğradı. Karısı seyise; altın elbiselerini giyerken, tatlı yemeklerini yerken iyiydi şimdi onu nasıl terk edersin demesine rağmen, seyis Temuçin’in yanına giderek ona Sangum’un bulunduğu yeri söyledi. Ancak seyis umduğunu bulamamıştı, Temuçin; karısını ödüllendiriniz, öz hanına ihanet edenin ise kafasını kesiniz diyerek ihanet edenin cezasız kalmayacağını gösterdi. ===Camuka’nın yakalanışı ve infazı=== Camuka’nın yanındakiler ile beraber pek çok boy da Temuçin’e tabi olmuşlardı. Camuka, Temuçin’in eline düşmekten kurtulan Nayman ve Merkit güçleri ile birleşerek Temuçin’e karşı harekete geçti ancak başarılı olamadı. Nayman ve Merkitler bu şekilde dağıtılıp tamamen güçsüz hâle getirildikten sonra, onlarla birlikte Temuçin’e karşı savaşan Camuka desteğini kaybedip sadece beş yakın arkadaşı ile birlikte kaldı. Ancak bu yakın arkadaşları onu satmaktan geri durmadılar ve yemek yerken onu yakalayıp Temuçin’e teslim ettiler. Böyle yapmakla da tıpkı seyis gibi Temuçin’den büyük mükâfat alacaklarını düşünmüşlerdi. Ancak Temuçin bütün ihanet edenlere acımadığı gibi onlara da acımamış ve öz hanlarına ihanet edenleri bütün nesilleri ile yok edin emrini vererek onları infaz ettirdi. Gizli Tarih'e göre, Temuçin Camuka'ya tekrar arkadaş olmalarını ve yanında olmasını teklif etti. Camuka bunu reddetti ve kendisinin bir asile yakışır şekilde kanının dökülmeden öldürülmesini, cesedinin yüksek bir yere gömülerek saygıdan mahrum edilmemesini rica etti. Temuçin’de senin hayatını bağışlamak istediğim hâlde bunu kabul etmiyorsun öyleyse seni kendi arzuna göre kanını akıtmadan öldürteceğim dedi ve onun (boyun) kemikleri kırılarak öldürülmesini emretti. == 1206 kurultayı ve Temuçin'in Cengiz Han oluşu == sağ|upright|60px|küçükresim|Geleneksel Moğol alfabesi ile "Cengiz Han" Tuğrul ile Camuka'nın ortadan kaldırılması ve Temuçin'in Merkitler'i, Naymanlar'ı, Keraitler'i, Tatarlar'ı ve diğer küçük kabileleri liderliği altında birleştirmesi onu Orta Asya bozkırlarındaki tek güç hâline getirdi. 1206 yılının ilkbaharında Onon nehrinin kaynaklarında, kendisine bağlanmış olan bütün kabileleri bir araya getirerek büyük bir kurultay topladı. Tüm göçebe konfederasyonları birleştiren Temuçin tek bir ulus yarattı ve bu ulusa “Moğol Ulusu” adını verdi. Artık o Moğolların mutlak efendisi idi. 1206 kurultayının en önemli kararı Temuçin’in daha evvel aldığı “Kağan” unvanına ilaveten “Cengiz” unvanını almasıdır. Bu tarihten sonra kendisine “Cengiz Kağan” veya “Cengiz Han” diye hitap edilmesini istemiştir. Aslında bu o dönemin telaffuzu ile “Çinngiz Kan” şeklinde idi. Temuçin bu sırada 44 yaşında bulunuyordu. Moğol toplumu, Cengiz Han’dan önce teşkilatsızdı. 1206 kurultayında devletin ordu ve içtimai teşkilatı düzenlendi. Cengiz Han kurultayda Mukhulai’ı baş yardımcısı, süvari birliklerinin başındaki Bugurçi’yi de danışmanı olarak atadı. Celme ve Subutay kardeşleri ise binbaşı olarak atadı. Tayciutlardan kaçtığı sırada kendisini kurtaran Sorhan Şira, her iki oğlu gibi Cengiz Han’ın yaveri ve ok taşıyıcısı oldu. Bu atamalar göçebe imparatorluğun yönetiminde büyük değişiklilere damgasını vurdu. Moğol birliği geçmişte kabile rekabetlerinden büyük zarar görmüştü. Cengiz Han şimdi atayacağı kişileri kabile hiyerarşisine göre değil liyakata göre belirleyecekti. Anahtar kelime ise sadakatti. Sorhan Şira ve oğulları hiçlikten yöneticiliğe gelmiş tek örnek değillerdi. Çobanlar, marangozlar vb. aynı haklara sahipti. Celme ve Subutay birer demircinin oğulları idi. Subutay, stratejik zekasından dolayı Cengiz Han'ın ailesinden olmadan Cengiz Han'a en yakın isim hâline gelmiştir. Cengiz Han kendisi ile aynı yolda yürüyen herkese karşılığını fazlası ile vermiş ve bundan sonra yeni muhafız birliğinin teşkil edilmesi için çalışmalara başlamıştır. Cengiz Han, ordusunu göçebelerin yüzyıllardan beri kullandığı onluk sisteme göre düzenlemeye başladı. On askerlik birim arban, yüz askerlik birim jagun, bin askerlik birim minghan, on bin askerlik birim ise tümen olarak adlandırılmıştı. Askerî faydalarının yanı sıra, onluk sistemin kullanılmasının asıl nedeni, Cengiz Han'ın, güçlü askerî birimler kurarak askerlerin kendi kabilelerine değil de, bu birimlere özellikle minghan seviyesinde bağlılık duymasını istemesiydi. Cengiz Han, aynı düşünceyle 1206 yılında mevcudu 10.000’e ulaşan keshig adındaki muhafız birliğini kurdu. Genişleyen imparatorluğa komutan ve idareci yetiştiren ve Cengiz Han'a sadakati ön planda tutan keshig’e katılabilmek büyük bir onurdu. Kabilelere duyulan sadakati kendisine yönlendirmeyi başarabilmesi, Cengiz Han'ın yeteneğinin diğer bir göstergesiydi. Cengiz, han seçilirken Şaman Kökçü onun lehine bir hayli kehanette bulunarak birçok boy yöneticisinin oyunu da etkilemişti. Kökçü, Cengiz Han'ın babası Yesügey ve annesi Höelin'in güvenilir adamı olan Şaman Münglik'in oğlu idi. Kerayitler ile olan mücadelesinde Tuğrul'un oğlu Sengün tarafından hazırlanmış olan bir tuzak ile ilgili Cengiz Han'ı zamanında uyaran yine Münglik olmuştur. Kökçü'nün babası yaşlı ve bilge Münglik Cengiz Han'ın hayatında çok önemli bir rol oynamış ve sonunda Cengiz Han'ın dul annesi Höelin ile evlenmişti. 1206 kurultayında Kökçü, Ulu Gök Tengri'nin Cengiz Han'a kainatın kağanlığını verdiğini ilan etmişti. Bu ilahi tasdik Cengiz Han'a otoritesinin temelini sağlamıştı. Bu nedenle Kökçü'nün Cengiz Han'ın nazarında ayrı bir yeri vardı. Moğolların Gizli Tarihi'ne göre Kökçü ve kardeşlerinin değişik boylardan oluşan ve henüz Cengiz Han'a biat etmeyen toplulukları kendi etraflarına toplamaya başladıklarından bahsedilmektedir. Şaman Kökçü, Cengiz Han'a iktidarının temellerini atmasına yardımcı olmuştu. Ancak hem sihirli gücü ve hem de imparatorluk ailesi içinde babası Münglik'in durumundan dolayı kendisinin dokunulmaz olduğunu sanarak çok geçmeden küstahça davranmaya, tabiatüstü nüfuzundan yararlanarak Cengiz Han'ı ve imparatorluğu yönetmeye kalkışmıştı. Cengiz Han'ın kardeşi Kasar ile kavga etmişti bu nedenle Kasar'ı yok etmek maksadıyla Han'a ruh bana Gök Tengri'nin bir buyruğunu vahyetti, önce Temüçin hüküm sürecek ve ondan sonra Kasar gelecek, Kasar'ı yok etmezsen tehlikedesin diyerek Cengiz Han'ın ruhunda kardeşi Kasar için kuşku uyandırmıştı. Kasar, Cengiz Han'ın gazabından annesi Höelin sayesinde kurtulmuştu. Kökçü Cengiz Han'ın en küçük kardeşi Temüge Oçigin ile de bozuşmuş ve ona herkesin içinde hakaret etmişti. Cengiz Han'ın karısı Börte kocasını ikaz etmişti. Bu defa Cengiz Han durumu anlamış ve Temüge'ye şamandan kurtulması için müsaade etmişti. Temüge tarafından vazifelendirilmiş üç muhafız Kökçü'yü kanını dökmeden bel kemiğini kırarak infaz ettiler. Kökçü'nün bertaraf edilmesi Cengiz Han imparatorluğunun dini temel üzerine kurulmayacağının habercisiydi. küçükresim|sol|Bir Uygur prenses betimlemesi Moğol İmparatorluğu bir devlet olarak gerçek oluşumunu ancak Uygurların tam iştirakı ile sağlamıştır. Moğol İmparatorluğunun ilk hocaları ve ilk memurları Uygurlar olmuştur. Uygular, yerleşik hayata geçmişler, edebiyat, sanat açısından olduğu kadar ticaret açsından da parlak bir uygarlığa sahiplerdi. Bu sebeple bir devlet idaresi için ne gerekiyorsa onu biliyor ve uyguluyorlardı. Cengiz Han, Naymanlara karşı savaşı esnasında esir aldığı bir Uygur mühürdarı sayesinde Uygurların mühür ve yazı kullandığını görünce, Uygur mühürdarını emirlerini yazması için görevlendirdi ve mührü bastıktan sonra koruması için emanet etti. Bunun ötesinde Cengiz Han, yazabilmenin ne kadar önemli olduğunu görmüştü. Uygurların kendilerine ait bir alfabeleri vardı. Yüzyıllardan beri gelişen bu yazı hemen Cengiz Han tarafından benimsendi ve Cengiz Han, Uygur mühürdardan bu yazıyı Moğolca için uyarlamasını ve dört oğluna da bu yazıyı öğretmesini istedi. Bu hususta aile içinde başlatılan eğitim ile Uygur yazısı akabinde tüm Moğol İmparatorluğu'nda kullanılmaya başlandı. Moğollar'ın Uygurların kültürüne olan alakaları Uygurlar ve Moğollar arasındaki karşılıklı bir çekime yol açtı ve Uygur hükümdarı Barçuk, Cengiz Han’ı kutlamak için elçilerini yolladı. Cengiz Han da bunun karşılığında onu Karakurum'a davet etti. Uygur hükümdarı Barçuk değerli mücevher ve kumaşlarla Cengiz Han'ın huzuruna geldiğinde görkemli bir biçimde karşılandı. Cengiz Han kızı Altun Beki'yi onunla evlendirildi. Böylece Uygurlar ile Cengiz Han arasında bir akrabalık kurulmuş oldu. Uygur yazı sisteminin kullanılmaya başlamasından sonra Uygur mektebinin ilk mezunu, aslı bir Tatar olan Cengiz Han’ın evlatlığı Şiki Noyan idi. Cengiz Han, onu kanunlarını ve değerlerini yazıya geçirmesi için görevlendirdi ve onları mavi bir defterin beyaz sayfalarına kaydettirdi. İşte Şiki Noyan'ın bu defteri Cengiz Han öldükten sonra dahi Çin’den Doğu Avrupa'ya kadar birçok milletin yönetilmesine rehberlik eden ünlü Yasa idi. 33 defterden oluştuğu, çok hacimli olduğu için bir deve üzerinde taşındığı ve devlet hazinesinde muhafaza edildiği kabul edilen Cengiz Han Yasası, ilerleyen dönemlerde de geliştirilmiştir. Cengiz Han, Yasanın emirlerini tatbike oğlu Çağatay’ı vekil bıraktı. Çağatay sert idi ve yasayı harfi harfine tatbik ederdi. Bu yasalar öylesine sert uygulanıyordu ki, “Cengiz ülkesinde bakire bir kız başında altından bir taç ile ülkenin bir ucundan diğer ucuna en ufak bir tacize uğramadan giderdi.” denilirdi. Yasa kapsamında zinanın, eşcinselliğin, kasten yalan söyleyenin, sihirbazlıkla uğraşanın, ormanları yakanın ve suyu kirletenlerin cezasının idam olduğu, alkol kullanan kişi eğer bırakamıyorsa bir ay içinde sadece üç kez sarhoş olabilmesi, bütün dinlere eşit olarak saygı gösterilmesi ve herhangi bir mezhebin üstün tutulmaması, bütün fakirlerin, din alimlerinin, hekimlerin, bilginlerin ve Tanrıya adanmış tapınakların vergiden muaf tutulması gibi kurallar yer almaktaydı. Daha çok askerî ve hukukî içerikli olan bu Yasa’nın orijinal metni günümüze gelmemiştir. Yasa'nın içeriği 14. Yüzyıl Arap seyyahları, 13. Yüzyıl Ermeni tarihçileri ve 15. Yüzyıl İranlı tarihçilerin eserleri sayesinde bilinmektedir. Kurultay'dan bir süre sonra Cengiz Han 1207'de kuzey'deki ormancı boyları egemenliği altına alması için en büyük oğlu Cuci'yi, ordusunun sağ kanadını vererek görevlendirdi. Cuci burada diplomatik kabiliyet ile iyi bir taktik sergileyerek orman halklarını, Sibirya'nın güneyini ve Kırgızları kendine bağlayarak geri döndü. ==Kuzey Çin'deki Batı Xia ve Jin üzerine sefer== küçükresim|sol|350px|Moğollar ile Çinliler arasındaki savaşı tasvir eden minyatür. Reşîdüddîn'in, Cami’üt-Tevarih adlı eserinden. küçükresim|300px|Jin ve Song Hanedanı ===Xi Xialara karşı savaşın başlangıcı=== Cengiz Han zamanında bugünkü Çin sahasında üç devlet vardı. Kansu civarında Tangut Krallığı olarak bilinen Batı Xia veya Xi Xia hanedanı, kuzeyde Jin hanedanı ve güneyde Sung hanedanı bulunuyordu. Cengiz Han, Moğolların ezeli düşmanı Jin hanedanı üzerine bir sefer yapmadan önce büyük bir sefer için kaynak elde etmek hem de Jin ile muhtemel bir ittifakın önüne geçmek için ilk olarak Tangut Krallığı olarak bilinen Batı Xia hanedanı üzerine bir sefer gerçekleştirdi. Kansu bölgesinde yaşayan Tibet ırkından ve Budist dininden olan Tangutlarla olan mücadele, Cengiz Han'ın yerleşik ve medeni bir millete karşı yaptığı ilk sefer oldu. 1205'te gerçekleştirilen ilk baskın küçük düzeyde olmuş ve birkaç esir almakla yetinilmişti. 1207'de gerçekleştirilen seferde Cengiz Han, Tangutların önemli şehirlerinden Vulahay'ı kuşattı. Aşamadıkları surların önüne yerleşmiş olan Moğollar, Tangutlara şehrin tüm kedileri ve kuşları karşılığında kuşatmayı kaldırmayı teklif etti. Bu denli önemsiz bir şart karşısında şaşıran Tangutlar, bunu yerine getirdi. Fakat Moğollar kedilerin kuyruklarına ve kuşların bacaklarına kıtık parçaları bağlamıştı. Ateşe verip hayvanları saldılar. Korkmuş ve alevler içerisindeki hayvanlar hemen yuvaları ve sepetlerine dönüp ambar ve mahzenleri ateşe verdiler. Savaş tam anlamıyla 1209 yılında başladı. Tangut kralı, Moğol ordusu karşısına veliaht prensi çıkardı ancak prens mağlup oldu. Böylece Vulahay oldukça tuhaf bir kurnazlık sayesinde ele geçirilmiş oldu. 1209 yılında Tangutların başkenti günümüz Ningsia'sı kuşatıldı. Cengiz Han, Sarı Irmak'ın akıntısını taşırmak için yönünü değiştirmeye kalktı, ancak ele geçirdiği esir yığınlarına nehre dayanacak bir bent yaptırmayı başaramadı. Sonbahar yağmurları, taşkınları büyüttü ve bendi sürükledi. Moğol kampını su bastı. Kuşatmayı kaldırmak gerekiyordu. Fakat bir diğer yandan Moğol ordusu kırsal bölgeleri talan ediyordu. Tangut kralı barış istemeyi yeğledi. Kızı Çaka'yı Cengiz Han'a vererek onun sağ kolu olmak istediğini bildirdi. Tangut kralı Li An-şu an ihtiyaçları olursa Moğollara yardım etmek için süvari birlikleri yollayacağına söz verdi. Bunun yanı sıra develer, av şahinleri, yün ve ipekli kumaşlardan oluşan basit bir haraç vermekle yetindi. Cengiz Han şimdilik büyük Jin seferinden önce Tangutları kendine tabi kılmış oldu. ===Kuzey Çin'deki Jin Hanedanına karşı savaş ilanı=== Moğol yurtlarında hiç kimse Pekin sarayında Cengiz Han’ın büyük dedesi Ambakay Han'ın uğradığı işkence ve aşağılamayı unutmamıştı. Moğollar yüzyıllardır Kuzey Çin’de hüküm süren Jin Hanedanı hükümdarlarına, hanedanın adı olan Jin kelimesi Çince altın demek olduğundan Altın Han demekteydiler. Cengiz Han gençliğinde Tuğrul ile birlikte Tatarlar ile savaşırken Jinler ile birleştiğinden beri onlar tarafından kendilerine tabii bir hükümdar olarak görülüyor ve onlara haraç ödüyordu. Şimdi hem Tuğrul hem de bu bağlılık anlaşmasının yapıldığı Jin İmparatoru hayatta olmadığı için Cengiz Han kendini bağımlılıktan azat edilmiş kabul etti. Çin memuruna haraç vermeyi reddeden Cengiz Han, protokol gereği elçiyi diz çökerek karşılaması gerekirken diz çökmeyi reddedip eskiden vermekte olduğu haracı vermedi. İmparator Wanyan Yongji bunu haber aldığında, öylesine sinirlendi ki Moğol elçisini infaz etti. Moğollar ile Jin hanedanı arasındaki gerginlikler tırmanmaya başladı. Cengiz Han Çin’e karşı sefer kararı vermeden önce kurultayı toplayarak komutanlara ve ileri gelenlere danışarak savaş kararı alındı. Mart 1211'de, Moğollar, Jin hanedanına karşı bir sefer için 90.000 asker toplamıştı. Bu durum Moğolistan'daki üslerini korumak için yalnızca yaklaşık 2.000 kişinin geride kalmasına neden olmuştur. Bu, Moğol güçlerinin %90'ından fazlasının sefer için harekete geçirildiği anlamına geliyordu. Sefere başlamadan önce, Cengiz Han, Moğolları zaferle kutsamak için Gök Tengri'ye dua etti ve 1146 yılında Jin İmparatoru Xizong emriyle çarmıha gerilen atalarından Ambagay'ın intikamını almak için sembolik bir yemin etti. ===Yehuling Savaşı=== 1211 yılının ilkbaharında Mukhulai, Cebe ve Subutay komutasındaki muazzam ordunun arkasında olduğu 30 bin kişilik öncü birlik kısa sürede Çin hududuna dayanmıştı. Çin Seddi’ne hiçbir zorlukla karşılaşmadan yaklaştılar. Jin ordusunun komutanı Wanyan Chengyu'nun amacı, Yehuling'deki dağlık araziyi Moğol süvarilerini engellemek için kullanmaktı. Çin ordusu Moğol ordusundan daha kalabalık ve silahlanmış durumdaydı. Khitan kökenli bir yetkili olan Shimo Ming'an'ı Cengiz Han'la tanışmak ve barış görüşmelerine başlamak için gönderdi. Bununla birlikte, Cengiz Han, Shimo Ming'an'ı kendi tarafına çekmeyi başardı. Shimo Ming'an, Jin ordusu hakkında Moğollara askeri istihbarat sağladı. Cengiz Han, General Mukhulai önderliğinde sürpriz bir süvari akını başlattı. Savaştan önce Mukhulai Cengiz Han'a söz verdi: "Jin ordusunu yenemezsem canlı olarak geri dönmeyeceğim!" Moral gücü yüksek olan Moğollar, Jin güçlerini mağlup ederek Wanyan Chengyu'nun ana karargahına doğru savaştı. Sonunda, Jin ordusu dağınık hâle geldi, moralini kaybetti ve parçalanmaya başladı. 300.000 kişilik güçlü Jin Ordusu yok edildi. Bu savaş 1211 Ağustos'unda gerçekleşti. Bu o kadar korkunç bir savaştı ki toprağın üzeri cesetlerle doldu. Buradan dokuz yıl sonra geçen Taoist rahip Şang Şun sonsuzluğa uzanan beyazlaşmış insan kemiklerini seyrettiğini aktarır. Wanyan Chengyu, Yehuling Savaşı'ndan sonra dağılmış Jin güçlerini topladı ve Huihe Kalesi'nde bir araya geldi. Bununla birlikte, 12 Ekim 1211'de Moğol kuvvetlerini takip ederek saldırıya geçti. Moğollar, Jin kuvvetlerini hızla kuşattı ve üç gün boyunca şiddetli bir savaşa girdiler. Cengiz Han bizzat yönettiği 3.000 atlıyla bir süvari akını başlatırken kalan Moğol kuvvetleri ise geride kaldı. Wanyan Chengyu zorlukla hayatta kaldı fakat tüm Jin ordusu yok edildi. Yehuling Savaşı, Jin hanedanına 950.000 askerinin yarısına mal oldu. Yaklaşık olarak on Jin şehri Moğollar tarafından yağmalandı. Yehuling savaşından sonra, Jin imparatoru Wanyan Yongji, Pekin'de generali Hushahu tarafından düzenlenen bir suikaste kurban gitti. Cengiz Han’ın en parlak komutanlarından bir diğeri olan Cebe Noyan, Çin Seddinin çevresinden dolaşarak donmuş Liao Nehri’ni geçip Mançurya’nın güneyindeki Mukden’i (bugünkü adı ile Shenyang) ele geçirdi. 2 Şubat 1212’de elde edilen bu zaferden sonra Mançurya'daki Liao hanedanı Jin’den ayrılarak Cengiz Han'a bağlı bir prenslik hâline getirildi. Cengiz Han, Cebe’nin başarısından çok memnun oldu ve beklemeye çekildi. 1212 yılı, Çin İmparatoruna karşı isyanlar yılı oldu ve Cengiz’in casusları tarafından ülkede adeta bir iç savaş çıkarılması başarıldı. Pekin politik kargaşalarla sarsılıyordu. Cengiz Han, casus teşkilatı sayesinde fethedeceği ülkenin muhalif adamlarını, hoşnutsuzları kendi hizmetine almaya uğraşırdı. Ve onlara ganimetten pay ve yüksek memuriyetler vadederdi. Çin ordusunda bulunan Ongut, Kongrat ve Tatar kabileleri saf değiştirerek soydaşları olan Moğolların tarafına geçtiler. Çin Seddi'nin neredeyse bütün kapıları ihanet edenler tarafından açılmıştı. Bu sebeple Moğol ordusu gayet seri bir şekilde Çin Seddi'ni aştı. ===Pekin'in fethi=== 1212 yılının sonbaharında Cengiz Han, Pekin’e bir saldırı düzenleme kararı almış ancak bir çarpışma sırasında ok ile yaralanınca saldırıya ara verilmişti. Ertesi yıl tekrar Pekin’e giden geçidin üzerindeki iki kaleye saldırı düzenlenerek geri dönüldü. Çin kuvvetleri Moğol ordusunun geçeceği yollara atları yaralamak gayesi ile dört tarafında çivi olan toplar serpiştirmişlerdi. Cebe ve Sübedey kaleleri teslim almak için epey uğraşmışlar ve sonuçta Pekin yolunu tekrar açmayı başarmışlardır. 1214’te Cengiz Han üç ordusunu Çin başkenti Pekin duvarları önüne yığdı. Pekin muhasarası 1214 yılının ilkbaharına kadar yaklaşık bir yıl sürmüştü. Ancak Moğolların savaşta en geri oldukları konu kuşatmaydı. Sorunun ciddiyetinin farkına varan Cengiz Han atlıları ile orada kalamazdı. Kış Moğollar için oldukça zor şartlar altında geçmiş salgın hastalıklar ve kıtlık yaşanmıştı. Şehir halkının da durumu hiç iyi değildi. Cengiz Han çaresizlik içerisinde ne yapacağını düşünüp, geri dönmeye niyetlenirken, Çin imparatorundan barış teklifi geldi. İmparator, altın, gümüş, ipekle bunların yanı sıra beş yüz oğlan, beş yüz kız ve üç bin at verdi ve on bin top kumaş verdi Ayrıca kızı Ki-Kuo’yu da Cengiz Han ile evlendirdi. Cengiz Han, imparatorun verdiklerini kabul eder gibi görünüp Karakurum’a geri dönünce Pekin sarayı bir an kurtulduğunu sanarak rahat nefes aldı. Bu Çin seferi, Cengiz Han’ın bu güne kadar en çaplı ve getirisi en fazla olan seferi niteliğindeydi. Şimdi dünyanın belki en zengin ülkesinin çok büyük bir kısmı çok kısa sürede ele geçirilmişti. Ancak Çin’i gerçekten istila etmek için Pekin’i ele geçirmek gerekiyordu. Cengiz Han bir sene önceki Pekin kuşatmasında Çin usulü bu müstahkem kenti atlı birliklerden kurulu göçebe ordusu ile düzenli bir kuşatma ile ele geçiremeyeceğini anlamıştı. Bu nedenle Çinli istihkâmcıları ordusuna dahil etti. Bu istihkâmcılar, Moğollara Çin mancınıklarını kullanmayı öğretti; Çin mancınıklarının hafif olanlarının kolunu kurabilmek için 40, ağır olanları için ise 100 kişi gerekiyordu. Mancınıkların menzili 100-150 metreydi, attıkları taşlar ise küçüktü 1-13 kilo arası. Artık Pekin’in burçlarını nasıl zorlayacaklarını biliyordu. Cengiz Han, kenti düşürebilmek için esir edilen Çinli mühendislerden yararlanma yoluna gitmişti. Hareketli saldırı kuleleri hazırlanmıştı. Mancınıklar ile ordunun gücü daha da pekiştirilmişti. Haziran 1214’te imparator Pekin’i bırakıp Sarı Irmağın ötesine Kai-fong şehrine çekildi. Ne var ki bu durum halkının gözünde bir kaçıştı. Pekin’deki devlete ait evraklar ile maddi varlıklar 3 bin deve ve 300 araba ile Sarı Irmağın ötesindeki güvenli bölgeye taşınmaya başlanmıştır. Ancak imparatorluğun içerisindeki Mançurya’dan gelen 2000 Hitay askerî atalarından kalan topraklardan ayrılmak istemediler ve Pekin’den 50 km uzaklaştıktan sonra isyan ettiler. Cengiz Han'a da bir haber göndererek onun emrine girmek istediklerini söylediler. Cengiz Han, Jin imparatorunun bu taşınma kararını; sözüme güvenmedi, beni aldatmak için barış yaptı diye yorumlayarak terk edilen Pekin’in güçsüz kaldığını düşünüp buraya tekrar sefer düzenleme kararı aldı. Şimdi daha hazır durumda olan ordusu ile Mart 1215’te Pekin surlarına dayandı. Pekin hücumunu Mukhulai idare etmekte idi. Subutay, Mukhulai'ın ordusunun bir kanadını koruyordu. Zamanın kendileri lehine olduğunu biliyordu. Kuşatma aylardan beri sürmesine rağmen, surların üzerinde tam donanımlı Çin askerleri savaşmak için bekliyordu. 9 ay süren kuşatma boyunca yiyecek sıkıntısı çeken Pekinliler arasında yamyamlık yapanlar bile olmuştu. Çin askerleri duvarlara tırmanmaya çalışan Moğol askerlerinin üzerine ok yağdırıyorlardı. Saldırının en önemli anında Cengiz Han, Çinli esirleri savaş arabaları ile surlara doğru sürdü. Cengiz Han aldığı binlerce esiri saldırılarda en önde savaşmaya zorladı. Şimdi Çin askerleri, arabaları itmekte olan Çinli esirleri okluyordu. Sonrasında, ağır taş gülleri atan mancınıklar harekete geçmişti. Büyük taşlar, Pekin kentinin duvarlarını parçalıyordu. Çinliler de bu arada boş durmuyordu. İleri teknikleri kullanarak ürettikleri, petrol ve farklı kimyasal maddelerden yapmış oldukları yangın bombalarını Moğolların üzerine atıyordu. Cengiz Han. Durumun zorluğunun farkına varmış ve askerlerine, bedeli ne olursa olsun, surlardan gedik açılarak kentin içine girilmesi emrini vermişti. Çinli esirler kentin surlarına uzun merdivenleri dayamayı başardığında, kuşatma altındakiler surların altında kızgın yağlarda kavurdukları yığınların kendi akrabaları olduklarını fark ettiklerinde onlara karşı dayanmaya dayanamayıp teslim oldular. Bu sırada Surlarda gedikler açılmıştı ve Moğol askerleri gediklerden, kentin içine sızmayı başarıyordu. Moğollar kentin surlarına kendi bayraklarını dikmeye başladığında, bayrakları gören Çinli komutanlar utançlarından kendilerini öldürmeye başlamışlardı. Artık zaferinden emin olan Cengiz Han atını kentin sokaklarından sürerek, kent merkezine ilerliyordu. Moğollar, kentte insanlık tarihinin en büyük yağmalarından birine bu şekilde başlamıştı. Batılı kaynaklarda; o donemde kentte bulunan Batılı diplomatlar ve gezginlerin şahitliği ile şunlar yazacaktır: Mukhulai, Pekin'de hazine ve cephane namına ne varsa toplatarak Cengiz Han'a gönderdi. Cengiz Han, kendisine meydan okuyan Pekin kentine vahşice bir ceza vermişti. Artık bütün dünyanın başkentleri Çin'de olanlarla yakından ilgilenmeye başlamıştı. Harezmşah hükümdarı Sultan Alaaddin Muhammed Harezmşah, kendi ideâli olan Çin’in, Moğolların eline geçmesine inanamadı. Haberin doğruluğunu tetkik ettirmek için Seyyid Behâeddîn-i Râzî’nin idaresinde bir heyeti Çin’e gönderdi. Harezmşâh elçileri Çin hududuna vardıkları zaman, çok uzak mesafeden bembeyaz bir yığın gördüler. Önce bunu karla kaplı bir tepe zannettiler. Yerli halktan, burada bir tepe olmadığını, Cengiz askerlerinin öldürdüğü Çinlilerin kemikleri olduğunu öğrendiler. Bir müddet gittikten sonra toprağı insan kanından simsiyah kesilmiş bir bölgeye geldiler. Bu siyahlık kilometrelerce devam ediyordu. Pekin’e vardıklarında kale burçlarının dibinde bulunan kemik yığınlarının da, Cengiz’in Pekin’i ele geçirdiği zaman, zâlim Moğol askerinin eline düşmemek için kendilerini burçlardan atarak ölen yirmi bin bakire kıza ait olduğunu öğrendiler. ===Çin'in fethinin devamı ve idare işlerinin Mukhulai'a devredilmesi=== Pekin'in fethinin ardından Mukhulai ve Cengiz’in kardeşi Kasara baştan başa tüm Mançurya’yı geçtiler ve güneye doğru ilerlediler. Mukhulai kusursuz planlama yeteneği ile Cengiz Han’ın en büyük komutanlarından biriydi. Mançurya’da Liao’nun başkenti Pei Ching’i hiç alışılmadık bir şekilde fethetti. Mukhali, Yesen isimli hem Çince hem de yerel Türk dillerini bilen bir Moğol subayını görevlendirerek şehrin idaresini devralmak için gelen yeni Jin komutanını tuzağa düşürmek için görevlendirdi. Yesen isimli casus Jin komutanının evraklarını alarak muhafızları yeni gelen general olduğuna inandırdı. Daha sonra şehrin yeni hakimi olarak tüm muhafızlara kalenin dışına çıkmalarını emrederek Mukhulai’ı şehre davet etti. Mukhulai neredeyse hiçbir direnişle karşılaşmadan yürüyerek şehirdeki 100 bin eve halkına silahları ve yiyecekleri ile birlikte el koydu. Kendisine karşı direnç gösteren iki kasabayı cezalandırmak için marangozlar, kale ustaları ve sanatkarlar hariç her iki kasabada yaşayanların da öldürülmesini emretti. Cengiz Han, kuzeydeki vaziyeti tetkik için Subutay kumandasında başka bir kol gönderdi. Leao-dong körfezini kaplayan yarımadayı dönerek yeni bir ülkenin keşfine çıkmış gibiydi. 1216'da Yalu Irmağının geçilmesi Kore’ye girilmesine yol açtı. Subutay, burada Jin imparatoruna bağlı krallığı kendilerine taabi kılmak için kaçırılmaz bir fırsat olduğunu gördü. Küçük bir ordu ile bugünkü Kuzey ve Güney Kore arasındaki sınırda bulunan zengin ve kozmopolit bir şehir olan Kaesong’taki hükümdar sarayına bir yolculuk yaptı. Cengiz Han’ın başarısından etkilenen kral yeni ve korkutucu komşularına haraç ödemeyi kabul ettiler. Bu haracın kapsamında 100 bin yaprak en büyük boy Kore kağıdını da içeriyordu. Cengiz Han artık bütün Kuzey Çin’in hakimiydi. Cengiz Karakurum’un ipek çadırını eski Çin’in başkentinin şaşaasına tercih etti. Cengiz Han, Çin’in maddi değeri fazla ağırlıklarını Karakurum’a taşırken Ye-Liyu Çutsay gibi birçok bilgini de yanında getirdi. Onlardan dünya ahvalini, ticareti, dilleri, dinleri, milletleri öğrendi. Uygur aydınlarını da bu bilginler aracılığı ile yüksek Çin teknolojisi ile tanıştırdı. Cengiz Han Çin’i kendi adamları ile idare etme yolunu ömrünün sonuna kadar sürdürdü. Ye Liyu Çutsay'ın Ceniz Han'a verdiği; sen büyük bir imparatorluğu at üstünde fethettin ama at üstünde idare edemezsin öğüdü üzerine fethedilen yerlere yerel yöneticiler atadı. Ye Liyu Çutsay, Cengiz Han'a şehirleri yerle bir etmek yerine onları geliştirmeyi teşvik dilmesi gerektiğini çünkü bunların zenginlik kaynağı olduğunu anlattı. Cengiz Han, Çin'in tamamının fethinin uzun süreceğini anlayıp, buranın fetih ve idare işlerini 1217'de Mukhulai'a devrederek Mukhulai'ı burada bırakıp kendi yurduna geri döndü. Mukhulai’a “Bütün ulusun Guyang’ı” ünvânı verilmişti. Reşidüddin bu unvanının Farsça’daki Han-ı Buzurg ”Büyük han” olduğu ve onun Çin’deki görevi esnasında Çinliler tarafından kendisine verilen lakap olduğu ileri sürülmektedir. Mukhulai, Moğol İmparatorluğu'nun kuruluşuna büyük katkıda bulunduğundan kendi adına ferman çıkarmak ve ortasında siyah ay bulunan dokuz ayaklı Beyaz Tuğ ve Büyük Han’ınki ile aynı olan süslü eyer, kemer, davul ve kendine has taht kullanma hakkına da sahip idi. Mukhulai yedi yıl boyunca başarılı savaşlar sonunda Kin krallığını Honan'a hapsetmeyi başarmış Çin topraklarını Cengiz Han adına yönetmiş ve 1223'te burada ölmüştür. ==Otrar hadisesi== Harezmşahlar ile Moğollar'ın ilk kez karşı karşıya gelmesi 1218 yılında gerçekleşmişti. Kara Hıtaylara sığınan Naymanların son hükümdarı Güçlük üzerine karşı Cengiz Han 1218’de Cebe Noyan komutasında 20.000 kişilik bir kuvvet yollamıştı. Cebe Noyan, Güçlük'ü öldürüp, Kara Hıtay devletine son vererek İli, Issık gölü, Talas ve bütün Türkistan'ı Cengiz Han’a bağlayınca Cengiz Han Harezmşahlar ile sınırdaş olmuştu. Kara Hıtay toprakları üzerinde her iki imparator hakimiyet tesis ederken birçok sınır olayı olmuş ve Cengiz Han'ın oğlu Cuci güçleri ile bizzat Harezmşah Alâeddin Muhammed'in de iştirak ettiği bir çarpışma yaşanmıştı. Bu çarpışma esnasında oğlu Celâleddin, babası Alâeddin Muhammed'i ölümden kurtarmış ancak Harezmşah'ın saldırıda yaptığı zulüm sinirleri oldukça germiş Cengiz Han bu hadisenin ilk olması nedeniyle büyük bir tepki göstermemiştir. Cengiz Han'ın Çin’i fethettiğine ihtimal vermeyenlerin başında Harezmşah hükümdarı Sultan Muhammed geliyordu. Bu sebeple Bahaaddin Razi adlı bir adamını Pekin’e kadar göndermiş ve bizzat Çin’in artık Cengiz Han’ın mülkü olduğunu tespit ettirmişti. Bahaaddin Razi Çin dönüşünde Karakurum’a gelerek Cengiz Han’ı ziyaret etti. Cengiz Han yaptıkları görüşmede ona kurulacak barış neticesinde her iki tarafın kervanlarının serbestçe gidip gelmelerini memnuniyetle karşılayacağını, tüccarların kendi ülkesi dahilinde tam bir emniyet içinde bulunacağını ifade etti. Cengiz Han 1218 yılının başlarında Harezmşah tüccarları ile ticaret için tamamen Müslüman üyelerden oluşan bir heyeti anlaşma şartları için Harezm’e gönderdi. Sultan Muhammed, Cengiz Han’ın heyetini 1218 yılı baharında kabul etti. Heyet sözcüsü verdiği izahatta Cengiz Han’ın Harezmşah Alâeddin Muhammed’i “en sevgili oğlu” olarak gördüğünü, onunla dost olmak istediğini, her iki milletin ticaret erbabına kapılarını açık tutmasını istediğini bildirdiler. Harezmşah Alâeddin Muhammed heyetin yüzüne karşı; “Benim ülkemin genişliğini, ordularının büyüklüğünü biliyorsunuz; nasıl olurda Hanınız bana “oğul” diye hitap etmeye cesaret ediyor?” diyerek tehditler savurmuş ancak Mahmut Yalvaç onu teskin ederek iki devlet arasında bir ticaret anlaşması yapılmasını sağlayabilmişti. Cengiz Han’ın Çin ülkesini fethederek çok zengin olduğunu duyan Harezmli tüccarlar satacakları malları Cengiz Han’ın ülksine götürerek ticari ilişkiler içine girmeye başlamışlardı. Ardından o da oğulları ve komutanlarına bir talimat vererek sermayeyi hazineden temin ederek kıymetli mallar getirmeleri için seçilen 450 kişilik bir heyeti de Harezmliler ile birlikte o tarafa gönderdi. Müslümanlardan müteşekkil 450 kişilik bu kafilede toplam 500 deve yükü kıymetli mallar, ipek dokumalar, samur ve kunduz kürkleri, Çin sanat eserleri bulunuyordu. Cengiz Han’ın heyetinin ilk konaklayacağı yer Sir Derya üzerinde yer alan ve Maveraünnehir’in son noktası olan Otrar idi. Otrar valisi İnalcık, Harezmşah Muhammed’in annesi Terken Hatun’un da yakın akrabası idi. Otrar Valisi İnalcık, Cengiz Han’ın 450 kişilik heyetini tutuklattı. Ardından onları öldürtüp mallarına da el koydu. Cengiz Han bu hadiseyi duyduğunda oldukça fazla hiddetlenmiş ve kendisini sakinleştirmek için Burhan Haldun’a çıkarak inzivaya çekilmiştir. Cengiz Han, İnalcık'ın cezalandırılarak, malların bedelinin ödenmesi için Harezmşahlara elçilik heyeti gönderdi. Ancak Harezmşah Alâeddin Muhammed elçiyle birlikte elçilik heyetini de öldürttü. Otrar hadisesi hakkında dönemin eserlerinde Müslüman yazarlar dahi kabahati İnalcık ve Harezmşah Alâeddin Muhammed'in üzerine yıkmaktadırlar. Nesavi kervancıların öldürülmesini inalçık'ın şahsi tamahına bağlamakladır. Cuzcani bu hareketin üstü kapalı bir şekilde Alâeddin Muhammed tarafından tasvip gördüğünü düşünmektedir. ibn al-Alhir bu suçu tamamen Harezmşah Alâeddin Muhammed'in üzerine atmaktadır. ==Harezmşahlar ile savaş== küçükresim|350px|Harezmşahlar İmparatorluğu 1190-1220 250px|küçükresim|sol|Kuşatma savaşı duvar resmi, Cengiz Han Sergisi, San Jose, Kaliforniya, ABD Otrar'da Cengiz Han'ın elçilik heyetinin öldürülüp mallarına el konulmasından sonra toplanan 1218 kurultayında Moğol elçilerine karşılık olarak Harezm’e saldırma kararı alındı. Seferde başına bir şey gelirse diye tahtın varisini belirlemek için oğullarını topladı, ancak Cuci ve Çağatay'ın Cuci'nin Cengiz Han'ın gerçek oğlu olup olmadığı konusunda birbirlerine girdiler. Cengiz Han, Çağatay'ın önerisiyle, Ögeday'ı tahtın varisi olarak belirledi. En küçük kardeşi Temuge’yi, ocağı beklesin diye ordugah komutanı olarak Karakurum’da bıraktı. Harezm seferi Cengiz Han’ın yaşantısında bir dönüm noktası olacağı gibi tüm Avrasya hatta insanlık tarihi için bir dönüm noktası olmuştur. 1219 yazında Cengiz Han’ın ordusu Altay dağlarının güney yamacında yığınak yaptı. Zungan kapısını geçerek Yedi Irmak ilinin alt ovasına ulaştılar. Cebe, Subutay ve Tohoçar’ın öncü güçlerinin sayısı 100 binden fazla idi. Bu arada hâkimiyeti altındaki kabilelerden istediği askerler gelirken Tangut Krallığına da elçi yollamış ancak Tangut Kralının kendisi değil de askerî gücün lideri konumundaki Aşa adındaki kişi “Cengiz Han mademki bu kadar zayıf, neden Han olmak için bu kadar sıkıntı çekiyor” şeklinde aşağılayıcı bir cevap göndermiştir. Cengiz Han o anda Harezmşahlar üzerine yürümekte olduğu için Tangutları cezalandırabilecek bir durumda değildi ama bu yapılanı unutmadı. Cengiz Han, bu seferinde kullanmak üzere ordusunun teçhizatını en iyi şekilde tamamlamış, beraberinde kuşatma malzemeleri, Çin'den getirttiği mühendisler ile askerî nakliyat için pek çok deve getirmişti. Cengiz’in orduları Aral Gölünün güneyinde Amu derya üzerinden Harezm sınırlarına yaklaştığında Harzemşah Muhammed, hazırlıklarına askerî bir şura toplayarak başlamış, ordusunu Sir Derya ile Maveraünnehir’in müstahkem mevkilerine dağıtarak Moğol ordusunu Semerkant'ta karşılamaya karar vermişti. Güçlerini belli başlı şehirlere dağıtması sayı üstünlüğüne rağmen kuvvetlerinin azalmasına yol açmıştır. Cengiz Han ilk olarak Eylül 1219'da, elçilerinin ve ticaret kervanlarının katledildiği Otrar'a saldırma kararı aldı. Bu sembolik açıdan son derece önemliydi. Cengiz Han, Otrar önlerine geldiğinde Harezmşah Alaeddin Muhammed'in savaş planını öğrenerek şehirlerin arasına girecek şekilde ordusunu düzenleyerek Maveraünnehir'deki şehirlerinin birbirlerine yardım etmesini önlemeye karar verdi. Yaptığı plana göre orduyu üçe ayırdı. Oğulları Çağatay ve Ögeday, Otrar önlerinde kalarak şehri alacaklar. Yanlardan gelebilecek bir karşı saldırıyı önlemek için Cuci, Sir Derya boylarına ilerleyerek Cend’i alacak, Cengiz Han ise Buhara’ya yürüyecekti. Böylece Harzemşah ordusunun birbirleriyle teması önlenecekti. Cengiz Han, Çağatay ve Ögeday'ı Otrar'da bırakıp Buhara'ya doğru yola çıktı. Yol boyunca konaklar tesis ediliyor ve posta menzilleri kuruluyordu. Kendi ülkesi Maveraünnehir'de bile Harezmşah Aleaddin Muhammed, 1216'da Sufi Kubravi tarikatından Şeyh Mecideddin Bağdadi'yi idam ettirmesinden dolayı Müslüman din adamlarının düşmanlığını çekmiş vaziyetteydi. Ailesi Harezmşah Alaeddin Muhammed tarafından öldürülmüş bir genç Cengiz Han'a katılarak Maveraünnehir hakkında bilmediği bilgiler veriyor, yolları ve bölgeleri bilen tüccarlar da Cengiz Han'a eşlik ediyorlardı. Cengiz Han’ın bu sefer sonucunda yaptığı yeniliklerden birisi de harita kullanmak olmuştur. Harita işini de oğlu Cuci’ye vermiştir. Topoğrafya'dan haberdar olmaları da Harezmlilerin elinden önemli bir kozu alıyordu. Buz tutmuş gölü hiçbir engelle karşılaşmadan geçti. Siri Derya Savunma hattına birliklerini yayan Harezmşah Alaeddin Muhammed karşısında Cengiz Han, kendi ordusunun ağırlık noktasının bilinmeyeceği bir yerleşik saldırı tuzağı kurmuştu. Cengiz Han'ın yaptığı plan sonucunda üç ordusundan biri kuzeyden, Cebe komutasındaki diğeri doğudan gelirken Cengiz Han’ın bizzat kendisinin ve Subutay’ın yönettiği bir üçüncü ordu da Kızılkum Çölü’nü geniş bir daire çizip geçerek görünmez biçimde Buhara’ya ve Harezmşah Alaeddin Muhammed’in kuvvetlerinin arkasına yöneldi. Cengiz Han çölden çıkıp göründüğünde ve Buhara yolunu tuttuğunda batıdan geliyordu. Gafil avlanma öylesine etkilidir ki Harezmşah Alaeddin Muhammed, geri çekilme hattının kesildiğini ve Horasan’dan beklediği kuvvetlerin gelmediğini görünce paniğe kapılarak Cengiz Han ile karşılaşmadan maiyetiyle birlikte Semerkant'ı terk etti. Cengiz Han Buhara önlerine geldiğinde Buhara eşrafı, hakimleri ve ulema vaziyeti müzakere ettikten sonra şehrin anahtarlarını 10 ya da 16 Şubat 1220'de Cengiz Han’a teslim ettiler.Türkçe çevrisi:Alaaddin Ata Melik Çüveynî (Çeviren: Mürsel Öztürk) Tarih-i Cihan Güsa, (1999) Ankara; Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları; ISBN 975-17-2206-3 Bu maddedeki sayfa referansları İngilizce çeviriye dayanmaktadır. Cilt I, say.123-28. Cengiz Han, Buhara'da iki gün kaldıktan sonra sonra Semerkant'a ilerledi. Otrar'ı ele geçirmiş olan Çağatay ve Ögeday ile Cend'i ele geçirmiş olan Cuci de ona katıldı ve 22 Nisan 1219’da Cengiz’in üç ordusu da Harezmşahların başkenti Semerkant yakınında birleşti. Otrar'ın ele geçirilmesinden sonra yakalanan İnalcık Cengiz Han'ın huzuruna getirilerek öç işkencesi olarak kulaklarıyla gözlerine eritilmiş gümüş dökülerek infaz edildi. Harezmşah Muhammed daha kalabalık olan ordularının başında savaşmak yerine asker toplamak gibi bahanelerle sürekli kaçıyordu ve Cengiz Han, Semerkant önlerine geldiğinde Semerkant halkının gözü savaştan korktuğu için şehri teslim etmeye karar verdiler. Şehrin kadısından, Şeyhülislamından ve alimlerinden oluşan bir heyeti Cengiz Han'a yolladılar. İbnül Esir'e göre şehir teslim olduğu için katliam olmadı. Cengiz Han'a Semerkant'ta verilen kalifiye zanaatkâr sayısı 30 bin kişi kadardı. Onlara da aynı hoşgörü gösteriliyordu. Bu, Cengiz Han'ın ilim ve sanat adamlarını kendi tarafına çekerek onun şanı namına hizmet etmeleri için uyguladığı bir yöntemdi. Yağmalama ve haraçtan sonra şehir halkı evlerine dönebildi."Central Asian world cities ", University of Washington. 1220 baharını Semerkand yakınlarında geçirip oradan Nahşeb bahçelerine geçen Cengiz Han Tirmiz' hareket doğru hareket ederek şehri ele geçirdi. Cuci, Çağatay ve Ögeday'ı 1220 yılının sonlarına doğru Harezm'in merkezi Gürgenç’i fethetmeleri için görevlendirirken Alâeddin Muhammed'i ne olursa olsun onu canlı yakalamaları için peşinden yetenekli generallerinden Cebe Noyan ve Subutay Noyan'ı gönderdi ve yol boyunca direniş olmadığı sürece savaşılmaması ve kesinlikle yağmaya girişilmemesini emretti. Alâeddin Muhammed kaçışına devam ederken, Cengiz Han, Harezmşah Muhammed'in annesi Türkan Hatun'a kendisine karşı kötü bir niyeti olmadığını yalnızca oğlu ile görülecek bir hesabı olduğunu ifade etmek için bir elçi gönderdi. Ancak Türkan Hatun yanıt vermemeyi yeğledi ve Harezmşah'ın kızları ve oğulları ile İran'ın kuzeyinde Hazar Denizi kıyısındaki Mazenderan'a kaçtı. Subutay, Alâeddin Muhammed'in ailesinin saklandığı Mazenderan'ı kuşattı ve kaleyi teslim olmak zorunda bıraktı. Türkan Hatun Moğolistan'a sürgün edildi. Harezmşah'ın çocukları öldürüldü, kızları ise Moğolların hizmetine girmiş kişilere dağıtıldı. Subutay ve Cebe, Harezmşah'ın izini Eylül'de Batı İran'da Hemedan'da kaybetmişlerdi. Harezmşah Muhammed batıya kaçarak Hazar Denizi üzerinde bir küçük adaya sığınmıştı. Aralık 1220'de bu adada neden olduğu bilinmez şekilde öldü. Gürgenc kuşatmasına, Cengiz Han'in muhafız kıtasının bir birliğini yöneten Bughurçi ile, sağ kanatta binbaşı olan Tolun-çerbi de katılmıştı. Bu zor kuşatma sırasında Cuci son derece zayıf bir idare göstermişti. Kararsızlığını tenkit eden Çağatay ile yaptığı münakaşaları Cengiz Han'ı her ikisini birden kardeşleri Ögeday'in emri altına sokmaya mecbur etmişti. Gürgenç kuşatması 1221 ilkbaharına kadar, Reşîdüddîn'e göre 7 ay, İbnül Esir'e göre ise 5 ay sürdü.Ali ibn el-Esir (1261) "Al-Kamil fi al-Tarıkh" Yeni Arapça baskı Beyrut;Dar Sader (13 cilt) Cilt Xİİ, say. 394-95 Bu Moğolların en zor savaşlarından biri oldu. Cüveynî, bu savaşta iki tarafın kaybettiği insan sayısını bana söyledikleri zaman inanamadım onun için de buraya yazmadım demektedir. Zafer, 1221 yılının Nisan ayında geldi. Karşı koyan kalmayıp herkes teslim olunca, şehirde bulunanları dışarıdaki boş alana sürdüler. Bunlar arasında meslek ve sanat sahibi yüz binden fazla kimseyi ayırdılar kadınları ve küçük çocukları köle yapıp esir aldılar. Gürgenç'in 1221’de Moğolların eline geçmesiyle Harezmşahlar Devleti resmen tarihe karışmış oldu.Muhammad bin Aḥmad Nasavi, ed. Ḥ. A. Hamdi, "Sırat al-solṭān Jalāl-al-Din Mengobirti", Kahire, 1953.,say. 120-22; Ateşoğlu, İbrahim (1965), Harezmșahlar Devleti Tarihi (485-617/1092-1229), Ankara , say.274-75, 283-84) Harezm’in zaptından sonra Cengiz Han, oğlu Cuci’ye, Harezm ülkesinin bu bölümü de dahil olmak üzere ele geçirdiği Batı Sibirya’yı vererek onu bölgeye idareci olarak gönderdi. Alâeddin Muhammed'in ölüm haberini aldıktan sonra Amu Derya'yı geçerek Horasan'a girdi ve Belh şehrini fethetti. Küçük oğlu Tuluy'u ise Horasan'daki şehirleri ele geçirmesi için yolladı. Horasan'da insanlık tarihinde eşine az rastlanır biçimde bir katliam gerçekleştirildi. Cüveynî, seferden sonra geriye halkın onda birinin bile kalmadığını söyler. Nişabur’da Cengiz Han’ın en sevdiği damadı olan Toguçar bir Nişaburlunun attığı ok ile ölmüştü. Bu olayın Şubat 1221'de Tuluy'un şehri ele geçirdikten sonra yaşanan bir isyan sırasında mı yoksa kuşatma sırasında mı olduğu açıklığa kavuşmuş değil. İki ihtimalde de şehirdeki insanların ölüm fermanının imzalanmasının bu olay sonucu olduğu biliniyor. Cengiz Han’ın kızı, kocasının ölüm haberini aldığı için acılıydı ve Nişabur’daki her insanın öldürülmesini istedi. Tuluy orduyu yönetiyordu ve bu görevi yerine getirdi. Kadınlar, çocuklar, bebekler hatta köpekler ve kediler bile katledildi.TDV İslam Ansiklopedisi, Cengiz Han maddesi, müellif: Mustafa Kafalı Bazı şehir sakinlerinin yaralı olup ölmemesinden endişelenen Cengiz Han’ın kızı söylenenlere göre herkesin kafasının kesilmesini istedi, kesilen kafalarla piramitler oluşturuldu. On gün içinde piramitlerin hepsi tamamlanmıştı. Nişabur’da kaç kişinin öldüğü her zaman tartışma konusu olsa da çok sayıda insanın yaşamını yitirdiği bilinmekte. Bu katliam yaşanırken Cengiz Han’ın şehirde olmadığı tahmin ediliyor. Nişabur'un ardından direnen Merv de ele geçirildikten sonra korkunç bir yıkıma maruz kaldı. Kale yerle bir edilirken Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Sencer'in anıt mezarı tahrip edildi. Horasan'ın en zengin ve gelişmiş şehirlerinden Merv harabe hâline dönüştü. Cüveyni’nin aktardığına göre Merv'de bir milyon üç yüz binden fazla insan öldürüldü.Cüveyni, Tarih-i Cihan Güşa, Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 172 Nişabur ve Merv'deki katliamlardan gözü korkan Herat ise teslim oldu. Böylece Tuluy üç ay gibi kısa bir sürede Horasan’ın Merv, Nişabur ve Herat şehirlerini ele geçirdi. küçükresim|sol|390px|Cengiz Han döneminde askeri harekatlar Alâeddin Muhammed ölmeden birkaç gün önce oğlu Celaleddin’i veliaht ilan etmişti. Celaleddin bu devleti yeniden toparlamak istedi. Bunun için Moğollarla mücadele etti. Celaleddin Harezmşah, Hindikuş'un güneyinde önemli bir ordu kurmuş ve tehdit oluşturmaya başlamıştı. Gazne'de 60 bin askerle yerleşmiş olan Celaleddin, Toharistan'da Valiyan'ı kuşatan Moğol ordusunu yendi. Sultan Celaleddin’in sayısı az olan ve başka yerden yardım alamayan Moğol ordusunu yendiğini haber alınca Cengiz Han hiç vakit geçirmeden, Gazne’ye geldi. Celaleddin'in on beş gün önce oradan Sind geçidini geçerek Hindistan'a gitmek için ayrıldığı haberini alması üzerine Celaleddin'in peşine düştü. Cengiz Han, 26 Kasım 1221'de İndus nehri sahilinde ona yetişti ve her taraftan Sultan’ın ordusunu kavis içine aldılar. Şiddetli bir çarpışma yaşandı. Celaleddin mağlup olarak annesini ve karısını nehre attırdıktan sonra nehri geçip Hindistan'a kaçtı. Cengiz Han, Celaleddin'e karşı zaferinin etkisini güçlendirmek için Hindistan'a girip onu takip etmedi. Hindistan çok büyüktü ve hakkında hiçbir bilgiye sahip değildi. Delhi Sultanlığı hatırı sayılır bir güce sahipti. 1223 yazını bugünkü Taşkent’in bulunduğu yerde geçiren Cengiz Han, geri dönüş için hazırlıklara başladı. Subutay ve Cebe 1221'de yakalamakla görevli oldukları Harezmşah Alaeddin Muhammed'in ölümünü öğrendiklerinde artık tek amaçları olan Harezmşah'ı ele geçirmek söz konusu olmadığı için serbest hareket etmeye başladılar. Bu serbestlik onlara insanlık tarihinin bugüne kadar bilinen en büyük süvarilik harikalarından birini gerçekleştirmelerine imkân tanımıştı. Kafkasya'ya girerek Gürcüleri kış ortasında başkentleri Tiflis'te yenilgiye uğrattılar. Hazar Denizi ve Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan Kıpçaklar, Moğollar ile tek başlarına başa çıkamayacaklarını anlayınca Ruslara çağrıda bulundular. Cebe ve Subutay, 31 Mayıs 1223'te 80 bin kişilik Rus-Kıpçak ordusunu Kalka Nehri kıyısında mağlubiyete uğrattılar ve oradan Kırım'a doğru uzanarak Sudaka'yı zaptettiler. Dönüş yolunda Hazar Denizi kuzeyinde İdil Bulgarları tarafından kuşatıldılar. Subutay ve Cebe birçok tarihi kaynağa göre İdil Bulgarlarlarını mağlup etti. Bazı tarihçiler, Moğollarn yenildiğine dair rivayetleri İdil Bulgarlar'ının Ruslara, Moğolları yendiklerini ve onları topraklarından sürdüklerini söylemek için uydurdukları hikâyelerin oluşturduğunu iddia etmektedirler. Cebe ve Subutay, 1223'ün sonu veya 1224'ün başında İrtiş Vadisi'nde, dönüş yolunda olan Cengiz Han'a katıldılar. == Son seferi ve ölümü == Cengiz Han, Harezmşahlar üzerine sefere gitmeden önce yardım için asker istediği kendisine tâbi Tangut Krallığı olarak bilinen Batı Xia hanedanının tavrını unutmamıştı. Karakurum'a döner dönmez bu sorunu halletmek için hazırlıklara başladı. Sefere yanında eşlerinden Yesüy ile birlikte 1225 sonbaharı ya da 1226 ilkbaharında çıktı. Av esnasında attan düştü. Karın bölgesinde çok ciddi ağrıları vardı ve ateşi çok yüksekti. Telaşlanan Yesüy, kazayı ve Cengiz Han'ın rahatsızlığını haber vermek için oğullarını ve komutanlarını topladı. Seferin ertelenmesi önerisi kabul edildi. Tam toplanıp gidilecekken Cengiz Han; "Eğer geri çekilirsek Tangutlar korktuğumuzu düşünür." diyerek karşı çıktı. Meseleyi diplomasi yoluyla çözmek için Tangut kralına bir elçi gönderildi. Kral barıştan yanaydı ancak bakanı Aşagambu onu vazgeçirdi ve "Moğollar savaşmak istiyorlarsa gelsinler boy ölçüşelim, altın, gümüş ve ipek istiyorlarsa almak için ilerlesinler" diye cevap gönderdi. Yüksek ateşten bitkin bir vaziyette olan Cengiz Han, "Ölmem gerekse bile artık geri çekilemeyiz" dedi ve Moğollar saldırıya geçti. Cengiz Han, Lipuan Dağları'nda gizli bir vadiye götürülerek ve şifalı bitkiler ile tedavi edilmeye çalışıldı. Diğer taraftan Moğol ordusu bölgeyi öyle kötü yıkıp yağmalamıştı ki Tangut Kralı barış istemek zorunda kalmıştı ama Cengiz Han'ın huzuruna çıkarılmadı. Yalnızca otağının önüne gitmesine izin verildi. Gerçeği saklamak çok da mümkün olamamıştır ancak bu haberin dışarı sızmaması gerekiyordu. Cengiz Han: “Ölümümü kimsenin öğrenmesine izin vermeyin. Hiçbir zaman ağlamayın ve yas tutmayın, böylece düşmanlarımızın hiçbir şeyden haberi olmaz. Tangutlu idareciler ve halk belirlenen zamanda şehri terk ettiklerinde hepsini yok edin!” demiştir. Akabinde Tangut kralı öldürülmüş, Yinçuan şehri yağmalanmış, hükümdar mezarları açılmış ve halkı tamamen ortadan kaldırılmıştı. Bu yüzdendir ki kaynaklarda bundan sonra Tangutlar hakkında bir bilgiye rastlanılmamaktadır. Böylece Cengiz Han'ın emri yerine getirilmişti. Cengiz Han 1227 yılının Ağustos ayının ortası civarında hayatını kaybetmiştir. Neden öldüğü tam olarak bilinmemektedir. Ölüm sebebi hakkında çeşitli rivayetler vardır. Cengiz Han'ın naaşına ne olduğu ve nerede bulunduğu konusu günümüzde bile hâlâ sırrını korumaktadır. Moğolların Gizli Tarihi'nde bu konu ile ilgili hiçbir kayıt yoktur. Ülkesinden yaklaşık 1600 km uzakta ölen Cengiz Han'ın naaşının ülkesine nasıl götürüldüğü konusunda soru işaretleri vardır. Moğollar mumyalama tekniklerini bilmedikleri için bazı yazarlar Cengiz Han'ın öldüğü yere defnedildiğini iddia etmektedirler. Bazıları doğduğu yerde gizli bir yere gömüldüğünü, cenaze konvoyunda görev alan herkesin öldürüldüklerini ve mezarının gizli tutulması için birçok atın mezarın üstüne gezdirilerek mezarın belirginliğinin giderildiğini kaydederler. Çünkü bir Orta Asya inancına göre, Cengiz Han'ın mezarının bulunduğu gün, Dünya'nın sonu gelecekti. Bazıları ise naaşın Karakurum’a getirilerek Onon ve Kerulen nehirlerinin kaynakları civarında bulunan kutsal Burhan Haldun Dağı'nda gizli bir yere gömüldüğünü söylemektedirler. Cengiz Han’ın mezarı bütün arkeolojik arama ve çalışmalara rağmen hâlâ bulunamamıştır. == Kişiliği ve karakteri == Cengiz Han'ın fiziksel görünümü hakkında 1221'de kendisine yollanan Song elçisi, Çinli general Meng- hung ve onu Horasan'da görmüş olan insanlardan bilgi alan İranlı tarihçi Cüzcani'nin anlattıkları dışında hiçbir bilgi yoktur. Meng-hung, onun uzun boyu, geniş yüzü ve uzun sakalıyla diğer Moğollardan farklı olduğunu söylerken Cüzcani, hanı yapılı, beyaz saçlı ve kedi gözleri olan biri olarak tasvir eder. Cengiz Han'ın, düşmanlarına ve kendisine ihanet edenlere karşı acımasız ve sert bir tavır sergilerken kendisine sadakat gösterenleri de o derecede mükafatlandırdığı görülmektedir. Küçük yaştan itibaren zorluklar ve yok olma tehlikesi içinde yaşamış bu nedenle kendine yardım eden herkesi kardeşi ve babası gibi görmüş ve davranmıştır. Hükümdar olduğu zaman gençlik yıllarında verdiği mücadele esnasında yanında olan herkesi mükafatlandırmıştı. Tayciutlara esir düştüğü zaman kaçarken onu evinde saklayan Sorhan Şira ve çocukları, çalınan atlarını bulmak için at hırsızlarının peşindeyken tanıştığı ve çok iyi dost olduğu Bughurçi, Camuka ile savaşı esnasında yaralandığı zaman onun yarasını iyileştiren ve karnını doyuran Celme ile yine Camuka ile savaşında atını öldüren oku atmasına rağmen gelip bağlılığını bildiren Cebe, her birini en yüksek mevkide rütbelerle mükafatlandırmıştır. En karakteristik vasıflarından biri de hainlere karşı duyduğu nefretti. Kötü duruma düşen efendilerine ihanet ederek kendisine yaranacaklarını sananları derhal idam ettirir, düşmanı olan hükümdarlara sonuna kadar sadık kalanları da hizmetine alarak mükafatlandırmıştır. Mükafatlandırılacaklarını umarak Kerayitlerin lideri Tuğrul'un oğlu Sangum'u yerini söyleyen onun seyisi ile Camuka'yı yakalayıp Cengiz Han'a teslim eden beş arkadaşının da akıbeti felaket olmuş, öz hanlarına ihanet endenleri bütün nesilleri ile yok edin emrini vererek onları infaz ettirmiştir. Pekin'in fethinden sonra ele geçirilen esirler arasında yer alan Jin Hanedanına hizmet etmiş Liyaso Tunglu bir prens te vardı. Ye Liyu Çutsay adındaki alim Cengiz Han'ın dikkatini çekmiş; asırlarca size düşman kesilmiş bir hanedana niçin hizmet ediyordun diye sorunca Ye Liyu Çutsay'ın, babam ve ailemden birçok kimse onların hizmetinde bulundu benim de başka türlü yapmam münasip olmazdı şeklinde cevap vermesi Cengiz Han'ın hoşuna gitmiş, demek ki bana da sadıkane hizmet edebilirsin demişti. Ye Liyu Çutsay, Cengiz Han'a sadakat yemini etti ve ölene kadar onu yanından ayırmadı. Cengiz Han, insanları seçme ve onların yeteneklerini ortaya çıkarma konusununda da oldukça başarılıydı. Mukhuali, Cebe, Subutay her biri ayrı ayrı onunkilerle eş değer askerî zaferler kazansalar da hiçbir zaman bundan kişisel bir çıkar sağlamayı düşünmediler. Onları kendinden kopmayacak şekilde bağlamayı başardı ve hiçbir zaman ihanete uğramadı. 1206'dan sonra ölene kadar 21 yıl boyunca kimse onun hükümdarlığını sorgulamadı. Düşmanı olmayanlara karşı da oldukça lütüfkardı. Güney Çin'deki Song hanedanının elçisi Meng-hung yanından ayrılırken, her önemli şehirde birkaç gün durun, ona en güzel şaraplar, en güzel kokulu çaylar ikram edilsin, şerefine güzel yüzlü kadınlar çalgılarını tıngırdatırken yakışıklı gençler fülüt çalsın emrini vermişti. Her tür eğlenceyi çok severdi. Büyük tutkusu avın yanı sıra ayak topundan da çok keyif alırdı. Song elçisi Meng-hung'un aktardığına göre bir gün haber yollayarak; bu gün top oynadık niçin gelmedin dedi. Elçi davet edilmedim dedikten sonra her şölende oyun ya da top oynandığında gelip bizimle eğlenmeni bekliyorum demişti. Meng-hung, o gün şölene katılan sekiz kadınının göz kamaştıran beyaz yüzleri var ve çok güzeller diyerek onun zevkini över. İçki içmekle birlikte ayda yalnızca üç kere sarhoş olunmasını öneriyordu. Lüks giysilere ve gösterişe meraklı değildi. Her türlü görkemli unvanı reddetti. Uygurların verdiği şatafatlı unvanları kullanmak istemedi. İranlı bir katibin onu tanıtmak için kullandığı süslü ifadeleri gülünç ve çirkin buldu. Cüveynî ve Makrizî, onun eğitimli kişiler ve her dinden din adamlarına saygı duyduğunu, aralarında bir ayrım yapılmasını yasakladığını anlatmaktadırlar. XIII. yüzyılın keşiş seyyahlarından Plano Carpini, Moğolların yaşadığı yerlere giderek Cengiz Han hakkında edindiği bilgileri raporlaştırmıştı. Cengiz'in savaş esnasındaki kararlılığı hakkında bilgiler sunan Carpini, Cengiz'in Kıtaylarla mücadelesinde ordusunun tüm yiyecekleri bitmesine rağmen saldırılarını sürdürdüğünü ifade eder. Öyle ki Carpini'nin aktardığına göre askerlerinin yiyecek bir şeyleri kalmaması üzerine Cengiz Han her 10 kişiden birinin kesilip, diğer askerlere yiyecek olarak verilmesini dahi emretmişti.Plano Carpini, Moğolistan Seyahatnamesi, Kronik Kitap Yayınları, s. 73 == Dinler ile ilişkisi == Cengiz Han, Çinli Tao rahibi Çang Çuen’in şöhretini duyunca onunla görüşmek için kendisini davet etmiştir. Çang Çuen, Cengiz Han Harezmşahlara karşı seferde iken 1222 yılında huzuruna getirilmiştir. Cengiz Han; bana uzaklardan, ölümsüzlük için ne getirdin diye sormuş rahip de hayatı uzatmanın çaresi var, ama ölmemek için ilaç yok diyerek cevap vermiştir. 21 Ekim 1222’de Semerkant yakınlarında Cengiz Han'ın Çang Çuen'un öğretilerini dinleyeceği özel bir çadır kurulur. Bu, Babür İmparatoru Ekber döneminde görülecek olan konuşmaların yapıldığı göçebe felsefe evlerinin prototipidir. Çang Çuen Cengiz Han’a Taoizmi anlatır ve ona şehvetini köreltmeyi, zevki okşayan tatları reddetmeyi, taze ve hafif yiyecekler yemeyi, nefsin isteklerinden uzak durmayı öğütler. Bütün bir ay boyunca sadece uyumaya çalışmasını, manevi zenginlikleri ve enerjisi karşısındaki artışa şaşıracağını söyler. Cengiz Han ise bu öğütlerin faydalı olduğunu anlar, fakat Moğolları eski alışkanlıklarından vazgeçirmenin kolay olmayacağını söyler. Nitekim 10 Mart 1223’te Taşkent bölgesinde bir sürek avı sırasında attan düşerek yaralanır. Çang Çuen bu durumdan ona ilerlemiş yaşında avın oluşturduğu tehlikeleri göstermek için yararlanır. Ancak Cengiz Han ona öğütlerini takdir ettiğini ama avlanmanın asla vazgeçemeyeceği bir zevk olduğunu söyledi. Bu görüşmelerden en kârlı çıkan ise Taoistler olur. Cengiz Han, Çang Çuen adına, Taoizm üstadını vergiden muaf tutma amacı taşıyan mühürlenmiş bir yarlık hazırlamıştı. Cengiz Han yönetimde kaldığı süre içerisinde bu duruma dikkat etmiş, yönetiminde farklı dinlere mensup insanları önemli görevlere getirmekten kaçınmamıştır. Ona göre farklı dini grupları bir arada tutmanın ve itaatlerini sağlamanın en önemli metodu buydu. == Tarihe bıraktıkları == küçükresim|250px|Cengiz Han, Ulan Batur Cengiz Han'ın imajı askerî harekâtları esnasında sorumlu tutulduğu kıyımlar ve kültürel hazinelerin yerle bir edilişi gibi sebeplerden dolayı özellikle İslam dünyasında iyi değildir. Dönemin İran ve Arap kaynakları cani ve kana susamış bir adam portresi çizer. Kimi kaynaklara göre Cengiz Han'ın fetihlerinin yaklaşık olarak 40 milyon insanın ölümüne sebep olduğu tahmin edilmektedir. Bu; o zamanki dünya nüfusunun %11'ine denk gelmekteydi.Britannica, Genghis Khan maddesi, yazan: Charles R. Bawden, son güncelleme: 1 Ocak 2020. Nişaburlu bir askerin damadı Toquchar'ı öldürmesinden sonra; Cengiz Han Harezmşah İmparatorluğu'na saldırmış, galip geldiği bu savaş sonrası ise İran nüfusunun dörtte üçünü öldürmüş olduğu tahmin edilmektedir. Sadece damadının öldürüldüğü Nişabur'da, intikam almak için 1 milyondan fazla insan öldürdüğü düşünülmektedir. Ancak onun büyük bir asker olarak ün kazanmasının temelinde o güne kadar bir birleri ile savaşmaktan başka bir şey yapmayan Moğol boylarını bir araya getirip 10'luk-100'lük-1000'lik gruplara ayırarak, liyakata bağlı bir ordu meydana getirmiş olması, bununla beraber askerlerini böyle gruplara ayırarak, askerlerin savaş alanında mensup oldukları kabilelere değil de savaş gruplarına karşı aidiyet hissi benimsemelerini sağlamasında yatmakta idi. Bu düşünceyle askerleri içerisindeki en seçkin 10.000 askerî seçerek, kendisine sadakati ön planda tutan keshig adındaki özel muhafız birliğini kurdu. Tüm askerî seferleri, sağlam bir hazırlıktan sonra yöneten Cengiz Han’ın büyük bir asker olarak ün kazanmasının bir diğer önemli sebebi kurduğu posta teşkilatı ve casus ağı ile istihbarat sanatına verdiği büyük değerdi. Casuslar, bilgi toplamakla, söylentiler yaymakla ve araziyi tanımakla görevlendirilirken alimler geçtikleri nehirlerin ne zaman donacağını, balık veren gölleri ve çeşitli maden ocaklarının vaziyetlerini kaydedip fethedilen yerler için haberleşme ağını oluşturmak için posta menzilleri kuruyorlardı. Cengiz Han, koyduğu kuralları Yasa adını verdiği kanunlarla metinleştirdi ve o öldükten sonra bile Japon denizinden Polonya içlerine ve Macar ovalarına kadar Çin, İran, Rusya dahil birçok ülke Cengiz Han Yasası adı verilen bu kurallara göre yönetildi. Cengiz Han'ın Asya'yı birleştirmesiyle sınırlar ve gümrükler kalkmış, Asya'daki iktisadi yapı değişmiştir. Halklar arası ticaret artmıştır. Hem Asya hem de Avrupa'daki sınırları sayesinde iki kıta arasında bilgi ve tecrübe akışını, kısa bir süre de olsa, sağlamıştır. İpek Yolu'nun işlek ve güvenli bir hâle gelmesiyle doğu ile batı arasındaki ticaretin gelişmesindeki rolü ve ipek, ipekli kumaş, barut ve matbaa gibi Uygurlar ve Çinliler tarafından kullanılan pek çok unsurun Batıya taşınmasındaki etkisi Cengiz Han’ın başlattığı bu ilerleyiş ile ilgili olarak günümüzde, günümüz terminolojisinde globalleşme veya küreselleşme adı verilen kavramın babası olarak Cengiz Han’ın kabul edilmesi gerektiği şeklinde görüşler ileri sürülmüştür. Bu nedenle Aralık 1995’te ABD’de, Washington Post gazetesi Cengiz Han’ı son bin yılın en önemli adamı olarak ilan etti. Cengiz Han aynı zamanda Michael H. Heart tarafından belirlenen 'tarihin en fazla etki bırakan liderleri' arasında 29'uncu sırada yer alırken National Geographic tarafından tarihin en önemli 50 politika liderlerinden biri olarak seçilmiş, 1998'de Dr G. Ab Arwel'ın araştırması sonucunda bin yılın en büyük 10 kültürel efsanesinden biri olarak belirlenmiştir. Cengiz Han Sovyetler Birliği tarafından desteklenen komünist yönetim dönemince millî duyguları ön plana çıkarmamak için geri plana itilmişti. Sovyet baskısı altındayken Moğollar Cengiz Han’ın ismini yüksek sesle bile telaffuz edemiyorlardı. Cengiz Han, Moğolistan komünist rejimden çıkınca bağımsız devletin bir simgesi hâline gelmiştir. Günümüzde Cengiz Han doğduğu topraklar olan Moğolistan’da, Moğolistan'ın gelmiş geçmiş en büyük ve efsanevi lideri olarak görülmektedir. Moğolistan'ın politik ve etnik kimliğinin var olmasında büyük önem taşır. Moğollar bu sebeple Moğolistan'a Cengiz Han'ın Moğolistan'ı kendilerine de Cengiz Han'ın çocukları demektedirler. Moğollar bu ismi birçok ürüne, sokağa, binaya ve diğer yerlere de vermişlerdir. Ayrıca Cengiz Han'ın resmi para birimleri Tugrik'in ₮500, ₮1000, ₮5000 ve ₮10,000'in üzerinde bulunmaktadır. Başkent Ulaanbaatar'daki hava alanının ismi Cengiz Han Uluslararası Havaalanı'dır. Halk Cengiz Han'a büyük saygı duymaktadır. 2006 yılında, başkentte Cengiz Han'ın ve oğullarının heykelleri konmuştur. Devlet resmi törenlerde Cengiz Han’ın askerleri ve süvarileri yer almaktadır. 2008 yılında Ulanbatur'a bir saat uzaklıkta Tsonjin Boldog bölgesinde çöl ortasında inşa edilen dev Cengiz Han heykeli 40 metre boyu ile dünyanın en büyük heykellerinden biri konumundadır. Heykelin içinden geçen bir asansörle atının kafasına ulaşan ziyaretçiler, buradan uçsuz bucaksız Moğol bozkırını seyredebilmektedirler. Çin’de ise Cengiz Han Çinliler tarafından Çinli bir ulus kahramanı olarak ve Çin’in Moğollar tarafından fethinden sonra Çin’de torunu Kubilay Han tarafından kurulan ve 1271–1368 arasında yaklaşık 100 sene Çin’i yöneten Kubilay Hanlığı olarak bilinen Yuan Hanedanının kurucusu olarak görülmektedir. Yuan Hanedanı, Çin hanedanları listesinde saygın bir yer edinmiştir. Cengiz Han hayatta iken Çin’in kuzeyini ve Pekin’i fethetmişti ancak buraya yerleşmemişti. Torunu Kubilay Han Çin’in tamamını fethedip başkentini Karakurum’dan Pekin’e taşımıştır. Günümüzde bağımsız Moğolistan’ın yanı sıra Çin’de İç Moğolistan Özerk Bölgesi bulunmaktadır ve burada 5 milyon Moğol yaşamaktadır. 1962 yılında Cengiz Han anısına çıkarılan pullar ve bir bilim akademisi tarafından düzenlenen bir sempozyum ile Cengiz Han’ın 800. Doğum yıl dönümü Çin Halk Cumhuriyeti İç Moğolistan Özerk Bölgesinde kutlandı. Cengiz’in 10 metrelik bir heykelinin yapımının ardından Onon nehrinin Balj ile birleştiği Dadal civarı resmi olarak Cengiz Han’ın doğduğu yer olarak belirlendi. Günümüzde Cengiz Han sadece Moğolistan ve Çin'in sahiplendiği bir tarihi miras değil tüm Avrasya güzergahındaki birçok millet için ortak değer konumundadır. Cengiz Han, İmparatorluğunu Orta Asya’da yaşayan halkların desteği ile kurdu. Onlardan destek alarak muazzam bir imparatorluk inşa etti. Cengiz Han ve onun haleflerinin olmadığı bir modern devir Orta Asya Türk halklarının tarihi yazmak mümkün değildir. Bu nedenle Cengiz Han Moğollar için olduğu kadar Uygurlar, Tatarlar, Nogaylar, Özbekler ve Kazaklar için de ortak değerdir. Cengiz Han Uygur yazısını kullandı ve onun halefleri döneminde dahi Uygurca diplomatik yazışmalarda kullanılan bir dil olarak bürokraside yerini korudu. Devletin inşasında Uygur devlet adamlarını kâtiplerini, sanat ve bilim adamlarını danışmanı olarak kullandı, onlardan hayatın her alanında yararlandı. Maveraünnehir’i kapsayan Batı Türkistan’ın yanı sıra Uygurların yaşadığı Kaşgar ve çevresindeki toprakları kapsayan Doğu Türkistan da Cengiz Han ölmeden yaptığı taksimat sonucu sonra oğlu Çağatay’a verilmişti. Çağataylılar 18. Yüzyılın sonuna kadar Doğu Türkistan’daki varlıklarını sürdürdüler. Uygurların Cengiz İmparatorluğunun kuruluşundaki rolleri ve Uygurların yaşadığı Doğu Türkistan’ın yaklaşık 500 sene Cengiz Han neslinden gelen hanlar tarafından yönetilmesi sebebi ile Uygurlar Cengiz Han’ı tarihlerinin bir parçası olarak görmüşlerdir. Bu nedenle 1933 yılında Muhammed Ali Tevpik tarafından Uygurca olarak kaleme alınan ve 1949’da Çin tarafından ilhak edilene kadar Uygurların millî marşı olarak kullanılan Doğu Türkistan Cumhuriyeti ulusal marşında Attila, Cengiz, Timur dünyani titretken idi, kan birip nam alimiz biz unlarn evladi biz dizeleri Uygurların Cengiz’i tarihlerinin en büyük şahsiyetlerinden biri olarak gördüklerini göstermektedir. Cengiz Han'ın en büyük oğlu Cuci'nin soyundan gelenler tarafından idare edilen Altın Orda’nın ise Özbek, Kazak, Nogay, Kırım ve Kazan Tatar halklarının oluşmasındaki rolleri Orta Asya tarihi için çok önemli sonuçlardır. Cengiz Han’ın büyük oğlu Cuci’nin oğlu Batu Han’ın kurduğu Altın Ordu Hanlığının parçalanması ile ortaya çıkan Tatar Hanlıklarından Kırım Hanlığı, Kazan Hanlığı, Astrahan Hanlığı ve Kasım Hanlığı, Cengiz Han soyundan gelen hanlar tarafından idare edilmiştir. Ruslar, Tatar Hanlıklarından Kazan Hanlığına 1552’de, Astrahan Hanlığına 1556’da, Kasım Hanlığı ise 1681’de ve son verirken içlerinde en uzun ömürlüsü olan Kırım Hanlığının kurucusu Hacı Giray, Cuci'nin küçük oğlu Tokay Timur soyundan gelmekteydi. Tokay Timur aynı zamanda Altın Orda’nın kurucusu Cuci’nin büyük oğlu Batu Han’ın da kardeşi idi. Kırım Hanlığı, Kırım’ın Ruslar tarafından ilhak edildiği 1783 yılına kadar Cengiz Han soyundan gelen Giraylar tarafından yönetilmiştir. Âl-i Cengiz olarak da anılan Girayların yönettiği Kırım Hanlığı 18. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti'nin herhangi bir etkisi değerlendirmeye alınmadığında bile Avrupa'nın en önemli güçlerinden biriydi. 18. yüzyıla kadar Rusya ve Polonya'nın hanlığa vergi ödemesi bunun en güçlü örneğidir. Cengiz Han nesli modern Özbek halkının oluşumunda oynadığı rol nedeniyle bu halkın tarihinin en önemli kesitini oluşturmaktadır. Günümüzde Orta Asya’nın en kalabalık halkı olan Özbeklerin adı Altın Orda Hanı Özbek Han’dan gelmektedir. Özbek Han, Cengiz Han’ın büyük oğlu Cuci’nin soyundan Toğrılca’nın oğludur. Bozkırda genellikle tanınmış bir idarecinin veya kumandanın başında bulunduğu grubun zamanla onun adını taşıması geleneği uyarınca Cuci’nin haleflerinden Özbek Han’ı liderleri olarak kabul eden Cuci ulusu onun ismini kendilerini tanımlamak üzere kullanmaya başlamış, böylece Özbekler denen topluluk ortaya çıkmış Özbek Ulusu tâbiri bütün Altın-Orda’yı ifade eder hâle gelmiştir. Altın Orda’nın parçalanması ile Özbek ulusunun bağımsız bir hâle gelişi, 1428’de Cuci'nin 5. oğlu ve Batu'nun kardeşi olan Şeyban'ın (Şiban) sülalesinden Ebu'l Hayr Han’ın, Batı Sibirya’da Tura ırmağının kıyısında Özbek ulusunun hanı olarak ilân edilmesiyle gerçekleşmiştir. Bu hanlık tarihe Şeybani Hanlığı ya da Özbek Hanlığı olarak geçmiştir. Şeybani Hanlığı 1561'de yönetim merkezini Buhara'ya taşıdığı için, Buhara Hanlığı olarak anılmaya başlamıştır. Buhara Hanlığı, 1753 yılına kadar Cengiz Han soyundan gelen hanlar tarafından yönetilirken Buhara Hanlığını işgal eden Cengiz Han soyundan olmayan Mangitler 1753'te Emirliğini ilan etmişti. Dönemin Orta Asya'nın töresine göre Cengiz Han soyundan gelmeyenler Han olamadığı için Mangit hanedanı 1920’de Buhara Cumhuriyeti kurulana dek tıpkı Timur gibi Emir unvanını kullanmıştı.Manz, Beatrice Forbes (1999). The Rise and Rule of Tamerlane. Cambridge University Press, p.109. ISBN 0-521-63384-2. Sadece Cengiz Han soyundan gelenlerin "Han" unvanını kullanabildiği bir dünyada Cengiz Han’ın oğlu Çağatay’ın kurduğu Çağatay Hanlığı topraklarında Semerkand’da askeri bir lider olarak ortaya çıkan Timur(1370-1405) gibi bir askeri deha bile Cengiz Han soyundan olmadığı için “Han” unvanını yerine “Emir” unvanını kullanmıştır ve hayatı boyunca “Han” olarak Cengiz Han soyundan birini yanında taşımıştır. Cengiz Han soyundan biri ile evlenerek han damadı anlamına gelen “küregen” unvanını kullanmıştır. Tarihte Buhara ve Hokand Hanlığı ile birlikte Üç Özbek Hanlıkları olarak anılan hanlıklardan biri olan Hive Hanlığı da 20. yüzyıla kadar belli aralıklarla yine Şeybanilerin farklı bir kolu olarak zikredilen, Cengiz Han soyundan gelen Yadigaroğulları tarafından yönetilmiştir. Altın Orda'nın parçalanmasından sonra Cetisu Nehri kıyılarında 1465 yılında kurulan ve günümüzde Kazakların kökenini oluşturan Kazak Hanlığı da Cengiz Han'ın oğullarından Cuci'nin ulusuna bağlı Toka Temür neslinden Canibeg ve Kerey tarafından kurulmuştur. Günümüzde Kazakistan Cengiz soyunun hâlâ değerli olduğu ülkelerden biridir. Kazak bilim adamları yaptıkları genetik araştırmalar sonucunda Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in de soy olarak Cengiz Han’ın torunu olduğunu iddia etmişlerdir. Rusya da Cengiz Han İmparatorluğunun en çok etkilediği ülkeler arasında yer alır. Moğollar Cengiz Han hayatta iken 1223'te ilk olarak Ruslar'ı yenilgiye uğratmış, 1235-1242 arası Batu Han'ın, Moskova ve Kiev’i fethetmesiyle Rusların Tatar Boyundurluğu dediği yaklaşık 300 sene sürecek dönem başlamıştır. Sovyet yönetiminin Rusya’da 80 sene sürdüğü düşünülürse bu muazzam bir süredir. Günümüzdeki Rus devleti 1480 yılında kurulan Moskova Knezliği üzerine inşa edilmiştir. 1317 yılında Moskova Knezi Yuri Daniloviç, Cengiz Han soyundan gelen Altın Ordu hanı Özbek Han’ın kız kardeşiyle evlendi. Bu nedenle Moskova Rus Knezleri Cengiz Han’ın büyük oğlu Cuci nesli ile akrabalık tesis etmiş oldu. Özbek Han, Moskova Knezi Yuri Daniloviç’i büyük knez ilan ederek Rusya’nın temelini oluşturacak olan Moskova Kenzliğinin ön plana çıkmasını sağladı. Altı Ordu’nun parçalanmasından sonra ortaya çıkan Tatar Hanlıklarından biri olan Kasım Hanlığı hükümdarlarından Sayın Bulat Han 1573’te Hıristiyanlığı kabul etmiş ve Semön Bekbulatoviç adını almıştı.Puteshestviia russkikh poslov XVI-XVII vv., D. S. Likhachev tarafından düzenlendi (Moskova: Akademiia nauk SSSR, 1954), 77. Novosiltsev 24 Ocak 1570 tarihinde Moskova'yı terk etti, böylelikle Sayın Bulat o zaman itibarıyla Han olmak zorundaydı. Yaptığı çeşitli seferlerle Moskova Knezliği'ni genişletip bu durumdan faydalanarak kendini "Tüm Rusya'nın Çarı" ilan eden Rus Çarlığının kurucusu Korkuç İvan, İsveç ile yaptığı Livon savaşlarında zor duruma düşünce ülke içindeki boyar ve yerel knezlerin muhalefetini ancak Rus tahtına Cengiz Han soyundan biri geçtiği takdirde bastırabileceğini düşünüyordu. Korkunç Ivan, bu amacına ulaşmak için de 1574 yılında Simeon Bekbulatoviç ’den daha uygun aday bulamazdı. Simeon, Cengiz Han’ın torunu Orda’nın soyundan geliyordu ve Altın Orda’nın son hanı Ahmet’in en büyük torunuydu. Böylece, Rus Çarı Korkunç Ivan hem Cengiz Han soyundan gelen hem de aynı zamanda Han olan Simeon ’u Rus tahtına çıkartarak, Rusya’nın merkezileşme ve çarın otoritesini artırmaya yönelik politikasını temellendirmek amacıyla onu tüm Rusya'nın Grandükü olarak atamış kendisini sadece "Moskova'nın Ivan'ı" olarak isimlendirmişti.Sinbirskii sbornik, 1. bölüm: Chast' istoricheskaia (Moskova: A. Semen, 1844), 31-35, 39. Simeon, Livonya Savaşı'nda Moskova ordusunun baş alayında (Bolşoi Polk) komutan olarak yer almıştır. Simeon, Moskova Kremlini'ndeki bir yıllık hükümdarlık süresinde, III. İvan'ın büyük büyük torunu Anastasya Mstislavskaya ile evlenmiştir. Simeon 1576'da da kıdemi düşürülerek "Tüm Rusya'nın Grandükü" iken "Tver' ve Torjok Şehirlerinin Grandükü" oldu.1585 yılında, Çar Feyodor Ivanoviç onun "Tver' ve Torjok Şehirlerinin Grandükü" unvanını kaldırarak onu Kuşalov'daki kendi mülkünde hapse attırdı. 1616 yılında Moskova'da bir manastırda öldü. Ruslar’da tıpkı Avrupalılar, Araplar ve İranlılar gibi Moğollara Tatar demekte idi. Moğol İmparatorluğu ve onun ardılı olan hanlıklar çöktükten veya Rusya tarafından ilhak edildikten sonra onların bünyesindeki halklara da Tatar demeye devam ettiler. Günümüzde Kırım Tatarları, Tataristan'daki Kazan Tatarları ve Başkurdistan’daki Tatarlar Rusya Federasyonu içerisindeki kendi özerk cumhuriyetleri içerisinde yaşamakta olup 10 milyonluk nüfusları ile Rusya Federasyonu içerisinde Ruslardan sonra en kalabalık ikinci etnik gruptur. İskender’den sonra İran’ın ikinci büyük fatihi olarak kabul edilen Cengiz Han döneminden başlayan İran’daki Moğol hakimiyeti, onun torunu Hülagü Han tarafından kurulan başkenti Tebriz şehri olan İlhanlılar dönemi boyunca yaklaşık 110 sene devam etmiştir.Amitai, see Section VI–Ghazan, Islam and Mongol Tradition–Pg 9 and Section VII–Sufis and Shamans, Pg 34. Altın Ordu ve Çağatay Hanlığının aksine İlhanlıların çöküşünden sonra kapsadığı topraklarda Cengiz Han soyundan başka oluşumlar meydana gelmedi. Siyasi ve askerî yaşantısına Cengiz Han soyundan İlhanlılara bağlı bir beylik olarak başlayan Osmanlı Devleti döneminde Cengiz Han soyuna karşı herhangi bir olumsuz yaklaşım görülmemiştir. Hatta Osmanlı padişahlarından II. Murad zamanında, yayınlanan bir tarihî takvimde Cengiz Han, Ögedey, Güyük, Mengü, Hülagü, Abaka, Keyhatu gibi Müslüman olmayan Cengiz Han soyundan kağanlar rahmetle anılmıştır. Osmanlıların Cengiz Han soyundan gelenlerle yakın ilişkisi Kırım Hanlığını yöneten Âl-i Cengiz olarak anılan Giray Hanedanı ile olan müttefikliği sayesinde gelişmiştir. Kırım Hanlığı, Osmanlılar için daha çok müttefik devlet statüsündeydi. Kırım Hanları, kendi adlarına para bastırıyor ve kendi adlarına hutbe okutuyorlardı. Osmanlılar da Ukrayna bozkırlarının sadece Kırım yönetimine ait olduğunu kabul ediyordu. Osmanlılar Kırım Hanlığı'ndan vergi almıyor, hatta seferlerde başarılı olurlarsa onlara vergi bile ödüyorlardı. Kırım hanlarının Osmanlı Veziriazam’ının ordudaki mevkiine rağmen Kırım Hanlarının teşrifattaki dereceleri veziriazamdan yukarı idi. Kırım Hanları padişah tarafından kabullerinde bir minder üzerinde otururlar halbuki veziriazam 17.yüzyıl ortalarından itibaren padişah huzurunda ayakta dururdu. Yine Kırım Hanı ata biner veya attan inerken padişahlara mahsus binek taşı üzerine basar veziriazamlar ise iskemle üzerine basardı. Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1532 yılından sonra Kırım’ın hükümdar ailesi Giray Hanedanından bir ya da birkaç kişi İstanbul’da ve hemen yakınındaki mülkleri olan, avcılığıyla ünlü Çatalca’da yaşardı. Osmanlı Devleti’nin 14. Padişahı Sultan I. Ahmet zamanında, Osmanlı Devleti’nin Altın Orda'nın varisleri Kırım Hanları ile yaptıkları antlaşmada Hanedan-ı Ali Osman’da erkek kalmazsa Kırım Hanları otomatikman Osmanlı Devleti’nin başına geçecekti. Cengiz Han soyundan gelen Kırım Hanları, Osmanlı İmparatorluğu’nun meşru varisi sayılmıştır. Yani Osmanlı soyundan bir erkek dünyaya gelmeseydi veya öldürülüp de hanedanda kimse kalmasaydı, “Devlet-i Ali Osmaniye’yi” Kırım Hanları’dan, yani Cengiz Han soyundan gelen biri yönetecekti. Osmanlı’nın Cengiz Han'ın vârisleriyle ile ilişkisi bu kadar derindi. On sekizinci yüzyıl sonlarında Kırım Hanlığı’nın Ruslar tarafından yıkılmasından sonra II. Kaplan Giray Çatalca’ya gelerek Subaşı Köyü’ne yerleşti. Köyde Han’ın ve soyunun yaptırdıkları Han Camii, Selim Giray Sultan Çeşmesi ve mezar taşları vardır. Kırım Hanları’ndan Selim Giray Han da Kırımdan Çatalca’ya gelip yerleşenlerdendir. 19. yüzyılda Sultan II. Mahmud döneminde, Kırım Hanlığının yıkılışından 60 sene sonra Osmanlının Kırım Hanlık sülalesi ile ilgili olarak Selatin-i Cengiziyeden hangileri hayatta ve hangilerinin vefat etmiş olduğu tespit edilip soyu sopu Cengiz Hana dayandırılan Kırım Hanlarından Devlet Giray Sultanın kanını taşıyanların maaşa bağlanmasıyla ilgili 1837 tarihli bir belge bulunmaktadır. Bugün torunların bir kısmı İstanbul, Ankara ve Bursa'da yaşamakta olup hanedanın İngiltere'de yaşayan bir kolu da bulunmaktadır. Cumhuriyet döneminde ise Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı tarih ve Türkoloji çalışmaları ile teşekkül eden Türklük litaretürü ile birlikte Türkiye'de Cengiz Han ile çalışmalara ağırlık verildi. Bu yeni Türklük Litaretüründe bu dönemden itibaren uzun süre Türklerin tarihinin Osmanlıdan ibaret olmadığı ve Müslüman olmadan önce de büyük bir millet olduğu Cengiz Han ve Atilla gibi cihangirler çıkardığı kültü işlenmiştir. 1931 yılında Harold Lamb’in “Cengiz Han; Tüm İnsanların İmparatoru” adlı eseri ve 1950’de B.Y Vladamirov’un Cengiz Han adlı eseri millî eğitim bakanlığı tarafından Türkçeye tercüme edilerek basılmıştır. Profesör Zeki Velidi Togan'ın, 1941′de yayınladığı “Moğollar, Cengiz ve Türklük” adlı eseri, 1946′da yayınladığı “Umumî Türk Tarihine Giriş” adlı eseri Cengiz Han ile ilgili detaylı çalışmalardır. Cengiz Han ve Moğollar ile ilgili en önemli ve çağdaş tek kaynak olan 1240 yılında yazılmış olan Moğolların Gizli Tarihi ise Türkolog Prof. Dr. Ahmet Temir tarafından Almanca ve Rusça tercümeleri, Moğolca aslıyla karşılaştırılarak Türkçeye tercüme edilmiş ve 1948 yılında Türk tarih Kurumu yayınları arasında neşredilmiştir. Cengiz Han, haleflerinin asırlarca hüküm sürdüğü Rusya’dan Çin’e, Türkiye’den, İran’a ve Ukrayna’ya kadar geniş bir sahada büyük etkiler bırakmıştır. 2003 yılı Mart ayında, American Journal of Human Genetics dergisinde yayınlanan makaleye göre 23 genetik bilimciden oluşan bir grup bilim insanı, Avrasya’da 2000 kadar erkekten alınan DNA örneklerini inceleyerek günümüzde 16 milyon erkeğin ortak atasının Cengiz Han’ın soyundan geldiği kanısına varmıştır. ==Cengiznâmeler== Cengizname, Cengiz Han’ın hayatı etrafında teşekkül etmiş bir destansı bir hikâyedir. Bu destan’ın Kazan Tatarları tarafından oluşturulduğu veya Tataristan'da oluştuğuna dair kuvvetli emareler vardır. Yazıya geçirildiği zamana dair işaretler ise 16. yüzyılı göstermektedir. 1551'de, "Ötemiş Hacı" adlı bir Kazak tarafından Çağatayca yazılmış olan Cengiznâme, Cengiz Han destanının bilinen ilk yazma nüshası (kopyasıdır). Yine Çağatayca yazılmış olan ve 17. yüzyılda yazıldığı belirlenen diğer eser ise Defter-i Çingizname'dir. Defter-i Çingizname'nin Kazan Tatarlarına ait olan nüshası araştırmacıların üzerinde en çok durdukları nüshadır. Defter-i Çingizname’nin Paris Millî Kütüphanesinde, Berlin Devlet Kütüphanesinde ve British Museum'da yazma nüshaları vardır. İlk matbu nüshası İbrahim Halfin tarafından 1822’de Kazan’da bastırılmıştır. Destan, Orta Asya’da Başkurtlar, Kırgız-Kazakları, Yakutlar-Tunguzlar arasında yayılmış ve değişik anlatımları ortaya çıkmıştır. Kendisi de Cengiz Han’ın soyundan gelen Özbek Hanlıklarından Hive Hanlığı hükümdarı Ebu'l Gazi Bahadır Han’ın 17. Yüzyılda kaleme aldığı “Şecere-i Türkî” ve “Şecere-i Terâkime” adlı eserlerinde "Cengiznâme"nin 17 varyantını tespit ettiğini söylemektedir. Cengizname'de anlatılan olaylar, Cengiz Han’ın ve çocuklarının tarihi hikâyelerine uygun bir seyir izlemektedir. Destan, Han’ın atalarını ve doğuşunu anlatarak başlar. Evlenmesi, kabileleri etrafında toplaması, yaptığı savaşlar ve fetihleri anlatıldıktan sonra kurduğu imparatorluğu çocukları arasında paylaştırarak ölmesiyle bitmektedir. ==Ailesi== ;Eşleri: # Börte # Yesüy Yirmi yıl boyunca kendisine devamlı birçok kız getirilmesine rağmen büyük bir bağlılık ve sevgi gösterdiği eşleri Börte ve Yesüy olmuştur. ;Erkek çocukları: # Cuci # Çağatay # Ögeday # Tuluy Cengiz Han'ın yasal varisleri yalnızca Börte'den olan oğulları idi. Başka kadınlardan da oğulları olsa da yasal olarak varislik haklarından mahrum edildikleri için haklarında hiçbir bilgi yoktur. ;Kız çocukları: # Alaltun Cengiz Han'ın Börte'den iki kızı olduğu bilinmektedir. Esasen Cengiz Han'ın birçok kızı olmuştur ancak birçoğunun ismi bilinmemektedir. ==Notlar== ==Kaynakça== == Konuyla ilgili yayınlar == * Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu ISBN 978-975-437-098-0 * Man, John. Genghis Khan: Life, Death and Resurrection (London; New York: Bantam Press, 2004) ISBN 0-593-05044-4. * Özdemir, H. Ahmet, Moğol İstilâsı, İz Yayıncılık, İstanbul 2005. ISBN 975-355-592-X * Ratchnevsky, Paul (1991). Genghis Khan: His Life and Legacy. Blackwell Publishing. ISBN 0-631-16785-4. * Lister, R. P. Genghis Khan (Lanham, Md.: Cooper Square Press, 2000 [c1969]) ISBN 0-8154-1052-2. * Morgan, David (1986). The Mongols (Peoples of Europe). Blackwell Publishing. ISBN 0-631-17563-6. * Meydan Larousse Büyük Lugat ve Ansiklopedi - Cengiz Han maddesi. * * Bretschneider, Emilii. Mediæval Researches from Eastern Asiatic Sources. London: K. Paul, Trench, Trübner & Co. ISBN 81-215-1003-1 * Belgesel: Cengiz Han - BBC * Grolier International Americana Encyclopedia - Cengiz Han maddesi ISBN 0-7172-9647-4. == Dış bağlantılar == * Cengiz Han ve Mirascıları sergisi haberi - NTVMSNBC 6 Aralık 2006 * Arkeologlar Cengiz Han'ın kalesini buldu,Sözcü 8 Aralık 2015 * Ben Tanrının cezasıyım-Milliyet.16 Nisan.2013, Kategori:1162 doğumlular Kategori:1227 yılında ölenler Kategori:Attan düşerek ölenler Kategori:VikiProje Tarih kaynak bekleyen maddeler Kategori:Orta Çağ köleleri Kategori:Kurucu hükümdarlar Kategori:Soykırım failleri
44
InDesign, Adobe firmasının ürettiği, çok yönlü bir masaüstü yayıncılık yazılımı. Firma içi kod adı olan K2 (Quark Killer) olarak da bilinir. Baskı, tablet aygıtlar ve diğer ekranlar için sayfa tasarımları yapılmasına olanak sağlar. Türkiye'de Auto Info, Byte; yurt dışında New York Times gibi bazı basılı yayınlar bu programda hazırlanmaktadır. == Sürümler == * InDesign 1.0 (kodadı K2): 31 Ağustos 1999; *InDesign 1.0J (codenamed Hotaka): Japanese support; * InDesign 1.5 (kodadı Sherpa): Nisan 2001; * InDesign 2.0 (kodadı Annapurna): Ocak 2002 (QuarkXPress 5'ten günler önce). İlk sürüm Mac OS X için ve native transparencies & drop shadows; * InDesign CS (kodadı Dragontail) ve InDesign CS PageMaker Edition (3.0): Ekim 2003; * InDesign CS2 (4.0) (kodadı Firedrake): Mayıs 2005; * InDesign Server (kodadı Bishop): çıkışı Ekim 2005; * InDesign CS3 (5.0) (kodadı Cobalt): Nisan 2007. ilk Universal binary sürümleri Intel-tabanlı Macleri destekler; * InDesign CS3 Server (kodadı Xenon): çıkışı Mayıs 2007; * InDesign CS4 (6.0) (kodadı Basil): çıkışı Ekim 2008; * InDesign CS4 Server (kodadı Thyme); * InDesign CS5 (7.0) (kodadı Roket) çıkışı Nisan 2010; * InDesign CS5.5 (7.5) çıkışı Nisan 2011; * Indesign CS6 (8.0) (kodadı Athos) çıkışı Şubat 2012; * InDesign CC (9.2) (kodadı Citius): 15 Ocak 2014; * InDesign CC 2014 (10) (kodadı Sirius): 18 Haziran 2014; * InDesign CC 2014.1 (10.1): 6 Ekim 2014; * InDesign CC 2014.2 (10.2): 11 Şubat 2015; * InDesign CC 2015 (11.0): 15 Haziran 2015; * InDesign CC 2015.1 (11.1): 11 Ağustos 2015; * InDesign CC 2015.2 (11.2): 30 Kasım 2015; * InDesign CC 2015.4 (11.4): 20 Haziran 2016; * InDesign CC 2017 (12.0): 2 Kasım 2016; * InDesign CC 2017.1 (12.1): 14 Nisan 2017; * InDesign CC 2018 (13.0): 18 Ekim 2017; * InDesign CC 2018 (13.0.1): Kasım 2017; * InDesign CC 2018.1 (13.1): Mart 2018. * InDesign CC 2018.2 (13.2): Mart 2018. * InDesign CC 2019 (14.0.1): Kasım 2018. * InDesign CC 2019 (14.0.2): Nisan 2019. * InDesign CC 2019 (14.0.3.433): Eylül 2019. * InDesign CC 2020 (15.0): Kasım 2019. * InDesign CC 2020 (15.0.1): Aralık 2019. == Entegrasyon == Adobe Photoshop, Adobe Illustrator, Adobe Acrobat ve Adobe Flash Professional yazılımları arasında sorunsuz bir şekilde çalışmak mümkündür. == Efekt ve kontroller == Yarı saydamlık, gradient veya diğer efektleri kullanarak, bir objenin çizgisine veya dolgusuna istenildiği gibi efekt ekleyebilmek mümkündür. == Baskı == Baskı yapmadan önce sofistike önizleme seçeneği ile baskı yapılacak sayfayı incelemek mümkündür. == XHTML aktarımı == Çoklu format yayıncılığı sayesinde, web’e baskı seçeneği ile InDesign içeriğini xhtml’e çevirmek mümkündür. Çevrilen içeriği ise Adobe Dreamweaver (CS6) ile otomatik CSS (Cascading Style Sheets) kullanarak biçimleyebilmek mümkündür. == Tipografik kontroller == Paragraph Composer, OpenType fonts, drop caps, imgeler ve optik kerning veya marjin hizalama sayesinde yeni yazı karakterleri oluşturmak mümkündür. == Tablolar == Programa, Microsoft Word veya Microsoft Excel’de hazırlanmış bir tabloyu aktarmak mümkündür. Bunun haricinde InDesign programında da tablo oluşturma seçeneği vardır. == Metin aktarımı == Microsoft Word programından metinleri doğrudan import etmek, objelerin çevrelerine metin eklemek ve yazı karakterlerini değiştirebilmek mümkündür. == Dış bağlantılar == * InDesign resmî web sitesi * InDesign resmî web sitesi (Türkçe) Kategori:Adobe yazılımları Kategori:Masaüstü yayıncılık Kategori:Mac OS yazılımları Kategori:MacOS yazılımları Kategori:Windows yazılımları Kategori:Grafik tasarım yazılımları Kategori:Classic Mac OS yazılımları
37
İsmail Bilen (18 Ekim 1902, Çamlıhemşin - 18 Kasım 1983, Doğu Berlin), tarihsel Türkiye Komünist Partisinin 1973-1983 yılları arasında liderliğini üstlenen komünist siyasetçi. == Gençliği == Çamlıhemşinli bir ailenin çocuğu olarak doğdu. İsmail Bilen, doğduğu köyde tamamladığı rüştiye eğitiminin ardından, ailesi ile göç ettiği İstanbul'da motor makinistliği yaptı ve İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından işgal edildiği 1918-1922 yılları arasında çeşitli eylemlere katıldı. == Parti üyeliği ve Moskova == 1922’de yasa dışı Türkiye Komünist Partisine girdi; ardından parti tarafından eğitim görmesi için Sovyetler Birliği’ne gönderildi. 3 yıl boyunca Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi KUTV’da eğitim gördü. == Yurda dönüş == 1926 yılında Viyana’da yapılan konferansta KUTV’daki öğrencilerin parti örgütlerinin güçlendirilmesi için yurda dönme kararı alınmasıyla Adana il sekreteri olarak Türkiye’ye döndü. Adana'da işçiler arasında örgütlenme faaliyetlerinde bulundu. 1927 Adana Demiryolu Grevinin yapılmasını sağladı. Daha sonra konferansta yeni seçilen parti yönetiminin cumhuriyet rejimine ve Kemalizme destek verilmesi kararına karşı çıktığından dolayı görevden alınarak İstanbul’daki basın yayın çalışmalarında görevlendirildi. 1927 Tevkifatı sonucunda Merkez Komitesi üyelerinin çoğunun tutuklanmasından sonra Şefik Hüsnü’nün onayı ve Komintern’in aday göstermesiyle yeni Merkez Komitesine alındı. 1929 yılındaki toplu tutuklamalara kadar bu görevi sürdürdü. Ağustos 1928'de Nâzım Hikmet'le birlikte Sovyetler Birliği'nin Gürcistan sınırından kaçak olarak Türkiye'ye girdikten sonra bir şikayet sonucunda Hopa ilçesine bağlı Peroniti köyünde yakalandı ve Hopa Cezaevine gönderildi. 1929 başında salıverilse de Nisan ayında yeniden tutuklandı. İzmir’de yargılandı ve 1933 yılına kadar Diyarbakır Cezaevinde tutuklu kaldı. Cumhuriyetin 10. yılı için çıkarılan af yasası ile serbest kaldıktan sonra Moskova’ya gitti ve yaşamının sonuna dek bir daha ülkesine dönmedi. == Komintern'de == 1934 TKP Merkez Komitesi Plenumunda örgüt sekreterliği görevine getirildi. Komintern’in 1935 yılındaki 7. Kongesinde alınan ve komünist partilerin yükselen faşizm tehlikesine karşı sosyal demokratlar ve diğer antifaşist partilerle ittifak yapmasını öngören Halk Cephesi siyaseti gereği olarak TKP yönetiminden Türkiye'de partinin siyasi faaliyetlerinin sonlandırılması, partililerin Cumhuriyet Halk Partisi veya Halkevleri gibi kuruluşlarda çalışmaları ve basın-yayın faaliyetleriyle faşizmi deşifre etmeleri istendi. Bu dönemde Moskova’da bulunan Bilen Komintern’in önde gelen isimleri olan Georgi Dimitrov, Dmitry Manuilsky, Otto Wille Kuusinen, Wilhelm Pieck ve Klement Gottwald gibi geleceğin komünist önderleriyle beraber çalıştı. Komintern’de çeşitli görevler üstlenen Bilen, Türkiye Komünist Partisinin gerek Komintern gerekse Sovyetler Birliği ile olan ilişkilerinde ölümüne dek anahtar isim oldu. II. Dünya Savaşı sırasında ve hemen sonrasında Moskova Radyosunda Türkçe yorumlar yaptı. 1943 yılında Komintern’in feshedilmesiyle partinin desantralizasyon dönemi de resmen kapanmış oldu. 1944 yılında partinin öncülük ettiği Faşizmle ve Vurgunculukla Mücadele Cephesi faaliyetleri sonucunda bir TKP toplu tutuklaması daha yaşandı. 1946 yılında çok partili yaşama geçilirken açılan sosyalist partiler kapatılırken yeni bir TKP karşıtı yoğun bir tutuklama yaşandı. Kore Savaşına karşı duran TKP bu dönemde de baskı gördü. Bu dönemde yurt dışındaki Bilen’in faaliyetlerinin en önemlisi 1958 yılında Bizim Radyonun kurulması oldu. Ayrıca bu dönemde birçok sosyalist ülkeyi gezen Bilen, 1956 yılında ziyaret ettiği Çin ile ilgili izlenimlerini İnci Irmağı adlı kitabında topladı. 1960’lı yıllarda Zeki Baştımar ile birlikte parti merkezinin Doğu Almanya'ya taşınmasını sağladı. 1962 yılında TKP'nin merkezi olarak faaliyete geçmesi yeniden başladığında Zeki Baştımar liderliğinde Merkez Komitesi Dış Büro adı altında örgütlenen yeni parti yönetiminde Nâzım Hikmet ile birlikte yer aldı. İlk dönemlerde faaliyetler ağırlıkla yeni kurulan Türkiye İşçi Partisine (TİP) destek olunması şeklindeydi. == Atılım == TKP 12 Mart 1971 darbesinden sonra aktif olarak yurt içinde de örgütlenmeye başladı. Bilen’in bu dönemde etkisi çok arttı. TKP’nin Sesi radyo yayını Avrupalı işçilere daha sık yayınlanmaya başladı. 1973 Merkez Komitesi toplantısında Zeki Baştımar'ın görevden alınarak İsmail Bilen MK Genel Sekreteri oldu. Bu dönem TKP’nin tarihindeki en kitlesel ve en yoğun siyasi faaliyet yürüttüğü Atılım Dönemi olarak adlandırıldı. İsmail Bilen 12 Mart'ın ardından gerek yurt içi gerekse yurt dışında TKP’ye yönelen kesimlerin partiye katılmasını ve partinin yeniden güçlenmesini, ülkede siyasi etkisinin hızla artmasını sağladı. === İdeolojik ayrışmalar === Bilen savunageldiği aşamalı devrim perspektifi gereğince, ülkenin geçmişinde bir burjuva sosyal devrimi süreci yaşandığı halde küçük burjuva üretiminin halen yoğun oluşuna bağlı olarak, Ulusal Demokratik Devrim ya da İleri Demokratik Devrim tezini savundu ve CHP’deki bazı adayların uluslararası tekellere ve yerli işbirlikçi burjuvaziye karşı, sermayenin temerküzünden olumsuz etkilenen ve proleterleşen küçük burjuvazinin temsilcisi olduğu ve büyük burjuvaziye karşı mücadelede işçi sınıfının müttefiki olan ara sınıflardan biri olduğu görüşüyle, 1973 ve 1977 seçimlerinde CHP listesindeki ilerici adaylara oy verilebileceğini salık verdi. 1979 seçimlerinde ise Bilen'in liderliğinde TKP, parti çizgisindeki bağımsız adayları destekledi. Parti bu dönemde bütün enerjisini DİSK, İlerici Gençler Derneği (İGD) ve İlerici Kadınlar Derneği (İKD) gibi "demokratik kitle örgütleri" üzerinde yoğunlaştırdı. 1978 yılında toplanan MK Plenumunda Bülent Ecevit iktidarının verdiği sözleri yerine getirmediğinden hareketle parti içi muhalefet ortaya çıktı ve Nihat Akseymen liderliğinde Londra merkezli grup partiden ihraç edildi. == 12 Eylül sonrası == 12 Eylül darbesinin ardından 1981 Mayıs ayında başlayan TKP operasyonlarında binden fazla partili tutuklandı. 1983 Nisan MK Plenum toplantısında genel sekreterlik görevinden ayrılıp sembolik bir işlevi olan parti başkanlığı görevini üstlendi, yerine daha önce yardımcı genel sekreter seçilmiş olan Nabi Yağcı'nın MK Genel Sekreteri olmasını önerdi. Bu görev devri yaklaşık 40 yıllık aradan sonra aynı yıl içinde yapılan TKP 5. Kongresi tarafından onaylandı. Bilen açılış konuşmasını yaptığı bu kongrenin hemen ardından 18 Kasım 1983’te Berlin’de öldü. == Takma adları == İsmail Bilen yaşamı boyunca çok sayıda takma adla tanınmıştır: * Laz İsmail (En tanınmış lakabıdır. Nâzım Hikmet'in İşte Böyle Laz İsmail adlı şiirinde de geçmektedir.) * Marat veya İsmail Marat (Parti içinde kullanılan bu ilk yaygın takma adı Fransız devrimci Jean-Paul Marat'tan esinlenilmiştir.) * Erdem (TKP'nin Sesi ve Bizim Radyo yayınlarında çoğunlukla kullandığı addır.) * Savaş Üstüngel veya S. Üstüngel (1960'lar ve 1970'lerdeki yazılarında, kitaplarında kullandığı takma addır.) * İ. Bilen (Adının özellikle Atılım Döneminde parti içindeki yaygın kullanılan kısaltmasıdır.) == Kitapları == * İstanbul Hemşehrileri, Alev Yayınları, 1991 * Kore Nire, S. Üstüngel, Ürün Yayınları * Savaş Yolu, S. Üstüngel, Savaş Yolu Yayınları * Savaş Yolu (Üstüngel'den notlar), İsmail Bilen, Alev Yayınları, ISBN 975-335-026-0 * TKP: Doğuşu, Kuruluşu, Gelişme Yolları, S.Üstüngel, Alev Yayınları, ISBN 975-335-040-6 == Konuyla ilgili yazılan eser == * Burak Gürel, Fulya Özkan, “İsmail Bilen”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, cilt 8: Sol içinde, İletişim Yayıncılık, 2007, İstanbul, s.294-309 == Kaynakça == * Erden Akbulut, MK Genel Sekreteri İsmail Bilen: Belgelerle Yaşam Öyküsü , TÜSTAV. * İ.Bilen yoldaşın anısına, TKP MK Bildirisi, ATILIM, Özel Sayı, 30 Kasım 1983 . Kategori:1902 doğumlular Kategori:1983 yılında ölenler Kategori:Türkiye Komünist Partisi (1920) mensubu siyasetçiler Kategori:Türk sosyalistler Kategori:Türk marksistler Kategori:Türk devrimciler Kategori:Rize doğumlu siyasetçiler Kategori:Türk komünistler Kategori:Berlin'de ölenler Kategori:Türkiye Lazları
49
Rıza Yürükoğlu veya bilinen adıyla İsmail Nihat Akseymen (4 Ekim 1945, Ankara - 11 Aralık 2001, Londra), Türkiye Komünist Partisi içinde 1979 yılında yaşanan bölünmede TKP (İşçinin Sesi) tarafının lideridir. Parti içinde Veli Dursun adı ile de bilinir. == Gençliği == 1966 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. Bu sırada FKF ve TİP içinde çalışmaya başladı. Daha sonra FKF içinde yaşanan ayrışmada MDD'ye karşı Sosyalist Devrim tezini savunanların örgütlendiği SGÖ' nün kurucularından biri oldu. Aynı zamanda başkanlık görevini üstlendi. 1970 Şubatı’nda ilk eşi Merih Kutsal ile evlendi. Birlikte 1970 yazında Birleşik Krallık’a gittiler ve TKP yöneticilerinden Yakup Demir’le (Zeki Baştımar) görüştüler ve TKP üyesi oldular. Türkiye’ye döndü ve yakın arkadaşlarıyla birlikte TKP örgütlenmesinin bir kolunu başlattı. Bir süre sonra siyasal nedenlerle yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. Okumakta olduğu Siyasal Bilgiler Fakültesi 4. sınıfından Londra’daki City Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nün 2. sınıfına geçiş yaptı. 1973 yılında bu üniversiteden mezun oldu. Arkadaşları ile birlikte Birleşik Krallık’ta İngiltere Türkiyeli İlericiler Birliği’ni (İTİB) kurdu. Ardından da Londra İşçi Birliği ve yerel bir işçi gazetesi olarak İşçinin Sesi'ni kurdular. == Kopuş == 1974 yılında TKP MK üyeliğine getirildi. 1976 yılında İşçinin Sesi yerel bir yayın olmaktan parti yayını olmaya geçti. Atılım ile birlikte iki merkez yayın olmuş oldu. Parti merkezi tarafından Emperyalizmin Zayıf Halkası Türkiye diye bir broşür hazırlamakla görevlendirildi. Başlangıçta parti merkezinin savunduğu bu broşür daha sonra tartışma konusu oldu. Tartışmalar daha da büyüyerek İşçinin Sesi çevresindekiler tasfiye edildi. Grup ağırlıklı olarak İngiltere örgütünden oluştuğu ve TKP-İngiltere, kendilerini Leninci Kanat olarak tarif ettikleri için TKP-L ya da çıkarttıkları yayın nedeniyle TKP-İS diye anılmıştır. Merkez kanadın TİP ile birleşip TBKP adını almasından sonra bir kongre toplayarak İS takısını bırakıp sadece TKP adı ile örgütlenmeye devam edilmiştir. == Son yılları == Yürükoğlu 1999 yılında kendi isteği ile TKP Genel sekreterliğinden ayrıldı. Parti üyesi olarak çalışmalarına devam etti. Yıllardır yazmakta olduğu "Sosyalizm Nedir?" adlı kitabına yoğunlaştı. Birinci cildi bitirdi. Diğer ciltleri bitiremeden 11 Aralık 2001’de, 56 yaşında Londra'da kanserden öldü. Vasiyeti uyarınca cenazesi yakılmış ve külleri Heybeliada çevresinde denize dökülmüştür.22 Aralık 2001 tarihli Hürriyet haberi 25 Ağustos 2011 tarihinde erişilmiştir == Kitapları == Kitaplarının bazıları Türkiye'de yasadışıdır. * Emperyalizmin Zayıf Halkası Türkiye * Açık Mektup * Proletarya Enternasyonalizmi * Üçüncü Program ve Görevlerimiz * İyi Öncü Değil Kötü Artçı Bile Değil * Örgüt ve Örgütçü * Faşizmin Çözülüşü * Sosyalizm Üstün Gelecektir * Durum ve Görevlerimiz * Yaşayan Sosyalizm * Sınıf Savaşının Vardığı Aşama ve Komünist Partisinin Taktikleri * Bu Kavga Gelecek Kavgasıdır * Sosyalizm ve Demokrasi * Kankun Konferansı ve Düşündürdükleri * Durum ve Görevlerimiz * Okunacak En Büyük Kitap İnsandır * Sosyalizmin Çözülüþü Üzerine Üç Makale * Faşizm ve Burjuva Demokrasisi * Sosyalizm Nedir (3 cilt) * Kırkın Yarısı (2cilt makalelerinden derleme) * Durgunda bir Kurşun (Şiir) == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * http://www.t-k-p.net * http://www.yurukoglu.org Kategori:Türk devrimciler Kategori:1945 doğumlular Kategori:Resim aranan siyasetçiler Kategori:Bağırsak kanserinden ölenler Kategori:2001 yılında ölenler Kategori:İngiltere'de kanserden ölenler Kategori:Londra'da ölenler
43
Sosyalist İktidar Partisi (SİP), Türkiye'de faaliyet yürüten siyasi parti. İsim değiştirerek Türkiye Komünist Partisi adını aldı. == Tarihçe == SİP'nin örgütsel tarihi, 1978 yılında Türkiye İşçi Partisi'nde (TİP) yaşanan ayrışma sonrasında ortaya çıkan Sosyalist İktidar grubu ile başlar. Bir dönem boyunca, ilk sayısı 1986 yılında basılan ve bugün TKP'nin teorik organı olarak varlığını sürdüren Gelenek dergisinin adıyla anılan hareket, 6 Kasım 1992'de Sosyalist Türkiye Partisi'ni (STP) kurdu. STP 1993 yılında, programında "Türk ve Kürt halklarının gönüllü birlikteliğini hedefler" dediği için, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Yine 1993 yılında Sosyalist İktidar Partisi (SİP) kuruldu. Parti 1990'lı yıllarda özellikle teorik hat ve kadro birikimi ile sol içerisinde belirgin bir özne haline geldi. 1996 yılında gerçekleşen İstanbul Üniversitesi İşgali ve 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanması ilk toplumsallaşma denemeleri sayılabilir. 1990'lı yıllarda örgütlenmenin büyümesi ülke iç siyasetine müdahale kanallarını artırmıştır. Parti bu dönemde özellikle Susurluk kazasını izleyen dönemde sesini duyurmuştur. Siyasi olayların dışında parti insani yardım gerektiren olağanüstü dönemlerde de aktif olmuştur. 17 Ağustos depremini izleyen dönemde parti kadroları bölgeye gitmek üzere görevlendirilmiş, parti disiplini içerisinde yardım organize edilmiş, Nazım Çadırkent isminde bir çadırkent kurulmuştur.Mustafa Kemal Çokşen, Çadırkent Günlüğü, Nazım Kitaplığı 2004, ISBN 975-8271-68-7 1999 yılında Yağma Yok Sosyalizm Var sloganı ile ilk defa seçimlere katıldı. Seçim çalışmaları sırasında parti üyesi tekstil işçisi Hüseyin Duman Erenköy Ülkü Ocakları Başkanı İhsan Bal tarafından göğsünden vurularak katledildi. Sosyalist İktidar Partisi 11 Kasım 2001 günü düzenlenen Olağanüstü Büyük Kongre'de adını değiştirerek bugünkü Türkiye Komünist Partisi'ne dönüştü. == Seçimler == === Genel seçimler === Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Seçim Oy Oran Sandalye 1999 37.671 %0,12 === Yerel seçimler === Seçim Genel Başkan İl Genel Meclisi İl Genel Meclisi Belediye Seçim Genel Başkan Oy % Belediye 1999 Aydemir Güler 22.825 %0,07 0 == Yayınları == 1995'te, parti mensubu öğrencilerin inisiyatifiyle yayın hayatına başlayan Düşünce ve Eylem adlı gençlik dergisi aylık periyotlar ile çıkartılmıştır. == Afişler == Dosya:8 ico.jpg | Dosya:17 ico.jpg Dosya:18 ico.jpg Dosya:37a ico.jpg Dosya:52 ico.jpg Dosya:56a ico.jpg == Kaynakça == Kategori:1993'te kurulan siyasi partiler Kategori:2001'de kapatılan siyasi partiler Kategori:Türkiye'deki eski komünist partiler Kategori:Türkiye Komünist Partisi (2001)
38
GIMP (GNU Image Manipulation Program, Türkçe: GNU Resim İşleme Programı), GNU Tasarısı dahilinde geliştirilen piksel tabanlı özgür ve ücretsiz bir görüntü işleme yazılımı. GIMP, Adobe Photoshop ve benzeri kapalı kaynak resim işleme araçlarına eşdeğer bir işlevler bütünü sunar. Linux, Windows, Mac OS gibi pek çok platformu destekler. Linux dünyasının iki önemli grafiksel arayüz geliştirme kütüphanesinden biri olan GTK+, ilk olarak Gimp'in geliştirilmesi için yazılmıştır. Gimp'in ilk sürümü Ocak 1996'da yayınlanmıştır. GIMP'in çok yüksek çözünürlükleri destekleyen ve hareketli görüntülere efekt uygulaması yapan CinePaint adlı bir türevi de bulunmaktadır. == Temel özellikleri == * Katmanlar, kanallar ve yollarla çalışabilme * Çeşitli efekt araçları * Eklentilerle sonradan yeni özellikler ekleyebilme * Yüzlerce dosya biçimi desteği (XCF, SVG, TIFF, PDF, JPEG, PNG, GIF PostScript belgeleri (PS, EPS ya da sıkıştırılmış .ps.gz), BMP, Paintshop Pro dosyaları (PSP ya da TUB), Adobe Photoshop dosyaları (PSD) * Dosya türleri arasında dönüşüm yapabilme * Gelişmiş seçim ve çizim araçları * Hazır logo, desen (pattern), site tuşları, reklam alanları oluşturabilme * Gelişmiş kesme, döndürme, fırça araçları * Grafik tablet desteği * EXIF bilgilerini düzenleyebilme == Dosya biçimi == XCF ya da tam adıyla eXperimental Computing Facility, GIMP'in yerel dosya biçimidir. Görüntü içindeki katmanları, seçimlik alanları, renk kanalları, şeffaflık, yolları ve kılavuzları saklama yeteneğine sahiptir. == Kullanım ipuçları == * Gimp, üç pencere olarak kullanmak yerine tek bir pencere olarak kullanmak istenirse bunun içinde "Pencereler" menüsünde yer alan "Tek Pencereli Kip" seçeneğine tıklanması yeterlidir. * Kovadan Dolum aracı CTRL tuşu ile birlikte kullanılarak ön plan rengi yerine arka plan rengi ile işlem yapılabilir. * Döndür aracı CTRL tuşu ile birlikte kullanılarak 15 derecelik açılarla döndürme sağlanır. * Katmanlar iletişim kutusundaki göz simgesine Shift tuşu ile birlikte basılarak o katman hariç tüm katmanlar gizlenebilir. İşlem tekrarlanarak tüm katmanlar görünür yapılabilir. * Yapıştırılan Katman üzerinde işlem yapmadan önce sağ tıklanarak Yeni Katman seçeneğiyle yeni bir katmana dönüştürülmeli veya Katmanı Çıpala seçeneğiyle kendinden bir önceki katmana çıpalanmalıdır. * Birçok eklenti yalnızca aktif olan katmanda çalışır. Eğer eklentinin tüm resim üzerinde çalışması isteniyorsa tüm katmanlar birleştirilmelidir (Resim > Resmi Düzleştir). * Bazı efektler tüm resimlere uygulanamaz. Bunlar menüde gri ve sönük olarak gösterilmiştir. Resmin kipi değiştirilerek (Resim> Kip), katmana bir alfa kanal eklenerek (Katman > Şeffaflık > Alfa Kanalı Ekle) veya resim düzleştirilerek (Resim> Resmi Düzleştir) aktif olmayan efektler kullanılabilir. * Seçim aracı kullanılırken Shift tuşu kullanılırsa yeni seçim önceki seçimlere eklenir. Eğer Ctrl tuşu kullanılırsa yeni seçim öncekilerden çıkarılır. * Çizim araçları (Boya Fırçası, Sprey veya Kalem) kullanılırken Shift tuşuna basılırsa son çizim noktasından fare imlecinin o anki konuma kadar düz bir çizgi oluşturulur. * Üzerinde daha sonra tekrar çalışılacak bir resmi GIMP'in yerel dosya biçimi olan XCF (.xcf) biçiminde saklayın. Böylece katmanlar ve bitmemiş tüm işler korunur. Proje bitirildikten sonra JPEG, PNG, GIF gibi biçimlerin birinde saklanabilir. * Yollar aracı kullanılarak karmaşık seçimler yapılabilir ve var olan yollar düzenlenebilir. Yollar iletişim kutusu birden fazla yolla çalışılmasına ve yolların seçime dönüştürülmesine imkân sağlamaktadır. * Basit kare veya çember çizimleri Düzenle > Seçimi Darbele ile yapılabilir. Bu oluşturulan seçim alanının kenarlarını darbeleyecektir. Daha karmaşık şekillerin çizimi içinse Yollar aracı veya Filtreler > Tarama > Gfig kullanılabilir. * Boya araçları seçimi değiştirmek için kullanabilir. Bunun için resim penceresinin sol alt tarafındaki Hızlı Maskeleme butonu veya Shift+Q tuşları kullanılabilir. Resimde boyama yapılarak seçim değiştirilebilir ve Hızlı Maskeleme butonuna tekrar basılarak normal seçim moduna dönülebilir. == Eklentiler == GIMP, eklentileriyle zenginleştirilebilen açık kaynak bir yazılımdır. İhtiyacınızı karşılayan eklentileri edinip hayalinizdeki resim işleme programına sahip olabilirsiniz. GIMP'in içeriğe duyarlı ölçekleme, siyah beyaz fotoğrafları otomatik renklendirme, CMYK desteği, katman efektleri, İnternet için kaydetme, droste efekti gibi onlarca faydalı eklentisi bulunmaktadır. GAP (Gimp Animasyon Paketi) eklentisi: Gimp ile hareketli görüntüler ve animasyonlar oluşturmaya yarayan eklentiler bütünüdür. Video, grafik ve İnternet sitesi tasarım işleriyle uğraşan birçok kullanıcı için önemli çözümler sunar. UFRaw eklentisi: Sayısal kameralardan alınan ham verileri okumak ve işlemek için kullanılan UFRaw'ın Gimp üzerinde kullanmaya yarayan eklentidir. == Kaynakça == == Dış bağlantılar == === Türkçe === * UbuntuWiki'de GIMP belgeleri * GIMP ile temel fotoğraf işleme (garageolympo.blogspot.com) * LinuxFocus'daki GIMP içerikli yazılar ve nasıl belgeleri * Lay Lay Lom GIMP * Gimp Öğreniyorum (gimp.reha.us) === İngilizce === * GIMP e-posta listeleri * GIMP resmi eğitsel sayfaları * gimpology.com - GIMP eğitselleri * GIMPUsers kullanıcı topluluğu * Grokking the GIMP (GIMP Kitabı) * Kategori:Özgür yazılım Kategori:Taşınabilir yazılım Kategori:Grafik tasarım yazılımları Kategori:Teknik iletişim araçları Kategori:Çapraz platform yazılımları Kategori:Fotoğrafçılık yazılımları
47
Hasan Nusret Fişek (21 Kasım 1914, Sivas - 3 Kasım 1990, Ankara), Türk hekim. Türkiye'de Halk Sağlığı disiplininin kurucusu ve sosyalleştirilmiş sağlık hizmetlerinin mimarıdır. 1952'de doktorasını tamamlayan Fişek, Tıp Bilimleri Felsefe Doktoru olan ilk Türk'tür. "Herkese sağlık ve eşit, nitelikli sağlık hizmeti" düşüncesinin savunucusu idi. Meslek hayatı boyunca Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı, Refik Saydam Hıfzıssıhha Okulu Müdürlüğü, Hacettepe Üniversitesi Toplum Hekimliği Enstitüsü Müdürlüğü, Türk Tabipleri Birliği Başkanlığı gibi görevler üstlendi. Türkiye'de sağlık hizmetinin ülkenin ücra köşelerine kadar yayılması; köylere ebe, ilçelere doktor, yardımcı sağlık personeli, gerekli araç ve gereç ulaştırılması için çalıştı. Sağlık Müsteşarlığı döneminde "Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun" ile "Nüfus Planlaması Kanunu"'nun çıkarılmasını sağladı. Türkiye'de hızlı nüfus artışını sorununu ilk fark edenlerden birisi olan Fişek'in önderlik ettiği bir dizi araştırma; hızlı nüfus artışıyla sağlık, sosyal ve ekonomik sorunların bağlantısını kurarak ülkede nüfus artırıcı politikaların değiştirilmesine kaynaklık etmiştir. Hacettepe Tıp Fakültesi'nin kurulmasında ve gelişmesinde katkıları oldu. Üniversite bünyesinde Toplum Hekimliği ve Nüfus Etütleri Enstitüleri'ni kurdu. == Hayatı == 21 Kasım 1914'te Sivas'ta doğdu. Annesi Mukades Hanım, babası, Türk Kurtuluş Savaşı komutanlarından Tümgeneral Hayrullah Fişek'tir. 1932 yılında Kabataş Erkek Lisesi’ni, 1938 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdi. İlk resmî görev yeri Adana Sıtma Enstitüsü kurs tabipliği idi. Askerlik görevinin ardından Sağlık Bakanlığı Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü'nde Bakteriyoloji şubesi asistanı olarak çalışmaya başladı. 1940 yılında eşi Perihan Hanım'la evlendi, bu evlilikten Kurthan Fişek ve Gürhan Fişek isminde iki oğlu oldu. Her iki oğlu da akademisyen olarak Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak çalışmıştır. 1941'de bakteriyoloji uzmanı olan Fişek, 1943'te Çiçek Aşısı Servisi uzmanlığına atandı. Bu yıllarda biyolojik standartların ve yerli aşı üretiminin geliştirilmesi ekibine başkanlık etti. 1945 yılında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Bulaşıcı Hastalıklar Şubesi uzmanlığı görevini üstlendi. 1946'da ABD'ye giderek John Hopkins Halk Sağlığı Okulu'nda sağlık yönetimi ve ilişkili disiplinler üzerine çalışmalar yaptı. 1952'de Harvard Üniversitesi'nden tıp bilimleri doktora derecesi aldı ve Tıp Bilimleri Felsefe Doktoru olan ilk Türk unvanını aldı. Yurda döndükten sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Enstitüsü'nde asistanlığa başladı. 1955'te biyokimya doçenti unvanını aldı ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından Biyolojik Standardizasyon bilirkişisi olarak görevlendirildi. 1958'de Ankara Hızısıhha Okulu'na Müdür olarak atandı. Türkiye'de hızlı nüfus artışını sorununu ilk fark edenlerden ve bu konuda ilk harekete geçenlerden birisi oldu. 1958-1960 yıllarında, hızlı nüfus artışıyla sağlık, sosyal ve ekonomik sorunların bağlantısını kuran bir dizi araştırmaya önderlik etti ve araştırmaları nüfus artırıcı politikaların değiştirilmesine kaynaklık etti. 1960'lı yıllarda nüfus ve aile planlaması programlarının kadın sağlığı ve kadın hakları çerçevesinde ele alınması gerektiğini ortaya koydu. Nüfus planlaması konusunda toplumu ikna etmek üzere kapsamlı bir kampanya başlatarak, gazetelere onlarca yazı yazdı ve konuyla ilgili din yetkililerinin desteğini sağladı. Ayrıca gebeliği önleyici yöntemlerle ilgili halk eğitimi çalışmalarının hem kadınlara hem de erkeklere yönelik olarak yapılmasını sağladı. 1960 Darbesi'nin ardından Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı'na getirildi. Kısa bir süre hem müsteşarlık görevini yürüttü, hem de Sağlık Bakanlığı’na vekalet etti. 1961 yılında kabul edilen 224 sayılı "Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun’un mimarı oldu. Millî Birlik Komitesi'nin yasa çıkarmaya yetkili olduğu son günün gecesinde çıkartılan yasa, sağlık hizmetinin ülkenin ücra köşelerine kadar yayılmasını; köylere ebe, ilçelere doktor, yardımcı sağlık personeli, gerekli araç ve gereç ulaştırılmasını amaçlıyordu 1960'lı yıllarda geniş bir hekim kesimini bu yasanın uygulanması için seferber etmeyi çalıştı. 1965 yılında müsteşarlıktan alındı. Danıştay kararı ile görevine döndü; ancak tekrar görevden alınıp tekrar Danıştay kararıyla görevine döndükten sonra ekibiyle birlikte Sağlık Bakanlığı'nan ayrıldı. Ankara Üniversitesi Hacettepe Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi'nde çalışmaya başladı. 1966 yılında halk sağlığı profesörü unvanı aldı. Üniversitede "Toplum Hekimliği Enstitüsü" ile "Nüfus Etüdleri Enstitüsü"'nü kurdu ve yönetti. "Nüfus Etüdleri Enstitüsü"'nde beş yıl müdürlük yapan Fişek; disiplinlerarası ilişkiler kurmak, insan yetiştirmek, sağlıklı bir veritabanı oluşturmak üzere çalışmalar yürüttü. Bu çalışmalarının yanı sıra ‘Nüfusbilim Sözlüğü’nün oluşturulmasına önayak olarak demografideki kavramlara Türkçe karşılıklar bulunması için katkılarda bulundu. Toplum Hekimliği Enstitüsü'nü on beş yıl boyunca yönetti. 1966 - 1971 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi "Mezuniyet Sonrası Eğitim Fakültesi" Dekanlığı görevini de yürüten Fişek'in akademik yaşamındaki son görevi Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanlığı oldu. 1983 yılında emekliye ayrıldı. 1983-1990 yıllarında Türk Tabipler Birliği başkanlığı yaptı. İdam cezalarına ve ölüm cezalarının yerine getirilmesinde doktorlara görev verilmesine karşı çıktı; TBMM’de onay bekleyen kesinleşmiş ölüm cezası kararlarının yerine getirilmesini engellemekte önemli bir rol oynadı. İşkencelere karşı çıkarak cezaevlerinde yaşanan sorunlarla yakından ilgilendi. Nüfusbilim alanındaki çalışmaları nedeniyle Michigan Üniversitesi 150. yıl ödülüne, sağlığın sosyalleştirilmesi alanındaki çalışmaları nedeniyle İngiliz Kraliyet Akademisi üyeliğine layık görüldü. Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Hekimler Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği ve İnsan Hakları Derneği kurucuların arasında yer aldı. 1988 yılında kansere karşı zakkum uygulamasına şiddetle karşı çıktı; kanserli hasta ve yakınlarıyla, otlarla geleneksel (halk) ilaçlarından yardım uman belirli bir toplum kesiminin tepkisini çekti. Yaşamının son döneminde insan hakları sorunları ve tıp meslek ahlakı konuları ile çok yakından ilgilendi. 3 Kasım 1990'da prostat kanseri nedeniyle öldü. Bilime hizmetleri nedeniyle 1993 yılında TÜBİTAK Hizmet Ödülü'ne layık görüldü. == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Nusret Fişek Web Sitesi * Fişek Vakfı Kategori:Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedilenler Kategori:1914 doğumlular Kategori:1990 yılında ölenler Kategori:Kabataş Erkek Lisesinde öğrenim görenler Kategori:Türk tıp akademisyenleri Kategori:Türkiye Sağlık Bakanlığı müsteşarları Kategori:İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesinde öğrenim görenler Kategori:Hacettepe Üniversitesi dekanları Kategori:Türk Tabipleri Birliği başkanları
55
Türkiye Komünist İşçi Partisi, Türkiye'de faal olarak yer alan yasa dışı komünist siyasi partidir. TDKP ile anlaşmazlığa düşen bir grup isimlerini TDKP/L olarak değiştirdi. Daha sonra bu birleşimin adını EKİM olarak değiştirerek siyaset yapmaya başladı. Ekim hareketi 1998 yılında ise partileşme sürecini tamamlayarak TKİP ismini aldı. TKİP'in yasa dışı olarak yayınlanmakta olan EKİM isimli bir merkez yayın organı bulunmaktadır. TKİP, Marksizm-Leninizm ideolojisini temel alır. Partinin Kızıl Bayrak adında bir gazetesi bulunmaktadır. == Dış bağlantılar == * == Kaynakça == Komünist İşçi Partisi Kategori:1998'de kurulan siyasi partiler Kategori:Yasa dışı komünist partiler
53
Bilgisayar, aritmetik veya mantıksal işlem dizilerini (berim) otomatik olarak yürütmek üzere programlanabilen dijital bir elektronik makinedir. Çağdaş bilgisayarlar, programlar olarak bilinen genel işlem kümelerini gerçekleştirebilir. Bu programlar, bilgisayarların çeşitli görevleri gerçekleştirmesini sağlar. Ayrıca bir bilgisayar sisteminin tam verimle çalışabilmesi için donanım, işletim sistemi ve çevresel cihazlara sahip olması gerekmektedir. Bu terim aynı zamanda bir bilgisayar ağı veya bilgisayar kümesi gibi birbirine bağlı ve birlikte çalışan bir grup bilgisayar anlamına da gelebilir. Çok amaçlı endüstriyel ve tüketici elektroniği, bilgisayarları kontrol sistemi olarak kullanır. Örneğin mikrodalga fırınlar ve uzaktan kumandalar gibi basit özel amaçlı aygıtlar, endüstriyel robotlar ve bilgisayar destekli tasarım gibi fabrika aygıtlarının yanı sıra kişisel bilgisayarlar gibi genel amaçlı aygıtlar ve akıllı telefonlar gibi mobil cihazlar da dahildir. Bilgisayarlar, milyarlarca başka bilgisayar ve kullanıcıyı birbirine bağlayan internete de (genel ağ) güç sağlar. Tarihteki ilk bilgisayarlar, sadece hesaplamalar için kullanılıyordu. Abaküs gibi basit elle işletilen araçlar, eski zamanlardan beri insanların hesaplama yapmasına yardımcı olmuştur. Sanayi Devrimi'nin başlarında, dokuma tezgâhları için gerekli olan kılavuz desenler gibi uzun sıkıcı görevleri otomatikleştirmek için bazı mekanik aygıtlar geliştirildi. Daha karmaşık elektrikli makineler, 20. yüzyılın başlarında özel eş hesaplamalar yaptı. İlk dijital elektronik hesap makinesi ise II. Dünya Savaşı sırasında geliştirildi. 1940'ların sonundaki ilk yarı iletken transistörleri, 1950'lerin sonlarında silisyum temelli MOSFET (MOS transistör) ve monolitik bütünleşmiş devre (IC) gibi çip teknolojileri izledi ve 1970'lerde mikroişlemci ve mikrobilgisayar devrimine yol açtı. Bilgisayarların hızı, gücü ve çok yönlülüğü, transistör sayılarının hızla artmasıyla (Moore yasasının öngördüğü gibi) o zamandan beri çarpıcı bir şekilde artmaktadır ve 20. yüzyılın sonları ile 21. yüzyılın başlarında Sayısal Devrim'e yol açmıştır. Geleneksel olarak, çağdaş bir bilgisayar en az bir işlem öğesinden, tipik olarak bir mikroişlemci biçiminde bir merkezî işlem biriminden (CPU), bir tür bilgisayar belleğinden ve tipik olarak yarı iletken bellek yongalarından oluşur. İşlem öğesi, aritmetik ve mantıksal işlemleri gerçekleştirir ve bir sıralama ve denetleme birimi, saklanan bilgilere yanıt olarak işlemlerin sırasını değiştirebilir. Çevresel aygıtlar arasında giriş aygıtları (klavyeler, fareler, oyun çubuğu vb.), çıktı aygıtları (monitörler, yazıcılar vb.) ve her iki işlevi de yerine getiren giriş/çıkış aygıtları (ör. 2000'li yılların dokunmalı ekranı) bulunur. Çevresel aygıt, bilgilerin dış bir kaynaktan alınmasına izin verir ve işlemlerin sonucunun kaydedilmesini ve alınmasını sağlar. == Etimoloji == Oxford English Dictionary'e göre, bilgisayarın bilinen ilk kullanımı İngiliz yazar Richard Brathwait'in 1613 tarihli The Yong Mans Gleanings adlı kitabındaydı: "I haue [sic] read the truest computer of Times, and the best Arithmetician that euer [sic] breathed, and he reduceth thy dayes into a short number." Terimin bu kullanımı, bir insan bilgisayarı, hesaplamaları veya hesaplamaları yapan bir kişiyi ifade eder. Sözcük 20. yüzyılın ortalarına kadar aynı anlamda devam etmiştir. Bu dönemin ikinci yarısında kadınlar, erkek meslektaşlarından daha az ücret alabilecekleri için genellikle bilgisayar olarak işe alındı. 1943'te insan bilgisayarlarının çoğu kadındı. Türkçe "bilgisayar" sözcüğünün kökeni ise, Türk bilgisayar mühendisi ve dilbilimci Aydın Köksal tarafından bilgi + say + -ar köklerinden türetilmiştir. == Tarihçe == === 20. yüzyıl öncesi === Cihazlar, çoğunlukla parmaklarla birebir örten fonksiyon kullanılarak binlerce yıldır hesaplamaya yardımcı olmak için kullanılmıştır. En eski sayma cihazı ise muhtemelen bir tür çetele çubuğuydu. Daha sonra, Bereketli Hilal boyunca kayıt tutma araçları, içi boş kil kaplarda mühürlenmiş, muhtemelen çiftlik hayvanları veya tahıllar gibi ögeleri temsil eden taşları (kil küreler, koniler, vb.) içeriyordu. Sayma çubuklarının kullanımı buna bir örnektir. Abaküs ise başlangıçta aritmetik görevler için kullanılmıştır. Roma abaküsü, MÖ 2400 gibi erken bir tarihte Babil'de kullanılan cihazlardan geliştirildi. O zamandan beri, birçok çeşitte hesap tahtaları veya tabloları icat edilmiştir. Bir Orta Çağ Avrupası sayım evinde, bir masanın üzerine kareli bir bez konur ve para miktarlarını hesaplamaya yardımcı olmak için işaretler belirli kurallara göre üzerinde hareket ettirilirdi. Derek J. de Solla Price'a göre Antikythera düzeneğinin bilinen en eski mekanik analog bilgisayar olduğuna inanılıyor. Astronomik ve navigasyon kullanımı için hesaplama ve ölçüm için birçok mekanik yardımcı yapılmıştır. Planisfer, 11. yüzyılın başlarında Bîrûnî tarafından icat edilen bir yıldız haritasıydı.G. Wiet, V. Elisseeff, P. Wolff, J. Naudu (1975). History of Mankind, Vol 3: The Great medieval Civilisations, p. 649. George Allen & Unwin Ltd, UNESCO. Usturlap, Helenistik dönemde MÖ 1. veya 2. yüzyıllarda icat edildi ve genellikle Hipparkos'a atfedilir. Planisfer ve dioptra'nın bir kombinasyonu olan usturlap, küresel astronomide birkaç farklı problem türünü çözebilen bir analog bilgisayardı. Mekanik bir takvim bilgisayarı ve dişli çarkları içeren bir usturlap, 1235'te İran'ın İsfahan kentinden Abi Bakr tarafından icat edildi. Bîrûnî, ilk mekanik dişli ay-güneş takvimi usturlabını, bir dişli takımı ve dişli çarkları olan, erken dönem sabit kablolu bilgi işleme makinesini icat etti. === İlk bilgisayarlar === İngiliz makine mühendisi ve bilgin Charles Babbage, programlanabilir bir bilgisayar kavramını ortaya çıkardı. "Bilgisayarın babası" olarak kabul edilen, 19. yüzyılın başlarında ilk mekanik bilgisayarı kavramsallaştırdı ve icat etti. 1833'te seyir hesaplamalarına yardımcı olmak için tasarlanan devrim niteliğindeki fark motoru üzerinde çalıştıktan sonra, çok daha genel bir tasarımın, bir Analitik Makinenin mümkün olduğunu fark etti. Programların ve verilerin girişi, o zamanlar Jakar gibi mekanik dokuma tezgahlarını yönlendirmek için kullanılan bir yöntem olan delikli kartlar aracılığıyla makineye sağlanacaktı. Çıktı için makinede bir yazıcı, bir eğri çizici ve bir zil bulunur. Makine ayrıca daha sonra okunmak üzere kartların üzerine sayıları da basabilecektir. Ayrıca makine, bir aritmetik mantık birimi, koşullu dallanma ve döngüler biçimindeki kontrol akışı ve entegre belleği bir araya getirerek, onu modern terimlerle Turing-tamamlanmış olarak tanımlanabilecek genel amaçlı bir bilgisayar için ilk tasarım haline getirdi.} === Dijital bilgisayarlar === ==== Elektromekanik ==== 1938'de Amerika Birleşik Devletleri Donanması, bir denizaltıda kullanılabilecek kadar küçük bir elektromekanik analog bilgisayar geliştirdi. Bu, hareketli bir hedefe bir torpido ateşleme problemini çözmek için trigonometri kullanan Torpido Veri Bilgisayarıydı. II. Dünya Savaşı sırasında diğer ülkelerde de benzer cihazlar geliştirilmiştir. === Modern bilgisayarlar === == Ayrıca bakınız == == Kaynakça == Kategori:Tüketici elektroniği Kategori:Elektronik sanayi Kategori:Alman icatları Kategori:Bilgisayar
59
Edebiyat, yazın veya literatür; olay, düşünce, duygu ve hayalleri dil aracılığı ile estetik bir şekilde ifade etme sanatıdır. Edebî yazılar yazan sanatçılara edebiyatçı denir. Daha kısıtlayıcı bir tanımla, edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülmüştür. Bunun nedeni, günlük kullanımdan farklı olarak edebiyatın, dil ürünü olması etkilidir. Edebiyatın, Hint-Avrupa dil ailesinde kullanılan sözcük karşılıkları Latince "literatura/litteratura"dan türevlendirilmiştir. Literatura/litteratura ise Latincede mektup ve el yazısı anlamına gelen "littera" kelimesinden türemiştir.Yazın sözcüğü ise Türkçedir. Edebiyatın konuları; deneme, drama, söylence, öykü, roman ve şiirdir. Bazı edebiyat eserlerinde gerçeklik, kurmaca gerçeklik şeklindedir. Eseri ortaya koyan sanatçı gerçek hayattan esinlendiği olaylar ya da fikirler ile kendi kafasındakileri harmanlar. Bunun sonucunda eserler hem gerçek hayattan hem de sanatçının duygu, düşünce ve hayallerinden izler taşır. Edebiyat; genellikle yazılı ürünler için kullanılan bir terim olmasının yanında, aslında sözlü ürünleri de kapsayan bir genişliğe sahiptir. Bu şekilde yazılı olmayan ve halk anlatımlarıyla yaşayan edebiyata sözlü edebiyat adı verilmektedir. Edebiyat, kurgu veya gerçek algı temelinde sınıflandırılabilir. Yine edebî eserlerin tasnifindeki bir diğer ölçüt mevcut eserin manzum ya da nesir olmasıdır. Bu temel ölçütlerin yanında edebî eserler, büyüklük formlarına göre de farklı adlar altında toplanır. Örneğin öykü, roman, kısa öykü veya drama birbirinden uzunluk kısalık ilişkisiyle de ayrılabilir. Bunların yanında, tarihsel süreç içerisinde edebiyatın sınıflandırılmasında estetiğin ve tür-şekil ilişkisinin de dikkate alındığı gözlemlenmektedir. Zaman içerisinde edebiyat kavramı büyük bir değişim geçirmiştir. Bugün için yazın, yazılı olmayan sözlü sanat formlarını da kapsamaktadır. Son yıllarda sanal ortamın gittikçe yaygınlaşmasıyla, edebiyatın yeni bir kolu olan e-ortam edebiyatı ortaya çıkmıştır. ==Etimoloji== Edebiyat sözcüğü Arapçadaki أدب, edeb teriminden gelir ve görgü, terbiye, konuk ağırlama adabı, yaşam tarzına ilişkin hikâye ve gözlemlerden oluşan gibi anlamlara gelir. Arapçadaki edeb teriminin kökeninin Sümerce olduğu düşünülmektedir. Nitekim Sümercede "é-dub-ba" (tablet ev) sözcüğü, "okul" manasına gelmektedir. Keza Arapçadaki yazı sanatıyla ilişkili başka kelimelerin de Sümerceden ödünç alınmış olması muhtemeldir. Türkçede edebiyat sözcüğü Tanzimat Dönemi'nde kullanılmaya başlanmıştır. Bundan önce ilm-i edeb, şiir veya inşâ gibi terimler kullanılmaktaydı. Edebiyat sözcüğü ilk defa Şinasi ve Namık Kemal'in yazılarında kullanılmıştır. Sözcüğün Latince karşılığı olan litteratura Fransızcaya geçmiş (littérature) ve Fransızcadan da Türkçeye geçmiştir. ==Tanım== Edebiyatın, edebiyatçılar tarafından ortak bir kanıya varılmış bir tanımı bulunmamaktadır. Edebiyat tanımlanması Platon'un Devlet kitabından günümüze kadar sürmektedir. Platon, edebiyatın genel anlamı ile hayatı yansıması olarak tanımlamış ve bu betim günümüze kadar varlığını korumuştur. Fransız roman yazarı Stendhal "Bir roman yol boyunca gezdirilen ayna demektir.", Georgi Plehanov ise "Edebiyat ve sanat, hayatın aynasıdır" demiştir. Bu tanımlamaları M. Parkhomenko ve A. Myasnikov "Sanat çoğu kez aynaya benzetilir. Bu benzetmenin yanlışlığı, on dokuzuncu yüzyıl klasiklerinin bile gözünden kaçmamıştır. Ayna, karşısında duran nesneleri donuk biçimde yansıtmaktan öte bir şey yapmaz, oysa sanat gerçeğin özüne doğru çok inebilmek için gerçeği seçer, çözümler ve yeniden biçimlendirir." şeklinde eleştirmişlerdir.Sanatta Sosyalist Gerçekçilik, çev. Seçkin Cılızoğlu, Yeni Dünya Yayınları, s. 19 Boris Suchkov ise iki fikrin sentezi "Sanat ve edebiyat yapıtlarının çizdiği dünya, gerçekliğin körü körüne bir kopyası değildir, ama, dünyanın rengini ve kokusunu kendinde muhafaza eder, şu basit nedenle ki, sanat her zaman için doğanın ve insan hayatının en özlü yanlarını ele almıştır. Her hakiki sanat yapıtının bir bildirisi olması gerekir; bu bir sanat yapıtının var olabilmesinin temel koşulu ve hayatî ögesidir. Sanat, gerçekliğin büyük disiplinine ancak boyun eğebilir, ona yardım edemez…" tanımını oluşturmuştur. İngiliz edebiyat eleştirmeni Terry Eagleton "Sağlam ve değişmez değerleri olan ve birtakım ortak özellikleri paylaşan eserler anlamında bir edebiyat tanımı olamaz" demiştir.Eagleton, Terry. Literary Theory: An Introduction. (Introduction: What is LiteratureX). Blackwell, Oxford, 1983. ==Edebiyat teorileri== Edebiyatın sınırları önceden belirlenmiş form ve kurallara göre tasarlanarak oluşturulan bir üretim mi yoksa baştan tasarlanamayan üretim sırasında bilinçaltı ve geçmiş tecrübelerin ışığında oluşturulan özgün bir eser mi olduğu Eski Yunan'da bu yana tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Öyleyse edebi metnin üretimini sorgulayan iki ana görüş vardır. ===Kurgucu anlayış=== İlk temsilcisi Aristoteles olup, ünlü düşünür Poetika adlı çalışmasında tragedyayı enine boyuna incelerken kurguyu ön plana çıkararak, sanatsal dışavurumu ikinci plana atmıştır. ===Dışa vurumcu anlayış=== MS. 1. yüzyılda Eski Romalı düşünür Longinus, Peri Hypsous (Yücelik Üzerine) adlı çalışmasında bir eserin sanatsal değerinin içindeki coşku miktarı ile ölçülebileceğini iddia ederek kurgucu anlayışı reddetmiştir. 20\. yüzyıl'dan itibaren her iki anlayışın ortaklaşa yansıtıldığı eserler üretilmiştir. Söz gelimi James Joyce’un Ulysses adlı romanı hem kusursuz bir kurguya sahip hem de dışavurumun yoğun kullanıldığı devrimci bir çalışma olarak dikkat çekmektedir. ==Edebiyat türleri== ===Türk edebiyatı=== Türkçe olarak üretilmiş sözlü ve yazılı metinleri. Türk dilinin, Türkiye topraklarında gelişen ilk ürünleri 13. yüzyılın sonu ile 14. yüzyılın başlarına aittir.Hamit Kemal, Liseler İçin Türk Edebiyatı Tarihi, A Yayınları, Ankara 2007 19\. yüzyıla kadar İran-İslâm medeniyeti çerçevesinde gelişen Türk edebiyatının ürünleri Halk edebiyatı ve Divan Edebiyatı olarak birbirinden farklı yanları olan iki kolda gelişti. Osmanlı sarayı çevresinde, Fars edebiyatı'nın etkisiyle üretilen klasik edebiyat denilen divan edebiyatı ağır basarken halk arasında, sözlü gelenek uzun bir zaman devam etti. ===İngiliz edebiyatı=== İngilizce olarak icra edilen edebiyat türü. Bu alanda eser veren sanatçıların ille de İngiliz olması gerekmez. Polonyalı Joseph Conrad, İskoç Robert Burns, İrlandalı James Joyce, Galli Dylan Thomas, Amerikalı Edgar Allan Poe, Hint Salman Rushdie, Karayipli V.S Naipaul İngilizce olarak birçok edebi eser vermişlerdir. Diğer bir deyişle, İngilizce Edebiyat dünyada konuşulan İngilizcenin çeşitli varyasyonları ve lehçeleri gibidir. Akademik alanda, İngilizce Edebiyat, İngilizce üzerinde çalışan bazı bölümlere, ikincil ve üçüncül eğitim sistemlerine ad olabilmektedir. İngiliz Edebiyatı'ndaki çok sayıda yazar çeşitliliğine rağmen, William Shakespeare'in eserleri, İngilizce konuşan dünya genelinde en önemli noktada yer almaktadır. ===Alman edebiyatı=== Orta Avrupa'da yaşayan Almanca konuşan toplulukların edebi yaratısı. Almanya, Avusturya, İsviçre ve bunların yanındaki Alsas (Fransa), Bohemya (Çekya) ve Silezya (Polonya) gibi bölgelerdeki çalışmaları kapsar. ===Fransız edebiyatı=== Fransızca kullanılarak ortaya çıkan edebiyat ürünlerini kapsar. Dünyanın en zengin ve en etkileyici edebiyatlarından biridir. Fransız yazarlar başta epik şiir, lirik şiir, drama ve kurgu olmak üzere edebi yazınların tümüne katkıda bulunmuşlardır. Fransız edebiyatı birçok ülkedeki yazarların çalışmalarını derinden etkilemiştir. 1600'lerde, Klasizm denen Fransız kültürel hareketi tüm Avrupa edebiyatında önemli etki bırakmıştır. 1700'lerin Fransız yazarları Avrupa edebiyatını kontrol altına almışlardı. 1800'ler boyunca, realizm ve sembolizm, birçok dilde yazan yazarların çalışmalarını şekillendirmesine yardımcı olmuştu. 1900'lerde ise, Gerçeküstücülük (Sürrealizm) ve Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk) Fransa sınırlarının dışına çıkarak diğer yazarlar, sanatçılar ve düşünürlerin çalışmalarını geniş ölçüde etkilemiştir. ===İtalyan edebiyatı=== İtalyan yazarlarca İtalyanca yazılmış edebiyat yapıtlarını kapsar. İtalya'nın siyasal birliğini 19. yüzyıla kadar kuramaması ve Katolik Kilisesi'nin etkisiyle, yazılı metinlerde uzun süre Latince kullanılmış ve yerel bir dilin yaygınlaşması öbür Avrupa ülkelerine göre daha geç başlamıştır. 12. ve 14. yüzyıllar arasında İtalya'da Fransızca düzyazı ve koşukla yazılmış romanslar okunmuş ve klasik metinlerden uyarlamalar yapılmıştır. Böylece 13. yüzyılda bir Fransız-İtalyan edebiyatı gelişmiştir. İtalyanlar Fransız öykülerini çoğu zaman uyarlayarak ve bunlara çeşitli eklemeler yaparak kaleme almışlardır. Bu edebiyatta Fransızca kullanılmakla birlikte, yazarlar yapıtlarına yer yer kendi lehçelerinin özelliklerini de katmışlardır. ===Rus edebiyatı=== 11\. yüzyılda Ruslar'ın Hristiyanlık'ı benimsemesinden sonra yazılan yapıtlarla başlar. Doğu Slav toplulukları ilk kez 10. yüzyılın hemen başında Kiev'de merkezi bir yönetim altında bir araya gelmişlerdi. Aynı yüzyılın sonlarında Kiev prensi tarafından benimsenen Hristiyanlık'ın halkın arasında yayılmasıyla okuryazarlık gelişebilme olanağı buldu. Bu yeni dinle birlikte Rusya'ya Yunanca ya da Slavca dinsel yapıtlar girdi. Yunancadan çeviriler yapılmaya başlandı. ==Ayrıca bakınız== ==Kaynakça== Kategori:Edebiyat
48
Mehmet Ruhi Su (1 Ocak 1912, Van - 20 Eylül 1985, İstanbul), Türk halk müziği ve opera sanatçısı, bağlama virtüözü. == Hayatı == Mehmet Ruhi Su, 1912 yılında Van'da doğdu."100 yaşındaki ses ve bir soru" , Sabah, 20 Mayıs 2012. 22 Temmuz 2012 tarihinde erişildi."Ruhi Su ölümünün 25. yılında anıldı" , ETHA, 21 Eylül 2010. 22 Temmuz 2012 tarihinde erişildi."100 yaşında bir dev: Ruhi Su" , 9 Mayıs 2012. 22 Temmuz 2012 tarihinde erişildi. Anne ve babasının kim olduğunu Ruhi Su kendisi de bilmediği gibi haklarında hiçbir bilgi de yoktur.Türküler'in 100'ü: Ruhi Su , 6 Eylül 2015, Ruhi Su - Hayatı. Oğlu Ilgın Ruhi Su, "Babamın 1912'de Van’da doğması, öksüzler yurdundan gelmesi, bugüne kadar hiçbir akrabasının çıkmaması düşünüldüğünde Ermeni olma ihtimali hayli yüksek" demiştir.Hasan Bülent Kahraman'a yanıt, Ruhi Su Kültür ve Sanat Derneği. 22 Temmuz 2012 tarihinde erişildi. Çocukluğunun büyük bir bölümünü evlatlık olarak verildiği yoksul bir ailede ve daha sonra da Adana Öksüzler Yurdu'nda (Darül Eytam) geçirdi. Bir ara İstanbul'da askerî okullarda okudu, ancak müzik sevgisi onu yeni arayışlara itti. Adana Öğretmen Okulu'nda okurken, Ankara'ya Müzik Öğretmen Okulu'na (Musiki Muallim Mektebi) girmeyi başardı. Adana Öğretmen Okulu’ndayken aşık olduğu ebe-hemşire olarak çalışan Münire Sevim adında bir kızla evlendi. 1934 yılında Balıkesir'de bir oğulları dünyaya geldi. Adını Güngör koydular. Güngör, altı yaşlarındayken Ruhi ile Sevim Hanım ayrıldılar. 1942'de Ankara Devlet Konservatuvarını'nın Şan bölümünü bitirdi. Aynı yıllarda sırasıyla Ankara Cebeci İkinci Ortaokulu'nda ve Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde müzik öğretmenliği yaptı. Cumhurbaşkanlığı Orkestrası'na seçildi, konservatuvarın opera bölümünde de okudu ve daha sonra da Devlet Operası'nda çalıştı. Devlet Operası sanatçısı olarak, Bastien Bastienne, Satılmış Nişanlı, Madame Butterfly, Fidelio, Tosca, Yarasa, Aşk İksiri, Rigoletto, Figaro'nun Düğünü, Maskeli Balo ve Konsolos gibi operalarda rol aldı. Türk Opera Sanatı'nın temelinde Ruhi Su'nun da katkısı büyüktür. Ankara Radyosu'nda onbeş günde bir yayınlanan türkü programları (Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor) düzenledi; Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde büyük bir koro oluşturdu. Aldığı klasik batı müziği eğitimi, ömrü boyunca kendini adadığı türkülerin yorum ve icrasına yaklaşımının kuramsal temelini oluşturdu. Ruhi Su, sosyalist dünya görüşü nedeniyle 1952-1957 yılları arasında 1951 TKP tevkifatı dolayısı ile hapis yattı. 1960'ta İstanbul'da Taksim Belediye Gazinosu'nda sahneye çıkan Ruhi Su, bir yandan da halk türkülerini kaydedip arşivleme görevini üstlendi. Bu arada radyoda da 'Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor' anonsuyla sunulan bir radyo programı yaptı. Bu programlardan birinde söylediği "Serdari Halimiz Böyle N'olacak? Kısa çöp uzundan hakkın alacak" türküsü nedeniyle "halkı sınıflara ayırmak yoluyla Komünizm propagandası yapmak" suçlamasıyla radyodaki işine son verildi. Söylediği türkülerdeki siyasi vurgular yüzünden aleyhinde kampanyalar başlatılan ve işini kaybeden sanatçı, türküleri derleyip yeniden yorumlama işine kendi başına devam etti. 1975'te Dostlar Korosu'nu kurdu. 1978'den sonra çıkardığı kasetlerle halk müziğinin yaygınlaşmasına büyük katkıda bulundu. Aydınlara türkü dinlemeyi öğreten kişi olarak da bilinir. Ruhi Su Ahmet İsvan ve Necdet Uğur'un yoğun uğraşıları sonucu ilk kez 1977 yılında pasaport alabildi. Almanya, Hollanda, Belçika, İngiltere, Fransa ve Avustralya'da konserler verdi. Pasaportunun süresi doldu. Yeni pasaport başvurusu yakalandığı prostat kanserinin tedavisi için yapıldı, ancak hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildi. Su için altı Alman sanatçının Kültür Bakanlığı'na baş vurduğu öğrenildi. Heinrich Böll, Wolf Bierman, Ingeborg Drewitz, Günter Grass, Siegfried Lenz, Günter Wallraff imzalı mektupta, Kültür Bakanlığı'ndan Ruhi Su'nun yurt dışında tedavi edilebilmesi için pasaport verilmesine aracı olması isteniyordu. Aynı sanatçılar Ruhi Su'ya da bir mektup göndermişlerdi.Özlediğimiz Ruhi Su , 20 Eylül 2015.Anadolu'nun Sesi Ruhi Su 100 Yaşında , 18 Aralık 2012. Bunlar sonucunda nihayet kapılar aralandı ve "tedavi amaçlı ve yalnız bir defaya mahsus olmak üzere" yurt dışına çıkışına izin verildi. Ama artık çok geçti. 20 Eylül 1985 Cuma günü sabaha karşı 04.00'te Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Servisi'nde öldü.Halk sanatçısı Ruhi Su öldü Doktoru Prof. Bülent Berkarda idi. 22 Eylül 1985 Pazar günü Şişli Camii'nde kılınan öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Ruhi Su'nun cenaze töreni binlerce kişinin katılımıyla 12 Eylül darbesi sonrası dönemin ilk büyük kitle gösterisi haline dönüştü. Cenazede gözaltına alınan 160 kişi İstanbul siyasi şubede 15 gün süreyle gözaltında tutuldu.Ruhi Su'nun cenazesinde gözaltına alınanlara takipsizlik 1988 yılında kabri başında ikame edilen anıt, 2009 yılında kimliği belirsiz kişilerce silahlı saldırı ile kısmen tahrip edildi. Kendisi Alevi Deyişlerini okumuş, Pir Sultan'ın, Hatayi'nin ve diğer ozanların deyişlerini yorumlamıştır. Nazım Hikmet'in şiirlerini ilk besteleyenlerdendir. 1957'de Sansaryan Han'da hapisteyken daha sonra hayatını birleştirecek olduğu Sıdıka Umut için söylediği Mahsus Mahal adlı türküsüyle ünlendi. Ruhi Su'nun sesini korumadaki hassasiyeti hakkında pek çok anlatı vardır. Bunlara göre Ruhi Su, sesine zarar vermemek için kuruyemiş ve çamaşır suyundan uzak dururmuş. Sorulduğunda, sesini korumadaki bu hassasiyetinin sanata ve dinleyenlere saygısından kaynaklandığını ifade edermiş. Ruhi Su, ölümüne kadar 16 adet 45'lik plak, 11 adet de uzunçalar çıkardı. Vefatından sonra kurulan Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı aracılığıyla eşi Sıdıka Su ve oğlu Ilgın Su özel arşivlerdeki ses kayıtlarından yararlanarak plak, kaset ve CD üretimini sürdürdüler. Vakfın merkezi Beyoğlu, İstanbul'dadır. Sanatçı hakkında Ajans21 tarafından, Ezgili Yürek: Ruhi Su (1995) (24 dk) adında bir belgesel hazırlanmıştır. Bu belgesel Ruhi Su hakkında hazırlanan ilk belgeseldir. Bunun dışında Avustralya Belgeseli ve Ruhi Su Belgeseli (Hilmi Etikan) adlarında iki belgesel film de Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı aracılığıyla gösterilmektedir. Ruhi Su'nun eşi Sıdıka Su 18 Ekim 2006 tarihinde ölmüş ve Zincirlikuyu Mezarlığı'nda eşi Ruhi Su'nun kabrinin yanına defnedilmiştir. Yön Radyo tarafından hazırlanan 'Yüreğinde Anadolu'nun Ezgisi, Sesinde Dağların Yankısı- Ruhi Su' belgeseli Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2015 Yılı Sedat Simavi En İyi Radyo Programı Ödülüne layık görülmüştür. 2019 yılında Yurdaer Kişin'in hazırladığı 'Halk Türkülerinde Protest Olgu ve Ruhi Su' adlı tez, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzik Anabilim Dalı tarafından yayımlanmıştır. == Diskografi == * 1971: Seferberlik Türküleri ve Kuvayi Milliye Destanı * 1972: Yunus Emre * 1972: Karacaoğlan * 1973: Pir Sultan Abdal * 1974: Şiirler - Türküler * 1975: Köroğlu * 1976: El Kapıları (Sümeyra Çakır ve Ruhi Su Dostlar Korosu ile birlikte) * 1977: Sabahın Sahibi Var (Ruhi Su Dostlar Korosu ile birlikte) * 1978: Semahlar (Ruhi Su Dostlar Korosu ile birlikte) * 1980: Çocuklar, Göçler, Balıklar * 1981: Zeybekler * 1986: Pir Sultan'dan Levni'ye * 1986: Ezgili Yürek * 1986: Ekin İdim Oldum Harman * 1987: Kadıköy Tiyatrosu Konseri * 1988: Beydağı'nın Başı * 1988: Dadaloğlu ve Çevresi * 1989: Huma Kuşu ve Taşlamalar * 1990: Sultan Suyu "Pir Sultan Abdal'dan Deyişler" * 1991: Dostlar Tiyatrosu Konseri (Sümeyra Çakır ile birlikte) * 1992: Ankara'nın Taşına Bak * 1993: Uyur İken Uyardılar * 1994: Barabar * 1995: Aman Of * 2002: Seçmeler ve Hapishane Türküleri * 2003: Beni Ağlatırsan Yoluna Ağlat == Kaynakça == == Dış bağlantılar == *Ruhi Su Kültür ve Sanat Derneği *Ruhi Su, 1977 BBC Türkçe Kategori:1912 doğumlular Kategori:Van doğumlular Kategori:1985 yılında ölenler Kategori:Ruhi Su Kategori:Türk erkek şarkıcılar Kategori:Türk halk müziği ses sanatçıları Kategori:Türk sosyalistler Kategori:Türk marksistler Kategori:Türk opera şarkıcıları Kategori:İstanbul'da kanserden ölenler Kategori:Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilenler Kategori:Prostat kanserinden ölenler
64
Mühendislik, köprüler, tüneller, yollar, araçlar ve binalar dahil olmak üzere makineler, yapılar ve diğer öğeleri tasarlamak ve inşa etmek için bilimsel ilkelerin kullanılmasıdır.definition of "engineering" from the https://dictionary.cambridge.org/dictionary/english/ Cambridge Academic Content Dictionary © Cambridge University Mühendislik disiplini, her biri uygulamalı matematik, uygulamalı bilim ve uygulama türlerinin belirli alanlarına özel vurgu yapan, geniş bir yelpazede uzmanlaşmış mühendislik alanları’nı kapsar. Mühendis, insanların her türlü ihtiyacını karşılamaya dayalı çeşitli yapılar yol, köprü, bina, peyzaj, çevre gibi şehircilik ve imar dışı alanların ilkeleri, bayındırlık; tarım, beslenme gibi gıda; fizik, kimya, biyoloji, elektrik, elektronik gibi fen; uçak, gemi, otomobil, motor, iş makineleri gibi teknik ve sosyal alanlarda uzmanlaşmış, belli bir mühendislik dalında mühendislik eğitimi görerek mezun olmuş ve "mühendis" ünvanını kullanmayı kanunen hak eden kimse.Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2011 Modern anlamda mühendis, bilim insanlarının ürettiği teorik bilgiyi teknisyen ve ustaların uygulayabileceği pratik bilgiye dönüştüren kişidir. Demir yolları inşaat mühendisi Arthur Mellen Wellington'a göre mühendislik, "Beceriksiz birinin iki dolara kötü yaptığı bir şeyi bir dolara iyi yapma sanatıdır.". ==Tanım== Amerikan Mühendislerinin Mesleki Gelişim Konseyi (ECPD, ABET)'in öncülü) "mühendisliği" şu şekilde tanımlamıştır: == Etimoloji == Mühendis kelimesi Arapça geometri (hendese) ile meşgul olan, geometri bilen kişi anlamına gelmektedir. == Mühendislik felsefesi == İlk başta matematik olmak üzere "İhtiyaçların karşılanmasında emniyet, ekonomi ve estetiğin göz önüne alınmasıdır."Ters mühendislik, mühendisliğin temelidir." Felsefî açıdan klâsik mühendislik, teklikten bütünselliğe ulaşmaktır. Ama ters mühendisliğin ilkesi, bütünsellikten tekliğe ulaşma gayesini taşır. Sanatsal tasarım ve aynı zamanda endüstriyel tasarım anlamında birçok sanatçı "tabiattan esinlendik ve ilham aldık" ifadesi içindedir. Aslında bu noktada ar-ge anlamıyla evrim bilimi, mevcut bilim tarafından ters mühendislik temelleriyle incelenerek şu anki bilimsel doğrusal mühendislik anlayışını var etmektedir. == Mühendislik dalları == Mühendislik, genellikle birkaç alt disipline ayrılan geniş bir disiplindir. Mühendis genellikle belirli bir disiplinde eğitim görse de, deneyim yoluyla çok disiplinli hale gelebilir. Mühendislik genellikle dört ana dala sahip olarak tanımlanır:Journal of the British Nuclear Energy Society: Volume 1 British Nuclear Energy Society – 1962 – Snippet view Quote: In most universities it should be possible to cover the main branches of engineering, i.e. civil, mechanical, electrical and chemical engineering in this way. More specialized fields of engineering application, of which nuclear power is ...The Engineering Profession by Sir James Hamilton, UK Engineering Council Quote: "The Civilingenior degree encompasses the main branches of engineering civil, mechanical, electrical, chemical." (From the Internet Archive)elektrik mühendisliği, inşaat mühendisliği, kimya mühendisliği ve makine mühendisliği. ===Elektrik mühendisliği=== Elektrik mühendisliği, yayın mühendisliği, elektrik devreleri, jeneratörler, motorlar, elektromanyetik/elektromekanik cihazlar, elektronik cihazlar, elektronik devreler, fiber optikler, optoelektronik cihazlar, bilgisayar sistemleri, telekomünikasyon, enstrümantasyon, kontrol sistemileri ve elektronik gibi çeşitli elektrik ve elektronik sistemlerin tasarımı, çalışması ve üretimidir. ===İnşaat mühendisliği=== İnşaat mühendisliği, altyapı (havaalanları, yollar, demiryolları, su temini ve arıtma vb.), köprüler, tüneller, barajlar ve binalar gibi kamu ve özel işlerin tasarımı ve inşasıdır. İnşaat mühendisliği geleneksel olarak yapı mühendisliği, çevre mühendisliği ve yerölçüm dahil olmak üzere birçok alt disipline ayrılmıştır. Geleneksel olarak askeri mühendislik'ten ayrı olarak kabul edilir. ===Kimya mühendisliği=== Kimya mühendisliği, ticari kimyasallar, özel kimyasallar, petrol arıtma, mikro fabrikasyon, fermentasyon ve biyomolekül üretimi gibi ticari ölçekte kimyasal süreçleri yürütmek için fizik, kimya, biyoloji ve mühendislik ilkelerinin uygulanmasıdır. Kimya tesislerinin tasarımı, kurulumu, işletiminden, yeni veya mevcut kimya ürünlerinin araştırılması ve geliştirilmesinde de kimya mühendisleri çalışır. Üretim süreçlerinin tasarımı ve analizinde ısı aktarımı, kütle aktarımı, ayırma işlemleri, proses tasarımı, reaksiyon mühendisliği gibi pek çok bilim dalı ve uygulamadan faydalanırlar. ===Makine mühendisliği=== Makine mühendisliği, güç ve enerji sistemleri, havacılık/uçak ürünleri, silah sistemleri, ulaşım ürünleri, motorlar, kompresörler, aktarma organları, kinematik zincirler, vakum teknolojisi, titreşim izolasyon ekipmanı, üretim, robotik, türbinler, ses ekipmanları ve mekatronik gibi fiziksel veya mekanik sistemlerin tasarımı ve üretimidir. ==Disiplinlerarası mühendislik== Disiplinlerarası mühendislik, uygulamanın birden fazla temel dalından yararlanır. Tarihsel olarak, deniz mühendisliği ve maden mühendisliği ana dallardı. Diğer mühendislik alanları imalat mühendisliği, akustik mühendisliği, korozyon mühendisliği, enstrümantasyon ve kontrol mühendisliği, Havacılık ve uzay mühendisliği, otomotiv, bilgisayar, elektronik, enformasyon mühendisliği, petrol, çevre, sistemler, ses, yazılım, mimari, ziraat, biyosistemler, biyomedikal,Bronzino JD, ed., The Biomedical Engineering Handbook, CRC Press, 2006, jeoloji mühendisliği, tekstil, endüstriyel, malzemeler, ve nükleer mühendislik'tir. Bu ve diğer mühendislik dalları Birleşik Krallık'ın 36 lisanslı üye kurumunda Mühendislik Konseyi temsil edilmektedir. Yeni uzmanlıklar bazen geleneksel alanlarla birleşir ve yeni dallar oluşturur - örneğin, Dünya sistemleri mühendisliği ve yönetimi, mühendislik bilimleri, çevre bilimi, mühendislik etiği ve mühendislik felsefesi dahil olmak üzere çok çeşitli konu alanlarını içerir. == Diğer mühendislik dalları == Zamanla bazıları aşağıda sıralanmış ama bunlarla sınırlı olmayan pek çok mühendislik dalı ortaya çıkmıştır: * Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği: Ham maddesi ağaç olan malzemenin işlenerek değerlendirilmesi, ağaçtan elde edilen ürünlerin tasarlanması ve buna ilişkin üretimin planlanması, ürünlerin kalite kontrolüyle ilgili mühendislik dalıdır. * Bilgisayar mühendisliği: Temel olarak yazılım, programlama ve algoritma ile ilgilenir. Bilgisayar ağları, veri tabanı yöneticiliği ve gömülü sistemler de diğer çalışma alanlarıdır. Bilgisayar mühendisliği (CE), bilgisayar donanımı ve yazılımını geliştirmek için gereken bilgisayar bilimi ve elektronik mühendisliği'nin çeşitli alanlarını birleştiren mühendislik dalıdır. Bilgisayar mühendisleri genellikle yalnızca yazılım mühendisliği veya elektronik mühendisliği (veya elektrik mühendisliği) yerine elektronik mühendisliği , yazılım tasarımı ve donanım-yazılım entegrasyonu konularında eğitim alırlar. * Deniz teknolojisi mühendisliği: Deniz teknolojisi mühendisliği, su taşıtı ve petrol platformları ve limanlar gibi sabit yapıların tasarımını, geliştirilmesini, üretimini ve çalışma davranışını kapsar. * Endüstri mühendisliği: İnsan, makine, enerji, para gibi girdileri belirli süreçlerden geçirerek ürün ve hizmete dönüştüren bütünleşik sistemlerin tasarımı ve iyileştirilmesiyle ilgilenir. * Enerji sistemleri mühendisliği: Yenilenebilir (güneş, rüzgâr, hidrolik, jeotermal vb.) ve yenilenemez (kömür, petrol, doğal gaz) enerji kaynaklarıyla ilgilenir. * Fizik mühendisliği: Doğadaki maddelerin yapısını ve aralarındaki etkileşimi inceleyen fizik bilimi bulgularının uygulama alanına dönüştürülmesi ile ilgilidir. * Geomatik mühendisliği: Aklınıza gelebilecek her türlü hassas ölçümün tek imza yetkilisidir. Ayrıca Harita Kontrol Mühendislerinin onaylamadığı taşınmaz yasal olarak geçerli değildir. * Havacılık ve uzay mühendisliği: Havacılık ve uzay mühendisliği, uçak, [[doğal kaynak|uydu]]lar ve roketlerin tasarımını, geliştirilmesini, üretimini ve operasyonel davranışını kapsar. * Jeoloji mühendisliği: Jeoloji mühendisliği, Dünya üzerinde veya içinde inşa edilen herhangi bir şeyle ilişkilidir. Bu disiplin, inşaat mühendisliği, çevre mühendisliği ve maden mühendisliği gibi diğer disiplinlerin çalışmalarını yönlendirmek veya desteklemek için jeolojik bilimleri ve mühendislik ilkelerini uygular. Jeoloji mühendisleri, yüzey ve yer altı ortamlarını etkileyen tesisler ve operasyonlar için örneğin kaya kazıları (örn. tüneller), bina temel sağlamlaştırma, şev ve dolgu stabilizasyonu, heyelan risk değerlendirmesi, yeraltı suyu izleme, yeraltı suyu iyileştirmesi, maden kazıları ve doğal kaynak arama gibi etki araştırmaları ile ilgilenirler. Yerkürenin başlangıcından günümüze kadar geçirdiği yapısal değişmeleri, yer kabuğunun yüzeyinin ve altının bugünkü durumunu inceleyen, yerleşim alanlarının ve her türlü mühendislik yapılarının yer seçimi çalışmalarının yürütülmesiyle ilgili eğitim verilen mühendislik dalıdır. * Maden mühendisliği: Yeraltında bulunan kaynakların ve madenlerin üretimini günümüz tekniğine uygun olarak inceler. * Mekatronik mühendisliği: Mekatronik kelime anlamıyla makine ve elektronik kelimelerinin birleşimiyle oluşturulmuş yeni bir terimdir. Mekatronik mühendisliği; kontrol otomasyon mühendisliği, makine mühendisliği, yazılım mühendisliği, elektrik elektronik mühendisliği dallarının kesişiminden oluşan yeni bir mühendislik dalıdır. İlgi alanları genellikle sanayide bulunan robotik cihazlardır. *Metalürji ve malzeme mühendisliği: Çeşitli birçok ham maddeden kullanışlı ürünlerin ve malzemelerin üretimi ve geliştirilmesinde rol alan mühendislerdir. Metaller ve çeşitli birçok ham maddenin günlük hayattaki uygulamalarıyla ilgilenmekle beraber, kullanışlı malzemelerin tasarımı ve var olanların geliştirilmesiyle ilgilenmektedirler. * Polimer mühendisliği: Plastik, kauçuk ve elyaf gibi polimetrik malzemelerin üretimi ve şekillendirilmesiyle ilgilenir. * Uzay mühendisliği: Uzay Mühendisliği, dünya çevresindeki hava-uzaydan ekonomik, bilimsel ve teknolojik amaçlı hizmet ve ürün sağlamayı maçlayan bir mühendislik dalıdır. Uzay mühendisleri sivil ve askeri kuruluşlarda, dünya çevresinde yörüngeye konacak insanlı ve insansız hava-uzay araçlarını ve bunları yörüngeye koyacak roketleri tasarlayan ve inşa eden, görev ve yol planlarını hesaplayan, sürekli kontrol ederek, görevlerini yerine yetirmelerini sağlayan mühendislerdir. Ayrıca, hava-uzay araçlarında yapılacak bilimsel ve teknolojik amaçlı deneylerin gerçekleştirilmesinde de görev alırlar. * Ziraat mühendisliği: Bitkisel üretim, hayvansal üretim yanında tarımsal biyoteknoloji, tarım makineleri, kültürteknik, toprak bilimi ve bitki besleme, tarım ekonomisi, tarım ürünleri teknolojisi, bitki koruma, peyzaj mimarlığı ve biyogazdan enerji üretimi alanlarında uğraş veren mühendislik dalıdır. == Ayrıca bakınız == * Mühendislik ana hatları * Mühendislik dalları listesi * Mühendislik felsefesi * Mühendislikte kadınlar * Mühendislik yönetimi * Mühendislik Fiziği * Altyapı * Mühendislik etiği == Kaynakça == Kategori:Ana madde konuları Kategori:Mühendislik meslekleri Kategori:Bilim felsefesi Kategori:Etik
22
Mehmed Mustafa SubhiOrijinal yayın: ; Türkçe çeviriler: 1) ; 2) ; mevcut çeviri ikinci Türkçe çeviriden alınmıştır. (Osmanlıca: ), kısaca Mustafa Suphi, veya bazı kaynaklarda kullanıldığı haliyle Osmanlıca yazıma göre Mustafa Subhi (4 Ağustos 1882 veya 4 Mayıs 1883Paris, Archives de Sciences Po [Sciences Po kurumunun arşivleri, ASP], Mr. Soubhy Moustapha klasörü, 1907–08 eğitim yılına ait öğrenci belgesinden aktaran: \- 28 Ocak 1921), Türk komünist ve Türkiye Komünist Partisinin ilk Merkez Komitesi Başkanı. == Yaşamı == === Erken dönemler === ==== Ailesi ==== Aslen Samsunlu bir aileden gelmektedir. 2 Şubat 1895 tarihli Sicill-i Ahvâl Defteri, No.: 57, sayfa 73'e göre babası, 26 Mart 1812 Giresun doğumlu Mevlevîzade Saadetlû Ali Rıza Efendi'dir. Yine Sicill-i Ahvâl Defteri kaydına göre 28 Kasım 1880 tarihinde 20 yaşında Giresun Rüsum-ı Sitte idaresi'nde mülâzemete (staja) başlamış, 30 Temmuz 1881 tarihinde 200 kuruş maaşla mubassırlığaOsmanlı dönemi gümrüklerde muhafaza memurlarına veya öğrenci inzibatına bakan memur, buradaki anlamı gümrükle alakalı olanıdır. alınmış, 5 Aralık 1883 tarihinde aynı maaşla ayriyeten katib-i saniliğe nakiledilip Reji idaresi bidayet-i teşekkülünden istiğnaya çıkarılarak 14 Nisan 1884 tarihinde 250 kuruş maaşla memuriyet-i sabıkaya ricat ve ahiren 400 kuruşla Tirebolu memurluğuna tahvil ettirilse de adem-i kabulünden naşi açığa çıkmış, 13 Ağustos 1885 tarihinde Giresun Duyun-ı Umumiye Müdiriyeti'ne maa-mubassır (mubassırlıkla birlikte) katib-i saniliğe 200 kuruşa 3. defa tayin olunmuş, 13 Ekim 1886 tarihinde olduğu yerden ayrılmış, 15 Cemaziye'l-Evvel 1306 (Hicrî)/5 Kanun-u Sani 1304 (Rumi)/17 Ocak 1889 (Miladi) tarihinde aynı maaşla yeniden memuriyete girmiş, 4 Mayıs 1890 250 kuruş aylıkla yerine Düyun-ı Umumiye memurluğuna naklolunmuştur. Daha sonradan 1912 yılında Konya valiliği de yapan Ali Rıza Efendi, Cumhuriyet döneminde de bürokrat olarak hizmet vermiş, 1930'da Samsun valiliği yapmış ve 28 Mart 1953'te ölmüştür. Annesi, belediye başkanlığı döneminde Samsun'daki sıtma kaynağı görülen sazlığı kurutan Halil Hilmi Efendi'nin kızı Hikmet'tir.; Salih Zeki Kuşarkov hatayla "Halim kızı Hikmet" demektedir, bkz: "Subhi Yoldaş ve 16 Şehitler" (20 Ocak 1936, daktilo metin). S.Z. [Kuşarkov, Salih Zeki.]. içinde: Ailenin 9 çocuğundan en son hayatta kalanı, Fitnat Hanım'dı. ==== Doğum tarihi ==== Mustafa Suphi, Resmî Hâl Tercümesi'ne göre 4 Ağustos 1882 doğumludur. Buna karşılık Paris'te doldurduğu öğrenci formunda doğum tarihini, 4 Mayıs 1883 olarak yazmıştır. Zamanın Trabzon Vilayeti'ne bağlı olan Giresun kazasında doğdu. ==== Eğitimi ==== İlk öğrenimini Kudüs ve Şam'da, idadi (lise) öğrenimini Erzurum'da gördü. 1905 yılında İstanbul Hukuk Mektebi'nden mezun olduktan sonra Paris'te Siyasal Bilgiler Okulu'nu kazandı. ===== Fransa ===== küçükresim|sol|Mustafa Suphi'nin Paris'te eğitim gördüğü kurumdaki öğrenci belgesi Doldurduğu bir ankete göre Suphi'nin siyasi faaliyetlere girişimi, 1906 yılından itibaren başlamıştır. Mustafa Suphi, 1908 sıralarında Paris'te görülmektedir.; ; Fransa'da bulunduğu dönem, Mustafa Suphi'nin Celestin Bougle gibi isimler başta olmak üzere burjuva sosyolog olarak nitelendirilebilecek düşünürlerin etkisinde kaldığı yıllardır. Bu yıllarda Suphi'nin İttihatçılar ile yakın ilişki içerisinde olduğu bilinmektedir. Dönemin hükûmet gazetesi olan Tanin gazetesinin muhabirliğini yapmıştır. Aynı zamanda Suphi, Osmanlı Talebe Birliği'nin başkanlığını da bu dönemde yürütmüştür, ki bu birliğin kimi üyeleri muhalifleri gözetlemek şeklinde faaliyet yürütmektedir. Bu konu, Paris Emniyet Müdürü'nün hazırladığı 29 Haziran 1910 tarihli bir istihbarat raporuna şöyle yansımıştır:Archives du ministère français des Affaires étrangères (AMAEF). Nouvelle serie. Turquie, 7, f. 91.'den aktaran: ; ; ; mevcut çeviri ikinci Türkçe çeviriden alınmıştır. Bu dönem Suphi, 1910 yılında "L'organisation du crédit agricole en Turquie" ("Türkiye'de tarım kredilerinin örgütlenmesi") isimli bir tez yazar ve bu tezi özet olarak "Bulletin du bureau des institutions economiques et sociales" ("Ekonomi ve Sosyal Enstitüleri Bürosu Bülteni") dergisinde yayınlanır.; ; ; Üniversiteden mezun olduğunda Mustafa Suphi'nin akademik unvanı, Legum Doctor (LL.D.) idi. === İstanbul'a dönüşünden sürgüne kadar === Eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul'a döner. Burada Tanin, Servet-i Fünûn ve Hak gazetelerine yazılar yazar; Ticaret Mekteb-i Alisi'nde, Darülmuallimin-i Aliye ve Mekteb-i Sultani'de hukuk ve iktisat dersleri verir. ==== İttihat ve Terakki'ye muhalefet dönemi ==== İttihat ve Terakki Fırkası'nın 1911 yılındaki genel kongresine Anadolu delegesi olarak katılır. İttihatçılıktan kopuşu bu kongreden sonra başlar ve 1912 Ağustos'unda partiden tamamen ayrılır ve fırkaya muhalefet etmeye başlar. 1912 yılında Ahmet Ferit'in başkanlığında kurulan ve kurucuları arasında Yusuf Akçura'nın da bulunduğu Millî Meşrutiyet Fırkası'nın kurucuları arasında yer alır. ==== Sürgün ==== Suphi, muhaliflere karşı 1912 yılının sonlarında başlayan sürgün furyasından nasibini alır ve Sinop'a sürülür. Sinop'taki Rus konsolos yardımcısı V. Ciudiçi'nin (В. Джиудичи) 15 Haziran 1913'te (eski takvim) İstanbul'daki başkonsolosluğa ve 24 Haziran 1913'te (eski takvim) St. Petersburg'daki Dış İşleri Bakanlığı 1. Dairesine yazdığı raporlarında "Vezir Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülmesine dahiliyet dolayısıyla 600 şüphelinin Sinop'a sürüldüğü ve içlerinde bir yüksek öğrenim ["liseum"] profesörü M. Subhi'nin olduğu[...]", "hepsinin mahkemesiz sürüldüğünü[...]" ve "17'sinin –tanınmış yetkililer ve görevliler- şehirde denetim altında tutulduğu[...]" bilgisi geçmekteydi.Архив внешней политики России (АВПР), ф. Политархив, оп. 1, д. 1212, лл. 142 - 143.'ye atıfla: ; ; === Rusya'ya kaçış ve komünizme geçiş === 1914 yılının başlarında kendisini komünist düşünceyle tanıştıracak olan süreç, bir grup arkadaşı ile birlikte bir tekne ile Rusya’ya kaçmalarıyla başlar. Kaçışı, merkezde gözetim altında yaşadığı için görece daha geniş imkanlara sahip olan sürgünler örgütler. 14 kişi, Rusya'dan dönen bir taka sahibiyle anlaşarak 24 Mayıs'ta (eski takvim) yola çıkıp, 29'unda Balıklava'ya, sonra da Sivastopol'a varırlar.ЦГАОР СССР, ф 102, 1914 г., д. 300"б", лл. 9, 10, 17.'ye atıfla: ; ; Sivastopol Jandarma Ofisi yönetiminin bir raporuna göre, Temmuz 1914 başlarında Bakü'ye gitmek üzere Sivastopol'dan ayrıldı.ЦГАОР СССР, ф. 102, 1914 г., д. 300"б", л. 17.'ye atıfla: ; ; Suphi bu dönemlerde Osmanlı'ya dönük çeşitli faaliyetlerde bulunur. Osmanlı'nın yaklaşan savaşa girmesine karşı çıkar. Bir dönem Rusya'daki Türklerin hayat standartları ile ilgilendiğinden, Batum'a geçer.; ; Savaş başladıktan sonra Rus hükûmeti bütün Türk vatandaşlarını gözaltına aldı. 22 Ekim 1914 (eski takvim)'te 975 savaş esiri çeşitli işlerde çalıştırılacakları Kaluga'ya gönderildi, yine Kasım 1914 başlarında Kafkasya'dan başka bir tren daha geldi. Suphi, ayrı bir sivil gözaltı altında başta Starom Torg'da Orlov Podvorya'sına yerleşti, sonrasında Blagoveşçenskaya Caddesi'nde bir apartmana taşındı.; ; Bu dönemde Suphi, Kaluga Valisi'ne siyasi sığınmacı pasaportu ve geçim kaynağı başvurusunda bulunsa da bu talepleri kabul edilmedi ve Suphi Fransızca dersi vererek geçimini sağladı.Государственный архив Калужской области. ф. 32. оп. 4. д. 1503. лл. 249, 254. ve Государственный архив Калужской области. ф. 32. оп. 4. д. 1503. л. 311.'e atıfla: ; ; 9 Eylül 1915 (eski takvim) tarihli tüm Türklerin sürgünü emri üzerine Kaluga valisi, 1 hafta sonra içinde Suphi'nin de olduğu 741 kişiyi Urallar'a sürdü ve Suphi, iddiaya göre Urallar'da 1915 yılında Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi (Bolşevik) üyesi oldu.; ; 1936 tarihli not tipi bir belgede ise Abid Alimof'un Suphi'ye 1917'de Urallar'da rastladığını, Suphi'nin Bolşevik devrimi sonrası etrafında komünist propagandası yaptığı iddia edilmektedir. === 1918-1920 yılları arasında devrime katılımı === [[Dosya:Mustafa Suphi-3.1 Tashkent.jpg|küçükresim|300px|sağ|Mustafa Suphi (sandalyede oturan sıra soldan [bakana göre sağdan] dördüncü), 1. Tatar Dil Konferansı delegeleriyle birlikte. Aynı zamanda Kazan Müslüman Sosyalist Komitesi Başkan Yardımcısı Emine Muhiddinova (aynı sıra, soldan [bakana göre sağdan] beşinci) da fotoğrafta görülebilir.]] ==== 1918 ==== Şubat Devrimi ile serbest kalan Suphi, Ekim Devrimi'nden sonra Şubat-Mart 1918 civarı Moskova'ya gider. Burada, Narkomants'a katılıp komite altında faaliyet yürütür, Stalin'in de onayıyla Narkomants'a bağlı Müskom (Müslüman Komiserliği) altında bir Türk Şubesi teşkil eder ve bunun yayın organı olarak Yeni Dünya'yı çıkarır."Mustafa Suphi beş sene evvel Moskova'da" (Kanunusani 1923). Manatof, Şerif. içinde: Bu dönemde daha çok Kırım ve Odessa'daki, Rusya kökenli ya da savaş esiri Türkler arasında çalışma yürütür. Kızılordu içinde örgütlenen Türk savaş esirlerinden bir birlik ile Rus İç Savaşına katılır. ===== Türkiye Sol- Sosyalistleri Konferansı ===== 17-23 Haziran 1918 tarihlerinde Kazan'da toplanan 1. Müslüman Komünistleri Konferansı sonucu kurulan Tüm-Rusya Müslüman Komünistleri (Bolşevik) Partisi'ne bağlı olacak bir Türkiye teşkilatının kurulması için konferansta alınan "Türkiye Sol-Sosyalistleri Konferansı toplanması" kararı sonucu 22-24 Temmuz 1918 tarihlerinde Moskova'da, Merkezi Muskom binasında Türkiye Sol-Sosyalistleri Konferansı toplanır; toplantıda Türk Sosyalist-Komünistleri Teşkilatı isimli bir yapı kurulur."Mustafa Suphi". Akal, Emel. içinde: Siyasi programın belirleneceği ikinci bir kurultay 3 ay sonrası için düşünülse de, iç savaşın ortasında kalması sonucu planlanan kurultay gerçekleştirilemez."Mustafa Suphi". Akal, Emel. içinde: ===== Sol-SR ayaklanması, Yeni Dünya Hakkında rapor ve Müslüman Komünistler Kongresi ===== Temmuz 1918 Sol-SR ayaklanması sonrası, genelde sol-SR'lere de yakınlığı iddia edilen Suphi için zorlu bir süreç başladı.Etraflıca bilgi için bkz: "Mustafa Suphi". Akal, Emel. içinde: Bu dönem, bilhassa Suphi'nin rakipleri, Suphi'nin sol-SR ilişkili olduğu şaibesi yaratmışlardır. ====== Yeni Dünya hakkında rapor (Eylül 1918) ====== Yine bu dönemlerde, Eylül 1918'de Narkomnats, komiseri Stalin'e Mustafa Suphi'nin ve çıkarttığı Yeni Dünya'nın Bolşevik olmadığı, Bakü Komünü hakkında yanlış değerlendirmeler yaptığı, sosyal- patriyotizmi, Prusya gericiliğini vb.'ni savunan bir yayın olduğu temalı bir rapor yazıldı. Raporda şöyle deniyordu:GARF. Fond: P-1235. Opis: 93. Ed. Xr.: 163. LL. 206, 210, 211 vd.'nden aktaran: ; ====== Müslüman Komünistler Syezdi (4-10 Kasım 1918) ====== [[Dosya:Sultan-Galiev in First All-Russia Congress of Communist Organization of Orient Peoples in 1918.jpg|küçükresim|300px|sağ|Mustafa Subhi (ayakta duran ilk sıra en soldan [bakana göre sağdan] altıncı) ve Sultan-Galiyev (ayakta duran ilk sıra en soldan [bakana göre sağdan] ikinci), Birinci Tüm-Rusya Müslüman Komünistler Kongresi (4-10 Kasım 1918)'nde.]] 4-10 Kasım 1918 tarihlerinde toplanan Müslüman Komünistleri Syezdi'nde Türkiye Sosyalist-Komünistleri Teşkilatı'nın (isminden yola çıkılarak) "sol-SR olduğu", "sosyal-şoven olduğu", "içinde ajanlar olduğu", "gerçek bir komünist teşkilatı olmadığı" vb. gerekçelerle syezd'den çıkarılması istenir."Mustafa Suphi". Akal, Emel. içinde: RGASPI. Fond: 558. Opis: 1. Delo: 3724. Suphi örgüt içinde çeşitli Osmanlı ajanları olduğunu kabul eder ve bunlar ihraç edilir ama sol-SR'lik, sosyal-şovenizm vb. suçlamalarını reddeder. TSKT syezdden atılmaz ama Suphi bu dönemde zorlanır. ====== Enternasyonalist Toplantı (19 Aralık 1918) ====== Suphi'nin şahsına dönük tüm bu saldırılara karşın, Suphi'nin korunduğu ve bu saldırıları atlattığı anlaşılmaktadır, zira Suphi'nin konumu bozulmaksızın kendisi, Komintern'in kuruluşuna giden yolda bir durak olan 19 Aralık 1918 tarihli Enternasyonalist Toplantı'ya Türkiye'yi temsil eden konuşmacı olarak katılıp burada Türkiye ve Rus devriminin önemi üzerine bir konuşma yapmıştır."Rede des türkischen Kommunisten Gen. Subhi.". Subhi, Mustafa. içinde: ; "Soubkhi (communiste turc, parle en langue turque)". Soubkhi, Moustapha. içinde: ; ==== 1919 ==== ==== 1920 ==== ===== Taşkent ===== Mustafa Suphi, B. Ömerov ve R. Şakirbeyov'un aktardığına göre, 17 Ocak 1920 tarihinde toplanan Türkistan Müslüman Komünist Örgütleri Merkezi Bürosu (Müsburo) 3. Bölgesel Konferansı'na ve 12-18 Ocak 1920 tarihleri arasında toplanan Türkistan Komünist Partisi 5. Genel Bölgesel Konferansı'na katıldı ve konferansları Türk komünistleri adına selamladı. ===== Bakü ===== ====== Bakü'ye geliş ====== Mustafa Suphi, 27 Mayıs 1920 tarihinde Bakü'ye gelmiştir. ====== Birinci Doğu Halkları Kurultayı ====== Birinci Doğu Halkları Kurultayı'nın başkanlık divanında yer almıştır. ====== TKP'nin kuruluşu ====== 10 Eylül 1920’de 15 bölgeden gelen 75 delegenin katılımı ile 10-16 Eylül 1920 tarihleri arasında Türkiye İştirakiyun Teşkilatı 1. Kongresi toplanmış, bu kongrede Rusya'daki ve Türkiye'deki tüm teşkilatların birleştirilmesi kararı alınmış ve Türkiye Komünist Fırkası kurulmuştur. ==== 1920-1921 ==== ===== Türkiye'ye geçiş evresi ===== Sovyet hükûmeti tarafından güvenilen ve Anadolu’daki komünist hareketin gelecekteki lideri olarak görülen Suphi, partinin aldığı karar doğrultusunda Anadolu’ya geçme ve Türkiye'deki komünist harekete yön verme kararını alır. Bu kapsamda işgale karşı Anadolu'da savaşmak üzere Sovyetler Birliği'nde bulunan Türk askerlerden bir Bolşevik Tabur oluşturulur ve Anadolu'daki Kuvâ-yi Milliye hareketi komutanlığının emrine verilir. Ancak bu birliğin beraber savaşması mümkün olmayacak ve askerler değişik birliklere dağıtılacaktır. 1921 yılının Ocak ayında BMM'nin çağrılısı olarak Ankara’ya doğru yola çıkan Suphi ve arkadaşlarının Türkiye'de siyasi kargaşa çıkartmak istediğinden şüphelenen TBMM ve Doğu Cephesi Komutanlığı kendilerine koruma vermeyerek, Kars ve Erzurum’da linç girişimlerine uğramalarına ilgisiz kalırlar. ===== Ölümü ===== 1921 yılının 28 Ocağı'nı 29'a bağlayan gecesi 14 yoldaşı ile birlikte Trabzon'dan Sovyetler'e geri gönderilmek için bindirildikleri teknede Kayıkçılar Kahyası Yahya Kahya tarafından öldürüldüler. Daha sonra bindikleri tekne de batırılmış, ve kimsenin cansız bedeni bulunamamıştır. Saldırıdan sadece Mustafa Suphi’nin karısı Meryem sağ olarak kurtulabilmiştir. O da Yahya tarafından önce seks kölesi yapılmış daha sonra ise bölgenin zenginlerinden Nemlizade Ragıp Bey’e satılmıştır. ====== Ölümü sonrası ====== Cinayetin baş sorumlularından Yahya Kahya, bölgede yaptığı yolsuzluklar ve Enver Paşa'yı ülkeye sokma planları yüzünden daha sonradan Sivas'ta ağır ceza mahkemesinde yargılansa da, suçsuz bulunup salıverildi. Bunun üzerine Yahya Kahya'nın özellikle dost meclislerinde "Sanki bütün işlerde, ben tek başıma mı idim? Daha üstüme varırlarsa, her şeyi olduğu gibi ortaya dökerim." minvalli sözler söylemesi sonrası Yahya Kahya, kimliği belirsiz kişiler tarafından öldürüldü. Ölümünü gündeme getiren Trabzon mebusu Ali Şükrü de kısa bir zaman sonra (iddiaya göre) Topal Osman tarafından öldürüldü. Topal Osman da, işlediği iddia edilen cinayet yüzünden İsmail Hakkı tarafından öldürüldü. Böylece, cinayetin icracılarının başı Yahya Kahya, bir seri ölümler zincirinin kurbanı oldu. 20 Şubat 1921 tarihli RKP (B)'nin parti içi raporunda cinayetin ilk ulaşan haberleri üzerinden yapılan bir değerlendirmede, RKP (B)'nin TKP'nin ülkeye geçme çalışmasının eleştirisi olarak anlaşılabilecek kimi analizler yapılmış ve daha çok "sol sapmanın", "maceracılığın", "keyfiyetçiliğin" tehlikelerine dikkat çekilmiştir.TsPA. Fond: 5. Opis: 2. Delo: 2.'ye atıfla: 28 Mayıs 1923 tarihinde evlendiği, bir dönem New York Başkonsolosluğu da yapan M. A. Tevfik Yükselen (ö. 21 Eylül 1941)'in eşi ve Mustafa Suphi'nin kız kardeşi Jale İsmet hanım (1900-6 Ocak 1951) da, daha sonradan girdiği bir bunalım sonucu intihar etmiştir. ====== Ölümü üzerine tartışmalar ====== Bazı kaynaklara göre Mustafa Suphi Enver Paşa'nın Moskova'daki siyasi faaliyetlerinden haberdardı ve Enver Paşa'nın Türk Ulusal Hareketi'nin yenilgiye uğramasından sonra Bolşevikleri kullanarak Türkiye'deki otoriteyi ele geçirme planını biliyordu. Suphi'nin bu gizli planını ifşa etmesinden endişe edildiği için onun taraftarları tarafından öldürüldüğü iddia edilir. Ayrıca Murat Bardakçı; Yahya Kahya'nın Enver Paşa'ya bağlı olduğunu ve öldürme emrini ondan aldığını öne sürmektedir. Buna karşılık bazı kaynaklara göre, Mustafa Suphi'yi Kemalistler öldürtmüştür; kimilerine göre ise (mesela Mete Tunçay) Mustafa Suphi, Kazım Karabekir ve dönemin Erzurum valisi Hamit Bey'in inisiyatifi sonucu öldürülmüştür. Daha az rağbet gören iddialar, Mustafa Suphi'nin bir "Türkiye-Rusya anlaşması sonucu Moskova'nın da rızasıyla tasfiye amaçlı öldürüldüğü" (Kemal Tahir),Yazı dizisi için bkz: 1) "Kemal Tahir'in söyleşileri #7 - Mustafa Suphi'nin katledilmesinin karanlık öyküsü". Bozdağ, İsmet. Milliyet. 14 Haziran 1980. Sayfa: 5., 2) "Kemal Tahir'in söyleşileri #8 - Nereden bakılırsa bakılsın, M.Suphi olayı değişmiyordu". Bozdağ, İsmet. Milliyet. 15 Haziran 1980. Sayfa: 5., 3) "Kemal Tahir'in söyleşileri #9 - MUSTAFA SUPHİ'nin Rusya'da gördüğü şekli Anadolu'da uygulamaya kalkması cehaletini gösterir". Bozdağ, İsmet. Milliyet. 16 Haziran 1980. Sayfa: 5., 4) "Kemal Tahir'in söyleşileri #10 - M. KEMAL PAŞA, KÂZIM KARABEKİR'e «Mustafa Suphi'yi gör, kararını ver» dedi". Bozdağ, İsmet. Milliyet. 17 Haziran 1980. Sayfa: 5.; kitap olarak derlenmiş hali için bkz: veya yanındaki paralar için öldürüldüğü şeklindedir. Nitekim Akdes Nimet Kurat, Dr. Samih Çoruhlu sahte adıyla yazdığı "İstiklal Savaşında komünizm faaliyeti" başlıklı yazı dizisinde şöyle yazmıştır:; not: Yazım hataları orijinal haliyle. ====== Anısı ====== Suphi, genel Sovyet tarih yazımında büyük bir yer tutmasa da, bilhassa bulunduğu bölgeler olmak üzere lokal olarak SSCB'de kimi yerlerde onurlandırıldı. Çeşitli hatalar içerse de ve bu hatalar sonraki kimi araştırmacıları yanıltsa da, hakkında bir ansiklopedi maddesi Büyük Sovyet Ansiklopedisi 2. serisinde çıktı. 1940 itibarıyla Kırım'da Mustafa Suphi'nin adını taşıyan sokak, Simferopol'de 1927 yılında inşa edilen ve Tatar sürgününe değin "Subhi Sinema Salonu" olarak bilinen Rodina sinema salonu, Kerç'te kulüp, Yalta'da sanatoryum, Kuybışev rayonunda kolhoz ve kimi başka kuruluşlar vardı."МУСТАФА СУБХИ". Нуриев, И. içinde: ; Azerbaycan'da 2013 yılına kadar Mustafa Suphi adına bir sokak mevcuttu, lakin Azerbaycan Kafkas Müslümanları İdaresi Başkanı Allahşükür Paşazade'nin Bakü Valiliği'ne Mustafa Suphi adına ne Türkiye'de ne de Rusya'da artık bir sokak veya cadde ismi kalmadığı gerekçesiyle sokağın isminin Nabat Aşurbeyova ile değiştirilmesini talep eden başvurusu sonucu, başvurusu kabul edilmiş ve sokağın adı değiştirilmiştir. === Özel yaşamı === Mustafa Suphi'nin Rusya'da en azından bilinen (ve büyük ihtimal tek olan) Marya (veya kaynaklarda geçen diğer bir şekliyle Meryem) isimli bir eşi vardı, lakin farklı kaynaklar hakkında farklı bilgiler vermektedir. Ahmed Cevad, kendisinden herhangi bir isimle bahsetmeyip, Yahudi olduğunu iddia etmiştir.; bu yazı dizisi sonradan şurada aynen sıralı basılmıştır: "1920 Moskovasında Türk komünistler". EMRE, Ahmet Cevat. içinde: Kendisini Kırım döneminden tanıyan eski bir Bolşevik, Bakû'da Vanda isimli Polonyalı birisiyle evlendiğini iddia etmiştir."Destanlaşan bir devrimci: Mustafa Suphi". Ozeraner, M.. içinde: İbrahim Topçuoğlu isimli eski bir TKP'li, isminin Marya değil Semiramis olduğunu ve kendilerinin kısaca Semra diye hitap ettiklerini, ayrıca kendisinin Türk olduğunu iddia etmiştir, ki bu iddia yanlıştır. Mustafa Suphi, Türkçenin yanı sıra Arapça, Fransızca ve Rusça bilmekteydi. == Görüşleri == thumbnail|sağ|Mustafa Suphi === Sosyalizm sonrası === ==== Milli mesele ==== Mustafa Suphi, döneminde Türkiye'de milli mesele üzerine çok detaylı eserler vermediyse de, Osmanlı İmparatorluğu altındaki çeşitli milliyetlerin gördüğü baskılar ve onların mücadelelerini çeşitli yerlerde işlemiştir. Mustafa Suphi, her ne kadar o dönemler anti-komünist olan Daşnaksütyun aleyhinde olsa da, çeşitli yazılarında Ermeni bağımsızlık hareketlerinin kimi taleplerini olumlamıştır. Sosyalizm için cidal başlıklı yazısında "Türkiye'nin zulüm ve kahır içinde yaşayan diğer halklarına el uzat." diyerek çeşitli milliyetlerin varlığını ve baskı gördüğünü, bunlarla birleşilmesi gerektiğine işaret ediyordu."Sosyalizm için cidal". içinde: Yine daha açık bir biçimde Türk milliyetçiliğinin hem başka milliyetleri, hem de Türkleri ezdiğini savunuyordu:Jizn Natsiyonalnostey 26.10.1919'dan aktaran: Çeşitli milletlerin özerklik ve bağımsızlık dahil taleplerini de kabul eden bir çeşit uluslar federasyonu benimseyen görüşleri, "Tarihi Vazife" isimli yazısında daha açık bir şekilde şöyle geçiyordu:"Tarihi Vazife". içinde: Nihayetinde Suphi'nin bilhassa Ermeni meselesi olmak üzere milli meselenin çözümünde görüşü, milliyetçi partilerin değil, enternasyonalist komünist partilerin ancak başarılı olabileceğiydi: ==== Din ==== Mustafa Suphi'nin dini inancı konusunda çelişkili veriler vardır. Suphi, 1920'de doldurduğu ankette dini kısmına "İslam" yazsa da, din karşıtı olduğu yönünde kimi anlatımlar da mevcuttur. Bunlardan birisi olan İ. Nuriyev'in tanıklığı, şu şekildedir:"МУСТАФА СУБХИ". Нуриев, И. içinde: ; == Eserleri == === Makaleler ve kitaplar === ==== Milliyetçi dönemleri ==== ==== Sosyalist dönemleri ==== Mustafa Suphi'nin sosyalist olduğu dönemlerden bugüne ulaşan kitap biçiminde bir eseri yoktur, buna karşılık ekseriyeti Yeni Dünya'da çıkan daha çok ajitatasyon içerikli yazılarından, çoğunluğu Yeni Dünya'dan seçmeler olmak üzere bazı yazıları 1923 yılında Sovyetler Birliği'ndeki Türkiye komünistleri tarafından basılan 28-29 Kanunusaniyi Unutma anı kitabında derlenmiştir. Bunun dışında Suphi'nin Jizn Natsiyonalnostey (Milliyetlerin Yaşamı) gibi süreli yayınlar başta olmak üzere çeşitli yayınlarda yazıları yayınlanmıştır. === Çeviriler === ==== Milliyetçi dönemleri ==== ==== Sosyalist dönemleri ==== Bu dönemde bir kısmı bizzat Mustafa Suphi'nin kendisince, bir kısmı ise kendi denetimi altındaki çeviri departmanınca çeşitli Marksist klasikler, Sovyet hükûmetinin ve Rusya Komünist Partisi (Bolşevikler)'nin güncel belgeleri çevrilmiştir. Bunlardan en meşhur olanı, Mustafa Suphi'nin bizzat kendisinin çevirisine giriştiği Komünist Parti Manifestosu'dur. Uzunca bir dönem tamamlanmış ama kayıp olduğu düşünülen bu çeviri, 1980 yılında ilk defa Sovyetler Birliği'ndeki eski bir komünistten edinilerek Mete Tunçay tarafından kamuoyuna sunulmuş, 1982 yılında yayınlanan Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler kitabında ise çevrim yazısı yayınlanmıştır. == İlgili kitaplar == * Mete Tunçay, Türkiye'de Sol Akımlar (1908-1925) Belgeler 2, BDS Yayınları, 1991. * Mustafa Suphi - Yaşam, Yazıları, Yoldaşları, Sosyalist Yayınları, İstanbul, Kasım 1992. * Yavuz Aslan, Türkiye Komünist Fırkası'nın Kuruluşu ve Mustafa Suphi - Türkiye Komünistlerinin Rusya'da Teşkilâtlanması (1918-1921), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1997. * (Çev: Yücel Demirel), TKP MK 1920-1921 Dönüş Belgeleri -1, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakıfı, İstanbul, Mart 2004. * (Çev: Yücel Demirel), TKP MK 1920-1921 Dönüş Belgeleri -2, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakıfı, İstanbul, Mart 2004. * Hamit Erdem, Mustafa Suphi: Bir Yaşam Bir Ölüm, Sel Yayınları, 3. Baskı, Aralık 2010. == Dipnotlar == == Kaynakça == == Ayrıca bakınız == * Türkiye Komünist Partisi * Birinci Doğu Halkları Kurultayı == Dış bağlantılar == * TKP I. Kongresi'nin Sonunda Mustafa Suphi Yoldaş'ın Konuşması Kategori:1882 doğumlular Kategori:1883 doğumlular Kategori:1921 yılında ölenler Kategori:Giresun doğumlu siyasetçiler Kategori:Trabzon'da ölenler Kategori:Suikast sonucu ölen Türk siyasetçiler Kategori:Türk komünistler Kategori:Türk devrimciler Kategori:Türk sosyalistler Kategori:20. yüzyılda Osmanlılar Kategori:Türkçeye çeviri yapanlar Kategori:İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenim görenler
73
Farsça kökenli olan Ebru kelimesi aşağıdaki anlamlara gelebilir: == İsimler == * Ebru, süsleme sanatı * Ebru Akel (d.1976), Türk sunucu ve dizi oyuncusu * Ebru Aykaç (d.1975), Türk oyuncu * Ebru Bayraktar (d.1989), Türk futbolcu * Ebru Ceylan (d.1976), Türk fotoğrafçı, senarist ve oyuncu * Ebru Cündübeyoğlu (d.1974), Türk şarkıcı ve oyuncu * Ebru Dağbaşı (d.2002), Türk güreşçi * Ebru Destan (d.1977), Türk şarkıcı ve eski manken * Ebru Elhan (d.1982), Türk millî voleybolcu * Ebru Elver (d.1980), Türk şarkıcı * Ebru Günay (d.1982), Türk avukat ve siyasetçi * Ebru Gündeş (d.1974), Türk şarkıcı ve oyuncu * Ebru Hekimoğlu (d.1971), Türk haber spikeri * Ebru Karanfilci (d.1971), Türk oyuncu ve sunucu * Ebru Kavaklıoğlu (d.1970), Rus asıllı Türk atlet * Ebru Köksal (d.1968), Türk yönetici * Ebru Polat (d.1983), Türk şarkıcı ve avukat * Ebru Saçar (d.1977), Türk oyuncu ve seslendirme sanatçısı * Ebru Timtik (1978-2020), açlık grevinde ölen insan hakları avukatı * Ebru Topçu (d.1996), Türk kadın futbolcu * Ebru Umar (d.1972), Türk Hollandalı köşe yazarı * Ebru Yaşar (d.1977), Türk şarkıcı == Ayrıca bakınız == * * == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Türk Dil Kurumu' nda kelime arama
79
küçükresim|Spor Spor, önceden belirlenmiş kurallara göre bireysel veya takım halinde yapılan, genellikle rekabete dayalı yarışma ve kişisel eğlence veya mükemmelliğe ulaşmak için yapılan fiziksel veya zihinsel aktivite. Sporları kabaca homo sapiens türünün medeniyete ulaşmadan önce doğayla veya diğer canlılarla yaptığı fiziksel mücadelelerin günümüzdeki medeni karşılığı olarak da tanımlayabiliriz. Sporlar güç, kardiyovasküler dayanıklılık ve esneklik bazlı veya bunların heterojen birleşiminden oluşmuş kompleks aktiviteler olabilir. Güç bazlı sporlara fitness, powerlifting, halter; kardiyovasküler dayanıklılık bazlı sporlara yüzme, atletizm; esneklik bazlı sporlara jimnastik, pilates gibi örnekler verilebilir. Bu unsurların birleşiminden doğan sporlara futbol, basketbol, tekvando, judo gibi örnekler verilebilir. Çünkü spor kişilerin yaptıkları hareketlere ek olarak top, hayvan gibi birtakım objelerle yapılan hareketlerin tümünü kapsamaktadır. Bazı kesimlerce yalnızca zihinsel yeteneklere dayalı bazı masa oyunları da spor olarak kabul edilmektedir. Günümüzde, kendine has kuralları ve oynayış biçimi olan birçok spor dalı bulunmaktadır. Bilinen en eski spor dalı atletizmdir. == Etimoloji == "Spor" kelimesi Türkçeye, Fransızcada da aynı anlamı taşıyan sport kelimesinden geçmiştir. Kelimenin kökeni Eski Fransızcada "eğlence, fiziksel ve zihinsel zevk" anlamına gelen desport kelimesine dayanır. == Kaynakça == Kategori:Fransızcadan Türkçeye geçen sözcükler Kategori:Ana madde konuları
67
küçükresim|right|Çivi yazısı, bilinen ilk yazı biçimlerinden biridir. Dilin yazıya geçirilmesinde önemli olan bu yazı biçimlerinin tarihinden binlerce yıl öncesinde bile dillerin konuşulduğu kabul edilmektedir. Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, kendisine özgü kuralları olan ve ancak bu kurallar içerisinde gelişen canlı bir varlık, temeli tarihin bilinmeyen dönemlerinde atılmış bir gizli anlaşmalar düzeni, seslerden örülmüş toplumsal bir kurumdur.Prof. Dr. Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basım, İstanbul, 2008, s. 3 Dil, birbirleriyle yakın ilişkili iki farklı tanımın kullanımını belirtir. Tekil anlamda dil, genel bir olgudur ve mesela Almanca veya Çince gibi somut bir dili ifade eder. Burada dil genel anlamda bir olgu olarak ele alınmaktadır. Dil, iki farklı görüş açısı altında tanımlanabilir: # İnsanlar arasındaki anlaşmayı sağlayan bir araç olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda dil, sözcüklerden oluşan, yani vücut dili gibi sözlü olmayan iletişim biçimlerinin yanı sıra insanların en etkili iletişim şekli olan sözlü iletişimi tanımlar. Dil, ses dalgaları aracılığıyla akustik olarak ve sözcükler aracılığıyla veya işaret dilinde olduğu gibi işaretler aracılığıyla görsel olarak aktarılır (“İşaret dili” ile karşılaştırınız). Ayrıca dokunma vasıtasıyla dokunsal işaretlerle veya normlar aracılığıyla aktarılır. Birbirlerini görmeyen ve duymayan insanlar arasında yazı ile bir iletişim mümkündür (“Yazı dili” ile kıyaslayınız. Konuşma dilinin ve yazı dilinin tanımları). Dil, anlambilimsel bilgiler içeren bir söz varlığına sahiptir ve dilin, sözcüklerin birbirleriyle ilişki kurmasını sağlayan bir dil bilgisi yapısı vardır. Bir dilin en küçük parçası sözcük, jest veya seslenmedir. Konuşmacıda olan hemen hemen aynı bilginin dinleyicide de olduğuna güvenilirse etkili bir iletişim sağlanmış olur. Bu bakımdan sözcükler bilinçli olarak seçilmiş sembollerdir ve aynı şekilde istence bağlı düşüncelerdir. Örnek olarak Edward Sapir’in dil tanımı şu şekildedir (1921): “Dil; duyguların, düşüncelerin ve isteklerin serbestçe oluşturulmuş semboller sistemi aracılığıyla aktarılması için ayrıcalıklı olarak insanlara özgü, içgüdüsel olmayan bir yöntemdir. ” # Mutlak anlamda dil, düşüncenin ve dünya görüşünün iletişim aracı olarak tanımlanır. İlk olarak Wilhelm von Humboldt’un yaptığı gibi bu tanım, dilin insanların bütün karmaşık etkinlikleri ve düşünce süreçleri için vazgeçilmez olduğu gerçeğinden yola çıkmaktadır. Dil insanlar arasındaki anlaşmayı sağlayan tamamlayıcı bir araç değildir, aksine dünyadaki nesnelerin ve olguların algıları da dilsel olarak oluşturulur. Nesneler ve durumlar dünyanın dilsel olarak kavranışı sayesinde anlamsal bağlamlara dönüşürler. Bu anlamsal bağlamlar olmadan insanlar için dünyada bir yol bulma olanağı mümkün olmazdı. O hâlde insan ilk olarak anlamsal sayılan bir dünyada hayvan gibi yaşamamıştır. İnsanlar bu dünya üzerinde başlangıçta bütünleyici olarak ve zaman zaman dil aracılığıyla anlaşmıştır, hatta dil ile iç içe yaşamıştır. Bu, nesnelerin her zaman dilsel bir bağlamda bulunduğu insanın var olmasını ifade eder. Bu yaklaşım da dilin olgusu karşısında bir iletişim aracı olarak bulunur. (Martin Heidegger, Ernst Cassirer, Hans-Georg Gadamer). Ayrıca dilin gösterge bilimiyle (işaret bilimi) bağlantılı olan tanımı da önemlidir. Bu gelenekten sonra Ferdinand de Saussure, dili bir göstergeler sistemi olarak tasarlamıştır ve bu dil göstergesini telaffuzun (signifiant = gösteren) ve fikrin (signifié = gösterilen) zorunlu ilişkisi olarak hatta zihinsel bir şeyler olarak ifade etmiştir. Dil, kuşaklar arasında ve güncel durumda insanlığın kullandığı bağdır. Bu bağ kültürün taşıyıcısıdır. Bundan dolayıdır ki, dil ve kültür birbirini sürekli etkileyen iki olgudur. Bu iki olgudan herhangi birinde olan değişiklik diğerini de etkiler. Bu da doğal bir süreklilik ve tabii olma durumunu doğurur. Dil, toplumda var olan bir gerçekliktir. Onun için toplum örnekleminde bulunan unsurların benimsemesi olmadan bir dile dışarıdan etki etmek zordur. == Genel anlamıyla dil == === Dilin tanımı === Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir araçtır; dil kendi kanunları içerisinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlıktır. Dil bir ulusu birleştiren, koruyan ve o milletin ortak malı olan sosyal bir müessesedir. Dil yüzyıllar boyu gelişerek meydana gelmiş bir sosyal kurumdur. Dil seslerden örülmüş bir ağ niteliğindedir. Dil, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir sistemdir. Dil diğer insanlarla bütün ilişkilerimizde bize aracılık eder ve sosyal bağlarımızı düzenleyen bir araç olarak hayatımızın her safhasında bizlerin yanında bulunur. Evde, okulda, sokakta, çarşıda, iş yerinde ve her yerde dil ile iç içe yaşarız. Dil doğuştan bilinemez. İnsan ilk aylarda ağlamalar, taklitler, birtakım hareketlerle anlaşma sağlamaya çalışır. Çocuk, içinde yaşadığı topluluğun ana dilini uzun bir sürede öğrenir. Daha sonra kulağına gelen seslerin belli kavramlara, hareketlere, varlıklara karşılık olduğunu anlamaya başlayarak dil öğrenimine adım atar. Dil her zaman insan benliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. İnsan zekâsının ve insanda sınırsız olan duygu ve düşünce yeteneğinin sonuçları insanın kendi benliğinin dışına ancak dil ile aktarılabilir. Bu bakımdan dil ile düşünce iç içedir. İnsan dil ile düşünür ve yaşar. Dilin gelişmesi düşünceye, düşüncenin gelişmesi de dile bağlıdır. Çeşitli medeniyetlerin meydana gelmesini sağlayan düşünce, gelişmesini dile borçludur. === Dilin bilimsel tanımı === Dilin bilimsel tanımı, 19. yüzyılda Ferdinand de Saussure gibi dil bilimcilerin çalışmalarıyla çağdaş genel dil biliminin kurulmasından sonra yapılabilmiştir. Dil temelde, bir kavram ile o sesin zihindeki karşılığının birbirine bağlanmasından doğar. Bu bağlanma, doğal ve zorunlu değildir. Mesela; "köpek" kavramı için İngilizler “dog” sesini kullanırken, Almanlar “Hund” sesini, Fransızlar “chien” sesini kullanırlar. Bununla birlikte, kavram-ses imgesi bağının aynı toplumun bireyleri için zorunlu olması gerekmektedir; yoksa toplumsal anlaşma sağlanamaz. İnsan dilini bütün hayvan dillerinden ayıran iki temel özellik bulunmaktadır. Öncelikle insan dili, hayvan dilleri gibi kalıtım yoluyla elde edilmez, aksine insan dili toplumsal çevre içinde öğrenim yoluyla elde edilir. Kuşaktan kuşağa farklı koşullar içinde gerçekleşen bu öğrenim sürecinde dilin de değişikliğe uğraması mümkündür. İnsan dilinin çeşitliliğine karşın hayvan dillerinin değişmezliği, bu iki dil edinimi arasındaki farkın bir sonucudur. İkinci olarak, insan dilinin öğeleri olan göstergelerin son derece küçük parçalara ayrılabilmesi mümkündür. Bu küçük parçaların değişik biçimlerde birleştirilmesiyle yeni dil öğeleri, yeni anlamlar, yeni sözcükler meydana gelir. Hayvan dillerinde böyle bir bölünme ve eklemlenme özelliği söz konusu değildir. Kısaca söylemek gerekirse, dil toplumsal yaşamın hem ifadesi, hem de varlık koşulu durumundadır; hem sonuçtur, hem de nedendir. === Dilin doğuşu === Dilin nasıl oluştuğunu kesin olarak bilebilmenin bir yolu yoktur. İzleri yarım milyon yıl öncesine kadar dayanan insan yaşamına bakıldığında insanların bu işi nasıl geliştirdiklerine dair bir kanıt bulunamamıştır. Bu kanıt boşluğunda birçok kuram (teori) ortaya atılmıştır. 1) Yansıma Teorisi: İlk insanlar, çevrelerindeki sesleri taklit ederek ilkel dilleri oluşturmuşlardır. Modern bütün dillerde doğal ses yansımalarına karşılık gelen sözcükler bulunmaktadır. Bu da yansıma teorisini desteklemektedir. Türkçede Vızıltı, mırıltı, fısıltı, gürültü, çatırtı, patırtı, havlama, horlama, hıçkırma, haykırma gibi sözcükler yansıma sözcüklerdir. Buna rağmen somut olmayan, ses olgusuna sahip olmayan sözcüklerin oluşumunu bu kuram (teori) ile açıklamak zordur. 2) Ünlemler Teorisi: İlk insanlar; korkularını, acılarını, sevinçlerini, ruh hâllerini dışa vuran sesler oluşturmuşlar ve böylece dil oluşmuştur. 3) Birlikte İş Teorisi: İlk insanlar, işleri birlikte yapmaya başlamışlar ve birlikte tempo oluşturmuşlardır. küçükresim|Right|350px|Konuşulan resmî diller === Dilin özellikleri === 1) Dolayımsallık: Dil hem bir malzeme, hem de bir araçtır. İhtiyaç, duygu, düşünce v.s. bildirirken kullandığımız dil; kelime hazinesi, söz dizimi gibi ögelerle kendi malzemesini sunar. 2) Toplumsallık: Dillerin varoluşu toplumlarla mümkündür. Diğer bir deyişle dil, toplumsallığın, birlikte yaşayışın bir sonucudur. 3) Bireysellik: Dilleri geliştiren, zenginleştiren, bu dili konuşan "insan" faktörüdür ve dili kullanma "tarzları" bireylerde farklılık gösterebilir. 4) Göstergesellik: Ses boyutu ve içerik boyutu olarak ikiye ayrılabilir. Ses boyutu gösteren, içerik boyutuysa gösterilendir. 5) İletişimsellik: Diller, iletişim ihtiyacını gidermek için önemlidir. 6) Ereksellik: Diller, çeşitli ihtiyaçların bildirilmesi için önemlidir. 7) Süreçsellik: Diller süreç içerisinde zenginleşebilir veya yok olabilir. Dilin canlılığı, bu süreçle doğrudan ilgilidir. 8) Birikimlilik: Diller birikimlidir. Yüzyıllar öncesinde kullanılan söz dizimleri, kurallar üzerine yenileri eklenerek zenginleşir. === Dilin belirleyici özellikleri === Bir dildeki konuşma dili ve yazı dili o dil sisteminin çeşitlenişleridir. Her şeyden önce konuşma dilimiz, yazı dilinin morfolojik ve sözdizimsel kurallarına dayanır. Bu durumların çoğunluğunda kuralların bazılarının dil bilgisi ve sözdizimsel açıdan yerine getirilmesi göze çarpmaktadır. Özne, yüklem ve nesne gibi belirli standartlaşmış sözcük sıralamalarına uyulur. Ama konuşma dili başka koşullar altında meydana geldiği için bir dizi kendine özgü özellik durumları söz konusu olmaktadır. Bu özellik durumları doğal dil edinimi ile öğrenilir ve konuşma süreci esnasında bilinçli olarak algılanamaz. Bu özellikler, özellikle dilsel durumun algılanmasına bağlıdır. Sesbilimsel anlama, nüanslamanın ve duyguların ifadesinin kendilerine özgü olabilirliklerini sunmaktadır. Konuşma dili, kalıcılığı olmayan bir araçtır. Bundan dolayı konuşmacı tarafında kısıtlı bir öngörü kapasitesi ve devam eden iletişimdeki katkıyı sağlamlaştırma zorunluluğu doğmaktadır. Bu durum ara vermeksizin konuşma hakkı kaybedilmeden gerçekleştirilir. Ayrıca anlama ve anlaşılır olma konusunda başka talepler olacaktır. Bu talepler zaman baskısı olmaksızın kaleme alınmış ve keyfi olarak sık sık okunabilen yazılı metinler olabilir. Kendiliğinden oluşan bir dil karşılıklı iletişime dayalıdır. Dinleyici, konuşmacının katkılarının gerçekleşmesine geri bildirimler aracılığıyla sanki konuşmacının kendisiymiş gibi katılır, mesela bu geri bildirimler “hımm” gibi ünlemler veya mimikler olabilir. Konuşmacının yaşı, sosyal statüsü, cinsiyeti, lehçe bölgesi, tutumu ve davranışı gibi durumlarda iletişim için “Konuşma durumu” büyük oranda etkilidir. Buradaki “konuşma durumu” hangi bağlamda kim ile konuşulduğunu ifade eder. Birçok sözlü açıklama, sözlü olmayan eylemler ve ortak tecrübeler üzerine uyarılar aracılığıyla arttırılabilir. ==== “Algısal çerçeve” ve düzeltim olgusu ==== Konuşmacı sadece kısıtlı bir öngörü kapasitesine sahiptir. Zamansal çerçeve yaklaşık olarak 3 saniye içerisinde harekete geçebilir. Sinir sistemi ve beyin araştırmacısı ve biçim ruhbilimcisi Ernst Pöppel bu noktada bir “algısal çerçeve”den söz etmektedir. Bu “algısal çerçeve” içerisinde dürtülerin bütünleşmesi meydana gelebilir. Konuşma esnasında yardımcı olan ve zamansal olarak ardı ardına gelen bilgiler eşzamanlı olarak algılanabilir. Bu zaman çerçevesinde nadiren bir cümle “nokta ve virgül” ile ayrılır. Bu durumdan, az da olsa güzel konuşma sanatı olan retorik bakımından eğitimli ve büyük bir ifade repertuvarına sahip bazı insanları ayrı tutmak gerekir. Genellikle konuşmacının görüşlerinin başlangıcında kesin bir sözdizimsel yapı mevcut değildir. Bu yüzden çoğunlukla, önceden başlatılan dillerin yarıda bırakılması için bir zorunluluk ortaya çıkar. Düşünceler yeniden bir başlangıç için yeniden yapılandırılır veya var olan yapılar “konuşma sırasında düşüncelerin kademe kademe üretilmesi”nin (Heinrich von Kleist) doğruluğu konuşulabilsin diye bir başka yapıya dönüştürülür. Sözlü bir ifade yazı dilinin aksine düzeltmeler aracılıyla bile geri alınamayabilir ama dil üretiminin yolu yeniden izlenebilir. Sık sık artık bilgiler söz konusu olduğundan düzeltmeler de önemli bir amacı yerine getirir. Bu amaçlar, anlamlılık oluşturma, açıklama ve niteliklerin belirtilmesi, içeriksel olarak zayıflama veya uzak kalmadır. Kendiliğinden düzeltme, yani onarım anlayış güvencesine ve nadiren de görünüm güvencesine hizmet eder. Düzenlilikler, “Zifonun/Hoffmann/Strecker“ (1997:443ff.) gibi araştırmacılarda tasvir edilir. İletişim arkadaşınız tarafından bir dinleyici sinyali aracılığıyla, şüpheli bir bakış veya baş sallama gibi sözlü olmayan etkenlerle ve basit şekilde bâzı sinyallerin gerçekleşmemesiyle düzensizlikler ortaya çıkabilir. Telefon etmede bilinen bir olay dinleyicinin sinyallerinin “hımm”, “evet” gibi sözcüklerle ahize sinyallerinin bastırılmasıdır. Bu, kısa bir süre meydana gelir. ====Dilin iletişimsel unsuru olarak sınıflandırma işaretleri==== Linguistik’te, “iletişimsel – edimsel dönüm noktası” edimsel ve sosyolinguistik teorilerinin etkisi altında ortaya çıktığında 70’li yılların başlarında konuşma dilinin yazı dili karşısındaki özellikleri eski haline getirildi. Psikolog ve filozof Paul Watzlawick’ın ekibinin iletişim teorisi de bu konuda büyük bir rol oynamaktadır. Bu teoriye göre her iletişim, içerik yönünün ve ilişki yönünün bir birimini ifade eder. Bir anlayış zamanla dil bilimine de kapılarını kapatmamalı. Konuşma metinleri yazılmadan önce sıkıntı verici olarak bilinen ve düzenli olarak yok edildikten sonra iletişimsel unsur olarak ifade edilen özel sınıflandırma işaretleri mevcuttu. Sesleri temsil eden “ah”, “oh”, “yani”, ve “değil mi?” gibi leksikal (kelimesel) dinleyici ve konuşmacı işaretleri sözlü iletişimde bir ifadenin daha küçük birimlere bölünmesini mümkün olmasını sağlar. Ayrıca bu işaretler, konuşmacı ve dinleyici arasındaki ilişkiyi konuşmanın kabulü bakımından ve konuşma hakkının güvenliğinin düzenlenmesini belirler. Bu leksikal sınıflandırma işaretlerinin ve içeriksel konuyla ilgili sınıflandırmanın yanı sıra özellikle prosodisch (bürünsel) unsurlar vardır. Bunlar; ses alçalması ve ses yükselmesi, dolu veya boş molalardır. Bu molalar, konuşmacının katkılarının içsel sınıflandırılmasının daha küçük iletişimsel birimler oluşturmasına yol açar. Birçok psikoterapik eğilimler “mecazi konuşmaları” eleştirmektedir. Konuşma başlangıçlarında kullanılan “şunu demek istiyorum…”, “düşünüyorum ki…” gibi süslü püslü ama boş olan sözlerin neyi ilgilendirdiğini eleştiri noktası olarak görmektedir. Çoğunlukla böyle boş sözlerin içerikle ilgili imalı bir kullanımının söz konusu olmadığı burada belirtilmelidir. Ancak konuşma hakkının savunulması çabası devam etmeli. Aynı zamanda bilginin aktarımı sırasında konuşma hakkı güvenceye alınabilsin diye ifadenin gereksiz kısmı başta bulunmalı. Daha uzun bir dikkat gerektiren hikâye, öykü gibi türlerde “fıkra belirtileri” diye adlandırılan şu giriş cümleleri kullanılır: “Dün bana ne olduğunu biliyor musun?”, “Olanları duydun mu?” v.s. Burada konuşmacı, dinleyicisinin eğilimini hesaba kattığını ve sözü dinleyicisine bırakmak için geniş bir zaman verdiğini gösteriyor. Bazen yanlış bir işaret ile rahatsız edici bir iletişimin temeli oluşur. Arkadaş çevresinde cümlesine “Dikkat et…” şeklinde başlayan bir kişi, başkaları tarafından yanlış anlaşılabilir. “Dikkatli olunuz!” boş sözü belki bir tehdit veya belki de bir nasihat olarak hissedilebilir. == Dillerin sınıflandırılması == === Doğal diller === küçükresim|left|Beyinde dil sürecinde devreye giren kısımlar İnsanlar tarafından konuşulan bir dil veya tarihi ve art zamanı bulunan bir dil olan işaret dili Linguistik çerçevesinde doğal dil olarak tanımlanır. Bilişimsel dil bilimi içerisinde “doğal bir dilin” karakteristik özelliği, dilsel bir konuşma sistemi yeterliliği ve dilsel ifadeleri benimsemek olarak tanımlanır. Bu ifadeler tam bir cümleden oluşmalıdır ve tek bir cümleden birçok anlam çıkarılmalıdır. Bunun yanı sıra “doğal dilleri anlama” ve “karşılıklı ses verme” arasında fark vardır. Her bir sözcüğün ve tonların anlaşılması sınırlıdır. Dilin ve dil kullanımının bütün yönleriyle ve tek tek somut diller ile uğraşan bilim dalı Linguistik veya dil bilimidir. Bunun yanı sıra, genel dil bilimi insana özgü dilleri bir sistem olarak araştırır, ayrıca dilin genel ilkelerini, kurallarını ve koşullarını araştırır. Uygulamalı dil bilimi, dilin somut kullanımı bağlamında ortaya çıkan konuları ele alır. Tarihî dil bilimi, dillerin tarihî gelişimini ve genetik akrabalıklarını araştırır, bunu genel anlamda dil değişimi gibi tek tek dillerin öğelerinin tarihini göz önünde bulundurarak yapar. Karşılaştırmalı dil bilimi, diller arasındaki farklılıkları ve ortak özellikleri araştırarak elde eder ve bunları belirli kriterlere göre sınıflandırır. Ayrıca dil önermelerini yani bütün dillerde veya birçok dilde ortak olan özellikleri araştırarak ortaya çıkarmaya çalışır. Doğal diller, özellikle yapısal ve sözcükle ilgili anlaşılmazlıklar ve belirsizlikler bakımından doğal olmayan dillerden farklıdır. Bu doğal olmayan dillere programlama dilleri örnek gösterilebilir. Böyle bir tanımlamaya göre Esperanto gibi yapay diller doğal olmayan dil olarak sınıflandırılır, çünkü bunun gibi dillerin bağımsız tarihi bir gelişimi söz konusu değildir. Doğal diller de yapay diller de jest, mimik ve iletişimdeki ton değişimleri için ses melodisi gibi aksan ve şiveleri kullanır. Dil biliminin içinde, dilin özel yönleriyle uğraşan çok sayıda büyük ve küçük alanlar vardır. Bunlar; dil ve düşünce, dil ve gerçeklik veya dil ve kültür arasındaki ilişki ile sözlü ve yazılı dillerdir. İnsanlığın ana dili üzerine varsayımlar özellikle kurgusaldır, söylentiye dayanır; bu paleo dil bilimi alanın araştırma konusudur. Dilin kullanımı, kural değeri taşıyan bakış açıları altında sözlüklerde (imla kılavuzlarında, yazı biçimi sözlüklerinde) ve dil bilgisi kullanımlarında tanımlanır. Belirli dil bilimsel alanların yanı sıra, dilin etkisini, yaratıcı gelişimini ve anlamını yoğun olarak özellikle açıklayan bilimsel alanlar vardır. Bu alanlara; söz sanatlarını inceleme bilgisi (retorik), edebiyat bilimi, hem felsefenin hem de dil bilimininin alt alanı olarak dil felsefesi ve budunbilim dâhildir. === Biçimsel diller === Doğal dillerin aksine şeklî diller mantık ve kitle öğreniminin araçlarıyla tanımlanabilir (temel ifadelerin sayılabilir çokluğu, düzyazı kuralları, biçim olarak güzel ifadeler). Biçimsel mantığın tanımlama ilkeleri de doğal dilleri kullanır; bu alandaki öncü çalışmaları Amerikan Mantıkçı Richard Montague yapmıştır. Tamamıyla bir yeniden oluşturma elbette mümkün değildir. Çünkü mantık da doğal dillerden türemiştir. Sonuç olarak doğal dillerdeki her şeyi kararlaştırmak zorundayız (Ludwig Wittgenstein). === Tek tek diller === Dil, özel anlamda Almanca, Japonca veya Svahili dili (asıl adıyla Kiswahili, Doğu Afrika'da kullanılan bir dildir) gibi belirli tek tek dilleri belirtir. İnsanlığın sözlü dilleri, dil aileleri içerisindeki genetik akrabalıklarına göre sınıflandırılır; bu sınıflandırma dil kodlamaları aracılığıyla her ayrı dile göre uluslararası alanda ISO 639”a göre yapılır (ISO=Uluslararası Standart Organizasyonu 639 standartlarına göre). 2005 yılında yayımlanan “National Geographic” dergisine göre Dünya genelinde 6912 dil aktif olarak kullanılmaktadır. Fakat günümüzde var olan aşağı yukarı 6500 dilin neredeyse yarısından fazlası yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır, çünkü bu diller artık ya hiç konuşulmuyor ya da artık yeni nesillere aktarılmıyorlar. Bu durum muhtemelen, günümüzde halen var olan dillerin büyük bir kısmının önümüzdeki 100 yıl içerisinde yok olmasına neden olacaktır. Toplum, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan dillerle ilgilenmeyi ve insanlığın mirası kabul edilen bazı dilleri belgelendirmeyi destekliyor. Ayrıca bu dillerin, üzerinde çalışılan özellikleri aracılığıyla sınıflandırılmasını da destekliyor. Dil yaşayan bir canlıdır. Dil doğar, zaman içerisinde değişir ve tekrar yok olur gider, ama bu yok oluş biyolojik anlamda değildir, aksine gelecek kuşaklara aktarılma anlamında bir yok oluştur; burada canlı olma, işlevlerin çeşitliliği için mevcuttur. Günlük yaşamda artık kullanılmayan yani ölü diller olarak kabul edilen diller kendi yerlerini alan dillerde izlerini bırakırlar; mesela Latin dillerinde (İtalyanca, Fransızca, Rumence v.s.) ve diğer başka dillerde de çoğunlukla dilsel ifadelerin alınması yoluyla Latincenin izleri görülür. Diller, kökenlerine göre etnik diller ve yapay diller diye sınıflandırılırlar. Bir etnik dil veya halk dili, mesela bir kök dil Peru ve Bolivya arasındaki Titikaka (Titicaca) gölü kıyısındaki “Aymara” olabilir. Mesela bir yapay dil ise Martin Luther tarafından yapılan İncil tercümesi zamanındaki Almancadır, çünkü ondan önce çok sayıda, tamamen farklı Almanca kök diller vardı ve bu kök diller de kelime hazinesinde birçok farklılıklar gösteriyordu. En çok tanınan, kendine özgü ve çok yaygın bir yapay dil örneği Esperantodur ama Esperanto Dünya dili olarak kabul edilmeye henüz çok uzaktır. (Orijinal adı “Lingvo Internacia” olan “Esperanto”, kendini “Dr. Esperanto” olarak tanıtan Polonyalı göz doktoru “Ludwik Lejzer Zamenhof” tarafından, farklı dilleri konuşan kişiler arasındaki iletişim zorluklarının, öğrenilmesi kolay bir ortak dil ile aşılabileceği düşüncesiyle 1887 yılında üretilen bir yapay dildir.) === Konuşulan diller === Konuşulan diller, var olan bir dilin sözlü ifadelerinin bütünüdür. Konuşulan dillerin yazılı dillerden farklı olarak görsel ve el ile oluşturulmuş işaret dili ve konuşma dışı iletişim (Parasprache) gösterilebilir. Konuşulan diller insanlığın dilinin ilk ve temel biçimidir. Kimi kültürlerde yazı dili geçmişte yoktu ve hâlâ da yok. Konuşulan diller kendiliğinden ve özgür biçimde ifade edilen konuşmalardır. Bu konuşmalar düzenlenmemiş ve gözlemlenmemiş iletişim durumlarıdır ve bu konuşmalar iki veya daha fazla konuşmacı arasında gerçekleştirilir. Bu durum yazılı olarak önceden ifade edilen konuşmalarda hariç tutulur. Konuşulan dillerin özel oluşum durumları, kısıtlı normalleştirmesinin yanı sıra konuşmanın duruma bağlılığına, etkileşimliliğine ve az da olsa işleme zamanına aittir. Konuşulan dillerin özelliklerine elips oluşturma da dâhildir. Bu sözdizimsel olarak tamamlanmamış cümleler anlamına gelmektedir. Ayrıca ünlemlerin kullanımını ve dinleyici ve konuşmacı işareti gibi sınıflandırma işareti olarak adlandırılan farklı düzeltilmiş olguları da ifade eder. === Yapay dil === Diğer birçok dilin aksine yapay diller kaynağı belli olan dillerdir. Yapay diller, o dili oluşturan kişi ya da komisyonun adı bilinir olan dillerdir. Yapay dillerin dil bilgisi yapıları tarihin akışı içerisinde insanların günlük kabulleri ya da yönelimleriyle belirlenmiş ve tamamen insan eliyle yapılandırılmış olan dillerdir. Örnekler: Esperanto, Elfçe, Kiril Türkçesi, İdo dili, Kotava, Toki Pona,Torozek,Futsch,Apotamkin. === Halk dili === Halk dili bir halkın her yerde konuştuğu dile verilen isimdir. Halk dili, eski bir dil biçimi veya dinde, bilimde veya sahnede kullanılan bir yabancı dildir. Bu durum birçok kültür çevresinde eskiden de böyleydi, bugün de böyledir. ==== Halk dili terminolojisine dair ==== Halk dili kısmen ülke diline ve ana dile anlamca yakın kullanılır. Halk dili kavramı öncelikle şu şekilde ortaya çıkmıştır: Yöresel dil yabancı bir dile karşı oluşur veya halk dili “daha düşük bir dil seviyesi” bağlamında yüksek dil seviyesinden ayrılış olarak görülür. Halk dili özellikle dinin ve bilimin dili olarak görülür. ==== Halk dillerinin rolü ==== Orta ve Batı Avrupa’da ayrı ayrı halk dilleri yüzyıllar boyunca dini ayinlerin ve edebiyatın dili olan Latince karşısında ortaya çıkmıştır. “Şarlman” (Karl der Große) zamanında Almanca, inançların arabuluculuğu için halk dili olarak büyük anlam kazandı. Ayrıca Martin Luther’in İncil tercümesi de bu amaca hizmet etmişti, çünkü bu İncil tercümesi de konuşma dilinden basit bir aktarım değildi. “Halk dillerine yönelmede”, Yeni Çağ’ın başlarında bütün Avrupa’da gözlemlenen bir eğilim söz konusudur. ==== Halk dilinin diğer safhaları ==== Helenizm çağında Yunan dili Koini’nin yanı sıra başka birçok halk dili ortaya çıkmıştır. (Koini, Helenistik Dönemde Attik Diyalekt'ten sonra gelişmiştir. Koini ayrıca Yunanistan dışındaki bölgelerde de kullanılmıştır, bu yüzden de yalnızca Yunanların değil, Yunan olmayanların da kullandıkları bir halk lehçesidir. Aynı zamanda Koini, Romalıların Yunanlarla anlaşmak için kullandığı lehçedir.) Hindistan’da halk dilleri kutsal Sanskritçeden oldukça uzaklaşmıştır. Arapça yazı dili yalnızca camilerde, yazışmada ve uluslararası alanlarda kullanılır. Arap yazışma dili, Arap halk dillerinin farklı türlerinden belirgin bir biçimde ayrılmaktadır. Eski Doğu’ya ait Hıristiyanlar günümüzde hâlâ dini ayinler için İsa tarafından konuşulan Süryanice (Aramice ya da Aramca) dilini kullanmaktadırlar. Avrupa’nın kültür ve yazışma dilleri, sömürgecilik sonrası Afrika’da, yöresel halk dillerinin yanı sıra ve hatta bu halk dillerinin üzerinde resmî dil olarak büyük ölçüde kullanılmaktadır. İngilizce, Fransızca, Portekizce gibi. === Yazı dili === Yazı dili, resmî olarak tespit edilmemiş bir işaretler sistemini belirtir. Ancak yazı dili özel kurallara uyar ve yazı dilinin bir yazı sistemi mevcuttur. Yazı dili metinlerde kendini gösterir. Yazı dilinde en başta daima sözcük, düşünce ve kesinlikle ulaşılabilir bir fikir yer alır. Oysa yazı dilinde fiziksel durumda; yazı araştırmalarının belgeleri, evrakları v.s. hizmete sunulur. Halk diline özgü yazı kültüründe 13. yüzyıldan bu yana şehir kültürünün gelişmesiyle belirgin bir canlanma yaşanmıştır. Bu canlanma yalnızca soylular ve din adamlarına değil, aynı zamanda da diğer toplumsal sınıfların da yazı diline geçişlerini mümkün kılmaya yardımcı olmuştur. 14. ve 15. yüzyıllarda kavramsal olarak sözlü konuşmanın işaretleri giderek ortadan kaybolmuştur. Sözlü dil, kavramsal yazı dilinin ortaya çıkmasıyla ortadan kaybolmuştur. Günümüzde yazı yazanların yazı biçiminde yeniden düzenlenmesinin zamanı için hangi kültürel, sosyolojik ve geçici koşullara bağlı arka plana sahip olduğu çoğunlukla pek önemsenmemektedir. Arka plan bilgisi yazarın niyetini anlayabilmek için çok büyük bir öneme sahiptir. Ayrıca imlâ tarzı, yazma aracı gibi “yazının göstergeleri” az dikkat çeker. Daktilo ve bilgisayar gibi aletler konuşma dilinin kayıt altına alınmasını önemli ölçüde kolaylaştırmıştır. Çünkü bunlarla konuşma dili, sözlü ve yazılı olarak kayıt altına alınabilmektedir. === Konuşma dili === Günlük dil veya genel dil olarak da adlandırılan konuşma dili günlük toplumsal ilişkilerde kullanılan standart dil değildir. Konuşma dili bir lehçe olabilir veya konuşma dili standart dil olan yüksek dil ile lehçe arasındaki bir ara durum olarak kabul edilebilir. Özellikle de konuşmacının eğitim durumu, sosyal çevresi gibi sosyolojik ve dini gerçeklikler konuşma dilini etkilemektedir. Konuşma dilsel ifade biçimleri bazen eşanlamlı (sinonim) olarak “halk dilsel” olarak da tanımlanmaktadır. Buradaki halk dilsel ifadesi genel anlamda halk dilini karşılamaktadır. ==== Konuşma dilinin arka planı ==== Türkiye çerçevesinden bakıldığında konuşma dili olarak işlev gören standart bir yüksek dil bulunmamaktadır. Türkiye göz önüne alındığında yazı diline en yakın konuşma İstanbul Türkçesi olduğu için en duru konuşma dili olarak İstanbul Türkçesi kabul edilmektedir. Dilin bölgesel egemenlik ilişkisinin uzun süredir devam eden tarihi çeşitliliği konuşma dilsel tutumlarda güçlü biçimde izlerini bırakmıştır. Standartlaşamamış olan konuşma dili de bâzı tekdüzeliklere mağlup olmaktadır. Bu tekdüzelikler konuşanının diğer konuşanların konumunu belirlemesinde ve onlara uyum sağlamasında ortaya çıkmaktadır. ==== Konuşma dili üzerine genel bilgiler ==== Konuşma dili yüksek dil olarak tanımlanabilen İstanbul Türkçesinden, kamusal konuşmadan, tiyatro oyunundan, şiirden farklıdır. Fakat aynı zamanda da popüler olarak görülen yüksek konuşma dilinin bir ara katmanıdır. Bu popüler yüksek konuşma diline günümüzdeki deneme yazıları, gazete makaleleri, radyo ve televizyon dilleri veya televizyon Türkçesi örnek olarak gösterilebilir. Konuşmacının kendisi bunu normalde konuşma dili olarak adlandırmaz. Örnek olarak eğer uzman olmayan kişiler teknik dil, tıp dili gibi özel ifadeler ile uzmanlık dillerini doğru kullanamazlarsa bu durum geçerli olmaktadır. Konuşma dili ile uzmanlık dilleri arasındaki tutarsızlıklar tekdüze değildirler. Bunlar daha çok duruma ve bağlama göre değişkenlik gösterir. Belirli meslek guruplarına ait kişilerle uzman olmayan kişiler arasındaki farklı değerler yüzünden kesin ve net olarak tanımlanmış farklılıklar bulunmaktadır. Mesela eğer uzman kişi kesin bir teşhis koymuşsa tıbbî bir bulgu bu uzman bir kişi için “negatif”tir. Hasta kişi bunu duyar ve konuşma dilindeki “negatif” ifadesinden, tespit edilen hastalıktan korkar. ==== Detaylar ==== Dilin gelişmesi için geçerli olan dilsel biçim çoğunlukla çıkış maddesidir. Almanya’da Martin Luther’in İncil tercümesi, Birleşik Krallıkta kraliyet ailesinin konuştuğu İngilizce, Fransa’da Paris’te konuşulan konuşma dili, Rusya’da ulusal şair Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’in bir eseri ve Türkiye için İstanbul’da konuşulan İstanbul Türkçesi dilin gelişmesine katkı sağlayabilecek örnekler olarak kabul edilebilmektedirler. ==== Yüksek dil ve konuşma dili ==== Bir yüksek dilin eğitim, gelişme ve bakım süreci yaşayan konuşma dilinin sürekli bir gözlemine dayanmaktadır. Bu gözlem kültürel kurumlar sayesinde günümüzde birçok ülkede bulunmaktadır. Bu kurumlar bu görevi kendileri üstlenmişlerdir veya devlet tarafından görevlendirilmişlerdir. Ulusal tarihe göre modern ülkelerde yazı dili ve konuşma dili çok farklı biçimde gelişmişlerdir. Buna göre konuşma dilinin öneminin değerlendirilmesi de farklılık göstermektedir ve yüksek dilin tasarlanması için var olan ilgili kurumların etkisi de aynı durumdadır. ==== Konuşma dili ve günümüzdeki dil değişimi ==== Yüksek orandaki değişim hareketliliği, yabancıların diğer ülkelere seyahatleri, kitle iletişimi, elektronik bilgi işlem ve bunlar gibi diğer etmenler günümüzde günlük dilin gelişimini hızlandırmaktadır. Diğer taraftan da televizyonun yerleşik etkileri ve esnek olan lehçe sınırlarının etkileri günlük dilin gelişimini yavaşlatmaktadır. Bir dilin şeklî tanımlamaları nasıl olsa konuşma diline dayanmaktadır. ==== Konuşma dilinin etkileri ==== Özellikle gençlerin dili ve diğer sosyal çevre dilleri yeni neslin konuşma dilini her zaman etkilemektedir. Asıl önemli olan askeri dil, hapishane dili, öğrenci dili, dağcı dili, avcı dili, uzmanlık alanı dili, bölgesel dil, konuşma dili, lehçe ve şiveler gibi özel guruplarda sınırlandırılmış olmasıdır. Günümüzdeki hareketlilik ve kitle iletişim araçları şivelerin ve lehçelerin sayısını sürekli olarak azaltmaktadır. Aynı zamanda konuşma dilsel unsurların bölgesel karakteri de ortadan kaybolmaktadır. ==== Yazı dili ve konuşma dili arasındaki ilişki ==== Yazı dili ile konuşma dili arasındaki farklı ilişkiler üç değişik durumda kendini gösterir ve bu üç farklı durumda da yazı dilinin konuşma diline olan bağımlılığı tartışılır. * Bağımlılık teorisine dayanan bu yaklaşım yazı dilini ikincil dil olarak yani konuşma diline bağlı olarak tanımlar. Bu noktada yazı dili yalnızca konuşma dilinin kayıtlarına hizmet eder. Yazı dili kendi ifade biçiminde daima hayalidir, çünkü yazı dili başka bir iletişim aracına hizmet eder. Asıl olarak yazı dili konuşma biçiminde bulunur. * Özerk teoriye özgü olan bu yaklaşım, yazı dilini ikincil görev olmaktan kurtardığını ve konuşma diliyle eşit kabul ettiğini ifade eder. Bunun temsilcileri bu görüşü, konuşma ve yazı dilinde dilin iki farklı biçiminin söz konusu olduğunu belirterek savunurlar. Ayrıca yazı dili ile fikir çatışmalarıyla bireylerin anlama kabiliyetinin genişleyeceği görüşündedirler. Bununla beraber bu fikir çatışmasının konuşma dili üzerinde etkileri olabilir. * Sınırlandırılmış yaklaşım her iki durumu da hesaba katmaktadır ve hem her iki dil biçiminin de kısmi bağımsızlığını, hem de her ikisi arasında oluşan ilişkileri kabul etmektedir. “3-aşamalı-tez” olarak adlandırılan bu yaklaşım gitgide önem kazanmaktadır. Bu 3 aşama planlama, belli bir üslupla ifade etme ve üzerinde çalışıp düzeltmektir. Bu yaklaşım daima önem kazanmaktadır, çünkü yazı dilinin dilsel formüllerine göre sorunlar ancak düşünsel planlamalar tamamlandıktan sonra ele alınabilir. Aynı şekilde zihinsel fikir oluşumlarının tam bir cümle yapısında olup olmadığı veya en azından karmaşık bir sözcük yapısında olup olmadığı güncel olarak tartışılmaktadır, ya da yazı dilinin dil bilgisel formlara hizmet edip etmediği de güncel bir tartışmadır. === İşaret dili === Özellikle dilsiz ve ağır biçimde duyma kaybı olan kimselerin iletişimde kullandıkları kendine özgü, görsel olarak algılanan doğal dil sistemi, işaret dili olarak tanımlanmaktadır. İşaret dili sağır ve dilsizlerce “haptik” anlamı (hareket ve dokunma) el temasıyla algılayarak kullanılıyorsa, buna “taktil” işaret dili denir. İşaret dili, mimik ve ağzın görünüşüyle mesela sessiz konuşulan sözcüklerle ya da hecelerle bağlantılı olarak ve daha çok vücudun şekliyle oluşan bağlamda her şeyden önce ellerle oluşturulan toplam işaretlerden (el kol hareketleri) meydana gelir. ==== Tarihçesi ==== Amerikalı “Valeri Sutton” 15 yaşındayken 1966 yılında kişisel notları için bir sistem geliştirdi. Bu kişisel sistemi bale koreografilerini not etmek için geliştirmişti. “Valeri Sutton” Danimarka Kraliyet Balesi”nde alıştırma yapmak için 1970’te Danimarka’ya taşındı. Orada Bournville Okulu’nun unutulma tehlikesinde olan koreografilerini kaydetmek için kendi dans notlarından yararlanmıştır. Bu kişisel sistemin 1973”te yayımlanması ve bale öğrenenler için “DanceWriting” Kursu (Bale v.s. öğrenenler için koreografileri not alma kursu), bu not alma tekniğinin Kopenhag Üniversitesi bilim adamları tarafından okunan bir gazete makalesinde 1974 yılında tanınmasını sağlamıştır. İşaret diline yönelik “MovementWriting”in (Hareketlerin yazılması) daha ileri düzeyde çalışılması teşviki, Antropolog Dr. Rolf Kuschel’den ve Lars von der Lieth’ten gelmiştir. İlk olarak Kuschel, Güney Pasifik Okyanusu’ndaki bir adada yaşayan bâzı sağır ve dilsiz insanların anlaşmak için kullandıkları işaret sistemini filme almıştır. Bu kişilerin konuştukları dili çözümleyebilmek için yazılı bir notlandırmaya ihtiyaç duyulmuştur. Dr. Rolf Kuschel ve “Lars von der Lieth, Sutton’dan bu filmde gösterilen el hareketlerini not etmesini rica etmişlerdir. Bir işaret dilinin sağır ve dilsiz “bulucusunun” hareketleri yardımıyla elde ettiği bu transkripsiyon sağır ve dilsizlerin davranış dilinin modern zamanda ilk defa kayıt altına alınması olarak kabul edilebilir. Yazı sistemi başlangıçtaki “MovementWriting”ten ayrı olarak sürekli gelişmiştir ve işaretleri tanımlayan bir yazının gereksinimlerine uygun hale getirilmiştir. İşiten Danimarkalıların jestleri ve mimikleri de “SignWriting”in (İşaretlerin yazılması) simgeleri yardımıyla von der Lieth tarafından yürütülen araştırma grubunca kayıt altına alınmıştır. Valerie Sutton 1975 ile 1979 arası Boston Konsevartuarı’nın dans bölümünde çalışmıştır. Bu esnada “New England Sign Language” (Yeni İngiltere İşaret Dili) araştırma grubuyla bir araya geldiğinde kendi “SignWriting” sistemini daha da geliştirmiştir. Duymayan yetişkinler, “National Theater of the Deaf”in (Duymayanların Ulusal Tiyatrosu) oyuncuları ilk kez 1977’de işaretler dili yazısını öğrenmişlerdir. Valerie Sutton 1979”da “National Technical Institute for the Deaf”te (İşitme Engelliler için Ulusal Teknik Enstitüsü) görev almıştır. Bu enstitü işaret dili yazısını resimlerle anlatan “Amerikan İşaret Dili”ni yayımlamıştır. 1982’in sonbaharından itibaren “SignWriter” (işaret yazıları) çeyrek yıllık bir gazetede işaret dili yazıları isimli metinlerle yayımlanmıştır. Düzenli ve periyodik basımlardan faydalanarak hızlı ve kolay bir imlâ için gerekli olanlara yetişebilmek için işaret dili yazsısı basitleştirilmiştir. Bu projeden 1984 yılında vazgeçilmiştir, çünkü bütün işaretler el ile yazılmak zorunda olduğu için masraflar bu çabalardan daha fazla olmuştur. 1986’da “SignWriter”ın bilgisayar programı yazılmış ve yayımlanmıştır. 1980’li yıllardan beri işaret yazısına ilişkin çeşit çeşit kılavuzlar ve sözlükler mevcuttur, hatta el yazısı ve kabartma yazısı da geliştirilmiştir. İşaret yazısı 1985’ten beri gözlemlenen yazıların yerine yazılmıştır ve 1997’den bu yana İşaret yazısı resmî olarak yukarıdan aşağıya doğru bölümler halinde yazılmaktadır. ==== Uluslararası işaret dili “Gestuno” ==== Uluslararası İşaret Dili (“International Sign Language”) olarak da bilinen “Gestuno” 1951’de ilk defa “Dünya İşitme Engelliler Federasyonu”nun (“World Federation of the Deaf”) Dünya çapındaki kongresi çerçevesinde ele alınan yapay bir işaret dilidir. “Gestuno” ismi İtalyancadan gelmektedir. “Gestuno”, “işaretlerden birisi” anlamını taşımaktadır. 1973’te bir komisyon uluslararası bir yapay işaret dili üzerine çalışmalar yapmıştır ve bu yapay işaret dilini standartlaştırmaya çalışmıştır. Birçok ülkede işitme engelliler tarafından anlaşılan işaretler bu komisyonda bir araya getirilmiştir. Ayrıca bu komisyon yaklaşık 1500 işaretten oluşan bir kitap yayınlamıştır. Ancak Gestuno’nun gerçek bir dil gibi somut dil bilgisel kuralları yoktur. “Gestuno” sayesinde, farklı ülkelerden işitme engelliler bir araya geldiğinde ve kendilerine özgü işaret dilleriyle anlaşamadıklarında kullanılan uluslararası bir işaret dili gelişmiştir. “Gestuno” bugün hâlâ uluslararası işaret dili için bir referans olarak kullanılmaktadır. Birçok işitme engelli insan dört yılda bir düzenlenen duyma engellileri olimpiyatlarında ve “Dünya İşitme Engelliler Federasyonu” (World Federation of the Deaf) gibi birçok uluslararası konferanslarda uluslararası işaret dilini kullanmaktadır. ==== Sesli dile yönelik bağımsızlık ve tutum ==== İşaret dilleri bilimsel anlamda kendine özgü ve doğal diller olarak kabul görürler. İşaret dillerini aynı ülkedeki sesli dillerden temelde ayıran kendilerine özgü dil bilgisi yapıları vardır. Bu nedenle işaret dilleri sesli dile kelime kelime aktarılamaz. Sesli dile yönelik göze çarpar bir fark ise; sesli dil birbirini takip eden bilgileri zorunlu bir şekilde ardıl olarak işlerken, işaret dilleri her hareketle birkaç bilgiyi aynı anda iletebilir. Sık sık “inkorporasyon” (kabul etme) olarak adlandırılan bu kavram yeni araştırma birimlerinde bükümden sayılmaktadır ve işaret dilin önemli bir malzemesidir. İşaret dilleri ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Almanca dil alanından Almanca İşaret Dili (DGS) varken Avusturya’da Avusturya İşaret Dili (ÖGS) vardır. Farklı sesli dillerde olduğu gibi işaret dilleri de kendi aralarında benzerlik gösterir. Uluslararası işaret dili uluslararası organizasyonlarda yavaş yavaş yürürlüğe girmektedir. Oluşum aşamasındaki işaret dili nesnel açılara göre ülkelere özgü farklı el kol hareketlerinin kabul edilen anlaşma sayesinde gelişimini sürdürmektedir. İşaret dillerini yasal olarak güvence altına alma çabaları geçmişte de vardı ve hâlâ da devam etmektedir. İngilizce ve Māori (Maori, Yeni Zelanda yerlileri ve onların diline verilen isimdir) dilinin yanı sıra Yeni Zelanda işaret dili (NZSL) 2006’dan bu yana Yeni Zelanda’nın resmî dilidir. İsviçre’nin Kanton eyaleti, işaret dilini 27 Şubat 2005’ten beri anayasal olarak kabul etmektedir. Avusturya parlamentosu Federal Anayasa’da işaret dilini tanınmış azınlık dili olarak kabul etmiştir (Madde 8. fıkra 3). ==== Ağız hareketi ==== Ağız hareketleri işitme engellilerin ve ağır işitenlerin eğitimi alanlarında söz konusudur. Ağız hareketleri konuşma dilindeki sözcük üretiminde yüzün alt kısmının ve dudakların gerçekleştirdiği görsel olarak algılanabilen davranışlardır. İnsanların kelime üretimi sırasında konuşma araçlarının yanı sıra ağzın dış alanının ve dudakların da her sözcükte belirli bir biçimde görevi söz konusudur. Bu durum küçük kişisel farklılıklarla da olsa birçok insanda daha az veya daha çok benzerlik göstermektedir. Dudak hareketinin bu fark edilebilir örneği prensip olarak konuşma dilinde dudak okumayı mümkün kılmaktadır. Görsel olarak görülebilen ağız hareketi dilin en küçük birimi olan “fonem”e benzetilerek İngilizcede “viseme” olarak tanımlanmaktadır. Ağız hareketlerinin gerçekleştirilmesi ve durumu öncelikle işitme engellilerin ve ağır işitenlerin eğitimi alanlarında belirli bir dereceye kadar sistematik bir biçimde bilinçlidir. Bu durum anlaşılabilir şekilde canlandırılabilmektedir. Bu alanda dudak okumanın tipik ağız durumlarının ve ağız hareketinin sonuçlarının uygulamalı olarak gösterilmesiyle alıştırma yapılmakta ve dudak okuma eğitilmektedir. Ağız hareketleri çoğu kez bir sözcüğün bütün şeklini tam olarak yansıtmayabilir, aksine sadece bir kısmını yansıtabilmektedir. Hatta ağız hareketleri özellikle sözcüğün bir kısmını konuşma esnasında tamamıyla kolay anlaşılabilir biçimde ve tipik ağız biçimlerinde yansıtabilmektedir. Özellikle önce gırtlağın konuşma aracı olan veya dilin pozisyonu sayesinde meydana çıkarılan sesler daha az anlaşılabilir olabilir veya hiç okunmayabilir. Bu durumda mesela “baba” ve “mama” sözcüklerinde ağzın hareketi aynı görünmektedir. Bunun yanı sıra bir sesin ağız hareketi kendisinden sonra söylenecek olan veya kendisinden önce söylenen (eşsöyleyiş) ses yüzünden değişmektedir. İşitme engelliler için eğitim veren okullarda öğretmenler zor sözcüklerin okunmasını kolaylaştırmak için bilinçli olarak ağız hareketini değiştirmektedirler. Bu durum şu şekilde örneklendirebilir: “L” sözcüğünün daha iyi fark edilebilmesi için dil kesici dişin iç kısmına değil de görülebilen biçimde kesici dişin alt kenarına dokundurulmaktadır. Bu davranış sesi görsel olarak sembolize etmek için gerçekleştirilmektedir. Ağız hareketleri işaret diline destek olarak da kullanılmaktadır. ==== İşaret dili kursları ==== Bir işaret dilini, duyabilen insanların da öğrenmesi mümkündür. Mesela halk eğitim merkezlerinde ya da işaret dili kurslarında ve uygulama ve kapsam açısından bir yabancı dil öğrenmeyle kıyaslanabilir. ==== İşaret dili çevirmenleri ==== İşaret dili çevirmenleri el kol hareketi çevirmenleri değildirler. İşaret dili çevirmenleri duymayan ve duyan kimseler için her iki yönde de tercüme yaparlar. Mesela bu, bir duymayanlar konferansında işaret dilini bilenler ve işaret diline hâkim olmayan duyan kişiler için yapılan tercüme olarak ortaya çıkar. Bir işaret dilinden diğerine ya da sesli bir dilden yerel bir işaret diline (mesela Fransızcadan Almanya veya İsviçre İşaret diline) tercüme yapan çevirmenler vardır. İki işaret dili arasında tercüme yapan çevirmenlerin kendisi çoğunlukla duymayan kişilerdir. ==== İşaret dili yazısı ==== Birçok girişim olmasına karşın işaret dili bugüne kadar günlük kullanım için güvenilir olarak yazıya dökülememiştir. Bilimsel araştırmalar için “not alma sistemleri”, mesela “HamNoSys” (Hamburg Not Alma Sistemi) mevcuttur. Örnek olarak bu sistemler; elin biçimindeki, el duruşundaki, vücut kısmındaki, hareketi yürütmedeki gibi el kol hareketlerinin çözümlenmesiyle ve bunlara uygun düşen temsillerle çalışır. İşaret dili yazısı Osnabrück’teki “Duyma Engellileri İçin Eyalet Eğitim Merkezi”nde uygulanmıştır. Başarılı bir şekilde birinci sınıftan itibaren yürürlüğe konulmuştur. (İşaret dili yazısı: İngilizce; “SignWriting”, ilk olarak “Valeri Sutton” tarafından ve “Sutton- Movement Writing-Sistemlerinin” bir kısmı olarak geliştirilmiştir) ==== İşaret dili yazısı ==== İşaret dili yazısı, işaret dilinin dilsel işaretlerinin temsilleri için Kopenhag Üniversitesi’nin vekâletinde 1974’te “Valeri Sutton” tarafından geliştirilmiş bir sistemdir. Daha önceden, Paris’te 19. yüzyılda Fransız “Bebian” ve daha sonra İskoçya asıllı George Hutton, Nova Scotia’da (Kanada) her ikisine de “mimografi” denilen bir işaret dili yazısı taslakları üzerinde çalışmalarını tamamlamışlardır. Duymayanlar için diğer yazı sistemleri de mevcuttur. Mesela Willian C. Stokoe’nun “American Sign Language” (ASL – Amerikan İşaret Dili), Eshkol-Weissman’ın “Israel Sign Language” (İsrail İşaret Dili), “Alman İşaret Dili” (DGS) için “HamNoSys” (Hamburg Not Alma Sistemi) ve Hartmut Teuber’in “SignLettering” fonetik/fonem sistemi günümüzde kullanılmaktadır. İşaret dili yazısı, “MovementWriting” (Hareketlerin yazılması) üst kavramından özetlenen, hareketleri tanımlayan ve “SignWriting”in (İşaretlerin yazılması) yanı sıra “DanceWriting” (Dansların ve koreografilerin not alınmasına yönelik) ile bağlantısı olan yazılar arasından birisidir. İşaret dili, el kol hareketleri için önemli sayılabilecek el kol hareketlerinin gösterilmesinde el biçimlerinden ve mimiklerden yararlanmaktadır. Hatta kollar, bacaklar ya da omuzlar için kesin tanımlanmış birçok kesin belirli “piktogram” adı verilen işaret sisteminden ve hareketin tanımını gösterecek farklı oklardan, yıldızlardan, dalgalardan v.s. değişik ek sembollerden de yararlanmaktadır. İşaretlerin sistemsel karakterlerinden dolayı yazının tanınması görece olarak kolaydır (“piktogram” ya da “piktograf” bir eşyayı, bir objeyi, bir yeri, bir işleyişi, bir kavramı resmetme yoluyla temsil eden sembollerdir) İşaret dili Almanya’da birkaç yerde, mesela Osnabrück’teki “Duyma Engellileri İçin Eyalet Eğitim Merkezi”nde (Landesbildungszentrum für Hörgeschädigte in Osnabrück) duyma özürlü çocukların ders programına yerleştirilmiştir. Aynı durum Güney Nikaragua’da bir okulda da gerçekleştirilmiştir. === Yapısal ve şeklî diller === Diller, bilişim bilimi (informatik) çerçevesinde de ele alınabilir. Biçimsel diller olarak adlandırılan diller dilin matematiksel modelini ifade eder ve bu diller özellikle teorik bilgisayar bilimi içerisinde kendine yer bulur. Özellikle de hesaplanabilirlik kuramı ve Compilerbau kullanımında yer alır. Birçok bilgisayar program dilleri, özünde hem teorik düşüncelere hem de nesnel düşüncelere dayanır. Programlama dillerine “Java, ALGOL, Fortran, COBOL, BASIC, C, C++, Ada, LISP, Prolog, Perl” örnek verilebilir. Felsefenin karşılaştırılabilir bir uğraşı da Alman filozof, matematikçi ve mantıkçı Paul Lorenz’in projesi olan Orto isimli bir dil programıdır. Bu dil programında anlamlı ve sistemli bir bilimsel dilin oluşturulması amaçlanıyor ama bu durum “sistemli felsefede büyük oranda tartışmalı” durumda. == Dil değişimleri == Dil değişimi veya dil dinamizmi bir dilin değişim veya gelişme sürecini belirtir ve dil değişimi tarihî dil bilimi ile sosyolinguistikin araştırma alanına girer. Kıyaslama (analoji), başka bir dilden alıntı ve dilde seslerin değişimi kuralı, dil değişiminin asıl itici gücü olarak kabul edilir. Yapısalcılık bakış açısında, dil değişimi başlığı altında eşzamanlı bir dil aşamasının unsurunun tarihî, yani artzamanlı ya da eşzamanlı iki dil aşamasının birbirleri arasındaki ilişkileri anlaşılmaktadır. Nicel dil biliminin bakış açısından ise dil değişim sürecinin zaman içerisindeki seyrinde özellikle dil değişiminin iki bakış açısı önemlidir. Bunlar; dil değişim kuralları ve Piotrowski kurallarıdır. Ayrıca dil değişimine yol açan ve dil değişimini kontrol eden birçok sebebin etkisi de önemlidir. Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, Atatürk Döneminde Türkçe ve Türk Dil Kurumu Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi Diller zamanla değişime uğrarlar veya tamamen yok olurlar. Sözcük yazılışlarında, okunuşlarında ya da yazım kurallarında oluşan yavaş ve küçük yenilikler birikerek ve büyüyerek bu değişimleri oluşturur. Bir dili konuşan ya da kullanan insanlar yeterince uzun bir süre fiziksel ya da kültürel olarak ayrı yaşarlarsa dilleri farklılaşmaya başlar. Bir dili belirgin farklılıklarla konuşan iki insan, birbirlerini anlayabiliyorlarsa ayrı lehçeleri, birbirlerini anlayamıyorlarsa ayrı dilleri konuşuyor olarak kabul edilirler. Dillerin birbiriyle ilişkili olup olmadıklarını anlamakta kullanılan göstergelerden biri de benzer anlamalar taşıyan, benzer yapılı sözcüklerdir. Bu şekilde doğal olarak gelişmiş dillerin dışında, yapay olarak geliştirilmiş diller de vardır. Yapay dillere Esperanto ve Mondlango örnek verilebilir. Türkçe zaman içinde aşağıdaki gibi şekillenmiş ve değişmiştir: * Altay dil ailesi ** Türk dil ailesi *** Güney Dilleri **** Balkan Gagavuzcası (Türkiye, Avrupa) **** Gagavuzca (Moldova) **** Horasan Türkçesi (İran) **** Türkiye Türkçesi (Türkiye, Avrupa, Kuzey Amerika) === Dil değişiminin nedenleri === Alman dil bilimci “Peter von Polenz”, aşağıdaki durumları dil değişiminin nedenleri olarak adlandırmıştır. # Ekonomi: Ekonomi alanında meydana gelen değişikliklerdir, çünkü konuşmacı veya yazar zaman tasarrufu ve rahatlık nedenleri yüzünden kısaltılmış bir dil kullanır. Günümüz edebiyatında “ekonomi” kavramı bağlam içerisinde bir talebin-kullanmanın- analizin sonucu olarak anlaşılır. O halde belirli bir amaca ulaşmak için “kendimi nasıl ifade edebilirim” sorusu akla gelir. # Yenileşim (İnovasyon): Yenilik durumlarında ortaya çıkan değişiklerdir, çünkü yaratıcı ve konformist olmayan faaliyetler için dilin yerleşik yapıları yeterince uygun değildir ve bu yapıların gelişmeye muhtaç olduğu görülür. Yeniliklerin oluşmasındaki ve yayılmasındaki önemli güçler ayrıca şu prensiplerdir; “göze batmak için başkaları gibi konuşma” ve “onlara dâhil olmak için başkaları gibi konuş”. # Değişim: Dil kullanıcıları dilin kullanım aracının seçiminde esnektirler. Bu esneklik iletişimsel koşullara ve amaçlara göredir. # Dilsel evrim: Dil kullanımı ve bu dil kullanımının etkisi toplumsal güçler aracılığıyla dil değişimini etkiler. Aynı zamanda dilin gelişimi biyolojide de geçerli kurallarla takip edilir. === Özel uzmanlık alanı dili === Uzmanlık alanı dillerinde uzmanlık alanı kelimeleri yeniden düzenlenir. Bu durum şu şekilde açıklanabilir; mesela bilgisayar sözcüğü yerine “PC” (Personal Computer - Kişisel bilgisayar) sözcüğü kullanılır veya elektrik alanında “gerilim” sözcüğü yerine birçok durumda “voltaj” sözcüğünün kullanıldığı görülür. Bu değişiklikler daha kesin bir ifadeye ulaşmak için ortaya çıkar, ama kimi durumlarda da anlaşılmayı zorlaştırabilir. Aynı zamanda yeni eşsesli sözcükler ortaya çıkabilir; örnek olarak “gerilim” sözcüğü Türkiye’de “gerginlik, tansiyon” anlamını da karşılamaktadır. Halk dilinde bu ve bunun gibi sözcükler hem alan dışı anlamlarıyla hem de teknik anlamlarıyla kullanılabilmektedir. === Dil değişimine örnekler === Dil değişimi konusunda farklı görüşler mevcuttur. Bu farklı görüşlerden kimileri şunlardır: ==== Görünmez el teorisi ==== Bu teoriye göre dil değişimi görünmez bir elin etkisinin bir sonucu olarak kabul edilir. Bu teorinin en önemli temsilcisi Düsseldorf Üniversitesi (Heinrich-Heine) profesörlerinden Rudi Keller’dir. Bu teoride dil değişimi ne doğal bir olgu ne de insan eliyle gerçekleştirilen bir durum olarak anlaşılır, aksine bu teoride dil değişimi bireylerin kişisel eylemlerinden istem dışı ve plansız bir durum olarak ortaya çıktığı anlaşılır. Koordinasyonsuz bir davranış koordineli bir yapının bütünsel olmayan bir koordinasyona neden olur. Kendiliğinden oluşan bir düzen olarak dil ayrıca bu görünmez elin etkisinin bir sonucudur. Rudi Keller’e göre dil, 3. türün bir olgusudur (görünmez elin), yani ne insan tarafından oluşturulmuştur ne de doğal bir olgudur; bunların tam aksine dil, bireysel ve uluslararası eylemlerin çeşitliliğinin nedensel bir sonucudur. Dil değişimi ayrıntılı olarak dilin gereksinimi doğrultusunda kendiliğinden oluşur. Dil değişiminin özel bir durumu anlam değişimidir. Rudi Keller’e göre dilin kullanım kurallarının değişmesi ile sözcüklerin anlamları değişir, çünkü Ludwig Wittgenstein’a göre bir sözcüğün anlamı bir dil sistemi içerisindeki düzenli kullanımına bağlıdır. Bu teoriye göre dil değişimi esnasında dil kullanıcıları görünmez elin etkisi ile bir sözcüğün kullanım kurallarını değiştirir, böylece dil kullanıcıları daha sık kullanılan bir anlam üretirler ve bu anlam, dil toplumu içerisinde zamanla yeniden öğrenilir. Biçimsel değişim genellikle kuralların bozulması ve anlam değişimi aracılığıyla oluşur, ayrıca şeklî değişim görünmez elin etkisi altında kurallara uygun özel dil kullanımı sayesinde anlam belirlemesi olarak ortaya çıkar. Kaynak ==== Dil değişiminde tercih modeli ==== Dil değişimi bir dil sisteminde kesin bir dereceye kadar tahmin edilebilir, çünkü dil değişim süreçleri özellikle belirli öğelerle ilgilenir. Bu yüzden düzensizlikler genellikle bozulmaya eğilim gösterir. Düzensizliklerden kaynaklanan yeni oluşum diğer alanların düzenlemelerinin yan ürünleri olarak ortaya çıkar. ==== Dil değişiminde dil bilgisel model ==== Dil değişimi düzenlenmiş olarak görülebilir, çünkü genel anlamda sözcük birimleri dil bilgisel unsurlardır. Diğer taraftan biçim birimlerin sözcük birimlerine gelişimi çok azdır, hatta hesaba katılmamaktadır. ==== Dil değişiminde sosyolinguistik modeli ==== Dil değişimi sosyal etkenlere bağlıdır; bu etkenler yüksek bir itibara sahip olan biçimler ve yapılardır. Bu biçimler ve yapılar dil değişiminde kendilerini göstermeye eğilimlidir. ==== Dil değişiminde fonksiyon modeli (Köhlers Regelkreis) ==== Dil bilimsel ortak çalışma, dil kullanıcılarının veya dinleyicilerin kendi dillerinde oluşturdukları ihtiyaçların etkisini örneklendirmeyi ve dilin biçimi üzerine sonuçlarını matematiksel olarak örneklendirmeyi mümkün kılar. Bu model böyle gereksinimleri bütünüyle bir sıra olarak öngörür ve diğerlerinden daha açıktır. Mesela ekonomi gereksinimlerinin yanı sıra kavramlar kesin olarak tanımlanabilirse belirlemeye göre gereksinimler de hesaplanabilir. ==== Bir başka dilden ödünç alma ==== Dilsel olarak ödünç alma, sözcük oluşturma ve anlam değişiminin yanı sıra kelime oluşturmanın temel yöntemlerinden biridir ve bu ad bilimin bir konusudur. Ayrıca ödünç alma dil değişiminin önemli etkenlerine bir örnektir. Dilsel ödünç alma durumu kelimesel, anlamsal ve sözdizimsel ödünç almadan farklıdır. Kelimesel ödünç alma durumunda bir kelime gövdesi, anlamıyla birlikte veya anlamının bir kısmıyla birlikte iletişim dilinden (donör dil) alınarak ödünç alan dile aktarılır ve bu dilde ödünç alınan sözcük gövdesi dar anlamda ödünç alınmış bir sözcük veya yabancı bir sözcük oluşturur. Bu ödünç sözcük oluşturmada alıcı dilin fiil çekimine, telaffuz alışkanlıklarına ve yazma alışkanlıklarına uyum göz önünde bulundurulur. Yabancı bir sözcük oluşumunda ise alıcı dilin fiil çekimine, telaffuz alışkanlıklarına ve yazma alışkanlıklarına uyum ya hiç dikkate alınmaz ya da çok az uyuma dikkat edilir. Anlamsal ödünç almada ödünç alan dilde var olan bir sözcüğe sadece anlamın yeni bir anlam olarak veya önceki anlamına ek bir anlam olarak aktarılmasıdır; ya da ödünç alan dilin dilsel araçları ile bu anlamın geri verilmesinin oluşturulmasıdır. Görünüş olarak ödünç alma özel bir durumu oluşturur. Bu ödünç almada, iletişim dilinin öğelerinden veya ödünç alan dilde zaten var olan yabancı sözcüklerden alınan bir sözcük ödünç alan dilde yeniden yapılandırılır, bu yeniden yapılandırılan biçim veya anlam iletişim dilinde henüz yoktur. Kelimesel olarak ödünç almalar dar anlamda ödünç sözcükler ve yabancı sözcüklerdir. Görünüş olarak ödünç alma gibi anlamsal olarak ödünç almalar ise çoğunlukla geniş anlamda ödünç sözcükler olarak kabul edilir. Hem kelimesel ödünç alma hem de anlamsal ödünç alma ödünç sözcükler başlığı altında ele alınır. Sözdizimsel ödünç alma ise herhangi bir dilin, bir iletişim dilinin belirli sözdizimsel yapılarını çok sık kullanmasının etkisi sonucunda ortaya çıkar veya bir dil yeni sözdizimsel yapı olasılıkları oluşturduğunda sözdizimsel ödünç alma gerçekleşir. ==== Kalıt sözcük ==== Kalıt sözcük bir dilin önceki evrelerinde var olan bir sözcükten türeyen bir sözcük için kullanılan tanımdır. Etimoloji (köken bilimi) bir dilin söz varlığının zamansal gelişimini ve kökenini aydınlatmaya çalışır. Kalıt sözcükler dilin kaynağına dair açıklayıcı bilgiler verirler. Kalıt sözcükler paralel bir dilden alınan alıntı sözcüklerden ayırt edilmelidir. Somut bir örnekle açıklamak gerekirse, çağdaş Alman dili; Ortaçağ Almancası, eski yüksek Almanca gibi yazılı olarak da aktarılmış birçok ortaçağ dilinin kökenine kadar inme olanağı sunar. Mesela; kökeni o zamanki dillerde olan çağdaş sözcükler kalıt sözcükler olarak karşımıza çıkar. Biraz daha geriye bakıldığında; Alman dilinin, doğrudan kullanılmayan Hint-Avrupa dilinden ortaya çıktığı ve Alman dilinin bu Hint-Avrupa dilinden birçok kalıt sözcük aldığı görülür. Alman dilindeki kalıt sözcüklere örnekler: “Sonne” (Güneş), “Vater” (Baba), “Nase” (Burun) ve geçmiş zamanlarında kökteki ünlüsü değişmiş tüm sözcüklerdir. === Dil yozlaşması === Dil yozlaşması kavramı dil eleştirisinden ortaya çıkmıştır ve bu dil yozlaşması zaman içerisinde korunmaya değer görülen köken özelliklerinin değişmesi yoluyla dillerin kaybolması korkusu olarak adlandırılır. Bu duruma örnek olarak; dil bilgisindeki, temel kelime hazinesindeki, genel anlaşılırlıktaki veya ifade gücündeki çeşitlilik verilebilir. Dil kayması olarak dil yozlaşması en kötü durumda dil ölümüne yol açabilir. ==== Dil yozlaşmasının nedenleri ==== Dil yozlaşmasının nedenleri aşağıdakiler olabilir: * Bir dil muhtemelen o dile hâkim anadil kullanıcıları tarafından kullanılmaz. Bunun yerine dil, o dile daha az hâkim kimselerce konuşulur ve böylelikle dile gereken önem verilmez, dilin toplam gelişimini, mesela dilin günlük kullanımını yansıtan bir ölçü de budur. * Diğer taraftan bir dil diğer dillerin etkisi altında kalarak yozlaşabilir. Bu durumda dil, asıl köklerini kaybeder ve dilin kökeni kendi içindeki etkilerle olduğu kadar diğer dilden gelen etkilerle karışık bir köke dönüşür. * Başlıca bir neden de medyanın her zaman eleştirilen etkisidir, her şeyden önce televizyon ve radyoların etkileridir. Yan cümlelerdeki bağlaçların sözde yanlış kullanımı, kaba, ahlaksızca kullanılan jargonlar, gereksiz yere İngilizce sözcükler kullanmak gibi dil bilgisi yanlışlıkları sunucuların konuşmalarını etkisi altına alır ve böylelikle dinleyicilerin dil kullanımı da değişir. * Diğer taraftan da kimi dil eleştirmenleri dil yozlaşmasını “küreselleşme sürecinin ve kültürel çeşitliliğin bir parçası” olarak kabul etmektedir. ==== Dil biliminin bu konsepte uygun eleştirisi ==== “Dil yozlaşması” kültür eleştirisinin kullanılan önemli bir kavramıdır. Schopenhauer, Friedrich Nietzsche, Adorno, Martin Heidegger ve diğer birçok yazar ve filozofun, hakkında farklı kökenler işaret ettiği bu kavram “kültürel yozlaşma” konseptinin içerisinde yer alır. “Dil yozlaşması” kavramı bugünkü dil biliminine göre çoğunlukla kabul görmez, çünkü bu kavramın bilimsel olmayan birçok ön şarttan yola çıktığı açıktır: # Genellikle sadece yüzeysel olgular ele alınır, mesela alıntı sözcükler de veya büküm ve cümle yapısındaki değişiklikler de söz konusudur. Sözü edilen bu durumlar okulda gösterilen “sistem dil bilgisinin” asıl noktalarıdır. Analitik dil yapısının kolayca özü anlaşılabilen, hatta kolayca oluşturulabilen durumu, dilin kurallara uygunluğunu, doğru ve güzel kullanılmasını amaçlayan çalışmalarca "daha ilkel" olarak tanımlanmaktadır; ancak bu, temelde yatan derin olgular olarak kalmıştır, çünkü bir sahip olma tutumunun tanımı önceden olduğu gibi başarılı bir şekilde ifade edilmiştir (yalnızca araçlar değişim göstermiştir). # Dili özenli kullananların bakış açısına göre ilgili dil öylesine yüksek bir kaliteye ulaşmıştır ki her değişiklik kaçınılmaz bir şekilde dilde kötüleşmeye neden olmuştur. Fakat bununla beraber dilin tarihîliği şüpheli görülür olmuştur. Tüm diller değişir, hem de sürekli olarak, çünkü dil, konuşan toplumlarca sürekli değişen ortama uydurulmaktadır. # Dilin kendi köklerinden uzaklaşma korkusu dilin ilk evresinde “arı”, "bozulmamış” dillerin var olmasından ileri gelmektedir. Bu görüş, her dilin ilk zamandan beri diğer dillerle sürekli ilişki içinde olduğunu görmezlikten gelmektedir. Buna göre “arı” diller yabancı etkilere maruz kalmaz. Her dil farklı zamanlarda farklı ilişkilerle farklı yakınlıkta ortaya çıkan bir “karma dil”dir. Dili kendi “köklerinden” uzaklaştıran ilk değişiklikler muhakkak vardır, ama çağdaş dil durumunu inceleyen bir eleştirmenin bunlardan haberi yoktur. Bir dilin komşu dillerle ve “Dünya' dilleri” olarak adlandırılan uluslararası etkili dillerle yoğun bir alışveriş içerisinde olup olmadığı ve bunun nasıl gerçekleştiği; bu değişiklikleri göğüsleyen konuşucu kitlelerin açıklığının ve hareketliliğinin bir göstergesidir. Bu değişiklikler gerçekleşirken birçok durumda uzun ilişkiler sonunda en başta “ödünç alınan” söz varlığıyla birlikte dil varlığının sesçe ve anlamlı “kaynaşması” ortaya çıkar (örnek: Almanca; “Konzept”  Türkçe; “Konsept”). Yine söz varlığının anlama uygun tercümesi yeni, sesçe uyumlu, kulakla uyumlu-anlamlı, herkes tarafından anlaşılır bir sözcük haline gelir (örnek: İngilizce; “to announce”  Türkçe; “Anons etmek”). Ya da söz varlığı yabancı dildeki yapının tıpatıp benzeri olarak kalır (İngilizce; “Bravo”  Türkçe; “Bravo”). # Yabancı etki sadece dilsel alanda etkisini göstermez, bunun yanı sıra yabancı etkisi kültür ve toplum gerçekliğiyle sıkı sıkıya bağlı olduğu ve bunlarla iç içe geçmiş olduğu için "dil yozlaşması" konusu genellikle kültür ve toplum eleştirisiyle aynıdır. # Bununla birlikte (dil) eleştirmenlerin(in) ortaya çıkan genel hoşnutsuzluğu reddedici, yani yeni gelişmelere karşı çıkmada ve herhangi bir ilk "standardın" savunulmasında hedef olarak ortaya çıkmaktadır. Oldukça zor olan dile özen gösterme cesareti, diğer dilleri aralıksız kendisine çeken her dönemde önceden kestirilemeyen, yeni biçimli olanaklar, en iyi kavramların ve düşüncelerin yaratıcı bir şekilde türetilmesini, hatta "yabancı sözcüklerin" iyi anlamda kullanılmasını zora sokmuştur. === Dil ölümü === Bir dili anadil olarak konuşan hiç kimse kalmadığı zaman dil ölümü söz konusu olmaktadır. Bu andan itibaren bir dilin içinde zamanla oluşan normal gelişimler ve değişiklikler ölü dilde görülmez; ölü dil değişmez ve hareketsiz, durağan olur. Bir dilin ölü dil olarak görülmesi, bu dili anlayacak konumda kimsenin olmadığı anlamına gelmez. Ölü bir dil iyi bir şekilde belgelenebilir, yabancı dil olarak öğretilebilir ve hatta olası belli durumlarda sözlü ya da yazılı olarak kullanılabilir. Mesela Latince, anadil olarak kimse konuşmadığı için ölü bir dildir. Yine de yabancı dil olarak öğrendikleri için Latince anlayan bir sürü kimse vardır. Belli fonolojik (Sesbilimsel) kısıtlamalarla ölü bir dili yeniden canlandırmak mümkündür. Mesela Kernevekçe (Güneybatı İngiltere'de Cornwall kontluğunda konuşulan bir Kelt dilidir) ya da İbranicenin yok olmasından 2000 yıl sonra İsrail’in resmî dili olan İvrit (Çağdaş İbranice) gibi. Bilim insanları Dünya genelinde yaşayan 6000 dilin bu yüzyılda yaklaşık yüzde 90’ının yok olacağını kabul etmektedir. Son 30 yılda sadece Kuzey Amerika’da 51 dil yok olmuştur. ==== Dil ölümünün nedenleri ==== Bir dil çocuklar tarafından anadil olarak öğrenilmiyorsa yok olma tehdidi altındadır. Diller, dil kayması yoluyla ölü dillere dönüşür. Bir dildeki yavaş değişimler bir veya birçok yeni dilin doğmasını ve köken dilin ölü dillere dönüşmesini sağlar. Bu noktada dil ölümünün iki biçimi birbirinden ayırt edilmelidir: * Birincisi, kendi içinde oluşan dil biçimleri varlığını sürdürürken konuşulan bir dilin yok olmasıdır. Romen dilleri içinde varlığını sürdüren Latince buna örnek gösterilebilir. * İkincisi de; kendi içinde oluşan dil biçimlerinin de varlıklarını sürdürmediği, konuşulan bir dilin yok olmasıdır. Mesela “Kıpti” dilidir. Ayrıca aşağıdakiler arasında da ayrım yapılması gerekmektedir: * Çoğunlukla uzun bir süreçte meydana gelen ve dil ölümünü bilinçli şekilde teşvik eden kriterler olmaksızın meydana gelen “doğal“ bir dil ölümü söz konusudur. Bu durum, ilk çağda yerini Latinceye bırakmış olan bir sürü dilin ölümdeki durum olabilir, çünkü antik çağlarda bilinçli bir dil politikası henüz yoktu. * Bir dizi siyasî önlemler yoluyla desteklenen dil ölümü söz konusudur. Dil ölümü için kesin sonuç sağlayan ya da sağlamış bu önlemler durumlarında bâzı yazarlar “Linguizid”den (dili öldürme) söz eder. Bir dil 50 yaşın üzerinde ve 25 ve 50 yaşları arasındaki yaş grubunda “yarı konuşuculara” sahipse, fakat 25 yaşın altındaki yaş grubunda bu dili konuşan hiç kimse yoksa, o zaman bu dil, ebeveynlerden çocuklara aktarımın mümkün olmayacağı için yarı ölü (“moribund”) sayılır. Üst yaşlardan binlerce, hatta yüz binlerce konuşanı olsa dahi dilin yok olması ancak tüm güçlerin seferberliğiyle ve bu çabanın genel desteğiyle engellenebilir. Birçok durumda doğal bir dil ölümünün ya da bir “Linguizid”in (dili öldürme) ne ölçüde gerçekleşeceğini belirlemek zordur. Dil ölümünde politik önlemlerin kesin sonuç veren rol oynadığı diller Havai dili ve yarı ölü Bretonca’dır (Bretonca, Hint-Avrupa dil ailesinin Kelt koluna ait dildir. Fransa'nin Breton bölgesi'nin resmî dilidir). ==== Dil ölümünün sonuçları ve dil ölümü için önlemler ==== Dillerin ortadan kaybolmasının geniş kapsamlı sonuçları olabilir: * Her bir dil konuşanı, özel yaşamında ve toplumsal hayatındaki birçok durumda kendini kendi dillerinde yeterli düzeyde ifade edemez. Bununla birlikte her bir dil konuşanı, kültürel ve tarihi kimliğinin bir parçasını kaybeder. * Dünya'yla ilgili kavramların ve görüşün bir dilde özel var olan tasarıları yok olabilir. * Her dil kendine özgü bir “ses varlığı” ve bununla birlikte kaybolup gidebilecek bir kültürel miras değeri taşır. Özel bir dil için dil politikası ya da diller politikası (mesela bir devletteki birçok dil için) yardımıyla dillerin canlı kalmasına çalışılmaktadır. Bu tür önlemlerin başarısı mevcut dil konuşanı sayısının fazlalığına, politik etkilerine, finansal olanaklarına ve dil ölümünün evresine bağlıdır. == Dil ve düşünce == === Düşüncenin iletişimsel aracı olarak dil === Özellikle teknik teoriler başta olmak üzere birçok iletişim aracı teorisi dili iletişim aracı olarak ifade etmez, aksine dili iletişimsel bir araç olarak ele alır. Bu durum şu anlama gelmektedir; dil gerçek iletişim araçları için tarafsız bir mümkün olma durumudur. Dil, böyle görüşlerin sadece uygun davranışlara hizmet eder veya dil, tasarılar ve kavramlar gibi zihinsel varlıkların iletimine yardımcı olur. Bu tasarı ve kavram gibi zihinsel durumlar dilden bağımsız düşünülemez. İşte bu yüzden temsil aracı olarak ele alınır. Dil bilimci Wilhelm von Humboldt’un dil teorisinde şüphesiz bir iletişim aracı görüşü dile getirilmiştir. Bu görüşün temel söylevi, düşünsel sürecin ancak iletişimsellik aracılığıyla mümkün olabileceğini dile getirir. Bu durum insanların düşünce tarzının ancak içinde bulundukları çevredeki göstergelerin harekete geçeceği süreç aracılığıyla mümkün kılınabileceği anlamına gelmektedir. Bu göstergeler, hem Dünya bilincini hem de benlik bilincini oluşturan göstergelerdir. Burada dil, sınırları belirleyen bir rol üstlenir. Ayrıca dilin iletişim aracı olarak tanımlanması insanların bilincini araçsal boyutta (medial) etkilemiştir. Bu yüzden yeni iletişim araçlarının insanlar üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğu konusunda fikir yürütmek daima dile bağlı olmalıdır. Yeni iletişim araçlarının etkinliği ve etkileme gücü dilsel iletişim araçlarının yapısal olarak oluşturuluşuna bağlı olmalıdır.Dil ve Düşünce Edebiyat Ekibi == Dil ve politik güç == Bu varsayımın, iktidar yapıları bağlamında dili politik olarak kullandığı birçok defa denenmiştir. “Siyaseten doğruluk” ifadelerinin talebi mesela cinsiyetçi bir dil kullanan veya cinsiyetçi düşüncelere eğilim gösterenlere zaman zaman temel oluşturur. Dil iyileştirmeleri sayesinde gerçekten bir bilinç değişikliği gerçekleşmekte mi yoksa bunun güncel politik amaçlara ulaşmak için mi olduğu halen tartışmalıdır. Dil iyileştirmeleri büyük olasılıkla genel bilinç değişimi sürecinde belirleyici ve pekiştirici bir etkiye sahip olabilir. Diğer taraftan da dilin, belirli iktidar yapılarını yıldırmak ve eline geçirmek için kullanıldığı da unutulmamalı. Bu duruma mobbing (Latincede; psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek), ajanlık ve küçük düşürme örnek gösterilebilir. Sözlü iletişimdeki baskı mekanizmaları beş otorite tekniğini dışarıda bırakır. Var olan dil düzenlemelerindeki bunun gibi etkilerin uyarısı, böyle bir bağlamın sorunsallaştırılmasına olanak sağlar. Cinsiyetle gibi pratik olarak bütün kültürlerde birer tabu olarak kabul gören alanlardaki sözcüklerin birçok dilde nesilden nesle çok az aktarıldığı, tarihi dil bilimi çalışmalarıyla tespit edilmiştir. Böyle nesiller çok yakın zamanda aynı geleceğe maruz kalacaklardır. Yazı dilinde de bu durum genel dil değişiminde olduğu gibi aynıdır, ama sadece süreç daha yavaştır. Halkın dil ve düşünce üzerindeki etkisi aracılığıyla bunu uygulamaya dönük çabaya, 1949 yılında yayımlanan Georg Orwell’in “1984” romanı edebiyattan bilinen bir örnektir. (Gerçek ismi Eric Arthur Blair olan George Orwell 25 Haziran 1903’te doğmuştur ve 21 Ocak 1950’de ölmüştür. George Orwell İngiliz edebiyatının 20. yüzyılda yetiştirdiği önemli yazarlardan birisidir. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört isimli romanı ve bu romanda oluşturduğu “Big Brother” – “Büyük Birader” kavramı ile ünlüdür. Bu yapıtta hayali bir totaliter yönetim şekli anlatılmaktadır. Bu yönetim biçimi halkın iletişimini ve düşüncesini dar ve kontrolü altındaki bir yola getirmek için “yeni konuşma” adındaki yapay dili kullanır. Diğer bir edebî örnek de Sapir-Whorf Hipotezi'nin bulunduğu Jack Vance’e ait “Pao’nun savaş dilleri” isimli eseridir. Yenilmiş bir yeryüzünü kontrol edebilmek için halkı esnaf, çiftçi, asker ve bilim adamı diye sınıflandırılan yeryüzünde sadece onlar için oluşturulmuş dili öğrenmelerine ve bu dili konuşmalarına izin verilecektir. (Sapir-Whorf Hipotezi dil bilimininde, insan düşüncesinin yerel dillerden çok yoğun bir şekilde etkilendiğini gösteren bir çalışmadır. Buna göre, her insanın kendi dilinde belirli bir düşünce yapısı vardır ve bu insan başka bir insanın dilini hiçbir zaman tam anlamıyla anlayamaz. Bu tartışmalara yol açan varsayım, ünlü dil bilimci Whorf tarafından oluşturulmuş, diğer bir dil bilimci Sapir tarafından da ortaya konulmuştur ve ikisinin tezi olarak sunulmuştur. == Dil ve hayvanlar == === Hayvan dili === İnsanların bebeklik dönemlerinin ilk yaşlarında gırtlağı (larinks veya larenks) derinleşir. Sadece çok az hayvanda bu durum benzer olabilir ve daha sonra sesler insanlarda olduğu gibi oluşur. Kimi durumlarda da insanların dilsel ifadelerini de taklit edebilirler; mesela papağan, fok, yunus gibi. Hayvanlar belirlenmiş bir işaret sistemini bilirler. Bu duruma, arı dili veya hatta dans dili olarak da adlandırılan sallanarak dans eder gibi uçan arıların işaret sistemi örnek gösterilebilir. O halde; düşünülen, gerçekten içgüdüsel olarak düzenlenmiş işaret davranışının gerektiği takdirde insan diline ne derece benzerlik oluşturup oluşturmadığı sorgulanmalıdır. Kuşların, yunusların veya primatların (memeliler sınıfından maymun ve benzeri hayvanları içerir) insan fonetiğine benzer bir dili veya tamamen aynı bir dili bilip bilmediği ve hatta bu dilin yardımıyla karşılıklı haberleşip haberleşmedikleri tartışılmaktadır. Burada görünüşe göre sadece gönderen ve alıcı arasındaki düzenlenmiş ve tek taraflı işaret yolu söz konusudur. Bu duruma örnek olarak, hayvan sahiplerinin hayvanın terbiyesi sırasında köpeklerden yararlanması gösterilebilir. Bilindiği gibi biz insanlar tarafından bilinen dil bunun aksine 3 sınıfa ayrılır: Birinci sınıflandırmada anlam ayıran, yani kendi başlarına anlamları olmayan sesler bulunur. İkinci sınıflandırmayı ise anlam taşıyan birimler veya anlam taşıyan morfemler (biçim birimleri) oluşturur. Üçüncü sınıflandırmada sözcük biçimlerinden, sözcük öbeklerinden (ifadelerden, deyimlerden) ve cümlelerden oluşur. Eğer bir hayvan yirmi ses oluşturabiliyorsa bu hayvan ses bakımından potansiyel olarak yirmi farklı işaret oluşturabiliyor demektir. Bunun tersine insan dili seslerin ve ses dizimlerinin çok farklı değişkenliği sayesinde kendini belli eder. Bunun için Wilhelm von Humboldt”un daha önceden belirttiği gibi sınırsız birleşim (kombinasyon) olasılıkları bulunmaktadır. Wilhelm von Humboldt”un atıfta bulunduğu bu birleşimlerle insanların daha önceden hiç duymadıkları şeyleri de anlayabilecekleri veya ifade edebilecekleri de anlaşılmış oldu. Ayrıca bunun o kadar kolay öğrenilemeyeceği ve bu yüzden de ancak taklit edilebileceği ortaya konuldu. == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Dünya'daki dil aileleri listesi ve çeşitli bağlantılar * Altay Dil Ailesi * Dil Tanımları, Mustafa Altun * Dil Kursları Kategori:İnsan iletişimi Kategori:Ana madde konuları
58
Kimya, maddenin yapısını, özelliklerini, birleşimlerini, etkileşimlerini, tepkimelerini araştıran ve uygulayan bilim dalıdır. Kimya bilmi daha kapsamlı bir ifadeyle maddelerin özellikleriyle, sınıflandırılmasıyla, atomlarla, atom teorisiyle, kimyasal bileşiklerle, kimyasal tepkimelerle, maddenin hâlleriyle, moleküller arası ve moleküler kuvvetlerle, kimyasal bağlarla, tepkime kinetiğiyle, kimyasal dengenin prensipleriyle vb konularla ilgilenir. Kimyanın en önemli dalları arasında analitik kimya, anorganik kimya, organik kimya, fizikokimya ve biyokimya sayılır. == Kimya sözcüğünün kökeni == "Kimya" sözcüğüyle simya sözcüğünün aynı kökten geldiği tahmin edilmektedir. On yedinci yüzyılda "kimya" ve "simya" sözcükleri aynı bilimsel disiplini tanımlamak için ayırt edilmeksizin kullanılmışlardır. Ancak 18'inci yüzyılda bu iki sözcük arasında bir ayrım gözetilmeye başlanmış, "simya" daha çok metalden altın yapmakla ilgili uğraşları tanımlamak için kullanılmıştır. "Simya" sözcüğünün Arapça "al kimya" () sözcüğünden türediği, bu Arapça sözcüğün de Grekçe'de "himya" (metal eritmek anlamına gelen χημεία ya da χημία) sözcüğünden türetildiği de iddia edilmektedir. == Tarihi == Element Polihedron Polihedron Yüzey Sayısı Üçgen Sayısı Ateş Dört yüzlü 50pik 4 24 Hava Sekiz yüzlü (Octahedron) 50pik 8 48 Su Yirmi yüzlü (Icosahedron) 50pik 20 120 Toprak Küp 50pik 6 24 Kimyanın tarihi "simya öncesi dönem", "simya dönemi", "geleneksel kimya ve "modern kimya" dönemleri olmak üzere 4 ana başlık altında toplanarak incelenir. === Simya öncesi === Kimyanın bilinen tarihi Antik Mısır döneminde başlamıştır. M.Ö. 2000'li yıllarda Mısırlılar'ın kimyasal yöntemler kullanarak kozmetik tozlar ürettikleri iddia edilmektedir. Kral Hammurabi döneminde (MÖ 1792-1750) Babiller altın, gümüş, cıva, kurşun, demir ve bakır gibi metalleri tanımlamış ve bu metallere semboller vermiştir. Erken Yunan felsefeciler (Sokrates öncesi düşünürler) doğal olayları doğaüstü olmayan nedenlerle açıklamaya çalışmışlar, bunun sonucunda da bu dönemde simya öncesi kimya biliminin temelleri atılmıştır. Miletli Tales (MÖ 624 – MÖ 546) maddenin presiplerini araştırmış ve suyun evrenin temel maddesi olduğunu öne sürmüştür. Bir diğer Miletli Anaksimandros (MÖ 610- MÖ 546) suyun karşıtı olan ateşin nasıl oluştuğunu sorgulamıştır. Empedokles (MÖ 490-430) evrenin 4 temel element ateş, hava, su ve topraktan oluştuğunu iddia etmiştir. Empedokles'in tanımına göre toprak katı maddeleri, su sıvı maddeleri ve metalleri, hava gazları ifade etmekteydi. Bununla beraber ateşi de bir süreçten çok sıvı, gaz ve katı gibi maddenin bir hali olarak tanımlamıştır. Demokritos'un hocası Leukippos evrenin iki çeşit elementten oluştuğunu (boşluk ve katı) ifade etmiş, boşluğun ve katılığın evrendeki tüm elementleri oluşturduğunu ifade etmiştir. Democritus (MÖ 460-370) Leukippos ile birlikte atomcu teoriyi geliştirmiştir. Maddelerin yapı taşı olarak daha küçük parçalara ayrılamayan atomlar Leucippus ve Democritus'un geliştirdiği bir felsefe sistemi olarak kabul edilmesine rağmen Platon bu atomculuk teorisine bölünemezlik prensibini eklemiştir. Plato evreni oluşturan 4 temel elementin geometrik katılardan oluştuğunu bu katıların da üçgen yüzeylerden oluştuğunu iddia etmiştir. Aristoteles (MÖ 384-323) elementlerin özellikleri düşüncesini geliştirmiştir. Farklı elementlerin farklı özellikleri olduğunu ve bunun çeşitli nicel değişkenlere bağlı olduğunu ifade etmiştir. Bu nicel özellikleri değiştirildiğinde bir elementin başka bir elemente dönüştürülebileceğini ve maddelerin değişim halinde olduğunu iddia etmiştir. === Simya dönemi === 150pik|küçükresim|sol| 150pik|küçükresim|sağ| Aristoteles'in fikirlerinden etkilenen simyacılar (yaklaşık M.Ö. 320-MS 300) yılları arasında Yunanca konuşulan Akdeniz kıyılarında, Mısır'da, İran'da Aristoteles ve diğer Yunan filozofların teorilerini pratiğe geçirmeye başlamışlardır. Yine bu dönemde ilk defa simyacılar ucuz metallerden altın elde etmeyi mümkün kılması düşünülen felsefe taşını üretmeye çalışmışlardır. 13\. yüzyıla gelindiğinde simya tüm Avrupa kıtasında yaygın bir hale gelmiş, örneğin dönemin önemli bilim adamlarından Raymundus Lullus İngiltere kralı tarafından İngiltere'ye basit metalden altın üretmesi için davet edilmiştir. 13\. yüzyılın başlarında dönemin ünlü simyacıları Roger Bacon (1214/1220–1292), Albertus Magnus ve Raymundus Lullus basit metalden altın üretme yöntemleri dışında simyanın diğer alanlarına yönelip, simyanın günümüz kimyasına yaklaşmasına öncü olmuşlardır. 14\. yüzyılda Katolik Kilisesi simya karşıtı taraf olmuş ve 1317 yılında Papa John XXII simyacılığı yasaklamıştır. 17\. yüzyıla gelindiğinde simya göreceli olarak az da olsa hala varlığını sürdürmekteydi. 17. yüzyılın etkin bilim adamlarından Robert Boyle 1661 yılında döneminde büyük yankı uyandıran eseri The Sceptical Chymist'i yayımlamıştır. Aristoteles'in 4 element teorisini ret eden bu kitap aynı zamanda simyanın döneminin de sona erdiğini işaret etmekteydi. Simya döneminde simyacıların araştırmaları ve deneyleri vasıtasıyla birçok laboratuvar tekniği geliştirilmiş ve çeşitli bileşik ve elementler keşif edilmiştir. === Geleneksel kimya === Geleneksel kimya dönemi, 17'inci yüzyılın sonlarından başlayarak 19'uncu yüzyılın başlarına kadar sürmüştür. Alman bilim insanı Johann Joachim Becher, 17. yüzyıl ortalarında yanma ile ilgili Phlogiston teorisini geliştirdi. Bu teoriye göre; her yanıcı madde, "phlogiston" adı verilen kokusuz, renksiz, tatsız ve ağırlıksız bir içeriğe sahipti ve bu içerik yanma gerçekleştiğinde yanıcı madde tarafından ortama salınmaktaydı. 150pik|küçükresim|sol| Bu teori daha sonra Georg Ernst Stahl tarafından daha popüler bir hale getirilmiş, 18. yüzyılın büyük bir kısmında genel kabul görmeye devam etmiştir. 1785 ile 1787 yılları arasında Fransız fizikçi Coulomb günümüzde "Coulomb yasası" olarak adlandırılan benzer yüklü maddelerin birbirini ittiği, karşıt yüklülerin de birbirini çektiği ve bu çekim ya da itim kuvvetinin hesaplanması için gerekli denklemi de içeren kanunu bulmuştu. Phlogiston teorisi, 18. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Lavoisier tarafından çürütüldü. Daha önceden Phlogiston teorisine göre de- phlogiston maddesi olarak adlandırılan maddenin oksijen olduğu keşfedildi. 1803 yılında İngiliz bilim insanı John Dalton, atom teorisini ortaya attı. Bu teoriye göre; farklı elementlerin atomları, farklı ağırlıklara sahiptir. Bu teorinin bazı ilkeleri; * Bütün maddeler atomlardan meydana gelmektedir. * Atomlar daha küçük parçalara ayrılamazlar. * Aynı elementin bütün atomları birbirinin aynısıdır. * Farklı elementler farklı atomlara sahiptir. * Atomların yeniden düzenlenmesi sonucu kimyasal tepkimeler meydana gelir. * Bileşikler elementlerden meydana gelirler. şeklinde özetlenebilir. John Dalton'un teorisiyle modern kimyanın temelleri de atılmış oldu. 100pik|küçükresim|sağ| === Modern kimya === 19\. yüzyıldan itibaren gelen sürece "modern kimya dönemi" adı verilir. Heinrich Geißler (1814-1879) 1854 yılında suyun en yüksek yoğunluğa 3.8 °C ulaştığını kendi icat ettiği bir mekanizmayla göstermiştir (daha sonra bu sıcaklığın 3.98 °C olduğu bulunmuştur). Daha sonra Geisslerin icat ettiği vakum tüpüyle William Crookes atom teorisinde ilerlemeler kaydetmiş ve katot ışınını keşfetmiştir. Eugene Goldstein (1850-1930)'ın çalışmaları protonun varlığını ispatlamıştır. J. J. Thomson (1856 – 1940) kendi atom modelini geliştirmiş ve 1906 yılında Nobel fizik ödülünü kazanmıştır. Mendeleyev periyodik tabloyu 1869 yılında Kimyanın Prensipleri adlı eserinde yayımlamıştır. Bu periodik tabloda bilinen 63 elementi atom ağırlıklarına ve benzer özelliklerine göre sıralamıştır. Marie Curie (1867 – 1934) radyoaktiviteyi ve sonrasında Polonyum ve Radyum'u keşetmiştir. 1911 yılında Nobel kimya ödülünü kazanmıştır. Ernest Rutherford 3 çeşit radyoaktifliği alfa parçacığı (+), beta parçacığı (-) ve gama ışınını keşfetmiştir. Bu gelişmelerin sonrasında ve öncesinde daha birçok bilim insanının katkısıyla kimya bilimi günümüze ulaşmıştır. 2011 yılı Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası kimya yılı ilan edilmiştir. == Temel kalcumar ve konular == === Asitler ve bazlar === Tanım Asit Baz Tepkimeleri Asit Baz Tepkimeleri Bronsted-Lowry tanımına göre 270pik Lewis tanımına göre 270pik Asit-Baz Temel Tanımlar Asit-Baz Temel Tanımlar Asit-Baz Temel Tanımlar Asit-Baz Temel Tanımlar Asit-Baz Temel Tanımlar Antik Yunanistan ve Antik Mısır'da belli başlı asitler ve bazlar halihazırda sınıflandırılmışlardı. Yunanlar ekşimsi tat veren sirke gibi maddeleri ὀξύς (ekşi) olarak adlandırmışlar, daha sonra bu sözcük Latinceye acere olarak geçmiş ve Avrupa dillerindeki anlamı da latinceden türeyerek bu dillere geçmiştir. Oksijen elementinin adı da Antoine Lavoisier'in oksijeni (asid üreten anlamında) hatalı tanımlamasından kaynaklanmaktadır. Asit ve bazların farklı tanımları mevcuttur. Arhenius’un tanımına göre; : Asit, suda çözüldüğünde çözeltiye H+ bırakan maddelerdir. : Baz ise, OH- bırakan maddelerdir. Bronsted-Lowry tanımına göre; : Asit, proton (H+) bırakan maddelere denir. : Baz, proton kabul eden maddelerdir. Lewis Teorisine göre; : Asit, H+ iyonu gibi, çözeltiden elektron eksilten maddelerdir. : Baz ise, elektron veren maddelerdir. Diğer tanımlardan farklı olarak sadece elektron alışverişi üzerine kurulmuş bir tanımlamadır. ==== Asit-baz tepkimeleri ==== Asit ve baz etkileşim halinde bırakıldıklarında, tuz üreterek bir diğerini nötrleştirme eğilimi gösterirler. HCl ve NaOH'ın tepkimesi NaCl bileşiği (tuz) ve su üretir. : HCl + NaOH → NaCl + H2O === Atomun yapısı === 100pik|küçükresim|sağ| 1803-1808 yılları arasında öğretmenlik mesleğini yerine getirmekte olan John Dalton kimyanın iki temel yasası olan kütlenin korunumu ve sabit oranlar'ı kullanarak temel atom teorisini tanımlamıştır. Dalton'un atom teorisi üç ana önermeyi içermekteydi. Bunlar; :# Her kimyasal element küçük, bölünemeyen atom olarak adlandırılan parçacıklardan oluşmaktadır. :# Aynı elementin atomları birbirine ağırlık ve özellikleri bakımından benzerdirler, fakat farklı elementlerin atomları birbirinden farklıdırlar. :# Herhangi bir bileşik oluşurken, farklı elementler basit bir sayısal oranda birleşirler. Örneğin A atomu B atomuyla birleşip AB bileşiğini oluşturuyorsa, 2AB bileşiğini oluşturmak için 2A 2B'ile tepkimeye girmek zorundadır. Dalton'un atom teorisini tanımlamasından yaklaşık yüzyıl sonra atomun temel parçacıkları keşif edilmiştir. 1897 yılında elektron, 1909 yilinda proton ve 1932 yilinda nötron keşif edilmiştir. Dosya:Plum pudding atom.svg| Dosya:Bohr atom model notext.svg| Dosya:Rutherford atom.svg| Atom'un temel parçacıkları keşif edildikten sonraki dönemde birçok isim atom teorisine kayda değer katkılar sağlamıştır. Bu isimlerden bazıları Einstein, De Broglie, Schrodinger ve Heisenberg'dir. Kuantum teorisi elektronların parçacık olmakla birlikte, aynı zamanda dalga özelliklerine sahip olduğunu göstermiştir. Modern atom teorisine göre atom etrafı olasılık bulutlarıyla (orbital) çevrili atom çekirdeğinden oluşmaktadır. Bu olasılık bulutları da elektronların en olası bulundukları yerleri ifade etmektedir. Dalga denklemleri kullanılarak bu orbitallerin şekli ve büyüklüğü hesaplanabilmektedir. Parçacık Kütle Yük Anti Parçacık Sembol Keşif Teori Nötron Mohr, P.J.; Taylor, B.N. and Newell, D.B. (2011), "The 2010 CODATA Recommended Values of the Fundamental Physical Constants" 0 Antinötron n0 James Chadwick (1932)1935 Nobel Prize in Physics . Nobelprize.org. Ernest Rutherford (1920) Proton Antiproton p+ Ernest Rutherford (1917–1919, isimlendirilmesi; 1920) William Prout (1815) Elektron Pozitron e J. J. Thomson (1897) G. Johnstone Stoney (1874) Atomun temel parçacıkları Atomun temel parçacıkları Atomun temel parçacıkları Atomun temel parçacıkları Atomun temel parçacıkları Atomun temel parçacıkları Atomun temel parçacıkları === Moleküllerin yapısı === Molekül birbirine bağlı bir grup atomun oluşturduğu kimyasal bileşiklerin en küçük temel yapısına verilen addır. Diğer bir ifadeyle bir molekül bir bileşiği oluşturan atomların eşit oranlarda bulunduğu en küçük birimdir. Moleküller yapılarında birden fazla atom içerirler. Bir molekül aynı iki atomun bağlanması sonucu ya da farkı sayılarda farklı atomların bağlanması sonucu da oluşabilirler. Bir su molekülü 3 atomdan oluşur; iki hidrojen ve bir oksijen. Bir hidrojen peroksit molekülü iki hidrojen ve iki oksijen atomundan oluşur. Diğer taraftan bir kan proteini olan gamma globulin 19996 sayıda atomdan oluşmakla birlikte sadece 4 çeşit farklı atom içerir; hidrojen, karbon, oksijen ve nitrojen. Molekülleri oluşturan kimyasal bağlara Moleküler bağlar denir. Bunlar kovalent, iyonik ve metalik bağlardır. ==== Moleküler bağlar ==== Dosya:CarbonCarbon4Point.gif| Dosya:Ionic bonding animation.gif| Dosya:Metallic bond Cu.svg| Bir molekülün atomları arasında oluşan bağlardır. Moleküller arası bağlardan daha kuvvetlidirler. Bir su molekülünün atomlarını bir arada tutan bağ moleküler bağlara örnektir. Öte yandan su moleküllerini buz halindeyken bir arada tutan bağlar ise moleküller arası bağlara örnektir. Moleküler bağlar kovalent, iyonik ve metalik bağlardır. ==== Moleküller arası kuvvetler ==== Moleküller arası kuvvetler, bir bileşiğin molekülleri arasında bulunan çekim kuvvetleridir. Bu kuvvetler bir bileşiğin katı, sıvı ya da gaz halinde bulunmasında, kaynama ve erime noktalarının değerinde ve çözünürlüğünde önemli rol oynar. Moleküller arası kuvvetler Van der Waals kuvvetleri ve hidrojen bağıdır. === Bileşikler === Su, amonyak, karbonmonoksit ve karbondioksit gibi aşina olduğumuz maddeler aslında kimyasal bileşiktir. Bunların yanında daha az aşina olduğumuz sakkaroz (çay şekeri), asetilsalisilik asit (aspirin) ve askorbik asit (C vitamini) de kimyasal bileşiklere örnek teşkil etmektedirler. Bütün bu bileşiklerin ortak özelliği her birinin iki ya da daha fazla elementten oluşuyor olmalarıdır. Öyleyse, kimyasal bileşik iki ya da daha fazla elementin atomlarının oluşturduğu aynı özelliklere sahip moleküllerin oluşturduğu maddelerdir. Kimyasal bileşikler, moleküler bileşik ve iyonik bileşik olmak üzere ikiye ayrılır. ==== Bileşik çeşitleri ==== Tanım Kimyasal Formül Kimyasal Formül Empirik Formül CH2O Moleküler Formül C2H4O2 Yapısal Formül 50pik Asetik Asit Asetik Asit Asetik Asit Asetik Asit Asetik Asit ; 1\. Moleküler bileşik moleküllerden oluşmaktadır. Bu moleküller genel olarak metal olmayan birbirine kovalent bağla bağlı atomlardan oluşmaktadırlar. Moleküler Bileşikler kimyasal formüllerle ifade edilirler. Bu formüller de bileşiğin içerdiği elementleri ve bu elementlerin birbirine orantılı sayılarını vermektedir. Formül çeşitleri; : Empirik formül molekül hakkında çok fazla bilgi vermemekle birlikte sadece elementlerin orantısal sayılarını vermektedir. Örneğin, CH2O empirik formülü hem C2H4O2 hem de C6H12O6 molekülleri için aynıdır. : Moleküler formül molekülü oluşturan elementlerin sayılarını vermektedir. C6H12O6 moleküler formüle örnektir. : Yapısal formül ise molekülün içerisindeki bağlarıda göstermektedir. 2\. İyonik bileşik pozitif ve negatif iyonların elektrostatik çekimle birleşimi sonucu oluşan bileşiklerdir. === Çözeltiler === 150pik|küçükresim|sol| Çözelti, bir ya da daha fazla maddenin (solute) moleküler düzeyde başka bir maddenin (solvent) içine karışıp, oluşturduğu homojen karışımdır. Bazı yaygın çözeltilere hava (02, N2 ve diğer bazı gazlar), doğalgaz (CH4, C2H6 ve diğer birçok madde), deniz suyu (su, tuz vs.), sirke (su ve asetik asit) ve pirinç (kalay, kurşun gibi çözeltiler örnek olarak verilebilir. ==== Çözünürlük ==== Çözünürlük, bir maddenin bir solvent içerisinde çözünme miktarını ifade etmek için kullanılır. Genellikle çözünen maddenin miktarının (solute) solventin hacmine bölünmesiyle elde edilir. Çözünürlüğü etkiyen faktörler; * Sıcaklık * Çözen ve çözülen maddelerin doğası * Basınç olarak sıralanabilinir. === Elektrokimya === Elektrokimya elektrik ve kimyasal değişimler arasındaki ilişkileri inceler. Kendiliğinden gelişen birçok kimyasal tepkime sonucunda elektrik akımı oluşmaktadır. Öte yandan elektrik akımı kendiliğinden gelişmeyen birçok tepkimenin gerçekleştirilmesinde kullanılmaktadır. Elektroliz süreciyle elektrik enerjisi kimyasal enerjiye dönüştürülebilmektedir. === Kimyasal bağlar === Kimyasal bağ farklı atomların elektronlarının etkileşimi sonucu oluşur ve atomları bir arada tutar. Kimyasal bağ atomlar arası elektron alışverişi sonucu oluşuyorsa iyonik bağ, eğer ortak paylaşım sonucu oluşuyorsa kovalent bağ olarak adlandırılır. Elektronların metal atomları arasında paylaşımı sonucu oluşuyorsa da buna metalik bağ denir. === Kinetik === Kimyasal kinetik, kimyasal tepkimeleri tepkime hızı, değişkenlerin tepkimeye etkileri, atomların yeniden dizilişi ve ara ürünlerin oluşumu gibi açılardan ele alır. === Stokiyometri === Stokiyometri, kimyasal bir tepkimede bulunan reaktanların ve ürünlerin miktarlarının birbirleriyle olan sayısal ilişkilerini inceler. Dengedeki bir kimyasal tepkime ifadesinde, katsayılar kaç mol reaktanın bir diğer bir reaktanla tepkimeye girmek için gerekli olduğunu ve bu tepkimeden kaç mol ürün elde edileceğini ortaya koymada kullanılan metottur. Dengede olan bir tepkimede reaktanların ve ürünlerin miktarları arasında bölen ve bölünen kısımlarında pozitif tam sayılar içeren bir orantı oluştumaktadır. Örneğin metan'ın oksijen'le tepkimesinde, 1 molekül karbondioksit ve 2 molekül su oluşması için 1 molekül Metan 2 molekül oksijen ile tepkimeye girmelidir. : + 2 → 1 + 2 === Termodinamik === Termodinamik, enerji, ısı, entropi ve ekserji gibi fiziksel kavramlarla ilgilenen bilim dalı. Termodinamik her ne kadar sistemlerin madde ve/veya enerji alış- verişiyle ilgilense de, bu işlemlerin hızıyla ilgilenmez. Bundan dolayı aslında termodinamik denilirken, denge termodinamiği kastedilir. Zamana bağlı termodinamik olaylarla, denge halinde olmayan termodinamik ilgilenir. == Kimyanın temel kanunları == * Avogadro yasası * Boyle yasası * Charles yasası * Gay-Lussac yasası * Enerjinin korunumu yasası * Kütlenin korunumu yasası * Dalton yasası * Sabit oranlar yasası * Dulong–Petit yasası * Faraday'ın elektroliz yasası * Gay-Lussac yasası * Graham difüzyon yasası * İdeal gaz yasası * Katlı oranlar yasası * Peryodik tablo yasası == Kimyanın ana bilim dalları == Kimya'nın ana alt dalları şöyle sıralanabilinir ; * Analitik kimya * Anorganik kimya * Organik kimya * Fizikokimya * Termodinamik * Spektroskopi * Kimyasal kinetik * Teorik kimya * Biyokimya == Kaynakça == ;Genel * Ralph H. Petrucci ... [et (2010) al.],. General chemistry : principles and modern applications (10th ed. bas.). Toronto: Pearson Prentice Hall. ISBN 9780132064521 ;Özel
40
küçükresim|411x411pik|1925 tarihli Beşiktaş Jimnastik Kulübü Nizamnamesi Beşiktaş Jimnastik Kulübü, 1903 yılında İstanbul'da kurulan spor kulübüdür. Bereket Jimnastik Kulübü (Asıl Çerkesçe ismi Berekhetiqo olup bazı kurucuların mensup olduğu Çerkes sülalesinden gelmektedir, Türkçeye Bereket olarak çevirilmiştir.) adıyla kurulan kulüp, 26 Ocak 1911 tarihinde Beyoğlu Mutasarrıfı Muhittin Bey'in teşvikiyle Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü, adıyla tescil edilen ilk Türk spor kulübü oldu. Daha çok futbol şubesiyle tanınan kulüp, Türkiye futbolunda 1959'dan sonra şampiyon olma başarısı gösteren 6 kulüpten birisidir. Ayrıca futbol takımı armasında ay-yıldız olan 4 Türk takımından biridir. Kulübün yönetim kurulu başkanı Ahmet Nur Çebi'dir. Beşiktaş, güncel olarak futbol (erkekler ve kadınlar), basketbol (erkekler, kadınlar ve engelliler), hentbol (erkekler) ve voleybol (kadınlar) dallarında birinci lig düzeyinde temsil edilmektedir. Bu dalların yanında atletizm, kick boks, boks, güreş, jimnastik, kürek, masa tenisi, satranç ve elektronik spor dallarında faaliyetlerini sürdürmektedir. Armasında Türk bayrağı amblemi taşıma hakkını elde etmiş az sayıda takımdan biridir. Beşiktaş basketbol takımı, kurulduğu 1933 yılından bu yana Türkiye Basketbol Ligi'nde toplam 2 defa şampiyon olmuştur. Bunun dışında birer kez 2. Lig, Türkiye Kupası ve Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı kazanan takım, 2011-12 sezonunda EuroChallenge'ı kazanarak tarihinde ilk kez bir Avrupa şampiyonluğu elde etmiştir. Beşiktaş (kadın basketbol takımı), Kadınlar Basketbol Süper Ligi'ni toplamda 3 defa müzesine götürürken, 1 kez de Kadınlar Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda mutlu sona ulaşmıştır. 2003 yılında kurulan Beşiktaş (tekerlekli sandalye basketbol takımı) ise 2 kez Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Lig'i kazanma başarısı gösterirken, 1 kez Andre Vergauwen Kupası ve 1 kez de Willi Brinkmann Kupası'nda şampiyonluk elde etmiştir. Faaliyetlerine 1961 yılında başlayan Beşiktaş (kadın voleybol takımı), birer kez Türkiye Bayanlar Voleybol Şampiyonası, Federasyon Kupası'nda şampiyon olmuştur. Kadınlar Voleybol Balkan Kupası'nda ise toplam 3 kez şampiyon olmuştur. 2013-14 sezonunda CEV Challenge Kupası'nda final oynama başarısı göstermiştir. 1986 yılında kurulan Beşiktaş (erkek voleybol takımı) ise İstanbul Erkekler Voleybol Ligi ve Federasyon Kupası'nda birer kez şampiyon olmuştur. 1986 yılında kurulan Beşiktaş Erkek Hentbol Takımı, 15 kez ile Türkiye Erkekler Hentbol Süper Ligi'ni en çok kazanan takımdır. Bunun dışında 9 kez Türkiye Kupası ve 10 kez de Süper Kupa'da şampiyon olmuştur. == Tarihçe == === Kuruluşu === küçükresim|Hüseyin Bereket, Beşiktaş'ın kurucu üyesi. 1902 yılında, 22 kişiden oluşan grup o zamanların Medine Muhafızı Şhaplı Osman Ferit Paşa'nın Beşiktaş'ın Serencebey Semti'nde bulunan konağının bahçesinde, haftanın belirli günlerinde bir araya gelip çeşitli jimnastik hareketleri yapmaktaydılar. Şhaplı Osman Ferit Paşa'nın oğulları Mehmet Şamil Şhaplı ve Hüseyin Bereket ile mahalledeki birkaç genç, aletli ve aletsiz jimnastik, barfiks, boks, güreş, halter gibi spor dallarına ilgiliydiler. O yıllarda siyasi nedenlerden ötürü toplanma olaylarına karşı, şehrin birçok yerinde hafiyeler kol gezmekteydi. Serencebey'de bir araya gelen bu 22 kişilik grup, hafiyelerin yaptığı bir baskın sonucu karakola düşmüştür. Ancak, II. Abdülhamid'in başyaveri Mehmet Paşa ve kuşçubaşı Behçet Bey'in de aralarında bulunduğu saray erkânından kişiler, yeni kurulan bu kulübün aletli jimnastik, güreş, boks ve halter gibi insan sağlığına faydalı sporlarla uğraşan bir mektep olduğuna padişahı inandırmaları, o dönemde hoş karşılanmayan ve dini yönden haram olarak kabul edilen futbol oyununu oynamamaları ve sadece beden hareketi yapmaları sebebiyle herhangi bir ceza almamışlardır. Daha sonra isimlerini Osmanlı Beşiktaş Terbiye-i Bedeniye Mektebi olarak değiştirmişlerdir. II. Abdülhamit ise kulübün belirtilen spor dalları ile uğraşmaları için özel bir ferman çıkararak faaliyetlerine izin vermiştir. O zamanların boksör ve güreşçilerinden Kenan Bey de, sporculara güreş ve boks antrenmanları yaptırmıştır. 1903 yılının Mart ayında özel izinle Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü kurulmuştur. Mehmet Şamil Şhaplı, kulübün ilk başkanı, Hüseyin Bereket ise ilk genel sekreteri olarak seçilmiştir. Kulüp ismini ise Şhaplı Osman Ferit Paşa'nın dedesi olan Mirzaiko Bereket Bey ve babası Bereketiko Hasan Bey'den almıştır. Şhaplı Osman Ferit Paşa, 1870'lerin sonunda Beşiktaş Serencebey yokuşundaki konağını satın almış ve kulüp bu konakta kurulmuştur. küçükresim|sol|Beşiktaş atletizm takımının 1916 yılına ait bir fotoğrafı... 1908'deki İkinci Meşrutiyet ile birlikte sportif faaliyetlere biraz daha serbestlik tanınmıştır. Edirne'de bulunan Fuat Balkan ve Mazhar Kazancı, 31 Mart 1909 tarihinde İstanbul'da yaşanan 31 Mart İsyanı sebebiyle Hareket Ordusu ile birlikte İstanbul'a gelmiştir. Siyasi olayların yatışmasının ardından, eskrim hocası olan Fuat Balkan ile güreş ve halter sporu başta olmak üzere çeşitli spor dalları ile uğraşan Mazhar Kazancı, Serencebey'de jimnastik yapan grupla birlikte spor faaliyetlerini icra etmeye başlamışlardır. Fuat Balkan'ın Ihlamur'da bulunan evinin alt kısım kulüp binası yapılarak; kulübün adı Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü olarak değiştirilmiştir. 13 Ocak 1910 tarihinde Beyoğlu Mutasarrıfı Muhittin Bey Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü'nü tescil ettirmiştir. Böylece Beşiktaş, tescil edilen ilk Türk spor kulübü olmuştur. Ancak o dönemde Osmanlı Devletinde herhangi bir Cemiyetler (dernekler) Yasası bulunmadığı için kulüp özel bir izinle tescil edilebilmiş ve bu tescil günümüzde hala muğlaklığını korumaktadır.Galatasaray SK tarihi Bahis olan Cemiyetler Yasası 1912 de meclisten geçmiştir. Bu nedenle Galatasaray ve Fenerbahçenin tescilleri ile ilgili böyle bir muğlaklık söz konusu değildir. Kulübün tescil edilmesinden sonra semtte yaşayan gençlerin de katılmasıyla beraber kulübün sporcu sayısı 150'ye yükselmiştir. Daha sonra, Ihlamur'da bir evin alt kısmında yer alan kulüp merkezi de Akaretler'deki 49 numaralı binaya, sonradan ise 84 numaralı binaya taşınmıştır. Bu binanın arkasında bulunan bahçe ise 600 altın harcanarak spor sahasına dönüştürülmüştür. Böylelikle kulüp, düzenli bir lokale, tesise ve sporculara sahip olmuştur. === Kurucular === Beşiktaş Jimnastik Kulübü, büyük çoğunluğu Kafkasya, özellikle Çerkes kökenli olan 22 kişi tarafından kurulmuştur. Ahmet ve Mehmet Ali Fetgeri kardeşler, Batum bölgesinden göç etmiş bir soydan, Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket ise Dağıstanlı Şeyh Şamil'in soyundan gelmektedir. * 1 Ahmet Fetgeri (Deniz albayı) * 2 Mehmet Ali Fetgeri (Öğretmen-Yazar) * 3 Fuat Balkan (Emekli Binbaşı-Kocaeli mebusu) * 4 Mehmet Şamil Şhaplı (Osman Paşazade) * 5 Hüseyin Bereket (Osman Paşazade) * 6 Nazım Nazif Ander (Kadızade-Ziraat mühendisi) * 7 Hamza Osman Erkan (Osman Paşazade- Eski Afyon milletvekili) * 8 Behçet Bey * 9 Kenan Bey (II.Abdülhamit'in özel muhafızı) * 10 Mehmet Paşa (Seryaver) | * 11 Deli Fuat Paşa * 12 Tayyareci Fethi Bey (Hava Yüzbaşı) * 13 Muhittin Paşa (Eski Kahire Büyükelçisi) * 14 Ali Kılıç (Eski Gaziantep milletvekili) * 15 Mazhar Kazancı (Süvari Subayı) * 16 Ziya Karamürsel (Hazine-i Hassa Müdürü) * 17 Ahmet Paşa (Sürre Emiri) * 18 Şükrü Paşa (Eski Viyana Büyükelçisi) * 19 Mahmut Naci Bey (Fizan milletvekili) * 20 Şevket Cenani (Başvekil Kadri Paşazade) | * 21 Cami Bayburt (Fizan milletvekili) * 22 Ahmet Şerafettin (Öğretmen, yüzbaşı) ---|---|--- === Renkleri ve arması === Uzun yıllardır yapılan araştırmalar ve çeşitli kaynaklardan toplanan bulgular neticesinde; bilindiği üzere Beşiktaş'ın ilk renklerinin kırmızı beyaz şeklinde olduğu, ancak Balkan Savaşı'nın kaybedilmesinden sonra şehit düşen, yaralanan veya esir edilen 340.000'den fazla askerin yasını tutmak amacıyla renklerin karartılıp siyah beyaz olarak değiştirildiği yazılmaktadır. Ancak Beşiktaş Yönetimi; 100. yılını anlatan belgesel için yaptığı çalışmalara dayanarak Beşiktaş'ın kırmızı rengi hiç kullanmadığını, kuruluşundan itibaren siyah beyaz renkleri kullandığını iddia etmektedir. İlk zamanlar ferdî sporlar yapılması sebebiyle kulüp için herhangi bir forma rengine ihtiyaç duyulmamıştır. Fakat, kulübün sporcu sayısının gittikçe artması sebebiyle, Mehmet Şamil Bey kurucular heyetini toplamış ve okul zamanlarında kullandığı ve okulunun renklerini taşıyan bir rozeti heyete göstererek, buna benzer bir rozet yaptırılması gerektiği fikrini kabul ettirmiştir. Bu toplantıda kulübün renkleri de sonradan değiştirilmiş renklere sadık kalınarak siyah ve beyaz olarak belirlenmiştir. Beşiktaş'ın ilk rozetine, Fransız mektebinin rozetinden esinlenilerek miladi yıl olarak 1903, üst bölüme Eski Türkçe (Osmanlıca) بشكطاش (Beşiktaş) yazılırken, sağ tarafa ژ(j), sol tarafa da ق(k) harfleri koyulmuştur. Rozetin arka kısmında İstanbul'da yapıldığı yazmakta, iç kısmında ise rozeti yapan kişinin mührü bulunmaktadır. Rozetteki armada yer alan yıldız altı köşeli olarak tasarlanmıştır. 1908 yılındaki İkinci Meşrutiyet'e kadar altı köşeli bu yıldız kullanılmıştır. Bu rozet, İskender Yakak tarafından kulübün onursal başkanı Süleyman Seba'ya hediye edilmiştir. Beşiktaş'ın armasında yer alan ilk beyaz çizgi 1'i; 3 siyah çizgi 3'ü; ve ikinci beyaz çizgi de 1'i temsil etmektedir. Amblem 9 bölümden meydana gelmiştir. Yukarı kısımda yer alan yan yana yazıldığında, rumi takvimde kulübün kuruluş yılı olan 1903 sayısına denk gelen ١٣١٩(1319) sayısı ortaya çıkmaktadır. Beşiktaş, ilk tescil edilen kulüp olması sebebiyle, armasında Türk bayrağını taşıma hakkı kazanmıştır. Haziran 2013 tarihinde kulübün tüzüğünde yapılan değişiklikle birlikte, kartal figürlü resmî bir arması daha olmuştur. === Kara Kartal sembolü === 19 Ocak 1941 tarihinde, Şeref Stadı'nda Beşiktaş'ın Süleymaniye takımıyla oynadığı bir maçta, Beşiktaş takımının hücum ettiği tribünde bulunan Mehmet Galin isminde bir taraftarın "Haydi Kara Kartallar, Hücum edin Kara Kartallar"... şeklinde tezahürat yapmıştır. Beşiktaş'ın maçta üstün oynaması ve art arda ataklar yapması da, taraftarların bu tezahüratı benimsemesini sağlamıştır. Beşiktaş o karşılaşmayı, Şeref Görkey'in voleyle attığı 3 gol, kaptan Hakkı Yeten, Şakir ve Şükrü'nün birer golüyle 6-0 galibiyetle bitirmiştir. Bu maçtan sonra, Kara Kartal Beşiktaş'ın sembolü olarak kabul edilmiştir. === Başkanlar === Kuruluşundan bugüne kadar Beşiktaş kulübünde başkanlık yapmış kişiler aşağıda gösterilmiştir. * 1903-08 Mehmet Şamil * 1908-11 Şükrü Paşa * 1911-18 Fuat Paşa * 1918-23 Fuat Balkan * 1923-24 Salih Bey * 1924-26 Ahmet Aşeni * 1926-28 Fuat Balkan * 1928-30 Ahmet Aşeni * 1930-32 Emin Kunt * 1932-35 Abdülkadir Karamürsel | * 1935-38 Fuat Balkan * 1938-39 Abdülkadir Karamürsel * 1939-41 Yusuf Erdem * 1941-42 Abdülkadir Karamürsel * 1942-50 A. Ziya Kozanoğlu * 1950 Ekrem Amaç * 1950-52 Salih Keçeci * 1952-55 A. Ziya Kozanoğlu * 1955-56 Tahir Söğütlü * 1956-57 Danyal Akbel | * 1957 Ferhat Nasır * 1957-58 Nuri Togay * 1958 Enver Kaya * 1958-60 Nuri Togay * 1960-63 Hakkı Yeten * 1963-64 Selahattin Akel * 1964-66 Hakkı Yeten * 1966-67 Hasan Salman * 1967-68 Hakkı Yeten * 1968-69 Talat Asal | * 1969-70 Rüştü Erkuş * 1970 Nuri Togay * 1970-71 Agasi Şen * 1971-72 Himmet Ünlü * 1972-73 Şekip Okçuoğlu * 1973-77 Mehmet Üstünkaya * 1977-79 Gazi Akınal * 1979 Hüseyin Cevahir * 1979-80 Gazi Akınal * 1980-81 Rıza Kumruoğlu | * 1981-84 Mehmet Üstünkaya * 1984-2000 Süleyman Seba * 2000-04 Serdar Bilgili * 2004-12 Yıldırım Demirören * 2012-19 Fikret Orman * 2019- Ahmet Nur Çebi ---|---|---|---|--- == Futbol şubesi == === Tarihçe === ==== Kuruluşu ve ilk yılları ==== Türkiye'de kurulan kulüplerin hemen hepsi spor kulübü olarak kurulmuşken Beşiktaş ise bir jimnastik kulübü olarak faaliyetlerine başlamıştır. Beşiktaş'ta futbol o dönemlerde bu spor dalına kötü gözle bakılması sebebiyle önemsenmemiştir. Beşiktaşlı sporcuların, Valideçeşme'den Taşkışla'daki bir yangının alevlerini fark edip o bölgeye gitmeleri sonucunda Beşiktaş futbolla tanışmış oldu. Yangının olduğu yerde futbol oynayan İngiliz gençlerini görüp seyretmeye başlayan sporculardan Katip Tevfik, önlerine düşen futbol topunu kaçırmıştır. Beşiktaşlı sporcular İngilizlerden kaçırdıkları bu topu Valideçeşme'de Refik Osman'ın evinin bahçesine saklamışlardır. Bu top, Beşiktaş kulübünün ilk futbol topu olmuştur. Ancak bu olay tam anlamıyla Beşiktaş'ta futbolun başlamasına vesile olmamıştır. Beşiktaş'ta ilk futbol faaliyetleri, İkinci Meşrutiyet'in ilanından kısa bir süre sonra, 1911 yılının Ağustos ayında başlamıştır. O yıllarda kulüp bünyesindeki atlet ve jimnastikçilerin futbola olan ilgileri artmış ve aralarında futbol maçları yapmaya başlamışlardır. Beşiktaş'ın yakınlarında Valideçeşme ve Basiret adında iki farklı futbol takımı kurulmuştur. Valideçeşme takımının kurucusu ve başkanı olan Ahmet Şerafettin Bey, Beşiktaş semtinde kurulan bu farklı takımların tek bir çatı altında birleşmesini istemekteydi. Bu sebeple, 1911 yılının Ağustos ayında kurduğu Valideçeşme kulübündeki futbolcularıyla birlikte Beşiktaş kulübüne katılmıştır. Daha sonra, Ahmet Şerafettin Bey'in girişimleriyle Basiret takımı da Beşiktaş'a dâhil olmuş ve böylece Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün futbol şubesi resmî olarak faaliyete başlamıştır. Beşiktaş'ın ilk futbol takımı, Resul, Rıdvan, Behzat, Dr. Sabri, Kâzım, Sadi, Dr. Mehmet, Asım, Şeref, Dr. Ali ve Fahri'den oluşmuştur. Bu ilk takımın malzemeleri ise İpekçi İhsan adında bir sporsever tarafından karşılanmıştır. Beşiktaş'ta yeni kurulan futbol dalı çok sevilmiş ve ikinci, üçüncü takımlar kurulmuştur. Ancak bu yeni dalın kulüpteki diğer dalların önüne geçmesi sebebiyle, kulüpte huzursuzluk çıkmıştır. Ahmet Şerafettin Bey bu huzursuzluk sebebiyle Beşiktaş'tan ayrılarak kendisiyle beraber gelen bazı futbolcularla birlikte Sebat Kulübü isminde yeni bir takım kurmuştur. Bir süre sonra eski Beşiktaşlıların kurduğu bu kulüp, Beşiktaş ile karşılaşmış ve 3-2 galip gelmiştir. Bu maçın ardından Beşiktaşlı yöneticiler Ahmet Şerafettin Bey'i tekrar Beşiktaş'a dönmeye ikna etmişlerdir. Beşiktaş'ın futbol faaliyetlerine başlamasından kısa bir süre sonra Balkan Savaşı ve ardından I. Dünya Savaşı'nın başlaması nedeniyle kulüp bünyesindeki sporcular orduya katılmışlardır. İlk önce Ahmet Şerafettin Bey yedek subay olarak Romanya'ya gitmiştir. Savaş döneminde Beşiktaş kadrosundan 8 oyuncu ölmüştür. Bu dönemde kulüpteki spor faaliyetleri durma noktasına gelmiştir. I. Dünya Savaşı'nın bitmesinin ardından, savaşta sağ kalan sporcular tekrar kulübe dönerek spor faaliyetlerine devam etmişlerdir. Ancak o dönem de İstanbul, yabancı kuvvetlerin hakimiyeti altında olduğundan birçok olumsuzluklar mevcuttu. Kulüp bir dönem Köyiçi'ndeki bir Rum kilisesinin karşısındaki binaya taşınmıştır. 1918 yılındaki Mondros Mütarekesi ile birlikte kulüp bir grup azınlık tarafından yağmalanmıştır. O güne kadar kazanılan birçok madalya ve şilt bu yağmalama sonucu kaybolmuştur. Mütakere ile birlikte Romanya'daki görevinden dönen Ahmet Şerafettin Bey, durma noktasına gelen futbol faaliyetlerini tekrar güçlendirmeye başlamıştır. ==== Profesyonellik öncesi (1911-1951) ==== 1919 yılında Beşiktaş ve birkaç takım daha Cuma Ligi'ne katılmak için başvuruda bulunmuşlardır. Ancak Lig Tertip Komitesi tarafından lige katılma isteği kabul görmemiştir. Bunun üzerine Ahmet Şerafettin Bey, Cuma Ligi'ne kabul edilmeyen diğer takımların idarecileriyle birlikte İstanbul Türk İdman Birliği Ligi isminde yeni bir lig kurmuştur. Beşiktaş, 10 takımın yer aldığı ligin ilk sezonunda, Hilal, Kumkapı, Altınörs ve Türkgücü takımlarıyla birlikte A grubunda yer almıştır. B grubunda ise Darüşşafaka, Vefa, Üsküdar, Beylerbeyi ve Haliç takımları yer almıştır. Beşiktaş, A grubunu 12 puanla lider bitirmiş ve B grubunu aynı puanla lider bitiren Darüşşafaka ile 23 Temmuz 1920 tarihinde final maçında karşı karşıya gelmiştir. Maçı 2-1 kazanan Beşiktaş, tarihindeki ilk şampiyonluğunu elde etmiştir. Bir sonraki sezonda, 3 yeni takımın daha lige katılımıyla tek grupta 13 takım mücadele etmiştir. Beşiktaş, önceki sezon olduğu gibi bu sezonda da 12 puan toplamış ve ligi şampiyon olarak tamamlamıştır. Beşiktaş, 1920'de azınlık takımlardan oluşan Pazar Ligi'ne de ilk defa katılmıştır. Bu ligde yalnızca iki Türk takımı Beşiktaş ve İttihatspor vardı. İlk sezonda İttihatspor şampiyon olurken, Beşiktaş'ta ikinci olmuştur. Sonraki sezon, İttihatspor kadrosundaki oyuncuları Galatasaray'a kaptırınca ligde başarı elde edememiştir. Beşiktaş ise 14 maçta 10 galibiyet 4 beraberlik elde ederek şampiyonluğa ulaşmıştır. Türkiye'de düzenlenen ilk resmî lig olan İstanbul Futbol Ligi'nin ilk sezonuna Beşiktaş takımıda katılmıştır. Türkiye Futbol Şampiyonası'nda İstanbul bölgesini temsil edecek takımın belirlenmesi amacıyla 24 Temmuz 1924 tarihinde bir toplantı düzenlenmiştir. Toplantıya katılan 18 kulüp maçların eliminasyon sistemiyle, 31 Temmuz'da başlayıp, 17 Ağustos 1924'te bitirilmesine karar vererek fikstürü belirlemiştir. 22 Ağustos günü oynanan final maçında Galatasaray ile karşılaşan Beşiktaş, karşılaşmayı 2-0 kazanarak lig şampiyonu olmuştur. Böylece ilk resmî İstanbul şampiyonluğunu Beşiktaş kazanmıştır. Bu şampiyonluktan sonra, 1924 yılında Türkiye Futbol Şampiyonası'na katılma hakkı kazanmıştır. İlk maçında Eskişehir Demirspor'u 6-2 ile geçen Beşiktaş, ikinci maçta Harbiye'ye 2-0 yenilerek elenmiştir. Beşiktaş, 1928-29, 1929-30 ve 1930-31 sezonlarında ligde 3. sırayı almıştır. 1933 yılında Beşiktaş'ın futbol şubesini kuran Ahmet Şerafettin Bey ölmüştür. Çırağan Sarayı'nın bir bahçesi olan ve Beşiktaş tarafından Millî Emlak'tan kiralanan ve daha sonra tamamlanarak 1933 yılında hizmete açılan Şeref Stadyumu'na Ahmet Şerafettin Bey'in ismi verilmiştir. Beşiktaş, on birinci İstanbul Futbol Ligi'nde sezonu şampiyon olarak tamamlamış ve uzun bir aradan sonra tekrar şampiyonluğa ulaşmıştır. Bu şampiyonlukla birlikte 1934 yılında düzenlenen Türkiye Futbol Şampiyonası'na katılma hakkı kazanmıştır. Altay takımını 3-1 mağlup ederek tarihinde ilk kez Türkiye Futbol Şampiyonası'nı kazanmıştır. İstanbul Ligi'nin 12. kez düzenlendiği 1935-36 sezonu Beşiktaş'ta iç karışıklıklarla başlamıştır. Bu dönemde kulüp içerisindeki iç çekişmeler sebebiyle dağılma noktasına gelen Beşiktaş takımı, eski başbakanlardan Recep Peker'in kulübe fahri başkan olmasıyla tekrar toparlanmıştır. Sezonu ise şampiyon olan Fenerbahçe ve 2. Galatasaray'ın ardından 3. sırada tamamlayabilmiştir. Beşiktaş, 1937-38 İstanbul Futbol Ligi'nin sonunda Güneş ve Fenerbahçe takımlarıyla birlikte ligi 24 puanla bitirmiştir. Bu dönemde acele ile toplanan Futbol Heyeti, ligde ilk kez atılan golün yenilen gole bölünmesi esasına dayanan averaj hesaplamasına başvurmuştur. Yapılan hesaplamada Güneş 4.25, Fenerbahçe 4 ve Beşiktaş ise 3.66'lık averaja sahip olunca lig şampiyonu Güneş takımı olmuştur. Ancak Beşiktaş bu karara itiraz ederek, 1934-35 sezonunda olduğu gibi şampiyonu belirlemek için maç oynatılmasını talep etmiştir. Ancak karar değişmemiş ve Güneş takımı şampiyon, Fenerbahçe 2. ve Beşiktaş ise 3. olarak ilân edilmiştir. 1938-39 İstanbul Futbol Ligi'nde, bir önceki sezonun şampiyonu Güneş takımı dağılmaya yüz tutmuş ve maçlara çıkamamıştır. 10 takım arasında çift devreli lig usulüne göre oynanan ligi Beşiktaş namağlup olarak şampiyon bitirmiş ve 3. kez lig şampiyonluğunu kazanmıştır. Elde edilen bu şampiyonlukla birlikte, 1939-40, 1940-41, 1941-42 ve 1942-43 sezonlarında da şampiyon olan Beşiktaş, üst üste 5 kez ligi kazanmıştır. 1943-44 sezonunda şampiyonluğu Fenerbahçe'ye kaptırdıktan sonra 1944-45 ve 1945-46 sezonlarında da ligi kazanan siyah beyazlı takım, 8 yılda 7 kez şampiyon olma başarısı göstermiştir. 1949-50 ve 1950-51 sezonlarını da şampiyon olarak tamamlayan Beşiktaş, böylece profesyonelliğin kabulünden önce oynanan ligin son şampiyonu olmuştur.1949-50 İstanbul Futbol Ligi: * 1950-51 İstanbul Futbol Ligi: * Ayrıca 1937 yılından itibaren Ankara, İstanbul ve İzmir liglerinde mücadele eden takımların katılımıyla organize edilmeye başlanan Millî Küme'de 1941, 1944 ve 1947 yıllarında,Türkiye Millî Küme 1940-41 * Türkiye Maarif Mükafatı 1943-44 * Türkiye Millî Eğitim Kupası 1946-47 * Başbakanlık Kupası'nda da 1944 ve 1947 yıllarında şampiyon olmuştur.Türkiye Başbakanlık Kupası 1943/44 * Türkiye Başbakanlık Kupası 1946/47 * ==== Profesyonelliğin kabulü ve sonrası (1951-günümüz) ==== 24 Eylül 1951 tarihinde Futbol Profesyonel Talimnamesinin yürürlüğe girmesiyle birlikte futbol resmî olarak profesyonelleşmiş ve 1952 yılında Türkiye'nin ilk profesyonel ligi olan İstanbul Profesyonel Ligi kurulmuştur. 1952'de düzenlenen ilk profesyonel lig, 8 takımın katılımıyla çift devreli lig usulüne göre oynanmış ve Beşiktaş oynadığı 14 karşılaşmada yenilgi almadan ilk profesyonel ligin şampiyonu olmuştur. Bu şampiyonluktan sonra 1953-54 ve 1955-56 sezonlarında da şampiyonluğa ulaşmıştır. Ayrıca Türkiye Futbol Federasyonu tarafından Şampiyon Kulüpler Kupası'na katılacak takımı belirlemek amacıyla 1956-57 ve 1957-58 sezonlarında Federasyon Kupası ismiyle düzenlenen organizasyonda da şampiyon olmuştur. Böylece Beşiktaş takımı, 1958-59 Şampiyon Kulüpler Kupası ile beraber ilk kez Avrupa'da mücadele etmiştir. Beşiktaş, 8 kez organize edilen İstanbul Profesyonel Futbol Ligi'nde, toplam 2 kez şampiyon olmuştur. 1959 yılında, Millî Lig isminde kırmızı ve beyaz olmak üzere iki gruba ayrılan yeni bir lig kurulmuştur. Beşiktaş, ilk sezonda 8 takımın yer aldığı beyaz grupta mücadele etmiş ve ligi 2. sırada tamamlamıştır. Beşiktaş, ligdeki 3.şampiyonluğunu 1959-60 sezonunda elde etmiştir. 20 takımın mücadele ettiği ligde, Beşiktaş 5 puan farkla şampiyon olmuştur. Siyah beyazlılar, 5 sene sonra 1965-66 sezonunda Türkiye 1. Futbol Ligi'nde Yugoslav teknik direktör Ljubiša Spajić yönetiminde 4. kez şampiyon olmuştur. Bir sonraki sezonda aynı teknik direktörler ligde şampiyonluğa ulaşan Beşiktaş, 14 sezon boyunca şampiyon olamamıştır. Beşiktaş, Spajić yönetiminde 1967 Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda, Altay'ı 1-0 mağlup ederek ilk kez şampiyon olmuştur. 1962-63 sezonundan itibaren düzenlenmeye başlanan Türkiye Kupası'nda da, 1974-75 sezonunda iki maç üzerinden oynanan final maçında Trabzonspor'u toplamda 3-0 mağlup ederek ilk kez şampiyon olmuştur. 1981-82 sezonunda Yugoslav teknik direktör Đorđe Milić yönetiminde 6. kez lig şampiyonluğunu kazanmıştır. 1985-86 sezonunda Bosnalı teknik direktör Branko Stanković yönetiminde, ligi Galatasaray ile birlikte 56 puanda bitirmiştir. Siyah beyazlılar averajla ile ligde 7. kez şampiyon olmuştur. Beşiktaş İngiliz teknik direktör Gordon Milne yönetiminde, Türkiye Kupası'nın 1988-89 sezonunda Fenerbahçe'yi iki maç sonucunda 3-1 mağlup ederek 2. kez şampiyon olmuştur. 1989 Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda da yine Fenerbahçe'yi 1-0 mağlup ederek 4. kez şampiyonluğa ulaşmıştır. 90'lı yıllar Beşiktaş'ın ligde en fazla şampiyonluk yaşadığı yıl olmuştur. Beşiktaşlılar tarafından efsane olarak kabul edilen Metin Tekin, Ali Gültiken ve Feyyaz Uçar'dan oluşan ileri üçlü de bu yıllarda ünlenmiştir. Beşiktaş 1989-90 sezonunda, ligin 6. haftasında karşılaştığı Adana Demirspor'u Metin, Ali ve Feyyaz'ın golleriyle 10-0 yenerek Türkiye Ligi'nin en farklı galibiyet rekorunu kırmıştır. Beşiktaş aynı sezonda ligde 8. şampiyonluğuna ulaşırken, Türkiye Kupası'nda da finalde Trabzonspor'u 2-0 mağlup ederek 3. kez şampiyon olmuştur. Beşiktaşlı Feyyaz Uçar ise 28 gol ile ligde en çok gol atan futbolcu olmuştur. 1990-91 sezonunda da Milne yönetiminde ligi şampiyon olarak tamamlayan Beşiktaş, bir sonraki sezon ise oynadığı toplam 30 maçta yenilgi almadan şampiyonluğa ulaşmış ve 'nde namağlup şampiyon olan ilk takım olmuştur. İngiliz teknik direktör Milne, Beşiktaş'ta görev yaptığı 1987-1994 yılları arasında toplam 12 kupa kazanmıştır. Beşiktaş, 1993-94 sezonunda Alman teknik direktör Christoph Daum yönetiminde 4. kez Türkiye Kupası şampiyonu olmuştur. Ayrıca 1994-95 sezonunda ligde de 11. şampiyonluğunu elde ederken, 1994 Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda da Galatasaray'ı 3-1 mağlup ederek 6. kez şampiyon olmuştur. 2002 yılında Rumen Mircea Lucescu'nun Beşiktaş'ın teknik direktörlüğüne gelmesinden sonra, Beşiktaş 2002-03 sezonunda ligdeki 12. şampiyonluğunu elde etmiştir. Daha sonra Fransız Jean Tigana Beşiktaş'ın yeni teknik direktörü olmuştur. Beşiktaş, Tigana yönetiminde ligde şampiyon olamazken, 2006 Türkiye Süper Kupası'nda Galatasaray'ı 1-0 mağlup ederek 8. kez şampiyon olmuştur. 2005-06 ve 2006-07 sezonlarında Türkiye Kupası'nda üst üste iki kez şampiyonluğa ulaşmıştır.Türkiye Kupası 2005-2006 * Türkiye Kupası 2006-2007 * 2008 yılında teknik direktörlüğe Mustafa Denizli getirilmiştir. Onun yönetiminde, 2008-09 sezonunda Beşiktaş Süper Lig'deki 13. şampiyonluğunu kazanmıştır. Ayrıca 2008-09 Türkiye Kupası'nda da şampiyon olmuştur. Beşiktaş, Tayfur Havutçu yönetiminde 2010-11 Türkiye Kupası'nda da şampiyonluğa ulaşarak, Türkiye Kupası'nı toplamda 9. kez müzesine götürmüştür. Beşiktaş 2011 yılındaki şike davasında, 2 maç sonucunu etkilemek suçundan, dönemin Beşiktaş Futbol Komitesi Başkanı Serdal Adalı, teknik direktör Tayfur Havutçu ve Futbol A Takımı Güvenlik Müdürü Ahmet Ateş ise 11 Mayıs 2011 günü oynanan Beşiktaş - İBB maçının sonucunu etkilemekten dolayı Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevk edilmiştir. Fakat herhangi bir ceza almamışlardır. Beşiktaş, 2013 yılında ise Avrupa Ligi'ne katılım hakkı elde etmiştir. Ancak UEFA şike soruşturmasında adının geçmesi sebebiyle Beşiktaş'ı 1 sezonluğuna UEFA turnuvalarından men etmiştir. Bu kararın ardından Beşiktaş, Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi'ne (CAS) başvurmuştur. CAS, 18 Temmuz 2013 tarihinde UEFA'nın verdiği kararın yürütmesini durdurmuş ve Beşiktaş'ın CAS'taki yargılama bitene kadar turnuvalarda oynamasını kararlaştırmıştır. CAS, 30 Ağustos 2013 tarihinde aldığı karar ile Beşiktaş'ın itirazını reddederek; UEFA Temyiz Kurulu'nun verdiği cezaları onamıştır. Bu kararın ardından Beşiktaş'ın yerine, play-off turunda elediği Tromsø takımı gruplara alınmıştır. Şike soruşturması kapsamında yapılan II. dalga operasyonundan sonra, Beşiktaş Futbol Komitesi Başkanı Serdal Adalı ve Beşiktaş Teknik Direktörü Tayfur Havutçu 1 yıl 3 ay hapis cezası alsalar da daha sonra yapılan tekrar yargılamalarda bu cezalar haksız bulunarak ikisi de diğer tüm sanıklarla birlikte beraat etmişlerdir. 29 Mayıs 2022 tarihinde gerçekleşen olağan seçimli genel kurul toplantısında mevcut başkan Ahmet Nur Çebi ve Fuat Çimen Beşiktaşın başkanı olmak için yarıştı. 4 bin 523 oyun kullanıldığı seçimde, 3 bin 965 oy geçerli oyun 2 bin 777'ini alan Ahmet Nur Çebi tekrar başkanlığa seçildi. Fuat Çimen oyların bin 190'ını aldı. Çebi'nin yönetim kurulun asıl listesinde Engin Baltacı, Emre Kocadağ, Mehtap Mutluşan Ferah, Celal Aral, Serhan Çetinsaya, Murat Kılıç, Umut Tahir Güneş ve Ali Bayrak yer alırken, yedek üyeler ise Bilgihan Cenk Sürmen, İbrahim Kemal, Barış Dillioğlu, Seyit Ateş, Umut Şenol, Melih Arslan olduğu açıklandı. === Başarıları === Lig Derece Yıllar Süper Lig Şampiyon (14) 1960, 1966, 1967, 1982, 1986, 1990, 1991, 1992, 1995, 2003, 2009, 2016, 2017, 2021 İkinci (14) 1959, 1963, 1964, 1965, 1974, 1985, 1987, 1988, 1989, 1993, 1997, 1999, 2000, 2007 Federasyon Kupası Şampiyon (2) 1957 [*], 1958 [*] Millî Küme Şampiyon (3) 1941, 1944, 1947 İkinci (3) 1938, 1945, 1946 Türkiye Futbol Birinciliği Şampiyon (2) 1934, 1951 İkinci (2) 1941, 1946 Türkiye Kupası Şampiyon (10) 1975, 1989, 1990, 1994, 1998, 2006, 2007, 2009, 2011, 2021 Finalist (6) 1966, 1977, 1984, 1993, 1999, 2002 Türkiye Süper Kupası (eski adı Cumhurbaşkanlığı Kupası) Şampiyon (9) 1967, 1974, 1986, 1989, 1992, 1994, 1998, 2006, 2021 Finalist (12) 1966, 1975, 1977, 1982, 1990, 1991, 1993, 1995, 2007, 2009, 2016, 2017 Atatürk Kupası Şampiyon (1) 2000 Başbakanlık Kupası Şampiyon (6) 1944, 1947, 1974, 1977, 1988, 1997 Finalist (2) 1987, 1996 Spor Toto Kupası Şampiyon (4) 1966, 1968, 1969, 1970 Finalist (2) 1965, 1967 İstanbul Profesyonel Ligi Şampiyon (2) 1952, 1954 İkinci (2) 1953, 1955 İstanbul Ligi Şampiyon (11) 1924, 1934, 1939, 1940, 1941, 1942, 1943, 1945, 1946, 1950, 1951 İkinci (6) 1933, 1944, 1948, 1949, 1953, 1955 İstanbul Türk İdman Birliği Ligi Şampiyon (2) 1920, 1921 Pazar Ligi Şampiyon (1) 1922 İkinci (1) 1921 Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu'nun 09.05.2002 tarih, 2002/52E ve 2002/68K sayılı kararı gereğince, 1956-57 ve 1957-58 sezonlarında Federasyon Kupası'nı kazanan Beşiktaş'ın Süper Lig şampiyonu olduğuna ve bu şampiyonlukların yıldız kriterine dahil edileceğine karar verildi. Bu karar sebebiyle ligde elde edilen şampiyonluk sayısı, lig sezonu sayısından iki fazladır. === Avrupa Kupaları === Beşiktaş, Federasyon Kupası (Türkiye) şampiyonu olarak Türkiye'yi Şampiyon Kulüpler Kupası'nda temsil etme hakkı kazanmıştır. Ancak o dönemde Türkiye Futbol Federasyonu'nun Beşiktaş'ın ismini UEFA'ya geç bildirmesi sebebiyle Avrupa kupalarına katılım hakkını yitirmiştir. Federasyon Kupası (Türkiye)'nda da şampiyonluğa ulaşan Beşiktaş, bir kez daha 1958-59 Şampiyon Kulüpler Kupası'na katılım hakkını kazanmıştır. 3 Temmuz 1958 tarihinde çekilen kurada Yunan takımı Olympiakos ile eşleşmiştir. Ancak çıkan diplomatik sorunlar sebebiyle Olympiakos takımı turnuvadan çekilince; Beşiktaş ilk Avrupa kupası maçını oynamadan hükmen galip olarak tamamlayarak bir üst tura yükselmiştir. Daha sonra ilk turda İspanyol takımlarından Real Madrid ile eşleşen Beşiktaş, ilk maçta deplasmanda 2-0 yenilmiştir. Bu maçın rövanşında ise rakibiyle 1-1 berabere kalarak elenmiştir. Avrupa kupaları tarihinde Beşiktaş'ın ilk golü de bu maçta Kaya Köstepen'den gelmiştir. Beşiktaş Avrupa kupalarında en farklı galibiyetini, 3 Ekim 2002 tarihinde 2002-03 UEFA Kupası rövanş maçında Sarajevo takımına karşı 5-0'lık skorla elde etmiştir. En farklı mağlubiyetini ise 6 Kasım 2007 tarihinde 2007-08 Şampiyonlar Ligi grup maçında Liverpool'a karşı 8-0'lık skorla almıştır. İbrahim Üzülmez 63 kez ile UEFA turnuvalarında Beşiktaş formasıyla en fazla maça çıkan futbolcudur. Oktay Derelioğlu ise Beşiktaş formasıyla attığı toplam 14 gol ile Beşiktaş'ın Avrupa kupalarında en çok gol atan oyuncusudur. === Altyapı ve diğer takımlar === Beşiktaş A2 takımı, Beşiktaş'ı A2 Ligi'nde temsil eden ve A takımdan bir önceki seviyedeki futbol takımıdır. Takım kadrosunda 23 yaşında ve büyük kaleci dahil 3 futbolcu bulunur. Ayrıca en az üç yıldır Türkiye'de bulunan 23 yaş altındaki yabancı futbolcuları da kadrosunda bulundurabilmektedir. Beşiktaş A2 takımı daha önce 1999-2000 ve 2002-03 sezonlarında A2 Ligi'nde şampiyonluğa ulaşmıştır. Bunun yanında Beşiktaş U-19 Akademi, Beşiktaş U-17 Akademi, Beşiktaş U-16 Akademi, Beşiktaş U-15 Akademi, Beşiktaş U-14 Akademi, Beşiktaş U-13 Minik, Beşiktaş U-12 ve Beşiktaş Kız takımları Beşiktaş'ın özkaynak düzeninde yer alan diğer takımlardır. Beşiktaş'ın TFF Plaj Futbolu Ligi'nde mücadele eden bir plaj futbolu takımı mevcuttur. 2012 yılında kurulan plaj futbolu takımı, aynı yıl ligi şampiyon olarak tamamlamıştır. 2014-15 sezonundan itibaren ise Beşiktaş (kadın futbol takımı) kurulmuş ve Bayanlar 3. Ligi'nde mücadele etmeye başlamıştır. Beşiktaş, 2013 yılının Aralık ayında Dikilitaşspor ve Sefaköy Kartalspor ile pilot kulüp anlaşması imzalamıştır. Ayrıca Beşiktaş 2014 yılında Belçika takımlarından KSV Roeselare ile pilot kulüp olarak anlaşmıştır. Beşiktaş'ın Adana, Ankara, Antalya, Balıkesir, Batman, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Elazığ, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mardin, Malatya, Mersin, Muğla, Muş, Rize, Sakarya, Siirt, Şanlıurfa, Tunceli, Tekirdağ ve Van'da futbol okulları bulunmaktadır. Yurt dışında ise Almanya, Avustralya, Azerbaycan, Hollanda, Kırgızistan ve Moğolistan'da futbol okulları mevcuttur. == Basketbol şubesi == Beşiktaş'ın basketbol şubesi 1933 yılında kurulmuştur. Erkek basketbol takımı faaliyetlerine 1933 yılında başlarken, kadın basketbol takımı ise 1966 yılında kurulmuştur. Her iki takım da maçlarını BJK Akatlar Arena'da oynamaktadır. Erkek basketbol takımı Türkiye Basketbol Ligi'nde, Kadın Basketbol Takımı ise Kadınlar Basketbol Süper Ligi'nde mücadele etmektedir. Kulübün basketbol şubesi bünyesinde, Beşiktaş Genç Kız, Beşiktaş Genç Erkek, Beşiktaş Küçük Erkek, Beşiktaş Küçük Kız, Beşiktaş Yıldız Erkek, Beşiktaş Yıldız Kız ve Beşiktaş Minik Erkek takımları faaliyet göstermektedir. Bunlar dışında İstanbul'un çeşitli semtlerinde ve Muğla'nın Bodrum ilçesinde basketbol okulları bulunmaktadır. === Erkekler === Beşiktaş erkek basketbol takımı 1933 yılında kurulmuştur. Kurulduktan sonraki ilk maçını Galatasaray'a karşı 10 Mart 1933 tarihinde oynamış ve karşılaşmayı 27-28 kaybetmiştir.Durupınar, Mehmet; sf (17)Somalı, Vâlâ; sf (486) 1936 yılında düzenlenen Berlin Olimpiyatları'ndan sonra basketbol takımının dağılması sebebiyle şube faaliyetlerine 1940 yılına kadar ara verilmiştir. 1940'ta Yahudi takımı Barkhoba'nın faaliyetlerine son vermesi ve bu takımda bulunan oyuncuların Beşiktaş bünyesine geçmesiyle beraber Beşiktaş Erkek Basketbol takımı ikinci kez kurulmuş oldu.Somalı, Vâlâ; sf (487) 1949 yılına kadar Beşiktaş'a oyuncu desteği veren Yüksek Denizcilik Okulu'nun yöneticilerinin ilgisizliği sebebiyle oyuncu desteğinin sona ermesiyle birlikte basketbol takımı büyük güç kaybetmiş ve 1950-1955 yılları arasında basketbol takımının faaliyetleri durma noktasına gelmiştir.Somalı, Vâlâ; sf (488) 1955-56 sezonunda basketbol takımı tekrar kurulmuş ve İstanbul 2. Küme'de şampiyon olarak 1. Küme'ye yükselmiştir. 16 Mart 1957 tarihinde Beşiktaş'ın Karagücü ile oynadığı ve 110-46 kazandığı maçta, Beşiktaş kaptanı Hüdai Budanur takımının bütün sayılarını (110 sayı) atarak, bir devrede en çok sayı atan oyuncu ve bir maçta en çok sayı atan oyuncu olmuştur. ==== Yeni lig ve sonrası ==== 1966-67'de Deplasmanlı Basketbol Ligi kurulmuştur. Ancak Beşiktaş, statü gereği bir önceki sezonun klasmanlarına göre ilk önce İstanbul Ligi'nde oynamak zorunda kalmış ve yeni kurulan bu ligin ilk sezonunda mücadele edememiştir.Somalı, Vâlâ; sf (490) Daha sonra İstanbul Basketbol Ligi'nde şampiyonluğa ulaşan Beşiktaş, 1967-68 sezonunda Türkiye Ligi'nde oynama hakkı kazanmıştır.Durupınar, Mehmet; sf (92) Beşiktaş ligde mücadele etmeye başladığı 1967 ile 1977 yılları arasındaki 10 yıllık sürede, Türkiye Basketbol Ligi'nde üç defa 2. olurken, Türkiye Kupası'nda da 2 defa final oynamıştır. 1974-75 sezonunda ise Türkiye Basketbol Ligi'nde ilk defa şampiyon olmuştur. Beşiktaş, 1987-88 sezonunda Türkiye Basketbol Ligi'nde son sıradaki Hilalspor ile ligi aynı puanda 11. sırada bitirerek 20 sene aranın ardından 2. Lig'e düşmüştür.Durupınar, Mehmet; sf (211) Beşiktaş, müteakip sezon 2. Lig'i şampiyon olarak tamamlamış ve Türkiye Basketbol Ligi'ne terfi etmiştir.Somalı, Vâlâ; sf (498) Beşiktaş basketbol takımı 1996-97 sezonunda (play-out sonucunda) bir kez daha küme düşmüşse de , maddi nedenlerle 1. Lige yükselme hakkından feragat eden Samo Yıldırımspor'un yerine yeninden ligde kaldı 2011-12 sezonu takım tarihinin en başarılı sezonu oldu. Beşiktaş, NBA'de yaşanan lokavt sebebiyle New Jersey Nets takımının oyuncusu Deron Williams'ı lokavt sonuna kadar transfer etmiştir. Türkiye Kupası'nın 2011-2012 sezonunda tarihinde 4. kez mücadele ettiği finalde Banvit'i mağlup ederek tarihinde ilk kez Türkiye Kupası'nda şampiyon olmuştur. 2011-12 ULEB Eurocup eleme turunda Belfius Mons-Hainaut takımına elenerek yoluna EuroChallenge'da devam etmiştir. Organizasyonda finale yükselen Beşiktaş, Fransız takımı Elan Chalon ile karşılaştı ve maçı 91-86 kazanarak şampiyon olmuştur. Böylece erkek basketbolunda ilk defa bir Avrupa kupası şampiyonluğunu elde etmiştir. Ligde ise 2011-12 sezonunda normal sezonu 4. sırada bitiren Beşiktaş, play-off çeyrek finalinde Fenerbahçe ile eşleşmiştir. Seriyi 2-0 kazanan siyah beyazlılar yarı finalde Galatasaray'ın rakibi olmuştur. Yarı final serisini 3-1 kazanan Beşiktaş finale yükselmiştir. Final serisinde Anadolu Efes'i 4-2 mağlup eden Beşiktaş, 37 yıl aradan sonra 2. kez Türkiye Basketbol Ligi'nde şampiyonluğa ulaşmıştır. Beşiktaş 2010-11 sezonunda, mücadele ettiği organizasyonların hepsinde de şampiyonluğa ulaşmıştır. === Kadınlar === küçükresim|sağ|Beşiktaş kız basketbol takımı oyuncularından Zülal Gök'e ait 1972 tarihli eşofman üstü. Beşiktaş Kadın Basketbol Takımı 1956 yılında kurulmuştur. Mücadele ettiği ilk sezonda Fenerbahçe'nin ardından İstanbul ve Türkiye ikincisi olmuştur. Ancak takım 1967-68 sezonunda tekrar kurulana dek faaliyetlerini durdurmuştur. Beşiktaş, 1955 ile 1980 yılları arasında düzenlenen İstanbul Kadınlar Basketbol Ligi'nde, 1969-70, 1970-71, 1971-72, 1972-73, 1973-74, 1974-75 sezonlarında art arda 6 defa ve 1976-77 ile 1979-80 sezonlarında da 2 defa olmak üzere toplam 8 defa şampiyon olmuştur. Beşiktaş, Kadınlar Basketbol Süper Ligi'nde 1983-84 ve 1984-85 sezonlarında şampiyon olmuştur. Bu iki şampiyonluktan 20 yıl sonra 2004-05 sezonunda ligde 3. kez şampiyonluğa ulaşmıştır. == Voleybol şubesi == Beşiktaş'ın erkek voleybol takımı 1923, kadın voleybol takımı ise (kalıcı olarak) 1960 yılında kurulmuş olup, 2019-20 sezonundan beri sadece kadın voleybol takımı mücadelesini sürdürmektedir. Kadın takımı Türkiye Bayanlar Voleybol Ligi'nde mücadele etmekte olup, iç saha maçlarını BJK Akatlar Arena'da oynamaktadır. Bunun yanında kulübün voleybol şubesi bünyesinde genç kız, yıldız kız ve küçük kız takımları da faaliyet göstermektedir. İstanbul'un Ataşehir, Beşiktaş, Beykoz ve Kadıköy ilçelerinde de voleybol okulu bulunmaktadır. === Erkekler === Erkek takımı, Türkiye'de 1921 ile 1970 yılları arasında düzenlenen İstanbul Erkekler Voleybol Ligi'ni 1926 yılında kazanma başarısı göstermiştir. 1984 yılında ise Federasyon Kupası'nda şampiyonluğa ulaşmıştır. Beşiktaş yönetimi 2012 yılında mali kriz nedeniyle erkek voleybol takımının faaliyetlerini durdurma kararı almıştır. 2013-14 sezonunda ise Türkiye Erkekler Voleybol İkinci Ligi'e katılarak faaliyetlerine tekrar başlayan takım, 2014-15 sezonunda tekrar Türkiye Erkekler Voleybol Ligi'nde mücadele etme hakkını elde ettiyse de, Beşiktaş yönetimi 3 Temmuz 2019'da erkek takımının faaliyetlerini tamamen durdurmuştur. === Kadınlar === Beşiktaş (kadın voleybol takımı), Tülin Uygur'un girişimleriyle 1960 yılında kurulmuştur.Somalı,Vâlâ; "1895-1986" Türk-Dünya Voleybol Tarihi", İstanbul (1986), s. 275 1960-61 sezonunda ilk kez İstanbul Bayanlar Voleybol Ligi'nde mücadele etmiştir. 19-25 Nisan 1965 tarihlerinde Manisa'da organize edilen Türkiye Bayanlar Voleybol Şampiyonası'nda kulübün voleybol tarihindeki tek Türkiye şampiyonluğunu elde etmiştir. 1970'lerin ortalarına doğru kadın takımının spor faaliyetleri durmuştur. 1986 yılında tekrar kurulan takım, 1992-93 sezonunda ilk kez Türkiye Bayanlar Voleybol Ligi'ne yükselmiştir. 1998 yılında Avrupa Bayanlar CEV Kupası'nda final four oynayan takım turnuvayı 4. olarak tamamlamıştır. 1999-00 sezonunda ligi üçüncü sırada bitiren takım, 2000-01 sezonunda Avrupa Bayanlar CEV Challenge Kupası'nda final four oynamış ve turnuvada 4.lüğü elde etmiştir. 2003-04 sezonunda ligde 2.liği elde eden takım, bir sonraki sezon Avrupa Bayanlar Voleybol Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkını kazanmıştır. 2008 ve 2009 Balkan Kupası'nda üst üste 2 kez şampiyon olurken, organizasyonu 2013 senesinde bir kez daha müzesine götürme başarısı göstermiştir. Beşiktaş, 2013-14 sezonunda Avrupa Bayanlar CEV Challenge Kupası'nda finale yükselmiştir. Finalde Zareçye Odintsovo takımı ile karşılaşan siyah beyazlı takım, ilk maçı deplasmanda 3-2 kaybetmiştir. Rövanş mücadelesinde de rakibine 3-1 yenilmiş ve turnuvayı 2. olarak tamamlamıştır. == Hentbol şubesi == === Beşiktaş Erkek Hentbol Takımı === Beşiktaş Erkek Hentbol Takımı, Beşiktaş'ı Türkiye Erkekler Hentbol Süper Ligi'nde temsil eden hentbol takımıdır. İç saha maçlarını Süleyman Seba Spor Salonu'nda oynamaktadır. Beşiktaş'ta Murat Ersin ve Fırat Drashan girişimleriyle 1978 yılında hentbol şubesi kurulmuş ve Beşiktaş Erkek Hentbol Takımı, Türkiye Erkekler Hentbol Süper Ligi'nde 1980-81 ve 1981-82 sezonlarında olmak üzere üst üste 2 kez şampiyon olmuştur. GSGM Kupası'nı 1980 ve 1981 yıllarında üst üste 2 defa kazanan Beşiktaş, 1985 yılında Deplasmanlı Lige Terfi Grubu Birincisi olmuş ve 1988'de Türkiye Kupası'nı finalde Çankaya Belediyesi'ne kaybetmiştir. 2008-09 sezonunda Türkiye Erkekler Hentbol Süper Ligi ve Türkiye Kupası'nda şampiyonluğa ulaşarak sezonu çifte kupayla kapatmıştır. Avrupa'da ise EHF Challenge Kupası'nda yarı finalde karşılaştığı UCM Sport Resita takımına elenmiştir. 2010-11 sezonunda ilk kez düzenlenmeye başlanan Süper Kupa'yı kazanarak organizasyonun ilk şampiyonu olmuştur. Aynı sezonda Türkiye Erkekler Hentbol Süper Ligi ve Türkiye Kupası'nda da şampiyonluğa ulaşmıştır. Bir sonraki sezonda da Türkiye Erkekler Hentbol Süper Ligi'nde ve Türkiye Kupası'nda şampiyon olan Beşiktaş sezonu 2 kupayla tamamlamıştır. 2012 yılına Süper Kupa'yı kazanarak başlayan Beşiktaş, 2012-13 sezonunda ligde de şampiyon olmuştur. Beşiktaş Türkiye Erkekler Hentbol Süper Ligi'nde toplam da 10 kez ve Hentbol Erkekler Türkiye Kupası'nda ise toplamda 9 kez ile en çok şampiyon olan takım konumundadır. Ayrıca ligde 2008-09, 2009-10, 2010-11, 2011-12, 2012-13 ve 2013-14, 2014-2015 sezonlarında elde ettiği 7 şampiyonlukla birlikte, üst üste en çok şampiyon olan takım unvanını kazanmıştır. ===Başarılar=== Konu hakkında ayrıntılı bilgi için Beşiktaş Erkek Hentbol Takımı sezonları listesi maddesine bakınız. ; BJK Hentbol takımı (48 Kupa) * Hentbol Süper Ligi (16): 1980, 1981, 2005, 2007, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019,2022 (2020 Yılında pandemi nedeniyle şampiyon belirlenmemiştir.) * Hentbol Türkiye Kupası (15): 1999, 2001, 2005, 2006, 2009, 2010, 2011, 2012, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2023 / Finalist (2): 1988, 2007 * Hentbol Süper Kupa (16): 1980, 1981,1996, 1997, 2005, 2006, 2007, 2008, 2010, 2012, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 / Finalist (1): 2013 * Federasyon Kupası (1) : 1989 * Türkiye Gruplar (2): 1980, 1981 * EHF Challenge Cup Yarı Final (1): 2009 Çeyrek Final (1): 2003 == Engelli sporları == BJK Bedensel Engelliler Spor Şubesi, 1 Ağustos 2003 tarihinde Beşiktaş Onursal Başkanı Süleyman Seba'nın girişimleriyle kurulmuştur. Engelliler Şubesi'nde, günümüzde sadece basketbol branşında aktif faaliyet gösteren kulüp, daha önce atıcılık ve bilek güreşi branşlarında da faaliyet göstermiştir. === Tekerlekli Sandalye Takımı === Beşiktaş Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, Beşiktaş'ı Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Lig'de temsil eden takımdır. 2003 yılında kurulan takım iç saha maçlarını Süleyman Seba Spor Salonu'nda oynamaktadır. Takım 2004-05 sezonunda ligde normal sezonu lider tamamlamıştır. Final serisinde karşılaştığı İzmir BB TSB takımına karşı 3-1 üstünlük sağlayarak tarihinde ilk defa Türkiye şampiyonluğunu kazanmıştır. Bir sonraki sezonda da play off serisinde İzmir BB TSB takımını yenen siyah beyazlılar üst üste 2. kez ligde şampiyonluğa ulaşmıştır. 2009-10 sezonunda Andre Vergauwen Kupası'nda finale yükselmiştir. Finalde CS Meaux takımına 65-56 yenilerek turnuvayı 2. tamamladı. 2010-11 sezonunda da Andre Vergauwen Kupası'nda final oynayan siyah beyazlılar, Köln 99ers'i 71-62 mağlup ederek Avrupa Şampiyonu olmuştur. 2011-12 sezonunda Willi Brinkmann Kupası final maçında Oldham Owls takımını 77-72 mağlup eden Beşiktaş kupada şampiyonluğa ulaşmıştır. == Diğer şubeler == * Atletizm: Beşiktaş'ın atletizm dalında faaliyet gösteren şubesidir. 1903 yılında kurulan Beşiktaş Jimnastik Kulübü Atletizm Şubesi'nin Türkiye Atletizm Süper Ligi'nde mücadele eden kadın atletizm takımı mevcuttur. Erkek atletizm takımı ise 1929'dan beri düzenlenen İstanbul Kulüplerarası Atletizm Şampiyonası'nda 5 kez şampiyon olmuştur. Siyah-beyazlıların Osmanlı İmparatorluğu döneminde de (1911-1918 arasında) muhtelif birincilikleri bulunmaktadır. * Boks: Beşiktaş'ın boks dalında faaliyet gösteren şubesidir. Kulüp bünyesinde erkek boks takımı mevcuttur. * Güreş: Beşiktaş'ın güreş dalında faaliyet gösteren şubesidir. Kulüp bünyesinde faaliyet gösteren erkek güreş takımı mevcuttur. * Kürek: Beşiktaş'ın kürek dalında faaliyet gösteren şubesidir. 1990 yılında kurulan Beşiktaş Jimnastik Kulübü Kürek Şubesi'nin, Türkiye Kürek Şampiyonası'nda mücadele eden erkek kürek takımı mevcuttur. * Jimnastik: Beşiktaş'ın jimnastik dalında faaliyet gösteren şubesidir. Kulüp bünyesinde faaliyet gösteren kız jimnastik takımı mevcuttur. Bunun yanında Beşiktaş ve Üsküdar'da ritmik jimnastik, Şişli'de ise jimnastik dalında eğitim veren kulübe ait spor okulları bulunmaktadır. * Masa Tenisi: Beşiktaş'ın masa tenisi dalında faaliyet gösteren şubesidir. Kulüp bünyesinde faaliyet gösteren bir masa tenisi takımı mevcuttur. * Satranç: Beşiktaş'ın satranç dalında faaliyet gösteren şubesidir. Kulüp bünyesinde faaliyet gösteren bir satranç takımı mevcuttur. Bunun yanında Levent'te satranç eğitimi veren kulübe ait bir spor okulu bulunmaktadır. * E-Spor: League of Legends oyununda faaliyet gösteren Beşiktaş ESK, dünyada e-Spor'a giren ilk kulüptür. * Kick boks: Beşiktaş'ın Kick boks dalında faaliyet gösteren en yeni şubesidir. === Daha önce faaliyet gösteren şubeler === Kulüp bünyesinde daha önce bilardo, binicilik, briç, bisiklet, eskrim, halat çekme, halter, hokey, judo, okçuluk ve su sporları şubeleri etkinlik göstermişlerdir. Ancak bu şubeler günümüzde faal değildir. == Müze == Beşiktaş Müzesi,11 Kasım 2001 tarihinde spor müzesi olarak açılmıştır. 28 Haziran 2007 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı "Türkiye'nin ilk özel spor müzesi" unvanını kazanmıştır. İçerisinde Beşiktaş'ın çeşitli şube takımlarının kazandığı kupalar sergilenmektedir. Ayrıca çeşitli fotoğraflar, belgeler, formalar ve kulübe gönderilen hediyeler de müzede sergilenmektedir. == Stadyum ve tesisler == Beşiktaş futbol takımı 11 Nisan 2016 tarihinden itibaren Vodafone Park'ta iç saha maçlarını yapmaya başlamıştır. Diğer şubelerden Basketbol ve voleybol BJK Akatlar Arena'yı, hentbol ve engelli basketbol takımı ise Süleyman Seba Spor Salonunu kullanmaktadır. Futbol şubesinin altyapı takımlarının maçları ve antrenmanları Fulya Hakkı Yeten Tesisleri'nde yapılmaktadır. Bunun yanında diğer maçlar ve antrenmanlar içinde değişik tesisler bulunmaktadır. === Vodafone Park === küçükresim|sağ|Vodafone Park'tan bir görünüm. Vodafone Park, Beşiktaş ile Vodafone arasında 20 Ağustos 2013 tarihinde imzalanan 15 yıllık bir anlaşma ile Beşiktaş'ın eski stadı olan Dolmabahçe'deki BJK İnönü Stadyumu'nun yerinde inşa edilen yeni stadyumudur. Bu tarihe kadar Türk spor tarihinin en büyük sponsorluk anlaşması ile Vodafone, yeni yapılan stadyumun isim hakkını 15 yıllığına almıştır. Ayrıca aynı sözleşme ile birlikte Vodafone, 2014-15 sezonundan itibaren geçerli olmak üzere toplam 5 yıl süreyle Beşiktaş'ın ana sponsoru olmuş ve futbol takımının formasının göğüs kısmında logosunu bulundurma hakkını elde etmiştir. Vodafone ile Beşiktaş arasındaki bu sponsorluk anlaşması kapsamında, Beşiktaş toplam $145.000.000 gelir elde etmiştir. Vodafone Park, Türkiye'nin ilk akıllı stadyumu olma özelliğini taşımaktadır. Stadyumda geniş bant mobil ve Wi-Fi ağı, HD monitörler ve interaktif ekranlar mevcuttur. Kompleks futbol stadyumunun yanı sıra eğlence merkezi, konser alanı ve sosyal alan olarak da hizmet verebilecek şekilde tasarlanmıştır. Stadyumda Kartal Yuvası ve Beşiktaş Müzesi'de yer almaktadır. 42.590 seyirci kapasitesine sahip olan stadyumda toplam 147 adet loca bulunmaktadır. Localarda toplam 1.847, VIP tribününde ise 2.150 koltuk yer almaktadır. Stadyum C90 görüş açısına sahip olacak şekilde tasarlanmıştır. === Fulya Hakkı Yeten Tesisleri === Fulya Hakkı Yeten Tesisleri, Şişli ilçesinin Fulya semtinde bulunur ve kulübün altyapı takımlarının futbol maçlarına ve antrenmanlarına ev sahipliği yapması ile bilinir. Tesis 1990 yılında inşa edilmiştir. 1.800 m² (19.000 ft2) kapalı alana sahiptir. 40 sporcuya ev sahipliği yapabilmektedir. === BJK Akatlar Arena === BJK Akatlar Arena, Beşiktaş ilçesinin Akat mahallesinde yer alan ve Beşiktaş'ın basketbol ile voleybol takımlarının iç saha maçları için kullandıkları 3.200 seyirci kapasitesine sahip spor salonudur. 2004 yılında açılan salon 45 dönümlük arazi üzerinde yer almaktadır. Konser organizasyonlarında salonun seyirci kapasitesi 4.500'e kadar çıkabilmektedir. === Süleyman Seba Spor Salonu === Süleyman Seba Spor Salonu, Beşiktaş ilçesinin Dikilitaş semtinde bulunan ve 1984 yılında Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından 49 yıllık intifa hakkı Beşiktaş'a verilen çok amaçlı spor salonudur. 2.669 m² alanda bulunan salon 17 Eylül 1999 tarihinde hizmete girmiştir. 1500 seyirci kapasitesine sahip salon, Beşiktaş Erkek Hentbol Takımı ve Beşiktaş (tekerlekli sandalye basketbol takımı)'nın iç saha maçları için kullanılmaktadır. Salon ile aynı parsel üzerinde yer alan binada basketbol idari kadrosu yer almaktadır. === BJK Şevket Belgin Spor Salonu === Şevket Belgin Spor Salonu, Beşiktaş ilçesinin Dikilitaş semtinde yer alan 150 seyirci kapasitesine sahip spor salonudur. Beşiktaşlı eski futbolcu Şevket Belgin'in anısına yapılan salon, engelli basketbol, hentbol, hentbol altyapı, voleybol altyapı ve basketbol altyapı takımlarının antrenman ve iç saha maçlarına ev sahipliği yapmaktadır. Salon, 18 Şubat 2014 tarihinde hizmete açılmıştır. === BJK Nevzat Demir Tesisleri === Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri, Beşiktaş (futbol takımı)'nın antrenmanlarını yaptığı tesislerdir. Kullanım hakkı 49 yıllığına Beşiktaş'a verilen tesis Şile-Ümraniye otoyoluna cephelidir. Resmî açılışı 26 Temmuz 2002 tarihinde 10. Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in katıldığı törenle yapılmıştır. Nevzat Demir tarafından tamamlanan tesis ismini de aynı kişiden almıştır. 145 dönüm arazi üzerine kurulan tesislerde profesyonel takım ve alt yapı takımları için kamp binası, basın merkezleri, toplam alanı 30.000 m²'yi bulan 4 adet çim antrenman sahası ve rekreasyon alanları vardır. === BJK Fulya Şan Ökten Tesisleri === Fulya Şan Ökten Kamp Tesisleri, 21 Eylül 1984 tarihinden geçerli olmak üzere 49 yıl boyunca kullanım hakkı Beşiktaş'a ait olan spor tesisleridir. Tesis içerisinde 2 çim, 1 toprak saha bulunmaktadır. Ayrıca 1 halı saha ve kafeterya yer almaktadır. Tesiste futbol alt yapı, güreş şubesi ve tesisleri ile alt yapı yatakhanesi bulunmaktadır. === Diğer tesisler === BJK Pendik Tesisleri, 31 Temmuz 1990 tarihli protokol ile 49 yıllığına Beşiktaş'a tahsis edilen spor tesisidir. Arazi üzerinde yer alan bina ve eklentileri sadece Beşiktaş Kürek Takımı ile Beşiktaş üyeleri tarafından kullanılmak üzere işletmeye açılmıştır. BJK Plaza ve Kulüp Binası, 1995 yılında inşaatı bitirilmiş ve B Blok'u Beşiktaş'a tahsis edilmiş plazadır. 13 katlı plazanın zemin katında dükkânlar, diğer katlarda ise ofisler mevcuttur. Plazanın B Blok 3. katında Beşiktaş'a ait kulüp binası yer almaktadır. Diğer dükkân ve ofisler ise Beşiktaş adına kiraya verilmiştir. BJK Fulya Süleyman Seba Kompleksi, Beşiktaş'a ait olan ve 11 Şubat 2009 tarihinde açılışı yapılan komplekstir. İçerisinde rezidans, hastane, hipermarket ve kapalı otopark yer almaktadır. BJK Akaryakıt İstasyonu, 2.749 m² arsa üzerinde yer alan ve 491 m²'si Beşiktaş'a ait olan akaryakıt istasyonudur. İstasyonda 6 adet pompa, iki katlı kafeterya binası ile tek katlı bir müdüriyet binası yer almaktadır. Ayrıca Beşiktaş'a ait 30 m²’lik bir mağaza da bulunmaktadır. İşletme 4 Mart 2000 tarihinde hizmete açılmıştır. BJK Koleji ise Beşiktaş'a ait eğitim binasıdır. Bina içerisinde 21 Mayıs 2009 yılında Beşiktaş Koleji tarafından kurulan BJK Bilim Müzesi'de yer almaktadır. == Eski tesisler == Beşiktaş Futbol takımı'na ilk önceleri Taksim Stadyumu ve Şeref Stadyumu ev sahipliği yapmıştır. 1947'den beri Futbol takımına ev sahipliği yapan İnönü Stadyumu 2013 yılında yıkılarak yerine Vodafone Park yapılmıştır. Vodafone Park 11 Nisan 2016 yılında açılmıştır. === İnönü Stadyumu === Beşiktaş ile Kabataş semtleri arasında, İstanbul Boğazı kıyısında yer almış olan ve Beşiktaş'ın yeni stadyumu Vodafone Arena'nın yerinde olan eski stadyum. Şinasi Şahingiray, Vietti Violi ve Fazıl Aysu'nun mimarlığını yaptığı stadyum 19 Mayıs 1947 tarihinde açıldı. 1950'li yıllarda stadyumun arka tarafında bulunan gazhane ve hava gazı fabrikası daha sonraki yıllarda yıkılarak yeni açık tribün inşa edilmiştir. Bu stadyumun açılış maçında Beşiktaş ile AIK takımları karşılaşmışlardır. Siyah beyazlılar maçı 3-2 kaybetmiştir. Stadyumda ilk golü Süleyman Seba atmıştır. Stadyum açılışında İnönü Stadyumu ismini almışken 1952 yılındaki siyasi nedenlerle ismi Mithatpaşa Stadyumu olarak değiştirilmiştir. Mart 1974 tarihinde tekrar İnönü Stadyumu ismini almıştır. Açıldığı 1947 yılında 16.000 seyirci kapasitesine sahip olan stadyum, 1950'li yıllarda ayakta 40.000 seyirci alacak duruma getirilmiştir. 2003-2004 sezonunun tamamlanmasının ardından hemen başlayan çalışmalarla stadyumun zemini indirilmiştir. Bu sayede yüzde 50 artışla, toplam koltuk kapasitesi de 32,086'ya yükselmiştir. Stadyumun giriş ve çıkışlarını rahatlatmak için kapı sayısı da 36'dan 72'ye çıkartılmıştır. Beşiktaş TV için stadyum içerisinde bir bölüm yapılmıştır. Stadyumda oynanan son maçta Beşiktaş ile Gençlerbirliği takımları karşılaşmıştır. Beşiktaş maçı 3-0 kazanırken, stadyumdaki son golü Filip Hološko atmıştır. İstanbul'da yer alan Fenerbahçe ve Galatasaray takımları da belli dönemlerde bu stadyumu kullanmışlardır. Stadyum birçok konsere ev sahipliği yaparken, futbol müsabakaları dışında 1959 Avrupa Basketbol Şampiyonası'na, uluslararası binicilik yarışmalarına ve Avrupa Profesyonel Boks şampiyonluğu unvan maçlarına da ev sahipliği yapmıştır. Ayrıca önemli günlerdeki resmi kutlamalarda da kullanılmıştır. Stadyumun bulunduğu alana Vodafone Arena'nın yapılması için 2 Haziran 2013 tarihinde yıkımına başlanmıştır. == Taraftar == küçükresim|sol|Beşiktaş taraftarları... İnternet üzerinden yapılan bir araştırma sonucunda, Beşiktaş'ın Türkiye genelinde on dört milyon taraftarı bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu verilere göre Beşiktaş Türkiye'de %19'luk oranla en çok taraftara sahip 3. kulüp olmuştur. Bir başka araştırma sonucunda ise Beşiktaş'ın Türkiye'de en çok kadın taraftara sahip olan 3. kulüp olduğu verisine ulaşılmıştır. A&G; isimli araştırma şirketinin 2010 yılında Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinde, 165 ilçeye bağlı 201 mahalle ile köyde, 15 yaş ve üstü nüfusu temsil eden kesimle yaptığı bir araştırma da ise; Beşiktaş %18.4 oran ile Türkiye'de en fazla taraftara sahip 3. kulüp olmuştur. Aynı şirketin araştırmasına göre; Beşiktaş'ın Trabzonspor ile birlikte en yaşlı taraftara sahip kulüp olduğu belirlenmiştir. Beşiktaş, %2.7'lik oranla çevre baskısı ve diğer etmenler sonucunda Fenerbahçe ile birlikte taraftarlar tarafından en çok bırakılan takım olmuştur. Bunun yanında Türkiye'de diğer takım taraftarlarınca en sempati duyulan takımın Beşiktaş olduğu saptanmıştır. küçükresim|sağ|Çarşı, futbol maçlarının yanı sıra, diğer şube takımlarının maçlarına da ilgi göstermektedir. Beşiktaş taraftarı, 2005-06 sezonunda Fenerbahçe ile oynanan lig maçında ve Liverpool ile oynanan Şampiyonlar Ligi maçında 132 desibellik ses düzeyine ulaşmıştır. Ancak bu ses rekoru denemesi esnasında Guinness hakem heyetinin olmaması sebebiyle siyah beyazlı taraftarların rekoru resmiyet kazanmamıştır. Beşiktaş'ın 22 Eylül 2013 tarihinde Galatasaray ile oynadığı futbol maçını 76.127 siyah beyazlı taraftar izlemiş ve bu sayı hem Süper Lig'de hem de Türkiye'de (resmî maçlarda) tüm zamanların en fazla seyircili maçı olarak kaydedilmiştir. === Çarşı === 1982 yılında kurulan Çarşı, Beşiktaş'ın en büyük taraftar grubudur. Grup, futbol maçlarını İnönü Stadyumu yıkılana kadar kapalı tribünden takip etmiştir. Çarşı, 27 Mayıs 2008 tarihinde grubun Beşiktaş'ın önüne geçtiği yönündeki eleştiriler ve bir takım spekülasyonlar sebebiyle kendini feshetme kararı almıştır. Ancak birkaç ay sonra alınan bu karardan vazgeçilmiş ve Çarşı tekrar tribünlere dönmüştür. Bunların yanında grup çeşitli sosyal projelerde de aktif olarak yer almıştır. Grup, birçok televizyon programına ve televizyon dizilerine konu olmuştur. Bunun yanında 2007 yılında grubun kuruluşunun 25. yılı olması sebebiyle, Pancard Film tarafından bir belgesel filmi hazırlanmıştır. Lig TV'de Çarşı'nın Yürüyüşü isminde bir belgesel filmi hazırlamış ve televizyonda yayınlamıştır. Grup, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki sporseverler tarafından yapılan oylamada, 2007 yılındaki Liverpool maçındaki gösterileri sebebiyle tüm zamanların en iyi taraftar grubu olarak seçilmiştir. Beşiktaş taraftarının, İnönüdeki son maçta Gençlerbirliği mücadelesinde çıkardığı ses 141 desibel olarak ölçüldü. 141 desibel dünya rekoru, Guiness Türkiye temsilcilerince onaylandı. Beşiktaş kulübünün 'Çarşı Kadın' adında bir kadın taraftar grubu vardır. Grup tribünlerdeki faaliyetlerinin yanı sıra birçok sosyal sorumluluk projesi yapmaktadır. == Medya ve iletişim == === Beşiktaş TV === Beşiktaş TV, 2004 yılının Eylül ayında yayın hayatına başlayan Beşiktaş'ın resmî televizyon kanalıdır. Kanalda Beşiktaş ile ilgili haberler, programlar ve özel söyleşiler yayınlamaktadır. 2009 yılında lisans alınamaması sebebiyle bir süre yayın yapamayan kanal, 20 Ocak 2011 tarihinde yeniden açılmıştır. Kanal, Turksat 4A, Eutelsat 7A ve Digiturk üzerinden izlenebilmektedir. Kanal 2019 tarihinde kapatılmıştır ve Beşiktaş JK, artık YouTube kanalı üzerinden yayın yapmaktadır. === Beşiktaş Dergisi === Beşiktaş Dergisi, Beşiktaş'ın resmî yayın organıdır. Temmuz 2000 tarihinde yayın hayatına başlayan dergi, Türkiye'de yayınlanan ilk resmî spor kulübü dergisidir. İçerisinde kulüp bünyesindeki şubelerle ilgili haberler, röportajlar ve poster hediyeleri yer almaktadır. 15 Ağustos 2004 tarihinde Beşiktaşlı çocuk taraftarlar için yayınlanmaya başlanan ve dünyanın ilk çocuk spor dergisi olan Yavru Kartal Dergisi ise 1 Ağustos 2011 tarihinden bu yana Beşiktaş Dergisi ile birlikte satışa sunulmaya başlanmıştır. Beşiktaş Dergisi, iOS mobil işletim sistemini destekleyen cihazlar aracılığıyla da dijital ortamda ücretsiz olarak okunabilmektedir. Beşiktaş Dergisi, Ocak 2015 tarihi itibarıyla 160. Yavru Kartal Dergisi ise 124. sayısına ulaşmıştır. === Kartal Yuvası === Kartal Yuvası, Beşiktaş'ın lisanslı ürünlerinin satışının yapıldığı mağazalar zinciri markasıdır. Faaliyete geçtiği 2001 yılından 2007 yılına kadar BJK Store ismiyle hizmet veren mağazalar, bu tarihten sonra isim değiştirmiş ve Kartal Yuvası olmuştur. Türkiye'nin çeşitli illerinde 40'ın üzerinde mağazası bulunmaktadır. Ayrıca 3 mobil tır ile 2 adet internet satış mağazası vardır. === Kartalcell ve KartalNet === Kartalcell, 12 Ağustos 2009 tarihinde faaliyete başlayan Beşiktaş'a ait sanal GSM ağıdır. Avea alt yapısını kullanarak hizmet veren ağ, faaliyete geçtikten sonraki ilk iki haftada 4 bin 380 aboneye ulaşmıştır. KartalNet ise TTNET ile Beşiktaş arasında yapılan işbirliği sonucunda ortaya çıkan, Beşiktaş'a ait özel internet hizmetidir. == Notlar == * Beşiktaş, 1903 yılının Mart ayında kurulmasına rağmen, Cemiyetler Kanunu'nun çıkışıyla birlikte kuruluşu 13 Ocak 1910 tarihinde resmiyet kazandı. * Süper Lig'de şampiyon olan kulüpler, her 5 (beş) şampiyonlukta bir yıldız takma hakkı elde ederler. Bu yıldız veya yıldızlar kulüp arması üzerinde yer alır. Yıldızların boyu 2,5 cm çapındadır ve görünebilir bir renge sahiptir. * Türkiye'de faaliyet gösteren bahis sitesi Bilyoner.com'un 1 milyondan fazla üyesi baz alınarak hazırlanan "2013 Türkiye'nin taraftar haritası" verileri ile yine aynı sitenin 2011 yılında 1 milyon 400 bin üyesinin katılımıyla gerçekleştirdiği bir başka araştırma kullanılmıştır. * Beşiktaş Terbiyesi Bedeniye Mektebi olarak da bilinir. * İstanbul Ligi'nde 1927-28 sezonu, Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe, Süleymaniye, Beykoz, Vefa, Harbiye ve İstanbulspor takımlarının katılımıyla başlatılmasına rağmen, Amsterdam'da düzenlenen 1928 Yaz Olimpiyatları sebebiyle tatil edilmiştir. *Beşiktaş, Federasyon Kupası'nda şampiyon olarak 1957-58 sezonunda Türkiye'yi Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda temsil etme hakkı elde etti fakat Türkiye Futbol Federasyonu'nun Beşiktaş'ın ismini UEFA'ya geç bildirmesi sebebiyle kupaya katılma şansını yitirdi. Avrupa kupalarına ilk kez bir sonraki sezon katıldı. *Süper Lig'in başlangıç tarihi TFF tarafından 1959 olarak kabul edilmektedir. Ancak TFF Tahkim Kurulu'nun 2002 yılında aldığı karar ile Beşiktaş'ın 1956-1957 ve 1957-1958 sezonlarında elde ettiği Türkiye Ligi şampiyonluklarını TFF Yıldız Kriterine dahil etmesi sebebiyle, Beşiktaş'ın toplam şampiyonluk sayısı, toplam lig sezonu sayısından 2 fazladır. *Bu rekor, 1988 yılında Fenerbahçe formasıyla Hilalspor karşısında 153 sayı atan Erman Kunter tarafından kırıldı. == Kaynakça == == Dış bağlantılar == ;Resmî bağlantılar * * * * * * TFF.org'da Beşiktaş sayfası * UEFA.com'da Beşiktaş sayfası ;Taraftar siteleri * ;Haber siteleri * Ajansspor'da Beşiktaş haberleri * Eurosport'ta Beşiktaş haberleri * Goal'de Beşiktaş haberleri * NTV Spor'da Beşiktaş haberleri * Transfermarkt'ta Beşiktaş haberleri * TRT Spor'da Beşiktaş haberleri * Sporx'de Beşiktaş haberleri * FutbolArena'da Beşiktaş haberleri Kulüp Kategori:İstanbul'daki spor kulüpleri Kategori:Çok takımlı spor kulüpleri Kategori:1903'te Osmanlı İmparatorluğu'nda kurulan oluşumlar Kategori:1903'te kurulan spor kulüpleri
35
Karl Marx (; 5 Mayıs 1818, Trier - 14 Mart 1883, Londra), 19. yüzyılda yaşamış Alman filozof, politik ekonomist ve bilimsel sosyalizmin kurucusu. Bir müddet gazetecilik de yapan Marx, iktisadi ve beşerî konularda eleştirel fikirler ve tespitler ortaya koymuştur. Marx'ın ekonomi alanındaki çalışmaları, günümüzde emeği, emek-sermaye ilişkisini ve bunları takip eden ekonomi düşüncesini kavramanın büyük bir kısmı için temel oluşturdu.Roberto Mangabeira Unger. Free Trade Reimagined: The World Division of Labor and the Method of Economics. Princeton: Princeton University Press, 2007.John Hicks, "Capital Controversies: Ancient and Modern." The American Economic Review 64.2 (May 1974) p. 307: "The greatest economists, Smith or Marx or Keynes, have changed the course of history..."Joseph Schumpeter, Ten Great Economists: From Marx to Keynes. Volume 26 of Unwin University books. Edition 4, Taylor & Francis Group, 1952 ISBN 0415110785, 9780415110785 SosyolojiSociology and Pharmacy Practice. Paul Bissell, Janine Morgall Traulsen. p. 13.Against the Stream: Reflections of an Unconventional Demographer. William Petersen. p. 29. "Émile Durkheim (1858-1917) is listed in every reference book with Max Weber and Karl Marx as a principal founder of modern sociology.Emigrating from China to the United States: A Comparison of Different Social Experiences. Yushi (Boni) Li. p. 4.The Promise of Sociology: The Classical Tradition and Contemporary Sociological Thinking. Rob Beamish. p. 69-70. ve sosyal bilimleriKim, Sung Ho, "Max Weber", The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Fall 2012 Edition), Edward N. Zalta (ed.). "Max Weber is known as a principal architect of modern social science along with Karl Marx and Emil Durkheim".Perspectives of social science. Frank J. Zulke. McCutchan Pub. Corp., 1970. p. 63.Marx's Revenge: The Resurgence of Capitalism and the Death of Statist Socialism. Meghnad Desai. p. 37 başlatan isimlerdendir. En bilinenleri Komünist Manifesto (1848) ve Kapital (1867-1894) olmak üzere hayatı boyunca sayısız kitap yayımladı. Karl Marx, hakkında en fazla eser yazılan kişiler listesinde ilk sırada yer almaktadır. Orta düzeyde zengin bir Yahudi ailede, o tarihlerde Prusya'nın içinde yer alan Ren bölgesindeki Trier şehrinde doğan Marx, Genç Hegelcilerin felsefe düşünceleri ile ilgilendiği Bonn ve Berlin Üniversiteleri'nde öğrenim gördü. Çalışmalarından sonra Köln'de radikal bir gazetede yazmaya ve tarihsel materyalizm üzerinde çalışmaya başladı. 1843'te diğer radikal gazetelerde yazmaya başlayacağı ve kendisinin ömür boyu dostu ve çalışma arkadaşı olacağı Friedrich Engels ile tanışacağı Paris'e taşındı. 1849'da sürgüne gönderildi, karısı ve çocukları ile beraber toplumsal ve ekonomik hareketler hakkında teorilerini yazacağı ve olgunlaştıracağı Londra'ya taşındı. Bu süre içerisinde sosyalizm için yapılan mücadelede yer aldı ve Birinci Enternasyonal'de önemli bir figür hâline geldi. Marx'ın toplum, ekonomi ve siyaset hakkındaki teorileri -bir bütün olarak Marksizm- insan toplumlarının sınıf savaşımı -üretimi kontrol eden yönetici sınıf ile üretim için gereken emeği sağlayan mülksüz bir emekçi sınıf arasındaki çatışma- ile ilerlediğini iddia etmektedir. Marx, devletlerin yönetici sınıf tarafından idare edildiğini ve devletin ortak kamu çıkarı adına hareket eder gibi yapıp yönetici sınıfın çıkarları doğrultusunda yönetildiğini düşünmekte"Kendisinden önce egemen olan sınıfın yerini alan her yeni sınıf, kendi amaçlarına ulaşmak için de olsa, kendi çıkarını, toplumun bütün üyelerinin ortak çıkan olarak göstermek zorundadır, bunu fikir planında açıklamak istersek: yeni sınıf, kendi düşüncelerine evrensellik biçimi vermek ve onları, tek mantıklı, evrensel olarak geçerli düşünceler olarak göstermek zorundadır." See:https://www.marxists.org/archive/marx/works/1845/german-ideology/ch01b.htm ve daha önceki sosyoekonomik sistemler gibi kapitalizmin de kendi yıkımına ve yeni bir sistem olan sosyalizmin onun yerini almasına neden olacak iç gerilimler ürettiğini öngörmektedir. Kapitalizmin içinde burjuvazi ve proletarya arasındaki sınıf çelişkilerinin çalışan sınıfın siyasi zaferi ve bunun sonucu kurulacak sınıfsız bir toplum;komünizm:özgür üreticiler birliği tarafından yönetilen bir toplumun ortaya çıkacağını iddia etmektedir.Karl Marx: Gotha Programının Eleştirisi (Marx/Engels Selected Works, Volume Three, s. 13–30;)Karl Marx'tan Joseph Weydemeyer'e mektup (MECW Cilt 39, s. 58; ) Marx düşüncelerinin hayata geçmesi için etkin bir mücadele verdi; emekçi sınıfın kapitalizmin yıkılması ve sosyoekonomik bir değişimin geçirilmesi için düzenli bir devrim hareketini yürütmek zorunda olduğunu savundu.Craig J. Calhoun (2002). Klasik Toplumsal Teori. Wiley-Blackwell. s. 23–24. ISBN 978-0-631-21348-2. Gözden geçirme.5 Mart 2011. Marx insanlık tarihindeki en etkileyici figürlerden biridir."Marx milenyumun en büyük düşünürü. BBC News World Online. 1 Ekim 1999. Gözden geçirme 23 Kasım 2010. http://news.bbc.co.uk/2/hi/461545.stm Dünya çapında birçok entelektüel, işçi sendikaları ve siyasi parti onun temel çalışmalarından farklı biçimlerde etkilenmiştir. == Hayatının ilk dönemi == ===Çocukluğu ve ilk eğitimi: 1818–1836=== Marx, 5 Mayıs 1818'de, Yahudi bir aile olan, Heinrich Marx ve Henrietta Pressburg'un (1788–1863) dokuz çocuğunun üçüncüsü olarak dünyaya geldi. O yıllarda Prusya Krallığına ait olan Aşağı Ren Bölgesi içinde yer alan Trier'de doğdu.; ; . Annesinin babası, Hollanda'da bir hahamdı, baba tarafından şeceresi ise 1723 tarihinden itibaren büyükbabası Meier Halevi Marx; ; . tarafından üstlenilmesi ile Trier hahamlarından oluşmaktaydı. Karl'ın babası, çocukken Herschel adıyla tanınırdı, ailede seküler eğitim alan ilk çocuktu. Avukat oldu ve ailesinin birkaç Moselle bağına sahip olması sayesinde görece refah içinde ve orta sınıf bir hayat standardında yaşadı. Karl'ın doğumundan hemen önce Herschel, antisemitik yasal baskılardan kurtulmak amacıyla Yidiş Herschel adının yerine Heinrich ismini alarak o sırada Almanya ve Prusya'da egemen olan Protestan mezhebi olan Lüterciliğe girdi.; . Büyük oranda dini bir inancı olmayan Heinrich, Immanuel Kant ve Voltaire'e değer veren bir aydınlanmacıydı. Klasik bir liberal olarak daha sonra mutlak monarşi ile yönetilecek Prusya'da bir anayasa hazırlanması ve reformlar yapılması için yapılan çalışmalara destek verdi.; ; . 1815 yılında Heinrich Marx avukat olarak çalışmaya başladı, 1819 tarihinde ise ailesiyle Porta Nigra'da on odalı büyük bir eve taşındı.; ; . Hollandalı bir Yahudi olan karısı Henrietta Pressburg, yarı-aydın bir insandı ve tüm zamanını ailesine ayırmak ve evinin temizliğinde aşırı titiz olmakla ifade edilen "yoğun bir anne sevgisi" ile yorulduğu ifade edilmektedir.; ;. Daha sonra Philips şirketini kuracak zengin bir aileye mensuptu:Anton ve Gerard Philips'ın büyük halası, Frits Philips'ın büyük büyük halasıydı. Karl'ın dayısı olan küçük erkek kardeşi Benjamin Philips (1830–1900), daha sonra Karl ve Jenny Marx'ın Londra'da sürgünde iken borçlarını ödemek için destek alacakları zengin bir banker ve sanayiciydi.Francis Wheen, Karl Marx: A Life, (Fourth Estate, 1999), ISBN 1-85702-637-3 Kocasının aksine Henrietta Yahudi dini inancına sadık kaldı. Karl Marx'ın çocukluğu hakkında çok az bilgi mevcuttur.; . 1819 yılında ağabeyi Moritz ölünce dokuz çocuğun üçüncüsü olarak ailenin en büyük oğlu oldu.. 1824 Ağustos'unda Lütherci bir kilisede vaftiz edildi. Yaşayan kardeşleri, Sophie, Hermann, Henriette, Louise, Emilie ve Karoline de Lütherci olarak vaftiz edildiler.; . Karl Marx babası Heinrich Marx tarafından on üç yaşına kadar evde eğitildi, bu yaşında babasının bir arkadaşı olan Hugo Wyttenbach'in müdür olduğu okula kayıt edildi. Wyttenbach okulunda çok sayıda liberal hümanist öğretmen çalıştırdığı için yerel muhafazakâr hükûmetin kızgınlığını üzerine çekti. Bu durumun sonucu olarak 1832'de okul polis baskınına uğradı ve öğrencilere siyasi liberalizmi benimsemiş edebi eserlerin dağıtıldığı tespit edildi. Bu tür eserlerin dağıtılmasının kışkırtıcı bir eylem olarak görülmesi üzerine Marx okuldayken, yetkililer kurumda bazı düzenlemeler yaptı ve çok sayıda öğretmeni değiştirdi.; ; . Ekim 1835 tarihinde 17 yaşındayken felsefe ve edebiyat öğrenmek ümidiyle Bonn Üniversitesi'ne gitti ancak, babası pratik bir meslek olarak gördüğü hukuk okumasında ısrar etti.; ; . "Akciğer zayıflığı" diye ifade edilebilecek bir durumdan dolayı 18 yaşını bitirdiğinde askerlikten muaf tutuldu. Bonn Üniversitesi'nde iken, polis tarafından takibe alınmış olan bir grup siyasi radikal tarafından kurulmuş Şairler Kulübüne katıldı.; . Bir dönem eş başkanlığını yaptığı Trier Taverna Kulübü İçiciler Derneğine(Landsmannschaft der Treveraner) de katıldı.; . Ek olarak üniversitede kavgalara da karıştı, bazıları gerçekten ciddileşti: Ağustos 1836'da üniversitedeki Prusya Güçleri grubundan birisi ile olan düellosu gibi.; . İlk dönem notları iyi olmasına rağmen notları daha sonra düştü, gelişen bu durum babasının onu daha oturmuş ve disiplinli Berlin Üniversitesi'ne göndermesine yol açtı.; ; . === Hegelcilik ve ilk eylemleri: 1836–1843 === küçükresim|sol|150px|Jenny von Westphalen 1830'larda 1836 yaz ve sonbaharını Trier'de geçirdikten sonra öğrenimi ve hayatı hakkında daha ciddi kararlar aldı. Çocukluğundan beri tanıdığı, yönetici Prusya sınıfından eğitimli bir barones olan Jenny von Westphalen ile nişanlandı. Marx ile beraber olmak için genç bir aristokrat ile yaptığı nişanı atmasının yanı sıra etnik ve sınıf kökenlerinin farklı olmasına bağlı olarak ilişkileri toplumsal açıdan kabul edilemezdi. Ancak Marx, nişanlısının liberal bir aristokrat olan babası Ludwig von Westphalen ile arkadaş oldu ve daha sonra doktora tezini ona adadı.; ; ; . Ekim 1836'da hukuk fakültesine kaydolmak için Berlin'e gitti ve Mittelstrasse'de bir oda kiraladı.; . Hukuk fakültesine kaydolmasına rağmen felsefeye hayrandı ve "felsefe olmaksızın hiçbir şeyin tamamlanamayacağı" fikrini savunduğundan dolayı bu iki disiplini bir şekilde birleştirme yolu aradı.; . Avrupa'da felsefe çevrelerinde yoğun bir şekilde tartışılan yeni ölmüş Alman filozof G. W. F. Hegel'in düşünceleri ile ilgilenmeye başladı.; ; . Hegel'in düşüncelerini tartışan Doktor Kulübü (Doktorklub) isimli bir öğrenci grubuna katıldı ve onların aracılığıyla 1837 yılında Genç Hegelciler olarak bilinen radikal düşünürlerden oluşan bir grup ile tanıştı. Grup, Ludwig Feuerbach ve Bruno Bauer'in etrafında Marx, Marx'ın yakın bir arkadaşlık geliştireceği Adolf Rutenberg ile bir araya geldiler. Marx gibi genç Hegelciler de Hegel'in metafizik öngörülerini eleştirirken sol bir perspektiften mevcut toplum, siyaset ve dini eleştirmek için Hegel'in diyalektik yöntemini geliştirdiler.; ; . Marx'ın babası Mayıs 1838'de öldü, bu aile için ciddi bir gelir kaybı anlamına da geliyordu.; . Marx duygusal olarak babasına çok yakındı ve ölümünden sonra babasının anısına çok saygı gösterdi.. 1837 itibarıyla, hiçbiri yaşarken yayımlanmamış olsa da hem edebi hem de edebiyat dışı konularda yazıyordu: Kısa bir roman;Akrep ve Felix, bir oyun, Oulanem ve Jenny von Westphalen'e ithaf edilen bir dizi aşk şiiri.; . Bu aşk şiirleri ölümünden sonra Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 1 (New York: International Publishers, 1975) isimli eserde s.531–632 arasında yayınlandı. Marx bir süre sonra sadece belli bir konuya odaklanmak amacıyla, İngilizce ve İtalyanca öğrenmek, sanat tarihi ve Latin klasiklerinin çevrilmesi gibi diğer ilgi alanları ile beraber edebiyattan vazgeçti.; . 1840'ta Bruno Bauer ile beraber Hegel'in Din Felsefesi eserini düzenlemeye başladı. Aynı tarihlerde 1841 tarihinde bitireceği Demokritos'çu ve Epikür'cü Doğa Felsefeleri Arasında Fark isimli doktora tezini yazmaya başladı.Marx'ın tezi ölümünden sonra Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 1 (New York: International Publishers, 1975) isimli eserde s. 25–107 arasında yayınlandı. Bu tez "Marx'ın felsefi bilginin teolojiye üstün olduğunu göstermek için ortaya koyduğu cesur ve özgün bir eser olarak" yorumlanmıştı:Wheen 2001. p. 32. Çalışma, özellikle Berlin Üniversitesi'nin muhafazakâr profesörleri arasında ihtilafa neden oldu. Marx bunun üzerine tezini onu 1841 Nisan'ında doktora ile ödüllendirecek olan daha liberal Jena Üniversitesi'ne sunmaya karar verdi.; ; . Marx ve Bauer ateist oldukları için, Mart 1841'de Archiv des Atheismus (Ateist Arşiv) isimli bir yayın için planlar yapmaya başladılar, ancak bu çalışma herhangi bir eser ortaya çıkarmadı. Temmuz ayında Marx ve Bauer Berlin'den Bonn'a bir yolculuk yaptılar. Orada sarhoş olmaktan, kilisede kahkaha ile gülmeye ve şehirde eşek turu atmaya kadar skandal sayılabilecek eylemlerde bulundular.; ; . Marx akademik bir kariyer planlamasına rağmen hükûmetin klasik liberalizme ve Genç Hegelciler'e karşı artan tepkisi nedeniyle bu seçeneğin önü tıkanmıştı.; . Sosyalizm hakkındaki ilk fikirlerini ve ekonomiye artan ilgisini yazacağı radikal bir gazete olan Rheinische Zeitung'da ("Rhineland News") gazetecilik yapmak üzere 1842'de Köln'e gitti. Hem sağ kanat Avrupa hükûmetlerini hem de liberal ve sosyalist hareketler içindeki çeşitli kişileri etkisiz ve üretkenlik karşıtı olmaları nedeniyle eleştiriyordu.; ; . Gazete, her baskıdan önce zararlı içerik açısından kontrol eden Prusya Sansür Kurulu'nun dikkatini çekti; Marx bu konuda şöyle yakınmıştı: "Gazetemiz öncelikle polisin denetiminden geçmek zorundaydı ve eğer polisin burnu Hristiyanlık veya Prusya aleyhine bir koku alırsa, gazetenin basılmasına izin verilmiyordu."; ; .Rheinische Zeitung, Rusya monarşisini sert biçimde eleştiren bir makale yayımlayınca Çar I. Nikolay gazetenin yasaklanmasını istedi, Prusya hükûmeti 1843'te bu isteğe uydu.; ; . Yedi yıllık nişanlılıktan sonra 19 Haziran 1843'te Marx, nişanlısı Jenny ile Kreuznach'da bir Protestan kilisesinde evlendi.; ; . ==Komünist dönem== ===Paris: 1843–1845=== Marx, Alman ve Fransız radikalleri bir araya getirmek için Alman sosyalist Arnold Ruge tarafından kurulan yeni radikal sol bir gazetenin Deutsch–Französische Jahrbücher (Alman-Fransız Yıllıkları)'nın eş editörü oldu.; ; . Gazete Paris, Fransa'da yayımlanıyor olması nedeniyle, Marx ve karısı Ekim 1843'te buraya taşındı. Vaneau Caddesi 23 numarada Ruge ve karısı ile kömünal bir yaşam sürmenin sonucunda şartları dayanılmaz buldular; kızları Jenny'nin 1844'te doğumu üzerine başka bir yere taşındılar.; ; . Hem Fransa hem de Almanya'dan yazarlar için bir cazibe merkezi olmayı amaçlayan Jahrbücher, bir yazar hariç sadece Alman yazarlar tarafından desteklendi; sürgün Rus anarşist komünist Mikhail Bakunin.; ; . Marx bu çalışmaya iki makalesini verdi: "Hegel'in Hak Felsefesinin Eleştirisine Katkıya Giriş"Marx, Karl, "Hegel'in Hukuk Felsefesi'nin Eleştirisine Katkı", Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 3 (International Publishers: New York, 1975) p. 3. ve "Yahudi Sorunu Üzerine,"Marx, Karl, "Yahudi Sorunu Üzerine", Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 3, p. 146. ikinci makalesi onun proleteryanın devrimci bir güç olduğuna dair düşünceye girişini ve komünizmi daha çok sahiplendiğini göstermektedir.. Sadece tek bir sayı yayımlanır, ancak görece olarak başarılı olmuştur, bunu da büyük ölçüde Heinrich Heine'ın Bavyera Kralı I. Ludwig hakkında yazdığı satir dizelerinin Alman devletleri tarafından yasaklanması ve ithal edilen nüshaların alıkonulmasına borçluydu; Ruge ne yazık ki diğer sayılar için para sağlamayı reddetti böylece Marx ile olan arkadaşlığı da sona ermiş oldu.; ; . Gazetenin çökmesinden sonra, Marx geride kalan sansürlenmemiş tek radikal Alman gazetesi için yazmaya başladı; Vorwärts (İleri!). Paris'te kurulu olan gazete, işçi ve sanatçılardan oluşan gizli bir ütopyacı sosyalist grup olan Adalet İçin Birlik tarafından destekleniyordu. Marx bazı toplantılarına katılsa da, gruba girmedi.; . Vorwärts! gazetesinde, Marx, Avrupa'da etkili olan liberal ve diğer sosyalistleri eleştirirken kendisinin Hegel ve Feuerbach'ın görüşlerine bağlı olan diyalektik materyalizm hakkındaki düşüncelerini yeniden gözden geçirdi.. küçükresim|sol|Friedrich Engels, Marx ile 1844'te tanıştı; ömür boyu arkadaş ve ortak oldular. 28 Ağustos 1844'te, Marx, ömür boyu sürecek bir arkadaşlık kuracağı Alman sosyalist Friedrich Engels ile Café de la Régence'de tanıştı.Wheen 2001. p. 75. Daha önce bir sefer 1842 yılında Marx'ın çıkardığı Rheinische Zeitung gazetesinin ofisinde karşılaşmışlardı.Francis Wheen, Karl Marx: A Life, s. 75 Engels, Marx'ı, tarihteki son devrim için işçi sınıfının en uygun güç ve araç olduğunu ikna etmek için en son basılan eseri olan 1844 Yılında İngiltere'de İşçi Sınıfının Koşulları'nıMansel, Philip: Paris Between Empires, p. 390 (St. Martin Press, NY) 2001Frederick Engels, "The Condition of the Working Class in England", contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 4 (International Publishers: New York, 1975) pp. 295–596. gösterdi.name="Bottomore1991"P. N. Fedoseyev, Karl Marx: A Biography (Progress Publishers: Moscow, 1973) p. 82. Bu tanışmanın sonunda Marx ve Engels, Marx'ın eski arkadaşı Bruno Bauer'in felsefi düşünceleri ortak biçimde eleştirmeye başlamışlardı. Bu eleştirilerin sonucu ortaya çıkan eser Kutsal Aile, 1845 yılında yayımlandı.Wheen 2001. pp. 85–86.Karl Marx, "The Holy Family", contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 4, pp. 3–211. Bauer'i eleştirmesine rağmen, Marx, Genç Hegelciler Max Stirner ve Ludwig Feuerbach'ın görüşlerinden ileri derecede etkilenmişti, ancak sonunda Marx ve Engels, Feuerbachçı materyalizmin de üstesinden geldiler.name="et" Paris'te Vanneau caddesi 38 numarada oturduğu süre boyunca (Ekim 1843'ten Ocak 1845'e kadar)Taken from the caption of a picture of the house in a group of pictures located between pages 160 and 161 in the book "Karl Marx: A Biography", written by a team of historians and writers headed by P. N. Fedoseyev (Progress Publishers: Moscow, 1973). Marx yoğun biçimde siyasal iktisat: (Adam Smith, David Ricardo, James Mill vb.P. N. Fedoseyev, et al. Karl Marx: A Biography, p. 63.) Fransız sosyalistleri (özellikle Henri de Saint Simon ve Charles Fourier)Isaiah Berlin, Karl Marx: His Life and Environment (Oxford University Press: London, 1963) pp. 90–94. ve Fransa tarihi çalıştı.P. N. Fedoseyev et al., Karl Marx: A Biography (Progress Publishers: Moscow, 1973) p. 62. Siyasal iktisat Marx'ın ömrünün sonuna kadar sürdüreceği bir çalışma alanıLarisa Miskievich, "Preface" to Volume 28 of the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels (International Publishers: New York, 1986) p. XII ve üç ciltlik dev eseri Kapital'in hazırlanmasına neden oldu.Karl Marx, Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 35, Volume 36 and Volume 37 (International Publishers: New York, 1996, 1997 and 1987). Marksizm genel olarak üç büyük alandan etkilenmiştir - Hegel diyalektiği, Fransız ütopyacı sosyalizmi ve İngiliz iktisat bilimi. Marx'ın Hegel'in diyalektiği üzerindeki çalışmalarıyla beraber bu süre boyunca Paris'te yaptığı çalışmalar Marksizmin(ya da Marx'ın ifadesiyle siyasal iktisatın) tüm ana öğeleri 1844 sonbaharında ortaya çıkmıştı.Isaiah Berlin, Karl Marx: His Life and Environment, pp. 35–61. Marx, her insan gibi günlük uğraşılardan ve bunlara ek olarak radikal bir gazetenin editörlüğünün gerekli kıldığı özel taleplerden ve günlerde her an bir halk devrimi olma ihtimalinden dolayı kendisinden beklenen siyasal parti çalışmalarını yönlendirme zorunluluğundan dolayı siyasal iktisat çalışmaktan uzaklaşsa da her zaman bu çalışmasına geri döndü. Marx "kapitalizmin iç işleyişini anlamak" için araştıyordu.P. N. Fedoseyev, et al., Karl Marx: A Biography, p. 62. Marksizmin genel hatları 1844'ün sonlarında Marx'ın zihninde oluşmuştu. O sırada dünya siyasal iktisadına dair Marksist düşüncenin birçok unsuru detaylı olarak çalışılmıştı. Ne var ki Marx kafasındaki yeni ekonomik teoriyi daha da netleştirmek için kendisinin ekonomiye dair bütün görüşlerini kağıda dökme ihtiyacı vardı.Note 54 contained on page 598 in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 3. Bu dönemde Marx 1844 Elyazmaları isimli eserini yazdı.Karl Marx, "Economic and Philosophical Manuscripts of 1844" Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 3 (International Publishers: New York, 1975) pp. 229–346. Bu çalışma sayısız konuyu içeriyordu;yabancılaşmış emek de dahil.name=sep Ancak, 1845 baharıyla birlikte kendisinin süregiden kapitalizm, sermaye ve siyasal ekonomi çalışması Marx'ı -bilimsel sosyalizm- diye adlandırılan dünyanın tamamen materyalist bir görüşle ele alınmasına ihtiyaç duyan yeni bir siyasal ekonomi teorisine doğru gittiği düşüncesine yönlendirdi.P. N. Fedoseyev, Karl Marx: A Biography, p. 83. 1844 Elyazmaları Nisan ve Ağustos 1844 tarihleri arasında yazıldı. Sonuçta Marx, bu eserin Ludwig Feuerbach'ın düşüncelerinden etkilenmiş olduğunu fark etti. Tarihsel materyalizm doğrultusunda Feuerbach felsefesinden bir kopuş yaşamaya ihtiyaç duyduğunu fark etti. Böylece bir yıl sonra, Nisan 1845'te, Paris'ten Brüksel'e taşındıktan sonra, 11 taneden oluşan Feuerbach Üzerine Tezler'ini yazdı.Karl Marx, "Theses on Feuerbach", contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 5 (International Publishers: New York, 1976) pp. 3–14. Feuerbach Üzerine Tezler özellikle 11.Tez ile bilinir: "Filozoflar bugüne kadar değişik yollarla sadece dünyayı yorumlamaya çalıştı; artık onu değiştirme zamanı geldi".Karl Marx Theses on Feuerbach, contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 5, p. 8. Bu eserde Marx, materyalizmi çok fazla düşünceye esir olmak ile, idealizmi tamamen pratiği teoriğe indirgemekle, felsefeyi gerçek fiziksel etkinlik ve uygulamaların dışında kalmakla eleştirdi. Bu tarihsel materyalizme ilk göz kırpmasıydı, dünya düşüncelerle değil gerçek, fiziksel çalışma ve uygulamalarla değişiyordu.name="Engels1999" 1845'te, Prusya kralının ricası üzerine, Fransa hükûmeti, İçişleri Bakanı François Guizot'nın bizzat Marx'ı Fransa'dan gitmesini istemesi ile, Vorwärts! gazetesi kapatıldı.name="Wheen 2001. p. 90" Marx bunun üzerine Paris'ten Brüksel'e geçti. ===Brüksel: 1845–1847=== küçükresim|Komünist Parti Manifestosu 1. baskı, Almanca, 1848 Fransa'da kalması istenmeyen, Almanya'ya gidemeyen Marx, 1845 Şubat ayında Belçika'da Brüksel'e iltica etmeye karar verdi. Ancak, Brüksel'de kalabilmesi için Marx'ın günlük politik konularla ilgili olarak hiçbir şey yayımlamama sözü vermesi gerekti. Brüksel'de, içlerinde Moses Hess, Karl Heinzen ve Joseph Weydemeyer'in de olduğu diğer sürgün sosyalistlerle bir araya geldi ve en sonunda, Nisan 1845'te Marx'ın yanına gelmek için Almanya Barmen'den Brüksel'e geldi. O sırada giderek artan sayıda Adalet İçin Birlik grubu üyesi insan da Brüksel'de kendine bir yer arıyordu.Heinrich Gemkow et al., Frederick Engels: A Biography (Verlag Zeit im Bild ["New Book Publishing House"]: Dresden, 1972) p. 101 Daha sonra Manchester'den Engels'in uzun süredir arkadaşı olan Mary Burns Engels'le birlikte olmak için Brüksel'e geldi.Heinrich Gemkow, et al., Frederick Engels: A Biography, p. 102. 1845 Temmuz'unun ortasında Marx ve Engels Birleşik Krallık'ta sosyalist bir hareket olan Çartizm (Chartism) liderlerini ziyaret etmek için Brüksel'den ayrılıp Birleşik Krallık'a gittiler. Bu Marx'ın bu ülkeye ilk seyahatiydi ve Engels bu seyahat için en uygun rehberdi. Engels Kasım 1842'den itibaren 1844 Ağustos'una kadar 2 yıl boyunca Manchester'da yaşamıştı.Heinrich Gemkow, et al., Frederick Engels: A Biography (Verlag Zeit im Bild [New Book Publishing House]: Dresden, 1972) p. 53Heinrich Gemkow, et al., Frederick Engels: A Biography, p. 78. Engels İngilizce öğrenmekle kalmamış,P. N. Fedoseyev, et al., Karl Marx: A Biography, p. 89. Çartist liderlerle yakın bir ilişki geliştirmişti. Ayrıca, Engels birçok Çartist ve sosyalist İngiliz gazetesi için muhabirlik yapıyordu. Marx, bu seyahati Londra ve Manchester'da farklı kütüphanelerde çalışma yapabileceği iktisat kaynaklarını incelemek için bir fırsat olarak kullandı.Wheen 2001. p. 92. Engels ile birlikte Marx kendisinin tarihsel materyalizm kavramını en iyi şekilde ifade ettiği düşünülen kitabı olan Alman İdeolojisini yazdı.Karl Marx and Frederick Engels, "German Ideology" contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 5 (International Publishers: New York, 1976) pp. 19–539. Bu çalışmasında Marx, felsefi anlamda idealizmden beslenen hem Feuerbach, Bruno Bauer, Max Stirner ve geri kalan tüm Genç Hegelciler ile ve hem de Karl Grun ve diğer "doğru sosyalistlerle" bağlarını kopardı. Alman İdeolojisinde Marx ve Engels, tarihteki tek dönüşüm gücü olarak materyalizme dayanan kendi felsefelerini tamamladılar.P. N. Fedoseyev, et al., Karl Marx: A Biography, pp. 96–97. Alman İdeolojisi mizahi satirik bir formda yazılmıştır. Ancak bu mizahi form bile bu eseri sansüre uğramaktan kurtaramadı. Diğer birçok eseri gibi Alman İdeolojisi de Marx'ın yaşadığı süre içinde basılamadı ancak 1932 yılında basılabildi.name=wkWheen 2001. p. 93. Alman İdeolojisi tamamlandıktan sonra Marx, "bilimsel materyalist" felsefeden kaynaklanarak hareket eden gerçek bir "devrimci proleter bir mücadelenin" "teori ve taktiklerini" değerlendiren kendi pozisyonunu ortaya koymak amacıyla hazırladığı çalışmasına döndü.See Note 71 on p. 672 of the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 6 (International Publishers: New York, 1976). Bu çalışma ütopyacı sosyalistlerle Marx'ın kendi bilimsel sosyalist felsefesi arasında farkı ortaya koymayı amaçlıyordu. Ütopyacıların insanların belli bir zamanda sosyalist harekete katılması için ikna edilmesi gerektiğine inandıkları, insanların başka bir inanca geçmesi için insanın ikna edilmesi gerektiği yöntemiyle, sırada, Marx insanların birçok durumda kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda davranmaya eğilimli olduklarının farkındaydı. Bu nedenden dolayı, bir sınıfın en temel maddi çıkarına dönük bir büyük çağrı ile bir sınıfa (burada işçi sınıfı) yapılacak çağrı bir devrim yapmak ve toplumu değiştirmek için sınıfın büyük bir kısmını harekete geçirmek en iyi yol olacaktı. Bu cümle Marx'ın planladığı yeni kitabın yazılma amacıydı. Ne var ki el yazması hükûmetin sansüründen geçmesi nedeniyle Marx kitabın adını Felsefenin sefaleti olarak belirledi (1847)Karl Marx, The Poverty of Philosophy contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 6(International Publishers: New York, 1976) pp. 105–212. ve bu ismi Fransız anarko-sosyalist Pierre-Joseph Proudhon'un yazdığı Sefaletin felsefesi (1840) isimli kitabında ifade edilen "küçük burjuva felsefesi" bir yanıt olmasını istediği için önerdi.Wheen 2001. p. 107. küçükresim|sağ|180|Marx, Engels ve Marx'ın kızları Bu kitaplar Marx ve Engels'in en çok tanınan eserleri, o tarihten beri Komünist Manifesto olarak bilinen bir siyaset kitapçığı olan eserleri için bir altyapı oluşturdu. 1846 yılında Brüksel'de yaşarken Marx gizli radikal organizasyon Adalet İçin Birlik ile çalışmaya devam etti.P. N. Fedoseyev, Karl Marx: A Biography (Progress Publishers, Moscow, 1973) p. 124. Yukarıda da belirtildiği gibi Marx, Birlik'in bir işçi sınıfı devrimi meydana getirebilecek şekilde kitlesel bir hareket olarak Avrupa çapında işçi sınıfını hareket geçirmek için ihtiyaç duyulan çeşitte radikal bir organizasyon olduğunu düşündü.Note 260 contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 11 (International Publishers: New York, 1979) pp. 671–672. Ne var ki işçi sınıfını kitlesel bir hareket geçirmek için organize etmek gerekiyordu, Birlik, "gizli" veya "yeraltı" çalışmasına devam etmek ve görünürde siyasi bir parti olarak çalışmak zorundaydı.Note 260 contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 11, p. 672. Birlik üyeleri bu yaklaşıma ikna oldular. Haziran 1847'de Adalet için Birlik kendi üyeleri ile doğrudan işçi sınıfını hedef alan yeni bir açık "yer üstü" yapılanması doğrultusunda yeniden organize oldu.P. N. Fedoseyev,et al., Karl Marx: A Biography, pp. 123–125. Bu yeni açık siyasal topluluk Komünist Birlik olarak isimlendirildi.P. N. Fedoseyev, et al, Karl Marx: A Biography, p. 125. Marx ve Engels'in ikisi birden bu yeni yapının programının ve organizasyon ilkelerinin belirlenmesinde görev aldı.Frederick Engels, "Principles of Communism" contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 6 (International Publishers, New York, 1976) pp. 341–357. 1847'nin sonlarında Marx ve Engels en ünlü çalışmaları olacak eseri yazmaya başladılar - Komünist Birlik için bir eylem programı. Aralık 1847 ile Ocak 1848 arasında Marx ve Engels tarafından birlikte yazılan Komünist Manifesto ilk olarak 21 Şubat 1848 tarihinde basıldı.Karl Marx and Frederick Engels, "The Communist Manifesto" contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 6, pp. 477–519. Komünist Manifesto yeni Komünist Birlik'in ilkelerini ortaya koydu. Artık gizli bir topluluk olmadıkları için ilkelerini kamuya açık hale getirmek istediler.Wheen 2001. p. 115. Kitapçığın açılış cümleleri Marksizmin temel düşüncesini ifade etmektedir: "Bugüne kadar mevcut toplumların tarihi sınıf savaşlarının tarihidir." Kitap Marx'ın, burjuva (zengin orta sınıf) ve proleterya (endüstriyel işçi sınıfı) arasında giderek büyüdüğünü iddia ettiği çıkar çatışmasının ortaya çıkardığı antagonizmaları incelemektedir. Buradan hareket eden Manifesto, Komünist Birlik'in o dönemdeki diğer sosyalist ve liberal siyasal partilerden farklı olarak kapitalist toplumu ortadan kaldırıp onun yerine sosyalist toplumu getirmek amacıyla proletaryanın çıkarları doğrultusunda hareket edeceğini ortaya koymaktadır.Marx and Engels 1848. Aynı yılın sonuna doğru (1848), Avrupa 1848 Devrimleri olarak bilinen bir dizi protesto, ayaklanma ve genellikle şiddet dolu karışıklıklar yaşadı.name="Wheen 2001. p. 125" Fransa'da, 1848 Fransa devrimi, monarşi yönetimini devirdi ve İkinci Fransa Cumhuriyeti'ni kurdu. Marx bu tür durumlarda maddi yardım sağlıyordu; o dönemde babasının ölümünden dolayı 6000name="MaltsevN.-93" veya 5000 FrankSaul Kussiel Padover, Karl Marx, an intimate biography, McGraw-Hill, 1978, page 205name="ReferenceA" gibi önemli bir yekünü olan mirasın üçte biri ile devrimci bir harekete geçmeyi düşünen Belçikalı işçileri silahlandırmak için harcadı. Bu iddialar gerçekleşmese bile,David McLellan 1973 Karl Marx: His life and Thought. New York: Harper and Row. pp. 189–190 Belçika Adalet Bakanlığı onu tutuklamak üzere suçladı; yeni bir cumhuriyet hükûmetine sahip olduğu için güvende olacağını düşündüğü Fransa'ya kaçmak zorunda kaldı. === Köln: 1848–1849 === Paris'e geçen Marx, Komünist Birlik'in merkezini buraya aldı ve orada yaşayan farklı Alman sosyalistlerle Alman İşçiler Kulübünü kurdu.Wheen 2001. p. 128. Devrimin Almanya'ya sıçramasını umut ederek 1848 yılında Marx Almanya'daki Komünist Partinin Talepleri başlıklı bir el ilanı dağıttığı Köln'e geri döndü,Karl Marx and Frederick Engels, "Demands of the Communist Party" contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 7 (International Publishers: New York, 1977) pp. 3–6. bu bildiride Komünist Manifesto'da yer alan 10 maddeden sadece dört tanesini dile getirdi çünkü o dönemde Alman burjuvazisinin proletarya tarafından iktidardan indirmeden önce burjuvazinin Almanya'da güçlü feodalizmi ve monarşiyi iktidardan indirmesi gerektiğine inanıyordu.Wheen 2001. p. 129. 1 Haziran tarihinde, Marx günlük bir gazete çıkarmaya başladı; Neue Rheinische Zeitung, gazetenin finansmanı babasında kalan mirastan arta kalan ile yapılıyordu. Kendi Marksist yorumu ile Avrupa'dan gelen haberlerin düzenlenmesi için Marx baş yazar ve baskın editoryal güç olarak yer alıyordu. Komünist Birlik'ten diğer üyelerin katkılarına rağmen Engels'in ifadesi ile gazete "Marx'ın küçük bir diktatörlüğü" olarak kaldı.Wheen 2001. pp. 130–132.Seigel, p. 50name="DL- Marx" Gazetenin editörü olarak Marx ve diğer devrimci sosyalistler düzenli olarak polis baskısına uğruyor ve Marx değişik nedenlerden dolayı kovuşturuluyor,name="ReferenceB"name="Nicolaievsky2007"name="Splichal2002"name="Mehring2003" her seferinde de aklanıyordu. Bu sırada Prusya'da demokratik parlamento düştü ve kral, IV. Friedrich Wilhelm, solcu ve diğer devrimci kişilerin ülkeyi terk etmesini sağlayacak düzenlemelere girişen yeni bir kabine oluşturdu. Sonuç olarak, Neue Rheinische Zeitung kapatıldı ve Marx 16 Mayıs tarihinde ülkeyi terk etme emri aldı.Wheen 2001. pp. 137–146. Marx Paris'e döndü, o sırada Paris'te de ciddi bir karşı devrim dalgası ve kolera salgını vardı ve kendisini bir tehdit olarak gören polis tarafından şehri terk etmesi istendi. O sırada dördüncü çocuklarına hamile olan karısı Jenny ile 1849 Ağustos'unda mülteci olarak Londra'ya gitti.Wheen 2001. pp. 147–148.name="Watson2010" == Londra'daki Yaşamı == Ağustos 1849'da ömrünün sonuna kadar kalacağı Londra'ya yerleşti. Dolayısıyla Komünist Birlik merkezi de Londra'ya taşınmış oldu. Ancak, 1849-1850 kışında, Komünist Birlik içinde August Willich ve Karl Schapper'in başını çektiği bir grup Komünist Birlik'in başını çekeceği acil bir ayaklanma talebinde bulundu. Willich ve Schapper bu şekilde ayaklanmanın ateşinin yakılmasının tüm Avrupa'ya yayılacak bir devrime yol açacağını savunuyordu. Marx ve Engels böylesine plansız bir ayaklanmanın Komünist Birlik için bir macera ve intihar olacağını savundu.name="N. Fedoseyev, p. 233">P. N. Fedoseyev, Karl Marx: A Biography, p. 233. Schapper/Willich hizbi tarafından tavsiye edilen böylesine bir ayaklanma kolaylıkla Avrupa hükûmetlerinin polis ve silahlı güçleri tarafından bozguna uğratılabilirdi. Bu Marx'a göre Komünist Birlik için her şeyin sonu anlamına gelebilirdi. Marx, toplumdaki değişimlerin, 'bir avuç insanın' isteği ve çabasıyla bir gecede gerçekleşemeyeceğini savunuyordu.name="N. Fedoseyev, p. 233" Tersine bu değişimler, toplumun bilimsel olarak ekonomik şartlarının incelenmesi ve toplumsal gelişimin farklı safhaları doğrultusunda devrime doğru hareket ettirilmesi ile sağlanıyordu. Gelişimin bu aşamasında (1850 yılı), 1848 yılında tüm Avrupa çapında yaşanan devrimlerin mağlup edilmesini takiben, Marx, özgür seçimler doğrultusunda anayasal bir cumhuriyet kurulması ve tüm erkeklere oy hakkı verilmesi gibi yönetim reformları talepleri konularında feodal aristokrasiyi yenmek için yükselen burjuvanın ilerlemeci öğeleri ile işçi sınıfının işbirliği yapması konusunda Komünist Birlik'in teşvik edici olması gerektiğini düşünüyordu. Diğer bir ifade ile işçi sınıfı işçi sınıfı ajandasını ve işçi sınıfı devrimini gerçekleştirmeden önce burjuva devriminin başarıya ulaşması konusunda burjuva ve demokratik güçlere katılmalıydı. Komünist Birlik'i ortadan kalkmasına neden olacak kadar bir mücadeleden sonra Marx'ın düşünceleri galip geldi ve bunun üzerine Willich/Schapper grubu Komünist Birlik'ten ayrıldı. Bu sırada Marx sosyalist Alman İşçilerinin Eğitim Derneği ile yoğun biçimde ilgilendi.Note 269 contained on page 674 in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 11. Dernek toplantılarını Londra'nın merkezi bölgelerinden Soho'da yapıyordu.Wheen 2001. pp. 151–155.name="Harriss2006" Bu organizasyon da Marx'ı ve Schapper/Willich'i takip edenler olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Konu başlıkları Komünist Birlik içindeki tartışma başlıklarının aynıydı. Marx, ne var ki, bu dernekte Schapper/Willich grubuna karşı olan mücadeleyi kaybetti ve 17 Eylül 1850, tarihinde dernekten istifa etti.Note 269 on page 674 of the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 11. ==New York Tribune için yazması== Londra'da Marx kendisini tamamen işçi sınıfının devrim organizasyonu çalışmasına verdi. İlk yıllarında ailecek inanılmaz bir yoksulluk içinde yaşadılar.name="DusselMoseley2001"name="egsbio" Ana gelir kaynağı, gelirini aile şirketinden elde eden Engels'in sağladığı paraydı.name=egsbio Daha sonra Marx ve Engels birlikte dünyada değişik ülkelerdeki 6 gazeteye yazmaya başladı: Birleşik Krallık, ABD, Prusya, Avusturya ve Güney Afrika.Jonathan Sperber, Karl Marx: A Nineteenth-Century Life, p. 295. Marx'ın muhabirlik çalışmasının esas kısmını New York Daily Tribune gazetesinin Avrupa temsilcisi olarak yaptıkları meydana getirmiştir.Richard Kluger, The Paper: The Life and Death of the New York Herald Tribune (Alfred A. Knoft Publishing Co.: New York, 1986) p. 17. İlk yıllarda Marx kendi gazetesi veya kendi felsefesine sempati duyan işverenlerin ona editörlüğünü yaptırdığı gazeteler aracılığı ile işçi sınıfından büyük kitlelerle iletişim kurabiliyordu. Ancak Londra'da kendi gazetesini kurma sermayesi yoktu ve bu işe sermaye yatıracak insanları bulamıyordu. Dolayısıyla Marx New York Tribune ve benzeri burjuva gazetelerine makalaleler yazarak kamuoyu ile iletişim kurmaya çalıştı. İlk başta Marx'ın makalelerini Wilhelm Pieper Almancadan İngilizceye çeviriyordu. Zaman içinde Marx tercümeye gerek duyulmayacak biçimde İngilizce makale yazmaya başladı.name="Dispatches" New York Daily Tribune New York şehrinde Horace Greeley tarafından Nisan 1841 tarihinde kurulmuştu.P. N. Fedoseyev, Karl Marx: A Biography, 274. Marx'ın ana iletişim kişisi Charles Dana'ydı. Daha sonra, 1868'de, Charles Dana rakip bir gazete olan New York Sun da editör olmak üzere gazeteyi bırakacaktı.Richard Kluger, The Paper: The Life ands Death of the New York Herald Tribune (Alfred A. Knopt Publishing, New York, 1986) p. 121. Ancak, gene de Charles Dana Tribune gazetesinin editör kadrosunda kalmaya devam etti. Tribune ile ilgili birçok unsur gazeteyi Marx'ın Atlantik ötesinde sempatik bir kitleye ulaşmasına yardım etmesi bakımından mükemmel bir araç hâline getiriyordu. Gazetenin maliyeti için fon bulması onun çok ucuz satılmasını sağlıyordu: 2 sent.Taken from a picture on page 327 of the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 11 (International Publishers: New York, 1979). Ayrıca ABD'deki işçi sınıfının çoğunluğu tarafından beğeniliyordu. 50.000 lik tirajı ile ABD'de en yaygın dağıtılan gazeteydi.Richard Kluger, The Paper: The Life and Death of the New York Herald Tribune, p. 14. Editöryal olarak, Tribune Greeley'nin kölelik karşıtı görüşlerini yansıtıyordu.Richard Kluger, The Paper: The Life and Death of the New York Herald Tribune (Alfred A. Knoft: New York, 1986), p, 82. Tüm bu özelliklerin yanı sıra gazetenin okurları işçi sınıfının ilerlemeci kesiminden gözüküyordu. Marx'ın New York Tribune için ilk makalesi Birleşik Krallık parlamento seçimleri hakkındaydı ve 21 Ağustos 1852 tarihinde gazetede yayımlandı.Karl Marx, "The Elections in England – Tories and Whigs" contained in theCollected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 11 (International Publishers: New York, 1979) pp. 327–332. Marx New York Tribune gazetesinin Avrupa'da çalıştırdığı gazetecilerden biriydi. Ne var ki, 1850'lerin sonunda yaşanan kölelik krizi ve 1861'de patlak veren Amerikan İç Savaşı, ABD kamuoyunun Avrupa ile ilgili konulara ilgisini azalttı.Note 1 at page 367 contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 19 (International Publishers: New York, 1984). Bu nedenden dolayı Marx, çok erken tarihlerde kölelik krizi ve o zamanki "devletler arası savaş" hakkında çok erken yazmaya başladı. Marx New York Daily Tribune gazetesi için gazetenin editöryal politikasının "ilerici" olduğunu düşündüğü sürece makaleler yazmaya devam etti. Ne var ki, Charles Dana'nın 1861'in sonlarında gazeteden ayrılması ve bunun doğal sonucu olarak yeni editörler kurulu yeni bir politika getirdi.Jonathan Sperber, Karl Marx: A Nineteenth-Century Life, p. 347. Gazete artık tamamen "kölelik karşıtı" değildi. Kuzey ve Güney arasında Güney'in kölelik görüşlerine hak veren bir barış yapılmasını savunuyordu. Marx bu yeni politik pozisyona karşı çıktı bunun sonucu olarak 1863'te Tribune gazetesinden istifa etmeye zorlandı.P. N. Fedoseyev et al., Karl Marx: A Biography, p. 345. ==1850–1857 arası düşünsel gelişim ve eserleri== ===Louis Bonaparte'in 18 Brumaire'i=== 1851 Aralık ayı ile 1852 Mart ayı arasında, Marx, zafer kazanan proleteryanın burjuva devletini yıkmak zorunda olduğu iddiasını desteklediği tarihsel materyalizm, sınıf mücadelesi ve proleterya diktatörlüğü kavramlarını daha geniş biçimde açıkladığı 1848 Fransız devrimi üzerine bir çalışma olan Louis Bonaparte'in 18 Brumaire'i isimli kitabını yazdı.Karl Marx, "The Eighteenth Brumaire of Louis Napoleon" contained in the Collected Works of KarlMarx and Frederick Engels: Volume 11 (International Publishers: New York, 1979) pp. 99–197.name="Marx2008" ===Devrim ve ekonomik kriz ilişkisi=== 1850'ler ve 1860'lar aynı zamanda, bazı akademisyenlere göre idealist, Hegelci Genç Marx'ın sonradan daha bilimsel bir zihinle Olgun Marx'ın yazacağı eserlerine giden yolu katettiği yıllardır.name="Wood"name="Wood1993"name="Hook1994"name="Johnston2000" Bu ayrım genellikle Yapısalcı Marksizm okulu tarafından dile getirilmekte, ve diğer akademisyenlerin böyle bir durumun var olduğuna katıldıkları anlamına gelmemektedir.name="GeorgeScanlan1975" 1848 ile 1849 yıllarındaki devrimler Marx ve Engels için büyük birer deneyim olmuştu. Her ikisi de 1848 devrimci ayaklanması gibi tarihsel olayların açıklanabilmesi için kendilerinin tarihin akışının ekonomik okumasının tek geçerli yol olduğundan emin oldular. 1848'den bir süre sonra Marx ve Engels yeni bir ekonomik çökme olmadan yeni bir devrimci ayaklanma olmayacağını düşünmeye başladılar. Toplumda yeni bir devrimci ayaklanma olması için bir ekonomik resesyonun gerekli olup olmadığı Marx ve diğer devrimciler tarafından sorgulanmaya başladı. Marx diğer devrimcileri maceraperestlikle suçladı çünkü onların bir toplumdaki mevcut durumun ekonomik gerçekliklerini dikkate almaksızın sadece devrimcilerin güçlü devrim arzuları ile oluşturacakları gergin hava ile devrimin olabileceğine dair bir inançları vardı. 1852 yılında ABD'de yaşanan ekonomik çöküntü Marx ve Engels'e ABD'de bir devrimci ayaklanmanın çıkıp çıkmayacağını düşündürttü. Ancak ABD ekonomisi klasik bir devrim için çok gençti. Batı bölgesi her zaman başka ülkelerde ciddi sorunlara yol açabilecek kitlelerin sevk edilmesi için bir boşaltma vanası görevi gördü. O yıllarda ülkelerin ekonomileri henüz diğer ülkelerin sınırlarında olumsuz etkileri durdurabiliyordu. Ancak 1857 Paniği olarak bilinen büyük ekonomik kriz ABD'de de başlayıp tüm dünyayı sardı.Jonathan Sperber, Karl Marx: A Nineteenth-Century, p. 320. 1857 Paniği ilk gerçek anlamda küresel ekonomik krizdi. Marx 1844 yılından beri on üç yıldır ara verdiği ekonomi çalışmalarına dünyada olup biteni çok daha derinlemesine anlayabileceğini düşünerek geri döndü. ==1857 sonrası çalışma ve eserleri== ===Grundrisse=== Arka arkaya yaşanan işçi devrim ve hareketlerinin başarısızlık ve hayal kırıklıkları nedeniyle, Marx kapitalizmi derinlemesine anlamaya karar verdi ve British Museum'in okuma odasında siyasal iktisatçıların eserleri ve iktisadi veriler üzerinde çalışmak ve yorumlamak için çok uzun saatler ve günler geçirdi. 1857 sonunda sermaye, özel mülkiyet, ücretli emek, devlet, dış ticaret ve dünya ticareti hakkında elinde 800 sayfa tutan bilgi notu ve kısa denemeleri olmuştu; bu notlar Siyasal İktisadın Eleştirisinin Ana Hatları adıyla 1939 yılına kadar basılana kadar gün yüzüne çıkmadı.name="Segrest2002"Karl Marx, "Economic Manuscripts of 1857–1858" contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 28 (International Publishers: New York, 1986) pp. 5–537.Karl Marx, "Economic Manuscripts of 1857–1858" contained in the Preparatory Materials section of the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 29 (International Publishers: New York, 1987) pp. 421–507. ===Ekonomi politiğin eleştirisine katkı=== 1859 yılında Marx Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı,Karl Marx, "A Contribution to the Critique of Political Economy" contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 29, pp. 257–417. isimli ilk ciddi iktisat çalışmasını yayımladı. Bu eserin, üç cilt olarak daha sonraki bir tarihte yayımlama niyetinde olduğu Kapital'in girişi olması amacındaydı. Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı kitabında, Marx, David Ricardo tarafından savunulduğu gibi emek değer teorisini kabullenmektedir, ancak Ricardo metalar ölçeğinde kullanım değeri ve değer arasında bir ayrım çizerken kullanım değeri ve değer arasındaki gerçek ilişkiyi hiçbir zaman tanımlayamadı. Marx'ın kitabında ortaya koyduğu kanıtlara dayalı mantık yürütme açık bir biçimde kullanım değeri ve ekonomik değer arasındaki gerçek ilişkiyi ortaya koydu.Karl Marx, "A Contribution to the Critique of Political Economy" contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 29, pp. 269–302. Aynı zamanda kapitalist ekonomide para döngüsü ve para için gerçekten bilimsel bir teori ortaya koydu.Karl Marx, "A Contribution to the Critique of Political Economy" contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 29, pp. 303–417. Bunlardan dolayı, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı yayımlandığında büyük bir heyecan dalgası yarattı. Kitap satışa çıkar çıkmaz çok hızlı biçimde tükendi.P. N. Fedoseyev, Karl Marx: A Biography, p. 318. ===Artı-Değer teorileri=== küçükresim|Theorien über den Mehrwert, 1956 Artı- Değer Teorileri () Karl Marx, tarafından Ocak 1862 ve Temmuz 1863 tarihleri arasında oluşturulmuş el yazmalarından meydana gelmektedir.Enrique Dussel, "The four drafts of Capital. Towards a new interpretation of the dialectical thought of Marx". ‘’Rethinking Marxism’’, Vol. 13, No. 1, Spring 2001, pp. 10-25. Kitap esas olarak 1750'lerden beri tartışılan Almanca Mehrwert (artı- değer) kavramı hakkındaki teorilerle ilgilenmekte, servet oluşumu hakkında İngiliz, Fransız ve Alman siyasal iktisatçıların özellikle David Ricardo ve Adam Smith'in görüşlerini eleştirel olarak incelemektedir.Allen Oakley, Marx's critique of political economy. London: Routledge, 1985.Artı-Değer Teorileri kitabı genellikle Kapital'in 4. cildi olarak kabul edilmekte ve iktisadi düşüncenin tarihinde ilk kapsamlı eserlerden biri olarak görülmektedir.name="Rockmore2002" ===Birinci Enternasyonal=== 1864 yılında, Marx Uluslararası Emekçiler Birliği (diğer bilinen adıyla Birinci Enternasyonal)'e katıldı, ve yönetimine seçildi.name="Nicolaievsky2007-267" Bu organizasyonda Marx, Mikhail Bakunin'in (1814–1876) başını çektiği anarşist kanat ile mücadele içindeydi. 1872'de gerçekleşen Birinci Enternasyonal'in 4. kongresi olan Lahey Kongresi'nde Bakunin'in Marx'ın fikirlerini "otoriter" olarak değerlendirmesiyle iki grup arasında büyük çekişmeler yaşanmış, sonunda Bakunin ve anti-otoriter çevreler kongreden ihraç edilmiştir. Mücadeleden Marx galip çıksa da, 1872 yılında Marx'ın da desteklediği biçimde örgüt merkezinin Londra'dan New York'a taşınma kararı Enternasyonal'in güç kaybetmesine neden olmuştur.name="JessopWheatley1999-526" ===Das Kapital I. cilt=== 1867'de dev çalışması, kapitalist üretim sürecini analiz ettiği Kapital'in ilk cildi yayımlanır. İkinci ve üçüncü cildi üstünde çalışmalarını sürdürür ancak bu ciltler ölümünden sonra Engels tarafından yayımlanabilecektir. Burada Marx, Thomas Hodgskin'in düşüncelerinden etkilenerek geliştirdiği emek değer teorisini ayrıntılara inerek anlatmaktadır. Marx, Kapital'de birden çok kere Hodgskin'in "takdiri hakeden" dediği Sermayenin Talepleri Karşısında Emeğin Savunulması isimli eserinden alıntılar yaptığını yazmaktadır.See footnote #2 on the bottom of page 360 in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 35. Hatta Marx modern kapitalist üretim sürecinde emeğin yabancılaşmasını Hodgskin'in tanımladığını aktarmaktadır. "Bireysel emeğin artık doğal bir ödülü yok. Her emekçi bütünün sadece, tek başına anlamı ya da kullanım alanı olmayan bir parçasını üretmekte ve emekçinin kendini kıyaslayabileceği ve 'bu benim üretimim, bunu kendime ayırıyorum' diyebileceği hiçbir şey ortada bulunmamaktadır."Thomas Hodgskin, Labour Defended against the Claims of Capital (London, 1825) p. 25. Kapital'in ilk cildinde Marx, kar oranının düşmesine ve endüstriyel kapitalizmin çöküşüne neden olacağını tartıştığı artı değer ve sömürü kavramlarını da anahatlarıyla ortaya koymaktadır.name="Calhoun2002-23" 1871'in sonbaharında Kapital'in Almanca birinci baskısı tamamen satılmış ve ikinci baskısına geçilmişti. Kapital'in Rus dilinde basımı için yoğun talep 27 Mart 1872'de kitabın Rusça 3000 kopya basılmasına neden oldu. ===Fransa'da İç Savaş=== Fransa'da İç Savaş Karl Marx tarafından Enternasyonal'in genel kuruluna gönderilme amacıyla Nisan-Mayıs 1871'de yazılan kitaptır. Haziran 1871'de basılmış, 1872 yılında yaygın bir basımla birçok dile çevrilmiş Avrupa ve ABD'de yayımlanmıştır. ===Gotha Programı'nın Eleştirisi=== Marx'ın sağlığı hayatının son on yılında gittikçe bozulmaya başladığı için önceki yıllarda gösterdiği üretkenliği sağlayamadı. 1875'te yayımlanan Gotha Programı'nın Eleştirisi devrim stratejisi, proletarya diktatörlüğü, kapitalizmden komünizme geçiş ve işçi sınıfı partisi konularını ele alır. Bu kitapta, "Herkesten yeteneğine göre, herkese gereksinmesine göre" prensibinin komünist toplumun sloganı olması gerektiğini beyan eder. ==Ölümünden sonra basılan ve düzenleme yapılan eserleri== ===Das Kapital II ve III. Ciltler=== Kapital'in ikinci ve üçüncü ciltleri Marx'ın ölene kadar üzerinde çalıştığı el yazmaları olarak kaldı. Her iki cilt Marx'ın ölümünden sonra Engels tarafından bastırıldı. Kapital II.Cilt Engels tarafından yayına hazırlanıp Temmuz 1893'te bastırıldı: Kapital II: Sermayenin Dolaşım Süreci.Karl Marx, "Capital II: The Process of Circulation of Capital" embodying the whole volume of the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 36 (International Publishers: New York, 1997). Kapital III:Cilt bir yıl sonra 1894 Ekim ayında bastırıldı: Kapital III.Cilt: Bir Bütün Olarak Kapitalist Üretim Süreci.Karl Marx, "Capital III: The Process of Capitalist Production as a Whole" embodying the whole volume of the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 37 (International Publishers: New York, 1998). ===Artı-Değer teorileri=== Artı-değer Teorileri, Marx ve Engels'in Ortak Eserleri nin 30, 31, 32 ve 33. ciltlerini oluşturan 1861-1863 İktisat El Yazmaları ndan ve Marx ve Engels'in Ortak Eserleri nin 34. cildini oluşturan 1861-1864 İktisat El Yazmaları ndan oluşturulmuştur. Artı-değer Teorileri ni meydana getiren 1861-1863 İktisat El Yazmaları nın esas metni Ortak Eserler in 30.cildinin son kısmını,Karl Marx, "Theories of Surplus Value" contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 30 (International Publishers: New York, 1988) pp. 318–451. 31\. cildin,Karl Marx, "Theories of Surplus Value" contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 31 (International Publishers: New York, 1989) pp. 5–580. ve 32. cildin tamamını meydana getirmektedir.Karl Marx, "Theories of Surplus Value" contained in the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 32 (International Publishers: New York, 1989) pp. 5–543. Artı- değer Teorileri nin Almanca kısaltılmış bir baskısı 1905'te ve 1910'da yayımlanmıştır. Bu kısaltılmış baskı İngilizceye çevrilip 1951'de Londra'da basılmıştır. Artı-değer Teorileri nin kısaltılmamış tam baskısı 1963 ve 1971 yıllarında Kapital'in 4. cildi olarak Moskova'da basılmıştır.See note 228 on page 475 of the Collected Works of Karl Marx and Frederick Engels: Volume 30. küçükresim|200px|Marx 1882 ===Ailenin, özel mülkiyetin ve devletin kökeni=== 8 Mart 1881 tarihli Vera Zasuliç'e gönderdiği mektupta, Marx, Rusya'nın gelişimin kapitalist aşamasını atlama ihtimalini ve mir tipi köylerdeki ortak toprak kullanımı temelinde komünizmi inşa etmesi tasarımını dile getirmektedir.Karl Marx and Frederick Engels, Collected Works Volume 46 (International Publishers: New York, 1992) p. 71. Rusya'nın kırsal komününün Rusya'nın toplumsal yenilenmesinin dayanak noktası olduğunu kabul ederken Marx, kapitalist aşama olmaksızın doğrudan sosyalist aşamaya geçmesi için mir'in yönetilmesi sırasında "her taraftan bu yapıya saldıracak zararlı etkilerin öncelikle engellenmesinin gerektiği" konusunda uyarıda bulunmaktadır.Karl Marx and Frederick Engels, Collected Works Volume 46 (International Publishers: New York, 1992) p. 72. Bu zararlı etkilerin engellenmesiyle Marx kırsal komünün kendiliğinden gelişiminin normal şartlarının gerçekleşebileceğini öngörmektedir. Ne var ki Vera Zasulich'e gönderilen aynı mektupta Marx "kapitalist sistemin özünde...üreticinin üretim araçlarından tamamen ayrılmasının yattığına" işaret etmektedir. Mektubun bir bölümünde Marx antropolojiye olan ilgisinin her geçen gün artmasından bahsetmektedir; gelecekteki komünizmin bizim tarih öncesi geçmişimizin komünizmine daha üst bir düzeyde geri dönüş olacağı inancıyla bu bilim dalına ilgi duymaktaydı. Şöyle yazmıştır: "Çağımızın tarihsel eğilimi kapitalist üretimin en yüksek seviyesine ulaştığı Avrupa ve Amerika ülkelerinde ölümcül bunalımlarıdır; modern toplumun en arkaik tipte ortaklaşmacı üretim ve iş bölümünün daha üstün bir biçimine dönüşmesine neden olacak şekilde kendi yıkımına son verecek bir bunalım". Şunu da eklemiştir: "ilkel komünlerin canlılığı karşılaştırılmaz biçimde Samilerden, Yunanlardan, Romalılardan vb diğer toplumdan daha üstündü, ziyadesiyle modern kapitalist toplumlardan da".K. Marx, First draft of letter to Vera Zasulich [1881]. In Marx-Engels 'Collected Works', Volume 24, p. 346. Ölmeden önce, Marx Engels'e bu düşüncelerini yazmasını istedi, kitap 1884 yılında yayımlandı: Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni. ==Aile hayatı== küçükresim|200px|Jenny Carolina and Jenny Laura Marx (1869). Marx'ın tüm kızları anneleri Jenny von Westphalen'in adını ön isim olarak almıştır. Marx ve Jenny von Westphalen'ın yedi çocukları oldu, ancak özellikle Londra'daki yaşamları boyunca içinde bulundukları kötü hayat şartları nedeniyle sadece üç çocukları yetişkin yaşlara kadar yaşayabildi.Peter Singer (2000). Marx a very short introduction. pp. 5. ISBN 0-19-285405-4 Çocukları şunlardı: Jenny Caroline (evlilik soyadı. Longuet; 1844–83); Jenny Laura (evlilik soyadı. Lafargue; 1845–1911); Edgar (1847–1855); Henry Edward Guy ("Guido"; 1849–1850); Jenny Eveline Frances ("Franziska"; 1851–52); Jenny Julia Eleanor (1855–98) ve ismi konulmadan bir bebekleri daha öldü (Temmuz 1857). Marx'ın yanlarında çalışan yardımcıları Helene Demuth'danname="Karl Marx" Freddyname=Montefiore> isminde bir çocuğu daha olduğuna dair iddialar bulunmaktadır. Marx, özellikle yetkililerin onu takip etmelerini güçleştirmek için çoğunlukla bir ev ya da daire kiralarken, sıklıkla takma isim kullanırdı. Paris'te iken, 'Mösyö Ramboz' takma adını kullanırken Londra'da yaşarken mektuplarını 'A.Williams' diye imzalardı. Arkadaşları koyu ten rengi ve dalgalı saçlarına atfen onun Kuzey Afrika halkı Moor'lara benzediğini düşünerek "Moor" diye çağırırken o çocuklarının onu "Yaşlı Nick" ve "Charley" diye çağırmalarını isterdi.name="Wheen 2001. p. 152" Kendisi de arkadaşlarına ve aile üyelerine takma isim takmaktan hoşlanıyordu: Friedrich Engels'e "General", yardımcıları Helene için "Lenchen" veya "Nym" kızları Jennychen'e "Çin İmparatoru; Qui Qui" ve Laura için "Kakadou". Biyografi yazarı Sylvia Nasar'a göre, Marx hiçbir zaman İngilizceyi tam anlamıyla öğrenmedi ve son otuz yıl boyunca yaşadığı Birleşik Krallık'ta hiçbir fabrikayı ziyaret etmedi.name="Nasar" ===Ölümü=== Karısı, Jenny’nin Aralık 1881’de ölümünden sonra Marx, hayatının geride kalan on beş aylık döneminde onu hasta hâlde bırakacak kesilmeyen akıntılı bir nezleye yakalandı. Bu hastalığı takiben Marx’ta, 14 Mart 1883’te ölmesine neden olacak bronşit ve plörezi gelişti. Vatansız bir insan olarak öldü;name="stateless" Londra’daki ailesi ve arkadaşları tarafından 17 Mart 1883 tarihinde Highgate Mezarlığı’na defnedildi. Cenazesinde dokuz ile on bir kişi arasında yas tutucu vardı.Wheen 2001. p. 382 .name="GouldMcGarr2007" En yakın birkaç arkadaşı, içlerinde Wilhelm Liebknecht ve Friedrich Engels olmak üzere konuşma yaptı. Engels’in konuşmasından bir pasaj buradadır: Marx'ın kızları Eleanor ve Laura, eşleri Charles Longuet ve Paul Lafargue, Marx'ın iki Fransız sosyalist damadı, oradaydılar. Liebknecht, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin kurucusu ve lideri, Almanca bir konuşma ve Longuet, Fransız işçi sınıfı hareketinin önemli bir şahsiyeti olarak, Fransızca kısa bir konuşma yaptı. Aynı zamanda Fransa ve İspanya işçi partilerinden gelen iki telegraf okundu. Engels’in konuşmasıyla cenaze töreninin programının tamamı oluşturulmuştu. Cenazeye katılan akraba olmayan diğer kişiler ise Marx’ın üç komünist arkadaşıydı:Friedrich Lessner, 1852’deki Köln komünist davasından üç yıl hapis cezası almıştı; G. Lochner, Engels’in ifadesiyle “Komünist Birliği’n eski bir üyesi”; ve Carl Schorlemmer, Manchester’da bir kimya profesörü, Royal Society’nin bir üyesi, ve aynı zamanda 1848 Baden devriminde yer almış bir komünist aktivist. Cenazeye katılan bir diğer isim ise daha sonra çok ünlü bir akademisyen olacak olan bir İngiliz zoolog Ray Lankester’dı. 1895’teki ölümünde Engels, Marx'ın hayattaki iki kızına 4.8 milyon dolarlık mirasının önemli bir kısmını bıraktı.name=Montefiore Marx'ın mezartaşı na şunlar kazınmıştır: "Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!", Komünist Manifesto’nun son cümlesi ile (Engels tarafından düzenlenen) Feuerbach Üzerine Tezler in 11.si: "Düşünürler bugüne kadar sadece dünyayı değişik biçimlerde tercüme etmeye çalıştılar - oysa gerekli olan onu değiştirmektir".name="wh1" Büyük Britanya Komünist Partisi Laurence Bradshaw tarafından yapılan bir kafa büstü ile 1954 yılında anıtsal bir mezartaşı yaptırdı; Marx’ın ilk yapılan mezartaşı ise oldukça mütevazıydı 1970 yılında ev yapımı bir bomba ile bu anıtı yok etme teşebbüsü söz konusu oldu."Tomb raiders' failed attack on Marx grave" , Camden New Journal Marksist tarihçi Eric Hobsbawm şunları söylemektedir: "Marx’ın başarısız biri olarak öldüğünü kimse söyleyemez çünkü, Birleşik Krallık'ta kendisini takip eden ciddi bir kitle oluşturamasa bile fikirleri Almanya ve Rusya’da sol hareketleri derinden etkilemiştir. Ölümünden sonraki 25 yıl içinde politikalarında Marx’ın etkisini kabul eden kıta Avrupa’sındaki sosyalist partiler temsilî demokrasi içinde seçim yapılan ülkelerde yüzde 15 ile 47 arasında oy kazanmışlardı."Hobsbawm 2011. pp. 03–04. ==Felsefesi ve toplum düşüncesi== Marx'ın diğer düşünürlerle polemiği çoğunlukla eleştiri üzerinden olmuştur ve bundan dolayı "toplum bilimlerinde eleştirel metodun ilk büyük düşünürü" olarak adlandırılmıştır.name="Calhoun2002-20-23"name="Sherman1995" Spekülatif felsefeyi, metafiziği ideoloji ile eşitleyerek eleştirmiştir.name="Bannerji2001" Bu yaklaşımı uyarlayarak Marx anahtar bulguları ideolojik önyargılardan ayırmaya çalışmıştır. Bu çabası onu çağdaşı olan düşünürlerden farklı kılmıştır.name="Calhoun2002-23-24" ===İnsan doğası=== Tanımlanamayan bir despot tarafından yönetilen; yüzü olmayan, bürokratik despotizmi tanımlayan Tocqueville gibiAnnelien de Dijn, French Political Thought from Montesquieu to Tocqueville , Cambridge University Press, 2008, p. 152. Marx tek bir tiran hakkında konuşan düşünürlerden ve tek bir despotun doğasını tartışan Montesquieu'dan ayrılır. Bunun yerine Marx "sermayenin despotizmini" çözümlemek için yola çıkar.Karl Marx. Capital: A Critique of Political Economy, vol. 1, trans. Samuel Moore and Edward Aveling (New York: Modem Library, 1906), 440. Temelde Marx, insanlık tarihinin hem insanları hem de maddi nesneleri içine alan insan doğasının dönüşümünü içerdiğini varsaydı.name="Ollman1973" İnsanlar hem kullanılan hem de potansiyel özleri olduğunu kabul ederler.name = "Marx_labour">Marx K (1999). "The labour-process and the process of producing surplus-value". In K Marx, Capital (Vol. 1, Ch. 7). Marxists Internet Archive. Retrieved 20 October 2010. Original work published 1867.name = "Marx_critique">See Marx K (1997). "Critique of Hegel's dialectic and philosophy in general". In K Marx, Writings of the Young Marx on Philosophy and Society (LD Easton & KH Guddat, Trans.), pp. 314–347. Indianapolis: Hackett Publishing Company, Inc. Original work published 1844. Marx ve Hegel'in her ikisi için, öz-dönüşüm bu farkındalıktan kaynaklanan içsel bir yabancılaşma tecrübesi ile başlamakta; gerçek özün, kendi potansiyel karşılığını kavranılacak bir şey olarak gördüğü bir özne olarak tecrübe etmesi ile takip edilmektedir.name = "Marx_critique" Marx daha sonra doğayı arzulanan biçimdename = "Holland_desire">See also Holland EW (2005). "Desire". In CJ Stivale (Ed.), Gilles Deleuze: Key Concepts, pp. 53–62. Montreal & Kingston: McGill-Queens University Press. kalıba sokarakname = "Lefever">See also Lefever DM; Lefever JT (1977). "Marxian alienation and economic organisation: An alternate view". The American Economist(21)2, pp. 40–48. öznenin nesneyi kendisinin kıldığını ve bu durumun bireyi tam bir insan olarak kendini gerçekleştirmesine izin verdiğini tartışır. Marx için, insan doğası—Gattungswesen insan emeğinin bir işlevi olarak gerçekleşir.name = "Marx_labour"name = "Holland_desire" Marx'ın değeri olan emek düşüncesine temel olan önermesi şudur; bir öznenin yabancılaştığı nesne ile uzlaşabilmesi için ilk olarak nesne öznenin dünyasındaki her türlü maddi ve manevi materyal üzerindeki nüfuzundan kurtulmalıdır.name = "Marx_objects" Marx, Hegel'in "iş"in doğasını ortaya koyduğunu belirtir ve "kendi emeğinin bir sonucu olarak gerçek olduğu için otantik biçimde nesnel insanı kavramakta ancak Hegelci öz gelişimi gereksiz yere ruhani ve soyut kabul etmektedir.Marx (1997), p. 324. Marx burada Hegel'den, nesnelerin insanın hayatını anlamlı kılmalarından dolayı kendi doğasını tatmin etmek için "gerçek, anlamlı nesnelere" sahip olmaktadır ya da kendi hayatını sadece gerçekten anlamlı nesnelerle anlamlı kılabilmektedir anlamına gelecek "insan doğal kapasiteleri olan materyalist, gerçekçi, duyarlı nesnel bir canlıdır gerçeğinde" ısrar etmesiyle ayrılmaktadır.Marx (1997), p. 325, emphasis in original. Sonuç olarak Marx, Hegel'in "çalışmasını", doğanın emek gücü terimi ile yer değiştirmesini insanın kapasitesi çerçevesinde elden geçirip maddi "çalışmaya" dönüştürmüştür.. First published Tue 26 August 2003; substantive revision Mon 14 June 2010. Retrieved 4 March 2011. ===Tarih anlayışı=== Marx'ın tarihsel materyalizm kuramı toplumun her zaman temel olarak -üretim ilişkileri ve buna bağlı olarak ekonominin sistemin dinamiği olduğu- maddi koşullara göre belirlendiğini öne sürer. İnsanlar öncelikle "yaşamlarını sürdürmek gayesiyle içmek, yemek, barınmak ve giyinmek" gibi gereksinmeleri karşılamak için ilişkiye girer. Marx ve Engels, Batı toplumlarının gelişmesini ve geleceğini, birbirini takip eden ilk dört döneme ayırır ve beşinci olarak gelecekte yaşanacağını varsaydıkları komünizm dönemini öngörür: * İlkel komünizm: Avcı ve toplayıcı dönemde, paylaşılan mülkiyete ve ilkel demokrasiye dayanan kooperatif aşiretler, kabileler. * Kölelik: Toplumun kabileden şehir devlete geçtiği, köleliğin, özel mülkiyetin ve aristokrasinin doğduğu, tarımın yaygın olduğu dönem. * Feodalizm: Kralın da dahil olduğu aristokrasinin yönetici sınıf hâline geldiği, dinin önemli bir yer tuttuğu üçüncü dönem. * Kapitalizm: Burjuva sınıfının yönetici, proletaryanın da ezilen sınıf olduğu, parlamenter demokrasinin yaygın olarak politik sistem olduğu, piyasa ekonomisinin işlediği ve üretim araçlarına ağırlıkla özel mülkiyetin sahip olduğu dönem. * Komünizm: İşçilerin devrim yaparak kapitalistleri kovduğu ve devletsiz, sınıfsız, mülkiyetsiz bir toplumun yarattıkları beşinci dönem. === Politik ekonomi === Marx'a göre, insanın kendi emeğine yabancılaşması (meta fetişizmine dönüşen süreç), kapitalizmin en belirgin niteliğinden biridir. Kapitalizmden önce, Avrupa'da var olan piyasalarda üreticiler ve tüccarlar mal alıp satardı. Kapitalist üretim tarzının gelişmesiyle birlikte emeğin kendisi bir mal (meta) halini almıştır. İnsan artık yaptığı ürünü değil, kendi emek gücünü belirli bir ücret karşılığında anlaşarak satmaktadır. Emek gücü, insanın zanaatçılığından farklılaşarak sistemin devamlılığını sağlayan, tamamıyla alınıp satılabilen bir araç hâline gelmiştir. Emek gücünü satmak zorunda olanlara proletarya, bu emek gücünü satın alan, genellikle mülk ve üretim teknolojisine sahip gruba da burjuva denir. Proleterler, kapitalistlerden sayıca ve kaçınılmaz olarak fazladır. Marx, endüstriyel kapitalistlerin tüccar kapitalistlerden ayrıldığını söyler. Tüccar bir piyasadan bir malı alır ve diğer bir piyasada, piyasadaki arz ve talep kanunlarına bağlı olarak, daha yüksek bir fiyattan satar. Böylece bir arbitraj oluşturur. Öte yandan kapitalistler, üretilen maldan bağımsız olarak emek piyasası ile piyasa arasındaki farklılıktan yararlanır. Marx, her başarılı endüstrinin birim maliyeti girdisi ile birim fiyatı çıkışı arasında fark bulunduğunu söyler. Bu farklılık artı değer olarak adlandırılır ve bu artı değer kaynağını işçinin ürettiği artı emekten alır, bu el konulan artı değer kapitalist kazancın esas bölümünü oluşturur. Marx ve Engels, Komünist Manifesto'da burjuvanin tarihte daha önceden görülmemiş devrimci bir rol oynadığını söyler, ama bu kapitalist üretim sürecinin yaşayacağı krizleri bütünüyle engelleyebilecek güçte olduklarını göstermez. Teknolojinin sürekli gelişmesi, ekonominin büyümeye endeksli olması ve kârın arttırılması gerekliliği kapitalizmi periyodik krizlere mahkûm eder. Bu büyüme, kriz ve tekrar büyüme süreci sonunda her defasında bir öncekinden daha ciddi bir krize yol açacaktır. Aynı zamanda bu süreçte kapitalist sürekli zenginleşmeye çalışacak, işçi de gittikçe güçsüzleşecektir, çünkü artı değeri oluşturan artı emektir. Sonunda proletarya üretim araçlarına el koyacak ve herkese eşit biçimde dağıtacaktır. Uzlaşmak ihtimali mümkün değildir, çünkü kapitalist sistemde bu uzlaşmanın sınıf farklılığını ortadan kaldırma şansı yoktur. Aksine kapitalistler önceki avantajlı durumunu devam ettirmek için şiddete başvuracaktır. Bu geçiş sürecinde iyi organize olmuş devrimci bir gücün ortaya çıkıp idareyi ele alması gerekir. Marx, Gotha Programı'nın Eleştirisi'nde şöyle yazar: == Marx'ın etkilendikleri == sağ|küçükresim|G.W.F. Hegel Marx'ın düşüncesi aşağıda yer alan isimlerle sınırlandırılamayacak kadar çok sayıda düşünürden etkiler taşıdığını ortaya koymaktadır: * Georg Wilhelm Friedrich Hegel'in felsefesi; * Adam Smith ve David Ricardo'in siyasi ekonomi düşünceleri; * Fransız sosyalist düşüncesi, özellikle Jean-Jacques Rousseau, Henri de Saint- Simon, Pierre-Joseph Proudhon ve Charles Fourier;name="Beilharz1992"name="Clark1998" * Erken Alman felsefi materyalizmi, özellikle Ludwig Feuerbach;name=et * Friedrich Engels'in işçi sınıfı analizi. Tarihsel materyalizm (Engels ve Lenin tarafından tartışmalı biçimde diyalektik materyalizmin felsefesi olarak uyarlandı) olarak adlandırılan Marx'ın tarih görüşü Hegel'in 'kişinin gerçeği (ve tarihi) diyalektik olarak incelemelidir' tezinin etkisini açıkça göstermektedir. Ne var ki, Marx düşüncenin önüne maddenin önceliğini iddia ederek materyalist terimlerle diyalektiği yeniden yazma girişiminde bulunurken Hegel düşünceyi öne alarak idealist terimlerle düşünmüştü.name=sep Hegel "ruhu" tarihe yön verdiğini savunurken, Marx bunu dünyayı şekillendiren insanlık gerçeğini ve onun fiziksel eylemlerinin üstünü örten gereksiz bir mistikleştirme olarak gördü. Marx, Hegelciliğin gerçeği amuda kaldırdığını ve birinin ayakları üzerine oturtmasına ihtiyacı olduğunu yazdı. Mistik ifadeleri sevmemesine rağmen Marx birçok eserinde Gotik edebiyat dili kullanmıştır. Das Kapital'de sermayeyi emeğin ürünlerini çevreleyen nekromansiye benzetir. Fransız sosyalist ve toplum bilim düşüncelerinden etkilenmiş olmasına rağmen Marx, ütopyacı sosyalistleri onların savunduğu küçük ölçekli sosyalist toplulukların marjinalleşmeye ve fakirleşmeye mahkûm olacaklarını ve ancak ekonomik sistemde büyük ölçekte bir değişikliğin gerçek değişimi getirebileceğini iddia ederek eleştirmişti. Marx'ın Hegelciliğe dönük revizyonuna diğer en önemli katkı Marx'ı tarihsel diyalektiği sınıf mücadelesi terimleriyle düşünmesine yol açan ve devrim için modern işçi sınıfını en ilerici güç olarak görmesine neden olan Engels'in 1844 Yılında İngiltere'de İşçi Sınıfının Koşulları kitabından geldi. Marx tarih ve toplumu bilimsel olarak çalışabileceğini ve tarihin eğilimlerini ve toplumsal çelişkilerin elde edilen sonuçlarını kavrayabileceğini düşündü. Buradan yola çıkan bazı takipçileri komünist devrimin kaçınılmaz şekilde gerçekleşeceği sonucuna ulaştı. Ne var ki Marx Feuerbach Üzerine Tezler kitabında yer alan ünlü on birinci tezde yer alan "düşünürler değişik biçimlerde sadece dünyayı tercüme etti; artık onu değiştirme zamanı" ifadesine uygun davranarak dünyayı değiştirmeye adadı. == Marx'ın etkisi == Marx ve Engels'in çalışmaları, toplum ve tarihin kompleks analizini sunan birçok başlıktan oluşur. Karl Marx'ın görüşleri, özellikle ölümünden sonra, Marksizm genel başlığı altında incelenir ve tartışılır. Ama Marksistler arasında Marx'ın yazılarının nasıl yorumlanması ve var olan olaylara ve durumlara nasıl uyarlanması gerektiği konusunda çeşitli ciddi tartışmalar vardır. Hatta bu tartışmalar henüz Marx hayattayken ortaya çıkmıştır, Marx 1883 yılındaki ölümünden önce hem Paul Lafargue hem de Fransız işçi lideri Jules Guesde'yi "devrimci deyim tüccarı" olmakla suçlamıştır. Fransa partisi reformist ve devrimci olarak ikiye bölündükten sonra, devrimcinin lideri Jules Guesde Marx'tan emir almakla suçlanmış, Marx da Lafargue'ye "Eğer Marksizm buysa, ben Marksist değilim" demiştir. ("Ce qu'il y a de certain c'est que moi, je ne suis pas Marxiste", bu söz Engels'in Eduard Bernstein'e yolladığı 2-3 Kasım 1882 tarihli mektubunda geçer.)Letters of Friedrich Engels, Engels to Eduard Bernstein letter - Marxists Internet Archive Genel olarak, Marksist sözü Marx'ın kavramsal dilini ("üretim biçimi", "sınıf savaşı", "meta fetişizmi" gibi) kapitalist ve diğer toplumları anlamak için kullanan ya da işçi devriminin komünist topluma geçişi sağlayan tek araç olduğuna inanan kişiler için sarfedilir. Marx'ın kuramının genelini ya da bir kısmını kabul edip bütün akıl yürütmelerini kabul etmeyen kişilerin nasıl adlandırılacağı da tartışma konusudur. Marx'ın ölümünden 6 yıl sonra ilk kongresi yapılan İkinci Enternasyonal, politik hareket için önemli bir merkez oluşturdu. Büyük işçi partilerinin, özellikle Marksist Almanya Sosyal Demokrat Partisi, katılımıyla Birinci Enternasyonal'den daha başarılı oldu. Bazı üyelerin Eduard Bernstein'in ortaya attığı evrimsel sosyalizm teorisine ilgi duymaya başlaması ve patlak veren I. Dünya Savaşı 1914'te bu Enternasyonalin sona ermesine yol açtı. Vladimir Lenin önderliğinde Marksist Bolşevikler'in Ekim Devrimi ile Rusya'da iktidarı ele alması dünya çapında büyük bir yankı yarattı. Moskova'da Mart 1919'da kurulan "Üçüncü Enternasyonalin amacı tüm dünyada Komünist partilerin kurularak uluslararası proleter devrimine yahut dünya devrimine yardım etmeleriydi. Marx, komünist devrimin Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık gibi ileri derecede sanayileşmiş ülkelerden başlayacağını düşünüyordu. Lenin ise emperyalizm çağında "eşitsiz ekonomik ve siyasal gelişme yasasına" bağlı olarak, Rusya'nın eski bir tarım ülkesi olmasına rağmen aynı zamanda emperyalizmle ilişkili olarak endüstriyel sıkıntıları yaşayan bir ülkede zincirin en zayıf halkasından kopacağını, böylece "geri kalmış" diye tabir edilen bir ülkede devrimin gerçekleşmesinin olanaklı olduğunu, bu toplumun yaktığı devrim ateşinin Avrupa'nın endüstriyel toplumlarına da sıçrayacağını söyledi"Biz her zaman Marksizmin bu elementer gerçeğini açıkladık ve tekrar ettik, sosyalizmin zaferi gelişmiş ülkelerdeki işçilerin güçlerinin birleşmesine ihtiyaç duyar". Lenin, Sochineniya (Eserleri), 5th ed Vol XLIV s418, Şubat 1922. Stalin de Lenin'in ölümüne ve Sovyetler Birliği soyutlanana kadar aynı noktayı belirtti. Marx ve Engels, Komünist Manifesto'nun 1882 tarihli Rusça baskısına yazdıkları önsöz bu konuda ışık tutucudur: Marx'ın sözleri Lenin için bir başlama noktasını oluşturdu, Troçki ve Eski Bolşevikler ile birlikte yürüttüğü Rus devriminin "Batıdaki bir proleter devriminin habercisi" olması gerektiği düşüncesi Komintern'in de amacıydı (dünya devrimi). Bu bağlamda Komintern'in ilk kongredeki resmi dilinin Almanca olması ve Lenin'in devrim sırasında yoğun olarak Alman ajanlığıyla suçlanması tesadüf değildir.John Reed, Dünyayı Sarsan On Gün, Troçki'nin yaptığı savunma ve Max Shactman'ın yazısı Daha sonra Batı'da devrim hareketlerinin başarısızlığa uğraması ve diğer devletlerin Sovyetler'e cephe almasından sonra Stalin'in öne sürdüğü "tek ülkede sosyalizm" Sovyetler Birliği'nde hakim görüş hâline geldi. Stalin yönetimine muhalefetini sürdüren Leon Troçki ve yandaşları Dördüncü Enternasyonal'i 1938 yılında örgütledi. Çin'de Mao Zedung Marx'a bağlılığını dile getirmekle beraber komünist devrimde öncü rolü sadece işçilerin değil köylülerin de oynayabileceğini söyledi. Henüz köylü toplumlarda işçi sınıfı tam oluşmadığı için feodalizme karşı gelen köylüler de komünist bir düzenden yana tavır koyabilirdi. Marx'ın temel görüşlerinden farklı olsa da Marksist- Leninist çizgiye daha yakın olan bu düşüncelerini Zedung, Yeni Demokratik Devrim teorisiyle dile getirmiştir. Mahir Çayan bu konuda şöyle der: "Mao'nun bu katkısının özlerini ve temel unsurlarını Lenin'de de görmekteyiz. Fakat Marksizm-Leninizmin bu son derece önemli iki ilkesi (millî demokratik devrim ve proleter kültür devrimi), en mükemmel şekillerini Mao'nun siyasi pratiği içinde almışlardır." 1923 yılında Almanya'da Marksistlerin kurduğu Toplumsal Araştırma Enstitüsü de Marksist disiplininin eleştirisinde önemli bir rol oynamıştır ve bu enstitünün bir düşünce akımı olarak ifade edilmesine Frankfurt Okulu denmiştir. Theodor W. Adorno, Max Horkheimer, Walter Benjamin, Herbert Marcuse, Jürgen Habermas önde gelen temsilcileri arasında yer alır ve bu okulun genel yaklaşım biçimi eleştirel teori olarak adlandırılır. Bu okul Ortodoks Marksizme karşı çıkmış ve sınıf bilinci ve ekonomik belirlenimcilik konularında çarpıcı eleştiriler getirmiştir. Bazı Marksistler de bu okulu Marksizmi pratiğinden soyutlayıp sadece bir akademik disiplin alanına çekmekle suçlamışlardır. Frankfurt Okulu'yla birlikte olmamakla beraber aynı dönemde yaşayan Antonio Gramsci Marksizm'e önemli açılımlar kazandırmıştır. == Marx'a dönüş == Karl Marx'ın dev eseri Das Kapital, 2008 yılında düzenlenen Frankfurt Kitap Fuarı'nda en çok satılan kitaplar sıralamasında en önde yer almıştır. Karl Marx, 2009 yılında BBC tarafından yapılan "bin yılın en büyük düşünürü" online anketinde ilk sırada yer almıştır. == Eleştiriler == Karl Marx ve Marksizm konusundaki eleştiriler çoğunlukla Sovyetler Birliği pratiği üzerinde yoğunlaşır. Marx'ın kapitalizm ve ekonomik analizi için yapılan eleştiri oranı komünizm ve Sovyetler Birliği konusunda yapılan eleştiri oranının oldukça altındadır. Marx'ın ortaya koyduğu artı değer, değişim değeri ve sermaye tanımları iktisatta doğru kabul edilir. Kapitalizm savunucularının birçoğu refahın üretimi ve dağıtımının sosyalizm ya da komünizmden daha etkili ve adil olduğunu savunur. Marx ve Engels'in belirttiği zengin ve fakir arasındaki uçurumun sadece vahşi kapitalizm dönemine ait geçici bir sorun olduğu belirtirken, insan doğasının kişisel çıkara ve sermaye biriktirmesine daha yakın olduğunu kapitalizm dışında bir ekonomik sistemin bu duruma uygun olmadığını söyler. Avusturya Okulu iktisatçıları da Marx'ın emek değer kuramını eleştirir.2nd basım. Trans. J. Kahane. New Haven: Yale University Press, 1951. sayfa. 111–222 http://en.wikipedia.org/wiki/Socialism:_An_Economic_and_Sociological_Analysis Ayrıca Sovyetler Birliği'nin çöküşü, Berlin Duvarı'nın yıkılışı Marksizmin popülaritesini ve dünya çapındaki marksist görüşlerin etkisini azaltmıştır. Friedrich Hayek Serfliğe Giden Yol kitabında sosyalist bir ekonomide iletişim problemlerinin oluşacağını, Leninist dönemde de bunların olduğunu ve bu problemlerin üretim sürecinde bir tıkanmaya yol açacağını söyler. Hayek'in takipçileri de Leninist dönemde veya Britanya'da 1939'dan 1951'e kadar olan savaş demokrasisi döneminde oluşan kıtlıklara dikkat çeker ve bunun adaletsizlik yarattığını ekler. == Çeşitli fotoğraflar == Marx+Family and Engels.jpg|Friedrich Engels, Karl Marx ve karısı Jenny, çocukları Laura ve Eleanor Marx1867.jpg|Marx (1867) Karl and jenny marx 1866.jpg|Jenny ve kocası Marx (1866) Friedrich Engels.jpg|Marx'ın hayat boyu dostu, yoldaşı Friedrich Engels (1893) == Eserleri == * 1844 Elyazmaları (1844) * Kutsal Aile (1845) * Feuerbach Üzerine Tezler (1845) * Alman İdeolojisi (1845-1846) * Felsefenin Sefaleti (1847) * Komünist Manifesto (1847-1848) * Ücretli Emek ve Sermaye (1848-1849) * Fransa'da Sınıf Savaşımları (1850) * Louis Bonaparte'in 18 Brumaire'i (1852) * Grundrisse (1857-1858) (Marx'ın Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı ve daha sonra Kapital'i oluşturacak ön çalışmalarını ve taslak notlarını içeren defterlerinden oluşan bu eser ilk kez 1939 yılında yayımlanmıştır) * Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı (1859) * Artı-Değer Teorileri (1862-1863) (Yine Marx'ın el yazmalarından oluşan ve Kapital'in dördüncü cildi diyebileceğimiz bu eser 1905-1910 yıllarında Kautsky tarafından yayımlanmıştır) * Das Kapital I. cilt (1867) (ikinci cilt 1885'te ve üçüncü cilt 1894'te Marx'ın taslaklarına uygun olarak onun ölümünden sonra Engels tarafından düzenlenerek yayımlanmıştır) * Fransa'da İç Savaş (1871) * Gotha Programı'nın Eleştirisi (1875) === Biyografileri === Bütün bağlantılar İngilizcedir. * Friedrich Engels'den Biography of Marx - Marxists Internet Archive * Vladimir Lenin'den Karl Marx Biography * Franz Mehring'den Karl Marx: The Story of His Life - Marxists Internet Archive * Francis Wheen's Karl Marx: A Life == Ayrıca bakınız == * Friedrich Engels * Hegel * Jenny von Westphalen * Marksizm * Marksist ekonomi * Siyasi ekonomi * Komünist Manifesto * Frankfurt Okulu * Genç Marx * Antonio Gramsci * Genç Karl Marx (Sinema filmi) * Kapital * Diyalektik Materyalizm * Giovanni Gentile * Adam Smith ==Notlar== == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Marx, hayatı ve kitapları (Almanca) * Marx hakkında sunum(Aku.edu.tr) * Kategori:1818 doğumlular Kategori:Trier doğumlular Kategori:1883 yılında ölenler Kategori:19. yüzyıl filozofları Kategori:Alman filozoflar Kategori:Alman ekonomistler Kategori:19. yüzyıl Alman tarihçileri Kategori:Alman sosyologlar Kategori:Alman devrimciler Kategori:Alman komünistler Kategori:Alman ateistler Kategori:Alman sosyalistler Kategori:Almanya Yahudileri Kategori:Yahudi asıllı Almanlar Kategori:Vatansızlar Kategori:Ren Friedrich Wilhelm Üniversitesinde öğrenim görenler Kategori:Ateist filozoflar Kategori:Siyaset felsefecileri Kategori:Ekonomi tarihçileri Kategori:Marksist teorisyenler Kategori:Siyasi ekonomi Kategori:Enternasyonal * Kategori:Londra'da ölenler Kategori:Highgate Mezarlığı'na defnedilenler Kategori:Alman yazarlar Kategori:Ateist yazarlar Kategori:Ateist felsefeciler Kategori:Yahudi ateistler Kategori:Yahudi sosyalistler
640
Fizik (, romanize: physikḗ (epistḗmē), lit. "doğa bilgisi"),, , maddeyi, maddenin uzay-zaman boyunca hareketini ve davranışını, ilgili enerji ve kuvvetlerin varlığını inceleyen doğa bilimi. "Physical science is that department of knowledge which relates to the order of nature, or, in other words, to the regular succession of events." Bir diğer bakıma fizik, en temel bilimsel dallardan biridir ve temel amacı evrenin nasıl işlediğini anlamaktır. "Physics is one of the most fundamental of the sciences. Scientists of all disciplines use the ideas of physics, including chemists who study the structure of molecules, paleontologists who try to reconstruct how dinosaurs walked, and climatologists who study how human activities affect the atmosphere and oceans. Physics is also the foundation of all engineering and technology. No engineer could design a flat-screen TV, an interplanetary spacecraft, or even a better mousetrap without first understanding the basic laws of physics. (...) You will come to see physics as a towering achievement of the human intellect in its quest to understand our world and ourselves." "Physics is an experimental science. Physicists observe the phenomena of nature and try to find patterns that relate these phenomena." "Physics is the study of your world and the world and universe around you." Osmanlı döneminde Türk dilinde Fizik yerine Hikmet-i Tabiyye kelimesi kullanılıyordu.Redhouse's Turkish Dictionary, London, y.1880 (s.229) Fizik en eski bilim dallarından biridir. 16. yüzyıldan bu yana kendi sınırlarını çizmiş modern bir bilim olmasına karşın, Bilimsel Devrim'den önce iki bin sene boyunca felsefe, kimya, matematik ve biyolojinin belirli alt dalları ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Buna karşın, matematiksel fizik ve kuantum kimyası gibi alanlardan dolayı fiziğin sınırlarını net olarak belirlemek güçtür. Fizik, diğer dalları etkilemesi bakımından da önemlidir. Bunun nedeni kısmi olarak ondaki gelişmelerin genellikle teknolojiye uygulanması iken, fizikteki yeni fikirlerin matematik ve felsefe gibi diğer dalları etkilemesinin katkısı da büyüktür. Örneğin, elektromanyetik ve nükleer fizikteki yenilikler günümüz toplumunun gelişmesinde önemli yer tutan televizyon, bilgisayar, elektrikli ev eşyaları, nükleer silahlar gibi ürünlerin; termodinamikteki yenilikler motorlu taşımanın, mekanikteki yenilikler kalkülüsün gelişmesine neden olmuştur. == Kapsam ve amaçları == Fizik kuarklar, nötrinolar ve elektronlar gibi temel parçacıklardan galaksi süperkümelerine kadar çok geniş bir yelpazede birçok fenomeni inceler. Diğer her şeyin kendilerinden oluştuğu bu fenomenleri incelemesi itibarıyla fizik zaman zaman “temel bilim” olarak da anılır. Fizik doğadaki çeşit çeşit fenomeni daha basit fenomenlerle açıklamaya çalışır. Böylece fizik hem gözlemlenebilir şeyleri temel nedenlere indirgemeye hem de bu temel nedenleri birbirleriyle ilişkilendirmeye çalışır. Örnek olarak, Antik Çin'de insanlar mıknatıs taşlarının birbirini görünmez bir kuvvet ile çektiğini gözlemledi. Bu etki sonradan manyetizma olarak isimlendirildi ve esaslı olarak ilk kez 17. yüzyılda incelendi. Çinlilerden kısa bir zaman önce Yunanlar da aynı görünmez kuvvetin amber gibi bazı cisimlerin hayvan postuna sürtüldüğünde ortaya çıktığını keşfettiler. Bu ise ilk kez yine 17. yüzyılda araştırıldı ve elektrik olarak isimlendirildi. Böylece fizik doğadaki gözlemleri iki temel nedene indirgemiş oldu. Bunun üzerine, 19. yüzyılda bu iki kuvvetin aslında tek bir kuvvetin, elektromanyetik kuvvetin, iki farklı görünümü olduğu keşfedildi. Bu “birleştirme” süreci günümüzde de devam etmektedir; bugün elektromanyetizma ve zayıf nükleer çekimin, bunlardan daha temel olan elektrozayıf etkileşimin iki farklı görünümü olduğu düşünülmektedir. Fizik doğanın neden bu şekilde olduğuna dair nihai bir neden (Her Şeyin Teorisi) bulma yoluna devam ediyor. == Bilimsel metot == Fiziksel teorilerin geçerliliği bilimsel metot ile test edilir. Araştırılan teorinin sonuçları teoriyi test etmek için uygulanan deney verileriyle karşılaştırılır; deney ve gözlemlerden elde edilen bilgiler toplanır ve teorinin tahmin ve öngörüleriyle kıyaslanır, buna göre teorinin geçerli olup olmadığına karar verilir. Deneysel verilerle çok iyi derecede örtüşen ve hiç yalanlanmamış teoriler sıklıkla bilimsel yasa ya da doğa yasası olarak adlandırılır. Tabii ki, bilimsel yasalar da dahil olmak üzere bütün teoriler deneylerle herhangi bir ters düşme söz konusu olduğunda daha tutarlı ve genel teorilerle değiştirilip düzeltilebilir. == Teori ve deney == Teorisyenler var olan deneylerle uyuşan ve gelecek deneylerle sınanabilecek matematiksel modeller üretmeye çalışırken deneyciler teorik öngörüleri test etmek ve yeni fenomenler gözlemlemek için deney yaparlar. Teori ve deneyler birbirinden ayrı olarak geliştirilse de birbirlerine kuvvetli bir bağlılıkları vardır. Fizikteki gelişmeler sıklıkla ya deneyciler halihazırdaki teorilerin açıklayamadığı bir deney yaptıklarında ya da teorisyenler yeni deneylerin yapılmasına ışık tutan, deneylerle test edilebilir yeni öngörüler öne sürdüklerinde meydana gelir. Teorisyenlik ve deneycilik arasında gidip gelen fizikçiler fenomenolog olarak isimlendirilir. Fenomenologlar deneylerde gözlemlenen kompleks fenomenlere bakıp onları temel teorilerle ilişkilendirir. Teorik fizik tarihsel olarak felsefeden ilham alagelmiştir, elektromanyetik teori bu yolla bütünleştirilmiştir. Bilinen evrenin ötesinde, fiziğin teorik sahasına dahil olan varsayımlar da vardır; örneğin paralel evrenler, multiverse, ileri boyutlar. Teorisyenler bu fikirleri halihazırdaki teorilerle bazı belli problemleri çözmek için öne sürerler. Böylece bu fikirlerin sonuçları deneylerle kıyaslanabilecek biçimde ortaya konur ve test edilebilecek öngörüler ortaya atılır. Deneysel fizikçiler mühendislik ve teknoloji dallarına bilgi verdiği gibi bu dallardan bilgi de alır. Temel araştırma ile ilgilenenler parçacık hızlandırıcıları ve lazer gibi ekipmanlar dizayn edip kullanırken uygulamalı araştırma yapanlar genellikle endüstride çalışır ve manyetik resonans görüntüleme (MRG) ve transistör vb. teknolojilerin gelişiminde rol alırlar. Feynman'a göre, deneycilerin teorisyenler tarafından hiç araştırılmamış yerlere de yönelebilir. === Matematik ve diğer bilimlerle ilişkisi === Assayer'de (1622), Galileo, matematiğin doğanın kendi yasalarını belirttiği dil olduğunu söyler. Fizikteki çoğu deneysel sonuç numerik ölçümler şeklinde gelir ve teoriler bu matematiksel sonuçları karşılamak için matematiksel formda olurlar. Fizik yasaların keskin olarak formülize edilebileceği mantıksal çerçeveyi sağlamak ve öngörüleri sayısal olarak ortaya koymak için matematiği kullanır. Analitik çözümlerin bulunamadığı durumlarda sayısal analiz yapılır ve simülasyonlar kullanılabilir. Fizik ile matematik arasındaki temel fark fiziğin nihai olarak materyal gerçekliğin açıklanmasıyla ilgileniyor olduğudur. Fizik teorilerin öngörülerini deney ve gözlem sonuçlarıyla karşılaştırmak suretiyle ilerler, öte yandan matematik dünyada gözlemlenebilecek şeylerin ötesinde, soyut kalıplarla ilgilenir. Buna rağmen ikisinin arasındaki fark çok kesin sınırlarla çizili değildir. Fizik ile matematik arasında kalan geniş bir araştırma sahası vardır; matematiksel fizik. Fizik öz itibarıyla diğer birçok bilim ile iç içedir, uygulamalı alanlarının mühendislik ve medikal bilimlerle iç içe olduğu gibi. Fiziğin prensipleri diğer doğa bilimlerinde de kendini gösterir, özellikle her türlü materyal sistem için geçerli olan enerjinin korunumu yasası gibi. Süperiletkenlik gibi bazı diğer fenomenler ise bu temel yasalardan türetilirler ve kendileri temel yasa değildir çünkü sadece belli başlı bazı sistemlerde kendilerini gösterirler. Fiziğin (bazen kimyayı da içerecek biçimde) genellikle “temel bilim” olarak anılıyor oluşu diğer tüm disiplinlerin (biyoloji, kimya, jeoloji, malzeme bilimi, mühendislik, medikal bilimler) temel fizik yasalarına uyan belirli materyal sistemlerle ilgileniyor olduğundandır. Örneğin kimya madde kümelerinin (atom ve moleküllerden oluşan gaz ve sıvılar gibi) ve kimyasal maddelerin değişiminden kaynaklanan, kimyasal reaksiyon denilen süreçlerin incelenişidir. Kimyasal bileşenlerin yapısı, aktivitesi ve özellikleri onları oluşturan moleküllerin özelliklerinden çıkartılabilir. Bu temel özellikler kuantum mekaniği, kuantum kimyası, termodinamik ve elektromanyetizma gibi fiziğin alanlarıyla tanımlanır. == Felsefi îmalar == Fizik felsefi köklerini Antik Yunan felsefesinden alır. Tales'in maddeyi ilk kez karakterize etmesinden Demokritus'un doğayı bölünemez atomlara indirgemesine, the Ptolemaic astronomy of a crystalline firmament ve Aristo'nun Fizik'ine kadar farklı Yunan filozofları kendi doğa felsefelerini geliştirmişlerdir. 18. yy a kadar fizik doğa felsefesi olarak biliniyordu. 19\. yüzyıl itibarıyla fizik diğer bilimlerden ve felsefeden pozitif bir bilim olarak ayrılmıştır. Diğer bütün bilimler gibi fizik de bilimsel metodunun yeterli bir tanımı için bilim felsefesine dayanır. Bilimsel metot a priori ve a posteriori gerekçelendirmeleri, verilmiş bir teorinin geçerliliğinin Bayesian inference ile belirlenmesini içerir. Fiziğin gelişimi eski filozofların birçok sorusunu cevapladığı gibi ortaya yeni sorular da çıkarmıştır. Fiziği çevreleyen felsefi meseleler, fizik felsefesi, uzay ve zamanın doğası, determinizm ve empirizm, natüralizm ve realizm gibi metafiziksel görüşlerle ilgilenir. Determinizm savunucusu Laplace ve kuantum mekaniğinin kurucularından Schrödinger gibi birçok fizikçi çalışmalarının gerisindeki felsefi görüşler üzerinde de yazmışlardır. Stephen Hawking matematiksel fizikçi Roger Penrose'u The Road to Reality (Gerçeğe Giden Yol) kitabından dolayı Platonist olmakla itham etmiştir. Hawking aynı zamanda kendisini de “utanmaz bir indirgemeci” olarak tanımlamış ve Penrose'la aynı felsefi konular üzerinde yazmıştır. == Tarih == Antik çağlardan bu yana insanlar doğanın nasıl davrandığını anlamaya çalıştılar. En büyük gizemlerden biri Güneş ve Ay gibi gök cisimlerinin hareketiydi. Çoğunluğunun yanlışlığı kanıtlanan teoriler ortaya atıldı. Her olayın doğanın içinde bir nedeni olduğunu savunan filozof Tales (yaklaşık MÖ 624-546) doğal olayları açıklamak için kullanılan doğaüstü, mitolojik ve dinsel açıklamaları reddeden ilk kişi oldu. İlk fiziksel teoriler felsefi terminolojiyle anlatılıyordu ve bu yüzden sistematik deneysel test uygulamak mümkün değildi. Batlamyus ve Aristoteles'nun birçok çalışması gündelik gözlemlerle de örtüşüyor değildir. Buna rağmen birçok antik filozof ve astronomun yaptığı öngörüler doğrudur. Leucippus (MÖ 5. yüzyılın ilk yarısı) atomizmi kurdu ve Arşimet mekanik, statik ve hidrostatik alanlarında suyun kaldırma kuvvetini de içeren birçok sayısal betimlemede bulundu. Orta Çağ, Müslüman fizikçilerle (en tanınmışı İbn-i Heysem'dir) birlikte deneysel fiziğin doğuşuna tanıklık etti; bunu erken dönem modern Avrupa fizikçilerinin (en tanınmışı Galileo Galilei ve Johannes Kepler'in çalışmalarının üzerinde klasik mekaniği inşa eden Isaac Newton'dur) modern fiziği şekillendirmeleri takip etti. 20. yüzyılda Albert Einstein'ın çalışmaları fiziğe günümüze değin süren biçimini kazandırmıştır. == Tanınmış teorik fizikçiler == *Birûni (973-1048) *Galileo Galilei (1564–1642) *Christiaan Huygens (1629–1695) *Isaac Newton (1643–1727) *Leonhard Euler (1707–1783) *Joseph Louis Lagrange (1736–1813) *Pierre-Simon Laplace (1749–1827) *Joseph Fourier (1768–1830) *Nicolas Léonard Sadi Carnot (1796–1842) *William Rowan Hamilton (1805–1865) *Rudolf Clausius (1822–1888) *James Clerk Maxwell (1831–1879) *J. Willard Gibbs (1839–1903) *Ludwig Boltzmann (1844–1906) *Hendrik A. Lorentz (1853–1928) *Henri Poincaré (1854–1912) *Nikola Tesla (1856–1943) *Max Planck (1858–1947) *Albert Einstein (1879–1955) *Milutin Milanković (1879–1958) *Emmy Noether (1882–1935) *Max Born (1882–1970) *Niels Bohr (1885–1962) *Erwin Schrödinger (1887–1961) *Louis de Broglie (1892–1987) *Satyendra Nath Bose (1894–1974) *Wolfgang Pauli (1900–1958) *Enrico Fermi (1901–1954) *Werner Heisenberg (1901–1976) *Paul Dirac (1902–1984) *Eugene Wigner (1902–1995) *Robert Oppenheimer (1904–1967) *Sin-Itiro Tomonaga (1906–1979) *Hideki Yukawa (1907–1981) *John Bardeen (1908–1991) *Lev Landau (1908–1967) *Anatoly Vlasov (1908–1975) *Nikolay Bogolyubov (1909–1992) *Subrahmanyan Chandrasekhar (1910–1995) *John Archibald Wheeler (1911–2008) *Richard Feynman (1918–1988) *Julian Schwinger (1918–1994) *Feza Gürsey (1921–1992) *Chen Ning Yang (1922–) *Freeman Dyson (1923–) *Gunnar Källén (1926–1968) *Abdus Salam (1926–1996) *Murray Gell-Mann (1929–) *Riazuddin (1930–) *Roger Penrose (1931–) *George Sudarshan (1931–) *Sheldon Glashow (1932–) *Tom W. B. Kibble (1932–) *Steven Weinberg (1933–) *Gerald Guralnik (1936–) *Sidney Coleman (1937–2007) *C. R. Hagen (1937–) *Ratko Janev (1939–) *Leonard Susskind (1940–) *Michael Berry (1941–) *Bertrand Halperin (1941–) *Stephen Hawking (1942–2018) *Alexander Polyakov (1945–) *Gerardus 't Hooft (1946–) *Jacob Bekenstein (1947–) *Robert Laughlin (1950–) == Temel teoriler == Fizik çok geniş bir yelpazeye sahip olsa da bazı temel teoriler birçok fizik dalında kullanılmaktadır. Bu teoriler deneylerle defalarca test edilmiştir ve yapılan deneyler ile bu teoriler arasında belli enerji ve boyut skalasında şu anki teknolojiyle ölçülebilir bir fark bulunamamıştır. Örneğin klasik mekanik nesnelerin hareketini nesneler atomik boyutların oldukça üstünde olduğunda ve hareketin hızı ışık hızın oldukça altındaysa doğru ve tutarlı bir biçimde açıklayıp tahmin edebilmektedir. Bu teoriler aktif çalışma sahalarına dahil olmaya devam etmektedir. Klasik mekaniğin önemli bir dalı olan kaos 20. yüzyılda, klasik mekaniğin Isaac Newton tarafından ilk kez formülize edilmesinden yaklaşık üç asır sonra keşfedilmiştir. Bu merkezi teoriler daha spesifik konuları anlamak ve araştırmak için temel olmuşlardır. Bu teoriler klasik mekanik, kuantum mekaniği, termodinamik ve istatistiksel mekanik, elektromanyetizma ve özel göreliliktir. == Araştırma alanları == Günümüzdeki araştırma alanları kabaca katı hal fiziği, atomik, moleküler ve optik fizik, parçacık fiziği, astrofizik, jeofizik ve biyofizik olarak sıralanabilir. Bazı fizik bölümlerinde fizik eğitimi alanında da araştırmalar yapılmaktadır. 20\. yüzyıldan bu yana fiziğin spesifik alanları oldukça özelleşmiştir ve çoğu fizikçi kariyeri boyunca sadece tek bir alanla ilgilenir olmuştur. Albert Einstein ve (1879-1955) ve Lev Landau (1908-1968) gibi fiziğin birden çok alanıyla ilgilenenler günümüzde çok az sayıdadır. Fiziğin temel alanları, onlara bağlı alt branşlar ve teoriler === Yoğun madde fiziği === Maddenin makroskopik özellikleriyle uğraşan dalıdır. Bir sistemi oluşturan parçacık sayısı Avagadro sayısına yakın ve bu parçacıklar arasındaki etkileşim kuvvetli olduğunda ortaya çıkan fazlarla ilgilenir. Bu fazlardan en bilindik olanları atomların aralarında elektromanyetik kuvvetten doğan bağlarla birbirine bağlandığı, maddenin katı ve sıvı halleridir. Daha ilginç fazlara örnek olarak süperakışkanlık ve Bose-Einstein yoğuşması olarak adlandırılan, çok düşük sıcaklıklarda ortaya çıkan durumlar, yüklü parcacıkların süperakışkanlıklarından kaynaklı olarak bazı materyallerde meydana gelen süperiletkenlik, kristallerde görülen ferromagnetik ve antiferromagnetik fazlar verilebilir. Yoğun madde fiziğinin geniş bir dalı olan Katı hal fiziği ise, sert ve şekil değiştiremeyen maddelerle özellikle de kristallerle ilgilenen fizik dalıdır. Katı hal fiziği oldukça sert ve şekli değişmeyen maddelerin elektriksel, manyetik, optik, esneklik (mekanik) gibi konulardaki özelliklerini araştırmaktadır. Yoğun madde fiziği günümüzde çağdaş fiziğin en geniş araştırma sahasıdır. Tarihsel olarak, şimdi yoğun madde fiziğinin bir dalı olarak kabul edilen katı hal fiziğinden türemiştir. Yoğun madde fiziği ismi ilk kez Philip Anderson tarafından çalışma grubunu yeniden isimlendirdiğinde (1967) kullanılmıştır. Kimya, malzeme bilimi, nanoteknoloji ve mühendislik dallarıyla ortak konulara da sahiptir. === Atomik, moleküler, nükleer ve optik fizik === Atomik, moleküler ve optik fizik (AMO) bir ya da birkaç atomdan oluşan yapılar düzeyinde madde-madde ve madde-ışık etkileşimini inceler. Üç alan birbirleriyle karşılıklı ilişkileri, kullandıkları metotların benzerliği, enerji düzeylerinin ortaklığı sebebiyle tek bir isim altında toplanmıştır. Üç alan da hem klasik hem kuantum uygulamalarını içerir, makroskopik analizin tersine etkileşimlere mikroskopik analiz ile de yaklaşabilirler. Atomik fizik atomlardaki elektron kabuklarıyla ilgilenir. Günümüzde atom ve iyonların kuantum kontrolü, soğutması ve çarpıştırılmasına, zayıf etkileşimli gazların (Bose-Einstein yoğuşması ve seyreltik Fermi dejenere sistemleri gibi) kolektif davranışlarına, fiziğin temel sabitlerinin yüksek duyarlılıkla ölçülmesine ve yapı ve dinamik üzerinde elektron korelasyonunun etkisine odaklanılmıştır. Atomik fizik çekirdek fiziği tarafından etkilenir fakat çekirdekler arası fizyon ve füsyon etkileşimleri yüksek enerji fiziğinin alanına dahildir. Moleküler fizik çoklu-atom yapılarıyla ve bu yapıların madde-ışık bağlamında iç ve dış etkileşimleriyle ilgilenir. Optik fizik optikten farklı bir disiplindir, optik makroskopik objeler ve klasik ışık alanlarının kontrolüyle ilgilenirken optik fizik optik alanların temel özellikleri ve mikroskopik düzeyde madde ile etkileşimini inceler. Atom Fiziği, maddelerin yapısını oluşturan atom ve atomlar arası ilişkileri, atomların ve moleküllerin yapılarını, dalga fonksiyonları, enerji düzeyleri, moleküler bağlar gibi atom fiziği kapsamındaki konuları irdeleyen bir fizik dalıdır. Optik; ışığın yapısını, ışığın kırılmasını, ışığın yansımasını ve kırınımını, ışığın girişim olaylarını ve ışığın davranışını, özelliklerini, madde ile etkileşimini inceleyen fizik dalıdır. Mercek, dürbün, mikroskop, teleskop gibi araçlar yapılırken fiziğin optik dalından yararlanılmaktadır. Nükleer Fizik ya da Çekirdek Fiziği, Atom çekirdeklerindeki olaylar bütünü ve etkileşimlerini inceleyen, çekirdeklerde bulunan parçacıkları; nötron ve protonları bir arada tutan nükleer kuvvetleri ve bunların etkileşimlerini inceleyen fizik dalıdır. Nükleer fizik uygulama alanları; nükleer tıp, manyetik rezosans, iyon implantasyonundan nükleer enerji üretilmesi, nükleer silah teknolojisi vb. alanlardır. Nükleer fizik, 1896 yılında Henri Becquerel ’in uranyum tuzlarının fosforesansını araştırırken radyoaktiviteyi keşfiyle başlamış, 1 yıl sonrasında J.J. Thomson ‘un elektronu keşfetmesi ve atomun iç yapıya sahip olduğunun fark edilmesiyle gelişim göstermiştir. === Manyetizma ve elektrik fiziği === Elektrik Fizik ya da Elektrik Fiziği; Elektrik yükünü, elektrik yükünün hareketleriyle oluşan elektrik akımını, yükün hareketsiz durumu ve potansiyelini inceleyen fizik dalıdır. Manyetizma Fiziği, Demir, Nikel, Kobalt (Fe, Ni ve Co) benzeri maddeleri çeken cisimleri, mıknatısın çevresinde oluşan manyetik alan, manyetik kuvvet ve bunların etkileşimlerini araştıran fizik dalıdır. === Yüksek enerji/parçacık fiziği === Parçacık fiziğinin konusu madde enerjinin temel yapıtaşlarının ve aralarındaki etkileşimin incelenmesidir. “Yüksek enerji fiziği” olarak da adlandırılır. Bunun nedeni birçok temel parçacığın doğal olarak oluşmaması ve diğer parçacıkların yüksek enerji ile çarpıştırılması sonucu ortaya çıkmasıdır. Bu çarpıştırmalar parçacık hızlandırıcılarla da yapılabilirler. Her ne kadar yoğun madde fiziği ile farklı enerji skalasında olsa da benzer yöntemler kullanırlar. Kuantum alan teorisi bu iki dalın da temel dili olarak kabul edilebilir. === Astrofizik === Astrofizik ve astronomi fiziğin teori ve metotlarının yıldız yapıları ve evrimleri, güneş sisteminin temeli ve ilgili kozmolojik problemlerin aydınlatılması için kullanılmasıdır. Astrofizik geniş bir konu olduğundan mekanik, elektromanyetizma ve istatistiksel mekanik, termodinamik, kuantum mekaniği, görelilik, çekirdek ve parçacık fiziği, atomik ve moleküler fizik gibi fiziğin birçok alanından beslenir. Karl Jansky'nin 1931'de gök cisimleri tarafından yayılan radyo sinyallerini keşfetmesi radyo astronomisinin kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Astronominin öncüleri günümüzde uzayın keşfiyle ilgilenmekteler. Dünya atmosferinde meydana gelen pertürbasyon ve girişim fenomenleri uzay temelli gözlemleri kızılötesi, morötesi, gamma-ışını ve X-ışını astronomisi isin gerekli kılmıştır. Fiziksel kozmoloji evrenin en büyük ölçeklerde nasıl oluştuğunun ve geliştiğinin incelenmesidir. Albert Einstein'ın görelilik teorisi bütün modern kozmolojik teorilerde baş rolü oynar. 20. yüzyılın başlarında Hubble'ın uzayın genişlediğini keşfetmesi (Hubble diyagramıyla gösterilmiştir) durağan evren modeli ve Big Bang kuramları açısından çok önemli bir yer tutmuştur. Big Bang nükleosentezinin başarısı ve kozmik arka plan ışımasının keşfi Big Bang modelini 1964'te doğrulamıştır. Bu model iki teorik temele dayanır; Albert Einstein'ın genel görelilik teorisi ve kozmolojik prensip. Kozmologlar yakın dönemde evrenin gelişmesini açıklamak için, kozmik genişleme, karanlık enerji ve kara madde faktörlerini içeren ΛCDM modelini geliştirmişlerdir. Fermi Gamma-ışını Uzay Teleskopu'ndan elde edilen bilgiler geçtiğimiz on yılda birçok keşif ve teorik olasılığın önünü açmış ve eldeki teorilerin düzeltilmesi ve daha iyi açıklanmasında yardımcı olmuştur. Kara maddenin açıklanmasını da sağlayan birçok keşfin önümüzdeki birkaç yıl içerisinde yapılacağı düşünülmektedir. Fermi kara maddeyi zayıf etkileşimde bulunan ağır parçacıklar ile açıklayabilecek bir kanıt aramaktadır, bunun LHC ve diğer yer altı parçacık hızlandırıcılarında yapılan deneylerle destekleneceği tahmin edilmektedir. IBEX halihazırda yeni astrofiziksel keşifler üretmektedir: Güneş rüzgârının terminasyon şoku boyunca “kimse enerjik nört atom (ENA) ribonunu neyin ürettiğini bilmiyor, fakat herkes klasik heliosfer betimlemesinin – güneş sisteminin güneş rüzgârının yüklü parçacıklarını paketlemesinin yıldızlar arası 'galaktik rüzgâr'a doğru bir kuyruklu yıldız şeklinde püskürtülmesi – yanlış olduğu konusunda hemfikir.” == Temel fizik == Evrensel kanunları bulmaya çalışan fiziğin teorilerinin farklı uygulama alanları vardır. Kabaca, klasik fiziğin yasaları atomik boyutların üzerinde ve ışık hızının altında olan sistemleri açıklamak için yeterli bir çerçeve sunar. Bu ön gereksinimler karşılanmadığında gözlemler klasik fiziğin tahminleriyle örtüşmez. Albert Einstein mutlak zaman ve mekan kavramları yerine uzay-zaman kavramını koyan özel görelilik kuramını geliştirdi ve böylece ışık hızına yaklaşan hızlardaki sistemleri açıklamak mümkün oldu. Max Planck, Erwin Schrödinger ve diğerlerinin atomik ve atom altı boyutlardaki sistemleri açıklamak için parçacıkların ve etkileşimlerin olasılıksal algılanışını içeren kuantum mekaniğini ortaya atmaları ile çok küçük boyutlardaki sistemleri deneylerle tutarlı bir biçimde açıklayabiliyoruz. Daha sonra, kuantum alan teorisi kuantum mekaniği ve özel göreliliği birleştirdi. Genel relativite yüksek kütleli ve büyük boyutlu yapıların açıklanması için dinamik, doğrusal olmayan bir uzay-zaman kavrayışı ortaya attı fakat bu teori diğer temel açıklamalarla henüz birleştirilemedi; söz konusu birleştirme için kuantum gravitasyonunu açıklayacak aday teoriler hâlen geliştirilmektedir. == Uygulamaları ve etkileri == küçükresim|sağ|Arşimed'in vidası basit makine ile sıvıları taşıyor. Uygulamalı fizik, genel olarak fiziğin özel bir kullanım sahasında geliştirilmesidir. Bir uygulamalı fizik programı genellikle jeoloji ve elektrik mühendisliği gibi birkaç uygulama disiplininden dersler içerir. Mühendislikten temel farklı uygulamalı fizikçinin özel bir düzenek tasarlamaması, bunun yerine, yeni teknolojilerin gelişimi ya da belli bir problemin çözümü için fiziği kullanmasıdır. Yaklaşım uygulamalı matematiğin yaklaşımının benzeridir. Uygulamalı fizikçiler aynı zamanda fiziğin bilimsel araştırmada kullanımıyla da ilgilenebilirler. Örneğin akseleratör fiziğiyle ilgilenen fizikçiler daha iyi parçacık detektörlerinin yapımı için çalışabilirler. Fiziğin mühendislikte geniş bir uygulama sahası vardır. Örneğin mekaniğin bir alt kolu olan statik köprü ve benzeri yapıların inşasında kullanılır. Akustiğin daha iyi anlaşılması daha efektif konser salonlarının yapılması için, benzer şekilde optiğin daha iyi anlaşılması optiksel araçların daha iyi ve kullanışlı üretilmesi için teorik zemin sağlar. Fiziğin anlaşılması daha gerçekçi uçuş simülasyonları, bilgisayar oyunları ve filmlerin üretilmesine yardım eder. Standart kabule göre fizik yasaları evrenseldir ve zamanla değişmez; bu nedenle, belirsizlik içinde kalınan bazı sorunların çözümü için de fizik kullanılır. Örneğin, Dünya'nın merkezinin araştırılması ancak Dünya'nın kütlesi, sıcaklığı ve dönüş oranının bilinmesiyle mümkündür. Aynı zamanda fizik mühendislikte simülasyon üretilmesini sağlayarak yeni teknolojilerin gelişmesinde çok büyük bir rol oynar. Fizikte interdisipliner (disiplinler arası) yöntemlerin yeri önemlidir ve diğer birçok alan fizik tarafından etkilenmektedir, örnek olarak ekonofizik ve sosyofizik verilebilir. küçükresim|sağ|200px|Hidrolik ve Hidrostatik Tablosu (1728 yılına ait "Ansiklopedi"den alınmıştır). == Güncel araştırmalar == Fiziksel araştırmalar birçok farklı alanda gelişimini sürdürüyor. Katı hal fiziğinde, çözülmemiş önemli teorik bir problem yüksek sıcaklıkta süper iletkenlik olgusudur. Diğer bir önemli katı hal fiziği uğraşıda elektronların spin özelliğinin kullanılarak elektronik işlemlerin yapılmasını amaçlayan spintronik'dir. Bu konu ile bağlantılı diğer bir güncel konu ise kuantum bilgisayarın katı hal sistemlerinde gerçekleştirilmesidir. Parçacık fiziğinde, Standart Model'in ötesinde ve temelinde başka bir fiziğin olduğunun deneysel bulguları ortaya çıkmaya başladı. Bunların en önemlilerinden bir tanesi nötrinoların kütlesinin sıfır olmadığının keşfine ilişkin bulgulardır. Bu deneysel sonuçlar uzun süre çözülememiş solar nötrino problemini çözmüş gibi görünüyor. Kütleli nötrinoların fiziği hâlen aktif bir teorik ve deneysel araştırma konusu. Parçacık hızlandırıcıları TeV mertebesinde enerjilerle parçacıkları çarpıştırmaya başladı. Deneyciler bu deneylerin sonucunda Higgs bozunumu ve süpersimetrik parçacıkları bulmayı umuyor. Yarım asırdır süregiden, kuantum mekaniğiyle genel göreliliği tek bir kuantum gravitasyonu kuramında birleştirme çabaları henüz sonuç vermiş değil. Halihazırdaki aday teoriler M-teorisi, süper sicim teorisi, döngü kuantum gravitasyonu olarak sıralanabilir. Birçok astronomik ve kozmolojik gözlem henüz tatmin edici biçimde açıklanmış değil. Bunlardan birkaçı; ultra-yüksek enerjili kozmik ışınlar, baryon asimetrisi, evrenin ivmelenmesi, galaksilerin anormal dönüş oranları. Yüksek enerji ve kuantum fiziğinde ve astrofizikte elde edilen büyük gelişmelere rağmen kaos, türbülans vb. birçok günlük fenomen hala tam anlamıyla anlaşılabilmiş değil. Dinamik ve mekaniğin zekice uygulanmasıyla çözülebileceği düşünülen kompleks problemler çözümsüz olarak duruyor; örnekler arasında kum yığınlarının oluşumu, sudaki titreşimlerin yapısı, su damlalarının biçimi, yüzey gerilimi fenomeninin mekanizması ve çalkalanan heterojen karışımların kendiliğinden dizilimi var. Karmaşık (kompleks) yapıların 1970'lerden bu yana artan bir ilgiyle incelenmesinin birkaç nedeni var. Güncel matematiksel ve sayısal yöntemler ve bilgisayar işlem yetileri karmaşık sistemlerin gerçekçi modellenebilmesine olanak sağladı. Karmaşık fizik, aerodinamikte türbülansın araştırılması ve biyolojik sistemlerde model oluşumunun gözlemlenmesi gibi durumlarda da görülebileceği üzere, git gide disiplinler arası bir araştırma sahası olmaktadır. * Horace Lamb (1932): “Şimdi yaşlı bir adamım ve ölüp cennete gittiğimde iki konuda aydınlanmayı umuyorum; kuantum elektrodinamiği ve akışkanların türbülans hareketi. İlki konusunda daha optimistim.” == Notlar == == Kaynakça == == Dış bağlantılar == *Google Fizik Dizini: fizik ile ilgili sitelerin listesi * Carl R. Nave, HyperPhysics,. Online crosslinked physics concept maps. * Eric Weisstein, Weisstein and Wolfram Research, Inc., and et al, World of Physics. Online Physics encyclopedic dictionary. * Physics.org. Website of the Institute of Physics. * Optics.net, Optics on the Net. Online Optics, optoelectronics technical, forums and buyer's guide. * Electronics-ee, Electronics for engineers. Online Electronics, electrical resources and forums. * Optics2001, The Optics Odyssey. Optics community and library. * Karlsson, Erik B., "The Nobel Prize in Physics 1901-2000". * PhysicistTv. * Physics, share your documents, k12 * Fiziğin alt dalları * Physics, science, and mathematics discussion Kategori:Fizik
653
Oluşturmacılık ya da diğer adıyla yapılandırmacılık olarak bilinen öğrenme ve öğretme kuramıdır. Yapılandırmacılık kuramının öncülüğünü Piaget, Vygotsky ve Glasersfeld yapar. Eğitimde oluşturmacılık çocuğun konu hakkındaki kendi anlayışını oluşturmasına izin verilecek şekilde eğitilmesini söyleyen bir eğitim metodudur. Öğretmenin amacı materyali örtmek değil çocuğun konuyla ilgili gerçekleri ortaya çıkarmasına yardımcı olmaktır. Sanat ve mimaride oluşturmacılık endüstriden etkilenen tasarımlar ve endüstride kullanılan malzemeleri kullanan hiçbir sosyal fonksiyonu olmayan saf sanattan yana olan Rusya'da 1914 ve sonrasına ait bir sanatsal akımdı. Vladimir Tatlin ve daha sonra Antoine Pevsner ve Naum Gabo gibi oluşturmacılar tarafında kuruldu. Kasimir Malevich de oluşturmacı sayılabilecek parçalar yapsa da daha çok daha önceki süprematism çalışmaları ile tanınır. Hareket El Lissitzky'nin başını çektiği yeni grafik tasarım tekniklerinin gelişimini etkilemiştir. Politika biliminde ve uluslararası ilişkiler teorisinde oluşturmacılık uluslararası ilişkilerde standart gerçekçi ve liberal görüşleri reddeder ve devletlerin çıkarlarının uluslararası anarşinin etkilerinden değil özdeşlik ve uluslararası normlardan çıktığını ortaya koyar. Oluşturmacı teori aynı zamanda dil ve belâgatın gerçeği nasıl oluşturduğu ile de ilgilenir. Alexander Wednt oluşturmacılık üzerine birkaç makale yazmıştır. Matematik ve mantıkta oluşturmacılık: Sezgici Matematik, Oluşturmacı Mantık, Oluşturmacı Matematik. "Türkçe kaynaklara baktığımızda Konstrüktivizm kavramıyla ilgili bir uzlaşmanın henüz gerçekleşmemiş olduğunu görmekteyiz. Kimi araştırmacılar constructivism kavramına karşılık oluşturmacılık terimini kullanırken kimileri de yapılandırmacılık (Köseoğlu, Budak ve Kavak, 2002; Yurdakul ve Demirel, 2004; Şaşan, 2002) ve hatta yapısalcılık, kurgulamacılık (çevrimiçi https://web.archive.org/web/20080430215333/http://www.elma.net.tr/) ve hatta birden fazla terimi bir arada (yapısalcı oluşturmacılık) (Koçoğlu ve Köymen, 2002; Turan, 2001) önermektedir. Çoğunlukla inşacılık terimiyle ifade edilmektedir. Buradan çıkışla constructivism kavramı üzerinde anlayış birliğine varmak için tek bir Türkçe karşılık kullanmak gereği ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada “constructivism” kavramının karşılığı olarak “oluşturmacılık” benimsenmiştir. Constructivism, öğrenme ve eğitim bağlamlarında, terim olarak bilginin oluşturulmasına işaret eder. Bilgi kavramına bakışımız constructivism kavramına olan bakışımızı da sağaltacaktır. Şöyle ki; constructivist anlayışta bilgi bilenden bağımsız bir şekilde doğada var değildir. "Bilgi özneden bağımsız değildir" (von Glasersfeld, 1996), "Özne bilgiyi kendi için öteki öznelerle etkileşimi sırasında oluşturur, oluşturduğu bilgiden kendi de çevresi de etkilenir" (Piaget, 1973; Vygotsky, 1978; Moll, 1992). Bu açıdan bakınca oluşturma kavramının Türkçedeki karşılığı ve içerdiği kavramlar şöyle sıralanabilir. Öncelikle oluşturma(k) dönüşlü bir fiildir. Bu fiilin gerçekleşmesi sırasında bu fiili gerçekleştiren de etkilenir. Bilgi oluşturma sırasında bilgiyi oluşturan özne en çok etkilenir. Bilgi oluşturma zihinsel süreçlerin gerçekleşmesi sürecinden geçilerek başarılır, böylece bilgi oluşturma bireysel ve içsel bir kavramdır (Smith, 1993). Dahası, oluşturma aynı zamanda işteş bir fiildir. Zira bilgi oluşturma eylemi çevreden ve öteki öznelerin varlığından bağımsız değildir. Bilgi oluşturma diğer öznelerle etkileşim sürecinde, birlikte, gerçekleştirilir. Dolayısıyla oluşturma kavramı içerisinde birliktelik, toplumsallık da vardır. Moll’a (a.g.e., s. 1-6.) göre Vygostky eğitimin toplumsal ve kültürel bir etkinlik olduğunu ve bilimsel olarak incelenecek kavramları da ayrıştırmak yerine bütün olarak görülmesi gerektiğini söylüyordu. Sözcüklerin anlamlarının da düşünme ve konuşmanın birliği olarak tasavvur ediyordu. İşteş-Dönüşlü bir fiil olan oluşturma(k) kavramı da bu bütünlüğü sağlamaktadır. Göndergeleri arasında eylem, eylemi etkileyen ve etkilenen de vardır. " Üstelik structuralism kavramı için yapısalcılık yoğunlukla kullanılmaktadır, constructivism ise structuralism'le farklı açılardan dünyaya anlam vermeye çalışır. Bu bağlamda, constructivism yapısalcılık olarak değil de "oluşturmacılık" olarak adlandırılabilir düşüncesindeyim. ==Oluşturmacı öğretim modeli (öğretim çerçevesi)== Durum, Gruplama, Köprü, Sorular, Gösterme ve Yansıtma (Gagnon, Jr. G. W. ve M. Collay, 2001) :Başlatma – Oluşturma – Uygulama (Stephens & Brown, 2000) Öğrenme Döngüsü Modeli: Keşfetme, Kavram Tanıtma ve Kavram Uygulama :5E Modeli: Girme – Keşfetme – Açıklama – Derinleştirme – Değerlendirme (Bybee, 1997) :7E Modeli: Ortaya Çıkarma - Girme – Keşfetme – Açıklama – Derinleştirme – Değerlendirme – Yayma (Eisenkraft, 2003) Analiz – Tasarım – Değerlendirme (Brooks ve Brooks, 1999) Önerdiğim ve derslerimde kullandığım Oluşturmacı Öğretim Modeli (Oluşturmacı Öğretim Çerçevesi) :Bağlam ve Benzetme :Problem Ortaya Koyma ve Sorular :Tartışma :Birleştirme :Kavram Tanıtma ve Çelişki :Bağlantılar :Uygulama :Yansıtma :Değerlendirme ve Yayma Can, T. (2004). Yabancı dil olarak İngilizce öğretmenlerinin yetiştirilmesinde kuram ve uygulama boyutuyla oluşturmacı yaklaşım. Yüksek Lisans Tez Çalışması, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İngiliz Dili Eğitimi Bölümü, İstanbul. == Kaynakça == Kategori:Felsefi akımlar Kategori:Eğitim felsefesi
647
Ekonomi, üretim, ticaret, dağıtım ve tüketim, ithalat ve ihracattan oluşan insan etkinliğidir. İnsanın ihtiyaçlarını karşılamada yapılan her türlü faaliyeti içerir. Ekonomi belli bir bölge içindeki ekonomik sistemden oluşur. Bu sistem o bölgedeki iş gücünü, sermayeyi, doğal kaynakları; üretim, ticaret ile dağıtımda rol alan ekonomik kuruluşları ve o bölgedeki mal ile hizmetlerin tüketimini içerir. Bir ekonomi teknolojik evrim, tarih ve sosyal organizasyon ile coğrafya, doğal kaynaklar, gelir ve ekoloji gibi ana faktörlerin birleşmesiyle oluşur. Ekonomi sözcüğünün; "oikia" () ve "nomos" () köklerinden gelir, "ev yönetimi" anlamındadır. Tüm meslekler, kuruluşlar veya ekonomik faaliyetler ekonomiye katkıda bulunur. Tüketim, tasarruf ve yatırım ekonominin çekirdek öğelerindendir ve pazarın dengesini belirler. Ekonominin birincil, ikincil ve üçüncül olmak üzere üç sektörü mevcuttur. Tarih boyunca toplumlar karmaşıklaştıkça ekonomi de gelişmiştir. Sümerler mal paraya dayanan büyük ölçekte bir ekonomi oluştururken, günümüzdeki anlamıyla ilk ekonomiyi Babilliler ve komşu şehir devletleri kurmuştur.Sheila C. Dow (2005), "Axioms and Babylonian thought: a reply", Journal of Post Keynesian Economics 27 (3), sf. 385-391. == Faktörler == === Türler === Piyasa ekonomisi, mal ve hizmetler'in arz ve talebe göre takas veya kredi veya para birimi gibi borç değeri değişim aracı ile katılımcılar (ekonomik birimler) arasında üretildiği ve değiş tokuş edildiği ekonomidir. Planlı ekonomi, siyasi aktörlerin neyin üretildiğini ve nasıl satılıp dağıtıldığını doğrudan kontrol ettiği ekonomidir.Alec Nove (1987). "Planned Economy". The New Palgrave: A Dictionary of Economics. vol. 3. p. 879. Yeşil ekonomi, düşük karbonlu ve kaynak verimlidir. Yeşil ekonomide gelir ve istihdamdaki büyüme, karbon emisyonlarını ve kirliliği azaltan, enerji ve kaynak verimliliğini artıran ve biyoçeşitlilik ve ekosistem hizmetlerinin kaybını önleyen kamu ve özel sektör yatırımlarınca yönlendirilir. Gig ekonomisi, kısa vadeli işlerin talep üzerine atandığı veya seçildiği bir ekonomidir. Dünya ekonomisi, genelde insanlığın ekonomik sistem veya sistemleri anlamına gelir. Kayıt dışı ekonomi ne vergilendirilen ne de devlet tarafından izlenen ekonomidir. === Sektörler === Ekonominin, aşağıdaki aşamalar veya öncelik dereceleriyle geliştiği kabul edilir: * Antik ekonomi esasen geçimlik çiftçiliğe dayanırdı. * Sanayi Devrimi aşaması, geçimlik tarımın rolünü azalttı ve son üç yüzyılda geçimlik tarımı daha yaygın ve tek kültürlü tarım biçimlerine dönüştürdü. Ekonomik büyüme en çok madencilik, inşaat ve imalat sektörlerinde gerçekleşti. Ticaret, toplumda ürün alışverişinin ve dağıtımının iyileştirilmesi ihtiyacı nedeniyle daha önemli oldu. * Modern tüketim toplumları evresinin ekonomilerinde, hizmetler, finans ve teknoloji—bilgi ekonomisinin oynadığı roller vardır. Modern ekonomilerde bu aşamalar üç sektör modeli ile ifade edilir: * Birincil: mısır, kömür, odun ve demir gibi hammaddelerin çıkarılmasını ve üretilmesini kapsar. * İkincil: Ham veya ara malzemelerin mallara dönüştürülmesini içerir, örn. çeliği arabalara veya tekstilleri giysiye dönüştürmek gibi. * Üçüncül: Tüketicilere bebek bakıcılığı, sinema vb. ve işletmelere bankacılık vb hizmetlerin sağlanmasını kapsar. Gelişmiş toplumun diğer sektörleri şunlardır: * kamu sektörü veya devlet sektörü (genellikle şunlardır: meclis, parlamento, hukuk mahkemeleri ve devlet daireleri, çeşitli acil servisler, halk sağlığı, yoksul ve tehdit altındaki insanlar için sığınaklar, ulaşım tesisleri, hava/deniz limanları, doğum sonrası -doğuştan bakım, hastaneler, okullar, kütüphaneler, müzeler, korunan tarihi binalar, parklar/bahçeler, doğa rezervleri, bazı üniversiteler, ulusal spor alanları/stadyumlar, ulusal sanatlar/konser salonları veya tiyatrolar ve din için ibadet yerleri). * özel sektör veya özel olarak işletilen işletmeler. * gönüllü sektör veya sosyal sektör.. === Göstergeler === Bir ülkenin gayri safi yurtiçi hasılası (GSYİH), ekonomi büyüklüğünün ölçüsüdür veya daha özel olarak, üretilen tüm nihai malların ve hizmetlerin piyasa değerinin parasal ölçüsüdür. Bir ülkenin en geleneksel ekonomik analizi, büyük ölçüde GSYİH ve kişi başına düşen GSYİH gibi ekonomik göstergelere dayanır. Genellikle yararlı olsa da, GSYİH yalnızca paranın değiş tokuş edildiği ekonomik faaliyetleri içerir. Modern zamanlarda finans sektörünün artan önemi nedeniyleThe volume of financial transactions in the 2008 global economy was 73.5 times higher than nominal world GDP, while, in 1990, this ratio amounted to "only" 15.3 ("A General Financial Transaction Tax: A Short Cut of the Pros, the Cons and a Proposal" , Austrian Institute for Economic Research, 2009) reel ekonomi terimi, politikacıların yanı sıra analistler"Meanwhile, in the Real Economy" , The Wall Street Journal, July 23, 2009"Bank Regulation Should Serve Real Economy" , The Wall Street Journal, October 24, 2011 tarafından da ekonominin gerçek mal ve hizmetlerin üretimle ilgili bölümünü belirtmek için kullanılır"Perry and Romney Trade Swipes Over 'Real Economy'" , The Wall Street Journal, August 15, 2011 ve görünüşte "kağıt ekonomisi" ile veya mali piyasalarda alım satımla ilgilenen ekonominin mali yönüyle tezat oluşturur "Real Economy" definition in the Financial Times Lexicon,"Real economy" definition in the Economic Glossary. Alternatif terminoloji gerçek değerlerle (enflasyon için düzeltilmiş) ifade edilen gerçek GSYİH ekonominin veya nominal değerlerle (enflasyon için düzeltilmemiş) ifade edilen ölçülerini birbirinden ayırır.• Deardorff's Glossary of International Economics, search for real . • R. O'Donnell (1987). "real and nominal quantities," The New Palgrave: A Dictionary of Economics, v. 4, pp. 97-98. == Kaynakça == Kategori:Fransızcadan Türkçeye geçen sözcükler Kategori:Ana madde konuları Kategori:Sosyal bilimler
649
küçükresim|sağ|QRIO QRIO ("Quest for cuRIOsity", orijinal adı Sony Dream Robot veya SDR) bir iki ayaklı insansı eğlence robot'udur, AIBO eğlence robotunun başarısını takip etmek için Sony tarafından geliştirildi ve pazarlandı (ancak hiç satılmadı). QRIO yaklaşık 0.6 m (2 fit) boyunda ve 7.3 kg (16 pound) ağırlığındaydı. QRIO'nun sloganı "Hayatı eğlenceli kılar, sizi mutlu eder!" idi. 26 Ocak 2006'da, AIBO ve diğer ürünlerine son verdiğini duyurduğu gün, Sony, QRIO'nun geliştirilmesini durduracağını duyurdu. İptal edilmeden önce, QRIO'nun üç veya dört yıl içinde ticari olarak piyasaya sürülmek amacıyla çok sayıda geliştirme, test ve ölçeklenebilirlik aşamasından geçtiği bildirilmişti. ==Geliştirme== QRIO prototipleri, Sony Intelligence Dynamics Laboratory, Inc. tarafından geliştirilmiş ve üretilmiştir. Var olan bu prototiplerin sayısı bilinmiyor. En fazla on QRIO'nun birlikte bir dans rutini gerçekleştirdikleri görüldü; bu, 22 Ocak 2006'da Boston, MA'daki Bilim Müzesi'ndeki bir Sony temsilcisi tarafından doğrulandı. Bununla ilgili çok sayıda video internette bulunabilir. Dört dördüncü nesil QRIO prototip robotu, kayıt sanatçısı Beck tarafından Hell Yes (Beck şarkısı) müzik videosunda dans etti. Bu prototipler, alnın ortasında üçüncü kameradan ve daha sonraki prototiplere eklenen geliştirilmiş eller ve bileklerden yoksundu. Koreografilerini programlamak programcıların üç haftasını aldı. QRIO, ses ve yüz tanıma özelliğine sahiptir, bu da insanları, sevdikleri ve sevmedikleri şeyleri hatırlamasını sağlar. QRIO'nun web sitesindeki bir video, onu birkaç çocukla konuşurken gösterir. QRIO, 23 cm/sn' hızda koşabilir ve Guinness Dünya Rekorları (2005 baskısı) tarafından koşabilen ilk iki ayaklı robot olarak kabul edilir (bunu, iki bacağı aynı anda yerden kalktığında hareket etmek olarak tanımlar). 4. nesil QRIO'nun dahili pili yaklaşık 1 saat sürer. == Özellikleri == * Engebeli ve eğimli yüzeylerde yürüyebilir; QRIO "dinamik yürüyüş" ile hareket eder. "Statik yürüme", robotun ağırlık merkezini denge bölgesi içinde tuttuğu anlamına gelir—robot tek ayağı üzerinde durduğunda, ağırlık merkezi o ayağın tabanı içindedir ve iki ayağı üzerinde durduğunda bu iki ayağın oluşturduğu çok taraflı bir şekil içindedir—bu nispeten yavaş yürümesine neden olur. Öte yandan "dinamik yürüyüş"te, ağırlık merkezi denge bölgesi ile sınırlı değildir - aslında robot yürürken genellikle bunun dışında hareket eder. İnsanlar "dinamik yürüyüş" kullanarak hareket ederler. QRIO'nun temel hareket kontrol yöntemi, robot üzerinde çalışan birleşik yerçekimi ve atalet kuvvetlerinin yerle kesiştiği nokta olan Sıfır Moment Noktasına (ZMP) dayanmaktadır. Kontrol sistemi, QRIO'nun hareketini, ZMP'si her zaman kendi istikrar bölgesi içinde olacak şekilde yönlendirir. Ayrıca, yürüme yüzeyinin durumunu belirlemek ve çevredeki değişikliklere uyum sağlamak için ayak tabanlarındaki baskıyı ve robotun vücudunun tutumunu algılar. Bu verilere dayanarak robotun vücudunun hareketini kontrol eden bütünsel bir hareket kontrol sistemi kullanan QRIO, dinamik ve stabil bir şekilde yürüyebiliyor ve hareket edebilir. QRIO, düz olmayan veya eğimi aniden değişen bir yüzeyde nasıl yürüyebilir? Yürüme yüzeyindeki değişiklikleri algılamak ve buna göre yanıt vermek için çok çeşitli sensörler kullanan teknoloji ile donatılmıştır. QRIO, yürüme yüzeyinden alınan kuvvet miktarı hakkında veri toplamak için her ayağın tabanındaki dört basınç sensörünü kullanarak yürüme yüzeyinin durumunu belirler. Örneğin, ayak düz olmayan bir yüzeye dokunduğunda, sensörler zeminin eğimini algılar; ayak eğime göre aşağı doğru yerleştirilir; ve vücudun konumu, robotun hareket ederken sabit bir konumu koruması için konum sensörlerinden gelen veriler kullanılarak ayarlanır. 1 cm'ye kadar yükseklik ve 10 dereceye kadar eğim farklılıklarına uyum sağlayabilir. * Koşabiliyor; * Zıplayabiliyor; * Üzerindeki iki CCD kamera sayesinde derinlik algılayabiliyor; * Harita oluşturma ve konumunu belirleme; QRIO, konumunun bir haritasını oluşturmak için özel renkli işaretçilerini kullanabilir. Hareket ettikçe, kendi konumunu ve işaretçinin göreceli konumunu hesaplamak için kameraları aracılığıyla topladığı işaretçinin görüntüsünü kullanır ve hassasiyeti artırmak için bu hesaplamayı defalarca tekrarlar. Bu şekilde, işaretçilerin özel bir düzende mi yerleştirildiğini veya bir boşluğu diğerinden ayırt edip etmediğini algılayabilir. İşaretçileri futbol sahası gibi bir şekle sokun ve QRIO futbol oynayacak; Onları bir sahne gibi düzenleyin ve QRIO dans etsin. * İnsanları yüzlerinden ve seslerinden tanıyabiliyor; * QRIO yüzünüzü tanıyor. Bir kamera ve gördüğü görüntüleri analiz etme yeteneği ile donatılmıştır. Yüzleri algılar ve kim olduklarını tanımlar. Hatta yeni tanıştığı insanların yüzlerini bile öğrenebilir. Ve belirli kişilere bireysel olarak yanıt vererek eğlenceye katkıda bulunur. Gelecekte, insanlara kişiselleştirilmiş hizmetler sunmak için kamera donanımlı cihazlarla birlikte kullanılabilir. QRIO sesinizi tanıyor. Dahili mikrofonları ile duyduğu sesleri analiz ederek kimin konuştuğunu belirleyebilir. Onu çağırın ve sizi tanıyorsa, sizi fark edecek ve cevap verecektir. Sizi tanımıyor ama yanlışlıkla tanıdığını düşünüyorsa, ona sesinizi öğretebilirsiniz ve sizi hatırlayacaktır. Gelecekte, bu yeteneği kullanarak, örneğin bir cep telefonunda insanların seslerini ayırt etmek mümkün olabilir. QRIO konuşulan kelimeleri anlamak için tasarlanmıştır. Kafasındaki yedi mikrofon, bir kişinin sesini ve konuştuğu yönü tanımlar ve hatta söylediği kelimeleri seçer. QRIO, kimliği belirsiz konuşmacıların seslerini bile anlayabilir. Zaten on binlerce kelime biliyor, ancak yenilerini de öğrenebilir. Bu teknoloji, robotlar dışındaki makinelerde (örneğin, araba navigasyon sistemlerinde) yaygın olarak kullanılmaktadır. QRIO sizinle eğlenceli bir sohbet edebilir. Ses tanıma teknolojisini kullanarak konuştuğunuz kelimeleri analiz eder ve kendi sözleriyle yanıt verir. Ne tür şeylerden hoşlandığınızı soracak ve onları hatırlayacak, sizi her zaman daha iyi tanıyacak. Bu anıları sizinle gelecekteki sohbetlerde kullandığından, ne kadar fazla bilgi olursa o kadar dolu ve doğal bir sohbetten keyif alırsınız. QRIO çok çeşitli şeyleri bilir ve onlar hakkında konuşmayı sever. Sevdiğiniz şeyleri duydukça konuşmasını size uydurmaya gelecektir. * Öğrenebiliyor; * Kablosuz yerel ağ üzerinden internete bağlanabiliyor; * Sahibinin ilgilendiğini düşündüğü metinleri internetten indirip okuyabiliyor; * Şarkı söyleyebiliyor; QRIO'nun bir şarkı söylediğini duysanız şaşırır mıydınız? Eğlence değerine büyük önem verdiğimiz için QRIO size vibrato'da da şarkı söyleyebilir! Net, basit ve kolay anlaşılır bir ses arayan temel bir teknoloji geliştirdik. Ancak zaten bildiği seslerin ve kelimelerin ötesinde öğrendiği yeni kelimeleri de telaffuz edebilir. Sesinin kalitesi ve tonlaması aracılığıyla duygularını ifade eder. QRIO, iletişim ortağını çeşitli teknolojiler kullanarak tanır ve kendi isteğiyle hareket eder. Bu hareketleri birleştirmek, otonom bir robotta çok önemli bir unsur olan otonom davranış kontrol mimarisidir. QRIO, hareket ettikçe ve duygu sergiledikçe eylemlerini çevresindeki ortama uyarlar. Ek olarak, hareketi yarıda kesilirse, her şeye yeniden başlayabilir. Bu unsurların birkaçını birleştirerek, QRIO her zamankinden daha karmaşık otonom davranışı gerçekleştirir. QRIO'nun kendi duyguları vardır ve bunları hareketleri, eylemleri, sesleri veya renkleri gibi çeşitli şekillerde ifade eder. Bazen, kendi duyguları olduğu için, yapmasını istediğiniz bir şeyi yapmayabilir. Hepsi QRIO'nun gizeminin bir parçası. * Dans edebiliyor; * Dengesini kaybedip düşmesi durumunda kollarını öne uzatarak kendini koruyabiliyor; Biri tarafından itilirse, QRIO düşmemek için itildiği yönde bir adım atacaktır. Kontrol sistemi, ayak tabanlarındaki basınç sensörleri ve konum sensörleri aracılığıyla itildiğini algılar ve dengeyi korumak için hareket eder. Önden, arkadan, sağdan veya soldan kendisine etki eden bir dış kuvveti algılayabilir. Ayrıca, bir dış kuvvete tepki vermenin ne zaman zor olacağını belirler ve tüm vücut hareketini hemen durdurur (düşmeden kaçınma). QRIO, eylemlerinin bir düşüşü engellemeyeceğini belirlediğinde, içgüdüsel olarak kollarını uzatır, kalçalarını döndürür ve çarpma pozisyonu alır. Aynı zamanda kontrol sistemi, mafsal aktüatörlerindeki servolara anlık olarak biraz gevşemeleri için komut verir. Bu şekilde düşme şokunu azaltır ve yaralanmadan hayatta kalmasını sağlar. QRIO ayrıca bir düşüşten sonra pozisyonunu kontrol etmek, kendini yukarı çevirmek ve çeşitli yüzüstü pozisyonlardan kurtulmak için programlanmıştır. * ve kendi kendine tekrar ayağa kalkabiliyor. * Denetim ve çoklu mikrofonlar: QRIO'nun kafası iki kamera ile donatılmıştır. Tıpkı bir insan gibi, sağ ve sol görüntülerin ayrıntılı bir karşılaştırmasıyla (stereoskopik görüş) görüntülenen nesneye olan mesafeyi belirler. Ayrıca yedi mikrofon ile donatılmıştır, böylece algıladıkları ses dalgalarını analiz ederek duyduğu sesin yönünü hesaplayabilir. Daha sonra bu sesi analiz ederek, bir kişinin sesi olup olmadığını, el çırpma vb. olup olmadığını belirleyebilir. QRIO'yu alkışlarsanız, dikkatini size çevirebilir. * Engelleri belirleme ve kaçınma: QRIO'nun yüzey engellerini algılayabilmesi için çevresini üç boyutlu olarak algılayabilmesi gerekir. Başını çevirirken, nesnelere olan mesafeyi hesaplamak için stereoskopik görüşünü kullanır; daha sonra gördüğü nesnelerin zeminin bir parçası mı yoksa kaçınılması gereken bir engel mi olduğunu belirlemek için verileri analiz eder - örneğin çevresinin zihinsel bir haritasını çizmek gibi. * QRIO Engelleri önler. QRIO size yaklaşmak için hareket ettiğinde, önce en iyi yolu belirler ve daha sonra yolda olabilecek herhangi bir engelden kaçınarak size yaklaşır. Böylece, QRIO gerçek bir evde hareket edebilir. ==Popüler kültürde== 2005'te, Beck'in "Hell Yes" adlı müzik videosunda dört QRIO robotu yer aldı. Robotlar müziğe eşlik ediyor. Yeniden tasarlanan televizyon dizisi Battlestar Galactica 2009 dizi finali'nde, sanal Altı Numara ve sanal Gaius Baltar günümüz Dünyasında koda setinde ortaya çıkıyor. İnsanlığın "teknoloji çılgına dönmüş" ile etkileşimi tarafından sürdürülen şiddet döngüsü hakkında yorum yaparlar. Son sahne daha sonra bir Sony QRIO ile başlayan gerçek hayattaki robotların bir montajını gösterir. == Ayrıca bakınız == küçükresim|QRIO, Robocup'ta AIBO'ları izlerke *AIBO *TOPIO *Nao *Müzik == Dış bağlantılar == *SONY Dream Robot QRIO *Four QRIOs perform various dance numbers * Teacher's Little Helpers: Robots Attend UCSD Nursery School In Research Study ==Kaynakça== Kategori:2006'da feshedilmiş oluşumlar Kategori:İnsansı robotlar Kategori:Filmde dans
650
Pragmatizm, felsefede; uygulayıcılık, uygulamacılık, pragmacılık, fiîliyye, faydacılık, yararcılık gerçeğe ve eyleme yönelik olan, pratik sonuçlara yönelik düşünme temelleri üzerine kurulmuş olan felsefi akımdır. William James (1842-1910) tarafından popüler hale getirilmiştir. Onun felsefe ekolünden olanı yapmak, başarmak anlamına da gelir. Hem iyinin teorisi hem de doğrunun teorisidir. İyinin teorisi olarak faydacılık refahcıdır (welfarist). İyi en fazla faydayı sağlayandır ve burada fayda zevk, tatmin veya bir nesnel değerler listesine göre tanımlanır. Bir doğru teorisi olarak ise faydacılık neticecidir (consequentialist). Doğru hareket bir şeyin uygulanabildiği ölçüde gerçek olduğu savına dayandırılmıştır. Bir fikrin doğruluğu faydalılığı, kullanışlılığı veya işlerliği gibi gözlemlenebilir etkilerine göre belirlenir. Ampirizm ile yakın alakası olan bu felsefi akımı teorik düşüncenin tam tersi olarak nitelemek yanlış olmayacaktır. Kelimenin dayandığı felsefi terim prágma, Eski Yunanca olup iş, eylem demektir. Pragmatik ise kelime anlamı olarak işe yönelik anlamına gelir. "Faydacılık" bu terime karşılık kullanılan sözcüktür. "Faydacılık ilk olarak 18. yüzyıl İngiltere'sinde Jeremy Bentham ve diğerleri tarafından öne sürülmüştür. Fakat Epikür (Aipikuros) gibi Antik Yunan filozoflarına kadar geri gidilebilir. İlk kez ortaya atıldığında iyi en fazla insana en fazla mutluluğu getiren şey olarak tanımlanmıştı. Ancak daha sonra Bentham iki farklı ve birbiri ile çelişme potansiyeli olan kavram içerdiğinden birinci kısmı atıp sadece “en büyük mutluluk prensibi” demiştir. Hem Bentham'ın hem de Epikür'ün formülasyonu hedonistik nedenselliğin farklı tipleri olarak düşünülebilir çünkü hareketlerin doğruluğunu sebep oldukları mutluluğa göre ölçüyorlardı ve mutluluğu zevk ile tanımlıyorlardı; ancak Bentham'ın formulasyonu ferdi olmayan bir hedonizmdi. Epikür'ün kişiyi en mutlu eden şeyi yapmasını tavsiye etmesine karşılık Bentham herkesi en mutlu yapacak şeyi yapmayı uygun görüyordu. John Stuart Mill "Utilitarianism" isminde ünlü (ve kısa) bir kitap yazmıştır. Mill bir faydacı olmasına rağmen bütün zevklerin aynı değerde olmadığını ileri sürmüştür. “Mutsuz bir Sokrat (Sokrates) olmak, mutlu bir domuz olmaktan yeğdir.” sözü bu görüşünü anlatır. Faydacılığı eleştirenler bu görüşün birkaç problemi olduğunu söylemişlerdir. Bunlardan biri değişik insanların faydalarının karşılaştırılmasının zorluğudur. İlk faydacıların çoğu mutluluğun felisifik hesap (felisific calculus) ile sayısal olarak ölçülüp karşılaştırılabileceğine inanıyorlardı ama pratikte bu hiçbir zaman yapılamadı. Değişik insanların mutluluğunun kıyaslanmasının sadece pratikte değil prensipte de mümkün olmayacağı ileri sürülmüştür. Faydacılığın savunucuları bu problemin iki kötü seçenek arasında karar vermek zorunda kalan herkesin karşılaşabileceği bir problem olduğunu söyleyerek karşılık vermişlerdir. Bir milyar insanın ölmesiyle bir kişinin ölmesinin aynı derecede kötü olduğunu söyleyemiyorsanız bu problemi utilitaryanizmi reddetmek için kullanamazsınız demişlerdir. Faydacılık sağduyu ile çeliştiği için de eleştirilmiştir. Örneğin kişi kendi çocuğunun hayatı ile iki yabancının hayatını kurtarmak arasında seçim yapmak zorunda kaldığında kendi çocuğunu kurtarmayı seçecektir. Ama faydacılar iki yabancıyı kurtarmanın gelecekte daha fazla potansiyel mutluluğa sebebiyet vereceğinden tersini tercih etmeyi destekleyeceklerdir. Bu akımın -bir şey uygulanabildiği ölçüde doğrudur- şeklindeki savı ise hiçbir teorik mekanizmanın tartışılmasına izin verilmeden bir şey özden yoksun olduğu halde başarılı bile olsa kabul gördüğünden eleştirilmiştir. Söz gelimi birbirinden farklı seçeneklere sahip bir soru hiçbir bilgi sahibi olmayan kimse tarafından rastgele ama doğru yanıtlandığında faydacılığa göre o şey artık mutlaklık kazanmıştır. Bu kişinin bilgili, eğitimli ya da zeki olması pek de önemli unsurlar değildir. Tersi durumda da çok iyi eğitimli ve yetenek sahibi kişiler toplumda iyi statülere erişemediği durumda onların geri zekalı ya da cahil olarak damgalanmaları bu akım yüzündendir. Kısacası faydacılıkta önemli olan öz değil biçimdir, olayların teorik akışı önemsizdir, mutlak olan daima pratik başarı olarak kabul edilir. Her teori doğru değil ama her pratik doğrudur bu görüşe göre. Daniel Dennett kararlarımızı yönlendirmek için faydacılığın kullanmasının sınırlarını belirlemek için Three Mile adası kazasını örnek olarak kullanır. Bu nükleer santraldeki kaza iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey miydi? Bu kaza birçok kişi tarafından nükleer enerji politikasına yaptığı etkiler yüzünden yararlı olarak görülmekteydi (neticede Çernobil kadar kötü bir kaza değildi). Dennett faydacılık açısından tüm kanıtları tartıp bir karara varmak için hâlâ daha erken (aradan geçen 20 yıla rağmen) olduğunu söylemektedir. Burada söz edilen sıkıntılardan kurtulmak için faydacılığın değişik çeşitleri ortaya atılmıştır. Faydacılığın geleneksel şekli en fazla fayda getiren hareket en iyi harekettir diyen hareket faydacılığıdır. Buna alternatif ise en iyi hareket en fazla faydayı sağlayacak kuralın emrettiği harekettir diyen kural faydacılığıdır. Örneğin bir kişi yalan söylerse en fazla faydayı elde edeceği bir durumda olsun; hareket faydacılığına göre en doğru hareket yalan söylemektir ama genel kural olarak doğruyu söylemek o kişiye daha fazla fayda sağlayacağını kabul edersek kural faydacılığı açısından doğruyu söylemek gerekmektedir. == Kaynakça ==
657
Beşiktaş aşağıdaki anlamlara gelebilir; == Coğrafya == * Beşiktaş, İstanbul ili ilçesi * Sinanpaşa, Beşiktaş, Beşiktaş ilçesine adını veren semt == Spor Kulübü == * Beşiktaş JK, merkezi İstanbul'da olan Türk spor kulübü * Beşiktaş (futbol takımı) * Beşiktaş A2 * Beşiktaş (basketbol takımı) * Beşiktaş (kadın basketbol takımı) * Beşiktaş (kadın voleybol takımı) * Beşiktaş (erkek voleybol takımı) * Beşiktaş (tekerlekli sandalye basketbol takımı) * Beşiktaş Oyun Hizmetleri
658
Galatasaray Spor Kulübü merkezi İstanbul'da olan, özellikle erkek futbol takımı ile tanınan spor kulübü. Türkiye'nin en başarılı ve en çok taraftara sahip olan spor kulüplerinden birisidir. 1905 yılında Ali Sami Yen ve arkadaşları tarafından, öğrenci oldukları Galatasaray Lisesi'nde kurulan kulüp, erkek futbol branşında 23 kez Lig şampiyonu olmuş, 18 kez Türkiye Kupası ve 16 kez de Türkiye Süper Kupası kazanmış; 2000 yılında da UEFA Kupası'nı ve UEFA Süper Kupası'nı kazanmıştır. Ayrıca futbol liglerinde üçüncü ve dördüncü yıldızı takan ilk takımdır. Galatasaray SK, güncel olarak futbol (erkekler ve kadınlar), basketbol (erkekler, kadınlar ve engelliler) ve voleybol (erkekler ve kadınlar) dallarında en üst lig düzeyinde temsil edilmektedir. 2004 yılında Polonya'nın Poznań şehrinde gerçekleşen 23 Yaş Altı Dünya Kürek Şampiyonası'nda yarışan İhsan Emre Vural ve Ahmet Yumrukaya ikilisi, hafif kilo iki tek kategorisinde şampiyon olarak, Türkiye'nin kürekteki ilk şampiyonluğunu kazandırdılar. 2008 yılında Galatasaray (tekerlekli sandalye basketbol takımı), IWBF Şampiyonlar Ligi finalinde Alman rakibi RSV Lahn-Dill'i 63-51 yenerek şampiyon oldu. Daha sonra Galatasaray, Japonya'da düzenlenen Kıtalararası Kitakyushu Kupası'nda Kanada'nın British Columbia takımını 77-62 mağlup ederek, namağlup şekilde şampiyon oldu. 2012 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası final maçında Almanya'nın RSV Lahn-Dill takımıyla karşı karşıya geldi. Mücadeleyi 65-79 kaybederek Avrupa ikincisi oldu. 2009 yılında ise Galatasaray (kadın basketbol takımı), Eurocup finalinde İtalya'nın Cras Basket Taranto takımını 82-61 yenerek Avrupa Şampiyonu unvanını aldı. 2013-2014 sezonu EuroLeague Women 8'li finalleri için Rusya'nın Ekaterinburg şehrindeki turnuvada grubunu 2. sırada bitiren Galatasaray Odeabank yarı finalde ev sahibi UGMK Yekaterinburg'u 77-70 yenerek tarihinde ilk kez finale kalmış ve finalde ezeli rakibi Fenerbahçe'yi 69-58 yenerek Avrupa'nın 1 numaralı kupası olan EuroLeague Women'ı müzesine götürmüştür. 2013-2014 sezonunda Türk spor tarihinde bir ilki gerçekleştiren Galatasaray Spor Kulübü, yarıştığı erkek futbol, erkek basketbol, kadın basketbol, tekerlekli sandalye basketbol, erkek voleybol ve kadın voleybol branşlarında mücadele ettikleri branşların tamamında aynı sezon içerisinde kendi branşlarının Şampiyonlar Liglerinde mücadele ederek ulaşılması zor bir başarıya imza atmıştır. 2015-2016 yılında ise Galatasaray, EuroCup finalinde Fransa'nın Strasbourg IG takımını 78-67 yenerek Avrupa Şampiyonu unvanını aldı. 2017-2018 yılında da Galatasaray (kadın basketbol takımı) yine bir diğer İtalyan temsilcisi Reyer Venezia'yı finalde geçerek Avrupa'nın 2. büyük kupası Eurocup'ı tarihinde 2. kez kazanmıştır. == Tarihi == === Kuruluşu === sağ|küçükresim|Ali Sami Yen 30 Ekim 1905'te, Mekteb-i Sultani'de Mehmet Ata Bey'in dersi sırasında arkadaşlarıyla konuşan Ali Sami Yen, bir futbol kulübü kurmaya karar verir. Asım Sonumut, Reşat Şirvani, Refik Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver ve Kamil Ulus Bey'in de ortaklığıyla; Refik Cevdet Kalpakçıoğlu asbaşkanlığında Galatasaray Spor Kulübü kurulur. Bu dönemde oyunculardan her hafta birer kuruş toplanır, başkan Ali Sami Yen de futbol topuyla ilgilenirdi. Hatta domuz yağı ile temizlenen futbol topu hasar görünce; Ali Sami Yen ayakkabısının bir parçasını keserek yama yapmıştır. Cevdet Kalpakçıoğlu da formaları yıkardı. Kulübün ilk isminin Gloria ya da Audace koyulması istenmiştir; ancak takımın oynadığı ilk maçında Rum rakibini 2-0 yenerken seyircilerin onlardan "Galata Sarayı Efendileri" diye söz etmesiyle bugünkü isim doğmuştur. Ali Sami Yen tarafından söylenen bir söz; Galatasaray Spor Kulübü'nün kuruluş ve varoluş amacını belirleyecektir: === Kurucu listesi === Galatasaray Spor Kulübü kurucu listesi, resmiyet kazanma sürecinde değişikliğe uğramıştır. 1905'ten 1919'a kadar Galatasaray Spor Kulübüne başkanlık yapan, mektebin 889 numaralı öğrencisi Ali Sami Yen, el yazısıyla tuttuğu Galatasaray Terbiye-i Bedeniye Kulübü Ihsaiyet Defteri'nin (Sayım-İstatistik Defteri) 181 ve 182. sayfalarında kurucu 13 üyeyi şöyle sıralar: * Ali Sami Yen * Asım Tevfik Sonumut * Emin Bülent Serdaroğlu * Celal İbrahim * Boris Nikolof * Milo Bakiç * Pol Bakiç * Bekir Sıtkı Bircan * Tahsin Nahit * Reşat Şirvanizade * Hüseyin Hüsnü Kayacan * Refik Cevdet Kalpakçıoğlu * Abidin Daver 1905'te Osmanlı İmparatorluğu'nda bir dernekler yasası bulunmadığından, Galatasaray Spor Kulübü yasal olarak tescil edilme olanağını bulamamıştır. 1912 yılında Cemiyetler Kanunu çıkarıldıktan sonra, kulüp yasal bir kimlik kazandı. Yetkili makamlara kulüplerin tüzükleriyle birlikte, kurucu üyelerin ad ve adreslerinin de bildirilmesi zorunlu tutulduğundan, istifa eden ya da eğitimlerini tamamlayarak ülkelerine dönen üyeler ilk listeden çıkarılmış ve 1 Eylül 1913'te kurucu liste yeniden düzenlenmiştir. Kurucu üyelerin yeni sıralaması şöyle gerçekleşmiştir:(Ali Sami Yen'in Babası Kuruluştan 2 Gün Sonra Vefat Etmiştir.) * Ali Sami Yen * Asım Tevfik Sonumut * Emin Bülent Serdaroğlu * Celal İbrahim * Bekir Sıtkı Bircan * Reşat Şirvanizade * Refik Cevdet Kalpakçıoğlu * Abidin Daver Kulübün günümüzdeki tüzüğünün 5. maddesinde ise kurucular sırasıyla şu isimlerdir: *Ali Sami Yen * Asım Tevfik Sonumut * Emin Bülent Serdaroğlu * Celal İbrahim * Bekir Sıtkı Bircan * Reşat Şirvanzade * Refik Cevdet Kalpakçıoğlu * Abidin Daver * Ahmet Robenson * Ahmet Adnan Pirioğlu * Neş'et * Ruşen Eşref Ünaydın * Yusuf Celal * Hasnun Galip * Hüseyin Zihni Eden * Mehmet Rıza Kara * Boris Nikolof * Milo Bakiç * Paul Bakiç * Tahsin Nihat * Hüseyin Hüsnü === Galeri === Dosya:Galatasaray_SK_1908-1909.JPG| Galatasaray SK 1908-09 Şampiyonu Dosya:Galatasaray SK 1909-1910.jpg| Galatasaray SK 1909-10 Şampiyonu Dosya:Galatasaray SK 1910-1911.jpg| Galatasaray SK 1910-11 Şampiyonu Dosya:Galatasaray SK 1915-1916.JPG| Galatasaray SK 1915-16 Şampiyonu Dosya:Galatasaray SK 1921-1922.jpg| Galatasaray SK 1921-22 Şampiyonu Dosya:Galatasaray_SK_and_Fenerbahçe_SK_(1924-25).jpg| Galatasaray SK 1924-25 Şampiyonu Dosya:Galatasaray SK 1925-1926.jpg| Galatasaray SK 1925-26 Şampiyonu == Arma == Galatasaray'ın ilk amblemi; ağzında futbol topu taşıyan kanatları gerili bir kartalı içeriyordu. Ancak Galatasaray Lisesi öğrencilerinden Şevki Ege tarafından çizilen bu kompozisyon benimsenmeyince kenara itildi. Bugünkü amblem ise 1923 yılında, yine lise öğrencilerinden Ayetullah Emin tarafından çizilmiştir. Yeni çizim, geometrik çizgilerin uyumlu kullanılmasıyla iç içe geçmiş sarı-kırmızı renklerde "GS" harflerini içermekteydi. İlk olarak Ayetullah Emin ve Şinasi Şahingiray tarafından çıkarılan haftalık bir mecmuada kullanılan bu kompozisyon çok beğenildi. Bunun üzerine resmî amblem olarak kabul edilmesi için teklif yapıldı. Teklif alkışlar arasında ittifakla kabul oldu. Eski harfler Gayın ve Sin, daha sonra Latin alfabesine geçilmesiyle yerini G ve S harflerine bıraktı. Ayrıca G ve S harflerini taşır ve takım kurulduktan 5 yıl sonra arma yapılmıştır. == Renkleri == Galatasaray Spor Kulübü'nün ilk renkleri kırmızı-beyaz'dır. Türk bayrağı'nın renklerinden esinlenerek seçilen bu renkler, dönemin yönetimi tarafından kuşkuyla karşılanmış ve futbolcular sıkı bir takibe alınmışlardır. Bu nedenle, sarı- siyah renkler gündeme gelmiş ama bunlar da kalıcı olmamış ve Galatasaray, bugünkü renklerine kavuşmuştur. Bu renklerin öyküsünü Ali Sami Yen şu şekilde açıklamaktadır: Buna karşılık kuruculardan Bekir Sıtkı, söz konusu renklerin Gül Baba'nın II. Bayezid'e verdiği sarı ve kırmızı güllerden esinlenildiğini ileri sürer. == Yönetim Kurulu == == Divan Kurulu == == Şubeler == === Erkek Futbol === 210px UEFA Kupası Galatasaray-Arsenal Final Maçı Kadrosu - 2000 210px Galatasaray-Real Madrid UEFA Süper Kupası Final Maçı Kadrosu 2000 yılında bu başarılarından dolayı Galatasaray, Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu tarafından yapılan "Dünyanın en iyi futbol kulüpleri" istatistik çalışmasında, 2000 Ağustos ayının en iyi takımı olarak gösterildi ve o yılın sonunda dünyada yılın en iyi takımı oldu. Galatasaray UEFA Kupası'nı yenilmeden ve UEFA Şampiyonlar Ligi gruplarını 3. olarak bitirip kazanan tek takımdır. 1999-2000 yılında, UEFA Kupası finalinde İngiltere'nin Arsenal kulübünü penaltılarla yenerek, bir Avrupa Kupası kazanan ilk ve tek Türk futbol kulübü olmuştur. Galatasaray aynı yıl; Süper Kupayı da Real Madrid'i 2-1 yenerek kazanmıştır. Avrupa'da en fazla başarı yakalamış Türk takımı olan Galatasaray'ın Avrupalı rakiplerine oranla mütevazı olarak görülen kadrosuyla kazandığı UEFA Kupası ve Süper Kupa dünyada büyük bir başarı olarak görülmüş, böylece Galatasaray adı tüm dünya tarafından tanınan bir marka hâline gelmiş ve kulüp dünya çapında büyük bir taraftar topluluğu kazanmıştır. Kulüp Avrupa'daki popülerliğini hâlen devam ettirmektedir.Sabah Gazetesi 30 Nisan === Kadın Futbol === Galatasaray (kadın futbol takımı), Galatasaray Spor Kulübü'nün Kadınlar Süper Ligi'nde mücadele eden kadın futbol takımıdır. Takım, maçlarını 3.500 kişilik Florya Metin Oktay Tesisleri'nde oynamaktadır. === Erkek Basketbol === Galatasaray (basketbol takımı), Galatasaray Spor Kulübü'nün Basketbol Süper Ligi'nde mücadele eden erkek basketbol takımıdır. Takım, maçlarını 16.500 kişilik Sinan Erdem Spor Salonu'nda oynamaktadır. 2015-2016 yılında ise Galatasaray, EuroCup finalinde Fransa'nın Strasbourg IG takımını 78-67 yenerek Avrupa Şampiyonu olmuştur. === Kadın Basketbol === Galatasaray (kadın basketbol takımı), Galatasaray Spor Kulübü'nün Kadınlar Basketbol Süper Ligi'nde mücadele eden kadın basketbol takımıdır. Takım, maçlarını 2.200 kişilik Ahmet Cömert Spor Salonu'nda oynamaktadır. 2009 yılında Galatasaray, İtalya'nın Cras Basket Taranto takımını 82-61 yenerek EuroCup Women Şampiyonu olmuştur. 2013-2014 sezonu EuroLeague Women 8'li finalleri için Rusya'nın Ekaterinburg şehrindeki turnuvada grubunu 2. sırada bitiren Galatasaray Odeabank yarı finalde ev sahibi UGMK Yekaterinburg'u 77-70 yenerek tarihinde ilk kez finale kalmış ve finalde ezeli rakibi Fenerbahçe'yi 69-58 yenerek Avrupa'nın 1 numaralı kupası olan EuroLeague Women'ı müzesine götürmüştür. 2018 yılında da yine bir diğer İtalyan temsilcisi Reyer Venezia'yı finalde geçerek Avrupa'nın 2. büyük kupası EuroCup Women'ı 2. kez kazanmıştır. === Tekerlekli Sandalye Basketbol === Galatasaray (tekerlekli sandalye basketbol takımı), Galatasaray Spor Kulübü'nün Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Lig'de mücadele eden tekerlekli sandalye basketbol takımıdır. Takım, maçlarını 2.200 kişilik Ahmet Cömert Spor Salonu'nda oynamaktadır. Galatasaray, Avrupa Tekerlekli Sandalye Basketbol Şampiyonası finalinde Alman rakibi RSV Lahn-Dill'i 63-51 yenerek Avrupa Şampiyonlar Şampiyonu oldu. Daha sonra Galatasaray, Japonya'da düzenlenen Kıtalararası Şampiyonada British Columbia takımını 77-62 mağlup ederek ve namağlup şampiyon olarak Türkiye'de kulüp bazında en büyük başarıya imza atmıştır. === Erkek Voleybol === Galatasaray (erkek voleybol takımı), Galatasaray Spor Kulübü'nün Efeler Ligi'nde mücadele eden voleybol takımıdır. Galatasaray (erkek voleybol takımı) maçlarını 5.500 kişilik TVF Burhan Felek Voleybol Salonu'nda oynamaktadır. 2018-2019 sezonunda ise CEV Kupası'nda final oynayan ekip İtalya temsilcisi Trentino Itas'a iki maçta da mağlup olarak kupaya finalde veda etmiş ve Avrupa ikincisi olmuştur. === Kadın Voleybol === Galatasaray (kadın voleybol takımı), Galatasaray Spor Kulübü'nün Sultanlar Ligi'nde mücadele eden voleybol takımıdır. Galatasaray (kadın voleybol takımı) maçlarını 5.500 kişilik TVF Burhan Felek Voleybol Salonu'nda oynamaktadır. Galatasaray, 2012 yılında CEV Kupası'nda İtalya temsilcisi Unendo Yamamay Busto Arsizio'ya altın sette yenilerek Avrupa ikincisi oldu. 2016 yılında CEV Kupası'nda Rusya temsilcisi Dinamo Krasnodar'ı kendi sahasında 3-2 yenen takım deplasmanda rakibine 3-0 yenilerek kupaya ikinci kez final ayağının son maçında veda etmiştir ve Avrupa ikincisi olmuştur. Son olarak 2021 yılında ise CEV Kupası'nda tarihinde 3. kez final oynama başarısı sağlamış ancak önceki finallerde olduğu gibi rakibi Saugella Monza'ya yenilerek kupayı yine bir final sonucunda kaybetmiş ve 2. olmuştur. === Espor === Galatasaray Espor, Galatasaray Spor Kulübü tarafından 29 Kasım 2016 tarihinde kurulan elektronik spor şubesidir. Şubenin aktif olarak Valorant, FIFA, NBA 2K, PUBG Mobile ve EFootball takımları bulunmaktadır. === Yüzme === Yüzme sporu, atletizm ve jimnastik ile birlikte 3 ana spor dalından birisidir. Küçük yaşlarda başlayıp, uzun yıllar süren, büyük emek ve sabır gerektiren bu spor dalının Türkiye’de geçirdiği süreç içinde Galatasaray her zaman önemli bir rol oynamıştır. Galatasaray Lisesinin neredeyse kuruluşu ile başlayan bu ilginin tarihte 1873 yılına, Monseur Moiroux’un Beden hocalığı zamanın da belirtilmektedir. 1953-1966 yılları arasında Engin Ünal, Esfak Baytin ve Yılmaz Özüak gibi sporcuların bulunduğu takım önemli başarılara imza atmıştır. Yakın zamanlarda da Canan Ateş, Murat Özüak, Gökhan Attaroğlu, Memduha Alpdoğan, Banu Vahapoğlu, Berna Büyükuncu gibi sporcular bu başarıları devam ettirmişlerdir. Günümüzde de Galatasaray yüzme sporunda hem ulusal hem de uluslararası alanda başarılarını sürdürmektedir. === Kadın Kürek === Galatasaray Kadın Kürek Takımı, 1953 yılında Türkiye Kürek Şampiyonası'nın ilk şampiyonu olmuş olup en başarılı kürek takımları arasında yer almaktadır. === Erkek Kürek === Galatasaray Erkek Kürek Takımı, 1953 yılında Türkiye Kürek Şampiyonası'nda ilk kez şampiyon olmuş olup en başarılı kürek takımları arasında yer almaktadır. === Yelken === Galatasaray Yelken Şubesi'nin mazisi 1912 yılına dayanır. Moda Koyu'nda İngilizler'in kendi aralarında yaptıkları fıta ve kik yarışları, Galatasaraylılar'ın (Ali Sami Yen, Bülent Emin, Sakallı Celal) deniz sporlarına doğru yönelmelerini sağlamıştır. Galatasaraylı sporcu Haşim Mardin'in "Rüyam" adlı kotrası ile Atlantik Okyanusu'nu aşmış olmasının yanında; Feyyaz, Burhan, Mahmut, Münir, Atakan, Samim Arduman'la birlikte Erzin ve Zerrin Demir, bu dalda büyük başarılar sağlayıp Avrupa Şampiyonası'na katılan ilk sporcularımız oldular. Almanya'da katıldığı 236 yarışın 220'sini birincilikle bitiren Demir Turgut 1936, Zerrin Demir de 1960 Olimpiyatları'nda yarıştı. Galatasaray'da denizciliğin başlangıcı anılırken, yelkende ve kotrada ilk akla gelen isimler; Kemal Niyazi Seyhun, Mahir Safi, Suat Karaosman, Fuat, Akif ve İbrahim Beyler'dir. 1950'lerden sonra ise Prof. Dr. Süleyman Dirvana, Nedim Özgen'i saymak mümkündür. Yelken sporuna ilginin azaldığı yıllarda, 1957'de yelken şubesi Bebek'ten alınarak, Galatasaray Adası'na sonra da bugünkü yeri olan Kalamış'a taşınmıştır. Son yıllarda da uluslararası alanda önemli başarılar kazanan sarı kırmızılı yelkenciler arasında özellikle Alp Alpagut adı ön plana çıkmıştır. Dünya çapında dereceleri olan bu sporcumuz, girdiği yarışlarda hem Türkiye'yi hem de Galatasaray'ı temsil etmektedir. 1998 yılında Almanya'da yapılan Masterler Yarışması'nda Türkiye'yi temsil eden Galatasaraylı sporcu Anıl, Dünya Birincisi olmuştur. === Erkek Sutopu === Galatasaray Erkek Sutopu Takımı, Galatasaray Spor Kulübü'nün Sutopu Süper Lig'inde mücadele eden sutopu takımıdır. Galatasaray Erkek Sutopu Takımı maçlarını Kalamış Engin Bora Sutopu Havuzu'nda oynamaktadır. Galatasaray Erkek Sutopu Takımı, 2014-2015 sezonu Türkiye Deplasmanlı Sutopu 1. Ligi'ni lider tamamlamış ve oynadığı play off final müsabakası sonucu ENKA Spor Kulübü'nü seride 3-0 geçerek şampiyon olmuştur. Takım, Türkiye Deplasmanlı Sutopu 1. Ligi'nde üst üste 11. , toplamda ise 26. şampiyonluğunu elde etti. Bu şampiyonlukla beraber Galatasaray Erkek Sutopu Takımı 26 lig şampiyonluğu ile Türkiye Deplasmanlı Sutopu 1. Ligi'nde en çok şampiyon olan takım unvanını da eline geçirmiş oldu. Takım, son olarak 2021-2022 sezonunda şampiyon olmuş ve 28. şampiyonluk ile rekoru elinde tutmaktadır. === Kadın Sutopu === Galatasaray Kadın Sutopu Takımı, Galatasaray Spor Kulübü'nün Türkiye Kadınlar Sutopu 1. Ligi'nde mücadele eden sutopu takımıdır. Galatasaray Kadın Sutopu Takımı maçlarını Kalamış Engin Bora Sutopu Havuzu'nda oynamaktadır. Takım 1. Ligde 2012 yılının ikinci devresi oynadığı maçlarda sırasıyla Işıkkent'i 7-1, Adalar'ı 7-3, AYİK'i 15-0, Çınarlı'yı da 19-2 ile geçerek sezona noktayı koydu ve tüm maçlarını kazanarak özlemini duyduğu 1. Ligdeki ilk şampiyonluğuna ulaşmış oldu. === Binicilik === Dünyanın en gözde sporlarından biri olan binicilik sporunu kulüp bazında 1931 yılında kurmuş olan Galatasaray Spor Kulübü; bu sporu Türkiye'de uluslararası başarı seviyesine ulaştırmayı ve yeni nesillere bu sporu sevdirmeyi amaçlayarak Galatasaray Binicilik Şubesinin, İstanbul Maslak'taki Galatasaray Nevzat Özgörkey Binicilik Tesisleri içindeki yenilenen tesis binasını 15 Aralık 2008 günü eski kulüp başkanı Adnan Polat ve yönetim kurulu üyelerinin de katıldığı davetle tüm sporseverlerin hizmetine açmıştır. === Judo === 1984 yılında kurulan Galatasaray'ın judo şubesi; faaliyetlerini Burhan Felek Spor Kompleksi'nde sürdürmektedir. Kulüp, 2009'dan itibaren aynı yerde bulunan Galatasaray Judo Okulu'nda judo eğitimi vermektedir. 2006 Türkiye Büyükler Ferdi Judo Şampiyonası'nda gümüş madalya kazanan judo şubesi, 2007 İstanbul Şampiyonası'nda altın madalya kazanmıştır. Galatasaray kadın judo takımı, 2014 yılında Avrupa Kulüpler Şampiyonası'nda, 2021 yılında ise Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde şampiyon olmuştur. === Briç === Galatasaray Briç Subesi, 1997 yılında Ersan Feray ve Cavit Turan öncülüğünde kurulmuştur. 1999, 2000 ve 2009 yıllarında Türkiye şampiyonu, 2007'de ise İstanbul şampiyonu olan şube, 28 Haziran 2008'de Fransa'nın Pau şehrinde yapılan "49. Avrupa Briç Şampiyona"sında oyuncularından Ergun Korkut'un takım kaptanı olduğu ve Galatasaray Briç Takım Kaptanı Orhan Ekinci'nin ortağı olduğu Türkiye Takımı ile birlikte Avrupa Şampiyonu olmuştur. === Atletizm === Galatasaray Atletizm Şubesi, 1908 yılında Galatasaray Lisesine bağlı olarak kuruldu, günümüzde ise Galatasaray SK'nın bünyesindedir. Puanlı İstanbul Şampiyonalarında 16, Kulüplerarası Türkiye Şampiyonalarında 14 ve Türkiye Atletizm Ligi'nde 2 şampiyonluğu bulunan Galatasaray Atletizm Takımı; Türkiye Şampiyonası'ndaki 1966-1983 yılları arasında 18 yılda 12 şampiyonluk alarak büyük bir üstünlük kurmuştur. Şube günümüzde sadece erkek takımı ile faaliyet göstermektedir. === Satranç === Galatasaray Satranç Şubesi, Galatasaray Spor Kulübü'nün 2013 yılında kurduğu şubesidir. Kulüp doğrudan süper ligde yer almaktansa alt yapıdan başlayarak bir temel oluşturma çalışmalarını tamamlamış ve bu doğrultu da misyonunu sürdürerek satranç branşında da ileriki yıllardaki hedefini büyütmeyi planlamıştır. === Tenis === Galatasaray Tenis Şubesi, Galatasaray Spor Kulübü'nün 2016 yılında kurduğu şubesidir. Kulüp sahibi olduğu TAÇ Spor Tesisleri'nde geleceğin tenisçilerini yetiştirmeyi hedefleyerek şubeyi kurmuştur. Kulüp, 29.10.2016 tarihinde ise Marsel İlhan ile sözleşme imzalayarak oyuncuyu takım bünyesine katmıştır. === Veteran === Galatasaray'ın basketbol ve voleybol branşlarında, veteran liglerinde temsil ettiği şubesidir. Galatasaray Spor Kulübü bünyesindeki basketbol ve voleybol branşlarında geçmişte oynayan oyuncuların belirli bir yaşa gelmesinden ötürü salonlara veda etmesinden sonra sporun içinde kalmaları ve mücadele etmeleri için kurulan belli bir yaş kriteri olan ve yerel lig federasyonları bazında organizasyonları olmadığı için her yaz ülke dışında katıldığı lig ve organizasyonlar da mücadele eden takımlar erkek-kadın basketbol ve erkek-kadın voleybol takımları olarak Galatasaray Spor Kulübü'nü Avrupa’da bu iki branş dört takımla temsil etmektedirler. === Motor Sporları === Galatasaray, Superleague Formula'da temsil edilmektedir. Milano merkezli Scuderia Playteam AC Milan ve Galatasaray SK yarış takımlarına destek vermektedir. Yarışlar Ağustos ayında, İngiltere’deki Donnington Pisti’nde başlamıştır. Galatasaray yarış takımının pilotu Alessandro Pier Guidi' dir. Pier Guidi de Scuderia ise Playteam’in Maserati MC-12 ile FIA GT şampiyonasına katılmıştır. Superleague Formula yarış otomobilleri 750 beygir gücünde V12 motorludur. Galatasaray 2008 şampiyonasını 18 takım arasında 277 puanla 8. olarak bitirmiştir. Galatasaray 2009 şampiyonasında Scuderia' yı bırakmış ve Durango ile anlaşmıştır. Kulübün Formula 1 takımı 2012'den beri faaliyet göstermemektedir. == Galatasaray Spor Akademisi == === Futbol akademisi === sağ|küçükresim|80px Galatasaray Futbol Altyapısı’nın Hedefi gelecek yıllarda Galatasaray (futbol takımı)nın formasını giyecek sporcuların yetiştirilmesinin yanı sıra Galatasaray örf ve adetlerine bağlı; rakibe, hakeme, seyirciye saygılı; fair-play ilkelerine bağlı sporcular yetiştirmek; bu sporcuları ülke ve dünya futboluna kazandırırken buna paralel olarak kulübümüze ekonomik yönden güç kazandırmaktır. İstanbul'da Florya, Bağcılar, Fatih, Avcılar, Çobançeşme, Merter, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Başakşehir, Bayrampaşa, Beykoz, Beylikdüzü, Etiler, Bahçeşehir, Maltepe, Beylerbeyi, Ümraniye, şubelerinin yanında Anadoluda ise Ankara (2), Kocaeli, G.Antep, Malatya, Zonguldak, K.Maraş, Sakarya, Konya, Antalya, Kuşadası, Nusaybin, Bandırma, Çorlu, Bursa, Mersin, Hatay, Kayseri Galatasaray Futbol okullarının bulunduğu diğer kentlerdir. Ayrcıa yurtdışında Hollanda'da da bulunan futbol akademisi, Erol Erdal Alkan başta olmak üzere birçok gurbetçi oyuncuyu futbola kazandırdı. === Basketbol okulu === Galatasaray Spor Kulübü, Basketbol Spor Okulu’na katılan öğrencilere sporu ve özellikle basketbolu sevdirmek ve öğrencilere basketboldaki temel hareketleri öğreterek, branşa yönelik fiziksel gelişmelerini ortaya çıkartmak hedefinde hareket etmektedir. === Voleybol okulu === Galatasaray Spor Kulübü, Voleybol Spor Okulu’na katılan öğrencilere sporu ve özellikle voleybolu sevdirmek ve öğrencilere voleyboldaki temel hareketleri öğreterek, branşa yönelik fiziksel gelişmelerini ortaya çıkartmak hedefinde hareket etmektedir. === Yüzme okulu === sağ|küçükresim|80px Galatasaray Spor Kulübü Yüzme Okulunda yüzme eğitiminin yanı sıra çocuğunuzun fiziksel ve ruhsal gelişimine destek olacak birçok program planlanmıştır. === Yelken okulu === Mazisi 1910’lara dayanan Galatarasay Yelken Şubesi, Galatasaray Spor Kulübü’nün altında amatör şubeler kapsamında çalışmalarını sürdürmektedir. Şube Türkiye’nin en yoğun yaşayan şehirlerinden İstanbul’da ve bu şehrin en merkezi yerlerinden biri olan ama bir o kadar şehirden uzak hissi veren Kalamış Koyu’ndaki Galatasaray Kalamış Tesisleri'nde yer almaktadır. Rüzgâr sörfü kursları ile birlikte yelken sporunun çeşitli branşları ve yaz okulları burada bulunmaktadır. === Judo okulu === Burhan Felek Spor Kompleksi içinde bulunan kapalı spor salonu ve Galatasaray Ergun Gürsoy Olimpik Yüzme Havuzu'nun bulunduğu alanda eğitimleri verilmektedir. === Binicilik okulu === Galatasaray Nevzat Özgörkey Binicilik Tesisleri'nde küçükler için Pony gibi çeşitli eğitimler verilmektedir. == Tesisler == === Nef Stadyumu === 180px|küçükresim|sol|Türk Telekom Arena (15 Ocak 2011) Ana madde: Nef Stadyumu, Ayrıca bakınız: Ali Sami Yen Stadyumu Nef Stadyumu , Türk Telekom Arena'nın açılış maçı 2010-2011 sezonu içerisinde oynandı. Ali Sami Yen Spor Kompleksi 'nde bulunan Galatasaray Spor Kulübü'nün içerisinde 55.147 seyirci kapasiteli Süper Lig ve UEFA standartlarına uygun, kapalı spor salonu ve alışveriş merkezleri (sinema, hipermarket, cafe, bar) ile beraber yer alan olan stadyumudur. Türkiye'nin en lüks ve en modern stadyumu olmuştur. Stadyumu 3D internetten görmek mümkündür. === Florya Metin Oktay Tesisleri === 180px|küçükresim|sağ|Florya Metin Oktay Tesisleri Florya Metin Oktay Tesisleri Galatasaray'ın ve Türk millî takımının antrenman yaptığı tesislerdir. Galatasaray'ın efsane oyuncusu Metin Oktay'ın 1991 yılındaki kazada hayatını kaybetmesi sonucu tesislere ismi verilmiştir. 80 hektarlık bir alana kurulmuştur. Metin Oktay Tesisleri; Merkez Yönetim Binası, kamp binası, dört adet tam boy futbol sahası, genç takım tesisleri, kapalı spor salonu, Galatasaray Futbol Akademisi, Galatasaray Hastanesi, restoranlar, eğlence alanlarının yanı sıra Galatasaray Basketbol ve Voleybol takımları için yapılmış olan eğitim tesislerinden oluşmaktadır. Galatasaray Spor Kulübü, Florya Metin Oktay Tesisleri' nin arazisini lüks otel, villa, AVM olarak değerlendirip, antrenman tesislerini Büyükçekmece'de ki kulübe ait 400,000 metrekare alana taşımak istemektedir. === Galatasaray Beyoğlu Hasnun Galip Kulüp Merkezi === 180px|küçükresim|Galatasaray Beyoğlu Hasnun Galip Kulüp Merkezi Kulüp merkezi, Beyoğlu, Hasnun Galip Sokak'ta bulunmaktadır. 2004 yılına kadar kulüp merkezi olarak işlev gören ve "Hasnun Galip Binası" olarak anılan bina, bugün kulübün Stadyum'dan sorumlu bölümlerine ve Sicil Kurulu'na hizmet vermektedir. === Galatasaray Kalamış Tesisleri === 180px|küçükresim|sol|Galatasaray Kalamış Tesisleri Anadolu yakasında bulunan Kalamış Tesisleri, Galatasaray'ın yelken şubesine ev sahipliği yapmaktadır. İstanbul'un en gözde sahillerinden birinde bulunan Kalamış Tesisleri ayrıca, Galatasaray camiasına şık restoranı ve temizliği sürekli denetlenen denizi ve sahili ile de hizmet vermektedir. 2007 yılında tamamen yenilenen Kalamış Tesisleri, Kadıköy bölgesinin en güzel sahil mekânlarından biri haline gelmiştir. Bu tesise bir kapalı salon ilave edilecektir. === Galatasaray Ergun Gürsoy Olimpik Yüzme Havuzu === 180px|küçükresim|Galatasaray Ergun Gürsoy Olimpik Yüzme Havuzu Üsküdar Burhan Felek Spor Kompleksi içinde yer alan Galatasaray Ergun Gürsoy Olimpik Yüzme Havuzu, 16 Eylül 2006'da hizmete açıldı. Daha önce üstü açık olan havuz, Galatasaray'ın yaptığı tadilat ile kapalı ve tam olimpik hale getirildi. Havuzda çatı kolonları, tribünlerin önünden geçmediği için seyircilerin müsabakaları tam olarak izleyebilmesi mümkün oluyor. 543 kişilik tribün kapasitesine sahip havuz ayrıca, sutopu, su balesi ve sualtı rugby gibi branşlara da hizmet verebiliyor. Dünya ve Olimpiyat Şampiyonaları'nda da kullanılabilecek tesisten günde 600 ile 800 kişi yararlanabiliyor. === Galatasaray Adası === 180px|küçükresim|sol|Galatasaray Adası İstanbul'un ve İstanbul Boğazı'nın üzerindeki Kız Kulesi ile birlikte tek kara parçası olan ve bu benzersiz konumundan ötürü şimdiden vazgeçilmez ve paha biçilemez bir mekân olan Galatasaray Adası bütünüyle yeniden inşa edilerek, Temmuz 2007 tarihinde Galatasaray camiası ve İstanbul'lulara eğlence ve dinlence merkezi olarak hizmet vermeye başladı. === Galatasaray Nevzat Özgörkey Binicilik Tesisleri === küçükresim|Nevzat Özgörkey Binicilik ve Sosyal Tesisleri - dışarıdan bir görünüş Galatasaray Binicilik Şubesi'nin Maslak Atlı Spor Tesisleri içindeki yenilenen tesis binası, 15 Aralık 2008 tarihinde yenilenerek tekrar tüm sporseverlerin hizmetine açılmıştır. Yeni tesise Yönetim Kurulu kararıyla Nevzat Özgörkey Binicilik Tesisi adı verilmiştir. 10 yıl aradan sonra yeniden faaliyete geçen binicilik şubesi tesislerinde, ilk etapta inşası tamamlanan kulüp binasının ardından ikinci aşamada 100 at kapasiteli, betonarme bir ahır inşa edilecektir. 40,000 metrekaredir. Nevzat Özgörkey Tesislerinde Galatasaray Store Plus açılmış olup diğer tesislerde de açılması düşünülmektedir. === Galatasaray Küçükçekmece Kürek Tesisleri === Küçükçekmece'de 1999 yılının mayıs ayında açılan, teknolojinin son gelişmeleriyle donatılmış kürek tesisi, 200 kürekçiye ev sahipliği yapmaktadır. Küçükçekmece Kanarya Mevkii'nde bulunan 41.000 m² sahalı göl üzerindeki dolgu alan, kulübe 29 yıllık irtifak hakkı yapılmak üzere 1997'de ön izinle tahsis edilmiştir. === Galatasaray Taç Spor Tesisleri === Ataşehir'de 2014 yılında Taç Spor Kulübü Derneği'nden 7 milyon dolara alınan tesis yaklaşık 40 dönümlük arazi üzerine kurulmuş olup tesis bünyesinde; 2000 seyirci kapasiteli uluslararası final müsabakalarında uygun dizayn edilmiş merkez kortun yanı sıra 7’si kapalı, 6’sı açık olmak üzere 13 adet aydınlatmalı ve ısıtmalı tenis kortu, yarı olimpik açık ve kapalı yüzme havuzları, fitness merkezi, 1.200 seyirci kapasiteli kapalı spor salonu (Taç Spor Salonu), halı saha, sauna, grup egzersizlerinin yapıldığı stüdyolar, Türk Hamamı, buhar-maske ve terapi odaları yer almaktadır. Ayrıca sportif aktivitelerin gerçekleştirilebileceği bu alanlar dışında kulüpte açık - kapalı restaurant - bar, çocuk kulübü, otopark gibi bölümler de yer almaktadır. == Şirketler, Basın-Yayın ve GS Ürünleri == === Galatasaray Sportif A.Ş. === Galatasaray'ın sahibi olan Galatasaray Futbol A.Ş.'nin %62,95 ve %37,05'lik halka açık ortaklıktan oluşan şirkettir. Tam adı Galatasaray Sportif Sınai ve Ticari Yatırımlar A.Ş.'dir. Futbol A.Ş. ve Sportif A.Ş. Galatsaray SK'ya aittir. Medya yayın haklarını Süper Lig naklen yayınları, Şampiyonlar Ligi “Market Pool”, UEFA Kupası, dostluk maçları ve diğer (sinema, VCD ve DVD) yayınlar oluşturmaktadır. Forbes dergisinin 2007 yılında yaptığı 10 piyasadaki en itibarlı markalar araştırmasında Türkiye'den Galatasaray markası ilk sırada yer almıştır. Galatasaray markası ile ilgili tüm lisans verme ve isim hakkı gelirlerinin tek sahibi Galatasaray Sportif A.Ş.'dir. Şirket, Kulüp'ün adı, görsel malzemeleri, amblemi ve logosunu taşıyan broşür, poster, kitap, oyuncak, oyun, bilgisayar oyunu, top, kaset ve CD, mefruşat, giysi, yiyecek- içecek ve benzeri emtialar için üretim ve satış hakkı vererek gelir sağlamaktadır. Buna göre, çeşitli kuruluşlara söz konusu eşyaları üretme ve satma hakkına ilişkin lisans vermekte ve bu kullanım hakları karşılığında ödenecek isim hakları için de bir minimum garanti talep etmektedir. === Galatasaray Store ve Galatasaray Store Plus === Galatasaray lisanslı ürünlerini satan taraftar mağazalarıdır. Ürünler internetten, çeşitli yerlerde bulunan mağazalardan veya gezici mağazalardan satın alınabilmektedir. Ayrıca amatör şubelerin ürünlerini satan Galatasaray Store Plus'lar Nevzat Özgörkey Binicilik Tesislerinin hizmete açılması ile faaliyete başlamıştır. === Galatasaray TV === Galatasaray TV, Galatasaray Spor Kulübü'nün televizyon kanalıdır. 15 Ocak 2007 tarihinden itibaren test yayınlarına başlamıştır. 22 Ocak 2007 tarihinden itibaren normal yayına geçmiştir. Kanalda takım ile ilgili haberler yapılmakla beraber Galatasaray Radyo ile ortak yayınlarda yapılmaktadır. === Galatasaray Radyo === Galatasaray Radyo, Galatasaray Spor Kulübü'nün internet ortamında yayın yapan radyo kanalıdır. 04 Mayıs 2015 tarihinde açılmış olan radyo, Galatasaray TV ile ortak yayınlar yapmakla beraber, yerli-yabancı şarkılar ve kulüp ile ilgili yayınlar yapmaktadır. === Galatasaray Dergisi === Galatasaray taraftarlarına hitap eden aylık spor dergisidir. Ocak 2022 tarihinden itibaren dijital yayına geçmiştir. Türkiye'de en çok aboneye sahip olan spor kulübü dergisidir. === Galatasaray Mobile === Avea ile yapılan anlaşma neticesinde, sanal mobil telefon operatörü olarak hizmet veren Galatasaray Mobile'ın 10 Nisan 2009'da faaaliyetine başlamıştır. === Galatasaray Bonus === Garanti Bankası ve Denizbank tarafından sunulan Galatasaray taraftarlarına özel ayrıcalıkları olan kredi kartıdır. === Sponsorlar === ;Ana Sponsor *Nef ;Resmi Sponsorlar *Türk Telekom *Nike *Ülker *Avea *Nikon *Medical Park *Hedef Filo Hizmetleri *Yandex *Daikin *Champion *Diversey *MNG Kargo *HDI *Turkish Airlines *Bilyoner.com *GNC *Opel *General Motors *Garenta *Coca Cola == Taçspor == Taç Spor Kulübü, 1947 yılında kurulmuş olup 1996 yılında ise Ataşehir'e taşınmıştır. 2014 yılında Galatasaray SK tarafından Taç Spor Tesisleri ile birlikte satın alınan kulüp, başta tenis olmaz üzere futbol, voleybol, yüzme, karate ve jimnastik branşlarında faaliyet göstermektedir. Kulübün erkek futbol takımı, 2021-2022 sezonunda İstanbul 1. Amatör Ligi'ni namağlup bitirerek şampiyon olmuş ve İstanbul Süper Amatör Ligi'ne yükselmiştir. 2022-2023 sezonunda İstanbul Süper Amatör Ligi'nde mücadele edecek kulübün erkek futbol takımının yegane amacı Galatasaray (futbol takımı)'na oyuncu yetiştirmek ve pilot takımlık görevi görmektedir. == Taraftar == UltrAslan, Galatasaray taraftarlarından oluşan gruptur. İsmi Avrupa'da birçok takımın tribünlerine konuşlanmış Ultras ve Galatasaray'ın sembolü aslan kelimelerinin birleşmesinden gelmektedir. 2001'de kurulmuştur. Kısa sürede büyümüştür. Tüm taraftar grupları gibi zaman zaman yaptıkları gösterilerle gündeme gelirler. Koreografi alanında ses getiren görsel şovlar hazırlamışlardır. == Kaynakça == === Genel === ;Kitap * Tuncay, Bülent. Galatasaray Tarihi: Avrupa zaferleriyle, unutulmaz yıldızlarıyla. Yapı Kredi Yayınları, 1696. İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 2003. ISBN 978-975-08-0427-4 * Yamak, Oygur. Galatasaray: Futbolda Dünya Markası : Doksan beş yıllık öykü. Sinerji, 2001. * Hasol, Doğan. Galatasaray'da düşler/gerçekler. İstanbul: Yapı Yayın, 2004. ISBN 975-8599-44-5 * Çakır, Ahmet. 90 soruda Galatasaray Spor Kulübü tarihi. Cağaloğlu, İstanbul: Demir Ajans Yayınları, 1995. * Tekil, Süleyman. Galatasaray Tarihi, 1905-1985. İstanbul: Galatasaray Spor Kulübü, 1986. * Tekil, Süleyman. Galatasaray dünden/bugüne, 1905-1982: tarihi, olaylar, anılar. İstanbul: Arset Matbaacılık Koll. Şti, 1983. * İsfendiyar, Fethi. Galatasaray Tarihi. İstanbul: Doğan Kardeş Yayınları, 1952. ;Görsel Medya * Millenium Mucizesi Galatasaray (2002) * Eski Açık Sarı Desene (2003) * Unutulmaz Maçlar (2005) * 17 Mayıs (film, 2005) (2006) * 100 Yıllık Sevda (2006) === Özel === == Dış bağlantılar == ;Kulüp * Galatasaray Spor Kulübü Resmi İnternet Sitesi * Galatasaray Store - Galatasaray SK Resmi Alışveriş Sitesi * Galatasaray Europa GmbH Resmi İnternet Sitesi * Galatasaray Yüzme Şubesi * Galatasaray Mobile Web Sitesi ;Eğitim- Kültür * Galatasaray İlköğretim Okulu * Galatasaray Lisesi * Galatasaray Üniversitesi * Galatasaray Eğitim Vakfı ;Diğer Kurumlar * Galatasaray Topluluğu * 1905 Galatasaraylı Yönetici ve İşadamları Derneği * Galatasaraylılar Derneği * Galatasaraylılar Birliği * Galatasaray Üniversitesi Mezunlar Derneği * Galatasaray Yardımlaşma Vakfı ;Taraftar * forzAslan Galatasaray Taraftar Sitesi * ultrAslan | Bağımsız Taraftar Oluşumu * ultrAslan | uğrunA * ultrAslan | Üni * ultrAslan | Boys Of Hell * ultrAslan | Hell * Galatasaray Taraftar ve Haber Sitesi * Galatasaray Taraftar Sitesi * Galatasaray Voleybol Taraftar Sitesi Kategori:İstanbul'daki spor kulüpleri Kategori:Çok takımlı spor kulüpleri Kategori:Beyoğlu'nda spor SK Kategori:1905'te Osmanlı İmparatorluğu'nda kurulan oluşumlar Kategori:1905'te kurulan spor kulüpleri Kategori:1905'te kurulan oluşumlar Kategori:Türkiye'deki spor kulüpleri
639
küçükresim| Biyoloji yaşam bilimidir. Biyomoleküller ve hücrelerden organizmalara ve popülasyonlara kadar birçok seviyeyi kapsar. Biyoloji veya dirim bilimi, yaşamın bilimsel olarak incelenmesidir. Geniş bir kapsama sahip bir doğa bilimidir ancak onu tek ve tutarlı bir alan olarak birbirine bağlayan birkaç birleştirici teması vardır. Örneğin, tüm organizmalar, gelecek nesillere aktarılabilen genlerde kodlanmış kalıtsal bilgileri işleyen hücrelerden oluşur. Bir diğer ana tema ise yaşamın birliğini ve çeşitliliğini açıklayan evrimdir. Enerji işleme, organizmaların hareket etmesine, büyümesine ve çoğalmasına izin verdiği için yaşam için de önemlidir. Son olarak, tüm organizmalar kendi iç ortamlarını düzenleyebilmektedir. Biyologlar, bir hücrenin moleküler biyolojisinden bitki ve hayvanların anatomi ve fizyolojisine ve popülasyonların evrimine kadar yaşamı çoklu organizasyon seviyelerinde inceleyebilirler.Based on definition from: Bu nedenle, biyoloji içinde her biri araştırma sorularının doğası ve kullandıkları araçlarla tanımlanan çok sayıda alt disiplin vardır. Diğer bilim insanları gibi biyologlar da gözlem yapmak, sorular sormak, hipotezler üretmek, deneyler yapmak ve çevrelerindeki dünya hakkında sonuçlar çıkarmak için bilimsel yöntemi kullanırlar. Dünya üzerinde 3,7 milyar yıldan daha uzun bir süre önce ortaya çıkan yaşam son derece çeşitlidir. Biyologlar, arkea ve bakteriler gibi prokaryotik organizmalardan protistler, mantarlar, bitkiler ve hayvanlar gibi ökaryotik organizmalara kadar çeşitli yaşam biçimlerini incelemeye ve sınıflandırmaya çalışmışlardır. Bu çeşitli organizmalar, biyofiziksel çevreleri aracılığıyla besin ve enerji döngüsünde özel roller oynadıkları bir ekosistemin biyolojik çeşitliliğine katkıda bulunurlar. == Tarih == Tıbbı da içeren bilimin en eski kökleri MÖ 3000 ila 1200 yıllarında Antik Mısır ve Mezopotamya'ya kadar uzanmaktadır. Onların katkıları antik Yunan doğa felsefesini şekillendirmiştir. Aristoteles (MÖ 384-322) gibi Antik Yunan filozofları biyolojik bilginin gelişimine büyük katkıda bulunmuşlardır. Biyolojik nedenselliği ve yaşamın çeşitliliğini araştırmıştır. Halefi Theophrastus, bitkilerin bilimsel olarak incelenmesine başlamıştır. Orta Çağ İslam dünyasında biyoloji üzerine yazan âlimler arasında Cahiz (781-869), botanik üzerine yazan Dîneverî (828-896) ve anatomi ve fizyoloji üzerine yazan Razi (865-925) yer alır. Tıp özellikle Yunan filozof geleneğinde çalışan İslam âlimleri tarafından iyi çalışılmış, doğa tarihi ise büyük ölçüde Aristotelesçi düşünceye dayanmıştır. Anton van Leeuwenhoek'un mikroskobu dramatik bir şekilde geliştirmesiyle biyoloji hızla gelişmeye başladı. O zaman bilim adamları spermatozoa, bakteri, infusoria ve mikroskobik yaşamın çeşitliliğini keşfettiler. Jan Swammerdam'ın araştırmaları entomolojiye yeni bir ilgi duyulmasına yol açtı ve mikroskobik diseksiyon ve boyama tekniklerinin geliştirilmesine yardımcı oldu. Mikroskopideki gelişmelerin biyolojik düşünce üzerinde derin bir etkisi olmuştur. 19. yüzyılın başlarında biyologlar hücrenin merkezi önemine işaret ettiler. 1838'de Schleiden ve Schwann, (1) organizmaların temel biriminin hücre olduğu ve (2) tek tek hücrelerin yaşamın tüm özelliklerine sahip olduğu yönündeki evrensel fikirleri desteklemeye başladılar, ancak (3) tüm hücrelerin diğer hücrelerin bölünmesinden meydana geldiği fikrine karşı çıkarak kendiliğinden oluşumu desteklemeye devam ettiler. Ancak Robert Remak ve Rudolf Virchow üçüncü ilkeyi somutlaştırmayı başardılar ve 1860'lara gelindiğinde biyologların çoğu hücre teorisinde birleşen üç ilkeyi de kabul etti. Bu arada, taksonomi ve sınıflandırma doğa tarihçilerinin odak noktası haline geldi. Carl Linnaeus 1735 yılında doğal dünya için temel bir taksonomi yayınladı ve 1750'lerde tüm türler için bilimsel isimler ortaya koydu.Mayr, Ernst. The Growth of Biological Thought, chapter 4 Georges-Louis Leclerc, türleri yapay kategoriler, canlı formları ise şekillendirilebilir olarak ele aldı, hatta ortak soy olasılığını öne sürdü.Mayr, Ernst. The Growth of Biological Thought, chapter 7 Ciddi evrimsel düşünce, tutarlı bir evrim teorisi sunan Jean-Baptiste Lamarck'ın çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır.Gould, Stephen Jay. The Structure of Evolutionary Theory. The Belknap Press of Harvard University Press: Cambridge, 2002. . p. 187. İngiliz doğa bilimci Charles Darwin, Humboldt'un biyocoğrafi yaklaşımını, Lyell'in tekdüze jeolojisini, Malthus'un nüfus artışı üzerine yazılarını ve kendi morfolojik uzmanlığı ile kapsamlı doğa gözlemlerini birleştirerek doğal seçilime dayalı daha başarılı bir evrim teorisi oluşturdu; benzer akıl yürütme ve kanıtlar Alfred Russel Wallace'ın bağımsız olarak aynı sonuçlara ulaşmasını sağladı.Mayr, Ernst. The Growth of Biological Thought, chapter 10: "Darwin's evidence for evolution and common descent"; and chapter 11: "The causation of evolution: natural selection" Modern genetiğin temeli 1865 yılında Gregor Mendel'in çalışmalarıyla başlamıştır. Bu çalışma biyolojik kalıtımın ilkelerini ana hatlarıyla ortaya koymuştur. Ancak Mendel'in çalışmalarının önemi, modern sentezin, Darwinci evrim ile klasik genetiği uzlaştırmasıyla evrimin birleşik bir teori haline geldiği 20. yüzyılın başlarına kadar anlaşılamamıştır. 1940'larda ve 1950'lerin başında Alfred Hershey ve Martha Chase tarafından yapılan bir dizi deney, genler olarak bilinen özellik taşıyıcı birimleri barındıran kromozomların bileşeni olarak DNA'ya işaret etti. James Watson ve Francis Crick'in 1953'te DNA'nın çift sarmal yapısını keşfetmesiyle birlikte virüsler ve bakteriler gibi yeni model organizma türlerine odaklanılması, moleküler genetik çağına geçişi işaret etmiştir. 1950'lerden itibaren biyoloji, moleküler alanda büyük ölçüde genişlemiştir. DNA'nın kodonlar içerdiği anlaşıldıktan sonra genetik kod Har Gobind Khorana, Robert W. Holley ve Marshall Warren Nirenberg tarafından kırılmıştır. İnsan Genom Projesi 1990 yılında insan genomunun haritasını çıkarmak için başlatıldı. == Kimyasal temel == === Atomlar ve moleküller === Tüm organizmalar kimyasal elementlerden oluşur; oksijen, karbon, hidrojen ve azot tüm organizmaların kütlesinin çoğunu (%96), kalsiyum, fosfor, kükürt, sodyum, klor ve magnezyum ise geri kalanının tamamını oluşturur. Farklı elementler birleşerek yaşam için temel olan su gibi bileşikler oluşturabilir. Biyokimya, canlı organizmalar içindeki ve bunlarla ilgili kimyasal süreçlerin incelenmesidir. Moleküler biyoloji, moleküler sentez, modifikasyon, mekanizmalar ve etkileşimler dahil olmak üzere hücreler içindeki ve arasındaki biyolojik aktivitenin moleküler temelini anlamaya çalışan biyoloji dalıdır. === Su === Yaşam, yaklaşık 3,8 milyar yıl önce oluşan Dünya'nın ilk okyanusundan ortaya çıktı. O zamandan beri su, her organizmada en çok bulunan molekül olmaya devam etmektedir. Su, sulu bir çözelti oluşturmak için sodyum ve klorür iyonları veya diğer küçük moleküller gibi çözünen maddeleri çözebilen etkili bir çözücü olduğu için yaşam için önemlidir. Suda çözündükten sonra, bu çözünen maddelerin birbirleriyle temas etme olasılığı daha yüksektir ve bu nedenle yaşamı sürdüren kimyasal reaksiyonlarda yer alırlar. Moleküler yapısı bakımından su, iki hidrojen (H) atomunun bir oksijen (O) atomuna (H2O) polar kovalent bağlarla bağlanmasıyla oluşan bükülmüş bir şekle sahip küçük bir polar moleküldür. O-H bağları polar olduğundan, oksijen atomu hafif bir negatif yüke ve iki hidrojen atomu hafif bir pozitif yüke sahiptir. Suyun bu polar özelliği, hidrojen bağları yoluyla diğer su moleküllerini çekmesini sağlar ve bu da suyu kohezyon hale getirir. Yüzey gerilimi, sıvı yüzeyindeki moleküller arasındaki çekimden kaynaklanan kohezif kuvvetten kaynaklanır. Su aynı zamanda polar veya yüklü su dışı moleküllerin yüzeyine yapışabildiği için adeziftir. Su, sıvı olarak katı (veya buz) olduğundan daha yoğundur. Suyun bu benzersiz özelliği, buzun göletler, göller ve okyanuslar gibi sıvı suyun üzerinde yüzmesine ve böylece aşağıdaki sıvıyı yukarıdaki soğuk havadan yalıtmasına olanak tanır. Su, etanol gibi diğer çözücülerden daha yüksek bir özgül ısı kapasitesi sağlayarak enerjiyi emme kapasitesine sahiptir. Bu nedenle sıvı suyu, su buharına dönüştürmek üzere su molekülleri arasındaki hidrojen bağlarını kırmak için büyük miktarda enerjiye ihtiyaç vardır. Bir molekül olarak su tamamen kararlı değildir, çünkü her bir su molekülü tekrar bir su molekülüne dönüşmeden önce sürekli olarak hidrojen ve hidroksil iyonlarına ayrışır. Saf suda, hidrojen iyonlarının sayısı hidroksil iyonlarının sayısını dengeler (veya eşitler), bu da pH'ın nötr olmasıyla sonuçlanır. === Organik bileşikler === Organik bileşikler, hidrojen gibi başka bir elemente bağlı karbon içeren moleküllerdir. Su haricinde, her organizmayı oluşturan neredeyse bütün moleküller karbon içerir. Karbon, diğer dört atomla kovalent bağlar oluşturabilir ve bu da çeşitli, büyük ve karmaşık moleküller oluşturmasını sağlar. Örneğin, tek bir karbon atomu metanda olduğu gibi dört tek kovalent bağ, karbondioksitte (CO2) olduğu gibi iki adet ikili kovalent bağ veya karbonmonoksitte (CO) olduğu gibi üçlü kovalent bağ oluşturabilir. Ayrıca karbon, oktan gibi birbirine bağlı karbon-karbon bağlarından oluşan çok uzun zincirler veya glukoz gibi halka benzeri yapılar oluşturabilir. Organik bir molekülün en basit şekli, bir karbon atomu zincirine bağlanmış hidrojen atomlarından oluşan geniş bir organik bileşik ailesi olan hidrokarbondur. Bir hidrokarbon omurgası, oksijen (O), hidrojen (H), fosfor (P) ve kükürt (S) gibi diğer elementlerle ikame edilebilir ve bu da o bileşiğin kimyasal davranışını değiştirebilir. Bu elementleri (O-, H-, P- ve S-) içeren ve merkezi bir karbon atomuna veya iskeletine bağlanmış atom gruplarına fonksiyonel gruplar denir. Organizmalarda bulunabilen altı önemli fonksiyonel grup vardır: amino grubu, karboksil grubu, karbonil grubu, hidroksil grubu, fosfat grubu ve sülfhidril grubu. 1953 yılında Miller-Urey deneyi, organik bileşiklerin Dünya'nın erken dönemlerindeki koşulları taklit eden kapalı bir sistem içinde abiyotik olarak sentezlenebileceğini göstermiş, böylece karmaşık organik moleküllerin Dünya'nın erken dönemlerinde kendiliğinden ortaya çıkmış olabileceğini öne sürmüştür (bkz. abiyogenez). === Makromoleküller === Makromoleküller, daha küçük alt birimlerden veya monomerlerden oluşan büyük moleküllerdir. Monomerler; şekerler, amino asitler ve nükleotitleri içerir. Karbonhidratlar, şekerlerin monomerlerini ve polimerlerini içerir. Lipitler, polimerlerden oluşmayan tek makromolekül sınıfıdır. Büyük ölçüde polar olmayan ve hidrofobik (su itici) maddeler olan steroidleri, fosfolipitleri ve yağları içerir. Proteinler makromoleküllerin en çeşitlisidir. Enzimleri, taşıma proteinlerini, büyük sinyal moleküllerini, antikorları ve yapısal proteinleri içerirler. Bir proteinin temel birimi (veya monomeri) bir amino asittir. Proteinlerde yirmi amino asit kullanılır. Nükleik asitler, nükleotit polimerleridir. İşlevleri kalıtsal bilgiyi depolamak, iletmek ve ifade etmektir. == Hücreler == Hücre teorisi, hücrelerin yaşamın temel birimleri olduğunu, tüm canlıların bir veya daha fazla hücreden oluştuğunu ve tüm hücrelerin hücre bölünmesi yoluyla önceden var olan hücrelerden meydana geldiğini belirtir. Çoğu hücre çok küçüktür, çapları 1 ile 100 mikrometre arasında değişir ve bu nedenle yalnızca ışık veya elektron mikroskobu altında görülebilir. Genel olarak iki tür hücre vardır: çekirdek içeren ökaryotik hücreler ve çekirdek içermeyen prokaryotik hücreler. Prokaryotlar bakteri gibi tek hücreli organizmalardır, ökaryotlar ise tek hücreli veya çok hücreli olabilir. Çok hücreli organizmalarda, organizmanın vücudundaki her hücre nihayetinde döllenmiş bir yumurtadaki tek bir hücreden türemiştir. === Hücre yapısı === bağlantı=https://en.wikipedia.org/wiki/File:Biological_cell.svg|sağ|küçükresim|Çeşitli organelleri gösteren bir hayvan hücresinin yapısı Her hücre, sitoplazmasını hücre dışı boşluktan ayıran bir hücre zarı içinde yer alır. Bir hücre zarı, çeşitli sıcaklıklarda akışkanlıklarını korumak için fosfolipitler arasında yer alan kolesteroller de dahil olmak üzere çift katlı lipit katmanından oluşur. Hücre zarları yarı geçirgendir; oksijen, karbondioksit ve su gibi küçük moleküllerin geçmesine izin verirken daha büyük moleküllerin ve iyonlar gibi yüklü parçacıkların hareketini kısıtlar. Hücre zarları ayrıca, zar taşıyıcıları olarak hizmet eden zar boyunca giden integral zar proteinleri ve hücre zarının dış tarafına gevşek bir şekilde bağlanan ve hücreyi şekillendiren enzimler olarak hareket eden periferik proteinler de dahil olmak üzere zar proteinleri içerir. Hücre zarları hücre adezyonu, elektrik enerjisinin depolanması ve hücre sinyalizasyonu gibi çeşitli hücresel süreçlerde yer alır ve hücre duvarı, glikokaliks ve hücre iskeleti gibi çeşitli hücre dışı ve içi yapılar için bağlantı yüzeyi görevi görür. bağlantı=https://en.wikipedia.org/wiki/File:Plant_cell_structure- en.svg|sol|küçükresim|Bir bitki hücresinin yapısı Bir hücrenin sitoplazması içinde proteinler ve nükleik asitler gibi birçok biyomolekül bulunur. Biyomoleküllere ek olarak, ökaryotik hücreler, kendi lipit çift tabakalarına sahip olan veya uzamsal olarak birimler olan organel adı verilen özel yapılara sahiptir. Bu organeller, hücrenin DNA'sının çoğunu içeren hücre çekirdeğini veya hücresel süreçlere güç sağlamak için adenozin trifosfat (ATP) üreten mitokondriyi içerir. Endoplazmik retikulum ve Golgi aygıtı gibi diğer organeller sırasıyla proteinlerin sentezinde ve paketlenmesinde rol oynar. Proteinler gibi biyomoleküller, bir başka özelleşmiş organel olan lizozomlar tarafından yutulabilir. Bitki hücreleri, bitki hücresine destek sağlayan bir hücre duvarı, şeker üretmek için güneş ışığı enerjisini toplayan kloroplastlar ve bitki tohumlarının çoğaltılması ve parçalanmasında yer almanın yanı sıra depolama ve yapısal destek sağlayan kofullar gibi onları hayvan hücrelerinden ayıran ek organellere sahiptir. Ökaryotik hücreler ayrıca mikrotübüller, ara filamentler ve mikrofilamentlerden oluşan hücre iskeletine sahiptir; bunların tümü hücreye destek sağlar ve hücre ile organellerinin hareketinde rol oynar. Yapısal bileşimleri açısından mikrotübüller tübülinden (örneğin α-tubulin ve β-tubulin) oluşurken ara filamentler fibröz proteinlerden oluşur. Mikrofilamentler, diğer protein iplikleriyle etkileşime giren aktin moleküllerinden oluşur. === Metabolizma === Tüm hücreler, hücresel süreçleri sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyar. Metabolizma, bir organizmadaki kimyasal reaksiyonlar bütünüdür. Metabolizmanın üç ana amacı şunlardır: hücresel süreçleri yürütmek için gıdanın enerjiye dönüştürülmesi; gıda/yakıtın monomer yapı taşlarına dönüştürülmesi; ve metabolik atıkların ortadan kaldırılması. Enzim katalizli bu reaksiyonlar organizmaların büyümesini ve çoğalmasını, yapılarını korumasını ve çevrelerine tepki vermesini sağlar. Metabolik reaksiyonlar katabolik - bileşiklerin parçalanması (örneğin, glikozun hücresel solunumla piruvata parçalanması); veya anabolik - bileşiklerin oluşturulması (sentez) (proteinler, karbonhidratlar, lipitler ve nükleik asitler gibi) olarak kategorize edilebilir. Genellikle katabolizma enerji açığa çıkarır ve anabolizma enerji tüketir. Metabolizmanın kimyasal reaksiyonları, bir kimyasalın bir dizi adımla başka bir kimyasala dönüştürüldüğü ve her adımın belirli bir enzim tarafından kolaylaştırıldığı metabolik yollar halinde düzenlenir. Enzimler metabolizma için çok önemlidir, çünkü organizmaların enerji gerektiren ve kendiliğinden gerçekleşmeyecek reaksiyonları, enerji açığa çıkaran spontane reaksiyonlara bağlayarak yürütmelerini sağlarlar. Enzimler, reaktanları ürünlere dönüştürmek için gereken aktivasyon enerjisi miktarını azaltarak katalizör görevi görürler - bir reaksiyonun daha hızlı ilerlemesini sağlarlar. Enzimler ayrıca, örneğin hücrenin çevresindeki değişikliklere veya diğer hücrelerden gelen sinyallere yanıt olarak bir metabolik reaksiyonun hızının düzenlenmesine de izin verir. === Hücresel solunum === Hücresel solunum, besinlerden gelen kimyasal enerjiyi adenozin trifosfata (ATP) dönüştürmek ve ardından atık ürünleri serbest bırakmak için hücrelerde gerçekleşen bir dizi metabolik reaksiyon ve süreçtir. Solunumda yer alan reaksiyonlar, büyük molekülleri daha küçük moleküllere ayırarak enerji açığa çıkaran katabolik reaksiyonlardır. Solunum, bir hücrenin hücresel aktiviteyi beslemek için kimyasal enerji açığa çıkarmasının temel yollarından biridir. Genel reaksiyon, bazıları redoks reaksiyonları olan bir dizi biyokimyasal adımda gerçekleşir. Hücresel solunum teknik olarak bir yanma reaksiyonu olsa da bir dizi reaksiyondan yavaş ve kontrollü enerji salınımı nedeniyle bir hücrede gerçekleştiğinde açıkça bir yanma reaksiyonuna benzemez. Glukoz formundaki şeker, hayvan ve bitki hücreleri tarafından solunumda kullanılan ana besindir. Oksijen içeren hücresel solunuma aerobik solunum denir ve dört aşaması vardır: glikoliz, sitrik asit döngüsü (veya Krebs döngüsü), elektron taşıma zinciri ve oksidatif fosforilasyon. Glikoliz, glukozun iki pirüvata dönüştürüldüğü ve aynı anda iki net ATP molekülünün üretildiği sitoplazmada meydana gelen metabolik bir süreçtir. Her bir piruvat daha sonra piruvat dehidrojenaz kompleksi tarafından asetil-KoA'ya oksitlenir ve bu da NADH ve karbondioksit üretir. Asetil-KoA, mitokondriyal matriks içinde gerçekleşen sitrik asit döngüsüne girer. Döngünün sonunda, 1 glukozdan (veya 2 piruvattan) elde edilen toplam verim 6 NADH, 2 FADH2 ve 2 ATP molekülüdür. Son olarak, bir sonraki aşama, ökaryotlarda mitokondriyal kristada meydana gelen oksidatif fosforilasyondur. Oksidatif fosforilasyon, elektronları bir kompleksten diğerine aktaran ve böylece protonların (hidrojen iyonları) iç mitokondriyal membran boyunca pompalanmasına (kemiosmoz) bağlanan NADH ve FADH2'den enerji açığa çıkaran dört protein kompleksi serisi olan elektron taşıma zincirini içerir ve bu da bir proton hareket gücü oluşturur. Proton hareket gücünden gelen enerji, ATP sentaz enzimini ADP'leri fosforile ederek daha fazla ATP sentezlemesi için harekete geçirir. Elektron transferi, son elektron alıcısı olan moleküler oksijen ile sona erer. Eğer oksijen mevcut olmasaydı, pirüvat hücresel solunumla metabolize olmaz ancak bir fermantasyon sürecine girerdi. Piruvat mitokondriyona taşınmaz ancak sitoplazmada kalır ve burada hücreden uzaklaştırılabilecek atık ürünlere dönüştürülür. Bu, elektron taşıyıcılarının tekrar glikoliz yapabilmeleri için oksitlenmesi ve fazla piruvatın uzaklaştırılması amacına hizmet eder. Fermantasyon NADH'yi NAD+'ya okside eder, böylece glikolizde yeniden kullanılabilir. Oksijen yokluğunda, fermantasyon sitoplazmada NADH birikmesini önler ve glikoliz için NAD+ sağlar. Bu atık ürün organizmaya bağlı olarak değişir. İskelet kaslarında atık ürün laktik asittir. Bu tür fermantasyona laktik asit fermantasyonu denir. Yorucu egzersizlerde, enerji talepleri enerji arzını aştığında, solunum zinciri NADH tarafından birleştirilen tüm hidrojen atomlarını işleyemez. Anaerobik glikoliz sırasında, hidrojen çiftleri piruvat ile birleşerek laktat oluşturduğunda NAD+ yeniden üretilir. Laktat oluşumu, tersinir bir reaksiyonda laktat dehidrojenaz tarafından katalize edilir. Laktat ayrıca karaciğer glikojeni için dolaylı bir öncü olarak da kullanılabilir. İyileşme sırasında, oksijen kullanılabilir hale geldiğinde, NAD+ ATP oluşturmak için laktattan gelen hidrojene bağlanır. Mayada atık ürünler etanol ve karbondioksittir. Bu fermantasyon türü alkolik fermantasyon veya etanol fermantasyonu olarak bilinir. Bu süreçte üretilen ATP, oksijen gerektirmeyen substrat düzeyinde fosforilasyon ile yapılır. === Fotosentez === Fotosentez, bitkiler ve diğer organizmalar tarafından ışınım enerjisini kimyasal enerjiye dönüştürmek için kullanılan ve daha sonra hücresel solunum yoluyla organizmanın metabolik faaliyetlerini beslemek için serbest bırakılabilen bir süreçtir. Bu kimyasal enerji, karbondioksit ve sudan sentezlenen şekerler gibi karbonhidrat moleküllerinde depolanır. Çoğu durumda oksijen atık ürün olarak açığa çıkar. Çoğu bitki, alg ve siyanobakteri, Dünya atmosferinin oksijen içeriğinin üretilmesinden ve korunmasından büyük ölçüde sorumlu olan fotosentezi gerçekleştirir ve Dünya'daki yaşam için gerekli enerjinin çoğunu sağlar. Fotosentezin dört aşaması vardır: Işık emilimi, elektron taşınımı, ATP sentezi ve karbon fiksasyonu. Işık emilimi fotosentezin ilk adımıdır ve ışık enerjisi tilakoid zarlardaki proteinlere bağlı klorofil pigmentleri tarafından emilir. Emilen ışık enerjisi, elektronları bir donörden (su) birincil elektron alıcısına, Q olarak adlandırılan bir kinona çıkarmak için kullanılır. İkinci aşamada elektronlar, fotosistem I (PSI) adı verilen bir protein kompleksinde gerçekleşen bir işlem olan NADPH'ye indirgenen genellikle NADP+'nin oksitlenmiş formu olan son bir elektron alıcısına ulaşana kadar kinon birincil elektron alıcısından bir dizi elektron taşıyıcısı aracılığıyla hareket eder. Elektronların taşınması, protonların (veya hidrojenin) stromadan tilakoid membrana hareketiyle bağlantılıdır, bu da hidrojen lümende stromaya göre daha konsantre hale geldikçe membran boyunca bir pH gradyanı oluşturur. Bu, aerobik solunumda iç mitokondriyal membran boyunca üretilen proton-motor gücüne benzer. Fotosentezin üçüncü aşamasında, protonların ATP sentaz aracılığıyla tilakoid lümenden stromaya konsantrasyon gradyanlarından aşağı hareketi, aynı ATP sentaz tarafından ATP sentezine bağlanır. Sırasıyla ikinci ve üçüncü aşamalardaki ışığa bağlı reaksiyonlar tarafından üretilen NADPH ve ATP'ler, Calvin döngüsü adı verilen ışıktan bağımsız (veya karanlık) reaksiyonlar dizisinde atmosferik karbondioksiti ribuloz bisfosfat (RuBP) gibi mevcut organik karbon bileşiklerine sabitleyerek glikoz sentezini yönlendirmek için enerji ve elektron sağlar. === Hücre sinyalizasyonu === Hücre sinyalizasyonu (veya iletişimi), hücrelerin sinyalleri alma, işleme ve çevresiyle ve kendisiyle iletme yeteneğidir. Sinyaller ışık, elektriksel uyarılar ve ısı gibi kimyasal olmayan sinyaller olabileceği gibi, başka bir hücrenin hücre zarında gömülü olarak bulunan veya bir hücrenin derinliklerinde yer alan reseptörlerle etkileşime giren kimyasal sinyaller (veya ligandlar) de olabilir. Genel olarak dört tür kimyasal sinyal vardır: otokrin, parakrin, jukstakrin ve hormonlar. Otokrin sinyalizasyonda, ligand onu salan hücreyi etkiler. Örneğin tümör hücreleri, kendi bölünmelerini başlatan sinyaller salgıladıkları için kontrolsüz bir şekilde çoğalabilirler. Parakrin sinyalizasyonda, ligand yakındaki hücrelere yayılır ve onları etkiler. Örneğin, nöron adı verilen beyin hücreleri, başka bir nöron veya kas hücresi gibi bitişik bir hücre üzerindeki bir reseptöre bağlanmak için sinaptik bir yarık boyunca yayılan nörotransmitter adı verilen ligandları serbest bırakır. Jukstakrin sinyalizasyonda, sinyal veren ve yanıt veren hücreler arasında doğrudan temas vardır. Son olarak, hormonlar, hedef hücrelerine ulaşmak için hayvanların dolaşım sistemleri veya bitkilerin vasküler sistemleri boyunca yolculuk eden ligandlardır. Bir ligand bir reseptöre bağlandığında, reseptörün türüne bağlı olarak başka bir hücrenin davranışını etkileyebilir. Örneğin, inotropik bir reseptöre bağlanan nörotransmitterler hedef hücrenin uyarılabilirliğini değiştirebilir. Diğer reseptör türleri arasında protein kinaz reseptörleri (örneğin, insülin hormonu reseptörü) ve G proteinine bağlı reseptörler bulunur. G proteini kenetli reseptörlerin aktivasyonu ikinci haberci kaskadlarını başlatabilir. Kimyasal veya fiziksel bir sinyalin bir dizi moleküler olay olarak bir hücre boyunca iletildiği sürece sinyal transdüksiyonu denir. === Hücre döngüsü === Hücre döngüsü, bir hücrede gerçekleşen ve hücrenin iki yavru hücreye bölünmesine neden olan bir dizi olaydır. Bu olaylar, DNA'sının ve bazı organellerinin çoğalmasını ve ardından hücre bölünmesi adı verilen bir süreçte sitoplazmasının iki yavru hücreye ayrılmasını içerir. Ökaryotlarda (yani hayvan, bitki, mantar ve protist hücrelerinde) iki farklı hücre bölünmesi tipi vardır: mitoz ve mayoz. Mitoz, çoğaltılmış kromozomların iki yeni çekirdeğe ayrıldığı hücre döngüsünün bir parçasıdır. Hücre bölünmesi, toplam kromozom sayısının korunduğu genetik olarak özdeş hücrelerin ortaya çıkmasını sağlar. Genel olarak mitozdan (çekirdeğin bölünmesi) önce interfazın S aşaması (DNA'nın kopyalandığı) gelir ve genellikle bunu telofaz ve sitokinez izler; bu da bir hücrenin sitoplazmasını, organellerini ve hücre zarını, bu hücresel bileşenlerin kabaca eşit paylarını içeren iki yeni hücreye böler. Mitozun farklı aşamaları hep birlikte bir hayvan hücre döngüsünün mitotik aşamasını tanımlar - ana hücrenin genetik olarak özdeş iki yavru hücreye bölünmesi. Hücre döngüsü, tek hücreli döllenmiş bir yumurtanın olgun bir organizmaya dönüşmesinin yanı sıra saç, deri, kan hücreleri ve bazı iç organların yenilendiği hayati bir süreçtir. Hücre bölünmesinden sonra, yavru hücrelerin her biri yeni bir döngünün interfazına başlar. Mitozun aksine mayoz, bir tur DNA replikasyonunun ardından iki bölünme geçirerek dört haploid yavru hücre ile sonuçlanır. Homolog kromozomlar ilk bölünmede (mayoz I) ayrılır ve kardeş kromatidler ikinci bölünmede (mayoz II) ayrılır. Bu hücre bölünme döngülerinin her ikisi de yaşam döngülerinin bir noktasında eşeyli üreme sürecinde kullanılır. Her ikisinin de son ökaryotik ortak atada mevcut olduğuna inanılmaktadır. Prokaryotlar (yani arkea ve bakteriler) da hücre bölünmesi (veya ikili fisyon) geçirebilir. Ökaryotlardaki mitoz ve mayoz süreçlerinden farklı olarak, prokaryotlarda ikili fisyon hücre üzerinde bir iğ aparatı oluşmadan gerçekleşir. İkili bölünmeden önce, bakterideki DNA sıkıca sarılmıştır. Sarmalı çözüldükten ve çoğaldıktan sonra, bölünmeye hazırlanmak için boyutu arttıkça bakterinin ayrı kutuplarına çekilir. Bakteriyi ayırmak için yeni bir hücre duvarının büyümesi başlar. (FtsZ polimerizasyonu ve "Z halkası" oluşumu ile tetiklenir) Yeni hücre duvarı (septum) tamamen gelişir ve bakterinin tamamen bölünmesiyle sonuçlanır. Yeni yavru hücreler sıkıca sarılmış DNA çubuklarına, ribozomlara ve plazmidlere sahiptir. == Genetik == === Kalıtım === Genetik, kalıtım üzerine yapılan bilimsel bir çalışmadır. Özellikle Mendel kalıtımı, genlerin ve özelliklerin ebeveynlerden yavrulara aktarıldığı süreçtir. Birkaç prensibi vardır. Bunlardan ilki, genetik özelliklerin, yani alellerin birbirinden ayrı olduğu ve her biri iki ebeveynden birinden miras alınan alternatif formlara sahip olduğudur (örneğin, mor ile beyaz veya uzun ile cüce). Bazı alellerin baskın, diğerlerinin ise çekinik olduğunu belirten baskınlık ve tekdüzelik yasasına göre; en az bir baskın alele sahip bir organizma, bu baskın alelin fenotipini sergileyecektir. Gamet oluşumu sırasında, her gen için aleller ayrışır, böylece her gamet her gen için yalnızca bir alel taşır. Heterozigotik bireyler eşit sıklıkta iki alele sahip gametler üretir. Son olarak, bağımsız çeşitlilik yasası, farklı özellikteki genlerin, gametlerin oluşumu sırasında bağımsız olarak ayrışabileceğini, yani genlerin bağlantısız olduğunu belirtir. Bu kuralın bir istisnası, cinsiyete bağlı olan özellikleri içerir. Baskın bir fenotipe sahip bir organizmanın altta yatan genotipini deneysel olarak belirlemek için test çaprazlamaları yapılabilir. Bir test çaprazlamasının sonuçlarını tahmin etmek için bir Punnett karesi kullanılabilir. Genlerin kromozomlar üzerinde bulunduğunu belirten kromozom kalıtım teorisi, Thomas Hunt Morgan'ın meyve sinekleriyle yaptığı ve bu böceklerde göz rengi ile cinsiyet arasındaki bağlantıyı ortaya koyan deneylerle desteklenmiştir. === Genler ve DNA === küçükresim| Bazlar iki spiral DNA ipliği arasında uzanır. Gen, bir organizmanın biçimini veya işlevini kontrol eden genetik bilgiyi taşıyan bir deoksiribonükleik asit (DNA) bölgesine karşılık gelen bir kalıtım birimidir. DNA, çift sarmal oluşturmak üzere birbiri etrafında sarılan iki polinükleotit zincirinden oluşur. Ökaryotlarda doğrusal kromozomlar, prokaryotlarda ise dairesel kromozomlar halinde bulunur. Bir hücredeki kromozom kümesi topluca genom olarak bilinir. Ökaryotlarda DNA esas olarak hücre çekirdeğinde bulunur. Prokaryotlarda DNA nükleoit içinde tutulur. Genetik bilgi genler içinde tutulur ve bir organizmadaki tüm topluluğa genotip denir. DNA replikasyonu, her bir ipliğin yeni bir DNA ipliği için şablon görevi gördüğü yarı korunumlu bir süreçtir. Mutasyonlar DNA'daki kalıtsal değişikliklerdir. Düzeltme okuması ile düzeltilmeyen replikasyon hatalarının bir sonucu olarak kendiliğinden ortaya çıkabilir veya bir kimyasal (örneğin, nitröz asit, benzopiren) veya radyasyon (örneğin, x-ışını, gama ışını, ultraviyole radyasyon, kararsız izotoplar tarafından yayılan parçacıklar) gibi çevresel bir mutajen tarafından indüklenebilirler. Mutasyonlar, işlev kaybı, işlev kazanımı ve koşullu mutasyonlar gibi fenotipik etkilere yol açabilir. Bazı mutasyonlar, evrim için genetik varyasyon kaynağı olduklarından faydalıdır. Diğerleri ise hayatta kalmak için gerekli genlerin işlev kaybına yol açmaları halinde zararlıdır. Kanserojenler gibi mutajenlerden genellikle halk sağlığı politikası hedefleri doğrultusunda kaçınılır. === Gen ifadesi === Gen ifadesi, DNA'da kodlanmış bir genotipin bir organizmanın vücudundaki proteinlerde gözlemlenebilir bir fenotipe yol açtığı moleküler süreçtir. Bu süreç, 1958 yılında Francis Crick tarafından formüle edilen moleküler biyolojinin merkezi dogması ile özetlenmektedir. Merkezi dogmaya göre genetik bilgi DNA'dan RNA'ya ve oradan da proteine akar. İki gen ifade süreci vardır: transkripsiyon (DNA'dan RNA'ya) ve translasyon (RNA'dan proteine). === Gen düzenlenmesi === Gen ifadesinin çevresel faktörler tarafından ve gelişimin farklı aşamalarında düzenlenmesi, transkripsiyon, RNA ekleme, translasyon ve bir proteinin translasyon sonrası modifikasyonu gibi sürecin her adımında gerçekleşebilir. Gen ifadesi, transkripsiyon faktörleri olarak adlandırılan iki tip düzenleyici proteinden promotöre yakınlığı veya promotördeki DNA dizisine bağlandığına bağlı olarak pozitif veya negatif düzenlemeden etkilenebilir. Aynı promotörü paylaşan bir gen kümesine operon denir ve çoğunlukla prokaryotlarda ve bazı alt ökaryotlarda (örneğin Caenorhabditis elegans) bulunur. Gen ifadesinin pozitif düzenlenmesinde, aktivatör, promotörün yakınındaki veya promotördeki diziye bağlandığında transkripsiyonu uyaran transkripsiyon faktörüdür. Negatif düzenleme, represör adı verilen başka bir transkripsiyon faktörü, transkripsiyonu önlemek için bir operonun parçası olan operatör adı verilen bir DNA dizisine bağlandığında meydana gelir. Represörler, indükleyici adı verilen bileşikler (örneğin allolaktoz) tarafından inhibe edilebilir ve böylece transkripsiyonun gerçekleşmesine izin verilir. Neredeyse sürekli aktif olan konstitütif genlerin aksine, indükleyiciler tarafından aktive edilebilen spesifik genlere indüklenebilir genler denir. Her ikisinin aksine, yapısal genler gen düzenlemesinde yer almayan proteinleri kodlar. Promoteri içeren düzenleyici olaylara ek olarak, gen ifadesi, ökaryotik hücrelerde bulunan bir DNA ve protein kompleksi olan kromatindeki epigenetik değişikliklerle de düzenlenebilir. === Genler, gelişim ve evrim === Gelişim, çok hücreli bir organizmanın (bitki veya hayvan) tek bir hücreden başlayarak bir dizi değişim geçirdiği ve yaşam döngüsünün karakteristiği olan çeşitli formlara büründüğü süreçtir. Gelişimin altında yatan dört temel süreç vardır: belirleme, farklılaşma, morfogenez ve büyüme. Belirleme, bir hücrenin gelişimsel kaderini belirler ve bu kader gelişim sırasında daha kısıtlayıcı hale gelir. Farklılaşma, kök hücreler gibi daha az özelleşmiş hücrelerden özelleşmiş hücrelerin oluşması sürecidir.Slack, J.M.W. (2013) Essential Developmental Biology. Wiley-Blackwell, Oxford. Kök hücreler, çeşitli hücre türlerine farklılaşabilen ve aynı kök hücreden daha fazla üretmek için süresiz olarak çoğalabilen farklılaşmamış veya kısmen farklılaşmış hücrelerdir. Hücresel farklılaşma bir hücrenin boyutunu, şeklini, membran potansiyelini, metabolik aktivitesini ve sinyallere duyarlılığını önemli ölçüde değiştirir ve bunlar büyük ölçüde gen ifadesi ve epigenetikteki yüksek kontrollü değişikliklere bağlıdır. Birkaç istisna dışında, hücresel farklılaşma neredeyse hiçbir zaman DNA dizisinin kendisinde bir değişiklik içermez. Bu nedenle, farklı hücreler aynı genoma sahip olmalarına rağmen çok farklı fiziksel özelliklere sahip olabilirler. Morfogenez veya vücut formunun gelişimi, gen ifadesindeki uzamsal farklılıkların sonucudur. Bir organizmanın genomunda bulunan ve gelişimsel- genetik araç seti olarak adlandırılan genlerin küçük bir kısmı o organizmanın gelişimini kontrol eder. Bu araç seti genleri, şubeler arasında yüksek oranda korunur, yani çok eski ve geniş ölçüde ayrılmış hayvan gruplarında çok benzerdirler. Araç genlerinin konuşlandırılmasındaki farklılıklar vücut planını ve vücut parçalarının sayısını, kimliğini ve düzenini etkiler. En önemli araç genleri arasında Hox genleri yer alır. Hox genleri, yılanların birçok omuru gibi tekrar eden parçaların, gelişmekte olan bir embriyo veya larvada nerede büyüyeceğini belirler. == Evrim == === Evrimsel süreçler === Evrim, biyolojide merkezi bir düzenleyici kavramdır. Birbirini izleyen nesiller boyunca popülasyonların kalıtsal özelliklerinde meydana gelen değişimdir. Yapay seçilimde, hayvanlar belirli özellikler için seçici olarak yetiştirilirdi. Özelliklerin kalıtsal olduğu, popülasyonların çeşitli özelliklerin karışımını içerdiği ve üremenin herhangi bir popülasyonu artırabildiği göz önüne alındığında, Darwin, doğal dünyada, belirli özellikler için seçimde insanların rolünü oynayanın doğa olduğunu savundu. Darwin, çevrelerine daha iyi adapte olmuş kalıtsal özelliklere sahip bireylerin hayatta kalma ve diğer bireylerden daha fazla yavru üretme olasılığının daha yüksek olduğu sonucuna varmıştır. Ayrıca bunun, birbirini izleyen nesiller boyunca olumlu özelliklerin birikmesine yol açacağı ve böylece organizmalar ile çevreleri arasındaki uyumu artıracağı sonucuna varmıştır.Darwin, Charles (1859). On the Origin of Species, John Murray. === Türleşme === Tür, birbiriyle çiftleşen bir grup organizmadır ve türleşme, bir soyun birbirinden bağımsız olarak evrimleşmesi sonucunda iki soya ayrılması sürecidir. Türleşmenin gerçekleşmesi için üreme izolasyonunun olması gerekir. Üreme izolasyonu, Bateson-Dobzhansky-Muller modelinde tanımlandığı gibi genler arasındaki uyumsuzluklardan kaynaklanabilir. Üreme izolasyonu da genetik farklılaşmayla birlikte artma eğilimindedir. Türleşme, allopatrik türleşme olarak bilinen bir süreç olan atasal bir türü bölen fiziksel engeller olduğunda meydana gelebilir. === Filogeni === küçükresim|450x450pik|Bakteri, arke ve ökaryotların alanlarını gösteren filogenetik ağaç Filogeni, belirli bir organizma grubunun veya genlerinin evrimsel geçmişidir. Organizmalar veya genleri arasındaki soy çizgilerini gösteren bir diyagram olan filogenetik bir ağaç kullanılarak temsil edilebilir. Bir ağacın zaman ekseninde çizilen her çizgi, belirli bir türün veya popülasyonun soyundan gelen yeni bir soyu temsil eder. Bir soy ikiye ayrıldığında, filogenetik ağaç üzerinde bir çatal veya bölünme olarak temsil edilir. Filogenetik ağaçlar, farklı türlerin karşılaştırılması ve gruplandırılması için temel oluşturur. Ortak bir atadan miras kalan bir özelliği paylaşan farklı türler, homolog özelliklere (veya sinapomorfi) sahip olarak tanımlanır.) Filogeni, biyolojik sınıflandırmanın temelini oluşturur. Bu sınıflandırma sistemi sıralamaya dayalıdır; en üst sıradaki üst âlemin ardından âlem, şube, sınıf, takım, familya, cins ve tür gelir. Tüm organizmalar üç üst alemden birine ait olarak sınıflandırılabilir: Arkea (aslen Archaebacteria); bakteriler (aslen eubacteria) veya ökaryot (protist, mantar, bitki ve hayvan âlemlerini içerir). === Yaşamın tarihi === Dünya üzerindeki yaşamın tarihi, organizmaların yaşamın ilk ortaya çıkışından günümüze kadar nasıl evrimleştiğinin izini sürer. Dünya yaklaşık 4,5 milyar yıl önce oluşmuştur ve hem yaşayan hem de soyu tükenmiş olan Dünya üzerindeki tüm yaşam, yaklaşık 3,5 milyar yıl önce yaşamış olan son evrensel ortak atadan türemiştir. Jeologlar, ilk üçü topluca Prekambriyen olarak bilinen ve yaklaşık 4 milyar yıl süren dört çağdan (Hadeen, Arkeen, Proterozoik ve Fanerozoyik) başlayarak Dünya tarihini ana bölümlere ayıran jeolojik bir zaman ölçeği geliştirmişlerdir. Her çağ kendi içinde dönemlere ayrılabilir; 539 milyon yıl önce başlayan Fanerozoik çağ Paleozoyik, Mezozoyik ve Senozoyik çağlara bölünmüştür. Bu üç dönem birlikte on bir dönemi (Kambriyen, Ordovisiyen, Silüriyen, Devoniyen, Karbonifer, Permiyen, Triyas, Jura, Kretase, Tersiyer ve Kuvaterner) kapsamaktadır. Günümüzde bilinen tüm türler arasındaki benzerlikler, bunların ortak atalarından evrim süreci yoluyla farklılaştıklarını göstermektedir. Biyologlar genetik kodun her yerde bulunmasını tüm bakteri, arke ve ökaryotlar için evrensel ortak soyun kanıtı olarak görmektedir. Bir arada var olan bakteri ve arkelerden oluşan mikrobiyal matlar, erken Arkeen çağında baskın yaşam biçimiydi ve erken evrimdeki önemli adımların çoğunun bu ortamda gerçekleştiği düşünülmektedir. Ökaryotlara dair en eski kanıtlar 1,85 milyar yıl öncesine aittir ve daha önce de mevcut olsalar da metabolizmalarında oksijen kullanmaya başladıklarında çeşitlenmeleri hızlanmıştır. Daha sonra, yaklaşık 1,7 milyar yıl önce, özelleşmiş işlevleri yerine getiren farklılaşmış hücrelerle birlikte çok hücreli organizmalar ortaya çıkmaya başlamıştır. Alg benzeri çok hücreli kara bitkileri yaklaşık 1 milyar yıl öncesine kadar tarihlendirilse de kanıtlar mikroorganizmaların en az 2,7 milyar yıl önce en eski karasal ekosistemleri oluşturduğunu göstermektedir. Mikroorganizmaların Ordovisiyen döneminde kara bitkilerinin ortaya çıkmasına zemin hazırladığı düşünülmektedir. Kara bitkileri o kadar başarılı olmuştur ki Geç Devoniyen yok oluşu olayına katkıda bulundukları düşünülmektedir. Ediyakaran biyotası Ediaykaran döneminde ortaya çıkarken, omurgalılar, diğer modern şubelerin çoğu ile birlikte yaklaşık 525 milyon yıl önce Kambriyen patlaması sırasında ortaya çıkmıştır. Permiyen döneminde, memelilerin ataları da dahil olmak üzere sinapsitler karaya hakim oldu, ancak bu grubun çoğu 252 milyon yıl önce Permiyen-Triyas yok oluşu olayında yok oldu. Bu felaketin ardından yaşanan toparlanma sürecinde, arkozorlar en bol bulunan kara omurgalıları haline gelmiş; bir arkozor grubu olan dinozorlar Jura ve Kretase dönemlerine hakim olmuştur. Kretase-Paleojen yok oluşu olayının 66 milyon yıl önce kuş olmayan dinozorları öldürmesinin ardından, memeliler boyut ve çeşitlilik açısından hızla artmıştır. Bu tür kitlesel yok oluşlar, yeni organizma gruplarının çeşitlenmesi için fırsatlar sağlayarak evrimi hızlandırmış olabilir. == Çeşitlilik == === Bakteriler ve Arkealar === Bakteriler, prokaryotik mikroorganizmaların geniş bir üst âlemini oluşturan bir hücre türüdür. Tipik olarak birkaç mikrometre uzunluğunda olan bakteriler, kürelerden çubuklara ve spirallere kadar değişen çeşitli şekillere sahiptir. Bakteriler Dünya'da ortaya çıkan ilk yaşam formları arasındadır ve habitatların çoğunda bulunurlar. Bakteriler toprakta, suda, asidik kaplıcalarda, radyoaktif atıklarda ve yer kabuğunun derin biyosferinde yaşarlar. Bakteriler ayrıca bitki ve hayvanlarla simbiyotik ve parazit ilişkiler içinde yaşarlar. Bakterilerin çoğu karakterize edilmemiştir ve bakteriyel şubelerin sadece yüzde 27'sinin laboratuvarda yetiştirilebilen türleri vardır. Arkealar, prokaryotik hücrelerin diğer üst âlemini oluşturur ve başlangıçta bakteri olarak sınıflandırılmış ve kullanımdan düşmüş bir terim olan arkebakteri (Archaebacteria âleminde) adını almıştır. Arkeal hücreler, onları diğer iki üst âlem olan bakteriler ve ökaryotlardan ayıran benzersiz özelliklere sahiptir. Arkealar ayrıca birden fazla tanınmış şubeye ayrılır. Haloquadratum walsbyi'nin düz ve kare hücreleri gibi birkaç arkea çok farklı şekillere sahip olsa da arkea ve bakteriler genellikle boyut ve şekil bakımından benzerdir. Bakterilerle olan bu morfolojik benzerliğe rağmen, arkealar, özellikle transkripsiyon ve translasyonda yer alan enzimler için ökaryotlarla daha yakından ilişkili genlere ve çeşitli metabolik yollara sahiptir. Arkeal biyokimyanın diğer yönleri benzersizdir, örneğin hücre zarlarında arkeoller de dahil olmak üzere eter lipitlere bağımlılıkları gibi. Arkealar ökaryotlardan daha fazla enerji kaynağı kullanır: bunlar şekerler gibi organik bileşiklerden amonyak, metal iyonları ve hatta hidrojen gazına kadar uzanır. Tuza toleranslı arkeler (Haloarkea) güneş ışığını enerji kaynağı olarak kullanır ve diğer arke türleri karbonu fikse eder, ancak bitkiler ve siyanobakterilerin aksine, bilinen hiçbir arke türü her ikisini de yapmaz. Arkealar ikili fisyon, parçalanma veya tomurcuklanma yoluyla eşeysiz olarak çoğalır; bakterilerin aksine, bilinen hiçbir arkea türü endospor oluşturmaz. İlk gözlemlenen arkealar, başka organizmaların bulunmadığı kaplıcalar ve tuz gölleri gibi ekstrem ortamlarda yaşayan ekstremofillerdi. Geliştirilmiş moleküler tespit araçları, toprak, okyanuslar ve bataklıklar da dahil olmak üzere hemen hemen her habitatta arkeaların keşfedilmesine yol açmıştır. Arkealar özellikle okyanuslarda çok sayıdadır ve planktonlardaki arkealar gezegendeki en bol organizma gruplarından biri olabilir. Arkea, Dünya'daki yaşamın önemli bir parçasıdır. Tüm organizmaların mikrobiyotasının bir parçasıdırlar. İnsan mikrobiyomunda, kalın bağırsakta, ağızda ve deride önemlidirler. Morfolojik, metabolik ve coğrafi çeşitlilikleri, çoklu ekolojik roller oynamalarına izin verir: örneğin karbon fiksasyonu; azot döngüsü; organik bileşik devri; ve mikrobiyal simbiyotik ve sentrofik toplulukların sürdürülmesi. === Ökaryotlar === Ökaryotların arkealardan ayrıldığı ve bunu bakterilerle yaptıkları endosimbiyozların (ya da simbiyogenezin) izlediği, bunun da mitokondri ve kloroplastların ortaya çıkmasına neden olduğu ve her ikisinin de günümüz ökaryotik hücrelerinin bir parçası olduğu varsayılmaktadır. Ökaryotların ana soyları yaklaşık 1,5 milyar yıl önce Prekambriyen'de çeşitlenmiştir ve sekiz ana klad olarak sınıflandırılabilir: alveolatalar, ekskavatalar, stramenopiller, bitkiler, rhizarialar, amoebozoalar, mantarlar ve hayvanlar. Bu kladlardan beşi toplu olarak protistler olarak bilinir; bunlar çoğunlukla bitki, mantar veya hayvan olmayan mikroskobik ökaryotik organizmalardır. Protistlerin ortak bir atayı (son ökaryotik ortak ata) paylaşması muhtemel olsa da bazı protistler bitkiler, mantarlar veya hayvanlarla diğer protistlere göre daha yakından ilişkili olabileceğinden, protistler kendi başlarına ayrı bir klad oluşturmazlar. Algler, omurgasızlar veya protozoanlar gibi gruplandırmalar gibi, protist gruplandırması da resmi bir taksonomik grup değildir, ancak kolaylık sağlamak için kullanılır. Protistlerin çoğu tek hücrelidir; bunlara mikrobiyal ökaryotlar denir. Bitkiler çoğunlukla çok hücreli organizmalardır, ağırlıklı olarak Plantae aleminin fotosentetik ökaryotlarıdır. Bitki hücreleri, yaklaşık bir milyar yıl önce bir siyanobakterinin erken bir ökaryota endosimbiyozu ile türetilmiş ve bu da kloroplastların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Birincil endosimbiyozu takiben ortaya çıkan ilk birkaç klad suculdur ve sucul fotosentetik ökaryotik organizmaların çoğu toplu olarak alg olarak tanımlanır; bu, tüm algler yakından ilişkili olmadığı için kolaylık sağlayan bir terimdir. Algler, Plantae'nin erken tek hücreli atasına biçim olarak benzeyen mikroskobik tatlı su algleri olan glaukofit gibi birkaç farklı kladdan oluşur. Glokofitlerin aksine, kırmızı ve yeşil algler gibi diğer alg kladları çok hücrelidir. Yeşil algler üç ana kladdan oluşur: klorofitler, koleokasetofitler ve taş otları. Mantarlar, büyük gıda moleküllerini hücre zarlarından emmeden önce parçalayan sindirim enzimleri salgılayarak vücutlarının dışındaki gıdaları sindiren ökaryotlardır. Birçok mantar aynı zamanda ölü organik maddelerle beslenen saproblardır, bu da onları ekolojik sistemlerde önemli ayrıştırıcılar haline getirir. Hayvanlar çok hücreli ökaryotlardır. Birkaç istisna dışında, hayvanlar organik madde tüketir, oksijen solur, hareket edebilir, cinsel yolla üreyebilir ve embriyonik gelişim sırasında içi boş bir hücre küresi olan blastuladan büyürler. Yaklaşık 1 milyonu böcek olmak üzere 1,5 milyondan fazla canlı hayvan türü tanımlanmıştır; ancak toplamda 7 milyondan fazla hayvan türü olduğu tahmin edilmektedir. Birbirleriyle ve çevreleriyle karmaşık etkileşimleri vardır ve karmaşık besin ağları oluştururlar. === Virüsler === Virüsler, organizmaların hücreleri içinde çoğalan submikroskopik enfeksiyöz ajanlardır. Virüsler, hayvanlar ve bitkilerden bakteriler ve arkealar de dahil olmak üzere mikroorganizmalara kadar her türlü yaşam formunu enfekte eder. 6000'den fazla virüs türü ayrıntılı olarak tanımlanmıştır. Virüsler Dünya üzerindeki hemen hemen her ekosistemde bulunur ve en çok sayıdaki biyolojik varlık türüdür. Yaşamın evrimsel tarihinde virüslerin kökenleri belirsizdir: bazıları plazmidlerden (hücreler arasında hareket edebilen DNA parçaları) evrilmiş olabilirken, diğerleri bakterilerden evrilmiş olabilir. Evrimde virüsler, eşeyli üremeye benzer bir şekilde genetik çeşitliliği artıran önemli bir yatay gen transferi aracıdır. Virüsler yaşamın tüm özelliklerine olmasa da bazı özelliklerine sahip olduklarından, "yaşamın sınırındaki organizmalar" ve kendini kopyalayanlar olarak tanımlanmışlardır. == Ekoloji == Ekoloji, yaşamın dağılımı ve bolluğu, organizmalar ve çevreleri arasındaki etkileşimin incelenmesidir. === Ekosistemler === Yaşayan (biyotik) organizmaların, çevrelerindeki cansız (abiyotik) bileşenlerle (örn. su, ışık, radyasyon, sıcaklık, nem, atmosfer, asitlik ve toprak) birlikte oluşturduğu topluluğa ekosistem denir.Tansley (1934); Molles (1999), p. 482; Chapin et al. (2002), p. 380; Schulze et al. (2005); p. 400; Gurevitch et al. (2006), p. 522; Smith & Smith 2012, p. G-5 Bu biyotik ve abiyotik bileşenler besin döngüleri ve enerji akışları yoluyla birbirine bağlıdır. Güneşten gelen enerji fotosentez yoluyla sisteme girer ve bitki dokusuna dahil edilir. Hayvanlar bitkilerle ve birbirleriyle beslenerek madde ve enerjiyi sistem içinde hareket ettirirler. Ayrıca mevcut bitki ve mikrobiyal biyokütle miktarını da etkilerler. Ayrıştırıcılar ölü organik maddeleri parçalayarak karbonu atmosfere geri salar ve ölü biyokütlede depolanan besinleri bitkiler ve diğer mikroplar tarafından kolayca kullanılabilecek bir forma dönüştürerek besin döngüsünü kolaylaştırır. === Popülasyonlar === sağ|küçükresim| Lojistik büyüme eğrisi ile taşıma kapasitesine ulaşma Popülasyon, bir alanı işgal eden ve nesilden nesile üreyen aynı türe ait organizmalar grubudur. Popülasyon büyüklüğü, popülasyon yoğunluğunun alan veya hacim ile çarpılmasıyla tahmin edilebilir. Bir ortamın taşıma kapasitesi, mevcut gıda, habitat, su ve diğer kaynaklar göz önüne alındığında, söz konusu ortam tarafından sürdürülebilen bir türün maksimum nüfus büyüklüğüdür. Bir popülasyonun taşıma kapasitesi, kaynakların mevcudiyetindeki değişiklikler ve bunları korumanın maliyeti gibi değişen çevresel koşullardan etkilenebilir. İnsan popülasyonlarında, Yeşil Devrim gibi yeni teknolojiler, Dünya'nın insanlar için taşıma kapasitesinin zaman içinde artmasına yardımcı olmuş, bu da en ünlüsü 18. yüzyılda Thomas Malthus tarafından yapılan yaklaşan nüfus düşüşü tahminlerini engellemiştir. === Komüniteler === küçükresim|370x370pik| a) trofik piramit ve (b) basitleştirilmiş besin ağı. Trofik piramit her seviyedeki biyokütleyi temsil etmektedir. Komünite, aynı anda aynı coğrafi alanı işgal eden bir grup tür popülasyonudur. Biyolojik etkileşim, bir toplulukta birlikte yaşayan bir çift organizmanın birbirleri üzerindeki etkisidir. Bunlar aynı türden (tür içi etkileşimler) ya da farklı türlerden (türler arası etkileşimler) olabilir. Bu etkiler tozlaşma ve avlanma gibi kısa vadeli veya uzun vadeli olabilir; her ikisi de genellikle ilgili türlerin evrimini güçlü bir şekilde etkiler. Uzun vadeli etkileşime simbiyoz denir. Simbiyozlar, her iki taraf için de faydalı olan mutualizmden, her iki taraf için de zararlı olan rekabete kadar çeşitlilik gösterir. Her tür, besin zincirlerinin veya besin ağlarının çekirdeğini oluşturan tüketici-kaynak etkileşimlerine tüketici, kaynak veya her ikisi olarak katılır. Herhangi bir besin ağında farklı trofik seviyeler vardır; en düşük seviye, enerji ve inorganik maddeleri organik bileşiklere dönüştüren ve daha sonra topluluğun geri kalanı tarafından kullanılabilen bitkiler ve algler gibi birincil üreticilerdir (veya ototroflar). Bir sonraki seviyede, diğer organizmalardan organik bileşikleri parçalayarak enerji elde eden türler olan heterotroflar yer alır. Bitkileri tüketen heterotroflar birincil tüketiciler (ya da otoburlar) iken, otoburları tüketen heterotroflar ikincil tüketicilerdir (ya da etoburlar). İkincil tüketicileri yiyenler ise üçüncül tüketicilerdir ve bu böyle devam eder. Omnivor heterotroflar birden fazla seviyede tüketim yapabilmektedir. Son olarak, atık ürünlerle veya organizmaların ölü bedenleriyle beslenen ayrıştırıcılar vardır. Ortalama olarak, birim zamanda bir trofik seviyenin biyokütlesine dahil edilen toplam enerji miktarı, tükettiği trofik seviyenin enerjisinin yaklaşık onda biridir. Ayrıştırıcılar tarafından kullanılan atık ve ölü maddelerin yanı sıra metabolizmadan kaybedilen ısı, bir sonraki trofik seviye tarafından tüketilmeyen enerjinin diğer yüzde doksanını oluşturur. === Biyosfer === Küresel ekosistemde veya biyosferde madde, biçimlerine ve konumlarına bağlı olarak biyotik veya abiyotik, erişilebilir veya erişilemez olabilen farklı etkileşimli bölmeler halinde bulunur. Örneğin, karasal ototroflardan gelen madde hem biyotik hem de diğer organizmalar tarafından erişilebilirken, kaya ve minerallerdeki madde abiyotik ve erişilemezdir. Biyojeokimyasal döngü, belirli madde elementlerinin Dünya'nın biyotik (biyosfer) ve abiyotik (litosfer, atmosfer ve hidrosfer) bölümleri arasında yer değiştirdiği veya hareket ettiği bir yoldur. Azot, karbon ve su için biyojeokimyasal döngüler vardır. === Koruma === Koruma biyolojisi, türleri, yaşam alanlarını ve ekosistemleri aşırı yok olma oranlarından ve biyotik etkileşimlerin erozyonundan korumak amacıyla Dünya'nın biyolojik çeşitliliğinin korunması çalışmasıdır. Biyoçeşitliliğin korunması, kaybı ve restorasyonunu etkileyen faktörlerle ve genetik, popülasyon, tür ve ekosistem çeşitliliğini sağlayan evrimsel süreçleri sürdürme bilimiyle ilgilenir. Endişe, gezegendeki tüm türlerin %50'sinin önümüzdeki 50 yıl içinde yok olacağını ve bunun da yoksulluğa, açlığa katkıda bulunduğunu ve bu gezegendeki evrimin seyrini sıfırlayacağını öne süren tahminlerden kaynaklanmaktadır.Millennium Ecosystem Assessment (2005). Ecosystems and Human Well-being: Biodiversity Synthesis. World Resources Institute, Washington, D.C. Biyoçeşitlilik, insanların bağımlı olduğu çeşitli hizmetleri sağlayan ekosistemlerin işleyişini etkiler. Koruma biyologları biyoçeşitlilik kaybı, türlerin yok olması ve bunların insan toplumunun refahını sürdürme kapasitemiz üzerindeki olumsuz etkileri konusunda araştırma yapmakta ve eğitim vermektedir. Kuruluşlar ve vatandaşlar, mevcut biyoçeşitlilik krizine, yerelden küresel ölçeklere kadar endişeleri ele alan araştırma, izleme ve eğitim programlarını yönlendiren koruma eylem planları aracılığıyla yanıt vermektedir. == Ayrıca bakınız == * Biyologlar listesi * Üreme * Biyoloji terminolojisi == Kaynakça == == Konuyla ilgili yayınlar == * * * * * * * * * == Dış bağlantılar == * Dergi bağlantıları * PLOS Biology Public Library of Science tarafından yayınlanan hakemli, açık erişimli bir dergi * Current Biology : Biyolojinin tüm alanlarından orijinal araştırmaları yayınlayan genel dergi * Biology Letters : Genel ilgi alanına yönelik hakemli biyoloji makaleleri yayınlayan yüksek etkili bir Royal Society dergisi * Science : Uluslararası üne sahip AAAS bilim dergisi - yaşam bilimleri bölümlerine bakın * International Journal of Biological Sciences : Hakemli önemli bilimsel makaleler yayınlayan bir biyolojik dergi * Perspectives in Biology and Medicine : Geniş alaka düzeyine sahip denemeler yayınlayan disiplinlerarası bilimsel bir dergi Kategori:Biyoloji terminolojisi Kategori:Biyoloji Kategori:KB1 bakım: Birden fazla ad: yazar listesi Kategori:İncelenmemiş çeviri içeren sayfalar
659
Din, nadiren de olsa ilmet, genellikle doğaüstü, transandantal ve cansal unsurlarla ilişkilendirilmiş, çeşitli ayinler ve uygulamaları içeren, ahlak, dünya görüşleri, kutsal metinler ve yerler, kehanetler, etik kuruluşlarından oluşan bir sosyo-kültürel sistemdir. Zaman zaman inanç sözcüğünün yerine kullanıldığı gibi bazen de inanç sözcüğü din sözcüğünün yerinde kullanılır. Dinler tarihine bakıldığında farklı kültür, topluluk ve bireylerde din kavramının farklı biçimlere sahip olduğu, dinlerin mensupları tarafından her çağda coğrafya ve kültür değerlerine göre yeniden tasarlandığı görülür. Arapça kökenli bir sözcük olan din sözcüğü, köken itibarıyla "yol, karar, ödül" gibi anlamlara sahiptir. == Tanımlama == Dinin farklı tanımları olup bu tanımlar dine bakış açısına göre birbirinden farklılık göstermektedir. Bir dine bağlı olanlar dini kendi inançları açısından tanımlamışlardır. Dine inceleme konusu bir nesne olarak bakan bilim insanları ise elde ettikleri verilere göre dinin bir tanımını yapmışlardır. Bu tanımların hiçbiri dinin gerçek yapısını ortaya koyan tanımlar değildir. Şimdiye kadar üzerinde ittifak edilen bir din tanımı olmamıştır. Bunun sebebi, dinlerin farklı yapılara sahip olmasıdır. Din bilimlerinin farklı alanlarında uzman olan pek çok din bilimcisinin kendine özgü bir din tanımı vardır. Şimdiye kadar yapılan din tanımları normal bir kitap hacmini dolduracak kadar çoktur. Ancak bu din bilimcileri dini kendi alanları açısından tanımlamışlardır. Örneğin konuya din sosyolojisi açısından yaklaşan Émile Durkheim, "Din, bir cemaatin meydana gelmesini sağlayan ayin ve inançlar sistemidir." demiştir. Durkheim bu tanımında, dinin toplumdaki sosyal fonksiyonunu esas almıştır. "Din; dua, kurban ve inançla kendini gösteren bir arzudur." diyen Ludwig Andreas Feuerbach ise din psikolojisi açısından bir tanım yapmıştır. Buna benzer birçok tanımı sıralamak mümkündür. Ancak bu iki örnek din bilimcilerinin din tanımlarının birbirinden ne kadar farklı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Din bilimcilerinin bu din tanımlarında kutsallık, inanç, zihni meleke, mutlak itaat duygusu, arzu, toplumsal değerler bilinci, tabiat üstü yüce varlık ve tanrı fikri gibi hususlar ön plana çıkmaktadır. Din bilimcilerinin her biri bu kavramlardan birine ağırlık vererek din tanımı yapmıştır. Bu tanımlardaki ayrılık temelde iki nedenden kaynaklanmaktadır. Bu nedenlerden biri dinin karmaşık yapısıdır. Diğeri ise tanımı yapanların subjektif yaklaşımlarıdır. Dinin bütün dinleri kapsayacak objektif bir tarifini ancak dinin sınırlarının belirlenmesinden sonra yapmak mümkün olabilir. == Ortaya çıkışı == Dinin nasıl ortaya çıktığı, kaynağının ne olduğu konusunda kutsal kitapların verdiği bilgilerden başka herhangi bir tarihî belge yoktur. Bu bakımdan bilimsel yöntemlere baş vurarak dinin başlangıcı ve kaynağı hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Bununla birlikte, dinin kaynağını bulmaya teşebbüs eden bazı sosyal bilimciler ortaya çıkmıştır. Elde ettikleri veriler çerçevesinde dinin kökeni hakkında bir takım teoriler ileri sürmüşlerdir. Bir dönem bu teoriler Batı dünyasında kabul görmüş, bilim çevrelerinde heyecan uyandırmışsa da daha sonra bunların eleştirisi yapılıp tartışmalı hâle gelmişlerdir. Dinin kaynağı hakkındaki görüşler evrimci görüş ve vahiy temelli görüş olmak üzere iki başlık altında toplanmaktadır. === Evrimci görüş === Evrime paralel olarak insanın kültür bakımından da evrim geçirdiğinin ispatlanması için çeşitli alanlardan bilim insanları çalışmalara başladılar. Antropologlar, etnologlar, sosyologlar ve psikologlar arasından bazı bilim insanları dinin kökeninin ilkel hayat yaşayan ilkel kabilelerin din ve kültürlerinin incelenmesi ile bulunabileceği iddiasında idiler. Yeni Zelanda, Avustralya, Afrika ve Asya'da yaşayan bazı ilkel kabilelerin inançlarından hareket ederek dinin kökeni hakkında değişik görüşler ortaya atmaya başladılar. Edward Burnett Tylor dinin başlangıcının animizm, James Frazer büyü, Durkheim totemizm olduğunu ileri sürdü. Diğer bilim insanları tarafından başka teoriler de ortaya atıldı. Bütün bu teoriler yaklaşım tarzlarına göre psikolojik ve sosyolojik temelli teoriler idi. Bu teorilere göre, insan tabiattan korktuğu veya cemaat şuurunu devam ettirmek istediği için dine yönelmişti ve bu teoriler bazı bilim çevrelerinde geniş kabul görmüştü. Bu bilim çevrelerinde dinin insan hayatından çıkmasının çok uzun zaman almayacağı kanaati hakim olmaya başlamıştı. Max Müller, 1878'de bu konuya dair "Her gün, her hafta, her ay en çok okunan gazeteler din çağının geçtiğini, inancın bir yanılsama ya da çocukluk hastalığı olduğunu, tanrıların bir insan buluşu olduğunun sonunda ortaya çıkarıldığını yazıyorlar..." şeklinde görüş belirtirken 1905'te Crawley, bilimle dinin karşıtlığını göstermek için din düşmanlarının kıyasıya bir mücadeleye giriştiklerini, dinin, mitlerin oluşturulduğu ilkel çağın bir kalıntısından başka bir şey olmadığı düşüncesinin her yerde yayıldığını ve ortadan kalkmasının sadece bir zaman sorunu olduğunu yazmıştı. === Vahiy temelli görüş === İnsanın ve dinin kaynağı hakkındaki evrimci görüş karşısında bilim insanları arasında vahiyci görüşü savunanlar da çıktı. Aslında Protestan bir rahip olan Wilhelm Schmidt, ilkeller arasında yaptığı etnolojik çalışmalardan sonra yayınladığı Der Ursprung der Gottesidee eserinde dinin ilk şeklinin tektanrıcılık olduğunu ileri sürdü. Filolog Max Müller, dinin kaynağını dilbilimsel metotlarla tanrısal ilk vahye dayandırmaya çalıştı. Tanrı fikrinin tarihini ele alan Müller'e göre bu fikir, tanrının dünyayı yaratması esnasında ilk vahiyle başladı. İnsana yaşam nefesini üfleyerek tanrısallığın "sezgisini" yerleştirdi. Başlangıçta tanrı "insan ırkının bütün atalarına" kendini aynı tarzda bildirdi. Ancak insan, dil hataları nedeniyle bu tanrıya değişik isimler verdi. Zamanla bu isimlerin her birinin farklı tanrılara işaret ettiği yanılgısına varıldı. Böylece çoktanrıcılık doğdu. Max Müller, Hinduizmin kutsal kitabı Vedalar üzerinde yaptığı dilbilimsel incelemelerle bunu ispat etmeye çalıştı. Müller'in asıl ortaya koymak istediği ise "bütün dinlerde, değişik dillerle ifadesini bulan şey, aynı tanrısal gerçek, aynı vahiydir." cümlesiyle özetlediği tespitiydi. Dinin kökeninin tektanrıcı vahiy olduğunu savunanlar belli bir dinî inanca sahip olanlardır. Wilhelm Schmidt, Hristiyanlığın Protestan mezhebine bağlı rahip bir bilim insanıdır. Max Müller de inançlı bir Hristiyandır. Onun geleneksel Hristiyan anlayışından ayrıldığı nokta bütün dinlerin kaynağının aynı tanrısal vahiy olduğu anlayışıdır. Geleneksel Hristiyan anlayış, tanrısal vahiy dini olarak sadece Yahudiliği ve Hristiyanlığı görmektedir. Bu anlayışa göre Hristiyanlık Yahudiliğin bir devamıdır fakat Hristiyanlığın çıkışıyla Yahudiliğin hükmü kaldırılmıştır. Diğer dinler ise tamamen şeytan uydurmasıdır. Tanrının bu dinlerle hiçbir işi olmamıştır. Hinduizm de aynı yaklaşımı sergiler. Budizmin din anlayışı tamamen farklıdır. Budizm, tanrısız bir din olarak bilinir. Bu din, ne kendini ne de diğer dinleri tanrısal vahye dayandırır. == Dinle ilişkili kavramlar == === Din ve bilim === Dinî bilgi, çoğu dindar insana göre dinî önderler, kutsal metinler ve/veya şahsi ilham ile kazanılır. Bazı dinlere göre bu tür bir bilgi sınırsız bir mahiyettedir ve her türlü soru ve soruna cevap niteliği taşır. Bazı dinlere göre ise dinî bilgi hayata özellikle dinî ve pratik anlamda etki ederek gözlem ile elde edilen bilgiyi tamamlayıcı niteliğe erişir. Bazı dinler ve dindar grup ve bireylere göre ise bahsedilen yollardan elde edilen dinî bilgi kesin, şüphesiz ve asla yanılmaz türdendir. Dinî bilginin tanımı, idrak ve tahlil ediliş biçimleri çoğu zaman dinden dine, mezhepten mezhebe ve bireyden bireye değişiklik gösterir. Bilimsel bilgi ve metot ise, tam tersi biçimde dünya ile birebir temasa dayanır ve sadece evren ile ilgili kozmolojik soru ve sorunlara cevap arar. Tüm bilimsel bilgi şüphe ihtimali barındırır ve daha sağlam delillere dayanacak gelişim ve değişime açıktır. === Din, felsefe ve metafizik === Dinî ve bilimsel doktrinler arasında metafiziğin felsefi perspektifi yer almaktadır. Bu yaklaşım, Antik Çağ'da evren, insanlık ve tanrı kavramının doğası üzerine mantıksal yargılar çıkarmaya çalışmaktaydı. Din ve bilim arasındaki anlaşmazlığı çözmek için geliştirilmiş önemli felsefi araçlardan biri de Ockhamlı William tarafından dini savunmak için geliştirilen Ockham'ın usturasıdır. Ancak bu argüman sıklıkla bilim felsefesinde bilimi savunmak için kullanılmaktadır. Bu hususta not edilmesi gereken bir şey de felsefenin bilgi dalıdır. Bu dal, insan bilgisinin doğası ve sınırlarının yanı sıra inançların, doğru veya yanlış olduğunun nasıl tahlil edileceğini veya kabul edileceğini sorgular. === Din ve mit === Din, kaynağı vahye dayanan ve insanın mutluluğunu amaçlayan bir kurallar sistemidir. İnsanın varoluşuyla birlikte gelen inanma ihtiyacına cevap verir ve inançlıların yaşamına anlam katar. İnsanın nereden gelip nereye gittiğini, bu dünyada niçin bulunduğunu cevaplandırmaya çalışır. Bu bakımdan dinin insan yaşamında önemli bir yeri vardır. Ancak din, bu konuda yalnız olmayıp bu rolünü mitlerle paylaşmaktadır. Mit, tarihin herhangi bir dönemlerinde gerçekten olmuş olayları mecazi bir dille anlatan kutsal öykülere verilen addır. Ancak çoğu zaman söylence, destan, halk öyküsü ve masal gibi edebiyat türleri ile karıştırılmaktadır. Miti diğerlerinden ayıran özelliği gerçekten olmuş olayları konu edinmesidir. Mitos, bu olayları farklı bir dille anlatır. Anlatımda kullanılan dil yalın değildir; mecazi anlatımlar ve semboller içerir. Mitlerdeki anlatım dili anlatılan olayların gerçek dışıymış gibi görünmelerine yol açar. === Ezoterizm ve mistisizm === Mistisizm, felsefe ve metafiziğin aksine mantığın yücelme ve aydınlanmanın en önemli yolu olmadığını öne sürer. Daha çok yoga, oruç, dönme (örneğin sema), çile ve hatta psikoaktif maddelerin kullanımı gibi çeşitli fiziksel disiplinlerde odaklanır. Mistisizm, mutlak, ilahi olan, ruhani hakikat veya tanrı ile veya onun varlığının bilinci ile birleşmeye çalışmak, bunun için çeşitli yol ve öğretileri takip etmek, buna rasyonel düşünce ile ulaşılamayacağını bildirmektir. Mistikler, deneysel ve entelektüel kavrayışın ötesinde çeşitli gerçekliklerin varlığına inanır ve bunlara kişisel deneyimlerle ulaşılabileceğini düşünürler. Ezoterizm ise inanç yerine entelektüel anlayışa dayanarak dinden daha sofistike olduğunu ve psikospiritüel transformasyon teknikleriyle felsefede çeşitli gelişmelere neden olabilineceğini öne sürer. Ezoterizm sadece gelişmiş, imtiyazlı kişilere açık olup kuşaktan kuşağa aktarılan "gizli" bilginin varlığından bahseder. Bu kamuya açık olan ezoterik bilginin tersidir. Özellikle ruhsal uygulamalara ve disiplinlere önem verir. Antik Yunanistan'ın mistik dinleri ve modern Scientology tarikatı ezoterizmin örneklerindendir. == Ayrıca bakınız == *Dünyada dinlere göre nüfus *Dinî inanç, grup ve akımlar listesi == Kaynakça == * * * * * Kategori:Kültür Kategori:Ruhanilik Kategori:Ana madde konuları
656
Matematik (Yunanca μάθημα máthēma, "bilgi, çalışma, öğrenme"); sayılar, felsefe, uzay ve fizik gibi konularla ilgilenir. Matematikçiler ve filozoflar arasında matematiğin kesin kapsamı ve tanımı konusunda görüş ayrılığı vardır. Matematikçiler örüntüleri araştırır ve bunları yeni konjektürler formüle etmekte kullanırlar. Bu konjektürlerin doğruluğunu veya yanlışlığını matematiksel ispat yoluyla çözmeye çalışırlar. Matematiksel yapılar gerçek fenomenleri iyi modelize ettiklerinde matematiksel düşünce doğa hakkında tahmin yürütmemizi ve onun iç yüzünü anlamamızı sağlayabilir. Matematik soyutlama ve mantığı kullanarak ve sistemli çalışmayla fiziksel objelerin şekillerini ve hareketlerini saymayı, hesaplamayı ve ölçmeyi mümkün kılar ve böylece gelişir. Pratik matematik yazılı kayıtlardan beri insan etkinliği olagelmiştir. Matematik problemlerinin çözümü için gerekli araştırma yıllarca hatta yüzyıllarca süren bir çaba gerektirebilmektedir. İlk titiz kayıtlara Yunan matematiğinde rastlanır. (Özellikle Öklid'in Elementler kitabında) Giuseppe Peano (1858-1932), David Hilbert (1862-1943) ve diğerlerinin geç 19 yüzyılda belitsel sistemler üzerine kurdukları çalışmalarından beri matematiksel araştırmada doğruyu kurmanın geleneği değişti. (Artık uygun olarak seçilen aksiyom ve tanımlardan titiz bir şekilde tümdengelim yapılmaktadır.) Matematik Rönesans'a kadar görece yavaş gelişti. Sonra matematikteki yenilikler diğer yeni bilimsel keșiflerle etkileșerek matematiksel keșiflerde günümüzde hala devam eden hızlı bir artış sağladı. Galileo Galilei (1564-1642) "Kainat dediğimiz kitap, yazıldığı dil ve harfler öğrenilmedikçe anlaşılamaz. O, matematik dilinde yazılmış; harfleri üçgen, daire ve diğer geometrik şekillerdir. Bu dil ve harfler olmaksızın kitabın tek bir kelimesinin anlaşılmasına olanak yoktur. Bunlar olmaksızın yapılan karanlık bir labirentte amaçsızca dolaşmaktır." Carl Friedrich Gauss (1777-1855) matematiği bilimlerin kraliçesine benzetmiştir. Benjamin Peirce (1809-1880) matematik için bilimlerin sonuçlarının çizilmesi için gereken bilim demiştir. David Hilbert "Biz burada gelişigüzel konuşmayız. Matematik şart koşulan rastgele kuralların olduğu bir oyun gibi değildir. O yalnızca içsel gerekliliğin olduğu kavramsal bir sistemdir, aksi hiçbir şey değil." Albert Einstein (1879-1955), "Matematik kesin olduğunda gerçeği yansıtmaz, gerçeği yansıttığında kesin değildir." Fransız matematikçi Claire Voisin, "Matematikte yaratıcı itki, her yerinde kendini ifade etmeyi denemesidir." der. Matematik dünya genelinde doğa bilimleri, mühendislik, teknoloji ve maliye gibi birçok alanın temel aracıdır. Uygulamalı matematik, matematiksel bilginin diğer alanlara uygulanmasıyla ilgilidir. Bu uygulamalar sayesinde istatistik ve oyun teorisi gibi tamamıyla yeni matematik disiplinleri doğmuştur. Ayrıca matematikçiler soyut matematikle akıllarında herhangi bir kullanım olmadan da yalnızca matematik yapmak için uğraşırlar. Soyut matematikle uygulamalı matematiği ayıran belirgin bir çizgi yoktur. Soyut matematikteki keşifler sıklıkla pratik matematik uygulamalarının başlatıcısı olurlar. == Kelimenin anlamı == Antik Yunanca kelimesi matematik kelimesinin köküdür ve bilirim anlamına gelmektedir. Daha sonradan sırasıyla bilim, bilgi ve öğrenme gibi anlamlara gelen (máthema) kelimesinden türemiştir. (mathematikós) öğrenmekten hoşlanan anlamına gelir. Osmanlı Türkçesinde ise "riyaziye" denilmiştir. Matematik kelimesi Türkçeye kelimesinden gelmiştir. == Matematik eğitimi == Matematik, bilimde olduğu kadar günlük hayatta da bir insanın sık sık karşısına çıkar. Matematik, temeli mantığa dayanan bir sistemdir ve zihni geliştiren bir araç olarak kişiye rasyonel bakış açısı kazandırır. Kişiye özgür ve ön yargısız bir düşünce ortamı yaratır. İnsanın sistemli, mantıklı, tutarlı düşünmesini sağlar. Bu yüzden matematik dersi ilköğretimden yükseköğretim programlarına kadar her alanda yer alır. İlköğretimde ortaöğretime hazırlık olarak, ortaöğretimde yükseköğretime hazırlık olarak matematik öğretimi yapılır. == Matematiğin alanları == Rönesans'tan önce matematik iki ana alana ayrılıyordu: sayıların işlenmesiyle ilgili olarak aritmetik ve şekillerin incelenmesiyle ilgili olarak geometri. Nümeroloji ve astroloji gibi bazı sahte bilim türleri, o zamanlar matematikten açıkça ayırt edilmiyordu. Rönesans sırasında iki alan daha ortaya çıktı. Matematiksel gösterim, kabaca formüllerin çalışılmasından ve işlenmesinden oluşan cebir'e yol açtı. Sonsuz küçükler hesabı ve integral hesabı olmak üzere iki alt alandan oluşan Kalkülüs, değişkenler ile temsil edildiği şekliyle değişen nicelikler arasındaki tipik doğrusal olmayan ilişkileri modelleyen sürekli fonksiyonlar çalışmasıdır. Aritmetik, geometri, cebir, hesap olmak üzere dört ana alana bölünme 19. yüzyılın sonuna kadar sürdü. Ardından Gök mekaniği ve katı mekaniği gibi alanlar matematikçiler tarafından incelendi ancak artık bunlar fiziğin konularıdır. Kombinatorik konusu kayıtlı tarihin büyük bir bölümünde çalışıldı ancak on yedinci yüzyıla kadar ayrı bir matematik dalı haline gelmedi. 19\. yüzyılın sonunda, matematiğin temel krizi ve sonuçta aksiyomatik yöntemin sistemleştirilmesi matematiğin yeni alanlarının patlamasına yol açtı. 2020 Matematik Konu Sınıflandırması en az altmış üç birinci düzey alan içerir. Bu alanlardan bazıları sayı teorisi (yüksek aritmetik'in modern adı) ve geometri ile ilgili olduğu gibi eski bölüme karşılık gelir. Diğer bazı birinci seviye alan adlarında "geometri" vardır veya genellikle geometrinin parçası olarak kabul edilirler. Cebir ve hesap, birinci düzey seviye olarak görülmez ama birkaç birinci seviye alanına ayrılır. Matematiksel mantık ve temeller gibi diğer birinci seviye alanlar 20. yüzyılda ortaya çıktı veya daha önce matematik olarak kabul edilmemişlerdi. * Cebirsel geometri ve teknikleri, robot ve bilgisayar oyunu modellemelerinde kullanılır. * alt=Öklid (pergeli tutuyor), Yunan matematikçi, İ.Ö. 3. yüzyıl, Raphael´in "Atina Okulu" tablosundan.|küçükresim|ÖklidDiferansiyel denklemler ve sayısal analiz teknikleri uçak ve motor modellemelerinde, uydu yapımında ve daha genel olarak dinamik sistemlerin değişimlerinin ölçümünde kullanılır. * Fraktallar, anten teknolojisinde hacmi küçük, yüzey alanı büyük antenlerin yapımında kullanılır. Ayrıca fraktal geometri, canlılarda kılcal damarların düzeni ve kanın akışının izahında kullanılır. * Kendini kopyalayabilen makineler ve sembolik otomatlar, uzay istasyonlarından Dünya'ya gönderilen dijital verinin kaybolan parçalarının yeniden inşa edilmesinde kullanılır. * Fourier analizi ve teknikleri, iletişim ağlarında verinin çok uzak mesafelere gönderilebilmesi ve kaybın en az olması için kullanılır. Ayrıca, Fourier teknikleri resim, video ve dijital müziğin sıkıştırılmasında kullanılır. * Hücresel otomatlar, biyolojik canlıların üremelerini ve hastalıkların yayılmalarını modellemek için kullanılır. * Cebirsel topolojinin bir alt dalı olan uygulamalı homoloji, dijital verinin matematiksel topolojisini belirlemek için kullanılır. Buna en iyi örnek, uzak gezegenlerin fotoğraflarından gezegen yüzeyinin coğrafyasının belirlenmesidir. * Algoritmik teknikler programcılıkta kullanılır. * Soyut mantık, elektrik devresi ve bilgisayar dizaynında kullanılır. * Graf teorisi, veri tabanının topolojik ve kombinatorik olarak incelenmesinde kullanılır. Örnek olarak, bir ülkedeki hastanelerin bulundukları yer ile aralarındaki uzaklıkların ideal olup olmadığının belirlenmesini verebiliriz. Bir başka örnek ise internet sitelerinin dağılımlarının incelenmesidir. == Matematiğin konuları == === Sayı teorisi === Sayı teorisi, sayıların, yani doğal sayılar (\mathbb{N}),'nin işlenmesiyle başladı ve daha sonra tam sayılara (\Z) ve rasyonel sayılara (\Q). doğru geliştirildi. Eskiden sayı teorisine aritmetik denirdi ancak günümüzde bu terim çoğunlukla sayısal hesaplamalar için kullanılır. Sayı teorisinin kökeni eski Babil ve muhtemelen Çin'e dayanmaktadır. Önde gelen ilk sayı teorisyenleri Öklid ve Diophantus idi. Sayı teorisinin soyut biçimindeki modern çalışması büyük ölçüde Pierre de Fermat ve Leonhard Euler'e atfedilir. Alan, Adrien-Marie Legendre ve Carl Friedrich Gauss'un katkılarıyla meyvesini verdi. Kolayca ifade edilen birçok sayı probleminin, matematiğin her yerinden gelişmiş yöntemler gerektiren çözümleri vardır. Öne çıkan bir örnek Fermat'nın son teoremi‘dir. Bu varsayım 1637'de Pierre de Fermat tarafından ifade edildi ancak yalnızca 1994 yılında Andrew Wiles tarafından cebirsel geometri, kategori teorisi ve homolojik cebir'den şema teorisini içeren araçlar kullanılarak kanıtlandı. Başka bir örnek, 2'den büyük her çift tam sayının iki asal sayı'nın toplamı olduğunu öne süren Goldbach hipotezi'dir. 1742'de Christian Goldbach tarafından ifade edilen, büyük çabalara rağmen bugüne kadar kanıtlanmamıştır. Sayı teorisi, analitik sayı teorisi, cebirsel sayı teorisi, sayıların geometrisi (yöntem yönelimli), diophantine denklemleri ve aşkınlık teorisi dahil olmak üzere birçok alt alanı içerir. : 0, 1, 2, 3,4 ...\,\\! -2, -1, 0, 1, 2\,\\! -2, \frac{2}{3}, 1.21\,\\! \sqrt{2},\pi\,\\! -e, \sqrt{2}, 3, \pi\,\\! 2, i, -2+3i, 2e^{i\frac{4\pi}{3}}\,\\! a+bi+cj+dk\,\\! 2,3,5,7\,\\! e,\pi\,\\! Doğal sayılar Tam sayılar Rasyonel sayılar İrrasyonel sayılar Reel sayılar Karmaşık sayılar DördeylerGirard, P. R. The quaternion group and modern physics (1984) Eur. J. Phys. vol 5, p. 25-32\. Asal sayılar Sabitler : a+\mathbf{h}b\,\\! \mathbf{e}_3^2=1\,\\! z=\pm\sum_{i=k}^\infty a_i \cdot p^i\,\\! 1+2+3....n=n.(n+1)/2\,\\! π,e 6,28,496\,\\! 1_2,10_2\,\\! 0\,\\! Hiperbolik sayılar Çifte karmaşık sayılar P-sel sayılar Ardışık sayılar Aşkın sayı Mükemmel sayı İkili sayılar Sıfır === Geometri === küçükresim|Bir kürenin yüzeyinde, Öklid geometrisi yalnızca yaklaşık olarak doğrudur. Daha büyük ölçeklerde üçgenin açılarının toplamı 180°'ye eşit değildir. Geometri, matematiğin en eski dallarından biridir. Doğrular, açılar ve daireler gibi şekillerle ilgili ampirik tariflerle başladı ve esasen yerölçümünün ve mimari'nin ihtiyaçları için geliştirildi ancak o zamandan beri diğer birçok alt alana yayıldı. Temel yenilik eski Yunanlar tarafından kanıtlar kavramının getirilmesiydi ve her iddianın "kanıtlanması" gerekliliği vardı. Örneğin iki uzunluğun eşit olduğunu ölçerek doğrulamak yeterli değildir. Uzunlukların eşit olup olmadıkları önceden kabul edilmiş sonuçlardan (teoremler) ve birkaç temel ifadeden çıkarım yapılarak kanıtlanmalıdır. Temel ifadeler apaçık anlaşılabilir olduklarından (varsayımlar) veya çalışma konusu tanımın parçası olduklarından (aksiyomlar) ispata tabi değildirler. Tüm matematiğin temelini oluşturan bu ilke ilk olarak geometri için geliştirildi ve Öklid tarafından MÖ 300 civarında Elementler adlı kitabında sistemleştirildi. Ortaya çıkan Öklid geometrisi Öklid düzleminde (düzlem geometrisi) ve üç boyutlu Öklid uzayındaki çizgilerden, düzlemlerden ve dairelerden inşa edilmiş şekillerin ve düzenlemelerinin incelenmesidir. Öklid geometrisi, René Descartes'ın Kartezyen koordinatları tanıttığı 17. yüzyıla kadar yöntem veya kapsam değişikliği olmadan geliştirildi. Bu büyük bir paradigma değişikliği idi. Çünkü gerçek sayıları doğru parçalarının uzunlukları olarak tanımlamak yerine (bkz. sayı doğrusu), noktaların koordinatlarını (sayılar) kullanarak temsiline imkan verdi. Bu, kişinin geometrik problemleri çözmek için cebiri (ve daha sonra kalkülüsü veya hesabı) kullanmasına imkan verir. Bu, geometriyi iki yeni alt alana ayırdı: tamamen geometrik yöntemler kullanan sentetik geometri ve sistematik olarak koordinatları kullanan analitik geometri. Analitik geometri, daireler ve doğrularla ilgili olmayan eğrilerin çalışılmasına izin verir. Bu tür eğriler fonksiyonların grafiği olarak tanımlanabilir (çalışması diferansiyel geometri'ye yol açtı). Ayrıca kapalı denklemler, genellikle cebirsel denklemleri (cebirsel geometri'yi doğuran) olarak da tanımlanabilir. Analitik geometri ayrıca üç boyuttan daha yüksek Öklid uzaylarını dikkate almayı mümkün kılar. 19\. yüzyılda matematikçiler, paralel varsayımı izlemeyen Öklid dışı geometrileri keşfettiler. Bu varsayımın doğruluğunu sorgulayarak, bu keşfin Matematiğin temellerini ortaya çıkarmada Russel paradoksu ile birleştiği görüldü. Krizin bu yönü, aksiyomatik yöntemi sistematik hale getirerek ve seçilen aksiyomların doğruluğunun matematiksel bir problem olmadığını benimseyerek çözüldü. Buna karşılık aksiyomatik yöntem ya aksiyomları değiştirerek ya da uzay'ın belirli dönüşümleri altında değişmez olan özellikleri dikkate alarak elde edilen çeşitli geometrilerin incelenmesine imkan verir. Günümüzde geometrinin alt alanları şunlardır: * 16. yüzyılda Girard Desargues tarafından tanıtılan Projektif geometri, paralel çizgiler'in kesiştiği sonsuzda noktalar ekleyerek Öklid geometrisini büyütür. Bu, kesişen ve paralel çizgiler için işlemleri birleştirerek klasik geometrinin birçok yönünü kolaylaştırır. * Afin geometri, paralellik ile ilgili ve uzunluk kavramından bağımsız özelliklerin incelenmesi. * Diferansiyel geometri, diferansiyel fonksiyonları kullanılarak tanımlanan eğrilerin, yüzeylerin ve bunların genellemelerinin incelenmesi * Manifold teorisi, daha geniş uzaya gömülü olması gerekmeyen şekillerin incelenmesi * Riemann geometrisi, eğri uzaylarda mesafe özelliklerinin incelenmesi * Cebirsel geometri, polinomlar kullanılarak tanımlanan eğrilerin, yüzeylerin ve bunların genellemelerinin incelenmesi * Topoloji, sürekli deformasyonlar altında tutulan özelliklerin incelenmesi ** Cebirsel topoloji, cebirsel yöntemlerin, özellikle homolojik cebirin topolojide kullanımı * Ayrık geometri, geometride sonlu yapılanmaların incelenmesi * Dışbükey geometri, önemini optimizasyon uygulamalarından alan dışbükey kümelerin incelenmesi, * Karmaşık geometri, gerçek sayıların karmaşık sayılar ile yer değiştirilmesiyle elde edilen geometri Cebirsel geometri -- Analitik geometri -- Diferansiyel geometri -- Diferansiyel topoloji -- Cebirsel topoloji -- Lineer cebir --Fraktal geometri : 96px 96px 96px 96px 96px Geometri Trigonometri Diferansiyel geometri Topoloji Fraktal geometri === Hesap === Aritmetik -- Analiz -- Türev -- Kesirli hesap -- Fonksiyonlar -- Trigonometrik fonksiyonlar 96px 96px 96px 96px 96px Kalkülüs Vektör hesabı Diferansiyel denklemler Dinamik sistem Kaos teorisi === Temel matematiksel yapılar === Monoid -- Öbek (matematik) -- Halkalar -- Cisim (Cebir) -- Topolojik Uzaylar -- Çokkatlılar -- Hilbert aksiyomları -- Sıralamalar === Temel matematiksel kavramlar === Cebir -- Kümeler -- Sayılar -- Bağıntılar--Fonksiyonlar -- Limit -- Süreklilik -- Türev ve Türevlenebilirlik -- Analitik geometri -- İntegrallenebilirlik -- Matris --Determinantlar -- Eşyapı -- Homotopi -- İyi-sıralılık ilkesi -- Sayılabilirlik -- Soyutluk -- Oran -- Orantı -- Polinom -- Permütasyon -- Kombinasyon -- Logaritma -- Diziler -- Seriler -- Lineer cebir === Matematiğin ana dalları === Soyut cebir -- Sayılar teorisi -- Cebirsel geometri -- Grup teorisi -- Analiz -- Topoloji -- Graf teorisi -- Genel cebir -- Kategori teorisi -- Matematiksel mantık -- Türevsel denklemler -- Kısmi türevsel denklemler -- Olasılık -- Kompleks fonksiyonlar teorisi : 96px 96px 96px 96px Sayılar teorisi Soyut cebir Grup teorisi Graf teorisi === Sonlu matematik === Kombinatorik -- Saf küme teorisi -- Olasılık -- Hesap teorisi -- Sonlu matematik -- Kriptografi -- Graf teorisi -- Oyun teorisi : \begin{matrix} (1,2,3) & (1,3,2) \\\ (2,1,3) & (2,3,1) \\\ (3,1,2) & (3,2,1) \end{matrix} 96px 96px 96px Kombinatorik Hesap teorisi Kriptografi Graf teorisi === Uygulamalı matematik === Mekanik -- Sayısal analiz -- Optimizasyon -- Olasılık -- İstatistik -- Finansal matematik Dosya:Gravitation space source.svg|Matematiksel fizik Dosya:BernoullisLawDerivationDiagram.svg|Akışkanlar mekaniği Dosya:Composite trapezoidal rule illustration small.svg|Sayısal analiz Dosya:Maximum boxed.png|Optimizasyon Dosya:Two red dice 01.svg|Olasılık teorisi Olasılık Dosya:Oldfaithful3.png|İstatistik Dosya:Market Data Index NYA on 20050726 202628 UTC.png|Finansal matematik Dosya:Arbitrary-gametree- solved.svg|Oyun teorisi === Ünlü teoriler ve hipotezler === Fermat'nın son teoremi -- Riemann hipotezi -- Süreklilik hipotezi -- P=NP -- Goldbach hipotezi -- Gödel'in yetersizlik teoremi -- Poincaré hipotezi -- Cantor'un diagonal yöntemi -- Pisagor teoremi -- Merkezsel limit teoremi -- Hesabın temel teoremi -- İkiz asallar hipotezi -- Cebirin temel teoremi -- Aritmetiğin temel teoremi -- Dört renk teoremi -- Zorn önsavı -- Fibonacci dizisi === Temeller ve yöntemler === Matematik felsefesi -- Sezgici matematik -- Oluşturmacı matematik -- Matematiğin temelleri -- Kümeler teorisi -- Sembolik mantık -- Model teorisi -- Kategori teorisi -- Teorem ispatlama -- Mantık -- Tersine matematik - : p \Rightarrow q \, 176x176px 135x135px Matematiksel mantık Küme Kategori Teorisi == Matematik yazılımları == * Fx Draw * Macsyma * MAP * Maple * Math Type * Mathcad * Mathematica * MathML * Matlab * Maxima * Mupat *GeoGebra == Ayrıca bakınız == * Fields madalyası * Matematik ödülleri listesi * Matematik eğitimi * Matematik felsefesi == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Toplum ve bilimler açısından matematik * Matematik Felsefesi * Açıköğretim- Matematik öğretimi Hakkında Bilgi * Matematik Öğretimi Hakkında * Açıköğretim Matematik Öğrenmek * Modern Matematik Kategori:Formal bilimler Kategori:Matematik terimleri Kategori:Ana madde konuları
646
Esperanto () ya da orijinal adıyla Lingvo Internacia, Polonyalı göz doktoru Ludwik Lejzer Zamenhof tarafından 1887 yılında yaratılan yapay dil. Zamenhof'un 1905 yılında yayımladığı Fundamento de Esperanto (Esperanto'nun Temelleri) kitabında dilin yapısı ve kuralları izah edilir. Kendini Dr. Esperanto olarak tanıtan Zamenhof, farklı dilleri konuşan kişiler arasındaki iletişim zorluklarının, öğrenilmesi kolay bir ortak dil ile aşılabileceğini düşünerek Esperanto'yu oluşturmuştur. Günümüzde en çok tanınan ve en çok konuşanı bulunan yapay dil olmakla birlikte uluslararası iletişim dili olma amacına ulaşamamıştır. == Etimoloji == Esperanto kelimesinin kökeni Fransızcadaki -umut etmek anlamına gelen- "espérer" kelimesine dayanmaktadır. Bu kelime, Esperanto'ya esperi olarak geçmiştir. Ek ve köklerine ayrılışı esper¹-ant²-o³ şeklindedir. ¹ Umut eden anlamındaki esperi fiilinden gelir. ² Bir işi yapan, bir şeyin yolundan giden anlamındaki -ant sonekidir. ³ Kelimeye isim anlamı katan -o sonekidir. Esperanto dilinin özgün adı aslında Lingvo Internaciadır; ancak L. L. Zamenhof Esperanto'yu tanıttığı 1887 tarihli Unua Libro isimli kitabında kendisinden Doktoro Esperanto (Dr. Umutlu) takma adıyla bahsetmiş ve zamanla dilin kendisi de daha çok bu isimle anılır hâle gelmiştir. == Tarihsel Gelişim == küçükresim|Esperanto dilinin kurucusu Polonyalı göz doktoru Ludwik Łejzer Zamenhof Esperanto yapay dili 1870'ler ve 1880'ler civarında Polonyalı göz doktoru Ludwik Lejzer Zamenhof tarafından geliştirilip 1887 yılında yayımlanmıştır. Dr. Zamenhof'un bulunduğu bölgedeki insanlar Lehçe, Rusça, Yidiş gibi farklı diller konuşuyorlardı. Zamenhof bu insanların birbirleriyle anlaşmalarını kolaylaştırmak için hiç değişmeyen ve istisnası olmayan 16 ana kurala dayalı ve kelimelerinin köklerini genellikle bu Avrupa dillerinden alan Esperanto dilini icat etmiştir. Zamenhof, çocukluğundan beri farklı dilleri konuşan insanların daha kolay anlaşabilmesi için uluslararası kolaylaştırılmış bir yapay dil oluşturma fikrinde olmuştur. İlk zamanlarda Latince veya Yunanca dillerinden birini basitleştirmeyi düşünmüşse de Latince öğrenmeye başladıktan sonra bu dilin yapısının çok karmaşık olduğunu düşünerek tamamen yeni bir dil üretmenin daha isabetli olacağına karar vermiştir. Onlu yaşlarının başından itibaren böyle bir dili oluşturmak için çalışmıştır. İngilizceyi öğrendiği sıralarda Zamenhof, fiilin şahıslara göre farklı olarak çekimlenmesinin gereksiz olduğunu ve gramatik sistemin hayal edilebileceğinden çok daha basit olabileceğini düşünmekteydi; ancak kelime ezberlemekte hâlâ zorlanmaktaydı. Rusça öğrenmeye başladığında ise bu sorunu son ekler vasıtasıyla en aza indirebileceğini fark etti ve dilini bu yönde geliştirmeye başladı. Dilinin kelime hazinesini dünya çapında öğretilme ve bilinme oranının yüksek olduğunu düşündüğü Romen ve Cermen dillerinden yararlanarak oluşturdu. Zamenhof 17 Aralık 1878'de birkaç arkadaşı ile birlikte 19. doğum gününün yanı sıra Lingwe Uniwersala (Dünya Dili) adlı dilinin doğuşunu da kutlamıştır. Dilin bu aşamasıyla ilgili çok fazla bir bilgi yoktur ve bugüne yalnızca bir dörtlük kalmıştır. 1881'e gelindiğinde dilde görülen en önemli değişiklikler dil adının Lingvo Universala olarak değişmesi, w harfinin v harfiyle değiştirilmesi, çoğul isim takısının -es yerine -oj şekline dönüştürülmesi, dile belirtme hâl eki -l'nin eklenmesidir. Dilin bu aşamasında hâlâ bazı fiillerin vurgusu son hecededir, dilde bugün bulunmayan á, ć, é, ħ, -ó, ś, ź harfleri vardır, şimdiki ve geniş zaman eki -é, geçmiş zaman eki -u, gelecek zaman eki -uj, şart kipi eki -á, emir kipi eki -ó, mastar eki -e veya -i'dir ve şahıs zamirleri bugünkünden farklıdır. Sonraki yıllarda Zamenhof, özellikle yabancı dillerde yazılmış edebî yazıların ve şiirlerin Esperanto'ya çevrilmesi sırasında diliyle ilgili fikirlerini en son aşamaya ulaştırmıştır. Fiillerdeki son hece vurgusunu kaldırıp vurgunun her zaman sondan ikinci hecede olması kuralını getirmiştir. ć, ħ, ś, ź sembolleri sırasıyla ĉ, ĥ, ŝ, ĵ sembolleriyle değiştirilmiş, dź ikilisiyle verilen sesi karşılamak için de dile ĝ harfi eklenmiştir. 1887'de Zamenhof'un bugünkü hâliyle Esperanto dilini Lingvo Internacia adıyla içeren Unua Libro (İlk Kitap) isimli kitabını tamamlamasıyla dilin ilk yapım aşaması resmen tamamlanmıştır. 1887 yılı, herkesçe Esperanto'nun gerçek ortaya çıkış tarihi olarak kabul edilir. Esperanto ilk yılında Rus İmparatorluğu'nda ve Doğu Avrupa'da tanınmaya başladı; ancak hemen sonra dilin bilinirliği Batı Avrupa'ya ve 1889'da Arjantin'e, 1901'de Kanada'ya, 1903'te Cezayir, Şili, Japonya, Meksika ve Peru'ya, 1904'te Tunus'a, 1905'te ABD, Gine, Çinhindi, Yeni Zelanda, Tonkin ve Uruguay'a kadar ulaştı. I. ve II. Dünya Savaşı yılları haricinde 1905 yılından beri her yıl Esperanto temalı dünya kongreleri yapılmış ve bu kongreler, dilin prestij ve resmiyet kazanma sürecinde etkili olmuştur. küçükresim|L. L. Zamenhof'un 1905'te Bolonya Deklarasyonu'nda yaptığı Esperanto dilindeki konuşmasından bir kesit Dilde kararlılığı ve dile olan güveni arttırmak amacıyla 1905'teki Bolonya Deklarasyonu'yla Esperanto üzerinde yapılabilecek değişiklikler kesin bir dille büyük oranda sınırlandırılmış ve Fundamento de Esperanto isimli kitapta geçen kuralların ebediyyen kimse tarafından değiştirilemeyeceği bildirilmiştir. 1920'lerin başında Milletler Cemiyeti'nin çalışma dilinin Esperanto olmasıyla ilgili bir öneri verilmiştir ve oylamada diğer 10 delegenin tamamı bu öneriyi desteklerken yalnızca Fransız delege Gabriel Hanotaux, Fransızcanın dünya dili statüsünü kaybedebileceği endişesiyle öneriyi reddetmiştir. Ancak iki yıl sonra Milletler Cemiyeti, bütün ülkelerine eğitim müfredatlarına Esperanto'yu dâhil etmelerini tavsiye etmiştir. 1930'lardan sonra Adolf Hitler birçok Esperanto konuşanını milliyetçilik karşıtı oldukları gerekçesiyle öldürtmüştür. Hitler, Zamenhof'un Yahudi olmasından dolayı Esperanto kullanımını yasaklamıştı ve Esperanto'nun dünyanın farklı yerlerine dağılmış, farklı dilleri konuşan Yahudileri bir araya getirmek için üretilmiş olduğunu düşünüyordu. Bununla birlikte aynı yılların Faşist İtalya'sında Esperanto'ya karşı herhangi bir önemli müdahele bulunmadığı gibi, hazırlanan bazı millî tanıtım broşürlerinde Esperanto dilinin kullanıldığı da olmuştur. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Soğuk Savaş yıllarında her iki taraf da Esperanto'nun diğer taraf tarafından propaganda dili olarak kullanmasından çekinmiş; ancak 1954 yılında UNESCO, Universala Esperanto-Asocio (Dünya Esperanto Birliği) ile danışmanlık ilişkisi kurmuştur. Dil, 1970'lerde dünyanın yeni bölgelerine yayılmayı başarmıştır. 1975 yılında Esperanto hareketinde, özellikle İran'da bir canlanma gözlenmiş, Tahran'da 3000 kişilik bir grup Esperanto öğrenmeye başlamış, 1985 yılında UNESCO, BM üyesi ülkelerin, eğitim müfredatlarına Esperanto öğrenimini dâhil etmelerini teşvik etmiştir. Afrika'daki Esperanto konuşanlar, 1991 yılında Esperanto Panafrika Kongresi düzenlenebilecek derecede artmıştır. Son yıllarda internet kullanımının yaygınlaşması ve bireyler-arası uluslararası temasın üst düzeye çıkmasıyla Esperanto hareketi yeniden canlanmaya başlamışsa da henüz dikkat çekecek seviyelere ulaşamamıştır. == Dilbilimsel Özellikler == Bir yapay dil olarak Esperanto, hiçbir tek dile birebir bağlı değildir. Kelime hazinesi bakımından Latin dilleri grubuna dâhil edilebilir; ancak yapıbilim bakımından mevcut hiçbir dil grubuna yakın değildir. Esperanto yapısal olarak genellikle sondan, yer yer önden eklemeli ve tek heceli dillerin özelliklerini yansıtmaktadır. Fonetik açıdan Slav Dilleri'ne yakındır. Anlambilimce Hint-Avrupa Dil Ailesi'nin karakteristiklerini taşır. Esperanto serbest cümle dizimine sahiptir, cümledeki ögelerin yerleri değiştirildiğinde cümlenin anlamı değişmez. == Dil Statüsü == === Resmî Dil Olarak Esperanto === Esperanto hiçbir zaman başka ülkelerce resmen tanınan bir ülkenin resmî dili olmamıştır ancak dilin buna benzer tecrübeleri bulunmaktadır. Esperanto, Almanya ve Belçika arasında özerk bölge olan çok dilli Moresnet'te yüksek konuşulma oranlarına ulaşmış ve ülkenin son zamanlarında Esperanto'nun resmî dil yapılması gündeme gelmişse de 1920 yılında Belçika bu bölgeyi kendisine bağlayınca bu düşüncenin gerçekleşmesi mümkün olmamıştır. 1968 yılında Adriyatik Denizi'nin ortasında inşa edilen küçük bir platforma kurulan Rose Adası isimli mikro devlet Esperanto'yu resmî dili olarak seçmiş, ancak hiçbir ülke bu devleti resmen tanımamıştır. Esperanto topluluğu arasında dilin tarafsızlık ilkesini zedeleyeceği endişesiyle, Esperanto'nun bir ülke tarafından resmî dil olarak tanınmasına sıcak bakmayanlar bulunmaktadır. === Esperanto Kuruluşları === Esperanto dilini kullanan ve Esperanto ile ilgili çalışmalar yürüten çok sayıda uluslararası ve yerel organizasyonlar bulunmaktadır. Doğrudan veya dolaylı olarak dünyadaki Esperanto hareketinin büyük bölümünü yürüten, Türkiye'nin aralarında bulunmadığı ülkelerde 95 yerel şubesi bulunan, Birleşmiş Milletler ve UNESCO ile resmî, UNICEF ile danışmanlığa dayalı iletişim içerisinde olan Universala Esperanto-Asocio (UAE) - Dünya Esperanto Örgütü; Bu örgütçe parasal destek sağlanan, Esperanto dilini düzenleme yetkisindeki kurum Akademio de Esperanto ve yine UEA bünyesinde bulunan TEJO (Tutmonda Esperantista Junulara Organizo - Dünya Esperantocu Gençlik Örgütü bu kuruluşların bazı önemli örnekleridir. == Topluluk == Esperanto günümüzde temel olarak seyahat veya internet üzerinden haberleşme amacıyla kullanılmaktadır. küçükresim|300px|Pasporta Servo'ya kayıtlı adreslerin Dünya üzerindeki dağılımı (2015) Yıllık olarak yayımlanan Pasporta Servo adlı kitapçık, Esperanto konuşanlardan kendisine başvuranların ev adreslerini içermektedir. Bu kitapçığa kayıt yaptıran kişi ve aileler, kendi şehirlerine gelecek Esperantocu misafirlerine konaklama imkânı sağlarlar, buna karşılık yapacakları gezilerde kendileri de diğer Pasporta Servo kayıtlılarının evlerine konuk olup buralarda ücretsiz konaklayabilirler. Esperanto topluluğu arasında her yıl düzenli olarak bir takım toplantılar yapılır. Internacia Junulara Kongreso (Uluslararası Gençlik Kongresi) Esperanto bilen gençlerin buluştuğu bir yıllık kongredir. Bu kongreye yaklaşık 400 kişilik katılım sağlanmaktadır. Esperanto@Interreto-seminarioj (Internet'te-Esperanto seminerleri), genelde 1500'ün üzerinde katılımcısı bulunan Universala Kongreso (Evrensel Kongre) ve Almanya'daki yeni yıl şenliği Internacia Seminario (Uluslararası Seminer) bu toplantıların en bilinen örnekleridir. Esperanto konuşan kitle genelde birbirlerinden uzak bölgelerde yaşayan kişilerden oluştuğundan Esperanto'nun İnternet üzerindeki kullanımı, günlük kullanımından daha yaygındır ve bu kullanımları araştırıp organize eden kuruluşlar mevcuttur. İnternette Esperanto konuşanların oluşturduğu mail grupları,Google Groups haber grupları, Esperanto öğretimi için hazırlanmış siteler, Esperanto radyo ve internet tabanlı televizyon kanalı sayfaları, birçok bilgisayar programı ve çokdilli internet sitelerinin Esperanto çevirileri ve çok sayıda Esperanto bloglar bulunmaktadır. Esperanto Vikipedi'de 150.000'in üzerinde madde vardır. Esperanto topluluğuna katılmış, Esperanto kullanan ve Esperanto hareketini destekleyen kişiler Esperantocu (Esperantisto) sıfatıyla anılırlar. ===Zamenhof Günü=== Zamenhof'un doğum günü olan 15 Aralık, Dünya Esperanto Günü olarak kutlanmaktadır. küçükresim|Verda Stelo (Yeşil Yıldız) === Simgeler === Esperanto hareketine atıfta bulunan en yaygın simge yeşil renkli yıldızdır. Bu yıldız Esperanto bayrağı üzerinde de bulunmaktadır. Yıldızın rengi umudu, beş kanadı beş kıtayı temsil eder. === Kültür === Esperanto edebiyatının geçmişi Esperanto öncesine kadar dayanır. Ludvik Zamenhof dili oluştururken eksiklerin görülmesinde yardımcı olması amacıyla birçok kitabın çevirisi yapıp Esperanto şiirler yazdı ve daha sonra diğer Esperanto bilenler tarafından da birçok edebi eser ortaya kondu. Esperanto dilinde bugüne kadar yayımlanan kitap sayısı 25.000'in üzerindedir. Bunların 100'ünden fazlasının orijinali Esperanto dilinde yazılmıştır. En iyi bilinen Esperanto roman yazarları arasında Claude Piron ve birkaç kez Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen William Auld sayılabilir. Harold Brown bilinen Esperanto modern tiyatro yazarları arasındadır. Genelde, çok sayıdaki Esperanto dergi ve gazetelerin en prestijlisi olarak Belçika'da basılan aylık haber dergisi Monato gösterilir. Dergi 1979 yılından beri her ay yayımlanmakta, dünya çapındaki gelişmeleri ve özel dosyaları konu edinmektedir. Derginin bir başka özelliği her ülke hakkındaki haberlerin, o ülkeden bir yazar tarafından kaleme alınmasıdır. Esperanto müzik sanatçılarına Kaj Tiel Plu , Kajto (folk); Dolchamar, Persone , Sonic Youth (rock); La Pafklik , Freundeskreis (rap); Akordo (akapella); Lou Harrison, David Gaines (klâsik) örnek verilebilir. Esperanto dilinde çekilmiş uzun metraj filmler mevcuttur. === Ana Dil Olarak Esperanto === Yaklaşık 1000 kadar kişinin ana dili Esperantodur. Ana dili Esperanto olanlar genelde, uluslararası Esperanto toplantılarında tanışmış ve bildikleri tek ortak dil Esperanto olan çiftlerin çocukları olarak dünyaya gelen kimselerdir. Bu kişiler her ne kadar daha sonra büyüdükleri ülkenin dilini ana dilleri olarak konuşsalar da, gerçek ana dillerini belirlemede doğuştan itibaren ilk öğrendikleri dil baz alındığından çeşitli istatistikler içerisinde yer alırlar. === Dinî topluluklar === Esperanto; Japonya'daki Oomoto dini ve İran'da ilk kez ortaya çıkmış Bahâî dininde önemli rol oynamıştır, kullanımı da bazı Spiritist hareketler gibi diğer dinî topluluklar tarafından teşvik edilmiştir. ==== Oomoto ==== Oomoto dini, Esperanto'nun kendi mensupları arasında kullanılmasını teşvik eder ve Zamenhof'u kendi tanrılaştırılmış ruhlarından biri olarak sayar. ==== Bahâîlik ==== Bahâî dini bir yardımcı dilin kullanılmasını teşvik eder. Abdülbaha, Esperanto'nun idealini methetti ve 19. yüzyıl sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Esperantistlerle Bahâîlerin arasında bir yakınlık duygusu vardı. Abdülbaha, 12 Şubat 1913 tarihinde Paris Esperanto Topluluğu'na bir konuşma verdi: > Şimdi, Dr. Zamenhof'un Esperanto dilini icat ettiği Tanrı'ya övgü olsun. > Uluslararası iletişim aracı hâline gelmenin tüm potansiyel niteliklerine > sahiptir. Bu asil çabası için hepimiz minnettar ve müteşekkir olmalıyız; > çünkü bu şekilde arkadaşlarına iyi hizmet etti. Adananları üzerinde yorucu > çaba ve özveri ile Esperanto evrensel olacak. Bu nedenle, her birimiz bu > dili incelemeli ve mümkün olduğunca yaygınlaştırmalıyız ki günden güne daha > geniş bir tanınma elde etsin, dünyanın tüm ulusları ve hükûmetleri > tarafından kabul edilsin ve tüm halk okulu müfredatlarının bir parçası > hâline gelsin. Umarım Esperanto, gelecekteki tüm uluslararası konferans ve > kongrelerin dili olarak benimsenir, böylece herkesin sadece iki dil edinmesi > gerekir - biri kendi dili ve diğeri uluslararası dil. Ardından tüm dünya > halkı arasında mükemmel bir birlik kurulacaktır. Bugün çeşitli uluslarla > iletişim kurmanın ne kadar zor olduğunu düşünün. Eğer bir kişi elli dil bile > öğrenirse, yine bir ülke üzerinden seyahat edebilir ve oranın dilini > bilmiyor olabilir. Bu nedenle, bu Esperanto dilinin yaygınlaşması için azami > gayret göstereceğinizi umuyorum. L. L. Zamenhof'un kızı Lidia Zamenhof, 1925 yılında Bahâîliğe geçti. ABD Büyük Boston (Greater Boston) alanının erken bir üyesi James Ferdinand Morton Jr., Kuzey Amerika Esperanto Ligi'nin başkan yardımcısıydı. Encyclopædia Iranicanın kurucu redaktörü İhsan Yarşater, İran'da geçirdiği çocukluğunda Esperanto'yu öğrendiğini ve annesi Bahâî kutsal yolculuğu için Hayfa şehrine gittiği zaman o annesine hem Farsça hem de Esperanto mektup yazdığını aktardı. Agnes Baldwin Alexander, Abdülbaha'nın talebiyle Esperanto'nun erken bir destekçisi oldu ve Japonya'da düzenlenen mitingler ve konferanslarda Bahâî öğretilerini yaymak için Esperanto kullandı. Günümüzde hâlen Bahâî Esperantistlerin aktif bir alt topluluğu var ve Bahâî edebiyatının birçok eseri Esperanto'ya çevrilmiştir. 1973'te Esperanto'nun etkin Bahâî destekçileri için Bahâî Esperanto Ligi kuruldu. ==== İslam ==== İranlı Ayetullah Humeyni, Müslümanları Esperanto'yu öğrenmeye çağırdı ve farklı dinî kökenlerden insanlar arasında daha iyi anlaşılması için bir araç olarak kullanılmasını övdü. Uluslararası bir lingua franca olarak İngilizcenin yerine Esperanto'nun kullanılmasını önerdikten sonra Kum şehrinde düzenlenen seminerlerde kullanılmaya başladı. Kısa bir süre sonra devlet tarafından Kur'an'ın Esperanto çevirisi yayınlandı. == Türkiye'de Esperanto == Türkiye'deki ilk bilinen Esperantocuların adları Selanik'te Michel A. Arama, İstanbul'da S. Kedami (1901), Aydın'da Mehmed Cevdet Bey, Giresun'da A. Kha­tenessian olarak nakledilir. Solon Orfa­nidis ve Kakobo Gueron 1909 Aralık ayında Esperanto grupları oluşturdu ve 1910'da T. E-Asocio isimli Esperanto grubu 10 üye ile birlikte kuruldu. Ayrıca İzmir'de de başka bir grup kuruldu. Aynı zamanlarda Johano Sapuncoğlu ve Sıdkı Efendi'nin yürüttüğü küçük bir hareket de mevcuttu. Esperanto hareketinde Türkiye'de oluşan ilk kayda değer canlanma 1913-1925 yılları arasında İstanbul'da yaşayan Anakreon Stamatiadis önderliğinde yürütülmüştür. Stamatiadis 1920'de İstanbul'da bir Esperanto cemiyeti kurmuş ve burada 1921'den 1924'e kadar Esperanto dilinde gazete yayımlamıştır. Bu cemiyet Pera'da Sakız Ağaç Sok. Ağa Cami No:8 adresinde bulunmaktaydı. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, bu cemiyetin logosundaki harflerin Türk harflerine çevrilmesi koşuluyla faaliyetlerinin devamına izin vermekle birlikte, İstanbul Belediye Meclisi'nin derneğin faaliyetlerine izin vermemesi sonucunda 25 Nisan 1927'de resmî izinle Türk Esperanto Derneği (TEA) kuruldu ancak bu dernek uzun süre faaliyette kalmadı. Türkiye'de ikinci bir Esperanto hareketi 1950'li yıllarda emekli albay Hayrettin Dural öncülüğünde ortaya çıktı. İstanbul'da Türkiye Esperanto Derneği adında bir dernek kurup bu derneğe başkanlık yapan Hayrettin Dural, ücretsiz Esperanto kursları verdi, Kadıköy'de Esperanto sergisi düzenledi, dernekte Esperanto ile ilgili 10 derslik bir dergi ve Esperanto-Türkçe Büyük Sözlük adındaki sözlüğün çıkarılmasına öncülük etti, 1965'te Dünya Dili Esperanto adında bir kitap yazıp yayımladı. Hayrettin Dural'ın ölümünün ardından dernek işlevini yitirdi. Türkiye'de 2017 yılı itibarıyla UEA'ya bağlı resmî bir Esperanto derneği bulunmamakla birlikte Esperanto adına aktif çalışmalar ve öğrenme grupları mevcuttur. Kuzey Afrika ve Ortadoğu buluşması olarak bilinen "Mezorienta Esperanto-Kunveno" adlı uluslararası buluşma 2009'da İznik'te, 2010'da Eskişehir'de, 2012'de Gaziantep'te ve 2016'da Ürgüp'te olmak üzere Türkiye'de bugüne kadar 4 kez düzenlenmiştir. Türkiye'deki Esperanto hareketini temsilen 2016 yılının başından beri Turka Stelo (Türk Yıldızı) adlı aylık bir Esperanto dergi yayınlanmaktadır. === Türkçe ve Esperanto === Esperanto, özellikle sözcük dağarcığı bakımından Avrupa dillerine oldukça yakın olmasına ve oluşumunda yalnızca bu dilleri referans alınmış görünmesine rağmen, Esperanto topluluğu içerisinde Esperanto ile Türkçe arasında özellikle yapısal anlamda benzerlikler bulunduğu şeklinde bir kanı vardır. Bazı Esperantocular, Esperanto'nun bir dünya dili değil, bir Avrupa dili olduğu şeklindeki eleştirileri karşılamada Türkçeyle olan benzerlikleri ön plana çıkarırlar. Esperanto'nun Türkçeye benzediği yönleri olmakla birlikte yapısal olarak daha çok Avrupa dillerine yakınlık gösterir. İki dil arasındaki temel benzerlikler şu şekilde sıralanabilir:Türkçe ve Esperanto, Yusuf Sadi Eroğlu * Alfabeleri Latin alfabesi kökenlidir ve Q, W, X harfleri yer almaz. * Alfabelerinde altışar adet ek sembol vardır, bunlardan dördü c, g, s, u harflerinden üretilmiştir. * İki dilde ğ ve ŭ benzer yazım ve işlevlere sahiptir, ikisinin de kendi sesi zayıftır ve önceki ünlüyü uzatır, ikisi de mutlaka bir ünlüden sonra gelir, ikisi de kelime başında bulunmaz. * Fonetik yazıma sahiptirler, her harf bir sesi karşılar. * Sözcükler basit, türemiş ve birleşik olmak üzere üçe ayrılır. Eklerle veya sözcükleri birleştirmekle yeni sözcükler oluşturulabilir. * Yüklemin zamana göre çekimi soneklerle yapılır. * İsmin belirtme durumu vardır ve soneklerle ifade edilir. * Cümle öğelerinin sıralaması değiştirilebilir, anlamda vurgu dışında değişiklik olmaz. * Türkçe ki ve Esperanto ke ile kurulan birleşik cümlelerin yapısı benzerdir. * Bir cümleyi soru cümlesine çevirmek için soru edatı kullanılır. Vurguyu değiştirmek için soru edatının yeri değiştirilebilir. İki dil arasında göze çarpan farklılıklar ise şunlardır: Türkçede Esperanto'da Alfabesinde y simgesi bulunur. Alfabesinde y simgesi bulunmaz. c ve j simgeleri Türkçedeki değerlerinden farklı sesleri belirtir. c, ĥ, ŭ seslerinin karşılığı yoktur. ğ, ı, ö, ü seslerinin ve uzun ünlülerin karşılığı yoktur. Özgün sözcüklerin başında en çok tek sessiz bulunur. İki veya üç sessizle başlayan sözcükler mevcuttur. Özgün sözcüklerde ilk heceden sonra o sesi geçmez. İstisnasız bütün isimlerin son hecesinde o sesi bulunur. Sözcükler önüne ek almaz. Ön ekler yaygın olarak kullanılır. Sözcük türünü belirten genel bir ek yoktur. Sözcüğün türü genelde sonuna eklenen sesliyle belirlenir. Ekler ünlü uyumlarına ve ses kurallarına uyum gösterir. Ekler hiçbir zaman form değiştirmez. İsimlere eklerle durum anlamı verilir. Konum bildiren edatlar isimden önce kullanılır. Sıfatlar niteledikleri ada getirilen eklerden etkilenmez. Çoğul veya belirtme durumundaki adı niteleyen sıfatın kendisi de çoğul ve belirtme durumu eklerini alır. Tekil belirsiz sıfat olarak bir bulunmakla birlikte bir artikel yoktur. Tekil belirsiz sıfat yoktur ancak la artikeli vardır. Soru edatının alışılmış yeri cümle sonudur. Soru edatının alışılmış yeri cümle başıdır. Olumsuzluk eki yüklemden sonra getirilir. Olumsuzluk ekinin alışılmış yeri yüklemin öncesidir. == Eleştiriler == Esperanto'nun özünde kişisel bir çalışma olması, diğer dillere oranla çok daha etkin eleştirilebilmesini sağlar. Olumsuz eleştirilerin odaklandığı en temel noktalardan biri projenin başarısızlığıdır. İlk yıllarda hızla yayılması ve 1920-1930 yılları arasında ulaştığı üst seviyedeki kabul ve popülerliğine rağmen konumunu koruyamamış ve düşüşe geçmiştir. Esperanto 125 yıldır dünya dili olmak için çalışmış; ama başarıya ulaşamamıştır. Bu durum Esperanto'nun evrensel ikincil dil olmaya uygun olmadığının kanıtıdır. En yaygın eleştirilerden bir diğeri de gramerin ve özellikle de sözcük dağarcığının Avrupa dillerinden kaynaklanıyor olmasıdır. Esperanto gerçek anlamda tarafsız ve evrensel değildir. Avrupa dillerini konuşan halklara haksız avantaj sağlamaktadır. /x/, /ʒ/, /ts/, /eu̯/ (ĥ, ĵ, c, eŭ) gibi birçok dilde bulunmayan seslerin kullanılmış olması, dijital ortamda zorluk çıkaran aksanlı harflerin varlığı, eklemeli bir dil olmasına karşın çoğu zaman yeni sözcükleri eklerle oluşturma imkânını kullanmak yerine diğer dillerden sözcük alımlarına giderek kök sözcük sayısını kabartması dil hakkında sıkça dile getirilen diğer genel eleştirilerdir. Esperanto dilbilgisiyle ilgili eleştiriler ise genelde sıfatın ismin durumundan etkilenmesine, kök sözcüklerin cinsiyet bilgisi taşımasına ve cinsiyet belirtmeden tekil isim kullanmanın zorluğuna yöneliktir. Sözlü eleştirilerin yanında Esperanto'ya alternatif olması düşünülen birçok yapay dil de oluşturulmuştur. Bunların bazıları başlı başına yeni bir dil iken bazıları Esperanto üzerinde yapılan reformlarla oluşturulmuş, Esperantido genel adıyla anılan Esperanto türevleridir. Esperanto'dan sonra oluşturulup bir miktar da olsa başarıya ulaşabilmiş yapay dillerden bazıları Lojban, İdo, Toki Pona, Novial, Lingua Franca Nova, Sona, Mirad, Kotava, Interlingua, Noxilo olarak sayılabilir. == Esperanto Öğrenimi == Esperanto öğrenenlerin büyük çoğunluğu dili kişisel çabalarıyla, tek başına öğrenme materyallerini kullanarak öğrenmektedir. Bunun yanında Ulusal Esperanto Dernekleri, Esperanto öğretmek için sürekli olarak kurslar düzenler. Dili öğrenme konusunda gerekirse herhangi bir TEJO bürosuyla, yerel Esperanto gruplarıyla ya da Rotterdam'daki TEJO Dünya Bürosu ile ilişkiye geçilebilmektedir. Esperanto dünya çapında resmî eğitim kurumları içerisinde de öğretilir. Dünyada Esperanto'nun yabancı dil olarak öğretildiği bazıları ilköğretim seviyesinde olmak üzere çok sayıda okul bulunmaktadır. Türkiye'de, Üsküdar Amerikan Lisesinde seçmeli Esperanto dersi okutulmaktadır. 2003 yılı verilerine göre 18'i Çin'de olmak üzere, 24 ülkedeki toplam 69 üniversitede Esperanto ile ilgili bölümler bulunur ve Esperanto dili öğretilir. İtalya'daki San Marino Üniversitesinin resmî eğitim ve yönetim dili Esperanto'dur. Türkiye'de ise Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesinde Esperanto Dili, fakülteler arası seçmeli ders olarak okutulmaktadır. Paderborn'daki Sibernetik Pedagoji Enstitüsünde Fransızca konuşan ortaöğretim öğrenci grupları üzerinde yapılan çalışmada, öğrencilerin 2000 saatte ulaştıkları Almanca düzeyine, İngilizcede 1500 saatte, İtalyancada 1000 saatte ulaşırken, Esperanto için 150 saatin bu düzeye ulaşmalarında yeterli olduğu gözlemlenmiştir.Flochon, Bruno, 2000, « L'espéranto », in Gauthier, Guy (ed.) Langues: une guerre à mort, Panoramiques. 4e trim. 48: 89-95. Cited in François Grin, L'enseignement des langues étrangères comme politique publique (French) Yapılan bir diğer çalışma da 1 yıl Esperanto öğrendikten sonra 3 yıl Fransızca öğretilen öğrencilerin, 4 yıl Fransızca öğretilen öğrencilerden daha iyi Fransızca konuştuğunu göstermiştir. Bu çalışmanın İngiltere'deki bir benzerinin yürütülmesine Manchester Üniversitesi öncülüğünde devam edilmektedir. == Deyimler ve Sözcükler == * Saluton! ≈ Merhaba! (Selamı) * Bonan matenon! ≈ Günaydın! (İyi sabahı) * Bonan tagon! ≈ İyi günler! (İyi günü) * Bonan vesperon! ≈ İyi akşamlar! (İyi akşamı) * Bonan nokton! ≈ İyi geceler! (İyi geceyi) * Bonan apetiton. ≈ Afiyet olsun. (İyi afiyeti) * Bonvenon! = Hoş geldiniz! (İyi gelişi) * Ĝis revido! ≈ Görüşürüz! (Yeniden görmeye kadar) * Ĝis! ≈ Hoşça kal! (-a kadar) * Adiaŭ! = Elveda! * Bone! ≈ Tamam (İyi) * Tre bone! = Çok iyi. * Kaj vi? ≈ Ya siz? (Ve siz) * Kiel vi fartas? ≈ Nasılsınız? (Nasıl hissediyorsunuz) * Sufiĉe bone. = Yeterince iyi. * Ne tre bone. = Çok iyi değil. * Mi fartas bone. ≈ İyiyim. (İyi hissediyorum) * Kiel vi? ≈ Nasılsın, Nasıl gidiyor? (Sen nasıl) * Ĉu vere? = Gerçekten mi? * Dankon. = Teşekkürler. * Nedankinde. ≈ Bir şey değil. (Teşekkür etmeye değmeyerek) * Eble. = Belki. * Kio estas via nomo? = Adınız nedir? * Mia nomo estas .... = Adım ... . * Mi nomiĝas .... ≈ Adım .... (... adlanırım) * Mi estas ... = Ben ...yım. * Mi ĝojas. ≈ Memnun oldum. (Memnunum) * De kiu lando vi estas? = Hangi ülkedensiniz? * Kie vi loĝas? = Nerede yaşıyorsunuz? * Kioma horo estas? ≈ Saat kaç? (Kaçıncı saattir) * Mi amas vin. = Seni seviyorum. * Esperanto estas facila lingvo. = Esperanto kolay bir dildir. * Vorto = Sözcük * Sana = Sağlıklı * Malsana = Hasta * Malsanulejo = Hastane * Kuraci = Tedavi etmek * Kuracisto = Doktor * Aŭto =Otomobil * Domo = Ev * Vojaĝo = Seyahat * Sayılar (Numeroj): ** 0 = Nulo ** 1 = Unu ** 2 = Du ** 3 = Tri ** 4 = Kvar ** 5 = Kvin ** 6 = Ses ** 7 = Sep ** 8 = Ok ** 9 = Naŭ ** 10 = Dek ** 11 = Dek unu ** 12 = Dek du ** 20 = Dudek ** 30 = Tridek ** 100 = Cent ** 200 = Ducent ** 1000 = Mil ** 2011 = Du mil dek unu ** 1 milyon = Miliono ** 1 milyar = Miliardo * Günler (Tagoj): ** Lundo = Pazartesi ** Mardo = Salı ** Merkredo = Çarşamba ** Ĵaŭdo = Perşembe ** Vendredo = Cuma ** Sabato = Cumartesi ** Dimanĉo = Pazar == Kaynakça == == Dış bağlantılar == *ESPERANTO TÜRKİYE * Esperanto İnternet Sözlüğü (Çok dilli) * Esperanto'ya özgü harfleri yazmak için bir site (Fransızca) * Esperanto Dilbilgisinin Tam Kitabı (Esperanto) Kategori:Yapay diller
661
Basketbol ya da Sepettopu, elle idare edilen bir topla oynanan popüler bir takım oyunu ve spor dalı. Profesyonel basketbolda beşer kişilik iki takım, yerden yüksekliği Avrupa standartlarına göre 3,05 metre olan ve pota adı verilen, yere paralel konumdaki bir çemberden topu geçirerek, rakibinden daha fazla sayı yapmak suretiyle, on ikişer, onar veya sekizer dakikalık dört periyottan oluşan maçı kazanmaya çalışır. == Tarihçe == 200px|küçükresim|sağ|1891 yılındaki Springfield Koleji'ndeki ilk basketbol sahası. Duvara monte edilen pota bir şeftali sepetidir. Basketbol, ABD'nin Massachusetts eyaletinde, Springfield Genç Hristiyan Erkekler Birliği (YMCA) Eğitim Okulunda beden eğitimi öğretmeni olan Kanadalı Dr. James Naismith tarafından 1891'de icat edilmiştir. Atlet ve beyzbolculara kış antrenmanı yaptırmak amacıyla geliştirilen bu oyunda amaç, tahtadan yapılmış altı kapalı şeftali sepetlerine futbol topunun sokulmasıydı. Basketbol sepeti yaklaşık 3 metre yükseklikte duvara monte ediliyordu ve her sayıdan sonra basketbol topu sepetten elle çıkarılıyordu. Zamanla sepetin altı çıkarıldı ve sayı olan ancak sepete takılan toplar bir değnekle itilerek çıkarılmaya başlandı. Orta Amerika'da yerleşik Mayalarla ile ilgili günümüze gelen kalıntılardan edinilen bilgilere göre, basketbolun biraz daha farklı tarzda veya daha çok fiziki güce dayalı oynandığı söylenebilir. Bugünkü Basketbol oyun alanının en az 5 misli büyüklükte bir sahada mermerden yapılmış duvarlar üzerine yerden yaklaşık 4 metre yüksekliğe yere paralel değil, dik olarak sabitlenmiş ve yarım metre çapındaki çemberlerle oynanan Tlahiotenieé oyunu bugünkü basketbol sporundan daha zor şartları içinde barındırıyordu. James Naismith'in basketbolu Tlahiotenieé oyundan esinlenerek yaptığı düşünülmektedir. Basketbol ilk olarak 7 kişilik iki takım arasında yirmişer dakikalık üç devre üzerinden oynanmıştır. Dr. Naismitih bu oyuna "sepet topu" anlamına gelen "Basket Ball" adını verdi. Basketbolun ünü, bulunmasından kısa bir süre sonra ortaya çıktığı okulu aşarak bütün okullara, üniversitelere ve hatta semtlerde bulunan jimnastik salonlarına kadar yayılmıştır. Gençlerde bu spora karşı uyanan istek ve heyecanda kulüpleri basketbol şubeleri açıp takımlar kurmaya zorlamış ve böylece basketbol, Amerika'nın en popüler ulusal oyunu haline gelmiştir. Basketbolun Avrupa'daki ilk denemesi, 1893 yılında Paris'in Trevise sokağındaki eski bir jimnastik salonunda yapılmıştır. Daha sonraları, özellikle I. Dünya Savaşı sırasında, basketbolun Avrupa'da yayılmasında Amerikalı askerlerin büyük etkisi olmuştur. Hızla gelişme gösteren basketbol böylece Avrupa'da en gözde sporlar arasında yerini almıştır. Amerika, 1897 yılında erkeklerde, ardından 1900 yılında kadınlar arasında ilk milli basketbol şampiyonalarını düzenleyerek, bu sporu ülke çapında popüler hale getirmiştir. Amerikalılar milli spor olarak benimsedikleri basketbolu, 1904 Yaz Olimpiyatları'nda kulüp takımları arasında maçlar düzenleyerek, Olimpiyat Oyunları'na katılan tüm ülkelere tanıtmışlardır. 1905 yılında dünyanın en büyük spor salonlarından Madison Square Garden, kapılarını basketbola açmıştır. Uzak Doğu'da da 1913 yılından itibaren karşılaşmalar yapılmaya başlanmıştır. Böylece bu oyun birkaç yıl içinde Kanada, Fransa, Birleşik Krallık, Avustralya, Çin ve Hindistan başta olmak üzere, tüm dünya ülkelerine hızla yayılmış, özellikle büyük kentlerdeki geniş spor alanlarında yapılan üniversiteler arası karşılaşmalar, basketbolun seyirlik spor olarak yayılmasında önemli katkılar sağlamıştır. FIBA, uluslararası karşılaşmaları yönetmek amacıyla, 18 Haziran 1932'de İsviçre'nin Cenevre şehrinde İsviçre, Yunanistan, İtalya, Portekiz, Arjantin, Romanya ve Çekoslovakya basketbol federasyonlarının iş birliği ile oluşturulmuştur. İlk FİBA başkanlığına İsviçreli Leon Bouffard getirilmiştir. FIBA her dört yılda bir, Olimpiyat Oyunları'nın düzenlendiği şehirde toplanarak, basketbolu daha çekici hale getirmek için gerekli kural değişikliklerini yapmaktadır. Avrupa Basketbol Şampiyonası, 1935 yılında başlamış olup, 2 yılda bir düzenlenmektedir. Amatör bir spor dalı olarak basketbol, ilk kez 1936'da Berlin'de düzenlenen Olimpiyat Oyunları'na dahil edilmiştir. 1951 yılında başlayan Erkekler Dünya Şampiyonası'nı 1953'te Kadınlar Dünya Şampiyonası izlemiş, Olimpiyat Oyunları'na basketbol dalında kadınlar ilk kez 1976'da katılmışlardır. Avrupa Ligi ise 1995-96 sezonunda başlamıştır. Türkiye'de ilk basketbol maçı 1904 yılında Amerikan Lisesi öğrencileri tarafından yapıldı. Galatasaray Lisesi'nde beden egitimi öğretmeni olan Ahmet Robenson bir dergide gördüğü bu sporu öğrencilerine yaptırmaya çalışmıştır (1911). Onar kişilik takımlar halinde yapılan ilk maçta tüm oyuncuların sakatlandığı söylenmektedir. İlk basketbol şubesi 1913 yılında Fenerbahçe tarafından açıldı. == Alan == küçükresim|200px|Çocukların bedensel ve ruhsal gelişimi açısından da önemli olan basketbol, takım oyunu olması nedeniyle bireysel ve toplumsal gelişime de etkilidir. Basketbol genellikle kapalı salonda oynanır. Dikdörtgen biçimindeki basketbol alanının tabanı sert tahtadan yapılır. Alanın boyutları değişiklik göstermekle birlikte, FIBA standartlarına göre 28 m x 15 m'dir. Oyun alanı bir orta çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında, orta yuvarlak denen bir daire çizilidir. Ayrıca hava atışı buradan yapılır. Basketbol alanının karşılıklı olarak kısa kenar çizgilerinde birer pota bulunur. Basketbol potası, kenar çizgisinden 1,2 metre içeridedir ve 1,8 m x 1,2 m boyutlarındadır ve çoğunlukla panyalarda cam beyazı plastik kullanılır. Pota üzerinde, yerden 3,05 metre yükseklikte bir çember bulunur. Çember, 45 cm çapında demirden yapılı, alt kısmı açık, beyaz bir fileden oluşur. Basketbol elle oynanır ve atılan top yukarıdan çembere girip fileden geçerek aşağıya düşünce sayı olur. Basketbol topunun boyutları da düzenlenmiştir. Erkekler için basketbol topunun resmî boyutları 74.93 cm. (çevresi (29.5 inç)) (Ayrıca buna 7 boyutunda ya da "295 top" adı da verilmiştir.) ve ağırlığı ise 22 oz (623.69 gram) ağırlığındadır. Kadınlar basketbolu için basketbol topunun çevresi 72.39 cm. (28.5 inç) olup ağırlığı ise 20 oz (567 gram)'dur (Ayrıca buna 6 boyutunda ya da "285 top" adı da verilmiştir.). 3x3 olarak bilinen sokak basketbolunda ise boyutları 6 olan fakat ağırlığı 7 boyutundaki topun ağırlığı ile aynı olan özel yapım bir top kullanılır. Sokak basketbolundaki bu özel top erkek, kadın ve karma tüm basketbol oyunlarında kullanılır. ==Oyun Kuralları== * Basketbol müsabakaları üç hakem tarafından yönetilir. Misafir takım sahayı seçme hakkına sahiptir. 2. devreden sonra saha değişimi yapılır. Oyun, orta basketbol sahası çizgisinde her takımdan birer oyuncu arasında yapılan hava atışı ile başlar. Hava atışına çıkan oyuncular, topu tek elleri ile takım arkadaşlarına kazandırma hedefini taşır. * Oyun, onar dakikalık dört periyottan oluşur. Beraberlik durumunda uzatma periyodu oynanır. Her takım ilk üç periyotta ve uzatma periyodunda birer dakikalık bir, dördüncü periyotta iki mola hakkına sahiptir. İkinci ile üçüncü periyot arasında 15 dakikalık devre arası verilir. Diğer periyotlar arası 2 dakika ara verilir. * Hücum eden takım, kendi sahasını 8 saniye içinde terk etmek, 24 saniye içinde de hücumunu tamamlamak zorundadır, aksi halde top kullanma hakkı rakip takıma geçer. * Oyuncu topla birlikte, top sürme, pas atma, şut atma aktivitelerini yapma hakkına sahiptir. Bir oyuncu top sürerken, topu eline alarak durdurursa, tekrar top sürme şansına sahip değildir; topu istediği yöne ve kişiye pas ya da şut atmak zorundadır. * Her takım 5 kişiden oluşur ve takımların sınırsız oyuncu değişikliği hakkı vardır. Eğer faul hakkını doldurmamışsa, her çıkan oyuncu tekrar oyuna dahil olabilir. * Eğer bir oyuncu normal faul veya iki tane sportmenlik veya teknik faulle oyun dışında kalırsa, tekrar o maç için oyuna dahil olamaz. Her oyuncunun bireysel olarak yaptığı faul sayısının toplamı, takım faullerini de belirler. Bir periyotta toplamda dört takım faulüne ulaşan takımın daha sonra yaptığı her faul, karşı takıma bir tane serbest atış kullanma hakkı kazandırır. Avrupa'da faul hakkı 5, NBA'de 6'dır. Çeşitli kuruluşların kendi kuralları ile faul hakkı değişebilir (Örneğin Türkiye minikler kategorisinde oyuncuların faul hakkı 4'tür). * Hakem tarafından durdurulmadıkça, top potadan veya çemberden dönerse oyun devam eder. Ayrıca, oyuncu sahayı belirleyen çizgilerin dışına temas etmedikçe, top oyun çizgilerinin dışına değmeden havadan saha çizgisinin dışına çıksa dahi, oyuncu topu içeri çevirebilirse de oyun devam eder. * Her sayı atışından sonra veya hakemin düdüğü çalmasının ardından, oyun ve oyun zamanı durur. Sayı yiyen takımın pota gerisindeki çizgi arkasından topu oyuna sokması ile hem zaman hem de oyun tekrar başlar. Oyun içindeki diğer durumlara göre, hakemin gösterdiği yerlerden, top oyuna sokulur. * Üç sayı çizgisi içinden yapılan her başarılı atış iki sayı, üç sayı çizgisi gerisinden yapılan her başarılı atış üç sayı olarak değerlendirilir. Faullerden veya kural ihlallerinden dolayı kazanılan başarılı serbest atışlar bir sayı olarak değerlendirilir. * Oyuncular iki durumda cezalandırılır: # Bireysel kural ihlalleri, # Faul yapılan durumlar. Kural ihlali veya hatası (hatalı yürüme, topun çizgi dışına çıkması, hücum oyuncusunun üç saniyeden fazla potanın dibindeki bölüm içinde durması v.b) top kullanma hakkını karşı takıma verir. Yapılan bireysel fauller (itme, çekme, vurma, tutma v.b) ise oyuncunun faul cezası almasını sağladığı gibi faulün yapıldığı yer göz önünde bulundurularak, rakip topu yandan oyuna sokar ya da serbest atış yapma hakkı kazanır. * Serbest atış hakkı adedi, faulün yapıldığı zaman, yer ve çeşidine göre değişir. İki sayılık şut atışı sırasında faul yapılmış ve atış sayı olmamışsa atışı yapan takıma iki serbest atış hakkı verilir. Üç sayılık şut atışı sırasında faul yapılmış ve atış sayı olmamışsa atışı yapan takıma üç serbest atış hakkı verilir. Eğer atış sayı olmuşsa, bir serbest atış hakkı verilir ve atılan basket geçerli olur. Bir takım, bir devredeki "takım faul" sınırını geçmiş ve atış sahası dışında faul yapmışsa, faul yapılan oyuncuya iki serbest atış hakkı verilir. Teknik faullerde (oyunu geciktirme, centilmenlik dışı davranışlar, hakeme itiraz, izinsiz oyuna girme vb.) iki serbest atış hakkı verilir. Faul eğer sert bir müdahale ile gerçekleşmişse hakem oyuncuyu oyundan atma cezası verebilir. == Saha ölçüleri == Alanın boyutları değişiklik göstermekle birlikte, ideal boyutlar 28 m x 15 m’dir. Oyun alanı bir orta çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında, orta yuvarlak denen bir daire çizilidir. Basketbol alanının karşılıklı olarak kısa kenar çizgilerinde birer pota bulunur. Pota, kenar çizgisinden 1,2 metre içeridedir ve 1,8 m x 1,2 m boyutlarında bir sac levhadır . Pota üzerinde, yerden 3,05 metre yükseklikte bir sepet vardır. Sepet, 45 cm çapında demir bir çember ile buna asılı, alt kısmı açık, beyaz bir fileden oluşur. Basketbol elle oynanır ve atılan top yukarıdan çembere girip fileden geçerek aşağıya düşünce sayı olur. Basketbol topunun çevresi yaklaşık 75–78 cm, ağırlığı 600-650 gram kadardır. == Kaynakça == == Ayrıca bakınız == Kategori:Top oyunları Kategori:Takım sporları Kategori:Yaz Olimpiyatları sporları Kategori:Amerika Birleşik Devletleri kökenli sporlar
660
Futbol, on birer oyuncudan oluşan iki takım arasında, kendine özgü küresel bir topla oynanan takım sporudur. 21. yüzyıl itibarıyla 200'ün üzerinde ülkede 250 milyonu aşkın oyuncu tarafından oynanmakta olup dünyadaki en popüler spordur. Her iki kısa kenarında birer kalenin yer aldığı, dikdörtgen şeklindeki bir sahada oynanır. Oyuncuların amacı, temelde ayak olmak üzere, eller ve kollar hariç vücudun kısımlarını kullanarak topu karşı takımın kalesine sokarak gol atmaktır. İstisnai olarak her iki takımın kalesini koruyan kaleciler, ceza alanı olarak adlandırılan, kendileri için belirlenmiş alanların sınırları dâhilinde topa elle müdahale edebilmektedir. Topun, sahanın uzun kenarlarından saha dışına çıkması durumunda taç atışı (topa son olarak hangi takım oyuncusu temas etmişse karşı takım kullanır), kısa kenarlarından dışarı çıkması durumunda ise köşe (bir oyuncunun, topu kendi kale çizgisi dışına çıkarması durumunda karşı taraf lehine kale çizgisi ile yan çizgisinin kesiştiği noktadan kullanılır) veya aut vuruşu (topun, hücum oyuncuları tarafından kale çizgisi dışına vurulması sonucunda ceza sahası içindeki kale sahasından vuruşu yapılarak top oyuna sokulur) ile oyun yeniden başlar. Kırk beşer dakikalık iki devreye ayrılan 90 dakikadan oluşan bir maçta karşı takımdan daha fazla gol atmayı başaran takım galip gelirken atılan gol sayılarının eşit olması durumunda maç berabere tamamlanır. Bazı müsabakalardaki kurallara göre normal süresi berabere tamamlanan maçlarda on beşer dakikalık iki devre hâlinde oynanan uzatma dakikaları, eşitliğin bu sürede de bozulmaması durumunda penaltı vuruşları sonucunda galip gelen taraf belirlenir. MÖ 300-200 yıllarında Çin'de ortaya çıkan ve günümüzdeki futbolla benzerlikler taşıyan cuju, oynanış bakımından futbola benzeyen ilk oyun olarak kabul edilmektedir. Yıllar boyunca dünyanın farklı yerlerinde futbola benzeyen oyunlar oynansa da modern futbol kuralları ilk olarak 1863 yılında Futbol Birliği tarafından sistemleştirilmiş olup günümüze kadar birçok değişikliğe uğramıştır. Futbolun uluslararası alandaki yönetim teşkilatı Uluslararası Futbol Federasyonları Birliğidir (FIFA). == Etimoloji == "Futbol" kelimesi Türkçeye, İngilizcedeki foot ("ayak") ve ball ("top") kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulan football kelimesinden geçmiştir. İngilizcede football adını taşıyan diğer futbol sporlarından ayırmak amacıyla, modern futbolun ilk kurallarını belirleyen kurumun adı olan Futbol Birliğinden (İngilizce: The Football Association) yola çıkılarak association football ("birlik futbolu") ifadesi kullanılmaktadır. Football association ifadesindeki soc hecesine -er eki getirilerek oluşturulan ve İngilizce konuşan bazı ülkelerde futbolu tanımlamak için kullanılan soccer kelimesinin çıkışı 1880'lere denk gelir. Günümüzde, İngilizce konuşan ülkelerin bazıları futbolu tanımlamak için yalnızca football ifadesini kullanırken bu kelime diğer bazı dillere değişerek girmiş ve bu şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Bazı dillerde futbolu tanımlamak için özgün kelimeler kullanırken bazılarında ise foot ve ball kelimelerinin o dillerdeki karşılıkları kullanılarak bu kelimeler birleştirilmiş ve futbol ifadesi bu şekilde yer edinmiştir. Türkçede sporu tanımlamak için "ayak topu" da kullanılır ve bu kullanım, "futbol" kelimesini oluşturan foot ile ball kelimelerinin Türkçe karşılıklarıyla oluşturulmuştur. == Tarihçe == === Kökenleri === FIFA, futbola benzeyen ve bilimsel kanıtlara sahip olan ilk oyunu, MÖ 300-200 yıllarında Çin'de askerî eğitim amacıyla oynanan cuju olarak göstermektedir. Kıl ve tüyle doldurulmuş deriden yapılan bir topun, iki bambu kamışıyla sabitlenen 30–40 cm yüksekliğindeki bir kaleye sokulmasını amaçlayan bu oyunda, topa el ve kollar dışındaki her yerle temas etmek mümkündü. Birkaç yüzyıl sonra Japonya'da, cujudan izler taşıyan ve varlığına ilk kez 644 yılında rastlanan kemari adlı oyun ortaya çıktı. Cujunun aksine rekabete dayalı olmayan kemaride amaç, dairesel bir alan içerisinde yer alan oyuncuların topa ayaklarıyla vurarak topu yere düşürmeden birbirine göndermeleriydi. Avrupa'da ise futbola benzer bilinen ilk oyun, Antik Yunanistan'da oynanan episkiros adlı oyundur. Vücudun her yeriyle temasın serbest olduğu oyunda oyuncular iki takıma ayrılmakta ve her takım oyuncuları, topu paslaşarak veya atarak rakip takıma ait alanın sonunda yer alan çizgiden geçirmeye çalışmaktaydı. Bu oyunun bir benzeri daha sonraları Roma İmparatorluğu döneminde harpastum adıyla oynandı. === Orta Çağ === Orta Çağ Avrupa'sında topla oynanan bir oyuna dair ilk ifadelere, 9. yüzyıla ait Nennius'un Historia Brittonum adlı eserinde rastlamaktadır. Galler'in kuzey kısımlarında yazılan eserde, bir grup çocuğun top oynadığından bahsedilmektedir.Historia Brittonum, 41. bölüm İngiltere'de, komşu kasaba veya köyler arasında oynanan ve güruh futbolu adı verilen oyunda amaç, topu rakip takımın kasaba veya köyünde belirlenen bölgeye göndermekti. Hemen hemen hiçbir kuralın olmadığı bu oyunda oyuncu sınırlaması yoktu ve yüzlerce kişi mücadele edebilmekteydi. Bu etkinlikler sırasında meydana gelen karmaşayı ve yaşanan olayları gerekçe gösteren Kral II. Edward tarafından 13 Nisan 1314'te ülkede futbol oynanması yasaklanmış, bu yasak, sonrasındaki hükümdarlar tarafından da sürdürülmüş ve ülkede futbol oynanması 300 yıl kadar yasaklı kalmıştı. İngiltere'deki güruh futboluna benzer bir oyunun varlığına Fransa'da da rastlanmaktadır. Soule, cholle veya choule adıyla anılan bu oyun hakkındaki bilinen ilk veriler 1147 yılına aittir. 1319 yılında Kral V. Philippe, 1369 yılında ise Kral V. Charles tarafından ülkede bu tip oyunların oynanması yasaklanmıştı. İtalya'da ortaya çıkan ve kökenleri daha eskiye dayansa da kuralları 16. yüzyılda oluşturulan calcio fiorentino adlı sporda ise amaç, topu karşı takımın kalesine göndermekti. Topu kontrol etmek, takım arkadaşına pas atmak ve kaleye göndermek için el ve ayak kullanmak serbestti. FIFA, futbola benzeyen tüm bu sporların günümüzdeki futbol ile doğrudan bir bağlantısı olmadığını belirtmektedir. === Modern futbolun ortaya çıkışı ve yayılması === Modern futbolun kuralları 19. yüzyıl ortalarında, İngiltere'deki özel okullarda farklı kurallarla oynanan futbol biçimlerine dayanmaktadır. Eton, Harrow, Rugby, Winchester ve Shrewsbury adlı eğitim kurumları temsilcilerinin katılımıyla 1848 yılında Cambridge Üniversitesinde oluşturulan ve ilk yazılı futbol kuralları olma niteliği taşıyan Cambridge kuralları, futbol ve benzeri sporların gelişiminde etkili oldu. Bu kurallar kullanılarak bazı maçlar yapılsa da kurallar, büyük bir topluluk tarafından kabul görmedi. 1850'lerde, İngilizce konuşan ülkelerdeki çeşitli kulüpler, bağlı oldukları okul veya üniversitelerden ayrılarak bağımsız bir kuruluş olarak faaliyet göstermeye başladı. Bunların bazıları kendi kurallarını oluşturarak bu kurallara göre futbol oynamaktaydı. 1857 yılında, eski öğrenciler tarafından kurulan Sheffield Football Club, 1867 yılında Sheffield Futbol Derneğinin kurulmasına önayak oldu. Uppingham School öğrencisi John Charles Thring de 1862'de bazı kurallar hazırlamıştı. 26 Ekim 1863 günü gerçekleştirilen bir toplantı sonrasında kurulan Futbol Birliği (İngilizcesi "The Football Association", kısaca "FA") tarafından aynı yılın Ekim ve Kasım ayları arasında düzenlenen beş toplantı sonucunda futbol için ilk kapsamlı kurallar hazırlandı. Gerçekleştirilen son toplantıda, bir önceki toplantıdan çıkan topun ele alınarak koşulması ve koşuların rakibin bacağına vurularak engellenmesini öngören taslak hâlindeki iki kuralın kaldırılması kararının kabul görmemesi üzerine Blackheath'i temsil eden kurumun ilk hazinedarı, kulübünün birlikten ayrıldığını belirtti. Kalan on bir kulüp, Ebenezer Cobb Morley başkanlığında futbolun ilk on dört kuralını oluşturdu. Bu kuralların kullanıldığı ilk maç, 18 Aralık 1863 tarihinde Mortlake'te, Barnes ile birlik üyesi olmayan Richmond arasında oynandı ve golsüz beraberlikle sona erdi. İngiliz kulüplerinin mücadele ettiği, ilk futbol turnuvası niteliğindeki FA Cup, 1872 yılında C. W. Alcock tarafından kuruldu. İlk resmî uluslararası futbol maçı 30 Kasım 1872 günü, İngiltere ile İskoçya arasında Glasgow'da gerçekleştirildi ve 0-0 sona erdi. 1884 yılında, ilk uluslararası futbol turnuvası olan British Home Championship düzenlendi. Aston Villa yöneticisi William McGregor, 1888 yılında Birmingham'da kurduğu English Football League ile ilk futbol ligini kuran isim oldu. Kurulan bu ligde 12 takım mücadele etmekteydi. 1870'lerde futbolda profesyonelleşmenin temelleri atılırken profesyonel futbolculuk 20 Temmuz 1885 tarihinde Futbol Birliği tarafından tanındı. Futbol Birliğinin kurulması sonrasında futbol, Britanyalılar tarafından tüm dünyaya yayılmaya başladı. Güney Amerika'da bilinen ilk futbol maçı 1867 yılında, Arjantin'deki Britanyalı işçiler tarafından oynandı. Aynı yıl Buenos Aires'te, Güney Amerika'daki ilk futbol kulübü olan Buenos Aires Football Club kuruldu. 1891 yılında ise Arjantin'de düzenlenen ulusal ligle birlikte kıtadaki ilk futbol turnuvası organize edildi. Güney Afrika'da yaşayan Britanyalılar ülkedeki ilk futbol hareketlerini 1869 yılında başlatırken 1884 yılında ülkedeki ilk futbol turnuvası düzenlendi. 1884 yılında oluşturulan American Football Association tarafından aynı yıl gerçekleştirilen lig, Amerika Birleşik Devletleri'nde Futbol Birliği kurallarıyla gerçekleştirilen ilk futbol yarışması oldu. Japonya'da futbol oynandığına dair ilk bilinen veriler 1870'lere ait olup Britanyalı denizcilerin Yokohama'da futbol oynadığından bahsetmektedir. Futbolun yayılmaya başlamasının ardından, futbol kurallarını belirleyen kuruluş olan Uluslararası Futbol Birliği Kurulu (kısaca IFAB); Futbol Birliği, İskoçya Futbol Birliği, Galler Futbol Birliği ve İrlanda Futbol Birliğinin 1886 yılında Manchester'da gerçekleştirdiği bir toplantı sonrasında kuruldu. Futbolun uluslararası alandaki en üst yönetim kuruluşu olan Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (kısaca FIFA) ise, 1904 yılında Paris'te kuruldu ve Futbol Birliğinin belirlediği kurallara sadık kalacağını belirtti. 1913 yılında FIFA temsilcileri de IFAB'a temsilci göndermeye başladı. Futbolda profesyonelleşme süreci, dünyanın çeşitli yerlerinde 1920'ler ve 1930'larda hız kazandı. 21\. yüzyıl itibarıyla 200'ün üzerinde ülkede 250 milyonu aşkın oyuncu tarafından oynanan futbol, dünyadaki en popüler spor konumundadır. FIFA tarafından Mayıs 2007'de yayınlanan bir rapora göre dünya çapında 270 milyondan fazla kişi futbol oynamaktadır. Yine bu rapora göre dünyada 301 binin üzerinde futbol kulübü, 1,752 milyonun üzerinde futbol takımı, 840 binin üzerinde futbol hakemi ve 113 binin üzerinde profesyonel futbolcu bulunmaktadır. == Temel oynanış == Futbol, Uluslararası Futbol Birliği Kurulu (kısaca IFAB) tarafından belirlenen 17 temel kural çerçevesinde oynanmaktadır. Maçlar, küre biçimindeki spora özgü bir topla oynanır. On birer oyuncudan oluşan iki rakip takımın amacı, bu topu karşı takımın kalesine (iki yan direk ile bunları birleştiren üst direkten oluşur) sokarak gol atmaktır. kırk beşer dakikalık iki devreden oluşan 90 dakika sonucunda rakibinden daha fazla gol atan takım, maçtan galip olarak ayrılır. Atılan gol sayılarının eşit olması durumunda maç berabere sonuçlanmış olur. Müsabakalarda, kurallara uygun şekilde maçı yöneten bir orta hakem, iki yardımcı hakem ve bir dördüncü hakem bulunmaktadır. Bazı turnuvalarda ise iki ek yardımcı hakem ya da video yardımcı hakemler bulunabilir. Oyunun temel kuralına göre oyuncular, topa el veya kolla müdahale etmemelidir. Takımının kalesini korumakla görevli kaleciler ise, yalnızca belirlenen alan (ceza alanı) dâhilinde topa el veya kolla müdahale edebilir. İstisnai olarak, oyunun taç atışıyla yeniden başlaması durumunda oyuncular, topu elle oyuna sokarlar. küçükresim|200px|Topa, kayarak yapılan bir müdahale Bir futbol maçında gol atma fırsatı yakalamak için oyuncuların top sürmesi, takım arkadaşına pas atması, kaleye şut çekmesi gibi çeşitli yöntemler vardır. Karşı takım oyuncuları da topu kapmak için çeşitli müdahalelerde bulunabilir. Bu müdahalelerin kurallara dâhil olmaması durumunda hakemler devreye girer ve orta hakem oyunu durdurur. Yapılan faullü hareket sonrasında karşı takım, faulün yapıldığı yerden kullanılmak üzere bir serbest vuruş kazanır. Rakip takım oyuncularının belli bir mesafeye çekilmesinin ardından, serbest vuruşu kullanacak oyuncunun topa sadece bir kez dokunması kaydıyla vuruş, istenilen bir biçimde kullanılır. Faullü hareketin sertliğine göre hakemin sarı veya kırmızı kart gösterme yetkisi vardır. Gösterilen sarı kart uyarı niteliği taşırken kırmızı kart ise oyuncunun oyundan ihraç edildiği ve takımının bundan sonraki süreyi bir kişi eksik sürdüreceği anlamını taşır. Aynı maç içerisinde ikinci defa sarı kart gören oyuncu, kırmızı kartla cezalandırılır. Günümüzde takımlar; bir kalecinin dışında, defans, orta saha ve forvet olmak üzere üç ana pozisyonda oynayan oyunculardan oluşur. Defans, karşı takımın yaptığı hücumları en geride karşılayan grup; forvet, ana amacı gol atmak olan ve rakip kaleye en yakın oyuncuların oluşturduğu grup; orta saha ise defans ve forvet arasında kalan oyuncuların oluşturduğu gruptur. Bu üç ana pozisyondaki oyuncular da kendi içerinde, oynadıkları bölgeye göre ayrılmaktadırlar. Öte yandan herhangi bir pozisyonda oynayan oyuncunun, diğer pozisyonlardaki oyuncuların görevleri yerine getirememesi gibi bir kısıtlama yoktur. Kurallarda ise kaleciler dışındaki oyuncuların pozisyonları hakkında bir kısıtlama yer almamaktadır. Her takım, maç başlamadan önce kale ve top seçimi ile seri penaltı vuruşları için yapılan para atışında temsil eden bir kaptana sahiptir. Hangi oyuncunun hangi pozisyonda oynayacağı, her takımın başında bulunan teknik direktör tarafından belirlenir. Sahadaki on bir oyuncu dışında, her takımın yedek oyuncuları vardır. Maçın gidişatı ve organizasyonun oyuncu değiştirme kurallarına göre herhangi bir oyuncu, teknik direktörün takdirince yedeklerde bulunan başka bir oyuncuyla değiştirilebilir. == Kurallar ve ölçüler == küçükresim|220px|Fotoğrafta, mavi formalı takımın hücum yaptığı, beyaz formalı takımın ise savunma yaptığı görülmektedir Futbol, 17 ana kuraldan oluşmaktadır. Bu kuralların bazıları kadın, engelli, genç gibi gruplar için değişiklikler gösterebilir. Uluslararası Futbol Birliği Kurulu (kısaca IFAB) tarafından belirlenen kurallar, FIFA tarafından yayınlanmaktadır. Bu 17 ana kurala ek olarak maçların uygun şekilde oynanması için IFAB tarafından yayınlanan birtakım karar ve yönetmelikler de bulunmaktadır. === Saha === 260px|küçükresim|sol|Nizamî futbol sahası ölçüleri. Yalnızca sahanın sınırları, belli uzunluklar arasında değişiklik gösterebilir. Futbol sahası dikdörtgen şeklinde olup sahanın yanlarında yer alan iki uzun çizgi taç çizgisi, kısa kenarlarda yer alan çizgiler ise kale çizgisi olarak adlandırılır. Kale çizgileri 45 ile 90 m arasında, taç çizgileri 90 ile 120 m arasında olmalıdır. Uluslararası maçlarda ise bu uzunluklar kale çizgileri için 64 ile 75 m, taç çizgileri için ise 100 ile 110 m olarak belirlenmiştir. Saha, her iki taç çizgisinin orta noktasını birleştiren bir çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında orta nokta yer alır ve bu nokta, 9,15 m yarıçapındaki çember ile çevrelenir. Öte yandan futbol sahaları, zemin rengi yeşil olmak kaydıyla doğal veya yapay çimden oluşabilmektedir. Her iki kale çizgisinin ortasına; zemine dik iki direkle, bunları birleştiren ve zemine paralel olan bir üst direkten oluşan birer kale yer alır. İki direk arasındaki mesafe 7,32 m, üst direkle zemin arasındaki mesafe ise 2,44 m'dir. Genellikle kalelerin arkasına birer file konulsa da, bu durum kurallar tarafından zorunlu kılınmamıştır. Her iki kalenin önünde de dikdörtgen şeklinde ikişer alan bulunmaktadır. Kale alanı (altı pas olarak da bilinir); kale çizgisi, kale direklerinin iç kenarlarından 5,5 m uzaklıkta, kale çizgisine dik olarak çizilen 5,5 m uzunluğundaki çizgiler ve bunları birleştiren çizgiyle sınırlanan alandır. Aut vuruşu veya alan içinden kazanılan bir serbest vuruş, alan içindeki istenilen bir yerden kullanılabilir. Hücum yapan takım tarafından kale alanı içerisinde kazanılan endirekt serbest vuruşlar ise olayın gerçekleştiği noktanın hizasında, kale alanı üst çizgisinin üzerinden kullanılır. Ceza alanı da kale alanından daha büyük olmak üzere kale alanıyla ile benzer şekle sahiptir. Kale alanında 5,5 m olarak belirlenen ölçüler, ceza alanı için 16,5 m'dir. Bu alan içerisinde kalecilerin topa elle müdahale etmesi mümkündür. Diğer taraftan bu alan içerisinde savunma yapan takım oyuncularından birinin yaptığı kusurlu hareketler, karşı takım lehine verilen penaltı vuruşuyla cezalandırılır. Penaltı vuruşları, ceza sahası içerisinde yer alan ve kalenin ortasından 11 m uzaklığındaki penaltı noktasından kullanılmaktadır. Ceza alanının hemen dışında yer alan ve merkezi penaltı noktası olan 9,15 m olan ceza yayı ise, penaltı vuruşu esnasında penaltıyı kullanacak oyuncu ve savunmadaki kaleci dışındaki diğer oyuncuların geçmemesi gereken mesafeyi belirtmektedir. === Oyuncular, teknik ekip ve hakemler === küçükresim|200px|Siyah forma giymiş olan orta hakem, bir oyuncuya kırmızı kart gösterirken Futbol oynayan kişilere futbolcu denir ve her takım, birisi kaleci olmak üzere on bir oyuncuyla sahada yer alır. Kurallara göre herhangi bir takımda en az yedi futbolcu bulunsa dahi oyun başlatılabilir. Diğer oyunculara göre istisnai olarak kaleciler, kendileri için belirlenmiş alanların sınırları dâhilinde (ceza alanı) topa el ve kolla müdahale etme hakkına sahiptir. Her takımın, sahadaki oyuncuların dışında yapılan futbol maçının yer aldığı organizasyonun kurallarına göre belli bir sayıda yedek oyuncusu vardır. Bütün maçlarda, yedek oyuncuların isimleri maç başlamadan önce hakeme verilir. İsmi verilmeyen yedek oyuncular maçta oynayamazlar. Resmî maçlarda, yani FIFA'nın, konfederasyonların veya ulusal federasyonların düzenlediği maçlarda en çok üç oyuncu değiştirilebilir. Hazırlık maçı yahut diğer özel maçlarda ise takımlar, değiştirilebilecek azami oyuncu sayısı konusunda anlaşırlar ve hakeme maçtan önce bildirirlerse, anlaştıkları sayıda oyuncu değiştirebilirler. Eğer hakeme bildirilmezse veya değiştirilecek oyuncu sayısında anlaşma maç başlamadan sağlanamazsa, en çok 3 oyuncu değiştirilebilir. Oyundan çıkan oyuncu yeniden maça giremezken sonradan oyuna giren oyuncular yapılan ikinci bir değişiklikle oyundan alınabilirler. küçükresim|sol|170px|Futbol pozisyonlarının gösterildiği bir resim. Kaleci yeşil, defans sarı, orta saha mavi, forvet ise kırmızı renkle gösterilmiştir. Kaleci dışında kalan on oyuncu, saha içinde farklı pozisyonlarda görev alırlar. Bu pozisyonlar; defans, orta saha ve forvet olmak üzere üç ana gruba ayrılırken bu üç grup da kendi içinde ayrılmaktadır. Defans, kendi kalesine en yakın konumda bulunan ve karşı takımın yaptığı hücumları en geride karşılayan pozisyondur. Forvet, ana amacı gol atmak olan ve rakip kaleye en yakın oyuncuların oluşturduğu pozisyondur. Orta saha ise defans ve forvet arasında kalan oyuncuların oluşturduğu gruptur. Maçta oynayacak oyuncular ve yedekler, oyuncuların saha içindeki dizilişleri gibi görevler, her takımın başında bulunan teknik direktör tarafından belirlenir. Teknik direktörler, kendisi için belirlenen sınırlar dâhilinde kalmak koşuluyla sahadaki oyunculara direktifler verebilirler. Teknik direktöre yardımcı olma ve maçlar dışındaki antrenmanlarda oyuncuları çalıştırma görevlerini icra eden antrenörler de teknik kadroyu oluşturan diğer görevlilerden biridir. Futbol maçları, maçı yönetmede ve oyun kurallarını uygulamada tam yetkili olarak atanan bir orta hakem tarafından yönetilir. Orta hakeme yardımcı olmak amacıyla iki yardımcı hakem bulunur. Taç çizgisi üzerinde, her yarı saha için bir yardımcı hakem olmak üzere toplam iki yardımcı hakem vardır. Bunlar çapraz olarak yer alırlar. Yardımcı hakemler; topun oyun alanının dışına çıkışını ve ofsaytları işaret etmenin yanı sıra, diğer birtakım pozisyonlarda da orta hakeme yardımcı olurlar. Oyun alanının yarısından sorumlu olan yardımcı hakemler, orta hakemi ellerindeki küçük bayraklarla uyarırlar. Diğer taraftan hakem kadrosu içinde yer alan dördüncü hakem ise oyunu gözler, oyuncu giriş çıkışlarını kontrol eder ve herhangi bir sakatlık durumunda orta hakem görevini icra eder. Öte yandan bazı organizasyonlarda, her iki kalenin yanında bulunan birer ek yardımcı hakem de yer almaktadır. Bu ek yardımcı hakemler, ceza sahası içerisinde yaşan pozisyonlarda hakeme yardımcı olmaktadır. Gol çizgisi teknolojisi, topun tamamının kale çizgisini geçip geçmediğinin, dolayısıyla gol olup olmadığının tespit edilmesi ve maçın orta hakemine bunu iletmesi için kullanılmaktadır. 2018 yılında kurallar kitabına dâhil edilen video yardımcı hakem ise, orta hakem tarafından verilen birtakım potansiyel hatalı kararların, ilgili pozisyonların video tekrarlarının izlenmesi sonucu tespit edilerek orta hakeme iletilmesinden sorumludur. Video yardımcı hakemler yalnızca; golden önce golün geçersiz olması için bir ihlalin olup olmadığını bildirmek, verilen veya verilmeyen bir penaltı kararında açık bir hata olup olmadığını bildirmek, hakemin ihlal yapan takımdan yanlış oyuncuya ihtar veya ihraç vermesi durumunu veya hangi oyuncunun cezalandırılması gerektiğini bildirmek ve verilen veya verilmeyen bir ihraç kararında açık bir hata olup olmadığını bildirmekle yükümlüdür. Orta hakem ise ilgili pozisyonun video tekrarını inceledikten sonra kararını değiştirebilir. === Giysi ve gereçler === Futbolcuların giymek zorunda olduğu temel gereçler; forma, şort, tozluk, tekmelik ve futbol ayakkabısından oluşmaktadır. Kaleci dışındaki takım oyuncularının forma, şort, tozluk renklerinin aynı ve diğer takım ile hakemlerin gereçlerinden ayırt edilebilecek renkte olması gerekmektedir. Eğer şortun altına tayt veya formanın altına bir içlik giyilirse, bunların renkleri sırasıyla şort ve formanın renkleriyle aynı olmalıdır. Oyuncular, kendisine veya bir başka oyuncuya tehlikeli olabilecek herhangi bir giysi giymemeli veya her çeşit takılar da dâhil gereçler taşımamalıdır. Yalnızca kaleciler, öbür oyunculardan kolayca ayırt edilebilmesi için farklı renkte forma giyerler. Her oyuncunun forması üzerinde farklı bir numara yer almaktadır. Bütün futbolcular, futbol için uygun biçimde üretilmiş özel ayakkabılar, yani krampon kullanırlar. Ayağa veya kaval kemiğine gelen tekmelerde yaralanmaları en aza indirmek için tekmelik ve tozluk (dize kadar örtebilen uzun spor çorabı) kullanırlar. Tekmelikler yeterli koruma sağlayan lastik veya plastik gibi malzemeden yapılmalı ve oyun sırasında tozluklarla tamamen örtülmelidir. Öte yandan resmî bir kural olmamasına rağmen kaleciler, çoğunlukla özel olarak üretilen eldiven takarlar. === Maçın süresi ve galip tarafın belirlenmesi === Resmî futbol maçları, kırk beşer dakikalık iki devreye ayrılan 90 dakikadan oluşmaktadır. Her iki devrede de maçın süresi, top oyun dışında olsa dahi devam eder. Oyuncu değişiklikleri, sakatlanmalar, zaman geçirilmesi, penaltı vuruşları veya diğer nedenler dolayısıyla maç esnasında kaybedilen süreler, hakemin takdirine göre her iki devre sonunda oyuna eklenebilir. Eklenen bu süre, dakika bazında dördüncü hakem tarafından bir tabela yardımıyla gösterilir. Yine hakemin takdirine göre oyun, gösterilen bu dakikanın da üstünde uzatılabilir. İlk devrenin sona erip ikinci devrenin başlaması arasında ise 15 dakikalık süre vardır. Lig maçları berabere sonuçlanabilirken eliminasyon sistemli turnuvalarda galip gelen takımın belirlenmesi için birtakım yöntemler vardır. Maçın normal süresi beraberlikle sonuçlanmışsa, on beşer dakikalık iki uzatma devresi oynanmaktadır. Eğer bu uzatma devreleri sonucunda da kazanan taraf çıkmazsa, penaltı vuruşlarına geçilir ve her takım beşer penaltı vuruşu yapar. Bu aşamada her iki takım, sırasıyla penaltı vuruşu kullanır. Eğer iki takımdan biri, diğer takımın 5 vuruşu tamamlasa da ulaşamayacağı kadar gol atmışsa vuruşlar sonlandırılır ve o takım maçın galibi olur. İlk beş vuruş sonucunda eşitlik bozulmazsa, iki takım da sırayla birer penaltı vuruşu kullanır ve bu durum, bir takım diğerine göre daha fazla gol atana kadar devam eder. Uzatma devrelerinde atılan goller maçın skoruna yansırken penaltı vuruşları sonunda elde edilen sonuç yansıtılmamaktadır. Çift maçlı eleme sistemiyle düzenlenen organizasyonlarda ise takımlar, birbirlerinin iç sahalarında birer maç yaparlar. İki maç sonunda daha çok gol atan takım, kazanan taraf olur. Atılan gollerin eşit olması durumunda ise deplasman golü kuralı uygulanarak deplasmanda attığı gol sayısı fazla olan takım bir üst tura çıkar. Bu durumda da eşitlik devam ederse uzatma süresi, sonrasında ise ihtiyacı durumunda seri penaltı vuruşlarına geçilir. Deplasman golü kuralı bazı federasyonlarda farklı varyasyonlarla kullanılırken UEFA, 24 Haziran 2021 tarihinde bu kuralın kaldırıldığını ve artık Avrupa'daki turnuvalarda uygulanmayacağını açıklamıştır. 1990'ların sonu ve 2000'lerin başında IFAB, sırasıyla altın ve gümüş gol kurallarını uygulamıştı. Altın golde, uzatma devrelerinde ilk golü atan takım galip gelmekte ve maç o anda sona ermekteydi. Gümüş golde ise ilk uzatma devresini önde tamamlayan takım, ikinci devre oynanmadan maçın galibi olmaktaydı. Günümüzde ise bu kurallar tamamen kaldırılmıştır. === Fauller ve sert müdahaleler === küçükresim|210px|Direkt serbest vuruş kullanan bir oyuncu. Beyaz formalı rakip takım oyuncuları ise topun gol olmasını engellemek için 9,15 m mesafede baraj kurmuşlardır. Oyun esnasında, futbol kurallarında listelenen müdahalelerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi faul olarak adlandırılır. Yapılan müdahalenin türüne göre faul yapan oyuncunun karşısındaki takım, serbest vuruş (direkt ve endirekt olmak üzere ikiye ayrılır) veya penaltı vuruşu kazanır. Direkt ve endirekt serbest vuruşlar, ihlalin gerçekleştiği noktadan, topun hareketsiz kalması koşuluyla yapılır. Bu vuruşlar sırasında rakip takım oyuncuları, toptan en az 9,15 m uzakta durmak zorundadır. Vuruşu kullanacak oyuncu, topa bir kez dokunmak koşuluyla bu vuruşu istediği biçimde kullanabilir. Direkt serbest vuruşlarda topun, vuruşu gerçekleştiren oyuncu hariç direkt olarak kaleye girmesi gol değeri kazandırırken endirekt serbest vuruşlarda ise topun direkt olarak kaleye girmesi durumunda kale vuruşu kullanılır. 210px|sol|küçükresim|Bir futbol maçında gerçekleştirilen penaltı vuruşu Direkt serbest vuruş gerektiren ihlallerin ceza alanı içerisinde yapılması durumunda, rakip takım lehine bir penaltı vuruşu verilir. Penaltı vuruşu, ceza sahası içerisinde yer alan ve kalenin ortasından 11 m uzaklığındaki penaltı noktasından kullanılmaktadır. Vuruş esnasında, vuruşu kullanacak oyuncuyla savunmadaki kaleci dışındaki tüm oyuncular ceza sahası dışında ve toptan en az 9,15 m uzaklıkta olmalıdır. Faul kararını veren orta hakem, ihlâli gerçekleştiren oyuncuyu sarı veya kırmızı kartla cezalandırabilir. Sarı kart uyarı niteliği taşırken kırmızı kart, o oyuncunun maçtan ihraç edildiği ve takımının kalan süreyi bir kişi eksik sürdüreceği anlamı taşır. Bir oyuncu aynı maç içinde iki sarı kart görürse, ikinci sarı kartın gösterilmesinin ardından kırmızı kartla cezalandırılır. Sahada olan oyuncuların dışında, yedek oyuncular da kart görebilirler. Öte yandan yapılan faule rağmen, faule maruz kalan takım avantajlı durumunu sürdürüyorsa hakem oyunu devam ettirebilir. Eğer yapılan ihlalde sarı kart gerektirecek bir durum varsa, oyunun durduğu ilk anda oyuncuya kart gösterilir. === Ofsayt === Futbol oyununda bir başka ceza vuruşu da ofsayttır. Top hücuma geçen takımın oyuncusuna atıldığı sırada, o oyuncunun rakip kale çizgisine toptan ve sondan ikinci rakip oyuncudan daha yakın ise ofsayt pozisyonundadır. Bu oyuncu; oyuna veya rakibe müdahale ederek yahut bulunduğu pozisyondan avantaj elde ederek aktif oyuna dâhil oluyorsa pozisyon ofsayt olarak cezalandırılır. Eğer bu oyuncu, kendi yarı sahasında ise ofsayt gerçekleşmez. Kale vuruşu, köşe vuruşu ve taç atışı sonrasında top, direkt olarak ofsayt konumundaki oyuncuya gelse dahi ofsayt kararı verilmez. Ofsayt kararı durumunda ise rakip takım, ihlalin gerçekleştiği noktadan endirekt serbest vuruş kullanır. === Oyunun başlaması, topun oyunda ve oyun dışında olması === Futbol maçları öncesinde her iki takım kaptanının katılımıyla, hakem tarafından bir para atışı yapılır. Kazanan taraf ilk yarıda hücum edeceği kaleyi seçerken diğer taraf oyunun başlama vuruşunu yapma hakkı kazanır. Futbol karşılaşmaları, sahanın orta noktasına konulan topun, maça başlayacak olan takımın herhangi bir oyuncusu tarafından vurulmasıyla başlar. Başlamadan önce her iki takım oyuncuları kendi sahalarında yer almak ve başlama vuruşunu yapan takımın rakipleri, toptan en az 9,15 m uzakta bulunmak zorundadır. İkinci yarıda ise takımların kaleleri değiştirilir ve ikinci yarının başlama vuruşunu diğer takım yapar. Kurallara göre futbol maçlarında, topun tamamının kale veya taç çizgisini geçmesi ve oyunun hakem tarafından durdurulması olmak üzere sadece iki durumda top oyun dışındadır. Topun oyun dışında olduğu durumlar ve oyuna yeniden başlama yöntemleri aşağıdaki gibidir: * Başlama vuruşu: Her iki devreye başlarken ve atılan bir gol sonrası, golü yiyen takım oyuncuları tarafından yapılır. * Taç atışı: Topun tamamının taç çizgisinden dışarı çıktığı yerden, çizgiyi geçmeden önce topa son dokunan oyuncunun rakibi tarafından yapılır. Atışı kullanacak oyuncu topu iki eli arasına alır ve ayakları taç çizgisinin üstünde veya gerisinde olmak koşuluyla, başının arkasından ve üstünden topu oyun alanına gönderir. * Kale vuruşu: Topun tamamı, hücum eden takımın bir oyuncusuna dokunduktan sonra kale çizgisini geçtiğinde; rakip takım tarafından kendi kale alanı içerisinden yapılır. Kale vuruşu yapılırken topun sabit durması ve diğer takım oyuncularının ceza alanı dışında olması gerekmektedir. * Köşe vuruşu: Topun tamamı, savunma yapan takımın bir oyuncusuna dokunduktan sonra kale çizgisini geçtiğinde; rakip takım tarafından, topun çıktığı noktaya en yakın köşeden yapılır. Köşe vuruşu yapılırken topun sabit durması ve diğer takım oyuncularının toptan en az 9,15 m uzakta olması gerekmektedir. * Endirekt serbest vuruş: Bir takım oyuncusunun kurallarda belirtilen ihlalleri yapması durumunda, rakip takımın herhangi bir oyuncusu tarafından ihlalin gerçekleştiği yerden kullanılır. Rakip takım oyuncuları toptan en az 9,15 m uzakta olmak zorundadır. Endirekt serbest vuruş sonucunda topun, kullanan kişi dışında hiçbir oyuncuya temas etmeden gol olması durumunda vuruş, gol değeri kazanmaz. * Direkt serbest vuruş: Bir takım oyuncusunun kurallarda belirtilen ihlalleri yapması durumunda, rakip takımın herhangi bir oyuncusu tarafından ihlalin gerçekleştiği yerden kullanılır. Rakip takım oyuncuları toptan en az 9,15 m uzakta olmak zorundadır. Endirekt serbest vuruşun aksine bu tür serbest vuruşlarda direkt olarak gol olabilmektedir. * Penaltı vuruşu: Direkt serbest vuruş gerektirecek ihlallerin, savunma yapan takımın ceza alanı içerisinde gerçekleştirilmesi durumunda yapılır. Vuruş; ceza alanı içerisinde, kaleden 11 m uzaklıktaki penaltı noktasına konulan topa; vuruşu kullanacak oyuncu ile savunmadaki kaleci arasında hiçbir oyuncu olmaması koşuluyla gerçekleştirilir. İki oyuncu dışındaki diğer tüm oyuncular toptan en az 9,15 m uzakta ve ceza alanı dışında olmak zorundadır. * Hakem atışı: Top oyunda iken, yazılı olmayan bir sebepten ötürü oyun hakem tarafından durdurulursa; topun, oyun durdurulduğu anda bulunduğu yerden yapılır. Topun yere değdiği an oyun yeniden başlar. == Yönetim kurumları == küçükresim|250px|Kıtasal futbol konfederasyonlarına bağlı ülkelerin gösterildiği harita. Bazı ülkeler, coğrafi olarak bulunduğu kıtanın dışındaki konfederasyonlara üyedir. Futbol ve futsal, plaj futbolu gibi futbolla ilintili sporların uluslararası yönetim kurumu Uluslararası Futbol Federasyonları Birliğidir (kısaca FIFA). FIFA merkezi İsviçre'nin en büyük şehri Zürih'te yer alır. FIFA'ya bağlı olan altı bölgesel konfederasyon vardır: * Asya: Asya Futbol Konfederasyonu (AFC) * Afrika: Afrika Futbol Konfederasyonu (CAF) * Avrupa: Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) * Kuzey, Orta Amerika ve Karayipler: Kuzey, Orta Amerika ve Karayipler Futbol Konfederasyonu (CONCACAF) * Okyanusya: Okyanusya Futbol Konfederasyonu (OFC) * Güney Amerika: Güney Amerika Futbol Konfederasyonu (CONMEBOL) Bölgesel konfederasyonların dışında, ülke çapındaki futbol organizasyonlarını düzenleyen ulusal futbol federasyonları bulunmaktadır. Günümüzde FIFA ve bölgesel konfederasyonlara bağlı 209 ulusal futbol federasyonu bulunmaktadır. FIFA'ya bağlı olmayıp da kıtasal konfederasyonlara bağlı olan ulusal federasyonlar olduğu gibi, FIFA veya kıtasal konfederasyonla ile herhangi bir bağı olmayan federasyonlar da bulunmaktadır. == Yarışmalar == === Uluslararası === Millî takımların katılımıyla uluslararası çapta düzenlenen en büyük futbol yarışması, FIFA tarafından dört yılda bir organize edilen Dünya Kupası'dır. Kıtasal konfederasyonlar tarafından düzenlenen ve dünyanın her yerinden 200'ün üzerinde takımın katıldığı elemeler sonrasında 23 takım finallere katılmaya hak kazanmaktadır. Futbol, 1900 Yaz Olimpiyatları'ndan itibaren -1932 Yaz Olimpiyatları dışında- Yaz Olimpiyatları programında yer almaktadır. Dünya Kupası'nın ortaya çıkmasından önce Olimpiyatlar, futbol açısından Dünya Kupası ile aynı statüdeydi. Önceleri amatör futbolcuların katılabildiği organizasyona, 1984 Yaz Olimpiyatları'ndan itibaren profesyonel futbolcuların da katılmasına izin verildi. 1992 Yaz Olimpiyatları'ndan itibaren yalnızca 23 yaş altı futbolcuların oynamasına izin verilirken 1996 Yaz Olimpiyatları ile birlikte takımların kadrolarında 23 yaşın üzerinde 3 futbolcunun yer almasına izin verilmeye başlandı. Her kıtasal konfederasyon, kendisine bağlı takımların katılabildiği turnuvaları organize etmektedir. 1916'da Copa América (CONMEBOL), 1956'da AFC Asya Kupası (AFC), 1957'de Afrika Uluslar Kupası (CAF), 1960'ta Avrupa Futbol Şampiyonası (UEFA), 1991'de CONCACAF Altın Kupa (CONCACAF) ve son olarak 1996'da OFC Uluslar Kupası (OFC) organize edilmeye başlamıştır. Bu turnuvaları kazanan altı takım, son Dünya Kupası şampiyonu ve organizasyona ev sahipliği yapan takımlar, FIFA tarafından organize edilen Konfederasyonlar Kupası'nda karşı karşıya gelir. Millî takımların dışında kıtasal konfederasyonların her biri, yıllık olarak kulüp takımlarının katıldığı uluslararası turnuvalar düzenlenmektedir. UEFA Şampiyonlar Ligi (UEFA), CONMEBOL Libertadores (CONMEBOL), CONCACAF Şampiyonlar Ligi (CONCACAF), CAF Şampiyonlar Ligi (CAF), AFC Şampiyonlar Ligi (AFC) ve OFC Şampiyonlar Ligi (OFC) bu organizasyonların en üst seviyeleridir. Kıtasal konfederasyonların bazıları, bir alt seviyede de turnuvalar organize eder. UEFA Avrupa Ligi (UEFA), CAF Konfederasyon Kupası (CAF), AFC Kupası (AFC) ve Copa Sudamericana (CONCACAF) ikinci seviye uluslararası kulüp turnuvalarıdır. Birinci seviyedeki turnuvaları kazanan takımlar, FIFA Kulüpler Dünya Kupası'nda karşılaşırlar. === Ulusal === Her bir ülkedeki futbol yarışmaları, o ülkelerin futbolundan sorumlu kurumlar tarafından düzenlenmektedir. Genel olarak ülkelerdeki lig sistemleri kümelere ayrılmış durumdadır. Takımlar, aynı kümedeki diğer takımlarla maçlar yapar ve topladıkları puanlar baz alınarak oluşturulan puan tablosunda belli bir sırada yer alır. Çoğu ligde bir takım, liginde bulunan diğer takımlarla ikişer maç yapar. Sezon sonunda ligi birinci sırada bitiren takım şampiyon olurken liglere göre farklılık göstererek son sıra veya sıralarda bitiren takımlar bir alt lige düşer. Ülkenin en üst seviye ligi olmayan liglerde ise, yine liglere göre farklılık göstererek en üst sırada yer alan bir ya da birkaç takım, ertesi sezon için bir üst ligde oynamaya hak kazanır. Bazı liglerde normal sezonun tamamlanmasının ardından şampiyon olan veya bir üst lige yükselecek takımların belirlenmesi için playoff ve bir alt lige düşecek takımların belirlenmesi için play out maçları oynanır. Öte yandan başta Latin Amerika olmak üzere Amerika kıtasındaki bazı liglerde sezon, Apertura ve Clausura (İspanyolcada "açılış" ve "kapanış" anlamlarına gelir) olmak üzere iki bölüme ayrılır ve bu sistemin uygulandığı bazı liglerde her bir bölüm için farklı şampiyonlar çıkar. Çoğu ülkede futbol liglerinin yanında, ulusal çapta çeşitli futbol turnuvaları da düzenlenmektedir. Bu kupalar arasında ülkenin farklı liglerinde mücadele eden takımların katılabildiği ulusal kupalar ile sadece belli bir ligde mücadele eden takımların yer aldığı lig kupası bulunur. Yine bazı ülkelerde, ulusal çaptaki bu organizasyonlarda belli bir derece kazanan takımlar arasında gerçekleştirilen tek veya çok maçlık etkinlikler de düzenlenmektedir. Ülkelerin en üst seviye ligini belli sıralarda tamamlayan takımlar ile ulusal kupa organizasyonlarında şampiyon olan takımlar, bazı uluslararası kulüp yarışmalarında mücadele etmeye hak kazanmaktadır. == Kadın futbolu == küçükresim|220px|Kadın oyuncular tarafından oynanan bir futbol maçı Kadınlar arasındaki ilk futbol maçının 1895 yılında, Kuzey Londra'da oynandığı bilinmektedir. I. Dünya Savaşı sırasında, erkekler savaşta iken fabrikalarda işçi olarak çalışan kadınlar arasında futbol maçları oynanmaktaydı. Ağustos 1917'de The Munitionettes' Cup olarak tanınan Tyne Wear & Tees Alfred Wood Munition Girls Cup resmî adına sahip bir futbol turnuvası başlatıldı ve iki sezon boyunca bu turnuva düzenlendi. 1920 yılında Dick, Kerr's Ladies FC ile bir Fransız takımı arasında oynanan maç, uluslararası anlamda oynanan ilk kadın futbol maçı olarak tarihe geçti. Ancak 5 Aralık 1921'de Futbol Birliği, futbolun kadınlara göre bir spor olmadığı gerekçesiyle kendisine bağlı sahalarda kadınlar tarafından futbol oynanmasını yasakladı. 10 Aralık 1921 günü 30 kadar kadın futbol takımının katılımıyla gerçekleştirilen toplantı sonucunda, bağımsız bir Bayanlar Futbol Birliği (Ladies' Football Association) kurulması kararı çıktı. Ertesi yıl, bu kurum tarafından ilk futbol turnuvası gerçekleştirildi. 1969'a gelindiğinde, Futbol Federasyonu'na bağlı olarak Kadınlar Futbol Birliği (Women's Football Association) kuruldu. 1970-71 sezonunda ilk resmî kadın futbolu turnuvası olan FA Women's Cup'ı düzelendi. 1969 yılında Avrupa Şampiyonası, 1970 yılında ise Dünya Kupası gayriresmî olarak ilk kez düzenlendi. 1975'te AFC Kadınlar Asya Kupası, 1983'te OFC Kadınlar Uluslar Kupası, 1984'te Avrupa Turnuvası'nda Temsil Edilen Kadın Takımları Şampiyonu adıyla ilk resmî Avrupa şampiyonası, 1991'de ilk resmî FIFA Kadınlar Dünya Kupası, CONCACAF Kadınlar Şampiyonası ve Kadınlar Afrika Uluslar Kupası düzenlendi. Kadın futbolu, ilk kez 1996 Yaz Olimpiyatları programında yer aldı. == Türevleri ve günlük oynanış == Futboldan türetilen ve kuralları değişiklik gösteren çeşitli sporlar da vardır. Kapalı bir salonda oynanan futsal, kumda oynanan plaj futbolu, üstü kapalı veya açık sentetik çimli sahalarda oynanan halı saha futbolu, uluslararası bazda organizasyonların da düzenlendiği futbol türevleridir. Engelli kişiler için paralimpik futbol, ampute futbol ile akülü tekerlekli sandalye futbolu varyasyonları bulunur. Bunların yanında, uluslararası çapta bir kuruluşu ve büyük bir etkinliği olmayan ve futboldan türetilen sporlar da bulunmaktadır. Futbol, bir top ve iki kalenin olduğu yeterli büyüklükteki bir alanda, günlük hayatta da oynanan bir spordur. Sokak futbolu adıyla anılan bu etkinliklerde bazı kurallar yok sayılır veya oyuncular tarafından belirlenir. Diğer yandan buz üzerinde oynanan bir hokey türevi olan bandy, kuralları bakımından futboldan da izler taşır ve "kış futbolu" takma adıyla da anılır. == Kaynakça == ;Özel ;Genel * * * * == Dış bağlantılar == * Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) * The Rec.Sport.Soccer Statistics Foundation (RSSSF) Kategori:İngilizceden Türkçeye geçen sözcükler Kategori:Top oyunları
669
S. Murat Demiral 1966 İstanbul doğumlu Türk müzisyen. 1976 yılında İstanbul devlet konservatuvarında Ziya Polat ile trombona başladı 1977 yılında İstanbul Belediye konservatuvarına geçtı burada 1 yıl Mahmut Doğuduyal ile çalıştı 1978 yılında tekrar Ziya Polat ile çalışmaya başladı. 1980 yılında İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası'nın sınavını kazandı. 1984 -1990 yılları arasında T.R.T. hafif müzik ve caz orkestrasında çalıştı. 1986 yılında Akdeniz Gençler Orkestrasınında sınavını kazanarak Avrupa'nın birçok ülkesinde değişik şefler ve eserler ile turneler gerçekleştirdi. 1988-1990 yılları arasında İstanbul Trombon Ensemble ile çeşitli konserler yaptı, bunlardan biri de Ziya Polat anısınadır. 1993 yılında operadan I.Ü.D. Konervatuvarına öğretim görevlisi olarak geçiş yaptı.1997 yılında Trombonist ve Besteci Betin Güneş'in kuruculuğunu yaptığı Dünya karma orkestrası ile Eskişehir Festivalinde ve aynı orkestra ile Ç.R.R. konser salonunda çalmıştır. Aynı yıl Şark Hayat'in düzenlediği Festivalde İris Şentürker ile Ç.M. WEBER�A. GUILMANT ve H. TOMASI'nın eserlerini seslendirmiştir. Kategori:Türk caz müzisyenleri Kategori:Yaşayan insanlar
670
Yoda George Lucas tarafından yaratılan Yıldız Savaşları filmine ait kurgusal karakterdir. İlk olarak 1980 yapımı The Empire Strikes Back adlı filmde yer almıştır. Serinin yayınlanan ilk üçlemesinde Luke Skywalker'ı korkunç Galaktik İmparatorluğa karşı savaşması için eğitmiştir. Devam serisi olan ikinci üçlemede ise Jedi Konseyi başkanlığı ve yüksek rütbeli general olarak Klon askerlerinin komutası görevlerinde yer almıştır. Ustasının ismi N'Kata Del Gormo'dur.http://starwars.wikia.com/wiki/N'Kata_Del_Gormo Yoda, saygıdeğer bir eski Jedi Üstadı'dır ve hayatının son senelerini Dagobah’da saklanarak geçirmiştir. Dokuz yüz yaşındaki Jedi üstadı, sekiz yüzyıl boyunca Jedi şövalyeleri yetiştirmişti ve Güç ile olan bağlantısı çok kuvvetliydi. Son öğrencileri arasında, yakın tarihin en önemli Jedi’ları Obi-Wan Kenobi ve Luke Skywalker bulunuyordu. Ayrıca önceden Aydınlık tarafta olan Kont Dooku, Yoda tarafından eğitilmiştir. Cumhuriyet’in son yıllarında, Yoda Jedi Konseyi’nin en saygıdeğer üyesiydi. Mace Windu ve Ki-Adi-Mundi gibi Jedi Ustalarıyla aynı konseyde bulunan Yoda yüzyıllarca devam etmiş olan Cumhuriyet, Jedi Düzeni ile birlikte tarihe karışırken Konsey’de bulunuyordu. Yoda’nın Jedi Konseyi’nde çok önemli bir görevi vardı. Genç Padawanlar Jedi eğitimlerinin ilk aşamasını Usta Yoda’nın rehberliğinde tamamlarlardı. Cumhuriyet’in en büyük Jedi’ları ilk eğitimlerine Yoda ile beraber başlamışlardı. Bu Jedi adaylarının yaşları ilerleyip 12 yaşını geçtiklerinde, yaşça daha büyük bir Jedi Şövalyesi veya Ustası tarafından inisiye edilir ve eğitimlerine birebir devam ederlerdi. Alacakaranlık yıllarında Cumhuriyet’in üstüne karanlık tarafın gölgesi düştüğünde Yoda gittikçe daha çok endişelenmeye başlamıştı. Karanlık tarafın kuvvet kazanması Güç içinde o kadar büyük bir gölge yaratıyordu ki, bu Jedi’ların öngörülerini ciddi anlamda kısıtlıyordu. Gelecekteki belirsizliği fark eden Yoda bazı şeylerin cevaplarını aramaya başladı. Jedi Konseyi Obi-Wan Kenobi’yi, Ayrılıkçılar tarafından yapılan bir suikast girişimini araştırmak için görevlendirdi. Obi-Wan’ın bulduğu şeyler, suikast girişiminin kendisinden çok daha endişe vericiydi. Yoda, kimi zaman geleceği görebilen, kimi zaman bilgeliğiyle akıllarda yer bırakan, kimi zaman gücü kullanma şekli ile Karanlık Taraf yanlılarını bile derinden etkileyen, Klasik Üçleme'den Yeni Üçleme'ye oynadığı tüm filmlerde eşi benzeri olmayan biridir. == Bölüm 2: Klonların Saldırısı == Sifo-Dyas adlı bir Jedi’nin emriyle Cumhuriyet adına gizli bir klon ordusu yaratılmıştı. Konsey’deki hiç kimsenin böyle bir gelişmeden haberi yoktu ve bunu öngörememişlerdi. Daha derinden yapılan araştırmalar, Ayrılıkçılar’ın savaş hazırlığı yaptığını ortaya çıkarttı. Yoda’nın eski Padawanlarından Kont Dooku, Ticaret Loncaları’nın droid ordularının başına geçmişti. Kati surette bir şeyler yapılması gerekiyordu. Yüce Şansölye Palpatine, güvenlik adı altında neredeyse sınırsız yetki elde etmiş, klon ordusunun kontrolünü eline almış ve Jedi’lara savaşa girme emri vermişti. Yoda ise Kamino gezegenine giderek yeni hazırlanmış klon ordusunu alıp, Geonosis’e tam zamanında vararak Mace Windu önderliğindeki Jedi takımını kesin ölümden kurtarmıştı. Cumhuriyet Klonları, Ayrılıkçı droidlerle savaşırken Klon Savaşları başlamış oldu. General rütbesindeki Yoda, ön komuta merkezinden savaşı yönetiyordu. Klonlar Geneosis’te Ayrılıkçıları hezimete uğrattılar, fakat çoğu kaçmayı başardı. Yoda ise hislerini takip ederek, Count Dooku’nun Obi-Wan Kenobi ve Anakin Skywalker’i fena şekilde yaralamış olduğu hangara giderek, onları kurtardı. Yoda ve Count Dooku burada yüzleştiler. Dooku, ufak Jedi üstadını Güç ile tavandan kopardığı taş parçalarıyla ezmeye çalıştı, fakat Yoda bunları kolaylıkla savuşturdu. Hatta Count Dooku’nun kendisine yolladığı Sith yıldırımlarını da etkisiz hale getirerek, ışın kılıcıyla Sith Lordu’na saldırdı. Çetin geçen bu düelloda, iki usta dövüşçü kozlarını paylaştılar. Güç’ün kendine verdiği ustalıkla, havaya fırlayıp, taklalar atarak Count Dooku’nun gardını indirdi. Kazanamayacağı bir düelloda olduğunu anlayan Dooku, Güç’ü kullanıp yerden baygın yatmakta olan Obi-Wan ve Anakin’i tehdit edince, asil Yoda genç Jedi’ları kurtarmak için Sith Lordu’nun kaçmasına göz yumdu. Klon Savaşları’nın ilk çatışması Cumhuriyet’in zaferiyle sonuçlansa da, Yoda endişeliydi. Karanlık taraf birçok şeyi gölgelemekteydi ve belki de Jedi Konseyi’nin kararları, kibirle ve fazla güvenle yozlaşmıştı. Geonosis’te hem birçok Jedi kayıp verilmemiş, hem de yaşlı bilge Jedi Üstadı, bu ölümlerin doğasında var olan gerçeği kavrayamamıştı. Meditasyon sırasında Yoda, Anakin Skywalker'ın başına, onu derinden sarsan bir olay geldiğini hissetmişti. İşte tam bu anda, bir süre önce Darth Maul tarafından öldürülmüş olan Qui-Gon Jin’in sesini duydu. Bir Jedi’nin, Güç ile bir olduktan sonra kendi kimliğini tekrar kazanması mümkün değildi, fakat Yoda yine de onun sesini duymuştu. == Bölüm 3: Sith'in İntikamı == Cumhuriyet etrafında çökerken, bu durum, Yoda’nın çözmesi gereken başka tehlikeli ve rahatsız edici bir bilmeceydi. Yoda meditasyon ile Qui-Gon Jinn’in ruhu ile iletişim kurabiliyordu. Ölmüş Jedi Üstadı, yalnızca çok özel bilgisi olanlar tarafından anlaşılabilecek kuvvetli bir teknik ile ölümden sonra kimliğini koruyabilmenin bir yolunu keşfetmişti. Bu yöntemi Jedi Düzeni’nin dışındaki Whills Şamanlarından öğrenmişti. Gelecek olan yıllarda Yoda, yüzyıllardır yapmadığı bir görevi –öğrenciliği– üstlenerek bu tekniği Qui-Gon Jinn’den öğrenecekti. Fakat bundan önce Jedi Ustası’nın, Sith’lerin yeniden doğuşuna dayanması gerekiyordu. Yıllarca süren komplolardan sonra, Darth Sidious ortaya çıkmış ve Jedi’ların hepsini galaksiden silecek planını uygulamaya başlamıştı. Yıllardır Jedi Konseyi’nin dikkatinden kaçmayı başaran Sith Lordu aslında, Yüce Şansölye Palpatine’in ta kendisiydi. Darth Sidious Emir 66’yı yürürlüğe koyduğunda, Jedi’lar galaksinin her tarafında klon ordularını komuta ediyorlardı. Kodlanmış bu emir, Jedi’ları Cumhuriyet’e karşı hain ilan ediyor ve böylece sadık klonlar Jedi’ları teker teker avlıyorlardı. Bu katliam sırasında birçok Jedi öldü. Güç’ün içinden Yoda, galaksideki ani yaşam kaybını hissetti. Bu ezici bir darbeydi, fakat Yoda tam zamanında kendisine gelerek kendi hayatını kurtaracak vakti buldu. Klon askerleri Yoda’ya, Klon Savaşları’nın en önemli cephelerinden biri olan Wookiee’lerin gezegeni Kashyyyk’te saldırmışlardı. Bir zamanlar Yoda’ya sadık olan klon subayı Kumandan Gree, Jedi üstadına ateş açmaya çalıştı. Fakat Yoda hızla harekete geçerek ışın kılıcıyla Gree’nin kafasını kesti. Tarfful ve Chewbacca adlı Wookiee’lerin yardımıyla Yoda, Kashyyyk’ten kaçıp, Alderaan Senatörü Bail Organa ile iletişime geçti. Yoda, Obi-Wan Kenobi ve Organa, Palpatine’in Jedi’lar ve müttefiklerini korkunç bir şekilde katledişine tanıklık ettiler ve yeniden bir araya gelebilme fırsatı buldular. İşgal edilmiş Jedi Tapınağı’ndan yayılan kodlanmış bir sinyal, katliamdan kurtulan Jedi’ları direkt olarak Coruscant’taki tapınağa, bir tuzağın içine çağırmaktaydı. Kenobi ve Yoda bu sinyali kapatıp kalan Jedi’ların hayatlarını kurtarmak için harekete geçtiler. Coruscant’a dönerek Jedi Tapnağı’na sızdılar. Burada, başkentten ayrı kaldıkları zaman zarfında neler olduğunu keşfettiler. Şansölye, şimdi İmparator Palpatine ve bir zamanlar umut vadeden Anakin Skywalker da artık onun çırağı Darth Vader olmuştu. Emir 66’dan tek sağ kalanlar olarak şimdi Sith tehdidini durdurmak Yoda ve Kenobi’ye kalmıştı. Böylece Kenobi, şimdi Darth Vader olarak bilinen Skywalker’ı bulmak için giderken, Yoda ise İmparator Palpatine’in ofisini ziyaret etti. Geniş Galaktik Senato odasında Yoda, İmparator ile yüzleşti ve Güç’ün karanlık ve aydınlık tarafının en kuvvetli iki temsilcisi ölümüne bir düelloya tutuştular. Yoda ne kadar daha güçlü olsa da Palpatine savaş sırasında çıkışa yöneldi yoda da onu engelleyince gücün her iki tarafının arasındaki mücadele başladı ardından yoda palpaine infırlattığı elektriği kontrol altına almışken onu yok etme şansı elindeyken Yodanın üzerinde durduğu yerin bu gücü kaldırmamasından dolayı yoda aşağı düşer.Bunun üzerine yoda geç kalmadan klonlar gelmeden kaçar artık imparatorluğun temeli bu yaşlı adama bağlıydı birtek o Luke u eğitebilirdi yoda yaşlılığından ötürü 1000 yaşına varınca 1000 yıllık jedi gücüyle yaptığı anlaşma bozulunca 1000 yılın etkisi yavaş yavaş yüz göstermiş ardından da yaşlanmış ve gücünü kaybetmeye başlamış. Obi-Wan Kenobi, Mustafar gezegeninde Darth Vader’ın 1 kolu ve 2 bacağını kesip onu ölümcül şekilde yaralamış olsa da Jedi’lar, Sith’leri durduramamışlardı. Anakin Skywalker’ın karısı Padmè Amidala’nın hamile olduğu Güç hassasiyeti bulunan ikizler, belki de ileride galaksinin belki de tek umudu olacaklardı. Ölmeden önce Polis Massa’daki sığınakta Padmé, Luke Skywalker ve Leia Organa’yı doğurdu. Yoda, Bail Organa ve Obi-Wan Kenobi’de bu doğumlara şahitlik ettiler ve hemen geleceği planlamaya başladılar. Bu çocukların İmparator’un dikkatini çekeceğinden korkan Jedi’lar, çocukları bir sır olarak saklamaya karar verdiler. Böylelikle ikizler ayrıldı –bebek Luke Skywalker Lars’ın Tatooine’deki çiftliğine; bebek Leia Organa ise Alderaan’a Bail Organa ve karısı Alderaan kraliçesinin koruyuculuğuna verildi. Jedi’lar sabırla zamanın geçmesini ve İmparator ile yüzleşmenin doğru vaktini bekleyeceklerdi. Bu zaman zarfında Obi-Wan ve Yoda, Qui-Gon’un ruhsal formundan, Whills Şaman’larının gizli bilgisini öğrendi. == Bölüm 5: İmparator == Yoda, Dagobah gezegenindeki bataklıklarda saklanmaya gitti. Burada sabırla yeni bir umudun ortaya çıkarak, karanlık tarafın egemenliğinin sonunu getirmesini ve galaksideki insanlara karşı oluşan tehdidin sonunun gelmesini bekledi. Yavin Savaşı’ndan üç sene sonra, umut geldi. Eski ustası Obi-Wan Kenobi’nin görüntüsü tarafından Dagobah’a yönlendirilen Luke Skywalker bilmeden Üstat Yoda’yı bulmuştu. Bu bataklık gezegende ufak garip bir yaratık ile karşılaşan Luke Skywalker’un sabrı, ufak yaratığın garip tavırlarından dolayı tükenmeye başlamıştı. Fakat Luke Skywalker, bunların Yoda tarafından kendisine yapılan testler olduğunun farkında değildi – onun başarısız olduğu testler. En sonunda Yoda olduğu ortaya çıkan ufak yaratık, Luke Skywalker’un eğitimine başladı. Telekinetik mücadeleler, iradeye ve insanın yapısına karşı olan mücadeleler, Luke’u hayatında hiçbir zaman karşılaşmadığı zorluklarla karşı karşıya bırakıp, Jedi’lığa ilk adımını atmasına yardım ediyordu. Fakat halen Luke Skywalker, eski kalıplaşmış bilgilerinden kurtulmayı beceremiyordu. Yoda, Luke Skywalker’dan bataklıkta batmış olan X-Kanat gemisini zihin gücüyle kaldırmasını istediğinde Luke Skywalker, “denerim” diye cevap vermişti. “Hayır,” diyordu Yoda. “Yap ya da yapma. Denemek yoktur.” Luke Skywalker, Güç’ün bu kadar büyük bir objeyi suyun altından çıkaracağına inanmıyordu. Tabii ki Yoda, Luke Skywalker’un X-Kanat savaşçısını suyun altından çıkartıp kuru zemine koyduğunda, Luke Skywalker’un yanıldığı kanıtlanmış oldu. Yoda Luke’a “geleceği öngörmeyi” öğrettiğinde genç Skywalker, arkadaşlarının büyük bir tehlikede olduğunu gördü ve eğitimini yarım bırakıp geri döneceğine söz vererek arkadaşlarını kurtarmaya gitti. Fakat en sonunda Luke Skywalker’un kendisi kurtarılmak zorunda kalmıştı. Yoda, Vader ve İmparator’un durdurulamayacağına ve her şeyin kaybedileceğine inanmaya başlamıştı. == Bölüm 6: Jedi'ın Dönüşü == Yaklaşık bir sene sonra, Luke eğitimini tamamlamak için Dagobah’a geri döndü. Vader ile karşılaşmanın zorluğuna şahit olmuş ve Vader’in gerçekte kendi öz babası olduğunu öğrenmiş olan Luke Skywalker’a Yoda, bu sırada eğitimini tamamladığını söyledi. Luke Skywalker’un yokluğunda, Yoda hastalanmıştı. Ölmek üzereyken Yoda, Luke Skywalker’a başka bir Skywalker daha olduğunu söyleyerek, Luke Skywalker’un geçmişini biraz aydınlattı. Ve bundan kısa süre sonra da Güç ile birleşerek bedeni ile beraber kayboldu. Luke Skywalker, Leia Organa’nın ikiz kardeşi olduğunu ve babasını karanlık taraftan kurtarması gerektiğini öğrenecekti. Endor Savaşı’ndan sonraki kutlama sırasında Luke Skywalker, Yoda, Obi-Wan ve tekrar aydınlık tarafa geçmiş olarak ölen babası Anakin Skywalker’ın mutlu ruhlarını görüyordu. == Bölüm 8: Son Jedi == Son Jedi filminde Yoda Luke'a bir güç ruhu olarak görünür. == Bölüm 9: Skywalker'ın Yükselişi == Yoda, İmparatora karşı savaşı sırasında Rey ile konuşan Jedi seslerinden biridir. == Kaynakça == Kategori:Yıldız Savaşları karakterleri Kategori:Kurgusal generaller Kategori:Kurgusal hayaletler Kategori:Jedi Kategori:Erkek film karakterleri Kategori:Kurgusal büyücüler Kategori:Dünya dışı süper kahramanlar
663
Jeoloji ya da yer bilimi, temel inceleme konusu Dünya ve özellikle de Yerkürenin üzerinde yaşadığımız dış kabuğunu oluşturan katı maddesi "taş küre"nin içeriğinin, yapısının, fiziksel özelliklerinin, tarihinin ve yer kabuğunu şekillendiren süreçlerin incelendiği bilim dalıdır. Jeolojinin temel konusu Dünya olmakla birlikte yer benzeri gezegenler (Mars, Venüs, Merkür) ve doğal uyduların incelenmesini de içerir. Yer bilimleri bünyesinde ele alınır. Jeoloji geniş anlamı ile, yerküresinin güneş sistemi içerisindeki durumundan onun fiziksel ve kimyasal özelliklerine, oluşumundan bu yana geçirdiği değişikliklere, üzerinde yaşayan canlıların evrimine kadar geniş bir kapsama sahiptir. Yeryuvarlağın tarihinden, yaşam, yerkabuğunun bileşimi ile yapısal koşullardan ve yer üzerinde gelişen evrimlere hakim kuvvetlerden bahseden bilimdir. Jeoloji, dar anlamı ile ya da çoğunlukla algılandığı biçimiyle, bütün yeryuvarlağının değil, özellikle ortalama kalınlığı 35 km olan katı yerkabuğunun bilimidir. Bu şekliyle jeoloji, yeryüzünü ve yeryüzü ile insan toplulukları ilişkisini inceleyen coğrafyadan ve yerküresini tüm olarak fiziksel yöntemlerle inceleyen jeofizikten, jeokimyasından ve jeodeziden ayrılmaktadır. Astrojeoloji ise güneş sistemindeki diğer cisimlere jeolojik prensiplerin uygulanmasını içerir. Bununla birlikte, selenoloji (Ay bilimi - Ay'ın incelenmesi) gibi, özelleşmiş terimler de kullanılmaktadır. Jeolojoglar Dünya'nın yaşının yaklaşık olarak 4,6 milyar (4,6x109) yıl olarak tanımlanmasına yardımcı olmuşlar, Dünya'nın litosferinin hareketli tektonik plakalara ayrıldığını tespit etmişlerdir. Teorik boyutun yanı sıra, jeoloji çok geniş bir pratik alana sahiptir; jeolojoglar örneğin Dünya'nın doğal kaynaklarının ve metallerin yerlerinin tespit edilmesine ve idare edilmesine yardımcı olurlar. Ayrıca değerli taşlar ve birçok mineral ile de ilgilenirler. Jeoloji sözcük olarak ilk kez Jean-André Deluc tarafından 1778 yılında kullanılmış ve Horace-Bénédict de Saussure tarafından 1779 yılında sabit bir terim olarak ortaya atılmıştır. Bu bilim dalı Encyclopædia Britannicanın 1797'de tamamlanan üçüncü baskısında yer almasa da 1809'da tamamlanan dördüncü baskıda uzun bir açıklama ile yer almıştır. Sözcüğün daha eski bir anlam taşıyan ilk kullanımı ise Richard de Bury tarafındandır ve dünyevi ile teolojik hukukun ayrıştırılması anlamını taşır. Türkçede kullanılan sözcük, Türkçeye Fransızca géologie sözcüğünden gelmiştir. Fransızca sözcük ise Latince geologiadan türemiştir. == Tarihçe == Çin'de bilgin Shen Kuo (1031-1095) okyanustan yüzlerce mil uzaktaki bir dağdaki jeolojik tabakada (stratum) gözlemlediği hayvan kabukları fosillerinden yola çıkarak karaların oluşumuna dair bir hipotez formüle etmiştir. Çıkardığı sonuç karaların dağların erozyonu ve silt tortularıyla oluştuğu idi. Aristo'nun öğrencisi Theophrastus'un (372 - 287 BC) Peri lithon ("Taşlar üstüne") isimli eseri binlerce yıl boyunca alanında otorite olmuştur. Bu eserdeki fosil yorumlamaları Bilim Devrimi'nin sonrasına kadar etkin kalmıştır. Eser Latince ve diğer Avrupa dillerine, örneğin Fransızcaya çevrilmiştir. Bir hekim olan Georg Bauer (1494-1555) genelde sır olarak saklanan ve nesilden nesile usta çırak ilişkisi ise öğretilen metal işleme teknikleri konusunda yazılmış ilk kitap olan De Re Metallica'yı yazmıştır. Kitap boğa kanı ya da açık dolunay geceleri gibi sürece etkisi olduğu düşünülen mistik öğeleri de içeren anlatım tarzına sahiptir. Ayrıca rüzgâr enerjisi, hidrodinamik güç, (maden) filizlerin taşınması, yönetimsel hususlar ve benzeri konular da eserde yer almaktaydı. Kitap 1556 yılında yayımlanmıştır. Nicolas Steno (1638-1686) süperpozisyon ilkesi gibi stratigrafinin (tabakabilimin) tanımlayıcı ilkeleriyle tanınmıştır. 1700'lere gelindiğinde Jean-Étienne Guettard ve Nicolas Desmarest orta Fransa'yı gezmiş ve gözlemlerini jeolojik haritalara kaydetmişlerdir. Guettard Fransa'nın bu bölgesinin volkanik kökenine dair ilk gözlemleri kaydetmiştir. Genellikle James Hutton ilk modern jeolog olarak görülmektedir. 1785'te Theory of the Earth ("Yer Teorisi") isimli bir çalışmayı Royal Society of Edinburgh'a sunmuştur. Çalışmasında, Dünya'nın tahmin edilenden daha yaşlı olduğuna ilişkin teorisini açıklamıştır. Hutton fikirlerini iki cilt halinde 1795'te yayımlamıştır (1. Cilt , 2. Cilt ). Hutton'un takipçilerine Plütonistler denmekteydi; zira bunlar kayaların volkanizm ile oluştuğu kanısındaydılar. Buna karşıt olan ve kayaların zamanla seviyesi düşmüş olan büyük bir okyanus sonucu çıktığını düşünenlere Neptünistler denmekteydi. 1811'de Georges Cuvier ve Alexandre Brongniart Dünya'nın antikitesine dair kendi açıklamalarını yayımladılar. İlham kaynakları Cuveri'in Paris'te fil kemiği fosilleri keşfiydi. Bağımsız bir şekilde bu çalışmalardan önce jeolog William Smith'in İngiltere ve İskoçya'da stratigrafik çalışmaları olmuştu. 1827'ye gelindiğinde Charles Lyell'in Principles of Geology yani "Jeolojinin İlkeleri" isimli eseriyle Hutton'un tek biçimciliğini (tekdüzelikçilik - uniformitarianism) yinelemektedir ki aynı düşünce Charles Darwin'in düşüncesini de büyük oranda etkilemiştir. Sir Charles Lyell ünlü eseri Principles of Geology ilk kez 1830'da yayımlanmıştır ve 1875'teki ölümüne kadar Lyell yeni, gözden geçirilmiş sürümlerini (revizyonlarını) yayımlamaya devam etmiştir. Tek biçimcilik doktrinini başarılı bir şekilde desteklemiştir. Bu teoriye göre Dünya tarihi boyunca yavaş jeolojik süreçler devam etmiştir ve bugün de devam etmektedir. Bunun karşıtı şekilde katastrofizm Dünya'nın özelliklerinin tek bir felaket veya felaketler dizisi sonucu oluştuğunu ve bundan sonra herhangi bir değişikliğe uğramadan kaldığını öne sürer. Hutton tek biçimciliğe inanmış olmasına rağmen, onun zamanında teori yaygınlık kazanmamıştır. 19\. yüzyıl boyunca jeoloji Dünya'nın yaşı sorusu etrafında odaklanmıştır. Tahminler birkaç 100.000 yıldan milyarlarca yıla kadar büyük bir yelpazedeydi. 20. yüzyıl jeolojisindeki en belirgin gelişim 1960'larda plaka tektoniği kuramının geliştirilmesidir. Bu kuram yer bilimleri açısından çok önemlidir. Kıta kayması (veya Kıtasal sürüklenme - continental drift) kuramı 1912'de Alfred Wegener tarafından ortaya atılmış olsa da, 1960'larda plaka tektoniğinin geliştirilmesine kadar yaygın bir şekilde kabul görmemiştir. Aslında aynı fikri Wegener'den önce dile getirenler de olmuştur; fakat yeterli kanıtları sunmaya çalışarak, bütün bir şekilde kabul edilebilir bir hipotezi ilk ortaya atan Wegener olmuştu. Jeoloji tarihi boyunca, birbiriyle ilişkili olan ana tartışma konuları, meseleler, Neptünistler ile Plütonistler arasındaki tartışma, tek biçimcilik-katastrofizm meselesi, Dünya'nın yaşı ve kıtasal sürüklenme olarak özetlenebilir. Her ne kadar bu meseleler büyük ün kazanmaları sebebiyle ilk akla gelenler olsa da, jeoloji alanında kuruluşundan şu ana kadar ve bugün hâlâ, birçok farklı mesele ve anlaşmazlık, diğer bilim dallarında olduğu gibi, mevcuttur. == Jeolojik zaman == Jeolojik zaman cetveli, Dünya'nın tarihini kapsamaktadır.International Commission on Stratigraphy . stratigraphy.org Başlangıcı en erken gayriresmî olarak Güneş sistemindeki ilk maddelerinin (4,567 myö) ve Dünya'nın oluşum tarihi (4,54 myö) olarak kabul edilen Hadean üst zamanı olarak kabul edilir. Son kısmı ise günümüzdür (Holosen devri). === Yerkürenin jeolojik zaman cetveli === == Jeoloji toplulukları == Her ne kadar the Royal Society of London ve Académie des Sciences gibi köklü bilimsel topluluklarda jeoloji tartışmaları yaşansa ve incelenen bilimler içine jeoloji de dahil edilmiş olsa da 1807'de kurulan Geological Society of London (Londra Jeoloji Topluluğu ilk jeoloji topluluğudur. Bu ilk derneğin kurucularının bir kısmı British Mineralogical Society yani "İngiliz Mineraloji Topluluğu"nun kurucu üyelerindendi. Aynı dönemde gerek Büyük Britanya gerekse diğer bölgelerde jeoloji toplulukları oluşmaya başlamıştır: 1814'te kurulan the Royal Geological Society of Cornwall, 1830 tarihli Fransız Société Géologique de France, 1848 tarihli Alman Deutsche Geologische Gesellschaft, ve 1817'de Sankt-Peterburg'da, Rusya'da kurulan ve büyük oranda jeoloji ile de ilgilenen Mineraloji Topluluğu verilebilecek örnekler arasındadır. 1888'de ise the Geological Society of America ("Amerika Jeoloji Topluluğu") kurulmuştur. İlerleyen yıllarda jeolojinin alt dalı sayılan dallara ve ilgili alanlara dair birçok topluluk da kurulmuştur. Bugün bâzı ülkelerde jeoloji toplulukları profesyonel standartlara ve ilgili çoğunluğu idari konulara yardımcı olmak gibi bir görev de üstlenmiştir. Bunun bir örneği Birleşik Krallık'tır. Millî açıdan jeoloji topluluklarının öneminin ve sayısının artmasının yanı sıra, ülkesel sınırların ötesinde uluslararası örgütlenmeler de kurulmaktadır. Bunlara örnek olarak bugün 70.000'den fazla jeoloğu temsil eden Avrupa Jeologlar Federasyonu verilebilir. == Ayrıca bakınız == == Kaynakça == # - . Ayrıca aynı bilgi "Concise Oxford English Dictionary", geology maddesi, etimoloji bilgisinde de yer almaktadır. # - Winchester, Simon (2001). The Map that Changed the World. HarperCollins Publishers, 25. ISBN 0-06-093180-9 # - Anthony Hallam "geological controversies" The Oxford Companion to the Earth. Ed. Paul Hancock and Brian J. Skinner. Oxford University Press, 2000. Oxford Reference Online. Oxford University Press. 5 Ocak 2007 tarihinde ulaşılmıştır: # - B. Wilcock "geological societies" The Oxford Companion to the Earth. Ed. Paul Hancock and Brian J. Skinner. Oxford University Press, 2000. Oxford Reference Online. Oxford University Press. McGill University. 5 January 2007 == Dış bağlantılar == * http://www.ktu.edu.tr/jeoloji * https://web.archive.org/web/20170917020150/http://jeoloji.eu/ * http://www.facebook.com/pages/MUJDE-Muhendis-Jeologlar-Dernegi/139550472739205 * http://www.jmo.org.tr * http://www.jeomuh.hacettepe.edu.tr * https://web.archive.org/web/20110708024403/http://yunus.hacettepe.edu.tr/~jlozca07/ * http://geol.eng.ankara.edu.tr/ * http://webjeoloji.com/jeoloji-nedir * http://www.yerbilimleri.com Kategori:Fransızcadan Türkçeye geçen sözcükler
662
küçükresim|sağ Tarım veya ziraat, bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretilmesi, bunların kalite ve verimlerinin yükseltilmesi, bu ürünlerin uygun koşullarda muhafazası, işlenip değerlendirilmesi ve pazarlanmasını ele alan bilim dalıdır. Diğer bir ifade ile insan besini olabilecek ve ekonomik değeri olan her türlü bitkisel-Hayvansal ürünün bakım, besleme, yetiştirme, koruma ve mekanizasyon faaliyetlerinin tamamı ile durgun sularda veya özel alanlarda yapılan balıkçılık faaliyetlerinin tümüdür. Bu bilim dalı bilimsel bilginin yanı sıra özel yetenek ve önsezi gerektirir.Bibilgi.com - Tarım hakkında ansiklopedik bir bilgi. Uygulamalı bir bilim dalı olup, amacı insanların yararına ekonomik değerler elde etmektir.Mustafa Kemal Üniversitesi - Tarım hakkındaki temel bilgiler. Tarım, iki temel üretim dalından oluşur. Bunlar bitkisel üretim ve hayvansal üretimdir. Bu iki temel tarım üretimi dalı ve hatta tanımları arasındaki tek ayrım, kullandıkları materyalin birinde bitki ötekinde ise hayvan materyali oluşudur == Genel == Tarım, insanlığın toplu hayata geçişinde büyük bir rol üstlendi. Taş Devri süresince bulunan avcı- toplayıcı toplulukların, yerini tarımla uğraşan halklara bırakması, toplumları ve devletleri ortaya çıkardı.Maltepe Üniversitesi - Tarım süreçleri hakkında Sanayi Devrimi'ne kadar tarım, insanlığın büyük çoğunluğunun temel geçim kaynağı oldu. Ancak günümüzde de tarımda gözle görülür gelişmeler ve teknolojinin getirdiği etkiler bulunmaktadır. Özellikle 20. yüzyıl boyunca tarımda önemli değişiklikler yaşanmıştır. Haber-Bosch işlemine göre, amonyum nitrat karıştırılan tezek sayesinde, ilk yapay gübreler elde edildi. Tarımda işgücünü düşüren makineleşme sayesinde tarımda işçi sayısında azalmalar gözlendi. Üretimin artmasına karşılık işsizlik arttı. Bunlara karşılık, günümüzde en çok yetiştirilen tarım ürünleri arasında pirinç, mısır ve buğday yer almaktadır. Ayrıca dünyadaki çoğu hükûma kaliteli gıda için tarıma yatırım yapmaktadır. Tarıma yapılan yatırımlardan en büyük payı, buğday, mısır, pirinç, soya ve süt almaktadır. Ancak buna karşılık gelişmiş ülkelerde yapılan yatırımların büyük çoğunluğu etkisiz ve çevre düşmanı olmaktadır.New York Times (1986) Science Academy Recommends Resumption of Natural Farming Özellikle tarımdaki makineleşme ve yapay gübre kullanımı, çevreye büyük zararlar vermekte ve su kirliliği başta olmak üzere önemli sorunlara yol açmaktadır.New York Times (2005) Sometimes a Bumper Crop is Too Much Of a Good Thing Yine 21. yüzyılda çevre sorunlarının ve küresel ısınma başta olmak üzere anormal doğa olaylarının gündeme gelmesiyle beraber, tarımda makineleşme ve yapay gübre kullanımı düşürülmüştür.The World Bank (1995) Overcoming Agricultural Water Pollution in the European Union Tarımdaki çevre zararlarına alternatif olarak geliştirilen ve ilk defa 20. yüzyıl başlarında Sir Albert Howard tarafından tartışılan organik tarım ise tüm bunlara karşı temiz ve sağlıklıdır. Organik tarım, günümüzde dünya çapında ilgi görse de pahalı olması nedeniyle sadece üst sınıf kişilerce elde edilebilmektedir. Yine bu tür tarımın dünyadaki en büyük destekçisi Avrupa Birliği'dir. Bu birlik tarafından 1991 yılında organik tarım adıyla literatüre eklenen uygulama, 2005'te CAP adlı kuruluşun kurulmasıyla beraber sürat kazanmıştır.European Commission (2003) CAP Reform Organik gıdanın savaştığı baş yöntemler arasında hormonlu gıda üretimi yer almaktadır. 2007 yılının sonlarında dünyadaki ekonomik dalgalanmalar sürecinde tahıl ürünleri başta olmak üzere birçok tarım ürününde fiyat katlanmaları gözlendi.New York Times (2007 September) At Tyson and Kraft, Grain Costs Limit Profit Gelecekte, fiyatların çok daha katlanması nedeniyle, Afrika ve birçok 3. dünya ülkesinde gıda savaşlarının baş göstermesi beklenmektedir. Birleşmiş Milletler'e göre, 2025 yılına gelindiğinde Afrika sadece nüfusunun %25'ini besleyebilecektir. == Uygulamalar == Günümüz dünyasında, tarım iki farklı temel amaç için kullanılmaktadır. Bunlardan ilki, sadece ailesini besleyebilmek için üretim yapan insanlardan oluşan grup, ikincisi ise ticari amaçla tarım yapan insanlardan ve kurumlardan oluşan gruptur. Endüstriyel tarımda, amaç ticaret olduğundan para sahası geniştir ve gübreleme, tohumlama, bakım, sulama gibi olanaklar geniştir. Aynı şekilde endüstriyel tarımda geniş tarım alanları mevcuttur. 20. yüzyılda özellikle tarım kimyasındaki gelişmeler, üretimi katladığı gibi, insan gücü oranını da düşürmüştür. Ancak bu, hem sağlıksız gıda üretimine, hem de işsizliğe neden olmaktadır. Tarımda görülen haşaratlara karşı kullanılan ilaçlar, bu haşaratların zararlarını büyük ölçüde engellese de, buna kaşılık bu ilaçlar doğal dengeyi bozmakta ve çevreye zarar vermektedir. Tüm bu zararlara karşılık, tarımda kullanılan traktör gibi araçlar, üretimi arttırmakta ve daha çok insan için besin olanağı sağlamaktadır. Özellikle ilkel tarım aletlerinin yerini modern tarım ve sulama birimlerine bıraktığı 1900'ler boyunca tarımda ivmeli bir artış gözlenmiştir. Amerika Birleşik Devletleri'nde yer alan Ulusal Mühendislik Akademisi'ne göre, tarımdaki makineleşme, dünyanın yaşadığı 20 devrimden biridir. Yine 1999 verilerine göre, günümüz teknolojisi sayesinde, tek bir çiftçi, 130'dan fazla insanı beslemektedir. Tarımda Başarılar 21\. yüzyıl teknolojisi sayesinde, günümüzde tarımda çeşitlilik, gen çaprazlaması sayesinde artmakta ve birkaç verimli soy birleştirilerek ortaya çok daha verimli yeni bir soy çıkarılabilmektedir. Bu da tarım üretiminin artmasının altında yer alan etmenlerden biri olarak kabul edilmektedir. == Tarihi == Tarımın tarihi günümüzden 10.000 yıl öncesine dayanmaktadır. İlk tarım örneklerinin ardından, zamanla birçok toplumun arasındaki etkileşimin bir sonucu olarak tüm dünyada yaygınlaştı. Tarım sayesinde insanlık toplu yaşama geçti ve günümüzdeki devletler oluştu. Gübreleme, ekme-biçme gibi tarım yöntemleri her ne kadar eski olsa da, son yüzyılda büyük bir ivme gösterdi.Referans Gazetesi Tarımın kısa geçmişi ve geleceği hakkında === Antik çağlardaki örnekler === Antik çağlarda, Bereketli Hilal ve çevresinde ilk örneklerine rastlanan tarım, öncesinde toplayıcılık ve avcılık ile geçinen toplumları yerleşik yaşama geçirdi. Aynı dönemlerde Çin ve diğer Asya ülkelerinde de başka yöntemlerle uygulanmaya başlayan tarım, zamanla Nil Nehri ve çevresinde yoğun olarak uygulanmaya başlandı. Tarihte, en eski tarım verileri, Anadolu'da Abu Hureyra adlı yerleşimde M.Ö. 13500 yılından kalma tarım aletlerinden edildi. Yine yakın dönemlere ait, Levant ve İran'daki Zagros Dağları çevresinde tarım faaliyetlerinin izine rastlandı. Yine Bereketli Hilal üzerindeki alanda, kimi yerlerde darı, arpa, tahıl, acı bakla, keten, buğday gibi tarım kalıntılarına rastlandı.Orta Doğu ve çevresindeki tarım gelişmeleri WML Çoğu teoreme göre ilk tarım, insanların vahşi doğadan topladığı bitkisel besinlerini ve tohumlarını mağara önlerine düşürmesiyle başlar. Bu süreçte insanlar tüm gün yiyecek aramaktansa bitkileri toprağa ekerek devamlı olarak yerleşik halde besin elde edebileceğini fark etti. Bu keşif tüm toplumlarca farklı dönemlerde bulundu. Öncelikle Anadolu ve Orta Doğu'da rastlanan tarım etkinlikleri, toplumsal etkileşimler aracılığıyla dünyaya yayıldı. Tarımı daha erken keşfeden toplumlar daha önce yerleşik yaşama geçti ve günümüz uygarlıkları oluştu. Hindistan'da M.Ö. 7000'lerde rastlanılan tarım, yaklaşık 2000 yıl sonra da diğer Asya ülkelerinde görüldü.Photius Hint tarım sektörü ve tarihi Yine bu dönemlerde Nil Nehri çevresinde tarım yapılarına rastlanmaktadır. Mısır ve çevresindeki önemli su kaynakları ve ılıman iklimin mevcut olması tarımın burada daha üretken olmasını sağladı. Yine aynı dönemlerde Mısırlılar Nil'in taşma dönemlerini hesapladı ve ürünlerinin telef olmaması için çeşitli matematiksel formüller ve geometrik hesaplamalara başvurdu. Tarım bu bağlamda günümüz bilim ve teknolojisine farklı yollar aracılığıyla etki bıraktı.istanbul.edu.tr Tarımın ve bilimsel gelişmelerin tarihçesi Mezopotamya'da ise Şatt-ül-Arap ve Basra Körfezi çevresinde uygulanan tarım faaliyetleri, ilk kez Sümerler tarafından yapıldı. M.Ö. 5000'lere denk gelen bu süreç, zamanla diğer Mezopotamya uygarlıklarına yayıldı. Yapılan araştırmalarda Fırat ve Dicle nehirleri arasında ahır hayvanlarının kemiklerine rastlandı. Bu da, bölgede hayvancılığın da yer edinmiş olduğunu göstermektedir. Aynı dönemde Amerika kıtasındaki yerliler de basamaklı teraslar aracılığıyla And Dağları başta olmak üzere tarım faaliyetlerine başladı. Güney Amerika'nın Büyük Okyanus kıyılarında yapılan kazılarda, tütün, patates, fasulye, biber, domates, balkabağı gibi tarım ürünlerinin kalıntılarına rastlandı. Yine Antik Yunanistan ve Antik Roma dönemlerinde de tarım faaliyetleri göze çarpmaktadır. Zeytin, pamuk, mısır gibi Akdeniz bitkilerini yetiştiren Yunanlar, buna karşılık toprakların azlığı ve fakirliği nedeniyle bu alanda çok ileri gidemedi. Romalılar ise tahıl ürünleriyle ticaret yapmaya başladı. === Orta çağlardaki örnekler === Orta Çağ'da İslam dünyası oldukça ileri düzeyde bir uygarlığa sahipti. Bu doğrultuda Orta Doğu ve çevresinde tarım faaliyetleri ve hayvancılık çok büyük ilerlemeler kaydetti. Hidrolik ve Hidrostatik teknikleriyle çalışan pompalara imza atan Araplar, bu sistemlerle üretimde artış gözledi. Yine su değirmenleri aracılığıyla suyu rahatça taşıyabilen Müslüman çiftçiler, bu sayede sulamadaki kuraklığın önüne geçti. Bu dönemde pamuk, turunçgil, meyve, kayısı, safran, enginar, şeker pancarı gibi tarım ürünleri yetiştirildi. Yine Araplar, İspanya'da Emevi Devleti'nin yer aldığı dönemde, Avrupa'ya limon, badem, incir, portakal, pamuk ve muz gibi ılıman tarım ürünlerini getirdi. Aynı dönemlerde Çin'de sabanın kullanılması tarım alanında Asya'daki önemli değişikliklerdendir. Yine Kavimler Göçü sonrasında Batı Avrupa'da Roma egemenliğinin sona ermesiyle beraber; bu alanlardaki nüfus hızla arttı. Bu insanların beslenmesi için de daha çok toprağın işlenmesi gerekliydi. Bu süreçte, ormanlar ve bataklıklar, tarıma elverişli arazi durumuna getirildi. Bu geniş toprakları sürebilmek içinse ağır sabanlar taşıyan öküzler kullanıldı. Zaman geçtikçe 8-10 öküz kullanılarak işlenmesi zor killi topraklar da işlenmeye başladı. Romalılar bu dönemde bir yıl tahıl ekip, ertesi yıl da bu alanları bekleterek (nadasa bırakarak) pratik bir ekim nöbeti uyguladı. Bu dönemde, Avrupa'daki halklar zamanla yulaf, çavdar ve arpa ekmeyi öğrendi. Böylece, bir yıl kış, öbür yıl bahar döneminde yapılan ekimler, üçüncü yıl ise nadasa bırakılıyordu. Ancak bu yöntem de verimsiz kumlu topraklara uygun değildi.Temel Britannica/17 - s.24 Tarım Tarihi 800 yılı ve sonrasında Avrupa'da açık tarla sistemi uygulandı. Bu yönteme göre her çiftçi dar ve uzun tarlalara bölünen topraklarında çeşitli tarım ürünü yetiştiriyordu. Bu tür tarlalar genelde eğimli yamaçlara kurulmuştu. Bu da fazla suyun derin hendekten aşağı boşalmasını sağlıyordu. Açık tarla sistemi sayesinde her çiftçi kendi tarlasını işler ve ailesini geçindirirdi. Ancak gübreleme ve tarla sürme gibi işler iş bölümüyle paylaşılırdı. Bu sistem Avrupa'da 20. yüzyılın başlarına kadar devam etti. Orta Çağ'da tarımdaki hemen hemen her işlem el aletleriyle yapılıyordu. Bu da verimi çok daha düşürüyor, ürünlerin hasat zamanının geç kalması neticesinde ürünlerin bir bölümü ziyan oluyordu. 14\. yüzyılda Avrupa'da yaşanan veba salgınları yüzünden Avrupa'da birçok insan öldü. Yine bu dönemde çıkan Yüz Yıl Savaşları yüzünden Avrupa genelinde nüfus hızla azaldı. Tarım olaylarının bu olaylar yüzünden asgari seviyeye düşmesiyle halklar kendini yeterince besleyemedi. Sonrasında başta İngiltere olmak üzere tarlalar çevrildi ve bu çevrili tarlalarda ticari ekim yapılmaya başlandı. Bu üretim sonucunda Avrupa kentlerinde tarım pazarları kuruldu. Bu da, kentlerde yaşayan ve tarım ürünlerine rahatça erişebilen insanlar için büyük kolaylık oldu. Bu süreçte kentlerin nüfusunda belirgin ivmeli artışlar gözlendi.Temel Britannica/17 - s.25 Tarım Tarihi === Tarımda çağdaşlaşma === Tüm tarih çağlarında, geniş tarım üretiminin önünde büyük engeller mevcuttu. Bunlardan ilki tarım bitkileri için sağlanması zorunlu olan besinlerdi. İnsanlar bunun önüne geçmek için hayvan dışkılarını gübre olarak kullandı; topraklarını nadasa bıraktı ve her yıl farklı bir bitki ekti. 18. yüzyılda İngiltere başta olmak üzere batı dünyasında büyük bir devrim yaşandı. Şalgam ve üçgül ekiminin başlamasıyla toprakların nadasa bırakılma zorunluluğu ortadan kalktı. Şalgam; hayvansal üretimde hayvanların kış yiyeceği olarak önemli bir yer tuttu. Şalgam sayesinde hem hayvansal üretim arttı; hem de daha çok hayvan beslenebildi. Yine hayvanların sayısında görülen artışla beraber hayvansal gübrelerde ivmeli bir artış gözlendi. Bir başka önemli gelişme de, Norfolk'ta yaşayan İngiliz çiftçiler Vikont Charles Townshend ve Thomas William Coke'un geliştirmiş olduğu dörtlü ekim nöbeti sistemiydi. Bu yöntemle ardışık olarak buğday, şalgam, arpa ve üçgül dikiliyordu ve nadasa gerek kalmıyordu. Yine bu dönemde kaliteli hayvanlar, diğer türlerin arasından seçilebildi. Townshend ve Coke, bu sayede verimli türler elde etti ve sonrasında Norfolk'un verimsiz kumlu toprağına kil ve tebeşir ekleyerek verimi arttırdı. Buna karşılık Avrupa'da bu süreç daha yavaş işledi. Fransız ve Alman çiftçiler uzun süre tüm dünyada olduğu gibi geleneksel ekim-biçimden vazgeçmedi. Tüm bunları başka gelişmeler izledi. İlk defa dökme demir, sabanlarda silindirlerde ve tırmıklarda kullanıldı. Farklı toprak ve gübre türlerinin tarımdaki verimi arttırdığı anlaşıldı. 1840'ta Alman kimyacı Justus von Liebig, potasyum, fosfor ve azotun bitkilerin gelişiminde önemli bir yer tuttuğunu tespit etti. Yine İngiltere'de John Lawes ve Henry Gilbert, fosfat bakımından zengin kayaları sülfürik asit ile tepkimeye sokarak yapay gübre elde etti. Bu, günümüz yapay gübre kullanımının başlangıcıdır. Yine 1843'te kil akaçlama boruları bulundu ve sonraki yıllar boyunca büyük tarlalar ucuz ve basit yöntemlerle akaçlandı. Tüm bunlar, tarımda yeni bir dönemi açtı. Artık tüm dünyada ortaklaşa yapılan tarım faaliyetleri, pazarlarda satılmak üzere ekonomik bir gelir olmaya başladı. Buna karşılık Avrupa'nın bazı ülkelerinde gidişat daha farklı biçimlendi. Özellikle Fransa'da soylular, kendi toprakları yerine saray çevresinde yaşamaya başlayınca, zamanla topraklar köylülerin tekeline geçti. 1789'a gelindiğinde Fransa topraklarının %40'ı köylülerin elindeydi. Tarımdaki bu gelişmeler toplumsal yaşamı da kökten değiştirmeye başladı. Tüm dünyada tarımda görülen gelişmeler, özellikle Avrupa'daki kırsal sistemi değiştirdi. === Günümüzde tarım === thumbnail|İşlemesiz tarımda soya ekimi, bu tip tarım erozyon, toprak nemi ve verimliliğinin korunmasında önemli avantajlar sağlamaktadır. Günümüzde tarım, büyük oranda ticari amaçlarla yapılmaktır.FAO Trade in Agriculture Özellikle ulaşımdaki kolaylıklar, tarım ürünlerini çok uzaktaki yerleşimlere bile hem ucuz hem de hızlı bir şekilde taşınmasını sağlamaktadır. 19. yüzyılın sona ermesinden önce Amerika'dan Avrupa'ya tahıl, süt ürünleri ve tuzlu et götürülmekteydi.Blackstudies - European Trade Saklama ve soğutma yöntemleri geliştikçe, Avrupa birçok ülkeyle tarım ticareti yapmaya başladı. I. Dünya Savaşı sıralarında ulaşım güçleşince, dünyanın dört bir yanındaki çiftçiler, ürünlerini pahalı olarak Avrupa'ya sattı.Questia - Farm policy and Truman's 1948 campaign Avrupa bu dönemden sonra Amerika ile büyük rekabete girdi. Ancak başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkeleri tarım alanında yeteri ilerlemeyi gösteremeyince mandıra ve süt üretimine gitti. Bu alanda besili evcil hayvanlarını çaprazlayan bilim adamları verimli üretim sağladı. Özellikle Danimarka ve Hollanda'nın dış dünyaya süt ürünleri satması, Avrupa'yı bu alanda öne geçirdi. Ancak yine II. Dünya Savaşı, bu rekabete bir darbe daha vurdu. Avrupa'da üretim çok geriledi ve Avrupa ile ilişkili ülkeler uzun süre kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.McGill - In War and Famine Bilimsel gelişmeler sayesinde, tarım faaliyetleri çok farklı coğrafyalarda ve koşullarda yapılabilmektedir. Bitki ve hayvanların genlerinde yapılan değişiklikler sayesinde belli türlerin karşı karşıya olduğu hastalık riskleriyle savaşılabilmektedir. Buna ek olarak başvurulan tarım ilaçlamaları, her ne kadar verimi arttırsa da, doğaya ve ekin kalitesine zarar vermektedir. Ayrıca hayvanlara hormon verilerek daha kısa sürede daha çok et ve süt vermesi sağlanmaktadır. Bu yöntem ekinlerde de kullanılmakta ve bitkisel ürünlerin daha bol üretilmesini sağlamaktadır. Bununla beraber et ve süt üretiminde, hayvanlar küçük koğuşlarda aşırı beslenerek ve gün ışığına çıkarılmayarak verim arttırıcı etki oluşturulmaktadır. Ancak bunlar da yine ürün kalitesini düşürmekte ve doğallığı azaltmaktadır. Özellikle gelişmiş aşılama teknikleri, hayvan ve bitki türlerinin karşı karşıya olduğu hastalık riskleriyle savaşmaktadır. Ayrıca çoğu batılı toplum başta olmak üzere organik tarıma dönüş dikkat çekmektedir. "Toprak işlemesiz tarım" günümüzde toprak verimliliğinin korunması, sürdürülmesi ve toprak ıslahında dikkate alınmaya başlanan bir yöntemdir. == Üretim == Dünya üzerinde yapılan tarım ve tarım verimi, coğrafyadan coğrafyaya değişiklikler göstermektedir. Bunun en önemli sebebi iklim koşulları, farklı tarım politikaları, farklı sulama teknikleri ve gübreleme teknikleridir.U.N. Food and Agriculture Organization. Rome, Italy. "Analysis of farming systems." Accessed on 7 Aralık 2008.Acquaah, G. 2002. Agricultural Production Systems. pp. 283-317 in "Principles of Crop Production, Theories, Techniques and Technology". Prentice Hall, Upper Saddle River, NJ. Az gelişmiş birçok ülkede tarım ve hayvancılık yapılan çiftlikler çok küçüktür ve nadiren ticari amaçla kullanılır. Bu ülkelerdeki çiftçiler hemen hemen her zaman tarla sürmek için öküz veya diğer büyükbaş hayvanların gücünden yararlanır. Aynı şekilde gübreleme sadece hayvan dışkılarıyla yapılan gübrelemeyle sınırlıdır. Yine dünya üstündeki tarım alanların yarısı bu şekildedir.Chrispeels, M.J. and D.E. Sadava. 1994. Farming Systems: Development, Productivity, and Sustainability. pp. 25-57 in "Plants, Genes, and Agriculture". Jones and Bartlett Publishers, Boston, MA. Elde edilen ürünlerin tamamına yakını, çiftçiler ve ailelerince tüketilir ve depolanır. Geriye kalanlar ise satılır. Bu tür tarlalara geçimlik tarım; üretime de geçimlik tarım üretimi denir. Aynı şekilde hayvancılıkta üretilen büyük veya küçükbaş hayvanlar doğada gelişigüzel beslendiklerinden verim çok daha düşüktür. küçükresim|250px|Tarım üretiminde artış sağlayan tarlalar Dünya üzerindeki birçok yerde coğrafi koşullar ve iklim tarım üretimine uygun değildir. Bu yerlerde ekim alanları devamlı olarak değiştirilerek verimdeki düşüş önlenir. Bu uygulamaya da dönüşümlü tarım denilmektedir. Bu tip uygulamaların yapıldığı en bilindik yerler tropik kuşaktaki ülkelerdir. Bu ülkelerde ormanlar tahrip edilir ve tarlalar açılır. Kesilen ağaçlar ve ormanın taban katmanı tamamen yakılır ve küller gübre olarak kullanılır. Sonrasında toprağın verimi çok düşük seviyeye gelene kadar tarım faaliyetlerine devam edilir. Verim çok azaldığında da yeni ormanlar tahrip edilir. Eski tarım alanı da birkaç yıl boyunca terkedilir. Eski alan tekrar doğal düzenine kavuşunca; bu eski alana tekrar dönülür. Bu sayede tarım süreci devam eder. Bu uygulama ilkel yöntemlerle yapıldığı sürece çevreye kalıcı zararlar vermez. Ancak büyük şirketler ve kurumlarca açılan teknolojik dönüşümlü tarım; genelde çevreye kalıcı hasarlar verir.Temel Britannica/17 - s.32 Tarım ve Hayvancılık Afrika ve Asya'da ise göçebe hayvancılık görülür. Bu nedenle bu kıtalardaki çoğu halk ekim-biçim ile uğraşmaz. Hayvanların beslenmesi için gereken ot ve bitkiler hayvanların sadece bir bölgede durmasıyla yenilenmez. Bu sebeple çoğu kabile göçebe olarak hayvanlarını farklı alanlarda otlatırlar. Ancak bu da uzun vadede bitkisel yenilenmeyi yavaşlatır. Kuzey Afrika'daki inek ve develer; Orta Asya'daki yaklar bu şekilde beslenmektedir. Bu şekilde yaşayan insanlar, tamamen hayvanlarına bağlıdır. Yaşamlarını hayvanlarıyla sürdürmektedir. Eski Türk devletleri de aynı şekilde göçebe hayvancılıkla uğraşmıştır. Öte yandan çoğu sömürgeci batılı devlet; günümüzde azgelişmiş ülke topraklarındaki verimli tarım alanlarında, çok düşük fiyatlara çiftçi çalıştırır ve yine çok düşük fiyata batılı devletlere satar. Bu sömürgeci tarım dışında çoğu gelişmekte olan ülkede de ticari tarım gözlenmektedir. Çoğu ülke kendi coğrafyasına özgü tarım ürünlerini yetiştirerek hem iç pazara hem de dış pazara satar.Temel Britannica/17 - s.33 Tarım ve Hayvancılık === Üretim istatistikleri === Dünya üzerindeki en önemli tarım ürünleri tahıllardır; bunun arkasında meyve-sebze üretimi, tekstil ürünleri için yetiştirilen tarım ürünleri ve diğer üretimler gelmektedir. Aşağıda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) milyon ton olarak üretim grafikleri yer almaktadır; En çok üretilen tarım ürünleri (milyon ton) 2004 verileri En çok üretilen tarım ürünleri (milyon ton) 2004 verileri Tahıl 2,263 Kavun & karpuz 866 Köklü ve yumrulular 715 Süt 619 Meyve 503 Et 259 Bitkisel yağ 133 Balık 130 Yumurta 63 Bakliyat 60 Kaynak: Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Kaynak: Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) En çok üretilen tarım ürünleri (milyon ton) 2004 verileri En çok üretilen tarım ürünleri (milyon ton) 2004 verileri Şeker kamışı 1,324 Mısır 721 Buğday 627 Çeltik 605 Patates 328 Şeker pancarı 249 Soya fasulyesi 204 Arpa 154 Domates 120 Kaynak: Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Kaynak: Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) == Hayvancılık == küçükresim|Afganistanda bir ineği muayene eden bir veteriner hekim. Hayvancılık, et, süt, yumurta, deri ve yün gibi ürünler elde etmek için hayvan yetiştirmeye verilen addır. Hayvancılıkta, hayvanların kullanıldığı en büyük üretim alanı et üretimi için yapılan üretimdir. Eski ve ilkel hayvancılıkta birçok bölgede hayvanlar çitlerle çevrilmemiş bölgelerde yetişmekteydi. Bu durum zamanla toplu yaşama geçiş ile beraber yerini dar ve belirlenmiş alanda yapılan hayvancılığa bıraktı.Temel Britannica/17 - s.40 Tarım ve Hayvancılık Tüm bitki örtüleri içinde en büyük hayvan üretimine sahip olan alanlar yeşilliklere sahip alanlardır. Bunu, çalılık ve dağlık alanlar izler. === Sığır yetiştiriciliği === Tarihte sığır yetiştiriciliği çok eskilere dayanmaktadır. Geniş bozkırlara ve ovalara sahip ülkelerde, tarih boyunca çit çevirmeksizin sığır yetiştiriciliği yapılmıştır. Zaman ve koşullar değiştikçe açık sığır yetiştiriciliği, yerini çiftliklere bıraktı. Günümüzde et yetiştiriciliği yapılırken kimi zamanlarda sığırlar, tahıl çiftçilerine yavruyken verilir ve burada beslenen sığırlar besili halde satışa sunulur. Bu yöntemle yetiştirilen sığırların etleri daha körpe ve lezzetli olmaktadır. === Mandıracılık === küçükresim|250px|İnek sağan bir çiftçi Mandıracılık, sığır yetiştiriciliğinden farklı olarak, daha çok süt üreten sığırların beslenmesine dayanan bir tür hayvancılık alanıdır. Süt sığırları genel olarak et sığırlarından daha dayanıksızdır ve sürekli soğuğa karşı korunmak zorundadır. Süt üretimi yapılan hayvanlardan verimli ve düzenli süt alabilmek için hayvan sürekli sağılmalıdır. Bu tür sığırlar beslenirken taze ot balyaları ve taze yemler kullanılmaktadır. Bir süt ineği yılda 4 ton kadar silolanmış ot, 900 kg kadar da tahıl yer. Bu doğrultuda mandıracılık genel hatlarıyla sulak ve verimli topraklara sahip ülkelere mahsus bir hayvancılık alanıdır. === Koyun yetiştiriciliği === Koyunlar, etinin yanında yününden ve sütünden yararlanılabilen bir hayvan türüdür. Koyunların evcilleştirilmesinden sonraki süreçte farklı koyun türleri çaprazlanarak farklı alanda verim sağlayabilen koyun soyları elde edilmiştir. Tropik bölgelerde, koyunlar daha çok derisi için yetiştirilir. Ilıman ülkelerde ise koyunların peynirinden yararlanılır. Yine yünü ve etiyle ünlü melez koyun soyları ılıman iklimde yetişir. Dünyada koyun yetiştiriciliğinde lider ülke Avustralya'dır. Bunu Rusya, Çin, Yeni Zelanda, Türkiye, Hindistan ve Birleşik Krallık gibi ülkeler izler. Koyun yetiştiriciliğindeki en zahmetli işlerden birisi, koyunların ilkbahardaki kuzulama dönemleridir. Bu dönemde yine koyunlar yünleri alınmak üzere kırkılır. Koyunlar çoğu zaman uzun süreler boyunca çoban gözetiminde otlamaya çıkarılır. Bu otlama dönemleri çoğunlukla yine ilkbahar dönemleridir. === Domuz yetiştiriciliği === Dünyanın en büyük domuz üreticisi olan Çin ve bu domuzların büyük bir kısmını ihraç eder. Aynı şekilde Avrupa ve Kuzey Amerika'da da yaygın bir üretim olan domuz yetiştiriciliği, diğer hayvancılık dallarına göre daha ucuza mâl olmaktadır. Bunun nedeni domuzların ihtiyaç duyduğu ilginin makinelerle sağlanabilmesidir. Domuz eti, hızlı üretiminden ve zahmetsiz yetiştiğinden dolayı ucuz ve bol bir protein kaynağıdır. Domuz eti, İslam ülkelerin haram sayıldığı için az tüketilen bir besindir. === Tavukçuluk === Tavukçuluk, et veya yumurta üretimi için yapılan bir hayvancılık alanıdır. Tavuklardan elde edilen et, beyaz ettir. Hangi amaçla yetiştiriliyorsa, o alanda verimi olan tavuklar kullanılır. Yumurta için en verimli soylardan olan Leghorn soyu tavuklar, et için en verimli soylardan olan Cornish ve Beyaz Plymouth çok yetiştirilen tavuklardır. Günümüzde birçok kümeste tavuk yetiştirilirken makineleşme ileri seviyededir. Bilimsel yöntemler uygulanarak günümüzde fazla miktarda beyaz et ve yumurta üretimi yapılabilmektedir. Tavukçuluk sadece tavuğu değil; ördek, kaz, hindi, bıldırcın gibi diğer evcil kuşların yetiştirilmesini de kapsar. Dosya:Tavuk kümesi.jpg|Tavuk kümesi Dosya:Atak tavuk.jpg Dosya:Kahverengi tavuklar.jpg|Köy tavukları == Çevresel etki == === Dış giderler === Tarım, geniş kitlelere ulaşırken böcek ilaçları, su, aşılar gibi birçok maddi desteğe ihtiyaç duymaktadır. 2000 yılı verilerince göre Birleşik Krallık'ta 1996 yılında 2342 sterlinlik dış tarım giderleri tespit edildi. Bu da her hektar için 208 sterlin (yaklaşık 645.5 TL) anlamına gelmektedir. 2005 yılı araştırmalarına göre aynı tutarlar Amerika Birleşik Devletleri'nde 5 ilâ 16 milyar dolar arasında olduğunu gösterdi. Bu da hektar başına $30 ilâ $96 (yaklaşık 49 ilâ 159 TL) anlamına gelmektedir. Aynı ülkede hayvancılık giderleri de 714 milyon dolar tutmaktadır. Her iki araştırmaya bakıldığında tarım koruma giderlerinin kendi içinde giderilmesi yönünde çalışmalar yapılması gerektiğini bildirmektedir. === Alan dönüşümü ve İndirim === Verim amaçlı toprak kullanımından oluşturulan alan dönüşümü, insanların dünya ekosisteminin değiştirmesinin en ağır örneği; bu alan dönüşümü biyolojik çeşitliliğin kaybını hızlandırıyor. İnsanlardan kaynaklanan alan dönüşümünün toplamı %39-%50 arası değişiyor.Vitousek, P.M., H.A. Mooney, J. Lubchenco and J.M. Melillo. 1997. Human Domination of Earth's Ecosystems. Science 277:494-499. Dünya alanların, özellikle tarım alanların %24'ünde alan dönüşümü oluşarak ekosistemin uzun vadeli kullanım imkânları ve verimliliği azalıyor.Bai, Z.G., D.L. Dent, L. Olsson, and M.E. Schaepman. 2008. Global assessment of land degradation and improvement 1:identification by remote sensing. Report 2008/01, FAO/ISRIC - Rome/Wageningen. Retrieved on December 5, 2008 from "Land degredation on the rise" UN Fao raporu, alan dönüşümünün en sert etkeni arazi amanejmanı olduğunu ve 1.5 milyon insan alan dönüşümüne katkıda bulunduğunu belirtiyor. Alan dönüşümü, ormanların tahrip edilmesi, çölleşme, taoprak aşınması, mineral tükenmesi veya asitlenme ve tuzlanma gibi toprağın kimyasal açıdan değişmesidir. === Aşırı yosunlaşma === Aşırı yosunlaşma, tatlı su kaynkalarında rastlanan besinlerin ve organik maddelerin yarattığı bir çevre sorunudur. Bir su kaynağında aşırı kimyasal atık varsa ve oksijen miktarı düşükse, bu alanda aşırı yosunlaşma gözlemlenir. Bu durum toplu balık ölümlerine, biyoçeşitliliğin hızla azalmasına ve suyun kullanımı karşılayamayacak kadar kirlenmesine neden olmaktadır. Tüm bunlar biyolojik dengede azotun ve fosforun doğada dolaşım hızını yavaşlatır ve doğal dengede tahribatlara neden olur.Carpenter, S.R., N.F. Caraco, D.L. Correll, R.W. Howarth, A.N. Sharpley, and V.H. Smith. 1998. Nonpoint Pollution of Surface Waters with Phosphorus and Nitrogen. Ecological Applications 8:559-568. === Böcek ilaçları === Böcek ilaçlarının kullanım oranı 1950'lerden günümüze artarak yıllık 2.5 milyon tona erişmiştir.Pimentel, D. T.W. Culliney, and T. Bashore. 1996. "Public health risks associated with pesticides and natural toxins in foods in Radcliffe's IPM World Textbook" 7 Aralık 2008 Dünya Sağlık Örgütü 1992'de yaptığı bir araştırma, her yıl dünyada 3 milyon zehirlenme vakasının yaşandığını ve 220,000 ölümün gerçekleştiğini ortaya koymuştur.WHO. 1992. Our planet, our health: Report of the WHU commission on health and environment. Geneva: World Health Organization. Böcek ilaçları, haşaratların ve kımıl zararlılarının sayısında azaltma yapmak için geliştirilen kimyasal maddelerdir. Yeni haşaratların üremesiyle dünya üzerinde yeni böcek ilacı türleri geliştirilmektedir.Chrispeels, M.J. and D.E. Sadava. 1994. Strategies for Pest Control pp.355-383 in "Plants, Genes, and Agriculture". Jones and Bartlett Publishers, Boston, MA. Alternatif bir tartışmaya göre, tarımda böcek ilaçları insanlar ve çevre açısından yararlı kimyasallardır. Nitekim dünyadaki büyük kıtlıkların önüne geçmede böck ilaçlarının etkisi azımsanamamaktadır.Avery, D.T. 2000. Saving the Planet with Pesticides and Plastic: The Environmental Triumph of High-Yield Farming. Hudson Institute, Indianapolis, IN.Center for Global Food Issues. Churchville, VA. "Center for Global Food Issues." 7 Aralık 2008'de erişildi. Ancak çoğu yoruma göre doğa ile gıda gereksiniminin arasındaki bağın kaçınılmaz değildir.Lappe, F.M., J. Collins, and P. Rosset. 1998. Myth 4: Food vs. Our Environment pp. 42-57 in "World Hunger, Twelve Myths", Grove Press, New York, NY. Ayrıca böcek ilaçlarınının sadece ekin döngüsü gibi tarım yöntemlerini yenilediği belirtilmektedir. === İklim değişimi === İklim değişimleri, sıcaklık ve nemdeki değişiklikler dolayısıyla tarım ürünlerine etki etmektedir. Tarım faaliyetleri, küresel ısınmanın etkilerini hafifletebileceği gibi, yanlış kullanımda durumu daha da ağırlaştırabilmektedir. Atmosfere salınan CO2 gazının büyük kısmı toprak altında çürüyen organik atıkların yaydığı metan gazından kaynaklanmaktadır. Yine metan gazının en fazla yayıldığı alanlar olan nemli topraklar; çeltik gibi sulak tarım ürünlerinin yetiştirilmesinin bir sonucudur.Brady, N.C. and R.R. Weil. 2002. Soil Organic Matter pp.353-385 in Elements of the Nature and Properties of Soils. Pearson Prentice Hall, Upper Saddle River, NJ. Üstelik ıslak veya havasız toprakta azot oluşur. Bu azottan oluşan sera gazı nitrik oksit havaya yayılır.Brady, N.C. and R.R. Weil. 2002. Nitrogen and Sulfur Economy of Soils pp.386-421 in Elements of the Nature and Properties of Soils. Pearson Prentice Hall, Upper Saddle River, NJ. Kullanımda değişiklik yapılarak sera gazların yayılması azaltılabilinir ve toprak, atmosferden CO2 ayırmak için kullanılabilinir. == Tarım ve petrol == küçükresim|250px|sağ|2005 yılı tarım verileri 1940'lardan beri tarım verimi, petrokimyasal böcek ilaçlarından, gübrelerden ve zamanla oluşan makineleşmeden arttı. 1950 ve 1984 yılları arası tarımda bütün dünyada gelişen Green Revolution (Türkçede: Yeşil devrim) olarak adlandırılmış makineleşmeden dünya tahıl verimi %250 arttı. Bu gelişmenin sonucu olarak dünya nüfusu son 50 yılda ikiye katlandı. Ancak her bir enerji ünitesi, üretimin artmasıyla doğru orantılı olarak arttı. Ekim-biçim için ayrı, taşıma için ayrı, satış için ayrı enerji kaynakları gerekti. Ancak bu durum petrol yandaşı tarım üretici grupları tarafından tartışılmaktadır. Bu geniş enerji gereksinimlerinin büyük bir bölümü fosil yakıtlardan sağlanmaktadır. Bunun sebebi; günümüz çağdaş tarımının petrokimya ve mekanikleşmeye olan güvenidir. Çağdaş veya sanayileşmiş tarım daima petrole şu iki alanda bağımlıdır; # toprağın işlenmesi # ürünlerin taşınması Bu da ürünlerin ulaştığı her bir insan başına yaklaşık 400 galon (yaklaşık 1514 litre) petrole karşılık gelmektedir. Bu da dünyada kullanılan petrolün %17'sine eşittir.David Pimentel, Marcia Pimentel, ve Marianne Karpenstein-Machan, "Energy use in Agriculture: An Overview," dspace.library.cornell.edu/bitstream/1813/118/3/Energy.PDF. Petrol ve doğalgaz yine gübrelemenin ana basamaklarını oluşturmaktadır. Ayrıca gıdaların satıştan önceki tüm işleme basamaklarında petrol ürünlerinden elde edilen enerji kullanılmaktadır. Bir kahvaltılık gevreğin üretimi için yarım galon (1.8 litre) petrol harcanmaktadır.Richard Manning, "The Oil We Eat: Following the Food Chain Back to Iraq," Harper's Magazine, February 2004. Dünyanın dört bir yanında üretilen tarım ürünleri sadece bir noktaya ulaşmak için ortalama 1,500 mil yol katetmektedir.Barbara Kingsolver, "Animal, Vegetable, Miracle: A Year of Food Life," New York: HarperCollins, 2007. and Michael Pollan, "The Omnivore's Dilemma," New York: Penguin Books, 2007, and Rich Pirog, Timothy Van Pelt, Kamyar Enshayan, and Ellen Cook, "Food, Fuel, and Freeways: An Iowa perspective on how far food travels, fuel usage, and greenhouse gas emissions," Leopold Center for Sustainable Agriculture, Iowa State University, June 2001. Petrol ve ürünlerinde görülen herhangi bir azalma, dünyadaki gıda trafiğini büyük bir ivmeyle azaltacaktır. Tüketicilerin bu konuda bilinçlenmesi, yakıt için organik tarıma ve başka sürdürülebilir tarıma ilgi artmasının önemli sebeplerindendir. Modern organik tarım yöntemlerini kullanan çiftçiler, verimlerinin geleneksel tarımın fosil yakıtlı suni gübre ve böcek ilacı kullanılmayan yöntemlerine göre aynı çoklukta olduğunu belirttiler. Monokültür tarım tekniklerinden petrola dayanan teknoloji sayesinde zarar görmüş olan verimlerin toprakta tekrar yenilenmesi zaman alacaktır. Birleşik Devletlerin yakıta olan bağımlılığı ve besin maddelere olan ihtiyacının karşılanmasının tehlikeli olabilmesi tüketiciyi bilinçlendirme hareketine yol açtı. Tüketici besin maddelerin oluşunun bütün adımlarını izleyerek bilinçlendirildi. Besinin oluşunun adımlarını Leopold Center for Sustainable Agriculture "...besinin yetiştiği yerden tüketicinin satın aldığı yere kadar yolculuğu" olarak tanımladı. Leopold Center 'nın bilim insanları yaptıkları bir araştırmada yörede yetişen besini ve uzak mesafede yetişen besini karşılaştırdığında, yörede yetişen besinin yolunun son hedefe kadar ortalama 44.6 mil, gemiyle getirilen besinin yolunun ise ortalama 1,546 mil olduğunu hesaplamışlardır.Rich Pirog, Timothy Van Pelt, Kamyar Enshayan, and Ellen Cook, "Food, Fuel, and Freeways: An Iowa perspective on how far food travels, fuel usage, and greenhouse gas emissions," Leopold Center for Sustainable Agriculture, Iowa State University, June 2001. Besinin geldiği mesafeye önem vermekle yerel besin yetişimini destekleyen tüketiciler kendilerine "locavore" diyorlar; besinin organik olmasına önem vermeden yerel besin yetişim sistemine geri dönüşü savunuyorlar. Locavore'lar, gemilerin fosil yakıtlara olan bağımlılıklarından, Kaliforniya'dan gemiyle New York'a getirilen organik marulların sürdürülebilinen bir besin kaynağı olmadığı görüşündeler. "Locavore" hareketiyle birlikte yakıta dayanan tarıma bağlılığa toplumda ve belediye bahçeliğinde ilgi arttı. == Tarım türleri == == Ayrıca bakınız == == Kaynakça == Kategori:Tarımbilim Kategori:Gıda endüstrisi
687
Ekonomi veya İktisat, mal ve hizmetlerin üretim, dağıtım ve tüketimini inceleyen sosyal bilimdir. Ekonomi, ekonomik aktörlerin davranış ve etkileşimlerine ve ekonomilerin nasıl işlediğine odaklanır. Mikroekonomi, bireysel ajanlar ve piyasalar, bunların etkileşimleri ve etkileşimlerin sonuçları da dahil olmak üzere ekonomideki temel unsurlar olarak görülen şeyleri analiz eden bir alandır. Bireysel aracılar arasında örneğin hane halkı, firmalar, alıcılar ve satıcılar yer alabilir. Makroekonomi, üretim, tüketim, tasarruf ve yatırımın etkileşim içinde olduğu bir sistem olarak ekonomiyi ve onu etkileyen faktörleri analiz eder, emek, sermaye ve toprak kaynaklarının istihdamı, para birimi enflasyonu, ekonomik büyüme ve bu unsurlar üzerinde etkisi olan kamu politikaları. Ekonomi içindeki diğer geniş ayrımlar arasında "olanı" tanımlayan pozitif ekonomi ile "olması gerekeni" savunan normatif ekonomi, ekonomi teorisi ile uygulamalı ekonomi, rasyonel ekonomi ile davranışsal ekonomi ve ana akım ekonomi ile heterodoks ekonomi arasındaki ayrımlar yer almaktadır. == Metodoloji == === Kuramsal araştırma === Ana akım ekonomi teorisi, çeşitli kavramları kullanan a priori nicel ekonomik modellere dayanır. Teori tipik olarak ceteris paribus varsayımıyla ilerler, bu da söz konusu değişken dışındaki açıklayıcı değişkenlerin sabit tutulması anlamına gelir. Teoriler oluşturulurken amaç, en azından bilgi gereksinimleri açısından basit, tahminler açısından daha kesin ve önceki teorilere kıyasla ek araştırma üretme açısından daha verimli olan teoriler bulmaktır. === Ampirik araştırma === Ekonomik teoriler, büyük ölçüde ekonomik veriler kullanılarak ekonometri yoluyla sıklıkla ampirik olarak test edilir. == Ekonomi biliminin dalları == === Mikroekonomi === Mikroekonomi, bir pazar yapısını oluşturan varlıkların bir piyasa sistemi oluşturmak için bir piyasa içinde nasıl etkileşime girdiğini inceler. === Makroekonomi === Makroekonomi, genel denge teorisinin basitleştirilmiş biçimini kullanarak, büyük toplamları ve bunların etkileşimlerini "yukarıdan aşağıya" açıklamak için ekonomiyi bütün olarak inceler. Bu tür toplamlar, milli gelir ve çıktıyı, işsizlik oranı ve fiyat enflasyonu ve toplam tüketim ve yatırım harcamaları ve bunların bileşenleri gibi alt kümeleri içerir. Ayrıca para politikası ve maliye politikası’nın etkilerini de inceler. En azından 1960'lardan bu yana makroekonomi, oyuncuların rasyonelliği, piyasa bilgilerinin verimli kullanımı ve eksik rekabet dahil olmak üzere sektörlerin mikro tabanlı modellemesine ilişkin daha çok bütünleşmeyle tanımlandı. Bu, aynı konudaki tutarsız gelişmeler hakkında uzun süredir devam eden bir endişeyi ele almıştır. Makroekonomik analiz, milli gelirin uzun vadeli seviyesini ve büyümesini etkileyen faktörleri de dikkate alır. Bu tür faktörler arasında sermaye birikimi, teknolojik değişim ve işgücü büyümesi yer alır. == Ayrıca bakınız == * Ekonomi politikası * Serbest ticaret * Sosyoekonomi == Kaynakça == * Kategori:Ekonomi
689
Tavla, özel bir platform üzerinde 2 zar ve 15 siyah, 15 beyaz taş ile oynanan iki kişilik bir oyundur. Tavla anlamında Osmanlıca ﻧﺮﺩ /nerd/Kubbealtı Lugati sözcüğü de kullanılırdı. Tavlanın eş anlamlısı olarak nert, nerttahta verilmektedir.PAÜ İngilizce SözlükEş ve Yakın Anlamlı Kelimeler SözlüğüBulmaca Sözlüğü Dünyadaki en eski oyunlardan birisidir ve mirası pek çok millet tarafından sahiplenilir. Oyunun ilk ortaya çıktığı devirde tavladaki zarlar ve taşların kemiklerden yapıldığı düşünülmektedir. Tavlanın tarihi MÖ 3000 yıllarına uzanır. Antik Romalıların Ludus Duodecim Scripture (12 çizgi oyunu) denen ve modern tavla ile neredeyse aynı bir oyun oynadığı bilinmektedir.backgammon britannica.com Zamanla oyunun farklı toplumlarda farklı versiyonları türetilmiştir. Tavladaki karşılıklı altışar hane 12 ayı, 15 beyaz ve 15 siyah pul ayın 15 gece ve 15 gündüzünü, karşılıklı on ikişer hane de günün 24 saatini temsil eder. Tavlada, 4.500 civarında hamle ihtimali bulunduğundan oyunda ustalaşmak önemlidir. Ancak zarın şansı simgelemesinden dolayı şans faktörü de kendisini hissettirmektedir. Bazı kaynaklarda "modern" ve "geleneksel" tavla şeklinde ayrım yapılır. Modern tavla ile kast edilen zarların tutmayı engellemek için fincanla atılması ya da tavla takımlarının 21 inç olması gibi federasyon standartlarına uygun oyun oynanmasıdır. Osmanlı Devleti'nde 1400'lü yıllarda Türklerde tavla oyunu yaygınlaşmıştır. Osmanlı'nın yükseliş döneminde tavla çok büyük bir önem taşımaya başlamıştı. Günümüzde tavla geleneği Türklerde devam etmektedir. Türkiye'de çok yaygın bir oyun olan tavlada usta oyuncular bir gelenek biçiminde zar kombinasyonlarının Farsçadan Türkçeye geçen isimlerini kullanırlar. == Zarların isimleri == :1-1: Hep Yek :2-2: Dubara; :2-1: yek-i dü; :3-3: Dü Se; :3-2: Seba-i Dü; :3-1: Se Yek; :4-4: Dört Cihar ("Dört Caar" gibi de okunur); :4-3: Cihar-ü Se ("Caar-i Se" gibi de okunur); :4-2: Cihar-i Dü ("Caar-i Dü" gibi de okunur); :4-1: Cihar-ı Yek ("Caar-i Yek" gibi de okunur); :5-5: Dü Beş; :5-4: Cihar-ü Penc ("Caar-i Penc" gibi de okunur); :5-3: Penc-ü Se; :5-2: Penc-i Dü; :5-1: Penc-i Yek; :6-6: Dü Şeş; :6-5: Şeş Beş; :6-4: Şeş Cihar; :6-3: Şeş-ü Se; :6-2: Şeş-i Dü; :6-1: Şeş-i Yek; ==Kaynakça== Kategori:Türk masa oyunları Kategori:Yunancadan Türkçeye geçen sözcükler
686
Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği ya da kısaca Lambdaistanbul, 1993 yılında İstanbul'da kurulan ve 2006 mayısında resmileşen LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks) dayanışma derneğidir. Dernek kurulduğu 1993 yılından beri ILGA (Uluslararası Lezbiyen ve Gey Birliği) üyesidir. == Tarihçe == küçükresim|200px|Kurumun eski logosu Lambdaistanbul 1993'te İstanbul'da kuruldu. Aynı yıl ILGA (Uluslararası Lezbiyen ve Gey Derneği) üyesi oldu. Şubat 1996 tarihinde, 100’de 100 Gey ve Lezbiyen adlı bülteninin ilk sayısını, yayınladı. 5 Mayıs 1996’dan itibaren, Açık Radyo 94,9’da, Türkiye’nin ilk LGBT radyo programına başladı. 1996 Temmuz’unda Club Prive’de bir Onur gecesi düzenledi. Bu etkinlik daha sonraki senelerde “Eşcinsel Onur Haftası Etkinlikleri” olarak genişletildi ve düzenli hale geldi. 2003 Mart ayında Lambdaistanbul Kültür Merkezinde, eşcinsel temalı edebiyat eserleri başta olmak üzere, insan hakları raporları, eşcinsel politikaları ile ilgili yerli yabancı makaleler, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının süreli-süresiz yayınları ve eşcinsel temalı film ve belgesellerden oluşan bir kütüphane oluşturulmaya başlandı. 2004 Haziran ayında iki ayda bir yayınlanan Lambdaistanbul Bülteni'nin ilk sayısı çıktı. 26 Temmuz 2004 tarihinde Eşcinsel Danışma Hattı faaliyete geçirildi. İnterseks kimliklerin LGBT hareketi içinde daha fazla görünür olmasıyla beraber, Lambdaistanbul 2013 yılında adını Lambdaistanbul LGBTİ olarak değiştirmiştir. == Yürütülen Çalışmalar == küçükresim|200pik|sağ|1993 yılındaki ilk Christopher Street Day kutlama yürüyüşü için tasarlanan t-shirt === Onur Haftası === Her yıl haziran ayının sonlarında Stonewall ayaklanmalarının anısına gerçekleştirilen etkinliklerin İstanbul ayağı Lambdaistanbul derneği tarafından gerçekleştirilir. Onur Haftası kapsamında bir dizi panel, atölye, film gösterimi, parti, konser ve homofobi ve transfobi karşıtı öğrenci buluşması gerçekleştirilir. Etkinliklerin son günü Onur Yürüyüşü yapılır ve etkinlikler Hormonlu Domates ödül töreni ile sonlandırılır. ==== Hormonlu Domates ==== Lambdaistanbul'un kamusal alanda LGBTT bireyler hakkında homofobik/transfobik sözler sarf eden ya da uygulamalarda bulunan kişi ve kurumları teşhir etmek için 2005 yılından beri verdiği "geleneksel" ödüllerdir. Adaylar kamuoyundan gelen öneriler doğrultusunda seçilir ve oylamaya açılır. Ödüllerin isim kaynağı Hormonlu domates yemeyin, homoseksüel olursunuz! sözleri ile Erman Toroğlu'dur. === Kapatma davası === İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü (İVİDM) 25 Mayıs 2006 tarihinde Lambdaistanbul'un tüzüğünün incelenmesi için İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığına yazı yazarak görüş istedi. İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı ise tüzükte gerekli incelemeleri yapıp 01 Haziran 2006 tarihinde İVİDMe yazdığı cevabi yazıda Dernek Tüzüğü’nün: * Türk Medeni Kanunu Madde 56/2’de belirtilen hukuka ve ahlaka aykırı dernek kurulamaz hükmüne aykırılık teşkil ettiğini, * Anayasanın 41. maddesi olan Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır hükmüne aykırılık teşkil ettiğini, * Anayasanın Madde 33/3'te belirtilen dernek kurma hürriyetinin sınırlanabileceği hükmü kapsamına girdiğini, * Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 11/2’ye göre dernek kurma özgürlüğünün sınırlanabileceği hükmü kapsamına girdiğini belirtti ve derneğin adında geçen Lambda sözcüğünün Türkçe karşılığının dernek isminde öncelikle belirtilmesi gerektiğini söyledi. İVİDM; İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın değerlendirmeleri doğrultusunda 09 Haziran 2006 tarihinde Dernek Yönetim Kurulu Başkanlığı’na tüzükte noksanlıkların olduğu ve noksanlıkların 30 gün içinde giderilmesi gerektiğine dair bildirimde bulundu. Dernek Yönetim Kurulu’nun tüzükte olduğu iddia edilen noksanlıkları gidermeyeceğini bildirmesinden dolayı, İVİDM derneğin feshi için 18 Temmuz 2006 tarihinde Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak dava açılmasını talep etti. Savcı Muzaffer Yalçın 08 Şubat 2007 tarihinde Dava Açılmasına Yer Olmadığına Dair Karar verdi. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin; Cumhuriyet Savcısının vermiş olduğu takipsizlik kararının kaldırılması kararı gereğince Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı Lambdaistanbul'un feshi için 11 Haziran 2007 tarihinde dava açtı. Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2007/190 Esas numaralı dosya ile Derneğin feshi davası 19 Temmuz 2007 tarihinde başladı. Yargılamanın ikinci oturumunda savcılık dosyanın bilirkişiye gitmesini talep etti. Yargılama sürecinde Derneğin feshine dair hiçbir kanıt bulunmamasına rağmen 29 Mayıs 2008 tarihinde Derneğin feshine karar verildi. Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/190 Esas ve 2008/236 Karar sayılı gerekçeli kararı 24 Haziran 2008 tarihinde “DURUŞMA TALEPLİ” olarak Yargıtay'a temyiz edildi. Temyiz talebi doğrultusunda Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nde 25 Kasım 2008 tarihinde DURUŞMALI olarak savunma yapan dernek, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 2008/4109 Esas- 2008/5196 Karar Sayılı ve 25.11.2008 tarihli kararla Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/190 Esas ve 2008/236 Karar sayılı kararının esastan bozulması üzerine tüzel varlığını sürdürmüş oldu. Konu kamuoyunda uluslararası yankı uyandırmış ve Avrupa Birliği Türkiye İlerleme Raporlarında yer almıştır. == Kaynakça == == Dış bağlantılar == *
684
Psikoloji veya Ruh bilimi, iç güdüsel ve zihni inceleyen bilimdir.Fernald LD (2008). Psychology: Six perspectives (pp.12–15). Thousand Oaks, CA: Sage Publications. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya ve çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar.Hockenbury & Hockenbury. Psychology. Worth Publishers, 2010. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir. Association for Psychological Science Observer (September 2007) Organizmaların hem doğrudan gözlenen davranışları, hem de düşünme, zihinde canlandırma, hatırlama ve hayal etme gibi doğrudan gözlenemeyen karmaşık zihinsel süreçleri psikolojinin inceleme alanına girer. Bir yandan algı, dikkat, duygu, motivasyon, zekâ, kişilik gibi içsel süreçler; bir yandan kişiler arası ilişki süreçleri (örneğin aşk, evlilikte uyum ve çatışma, anne ve çocuk arasında bağlanma gibi), grup-içi (örneğin gruba uyma ve itaat etme) ve gruplar arası ilişki süreçleri (örneğin gruplar arası önyargı ve ayrımcılık, kolektif eylem vb.) psikoloji biliminin çalıştığı konulardır. Psikoloji bilimi dâhilinde hem insanların hem de hayvanların davranışları üzerinde çalışılabilir. Tüm bu özellikleriyle psikoloji, hem fen ve tıp bilimleri ile hem de sosyal bilimlerle yakından ilişkilidir. Psikolojinin hedefi, zihinsel süreçleri ve davranışları tanımlamak, neden ve nasıl oluştuklarını açıklamak, ileride nasıl bir değişim-gelişim göstereceklerini öngörmek ve bu süreçleri kontrol etmektir. Bu hedefler doğrultusunda görgül yöntemlerle –örneğin deneysel ya da korelasyonel yöntemler- araştırmalar yürütülür. Psikoloji biliminin ürettiği bilgiler, insan etkinliklerinin değerlendirilmesi ve düzenlenmesi ile ilgili pek çok alanda kullanılır. == Etimoloji == ”Psikoloji“ terimi ilk defa 16. yüzyılda Marko Marulić tarafından Yunanca’da ”ψυχή psiyçē“ ruh ve ”–λογία –logia“ araştırma terimlerinin birleşmesi ile ruh araştırması olarak yaratılmıştır.(Steven Blankaart, p. 13) as quoted in "psychology n." A Dictionary of Psychology. Edited by Andrew M. Colman. Oxford University Press 2009. Oxford Reference Online. Oxford University Press. oxfordreference.com Derek Russell Davis (DRD), "psychology", in Richard L. Gregory (ed.), The Oxford Companion to the Mind, second edition; Oxford University Press, 1987/2004; (pp. 763–764). Türkçe’ye Fransızca psychologie teriminin çevrimi ile girmiştir. == Geçmişi == Psikolojinin incelediği zihin ve davranış kavramları eski Mısır, İran, Yunan, Çin, Hint uygarlıklarında felsefenin inceleme konusu olmamıştır. Ancak 19. yy'da pek çok bilim gibi, psikoloji de felsefeden bağımsızlığını ilan etmiştir. Psikolojinin bir bilim dalı olarak doğmasına, 1876 yılında Almanya’da Leipzig Üniversitesi'nde kurduğu psikoloji laboratuvarı ile Wilhelm Wundt ön ayak olmuştur. Wundt, kendini psikolog olarak tanımlayan ilk kişidir. Psikolojinin pozitif bir bilim olarak ortaya çıkışına ilk önemli katkıları koyan diğer isimler şunlardır: Hermann Ebbinghaus (hafıza üzerinde deneysel çalışmalar yaptı), Ivan Pavlov (psikoloji ile fizyoloji arasında ilk kez ilişki kurdu, öğrenme süreçlerini deneysel olarak inceleyerek klasik şartlanma kavramını getirdi), John B. Watson (davranışçı yaklaşımın ABD’deki temsilcisi oldu). Deneysel psikolojinin Almanya ve ABD'de gelişmesinin peşi sıra psikolojinin uygulamalı alanları doğmuştur. 19. yy.'ın son yıllarında G. Stanley Hall ve John Dewey psikoloji biliminin ABD'de eğitim alanındaki uygulamalarına öncülük etmiştir. Hugo Münsterberg psikolojinin endüstri, hukuk ve diğer alanlardaki uygulamaları üzerine yazmaya başlamıştır. 1890'larda Lightner Witmer ilk psikoloji bölümünü kurmuştur.Mcreynolds, P. (1987). Lightner Witmer: Little- known founder of clinical psychology. American Psychological Assocation, 42(9), 849-858.Retrieved from PsycINFO Database. Yine aynı yıllarda James McKeen Cattell, ilk zeka testi uygulamalarını başlatmak üzere Francis Galton'un antropometri yöntemini uyarlamıştır. Öte yandan Viyana'da Sigmund Freud, zamanla çok popülerleşecek olan psikanaliz kuramını ve yöntemlerini geliştirmiştir. 20.yy'da psikolojinin soyut ve muğlak bir kavram olan zihni incelemesine bir tepki doğmuştur. Edward B. Titchener tarafından getirilen eleştiriler, John B. Watson'un davranışçılık yaklaşımını geliştirmesine katkıda bulunmuştur. Bu yaklaşım, B.F. Skinner tarafından popüler hale getirilmiştir. Bu yaklaşımda, zihin yerine gözlenebilen ve ölçülebilen davranışın incelenmesi savunulur. 20.yy.'ın sonlarına doğru insan zihnini çalışmak üzere disiplinler arası bir alan olan bilişsel bilimler gelişmiştir. Zihin, tekrar bilimin popüler bir inceleme konusu haline gelmiştir. == Yaklaşımlar == ;Yapısalcılık yaklaşımı (bilinç psikolojisi ya da strüktüralism) Bu yaklaşıma göre psikolojinin görevi bilincin ve bilinci oluşturan zihinsel olayların -duyumlar, imajlar, duygular- incelenmesidir. Bu amaçlar doğrultusunda içebakış yöntemi ile bilgi toplanır. İçebakış, deneklere bir uyaran verip onlardan neler hissettiklerini en ince detayına kadar anlatmasını istemeye dayalı bir yöntemdir. Yapısalcılara göre tıpkı su molekülünün atomik bileşenlerine (hidrojen ve oksijen) ayrıştırılması gibi, bilinç de temel bileşenlere ayrıştırılabilir. Acılık-tatlılık, soğukluk- sıcaklık, donukluk-canlılık gibi saf duyumlar bilincin temel bileşenleri olarak kabul edilebilir. Yapısalcılığın iki önemli temsilcisi şunlardır: Wundt ve Titchener. Wundt Almanya'da bir psikoloji laboratuvarı kurmuş, onun öğrencisi olan Tichener ise Wundt'un psikolojiye yaklaşımını ABD'ye taşıyarak Cornell Üniversitesi'nde bir psikoloji laboratuvarı oluşturmuştur. Titchener'dan sonra bu yaklaşım pek fazla yaşamamış olsa da, psikolojinin pozitif bir bilim olarak temellerinin atılmasındaki katkısı açısından bu yaklaşım psikoloji tarihinde önem taşımaktadır. ;İşlevselcilik yaklaşımı 20\. yüzyılın başlarında ABD'de yapısalcılık yaklaşımı etkisini yitirirken, işlevselcilik yaklaşımı gelişmeye başladı. Yapısalcılığa tepki olarak doğan bu yaklaşıma göre psikolojinin görevi, yalnızca bilincin yapıtaşlarını belirlemek olamaz; asıl görevi bilincin işlevlerini -nasıl çalıştığını ve ne işe yaradığını- incelemek, insan zihninin değişen çevre şartlarına nasıl uyum sağladığıyla ilgilenmektir. İşlevselciliğin bakışından davranış, organizmanın çevresine uyum çabasıdır. İşlevselciler, Charles Darwin’in Evrim Kuramı’ndan etkilenmiş, zihni bedenden ayrıştırılamaz olarak görüp bu ikisi arasındaki ilişkiyi anlamaya odaklanmışlardır. Kuramın başlıca temsilcisi William James'tır. James'a göre bilinç, yapısalcıların iddia ettiği gibi bileşenlerine ayrıştırılabilecek sabit bir yapı değildir; süregiden bir akıştır. Bu yaklaşımın psikolojiye temel katkısı, sadece zihinsel süreçleri değil davranışları da psikolojinin inceleme alanına dahil etmesidir. Ayrıca yapısalcılar içgörü yöntemini uygulamak üzere eğitilemediklerinden, hayvanlar, çocuklar ve zihinsel engelliler üzerinde çalışma yapmazlarken işlevselciler bu gruplar üzerinde de çalışmışlardır. Günümüzde ne yapısalcılık ne de işlevselcilik akımları varlığını sürdürmektedir. Fakat 20. yy.'ın başlarında işlevselciler ve yapısalcılar arasındaki tartışmalar sayesinde çağdaş psikoloji akımlarının ortaya çıkması mümkün olmuştur. ;Davranışçılık yaklaşımı 19\. yüzyılın sonlarında doğan bu yaklaşımda psikolojinin konusunun ölçülebilen ve gözlenebilen davranışlar olması gerektiği savunulur. Davranış, organizmaların içten ya da dıştan gelen uyarıcılara verdikleri tepkilerdir ve davranışa dair bilgi toplamak için doğa bilimlerinde kullanılan nesnel yöntemlere -deney ve gözleme- başvurmak gerekir. Davranışçılar, organizmaların çeşitli davranışlarının, çevrelerinden gelen ödüllendirme ve cezalandırmalara bağlı olarak nasıl değiştiğini, yeni davranışların nasıl öğrenildiğini veya halihazırdaki davranışlarını nasıl yeni durumlara uyarlandığını inceler. Davranışçılığa göre belirli uyarıcılara maruz kalan her organizma, aynı tepkiyi verir yani bireysel farklılıkların önemi yoktur. Davranışların nedenlerini, organizmanın içsel özelliklerinde değil, içinde bulunduğu çevredeki uyarıcılarda aramak gerekir. Ayrıca bu yaklaşımda, insan ve hayvan davranışlarının aynı öğrenme yasalarına dayandığı iddia edilir. Dolayısıyla hayvan davranışlarını gözleyerek insanlar için de geçerli olan öğrenme yasalarını anlamak mümkündür. Bu ekolün başlıca temsilcileri şunlardır: Watson, Skinner, Pavlov. ;Gestalt yaklaşım 1890'larda Almanya'da doğan bu yaklaşımda, psikolojik deneyimi çözümlemeye çalışan yapısalcılığa karşıt bir biçimde, psikolojik deneyimin bir bütün olduğu ve parçalarına ayrıştırılarak incelenemeyeceği görüşü savunulur. Gestalt yaklaşımını benimseyen psikologlara göre, en ilkel ve basit olan psikolojik deneyimler dahi karmaşıktır. Bu karmaşıklığa rağmen, algının gerçekleşmesi temel bazı prensiplere bağlıdır ve psikolojinin hedefi bu temel prensipleri keşfetmektir. Bunun yolu doğal gözlem ve deneydir. Davranışçılardan farkı olarak Gestaltçılar, psikolojide etki- tepki ilişkisine odaklanılmasına karşı çıkmış ve etkinin tepkiye dönüşürken deneyimlenen bilişsel süreçlerin incelenmesini önemsemişlerdir. Gestalt psikolojisinin başlıca temsilcileri şunlardır: Wolfgang Köhler, Max Werthemeir, Kurt Koffka. 1930'larda Almanya'daki Nazi hakimiyeti sırasında Gestaltçıların başlıca temsilcileri ABD'ye göç etmiş, böylelikle bu yaklaşım ABD'de de tanınmıştır. Günümüzde bu yaklaşımdaki temel fikir -zihnin dış uyaranlara doğrudan tepki vermeyip öncelikle onu yorumlayıp anlamlandırdığı fikri- bilişsel psikologların öğrenme, bellek, problem çözme ve hatta psikoterapi hakkındaki fikirlerinde kendini göstermektir. ;Psikanalitik yaklaşım 1890'larda doğan bu yaklaşıma göre psikoloji kişilerin bilinçdışı korkularını, isteklerini ve güdülerini ortaya çıkarmayı hedeflemelidir. Sigmund Freud’un klinik gözlemlerine dayanarak geliştirilen bu yaklaşımda normal insan davranışlarını anlamaya değil, anormal davranışları anlamaya odaklanılmıştır. Bu yaklaşım ruhsal hastalıkların tedavisi, kişilik ve gelişim psikolojisi alanlarında etkili olmuştur. Bu yaklaşımda araştırma yöntemi olarak telkin, terapi, hipnoz, rüya yorumu ve biyografi tercih edilir. Bu yaklaşımda bilinçaltı kavramına çok önem verilir. Freud’un kurucusu olduğu bu yaklaşımı devam ettiren ve yenileyen birkaç önemli isim, Alfred Adler ve Carl Gustav Jung' ve Karen Horney olmuştur. Bu üç isim, Freud'un orijinal kuramına pek çok eleştiri getirerek kendi kişilik kuramlarını oluşturmuşlardır. Freud, günümüzde önemli bir popüler kültür figürüdür. Freud'un kuramındaki pek çok kavram - örneğin bilinçdışı, bastıma, rasyonelleştirme...gibi- gündelik dile yerleşmiştir. Buna karşılık, psikanalitik yaklaşımla yapılan bilimsel çalışmalar kısıtlıdır. ;Hümanist (insancıl) yaklaşım 20.yy.'ın ortalarında doğan bu yaklaşımda her bir bireyin kendi geleceğine yön vermede özgür olduğunu, geniş bir kişisel gelişim kapasitesine sahip olduğunu, önemli miktarda içsel değere ve kendini gerçekleştirme potansiyeline sahip olduğuna dikkat çekilir. Davranışçılık ve psikanalizdeki determinist tutuma bir tepki olarak doğmuştur. Hümanistlere göre insanlar, çevresel ve içsel faktörlerin esiri değildirler çünkü hür iradeleri, seçme özgürlükleri ve kendi davranışlarını denetleme güçleri vardır. Başlıca temsilcisi Abraham Maslow'dur. ;Bilişsel yaklaşım 1950'lerden itibaren gelişip yaygınlaşan bu yaklaşımda insan tepkilerinin çevredeki uyarıcılar karşısında pasif olduğu görüşüne karşı çıkılır ve insan zihni uyarıcıları algılayan, yorumlayan ve anlamlandıran aktif bir varlık olarak kabul edilir. Bilginin insan zihninde nasıl işlemlendiğinin ve depolandığının incelenmesi hedeflenir. Bu amaç doğrultusunda akıl yürütme, tümevarım ve deney ile veri toplanır. Önemli temsilcilerinden biri Jean Piaget'dir. ;Biyolojik yaklaşım (davranışsal nörobilim, psikolojik biyoloji) Bu yaklaşımda davranışların nedenlerini anlayabilmek için organizmanın biyolojik yapısını anlamak gerektiği savunulur. Kişinin öğrenme süreçlerini, kişiliğini, belleğini, güdülerini, duygularını ve problemlerle başa çıkma tekniklerini etkilemek üzere genlerin, hormonlarının ve sinir sisteminin dış çevre unsurları ile nasıl bir etkileşime girdiği incelenir ve bu incelemelerde deneysel yöntem kullanılır. ;Sosyokültürel yaklaşım Kültürel ve etnik benzerlikler ve farklılıkların kültürün üyelerinin zihinsel süreçleri ve davranışları üzerindeki etkisini inceler. == Psikolojide öncü kadınlar== Psikoloji biliminin geliştiği yıllarda, pek çok farklı bilimde olduğu gibi, kadınlara yönelik önyargılar kadın bilim insanlarının psikoloji alanına katılımını engellemiştir. Bu durum, psikoloji bilimindeki çeşitli yaklaşımların ünlü temsilcilerinden her birinin erkeklerden oluşmasına yol açmıştır. Ancak karşılaştıkları engellere rağmen psikolojiye önemli katkılar yapan bilim kadınları vardır. *Christine Ladd-Franklin (1847-1930): John Hopkins Üniversitesi'nde psikoloji doktorasını 1880'li yılların ortasında tamamlamış, ancak 40 yıl sonra kadınlara doktora derecesi vermenin uygun olduğuna karar verilerek kendisine doktor unvanı verilmiştir. Renkleri görme ile ilgili çok itibar gören bir evrimsel kuram geliştirmiştir. *Margaret Floy Washburn (1871-1939): Psikolojide doktora derecesi alan ilk kadındır. Doktorasını Cornell Üniversitesi'nden almıştır. Hayvan davranışları ile ilgili çalışmaları vardır. *Leta Stetter Hollingworth (1886-1939): Çocuk gelişimi ve kadınlarla ilgili konulara odaklanan ilk psikologlardandır. Kadınların adet dönemindeyken yeteneklerinin düştüğüne dair 1900'lerin başında popüler olan görüşü çürütecek veriler toplamıştır. *Mary Whiton Calkins (1863-1930): 1905'te Amerikan Psikologlar Derneği'nin ilk kadın başkanı olmuştur. Doktora eğitimini Harvard Üniversitesi'nde tamamlamıştır. William James tarafından en başarılı öğrencilerinden olarak tanıtıldığı halde Harvard Ünviersitesi ona kadın olması sebebiyle doktor unvanını vermeyi reddetmiştir., *Karen Horney (1885-1952): Kişiliğin arkasındaki sosyal ve kültürel özelliklere odaklanmıştır. *Anna Freud (1895-1982): Sigmund Freud'un kızı olan Anna Freud, anormal davranış tedavisinde önemli katkılar yapmıştır. *Mamie Phipps Clark (1917-1983): Çocuğun ten renginin büyürken ırksal farklılıkları algılamasını nasıl etkilediğine yönelik öncü çalışmalar yapmıştır. == Anahtar soruları == Psikolojinin değişik yaklaşım ve dallarının cevap aradığı bir dizi temel soru vardır ve psikolojik yaklaşımlar, bu temel sorulara verdikleri cevaplar açısından farklılaşırlar. Çok farklı alanlarda çok farklı yöntemlerle çalışıyor olsalar da pek çok bilimsel çalışmayı psikoloji çalışması genel başlığı altında toplayan şey, hepsinin şu ya da bu şekilde bu soruları cevaplamaya ilişkin olmalarıdır. ;Çevre mi, kalıtım mı? “Davranışlarımızın ne kadarı kalıtımsal, ne kadarı çevre etkisinin sonucudur?” Derin felsefi ve tarihsel kökleri olan bu soruya, psikolojik yaklaşımların cevapları oldukça farklıdır. Örneğin biyolojik yaklaşım davranışlarımızın kalıtımsal yönünü ortaya çıkarmada kullanılırken, davranışsal yaklaşım çevre etkisini ortaya koyar. Bu nedenle biyolojik yaklaşımı benimseyen bir gelişim psikoloğu insanların gelişimi ve değişimindeki kalıtımsal etkenleri, davranışsal yaklaşımı benimseyen bir gelişim psikoloğu ise çevresel etkenleri araştıracaktır. ;Bilinç mi, bilinçdışı mı? Davranışlarımızın ne kadarı bilinç süreçlerinin, ne kadarı bilinçdışı süreçlerin sonucunda oluşur? Bu, psikolojideki en büyük tartışma konularından birisidir. Psikodinamik yaklaşımı benimseyen bir klinik psikolog anormal davranışların sebebini bilinçdışı güçlerde ararken, bilişsel yaklaşımı benimseyen bir klinik psikolog anormal davranışlara sebep olarak hatalı düşünme süreçlerini gösterir. Hangi yaklaşımın tercih edildiği, anormal davranışın teşhisi ve tedavisinde önemli farklılıklara yol açar. ;Gözlenebilir davranışlar mı, içsel zihinsel süreçler mi? Psikoloji yalnızca dışarıdan gözlenebilen davranışları mı incelemelidir, yoksa gözle görülemeyen düşünce süreçleri de psikolojinin çalışma alanına girmeli midir? Davranışsal psikologların bu soruya yanıtı, gözlenebilen davranışları çalışmanın insanı anlamak için yeterli olacağı şeklindedir. Bilişsel psikologlar ise bir insanın zihninde olup bitenleri anlamadıkça, bir çevresel etkene tepki veren kişinin bu etkeni algılamasıyla ona tepki vermesi arasında ne gibi içsel süreçler yaşadığını bilmedikçe, kişinin anlaşılamaz olacağını öne sürerler. ;Özgür irade mi, belirlemecilik mi? “Kişilerin davranışlarının ne kadarı kendi tercihlerinin sonucudur, ne kadarı kendi tercihlerinin dışındaki etmenlerce belirlenmiştir?” Felsefecilerin çok uzun zamandır tartıştığı bu konu psikolojinin de temel sorularından biridir. “Belirlemecilik” ile ifade edilen; rastlantıyı, iradeyi ve özgür seçimi reddetmek, evrendeki her olayın kendinden önce gelen koşullarca belirlendiğini, her şeyin bir neden-sonuç ilişkisinin parçası olduğunu savunmaktır. “Anormal davranışlar sergileyen birisi ne ölçüde davranışlarından sorumlu tutulabilir? Böyle bir kişi tedavi görmeyi reddederse tedavi alması için zorlanmalı mıdır?” gibi sorulara verilecek yanıtlar özgür irade- belirlemecilik tartışmasına bağlıdır. ;Bireysel farklılıklar mı, evrensel ilkeler mi? “Bir kişinin özelliklerinin, davranışlarının ne kadarı yalnızca kendisine hastır, ne kadarı başka insanlarla paylaştığı ortak özelliklerdir? Hepimizin birer insan olduğu, aynı biyolojik soyun birer örneği olduğu gerçeği davranışlarımızı ve deneyimlerimizi ne ölçüde birbirine benzer kılar? Yani biz insanlar ne ölçüde birbirimize benziyoruz, ne ölçüde birbirimizden farklıyız?” Biyolojik ve davranışçı yaklaşımları benimseyenler insanları birbirine benzer kılan evrensel ilkeleri ortaya çıkarmakla, varoluşçu yaklaşımı savunanlar ise bireysel farklılıklarımızı ortaya çıkarmakla ilgilenirler. == Temel alt alanları == ;Deneysel Psikoloji Daha çok laboratuvar deney metodu kullanılarak temel davranışsal süreçlerin incelendiği bilim dalıdır. Deneysel psikologlar, hayvan davranışlarını da inceler ve insan davranışlarıyla ilişkilendirirler. Deneysel psikoloji içindeki önemli alt dallardan biri; bilginin işlenmesi, belleğimizde depolanması, depodan geri çağrılması ve problem çözme durumlarına uygulanması gibi bilgi işleme sürecini çalışan bilişsel psikolojidir. Bilişsel psikoloji; nörobilim, felsefe ve dilbilim ile yakından ilgilidir. Bu alanın pratik uygulamaları, hafızanın nasıl geliştirileceğini, karar vermenin doğruluğunu artırmayı veya öğrenmeyi desteklemek için eğitim programlarının nasıl kurulacağını içerir. Deneysel psikolojinin bir başka alt alanı ise, fizyolojik psikolojidir. Fizyolojik psikolojide çeşitli içsel süreçlerin (duyum, algı, motivasyon, düşünme, bellek, dikkat, güdülenme, duygulanım vb.) ve davranışların (iletişim, yeme, okuma, uyuma, öksürme, tiksinme vb.)altında yatan fizyolojik süreçler araştırılır. ;Gelişim Psikolojisi İnsanın doğum öncesinden başlayarak ölümüne kadar yaşa bağlı davranış değişikliklerinin sistematik olarak incelendiği bilim daldır. Gelişim psikologları, insan hayatını çeşitli dönemlere (doğum öncesi, bebeklik, çocukluk, ergenlik, orta yaş ve yaşlılık) ayırarak her dönemin kendine özgü özelliklerini ortaya koymaya çalışır. Gelişimini inceledikleri konular çeşitlilik arz eder: İnsanların motor becerilerinin, problem çözme becerilerinin, ahlaki anlayışlarının gelişimi incelenebilir ve dil edinimi, benlik kavramının ve kimliğin oluşumu veya duygusal gelişim, gelişim psikologlarının çalışma konusu olabilir. ;Kişilik Psikolojisi Kişiliğin ne olduğunu, nasıl ortaya çıktığını ve gelişimini inceleyen bilim dalıdır. ;Nöropsikoloji Biyolojik sistemler ile zihnin işlevi ve davranış arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim dalıdır. Nöropsikologlar, beynin biyokimyasal mekanizmalarını, beyin yapılarının fonksiyonlarını, kimyasal ve fiziksel değişikliklerin davranışlara ve duygulara etkisini araştırırlar. Merkezi sinir sistemi bozukluklarının teşhis ve tedavisi ile ilgilenirler. ;Psikometrik Psikoloji Psikolojik bilginin (istatistiki verilerin) elde edilmesi ve uygulanması sırasında kullanılacak teknik ve yöntemleri geliştiren bilim dalıdır. Psikometrik psikologlar; zeka, kişilik, yetenek ve tutumlarla ilgili testler geliştirirler. Bu testler, klinik danışmanlık, iş yaşamı, adli, sağlık, endüstri ve okul gibi alanlarda kullanılır. Ayrıca araştırma desenleri, veri analizi ve verinin yorumlanması konularında da faaliyet gösterirler. ;Sosyal Psikoloji Her bir bireyin duygu, düşünce ve davranışlarının diğerlerinden nasıl etkilendiğini; kişinin davranışlarının kendi kişisel özellikleri ve toplumsal özelliklerin ortak etkisi ile nasıl şekillendiğini inceleyen bilim dalıdır. Düşünce, duygu ve davranışları kişiler arası, grup-içi ve gruplar arası düzeyde inceler. == Uygulama alanları == ;Adli Psikoloji Bu alanda çalışanlar mahkemelerde uzmanlıkları ile hakime yardımcı olurlar; "Suçlu suçu işlerken akli dengesi yerinde miydi?” ve “Yargıda adil karar verilmesini etkileyen psikolojik etmenler nelerdir?” gibi sorulara psikoloji biliminin ilke ve yöntemleri dahilinde cevap ararlar. Islahevi, hapishane ve adli tıp enstitülerinde ve hukuk kurumlarında görev alırlar. ;Çevre Psikolojisi Fiziksel çevre ile insan davranışlarının etkileşimini inceler. Hem çevrenin psikolojik etkilerini hem de insan etkinliklerinin sosyal ve fiziksel çevre üzerine etkilerini çalışır. Danışmanlık Psikolojisi Bireyin kendi yaşamının değişik yönleriyle ilgili kararlar vermesine yardımcı olabilecek bilgi ve yetenekleri bireyde geliştirmeyi amaçlar. Gündelik yaşamda normal konuların konuşulduğu, uyum sorunları, karar vermede zorluk yaşayan bireylere yönelik yardım hizmetidir. Mesleki, akademik sorunları olan kişilere danışmanlık yapılır. Burada kişinin ilgileri, yetenekleri, yönelimleri ve kişilik özellikleri göz önünde bulundurulur. Bireylerin kişiler arası ilişkilerinin işlevselliğini arttırmayı hedefler. Uyum problemi yaşayan veya karar verme zorluğu ile karşı karşıya olan bireylere ihtiyaç duyduğu psikolojik desteği sağlar. Hafif duygusal, kişisel sorunlar ile uğraşır. ;Eğitim Psikolojisi Bu alanda çalışanlar başarılı eğitim teknikleri geliştirme, öğrenci-öğretmen ilişkisinin kalitesini arttırma, öğrenci değerlendirme sistemlerine adil, eğitici ve motive edici bir biçim verme alanlarında çalışmalar yapar. ;Endüstri ve Örgüt Psikolojisi İnsanların zihinsel süreçlerini ve davranışlarını iş yaşamı bağlamında inceleyen bilim dalıdır. Psikoloji biliminin kuramsal yaklaşımların ve bilgi birikiminin iş yaşamında iyileştirmeler yapmak üzere kullanılmasını hedefler. I/Ö psikologları uygun işe uygun eleman yerleştirilmesi, iş yerlerindeki çalışma koşullarının iyileştirilmesi, çalışma motivasyonunun yükseltilmesi, iş yaşamındaki otomasyonun çalışanlar üzerinde etkisi, insan-makine ilişkisi gibi konularda çalışmalar yapar. ;Klinik Psikoloji Uyum, sakatlık ve rahatsızlık ile ilgili problemleri anlamak, tahmin etmek ve azaltmak için bilimi, teoriyi ve uygulamayı bütünleştirir. Uyum, ayarlama ve kişisel gelişimi destekler. Bir klinik psikolog, farklı kültürler ve sosyoekonomik düzeylerde bir kişinin hayatı boyunca insan performansının entelektüel, duygusal, biyolojik, psikolojik, sosyal ve davranışsal yönlerine odaklanır. ;Sağlık Psikolojisi Bu alanda çalışanlar; insanların hastalıklarla nasıl baş edebildiği, fiziksel acıyı nasıl en etkili bir biçimde denetleyebilecekleri, neden bazı insanların tıbbi önerilere uymadıkları, insanların sağlıkla ilgili kötü alışkanlıklarının nasıl değiştirilebileceği, sigara bırakma, kilo verme, stresi kontrol altına alma gibi konularda etkili programların ve sağlık kampanyalarının nasıl düzenlenebileceği, hasta ve hekim arasında iyi ilişki kurmanın nasıl mümkün olabileceği ve sağlık personelinin çalışma ortamındaki psikolojik sorunlarının giderilmesi gibi konularda psikoloji biliminin sunduğu bilgi ve yöntemlerden hareketle çalışmalar yapar. ;Spor Psikolojisi Bu alanda çalışanlar, spor ortamındaki davranışları inceler; sporcuların odaklanma, motivasyon, duygu durumu gibi psikolojik özelliklerinin denetlenerek spor performanslarının artırılması için ve spor takımlarında liderlik, beraberlik, çatışma ve rekabet gibi süreçlerin denetlenerek takımın uyumluluğunun ve performansının artırılması için çalışmalar yapar. ;Trafik Psikolojisi Bu bilimin çalışma alanına psikoloji ilkelerinin trafik ve yol güvenliği alanına uygulanması, sürücü yeteneklerinin psikoteknik değerlendirilmesi, sürücülük tarzları ve trafikte risk alma davranışı, sürücü eğitimi ve rehabilitasyonu, ergonomi, trafik güvenliği için bilinçlendirme, trafik yasalarını yapan ve uygulayanlara danışmanlık, trafikle ilgili davranış tutum yetenek ve becerileri ölçme araçları geliştirme gibi konular girmektedir. == Araştırma yöntemleri == Psikolojide pek çok farklı araştırma yöntemi kullanılır. Bu yöntemler, öncelikle niteliksel ve niceliksel olarak ikiye ayrılır. Psikolojinin hem temel hem de uygulamalı alanlarında bu her iki türde de araştırma yöntemi kullanılmaktadır. Psikolojideki nicel çalışmaların bir kısmı deneysel veya yarı-deneyseldir, bir kısmı ise ilişkisel ve betimleyicidir. Veri toplamak için gözlem, deney, anket, vak'a çalışması, görüşme gibi pek çok farklı teknik kullanılır, bu tekniklerle elde edilen sayısal veriler istatistiksel analizlerden geçirilerek araştırma hipotezleri test edilir. Niteliksel psikoloji araştırmalarında ise görece az sayıda katılımcıdan, yapılandırılmamış ölçüm araçlarıyla bol miktarda veri toplanır. Veriler sayısal değildir, dolayısıyla istatistiksel olmayan yöntemlerle incelenirler ve araştırmadaki amaç hipotez test etmek değildir. Niteliksel araştırmalarda başlıca veri toplama yöntemleri katılımcı gözlem, odak grubu ve görüşmedir. ==Ayrıca bakınız== * Psikolojinin ana hatları * Psikoloji tarihi * Psikologlar listesi * Kompleks (psikoloji) * Parafili (psikoloji) * Psikoloji temel bilimi == Kaynakça == Kategori:Bilişsel davranışçı terapi Kategori:Sosyal bilimler Kategori:Davranışsal bilimler
705
küçükresim|Bilgisayarda programlama üzerine çalışan bir kimse. Bilgisayar programcılığı, söz dizimi ve anlamı tanımlanmış bir kurallar bütününü olan programlama dillerini kullanarak ve bu şekilde sonlu sayıda komutu yazarak donanımına belli bir işi yaptırmaktır. == Ayrıca bakınız == * Programlama dilleri * Özgür yazılım Kategori:Programlama Kategori:Bilgisayar meslekleri
702
Gerard de Nerval, (22 Mayıs 1808 – 26 Ocak 1855) Gérard Labrunie 'nin yazılarında kullandığı ismidir. Romantizmin en güçlü temsilcisi olan Fransız; şair, yazar ve gezgindir. Birçok defa Türkiye'ye de uğramış, İstanbul'un en çok mezarlıklarını beğenmiştir. Dünya edebiyat tarihinin en önemli şairlerinden ve yazarlarından biridir. == Hayatı == Paris'te doğan Nerval iki yaşındayken, annesi Silezya'da vefat eder. Babası, Napolyon'un ordusunda askeri doktordur. Amcası, Antoine Boucher'in yanında; Valois bölgesinin kırsal kesimi olan Mortefontaine'de yaşar. Babasının 1814 yılında savaştan dönmesi üzerine tekrar Paris'e gönderilir. Birçok defa, Valois tarlalarına geri dönen Nerval, Valois şarkıları ve efsanelerini bu dönemde yaratır. Çevirmenlik hevesi, Goethe'in Faust (1828) eseriyle başlar ve bu O'nu ünlü eder. Goethe'nin de takdirlerini alan Nerval, 1840'lı yıllarda da Heinrich Heine'nin şiirlerini Fransızca olarak sunar. Üniversite'ye gittiği 1820'li yıllarda Theophile Gautier ve Alexandre Dumas ile dost olur. Nerval'in şiirleri Romantik Deizm içerir; bu dönemde hayranları arasında Victor Hugo da bulunmaktadır. Dönemin Mason dünyasının önemli şahıslarından olan Nerval, uyuşturucu madde bağımlısı olmuş; 1841 yılı itibarıyla birkaç kez akıl hastanesinde yatmıştır. Görevi vesilesi ile birçok ülke gezen Nerval, hiçbir şehirde yerleşik bir hayat sürememiştir. O'nun Paris'te 1820'li yıllarda, Lüksemburg ve Hollanda'da da 1830'lu ve 1840'lı yıllarda yaşadığı aşkları şiirlerine de yansımıştır. 1855 yılında, 47 yaşındayken Paris'te bir parkta ilk âşık olduğu kadını ailesi ile piknik yaparken görür. Çocuklarıyla mutlu olan babanın yaşamını kıskanarak tekrar bir bunalım içerisine girer. (Başka bir görüşe göre de; ilk aşkını, kocası ile beraber balkonda çocuklarıyla yemek yerken gördüğüdür.) Öldüğü gün, "Sıcak bir kış günü" tasviriyle dünya tarihine geçer. Teyzesine "bu akşam beni bekleme, çünkü gece kara (siyah) ve ak (beyaz) olacak..." mısralarını içeren bir şiir yazan Nerval kendini bir sokak lambasına asar. (Başka bir görüş de, kendini evinin pencere demirlerinden asarak intihar ettiğidir.) Onu görmeye gelen şairler, asılmış bedeni karşısında saygı duruşuna geçerler. küçükresim|200px|Nerval'in mezarı. Paris'teki Pere Lachaise mezarlığına gömülen Nerval, aşkı için intihar eden ender romantizm dönemi şairlerindendir. Umberto Eco tarafından İtalyanca'ya çevrilmiş olan eserleri İtalyan edebiyatını yönlendirirken; Nerval ayrıca modern sürrealizmin en büyük ilham kaynaklarından biridir. == Başlıca Eserleri == * 1851 - Voyage en Orient (Doğuya Seyahat) (Kahire ve Beyrut'a yaptığı geziler doğrultusunda yazılmıştır) * 1852 - Les Nuits d'Octobre (Ekim geceleri) * 1853 - Sylvie (Romantik edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden biridir) * 1854 - Les Filles du Feu (Ateşin Kızları) (Küçük hikâyelerden oluşmaktadır) * 1855 - Aurelia (Romantik edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden biridir) * 1856 - Promenades et Souvenirs (Gezintiler ve hatıralar) == Dış bağlantılar == * Türkçe şiirleri ve tanıtımı * Fransızca şiirleri * Fransızca detaylı hayatı Kategori:1808 doğumlular Kategori:1855 yılında ölenler Kategori:Fransız şairler Kategori:İntihar eden şairler Kategori:Père Lachaise Mezarlığı'na defnedilenler
703
küçükresim|Nikotinin atomik görünüşü küçükresim|Kimyasal formülü Nikotin (C10H14N2), patlıcangiller (Solanaceae) bitki familyasında bulunan güçlü bir uyarıcı ve alkaloid. == Etimolojisi == Fransız diplomat olan Jean Nicot Portekiz büyükelçiliği yaptığı 1559 ile 1561 yılları arasında tütün tohumlarını Fransa’ya yollayarak adını tütünde bulunan aktif maddelerden biri ve son derece zehirli madde olan Nikotin’e verilmesini sağladı. == Sigaradaki nikotin == Nikotinia ailesi bitkilerinin yapraklarından elde edilir. Sigara şeklinde tüttürülerek veya ince kıyılmış tütünü emerek nikotin kullanılır. Normal bir sigara 20 mg. nikotin bulundurmasına karşın yanarak içildiğinden 1-1.5 mg nikotin alınır. == Nikotinin insan vücudundaki etkileri == Nikotin'in MSS (merkezi sinir sistemi) ve çevresel sinir sisteminde eşit derecede uyarıcı ve depresan etkileri bulunmaktadır. Nikotin alındıktan sonra öfori, uyanıklık, hafıza ve dikkatin artması ve sıkıntıdan kurtulma gibi etkiler oluşur. Ama aynı zamanda nikotinin kendisi de gerginlik yaratmaktadır. Nikotinin etkilerine karşı tolerans gelişir ve ilk sigara kullanırken oluşan etkiler oluşmaz. Amerikan Kalp Derneği'ne göre nikotin bağımlılığı tarihsel olarak kırılması en zor bağımlılıklardan biri olup, nikotin bağımlılığını belirleyen farmakolojik ve davranışsal özellikler, eroin ve kokain bağımlılığını belirleyen özelliklere benzerdir. == Sigaraya bağlı yan etkiler == Genelde üst solunum yollarında karsinojen etki (halk dilinde kanserojen), çok fazla alımında ise kokarsinojen etki (bozunmuş hücre, kanserli doku) görülür, damarları büzme etkisinden dolayı ise kalp dolaşım sisteminde problemler oluşturur. Yüksek tansiyon, kalp krizi riskinin 20 kat artması, kalp durması, koroner arter hastalığı; hamilelikte kullanımda erken doğum, düşük doğum ağırlığı, düşük oluşturduğu bilinmektedir. Ayrıca ağız, damak, gırtlak kanserlerinin %90’ından fazlası sigaraya bağlı olup, akciğer kanseri olanlarda birinci sıra sigara kullananlarındır. == Böcek ilacı olarak kullanımı == Nikotin tarih boyunca böcek ilacı olarak da kullanılmıştır. 2. Dünya Savaşından sonra dünya çapında 2.500 tondan fazla nikotin böcek ilacı (tütün endüstrisinin atıkları) kullanılmış, fakat 1980'lerde nikotin böcek ilacı kullanımı 200 ton altına düşmüştür. Bunun nedeni memelilere daha az zararlı ve daha ucuz olan başka böcek ilaçlarının bulunmasıdır.István Ujváry (1999). "Nicotine and Other Insecticidal Alkaloids". Izuru Yamamoto; John Casida. Nicotinoid Insecticides and the Nicotinic Acetylcholine Receptor. Tokyo: Springer-Verlag. s. 29–69. Hâlen ABD'de organik tarımda nikotinin tütün tozu şeklinde bile kullanılması yasaktır.US Code of Federal Regulations. 7 CFR 205.602 - Nonsynthetic substances prohibited for use in organic crop production ==Kaynakça== Kategori:Tütün Kategori:Alkaloidler Kategori:Parasempatomimetik ilaçlar
704
Y kuşağı veya Y jenerasyonu, ayrıca Milenyumlar () olarak bilinir, temel bir demografik sınıflandırmadır. X kuşağından sonra ve Z kuşağından önce gelir. Araştırmacılar ve popüler medya, 1980'lerin başlarını (1981–82) ve 1990'ların sonlarını (81–96) Y kuşağının üyelerinin doğum aralığı olarak kabul eder. Bu kuşak genellikle internet, mobil cihazlar ve sosyal medyanın yaygınlaşma dönemine denk geldikleri için ve bu olaylara aşinalığıyla bilinir. Bu yüzden bazen dijital yerliler olarak da adlandırılırlar. 2008-2012 Küresel Ekonomik Kriz'i ve COVID-19 pandemisi'nin bu kuşak üzerinde büyük bir etkisi oldu ve gençler arasında tarihsel olarak yüksek oranda işsizliğe sebep oldu. Dünya'nın çoğu bölgesinde bu kuşak, politikada ve ekonomide artış gösteren liberal politikalar eşliğinde büyümüştür. ==Ayrıca bakınız== * X kuşağı * Z kuşağı * Alfa kuşağı ==Kaynakça== Kategori:Popüler kültür Kategori:Postmodernizm Kategori:Demografi Kategori:Kültürel nesiller
672
küçükresim|300px|aşağı-yukarı MÖ 730 küçükresim|300px|Akbaba, Yukarı Mısır'ın; Yılan, Aşağı Mısır'ın sembolüdür. Antik Mısır (veya Eski Mısır), Antik Çağ'daki medeniyetlerden biridir. Kuzeydoğu Afrika'da Nil Nehri'nin denize ulaştığı yarısı çevresinde yayılmış antik bir uygarlıktır. Uygarlığın yayıldığı bölge, bugünkü Mısır toprakları içinde yer almaktadır. MÖ 3.050 yılları civarında kuruluşundan önce, "Aşağı Mısır" (Nil Deltası ve güneyi, şimdiki Kuzey Mısır) ve "Yukarı Mısır" (Teb kenti merkez olmak üzere günümüz Güney Mısır'ı) olarak ikiye ayrılmaktaydı. Uygarlık, MÖ 3.150 Sadece MÖ 664 sonrası tarihler güvenilirdir. Eski Mısır kronolojisi için bkz. Digital Egypt for Universities, University College London. http://www.digitalegypt.ucl.ac.uk/chronology/index.html yılında ilk firavunun yönetimi altında Aşağı Mısır ve Yukarı Mısır'ı politik olarak birleştirdi. Bu politik birlik, izleyen 3 bin yıl boyunca sürdü.Dodson (2004) Sh.: 46 Antik Mısır tarihinde, arada Orta Krallık olarak adlandırılan görece istikrarsız dönemlerin yaşandığı bir dizi istikrarlı krallık dönemi yer almaktadır. Antik Mısır, Yeni Krallık döneminde en gelişkin düzeyine ulaştı. Ardından, ağır seyreden bir gerileme dönemine girdi. Mısır, son dönemlerine doğru dış güçler karşısında art arda yenilgilere uğradı ve MÖ 31 yılında, erken Roma İmparatorluğu tarafından istila edilerek firavunların egemenliğine son verildi, Roma'nın bir eyaleti haline getirildi.Clayton (1994) Sh.: 217 Antik Mısır uygarlığının başarısı, kısmen Nil Vadisi'nin koşullarına uyum sağlamakta gösterdiği beceriden gelmektedir. Taşkınların öngörülmesi ve verimli vadinin kontrollü sulanması, toplumsal ve kültürel gelişmeyi besleyen ürün fazlasının üretilmesini sağlamıştır. Ürün fazlasının kullanılmasıyla siyasi otorite, Nil vadisi ve civarındaki çöl arazisindeki madenleri işletmek, özgün bir yazı sistemini erken evrelerde geliştirmek, karmaşık inşaat ve tarım projelerini hayata geçirmek, dış dünya ile ticareti geliştirmek ve yabancı istilacıları uzak tutmaya ve Mısır üstünlüğünü kabul ettirmeye yönelik bir askeri yapılanışı sağlamak için gerekli kaynakları sağlamıştır. Bu yöndeki faaliyetleri harekete geçiren ve planlayıp örgütleyen, seçkin yazmanlardan oluşan bir bürokrasi, dini liderler, bir firavunun denetimi altındaki yöneticiler topluluğuydu. Bu unsurlar, aynı hedeflere yönlendirildi ve bölgede yerleşik insanları, ayrıntılı düzenlenmiş bir dini inançlar sistemi çerçevesinde bir araya getirdi.James (2005) Sh.: 8Manuelian (1998) Sh.: 6–7 Antik Mısır'ın birçok başarısı, bu uygarlık içinde ortaya çıkan çeşitli gelişmelere, uygulamalara dayanmaktadır. Taş ocaklarının işletilmesi, anıtsal piramit ve tapınakların, dikilitaşların yapımına olanak sağlayan ölçümleme ve inşaat teknikleri, taşkın sonrası kaybolan arazi sınırlarının tespitinde harita ve kadastro bilgisi, pratik ve etkili bir tıp bilgisi, sulama ve tarım teknikleri, bilinen ilk geminin yapımıWard, Cheryl. "World's Oldest Planked Boats ", inArchaeology (Volume 54, Number 3, May/June 2001). Archaeological Institute of America., Mısır fayans ve cam tekniği, yeni yazın biçimleri ve bilinen en eski barış antlaşması gibi.Clayton (1994) Sh.: 153 Sonuçta Mısır, kalıcı bir miras bıraktı, sanat ve mimarisi yaygın olarak örnek alındı ve eski yapıtları dünyanın uzak köşelerine kadar taşındı. Anıtsal kalıntıları, yüzyıllar boyunca gezginlerin ve yazarların ilham kaynağı oldu. Erken Modern Dönem'deki kazılar, Mısır Uygarlığı'nın yapıtlarına karşı ilgi uyanmasına, giderek bu yönde bilimsel araştırmalara yol açtığı gibi dünya ve Mısır için bıraktığı kültürel mirasa karşı daha büyük bir takdir oluştu.James (2005) Sh.: 84 Antik Mısır; Augustus Caesar'in liderliğindeki Roma İmparatorluğu tarafından MÖ 30 yılında ele geçirilmiştir. MS 7. yüzyılda Araplar burada egemen olmuş; 1250 yılında Memlükler; 1517 yılında ise Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına katılmıştır. 1882 yılında da Mısır; Birleşik Krallık'ın kolonisi olmuştur. == Tarih == Giza Piramitleri.|küçükresim|300px Geç Eski Taş Çağı'nda Kuzey Afrika'nın kurak iklimi giderek ısındı ve kuraklaştı. Bu yörelerde yaşayan insanlar, Nil vadisine yakınlaşmak zorunda kaldılar. Avcı-toplayıcı Modern İnsan, göçebelikten itibaren, Orta Buzul Çağı boyunca bu bölgede yaşamını sürdürdü. Böylece neredeyse 12 bin yıllık bir dönem boyunca Nil vadisi, insan türünün yaşam alanlarından biri oldu.Shaw (2002) Sh.: 17 Nil vadisinin verimli toprakları, bu bölgede yaşayan insanlara, yerleşik bir tarım ekonomisi ve daha uzmanlaşmış, merkezileşmiş toplumsal yapı geliştirme olanağı sağladı. Dolayısıyla bu bölgedeki gelişmeler, uygarlık tarihinin temel taşlarından bazılarını oluşturdu.Shaw (2002) Sh.: 17, 67–69 3000 yıldan daha fazla olan Antik Mısır tarihini incelemek için bölümlere ayırmak şarttır: * Hanedanlık Öncesi Dönem * Eski Krallık Dönemi (1. - 6. hanedan) * Birinci ara dönem (7. - 10. hanedan) * Orta Krallık Dönemi (11. - 14. hanedan) *İkinci ara dönem (15. - 17. hanedan) *Yeni Krallık Dönemi(18. - 20. hanedan) * Son ara dönem (21. - 26. hanedan) * Pers dönemi * Geç Hanedanlık Dönemi (28. - 30. hanedan) * Yunan dönemi * Roma dönemi === Hanedanlık Öncesi Dönem === küçükresim|300px|Tipik ceylanlarla süslemiş toprak küp (Hanedan Öncesi, Naqada II) Mısır’da insan paleolitik zamandan beri vardı. Bu dönemin Mısır toplulukları merkezi bir yönetim kuramamışlardı. Siyasal birlik adına ise ilk gelişme bu dönemin sonunda Yukarı Mısır’ın kuzeyinde yer alan Hierakonpolis merkezi oldu. Hanedanlık öncesi ve Erken Hanedanlık Dönemi'nde Mısır iklimi bugünkünden çok daha az kurak bir iklimdi. Mısır topraklarının geniş bir bölümü, toynaklı hayvan sürülerinin otladığı savanlarla kaplıydı. Flora ve Fauna (yaban hayatı), tüm bölgede çok daha verimliydi ve bu durum çok sayıda su kuşu türünün ve popülasyonunun yaşamasına olanak sağladı. Doğal olarak bu bölgede yaşayan insan toplulukları için avlanma yaygındı ve bu durum birçok hayvan türünün süreç içinde ilk kez bu bölgede evcilleştirilmesine olanak sağladı. MÖ 5.500 dolaylarında Nil vadisinde yaşayan küçük insan toplulukları, tarım üzerinde etkili bir denetim, hayvan yetiştiriciliği, özgün çömlekçilik ve boncuk, tarak, bilezik gibi kişisel eşyalar yapımı olarak kendini gösteren bir dizi kültürel gelişme sağlamış bulunuyorlardı. Yukarı Mısır'daki bu kültürlerin en yüksek gelişme göstermiş olanı, Badari Kültürü, yüksek kalitede çömlekçiliği, taş aletleri ve bakır kullanımıyla bilinmektedir.Hayes (1964) Sh.: 220 Kuzey Mısır'da Badari Kültürünü, bir dizi teknolojik gelişme sağlayan Armatyan ve Gerzyan kültürleri izledi.Childe, V. Gordon (1953), "New light on the most ancient Near East" (Praeger Publications) Gerzyan zamanında Biblos sahili ve Filistin bölgesi ile temaslar kurulmaya başlandığı gösteren bulgular vardır.Patai, Raphael (1998), "Children of Noah: Jewish Seafaring in Ancient Times" (Princeton Uni Press) Güney Mısır'da Badari Kültürü'ne benzer özellikler gösteren Naqada Kültürü, yaklaşık olarak MÖ 4. binli yıllarda Nil Vadisi boyunca yayılmaya başlamıştı. Hanedanlık öncesi Mısırlılar, Naqada I dönemi kadar eski tarihlerde, Etiyopya'dan kesici ağızlar ve diğer yonga aletlerin yapımında kullanılmak üzere obsidyen getirmekteydiler.Barbara G. Aston, James A. Harrell, Ian Shaw (2000). "Stone," in Ancient Egyptian Materials and Technology, Cambridge, 5-77, Sh.: 46-47. Barbara G. Aston (1994). "Ancient Egyptian Stone Vessels," Studien zur Archäologie und Geschichte Altägyptens 5, Heidelberg, Sh.: 23-26. (http://www.digitalegypt.ucl.ac.uk/stone/obsidian.html and http://www.digitalegypt.ucl.ac.uk/foreignrelations/obsidian.html ) Yaklaşık bin yıllık bir süre içinde Naqada Kültürü, birkaç küçük tarım toplumundan güçlü bir uygarlık yönünde gelişme gösterdi. Öyle ki bu uygarlığın siyasi otoritesini temsil eden hükümdarlar, bölgede yaşayan tüm nüfus ve bölgenin kaynakları üzerinde bir hakimiyet kurdular.Chronology of the Naqada Period Digital Egypt for Universities, University College London Naqada III hükümdarları, hükümranlıklarının etki alanını Nil boyunca Mısır'ın kuzeyine doğru geliştirirken önce Nekhen, daha sonra da Abidos gibi güç merkezleri oluşturdular.Shaw (2002) Sh.: 61 Ayrıca güneyde Nübye ile batıda Libya Çölü'nün vahalarıyla ve doğuda Doğu Akdeniz kültürleriyle ticari ilişkiler geliştirdiler. Naqada Kültürü, artan gücünü ve seçkin bir sınıfın zenginliğini yansıtan birçok eşya üretmiştir. Bunlar arasında, boyanmış çömlekler, yüksek kalitede dekoratif taş vazolar, kozmetik paletler, altın Lapis lazuli ve fildişi'nden yapılma mücevher sayılabilir. Ayrıca çok sonraları Mısır'ın Roma hakimiyeti döneminde yaygın olarak kullanılan çeşitli işlemeli içecek kapları, muskalar ve küçük heykelciklerin üretiminde kullanılacak olan seramik sırı olarak bilinen fayansı geliştirdiler.Faience in different Periods Digital Egypt for Universities, University College London Hanedanlık öncesi dönemin son evresinde Naqada Kültürü, yazıyı kullanmaya başladı ki, bu yazı sistemi sonunda eski Mısır dilini yazmak için gelişkin bir Hiyeroglif sistemi halinde geliştirildi.Allen (2000) Sh.: 1 ==== Hierakonpolis ==== küçükresim|sol|250px|Hierakonpolis Hierakonpolis'te yaşayanlar diğer Mısır topluluklarına göre daha ileri bir kültüre sahiptiler. Dikdörtgen planlı evler yapıyor, seramik üretiyor ve küçük hacimli değiş-tokuş ticareti yapıyorlardı. Ancak MÖ 3500 yıllarında meydana gelen iklim değişikliği nedeniyle Hierakonpolisliler Nil Nehri’nin taşkınlarına maruz kalan bölgelere inmek zorunda kaldılar. Hierakonpolis’i terk etmeyenler ise belli bir zenginliğe sahip olan elit sınıfıydı. Bu elit sınıfı göç eden toplulukları örgütlediler. Böylece sel sularını kontrol altında tutacak sulama projeleri gelişmeye başladı. Yani, sulu tarım ekonomisi keşfedilmiş oldu. Bu keşfi kentlerin kurulması izledi. Bu süreç, MÖ 3.000'li yılların sonunda Aşağı ve Yukarı Mısır’ın birleşmesiyle sonuçlandı. === Hanedanlar Dönemi === Mısır’ın tarihi ilk kez Mısırlı tarihçi ve rahip Manetho tarafından yazılmıştır. Manetho Mısır hanedanlık tarihini, uzun firavunlar dizisini Menes'den başlayarak kendi zamanına kadar 30 Hanedana bölmüştür (Bazı kaynaklarda 31 hanedanlık görülmektedir. Bunun nedeni Pers bir sülalenin devleti yönetmiş olmasıdır. Bazı tarihçiler bu sülaleyi hanedan sayısına katarken bazıları katmamıştır.). Bu hanedanlık dizisi bugün için hâlen kullanılmaktadır. Maneto, kendi resmi tarihini Menes adlı kralla başlatmayı seçti. Daha sora onun, MÖ 3.200 dolaylarında, Aşağı Mısır ve Yukarı Mısır krallıklarını birleştiren kral olduğuna inandı.Shaw (2002) Sh.: 78–80 Birleşik bir devlete geçiş, aslında antik Mısır yazarlarının bize aktardıklarından daha yavaş bir süreç içerisinde, aşama aşama gerçekleşti ve Menes'le ilgili olarak günümüze ulaşan bir kayıt bulunmamaktadır. Ancak bugün için bazı bilim insanları, efsanevi Menes'in, Narmer Paleti'nde aşağı ve yukarı Mısır'ın birleşmesini simgeleyen bir törende kraliyet takılarıyla resmedilen firavun Narmer olabileceğine inanmaktadır.Clayton (1994) pp. 12–13 Hanedanlık Dönemi'nin başlarında (MÖ 3.150 dolayları), ilk firavun Memphis'te bir başkent kurarak Aşağı Mısır üzerindeki hakimiyetini sağlamlaştırdı. Bu başkente dayanarak verimli deltanın tarımsal potansiyeli ve işgücü kaynakları üzerinde denetim kurabildi. Aynı zamanda Doğu Akdeniz'e uzanan riskli ve kazançlı ticaret yolu üzerinde de kontrol oluşturulabildi. Erken Hanedanlık Dönemi boyunca Firavunların artan güç ve zenginliği, onların özenle inşa edilmiş anıtsal höyüklerinde (Mastaba) kendini dışa vurmaktadır. Bunlar, ölümlerinden sonra tanrısallaştırılan firavunları kutsamayı ve kalıcı kılmayı amaçlayan çabalardı.Shaw (2002) Sh.: 70 Firavunlar tarafından geliştirilen krallığın güçlü kurumları, arazi, işgücü ve kaynaklar üzerinde siyasal otoriteyi meşru kılmaya hizmet etti. Siyasi otoritenin güçlü kurumlarca meşrulaştırılması, Mısır Uygarlığının ayakta kalabilmesi ve gelişmesi için gerekliydi.Erken Hanedanlık Dönemi - Digital Egypt for Universities, University College London Mısır Tarihi boyunca 190 Kral hüküm sürmüştür. 30 hanedanlı Mısır’ın tarihi, Eski Krallık Dönemi (MÖ 3.100-MÖ 2.150), Orta Krallık Dönemi (MÖ 2.050-MÖ 1.650), Yeni Krallık Dönemi (1570-935) ve Geç Dönem (MÖ 935 - MS 343) olmak üzere 4 döneme ayrılır. Her dönemin ardından karışıklıkların yaşandığı bir ara dönem gelir. Bu ara dönemlerin sayısı 3’tür. === Eski Krallık Dönemi (MÖ 2686–2181) === Dönemin en ünlü kralı 3. Hanedan’ın 2. Kralı olan Zoser’dir. Başkent Memphis kenti yakınındaki Sakkara’da Mısır’ın ilk piramidi olan Zoser Piramidi'ni inşa ettirmiştir. Bu piramidin mimarı Zoser’in veziri İmhotep’tir. Zoser’den sonraki krallar da piramit yaptırmaya devam etmişlerdir. Bunların en görkemlisi ise 4. Hanedan Kralları zamanında yapılan Keops Piramidi'dir. Mimarideki, sanattaki ve teknolojideki çarpıcı gelişmeler Eski Krallık döneminde gerçekleşti. İyi gelişmiş merkezi otorite, tarımsal verimlilikteki artışı olanaklı hale getirdi. Tarımsal verimlilikteki artış ise söz konusu gelişmeleri, bir anlamda finanse etti.James (2005) Sh.: 40 Vezirin yönetimi altındaki kamu görevlileri, vergileri topladı, ürün verimliliğini arttırıcı sulama projelerini düzenledi, inşaat projelerinde çalışmak üzere işçi topladı ve barışı ve düzeni sürdürmek için bir adalet sistemi oluşturdu.Shaw (2002) Sh.: 102 Verimli ve istikrarlı bir ekonomi tarafından sağlanan kaynak fazlasıyla siyasi otorite, devasa anıtsal inşaatları finanse etmeyi ve kraliyet işliklerinden olağanüstü sanatsal çalışmalar çıkartmayı başardı. Zoser, Khufu ve onun soyundan gelen diğerler firavunlar tarafından yaptırılan piramitler, Eski Mısır Uygarlığı'nın gerçekten anılmaya değer sembolleridir ve onların yapımını sağlayan firavunların gücüydü. Merkezi yönetimin artan önemi ve ağırlığı ile birlikte, hizmetleri karşılığında firavun tarafından kendilerine arazi bahşedilen yeni bir eğitimli yazıcılar ve bürokratlar sınıfı ortaya çıktı. Firavunlar ayrıca, kendi anıtsal mezar kompleksleri ve yerel tapınaklara da arazi vermiştir. Böylece ölümlerinden sonra kendilerinin yüceltilmesi ve bir bakıma tapınılması için gerekli olan kaynaklar da sağlanmış oluyordu. Beş yüz yıl boyunca süren bu feodal uygulamalar, Eski Krallık'ın sonlarına doğru firavunların ekonomik gücünü yavaş yavaş aşındırdı ve firavunlar daha uzun bir süre bu geniş merkezi yönetiminin giderlerini finanse edemez duruma geldiler.Shaw (2002) Sh.: 116–7 Firavunun gücü azalırken, nomark olarak bilinen bölge valileri, firavunun otorite ve gücünü meydan okumaya başladılar. Bu durum, MÖ 2.200 - 2.150 yılları arasında yaşanan şiddetli kuraklıklarla birleşince, sonuçta Mısır'ın, Birinci Ara Dönem olarak bilinen bir yoksulluk ve toplumsal çalkantılar dönemine girmesine yol açtı.Clayton (1994) Sh.: 69 === Birinci Ara Dönem (MÖ 2181–1991)=== Eski Krallık'ın sonunda merkezi yönetimin çökmesi ardından yönetim, Mısır ekonomisini artık destekleyemedi ve dengede tutamadı. Yerel valiler, kriz döneminde kral için güvenilir değildi. Yaşanan gıda maddeleri kıtlığı ve politik çekişmeler, ülkeyi yoksulluğa ve küçük çaplı iç savaşlara sürükledi. Yaşanan güç sorunlara karşın yerel yöneticiler firavuna hâlen bir haraç ya da vergi yükümlülüğü altında değillerdi ve yeni elde ettikleri bağımsızlığı, taşrada serpilip gelişen bir kültür oluşturmakta kullandılar. Kendi kaynakları üzerinde denetim sağladıkları andan itibaren taşra giderek daha varlıklı oldu. Taşradaki tüm sınıflardan insanların yaptırdığı daha büyük ve daha iyi mezarlar da bunu göstermektedir.Shaw (2002) Sh.: 120 Yaratıcılıktaki atılımlarla taşradaki zanaatkarlar kültürel motifleri, Eski Krallığın dar çerçevesine uyarladı. Yazıcılar, dönemin özgünlüğünü ve iyimserliğini yansıtan yazım stilleri geliştirdiler. Firavuna bağlılıkları kalmayan yerel yöneticiler, bölgesel denetim ve politik güç için birbirleriyle rekabete giriştiler. Sonuçta MÖ 2.160 dolaylarında Teb'de Intef hanedanlığı Yukarı Mısır'a hakim olurken, Aşağı Mısır ise rakip Herakleopolis hükümdarının denetimine geçti. 1. İntef, güç ve etki alanını kuzeye doğru geliştirirken iki rakip hanedanlık arasında bir çatışma kaçınılmaz hale geldi. Yaklaşık olarak MÖ 2.055'te, Teb hükümdarı Nebhepetre Mentuhotep (2. Mentuhotep), sonunda Herakleopolis hükümranlığını yenilgiye uğrattı. Bu olay, iki Mısır'ı birleştiği, kültürel ve ekonomik bir rönesansın başladığı Orta Krallık olarak adlandırılan bir dönemi açtı.Clayton (1994) Sh.: 29 === Orta Krallık Dönemi (MÖ 2134–1690)=== Orta Krallık Dönemi, 2. Mentuhotep’in Mısır’da siyasal birliği yeniden kurmasıyla başlar. Firavunlar bu dönemde devleti eyaletlere bölmüşler ve bu eyaletlere valiler atamışlardır. Asya ve Nübye sınırlarını korumak ve bu topraklarda ticari ihtiyaçlarını karşılamak amaçlı seferler yapmışlardır. Yük taşıma aracı olarak eşeklerden faydalanan Mısırlılar Girit ile de ticari ilişki içine girmişlerdir. Bu dönemde Eski Krallık Döneminden farklı olarak köle ticareti yapılmıştır. Bu dönemde Asyalı kölelerin sayısı çok fazladır. Orta Krallık firavunları, ülkenin refah ve istikrarını yeniden düzenledi. Bunun devamında, sanat, edebiyat ve anıtsal yapı projelerinde bir canlanış uyarılmış oldu.Shaw (2002) Sh.: 148 2\. Mentuhotep ve onunla başlayan 11. Hanedanlık, Mısır'ı Teb'den yönetti fakat tahtı yaklaşık MÖ 1.985 civarında ele geçirerek 12. Hanedanlık'ı kuran vezir I. Amenemhat, başkenti Feyyum Vahası'ndaki Itjtawy'ye taşıdı.Clayton (1994) Sh.: 79 12\. Hanedanlık'ın firavunları, Itjtawy'den başlamak üzere giderek genişleyen bir bölgede tarımsal üretimi artıracak ileri görüşlü bir arazi ıslahı ve sulama düzenine giriştiler. Ayrıca işçiler, Delta'nın doğusunda, dıştan gelecek saldırılara karşı savunma amaçlı, "Hükümdarın duvarları" olarak adlandırılan bir savunma mevzii inşa ederken, ordu da güneyde, taş ve altın madenleri yönünden zengin Nübye'yi yeniden ele geçirdi.Shaw (2002) Sh.: 158 Sağlamlaştırılmış olan askeri ve politik güvenlik, geniş tarımsal ve maden varlığı, bölge nüfusu, sanat ve din sağlıklı bir biçimde gelişti. Eski Krallık'ın tanrılar konusundaki seçkinci tutumunun tersine Orta Krallık döneminde, kişisel dindarlığın dışa vurumunda bir artış yaşandı ve yaşam sonrasının demokratikleşmesi denebilecek tüm insanların bir ruhu olduğu ve ölüm sonrası tanrıları karşısında kabul görebileceği tarzında inanışlara yönelindi.Shaw (2002) Sh.: 179–82 Orta Krallık edebiyatı gelişmiş ve karmaşık konular benimsedi ve karakterler kendine güvenen, güzel konuşan tarzda,Shaw (2002) Sh.: 146 yazıldı. Kabartma ve insan yontularında ince ve özel ayrıntılar yakalandı ve teknik yetkinliğin doruklarına ulaştı.Robins (1997) Sh.: 90 küçükresim|sol|250px|III. Amenemhat, Orta Krallığın son hükümdarı Orta Krallık döneminin son firavunu 3. Amenemhat, özellikle madenlerde ve inşa işlerinde yeterli işgücü sağlamak için Asyalı göçmenlerin Delta'ya yerleşmelerine izin verdi. Ancak bu iddialı inşaat ve madencilik faaliyetleri, dönemin sonlarına doğru Nil taşkınlarının yetersiz olması ile birleşince ekonomiyi fazlasıyla zorladı İkinci Ara Dönem'in sonlarına doğru, 13. ve 14. Hanedanlık yıllarında yavaş seyreden bir çöküşe yol açtı. Bu gerileme döneminde yabancı Asyalı yerleşimciler Delta'da kontrolü ele geçirmeye başladılar ve sonunda Mısır'da, Hiksoslar olarak iktidarı ele geçirdiler.Shaw (2002) Sh.: 188 Göçebe bir Asyalı kavim olan Hiksoslar, Mısır’ın yabancısı olan ilk hanedanıydı. Hiksos Kralları'na Çoban Krallar denirdi. Mısırlılara göre daha ileri silah ve savaş tekniğine sahiptiler. Mısırlıları atlı savaş arabalarıyla tanıştırmışlardır. === İkinci Ara Dönem ve Hiksoslar (MÖ 1674–1549) === MÖ 1.650 dolaylarında Orta Krallık firavunlarının gücü zayıflarken, Delta'nın doğusunda Avaris kentinde yerleşmiş olan Asyalı göçmenler, bölgenin kontrolünü ele geçirdiler ve merkezi yönetimi Teb'e çekilmeye zorladılar. Teb'deki firavun, bağlı olmaya ve haraç ödemeye zorlandı.Ryholt (1997) Sh.: 310 Antik Mısır dilinde "yabancı krallar" anlamına gelen Hiksoslar, Mısır yönetim modelini benimsediler ve kendilerini firavun olarak gösterdiler. Böylece Mısır kültür unsurları, Hiksoslar'ın Orta Bronz Çağı uygarlığıyla kaynaştı.Shaw (2002) Sh.: 189 Bu gerilemeden sonra Teb kralları kendilerini kuzeyde Hiksoslar'la güneyde Hiksoslar'ın Nübyeli müttefiki olan Kuş Krallığı arasında tuzağa düşmüş durumda buldular. Bu durumu MÖ 1.555 yılından öncesine kadar hemen hemen 100 yıl nispeten sakin bir dönem izledi. Bu tarihte artık Teb askeri gücü, Hiksoslar'a meydan okumaya yeterli gücü toplamıştı. Hemen ardından 30 yıldan fazla sürecek bir çatışma başladı. Firavun Sekenenra Taa ve Kamose sonunda Nübyelileri yenilgiye uğratmayı başardı fakat Hiksoslar'ın Mısır'daki varlığını kalıcı olarak sona erdiren, I. Ahmose'nin birbiri ardına giriştiği başarılı seferler oldu. İzleyen Yeni Krallık'ta ordu, firavunların Yakın Doğu hakimiyetini güven altına alınmasını sağlamak ve Mısır sınırlarını genişletmek istemesiyle merkezi bir önem kazandı.Shaw (2002) Sh.: 224 === Yeni Krallık Dönemi (MÖ 1549–1069) === Yeni Krallık Dönemi'nde I. Thutmose ile Mısır’ın dış politikası değişmiş ve Mısır emperyalist bir dış politika izlemiştir. Yeni Krallık'ın firavunları, sınırların güvenliği ve komşularıyla ilişkileri güçlendirme yoluyla görülmemiş bir refah dönemi getirdiler. Fırat Nehri’nin ötesine geçen ilk Mısır Firavunu olan I. Thutmose'nin torunu III. Thutmose zamanında kuzeyde Suriye, güneyde ise Nübye içlerine kadar Mısır hakimiyeti altına alınmıştır. Bu dönem egemenlik politikası kapsamında diğer devletlerle evlilik yoluyla bağlar kurulmuş ve vasal devletler oluşturulmuştur. Sonuçta bu firavunlar, Mısır'ın etkisinin yayıldığı alanda sadakati pekiştirdi ve bronz ve ağaç gibi dışarıdan getirilebilecek malların Mısır'a akışının sürmesini sağladı.James (2005) Sh.: 48 Yeni Krallık firavunları, tanrı Amon'u yücelten ve ona tapıncı geliştiren büyük ölçekli inşaat işlerini Karnak merkezli olarak başlattılar. Hem hayali hem gerçek başarılarını yüceltmek için de anıtlar inşa ettiler. Kadın firavun Hatşepsut da taht üzerindeki iddiasını yasallaştırmak için bu tür propagandayı kullandı.Hatshepsut - Digital Egypt for Universities, University College London Somali-Puntland'a yaptığı bir ticaret seferinin başarılarını, zarif bir anıtsal mezar-tapınak, devasa bir çift dikilitaş ve Karnak'taki bir şapel ile anıtlaştırdı. Kraliçe Hatşepsut ticari ilişkilere önem vermiş, Punt’a (Somali) gemiler göndererek Ümit Burnu’na ulaşılmasını sağlamıştır. Bu ülkeden Mısırlılar değersiz mallar karşılığında değerli mallar almışlardır. Alınan malların listesi Hatşepsut Tapınak Duvarı'na yazılmıştır. Bu listede fildişi, abanoz, maymun, leopar derileri, köleler gibi maddeler yer alır. Bu başarılarına karşın yeğeni ve aynı zamanda üvey oğlu olan III. Thutmose, kendi hükümdarlığının sonlarına doğru, belki de tahtı gasbetme girişimine misilleme olarak onun mirasını silmeye çalıştı.Clayton (1994) Sh.: 108 MÖ 1.279 civarında tahta çıkan ve Büyük Ramses olarak bilinen II. Ramses, Mısır tarihindeki diğer firavunlardan daha çok tapınak, daha çok yontu ve dikilitaş inşa ettirdi ve daha çok çocuk sahibi oldu.II. Ramses, iki asıl eşinden ve geniş hareminden, yüzden fazla çocuğun babası olmuştur. Clayton (1994) Sh.: 146 Atılgan bir askeri lider olan II. Ramses, ordusunu Kadeş Savaşı'nda Hititler'in üstüne yürüttü. Kazanan tarafın belli olmadığı savaşın sonunda, tarihin ilk yazılı antlaşması MÖ 1.258 tarihinde akdedildi. Ancak Mısır'ın zenginlikleri, özellikle Antik Libya'lılar ve Deniz kavimleri açısından bölgeyi istila için cazip bir hedef haline getirdi. Başlangıçta Mısır ordusu bu istila girişimlerini püskürtmeyi başardı. Ama sonunda Mısır, Filistin ve Suriye'nin kontrolünü kaybetti. Dış tehdidin etkisi, yolsuzluk, mezar soygunculuğu ve sivil huzursuzluk gibi iç sorunları ağırlaştırıcı yönde oldu. Teb'deki Amon tapınak kompleksindeki yüksek rahipler, çok geniş ölçüde arazi üzerinde güç elde ettiler ve geniş bir servet topladılar. Öyle ki onların gelişen gücü, Üçüncü Ara Dönem boyunca tüm Mısır'a yayıldı.James (2005) Sh.: 54 === Deniz Kavimleri ve Mısır === Mısırlılar Ege Göçleri'yle gelen kavimleri Deniz Kavimleri olarak adlandırmışlardır. MÖ 1.208 yılında Mısır’a saldıran kavimler başarılı olamamışlardır. Mısırlılar bu savaş başarısını unutulmaz kılmak için bu gün adına İsrail Anıt Taşı denilen anıtı dikmişler ve bu anıtın üzerine de egemen oldukları bölge ve halkların adlarını yazmışlardır. İsrail adının ilk kez geçtiği belge bu anıt taşıdır. Deniz Kavimleri 20. Hanedan (Ramsesler) Dönemi’nin son önemli hükümdarı III. Ramses zamanında farklı yerde ve zamanlarda birçok saldırı düzenlemişler fakat başarısız olmuşlardır. === Üçüncü Ara Dönem (MÖ 1069–653)=== Tanis hükümdarı Smendes, XI. Ramses'in MÖ 1.078 tarihinde ölümünün ardından Mısır'ın kuzey kesiminde yönetimi ele geçirdi. Güney ise, Smendes'i sadece ismen tanıyan Teb'deki Amon yüksek rahipleri tarafından kontrol edildi.Cerny (1975) Sh.: 645 Bu süre boyunca Delta'nın batısına Libyalılar yerleşiyordu ve Libyalı kabile şefleri özelliklerini artırmaya başlamıştı. MÖ 945'te Sirenayka'dan bir Berberi kabile şefi olan I. Şeşonk, Delta'nın kontrolünü ele geçirdi ve yaklaşık 200 yıl hüküm sürecek olan Libya ya da Bubastit hanedanlığını kurdu. Şeşonk önemli dini konumlara ailesinden bireyleri yerleştirerek güney Mısır'ın kontrolünü de ele geçirdi. Libya hakimiyeti, Delta'dan Leontopolis ve Kuş'da yerleşik rakip hanedanlıklar yönünden gelişen tehditlerle sarsılmaya başladı. MÖ 727 olaylarında Kuş kralı Piye, kuzeye yönelen akınlarla Teb'in, dolayısıyla sonuçta Delta'nın kontrolünü ele geçirdi.Shaw (2002) Sh.: 345 Mısır'ın geniş kapsamlı ve uzak erimli itibarı ve nüfuzu, büyük ölçüde Üçüncü Ara Dönem'in sonlarına doğru azaldı. Yabancı müttefikleri, Asur İmparatorluğu'nun etki alanına girmiş, iki ülke arasında savaş kaçınılmaz olmuştu. MÖ 671 ile 667 yılları arasında Asur orduları Mısır topraklarına saldırmaya başladılar. Kuş kralları Taharqa ve onun halefi Tantamani'nin hükümdarlıkları, Nübye yöneticilerinin birkaç zaferine karşın Asurlularla sürekli çatışmalarla geçti. Sonuçta Asurlular Kuş hakimiyetini Nübye içlerine doğru geri atarak, Memphis'i istila ettiler ve Teb tapınaklarını yağmaladılar.Shaw (2002) Sh.: 358 === Geç Hanedanlık Dönemi (MÖ 672–332) === Kesinleşmiş ve sürekli bir istila planlarının olmaması sonucu Asurlular, Mısır'ın kontrolünü birçok vasala bıraktılar. Bu yöneticiler, Yirmi altıncı Hanedanlık'ın Saite kralları olarak bilinir. Saite kralı ve aynı zamanda Mısır'ın ilk donanmasını Yunan paralı askerlerin de katkısıyla oluşturan I. Psamtik, MÖ 653 yılında Asur hakimiyetine son verdi. Yunan etkisi, büyük ölçüde Delta'da Naukratis'de bir Yunan yerleşimi olarak gerçekleşti. Saite krallarının hüküm sürdüğü yeni başkent Sais, ekonomik ve kültürel yönden kısa fakat canlı bir yeniden dirilişe tanıklık etti fakat MÖ 525'te II. Kambises önderliğindeki güçlü Pers orduları, Mısır'ı ele geçirme girişimlerine başladılar. Sonuçta Pelisyum Muharebesi'nde firavun II. Psamtik'i Pers kuvvetlerine esir düştü. II. Kambises, daha sonra resmi olarak firavun unvanını aldı fakat İran / Huzistan'a dönerek Mısır'ın yönetimini atadığı bir satrap'a bıraktı. MÖ 5. yüzyılda birkaç başarılı ayaklanma yer almıştır fakat Mısır, asla Pers hakimiyetini kırmayı başaramadı.Shaw (2002) Sh.: 383 Perslerin istilası ardından Mısır, Ahameniş İmparatorluğu'nun Kıbrıs ve Fenike ile birlikte altı satraplığına katıldı. Mısır'daki Pers hakimiyetinin bu ilk dönemi aynı zamanda 27. Hanedanlık olarak bilinir. 27. Hanedanlık MÖ 402 yılında sona erdi ve MÖ 380 - 343 tarihleri arasında 30. Hanedanlık, son Mısırlı kraliyet hanedanlığı oldu. Mısır, II. Nektanebo'nun krallığıyla sona erdi. Pers hakimiyetinin kısa bir düzenlemesi bazı kaynaklarda 31. Hanedanlık olarak yer alır. Bu dönem, MÖ 343 - 332 tarihleri arasında yer aldı. Mısır, MÖ 332 yılında Pers yöneticisi Mazaces tarafından savaşmadan Büyük İskender'e teslim edildi.Shaw (2002) Sh.: 385 === Ptolemaios Hanedanı === MÖ 332 tarihinde Büyük İskender Mısır'ı az bir Pers direnmesiyle karşılaşarak istila etti ve Mısırlılar tarafından kurtarıcı olarak karşılandı. Yeni başkent İskenderiye'de Büyük İskender'in yönetimi bıraktığı Ptolemaios Hanedanı tarafından kurulan yeni yönetim, Mısır modeline dayandırıldı. Başkent, Yunan gücünün ve nüfuzunun bir ifadesiydi. Ünlü İskenderiye Kütüphanesi'yle bilimin ve kültürün yeşerdiği bir kent haline geldi. İskenderiye Feneri, kente ulaşan deniz ticaret yolunu aydınlattı.Shaw (2002) Sh.: 405 Kentle dış dünya arasında gelişen, papirüs üretimi ve diğer karşılaştırmalı üstünlüğü olan malları konu alan geniş ticari ilişkiler, kente önemli ölçüde gelir sağladı.Shaw (2002) Sh.: 411 Mısır halkının bağlılığını sürdürmek amacıyla Ptolemaios Hanedanı hükümdarları, eski gelenekleri desteklediler ve böylece Yunan kültürü, Mısır kültürünün yerini almadı. Mısır tarzı yeni tapınakların yapımı geleneksel kültürel değerleri destekledi ve yeni hanedanlığın hükümdarlarını halkın gözünde firavunlar kadar saygın duruma getirdi. Mısır ve Yunan tanrıları, örneğin Serapis gibi karma tanrılar olarak birleştirildi (Senkretizm). Yontularda klasik Yunan formu, geleneksel Mısır motiflerini etkiledi. Mısırlıların tepkilerini yumuşatma, soğutma çabalarına karşın Ptolemaios yöneticileri, yerel başkaldırılara, aileler arasındaki sert rekabete ve 4. Ptolemi'nin ölümünden sonra İskenderiye'de ortaya çıkan yoksul kesim arasındaki örgütlenmelere karşı tavır da almıştır.Shaw (2002) Sh.: 418 Bu arada Antik Roma'nın tahıl gereksiniminin önemli bir bölümü Mısır'dan karşılanıyordu. Doğal olarak Roma, Mısır'daki siyasi durumla yakından ilgilenmekteydi. Mısırlıların süregelen tepkileri, hırslı yöneticiler, güçlü rakip Suriye, Mısır'ın durumunu istikrarsızlaştırdı. Bu durum Roma'yı, imparatorluğun ister istemez ilgi alanı olan Mısır'daki durumu güven altına almak üzere kuvvet göndermeye yöneltti.James (2005) Sh.: 62 === Roma Dönemi === Ptolemaios Hanedanından Kleopatra ile Marcus Antonius komutasındaki Mısır donanmasının Caesar Divi Filius Augustus komutasındaki Roma donanmasına yenildiği Aktium Savaşı ardından Mısır, MÖ 30 yılında Roma İmparatorluğu'nun bir eyaleti oldu. Roma, Mısır'dan gelen tahıl yüklü gemilere bel bağlamıştır ve İmparator tarafından atanan yüksek rütbeli bir komutanın idaresi altındaki Roma ordusu, bu başkaldırıyı bastırmıştı. Aynı ordu, katı bir biçimde ağır vergileri dayattı ve o dönemde önemli bir sorun haline gelen eşkıya faaliyetlerini önledi.James (2005) Sh.: 63 Roma'da Mısır'dan gelen lüks mallara yönelik talebin yükselmesiyle İskenderiye'nin doğu ile ticaret hattındaki önemi giderek arttı.Shaw (2002) Sh.: 426 Bununla birlikte Roma yönetimi, mumyalama ve Mısır'ın geleneksel tanrılarına süregelen tapınma ritüelleri konularında Yunanlara oranla daha düşmanca bir tutum sergiledi.Shaw (2002) Sh.: 422 Feyyum mumya portreleri gelişme gösterdi ve bazı Roma imparatorları, Yunan yöneticiler kadar yaygın ve kapsamlı olmasa da kendilerini bir firavun gibi betimlediler. Mısır gelenekleri, Mısır dışında yaşadı. Bölgedeki Roma yönetimi, Roma tarzını aldı ve geleneksel Mısır tarzı sona erdi. MS 1. yüzyılın ortalarında, kabul edilebilir bir diğer din olarak Hristiyanlık İskenderiye'de kök saldı. Ancak Hristiyanlık, "paganlık"'tan Hristiyanlığa geçişler sağlamak konusunda taviz vermez bir dindi ve bu şekliyle geleneksel yaygın dinsel gelenekleri tehdit ediyordu. Bu durum Hristiyan inançlarını benimseyen kitleler üzerinde baskıya yol açtı. Hristiyanların tasfiyesi yönündeki bu baskılar MS 303 yılında imparator Diocletianus'la doruğa ulaştı fakat Hristiyanlığın yayılması önlenemedi.Shaw (2003) Sh.: 431 MS 391 yılında Hristiyanlığı kabul eden Roma İmparatoru I. Theodosius, Hristiyanlığı yasal hale getirdi, pagan tapınç yasaklanarak tapınakları kapatıldı."The Church in Ancient Society", Henry Chadwick, Sh.: 373, Oxford University Press US, 2001, ISBN 0-19-924695-5 İskenderiye, gerek genel gerekse kişisel yontuların imha edilmesiyle sonuçlanan geniş çaplı pagan karşıtı ayaklanmalara sahne oldu."Christianizing the Roman Empire A.D 100-400", Ramsay MacMullen, Sh.: 63, Yale University Press, 1984, ISBN 0-300-03216-1 Sonuç olarak Mısır'da pagan kültürü sürekli olarak geriledi. Yerli halk kendi dilini konuşmayı sürdürürken Mısır tapınaklarındaki rahip ve rahibeler azaldı ve hiyeroglifi okuyup yazabilme becerisi giderek ortadan kalktı. Mısır tapınakları ise, bazıları kiliseye dönüştürüldü, bazıları ise çölde terk edildi.Shaw (2002) Sh.: 445 == Devlet ve ekonomi == === Yönetim ve ticaret === Firavun, ülkenin mutlak hükümdarıydı ve en azından teoride, tüm kaynakların ve toprakların üzerinde hakim görünüyordu. Kral en yüksek askeri komutandı ve devletin başkanıydı. Belirlediği işlerin yürütülmesi için atanan görevlilerden oluşan bir bürokrasiye dayanmaktaydı. Yönetimin üstlenilmesinde onun hemen altındaki yönetim kademesindeki "Vezir", firavunu temsilen hareket etmekteydi. "Vezir", arazi kullanımını, devlet hazinesini, büyük inşaat projelerini, yasal sistemi ve arşivleri koordine etmekteydi.Manuelian (1998) Sh.: 358 Ülke, bölgesel düzeyde Ptolemaios Hanedanı döneminde sayıları 42'ye yaklaşan nom adı verilen yörel yönetim birimine ayrılmıştı. Bu yörel birimler, yetki alanlarında vezire karşı sorumlu olan yarı feodal yönetimlerdi. Antik Mısır'da nom olarak adlandırıldılar. Her bir nom, nomark adı verilen bir yetkilinin yönetimindeydi. Tapınaklar ekonominin temel dayanağını oluşturdu. Tapınaklar sadece dini merkezler değildi. Aynı zamanda, bu konulardaki yetkililer tarafından yönetilen kraliyet hazineleri ve tahıl ambarları sistemindeki ulusal servetin toplanmasından, depolanmasından ve yeniden dağıtılmasından da sorumluydular.Manuelian (1998) Sh.: 363 Ekonomi büyük ölçüde merkezi olarak düzenlenmişti ve işleyişi sıkı bir biçimde denetlenmekteydi. Antik Mısır'da Son Dönem'e kadar madeni para kullanılmadı. Ancak mal değişimlerinde bir tür takas sistemi kullanirdılar.Meskell (2004) Sh.: 23 Takas sisteminde standart hacimde tahıl ve bir "deben" ağırlığında altın ya da gümüşü ortak bir payda oluşturacak şekilde kullandılar.Manuelian (1998) Sh.: 372 Antik Mısır'da kullanılan bir ağırlık birimi olan "deben" kabaca 91 gr. ağırlıktı. İşçilere tahılla ödeme yapılırdı. Bir ustabaşı ayda 250 kg. tahıl kazanırken sıradan bir işçinin aylık kazancı 200 kg. kadar olurdu. Fiyatlar ülke genelinde narhla sabitlenmişti ve ticareti kolaylaştırmak üzere listeler halinde belirlenmişti. Örneğin bir gömlek beş gümüş deben, bir sığır fiyatı ise 140 debendi. Tahıl diğer mallarla, belirlenmiş olan listelere göre işlem görebilir, değiş tokuş edilebilirdi. Madeni para Mısır'a ilk kez MS 5. yüzyılda dışarıdan getirildi. İlk sikkeler gerçek para yerine standart hale getirilmiş değerli maden parçaları olarak kullanıldı. Daha sonraki yüzyıllarda uluslararası ticaret gerçek sikkelerle geldi.Walbank (1984) Sh.: 125 === Sosyal durum === Mısır toplumu belirgin biçimde tabakalaşmış bir toplumdu ve sosyal statü kesin olarak katıydı. Çiftçiler toplumun ana gövdesini oluştururdu fakat tarımsal üretim, doğrudan doğruya kraliyet, tapınak ya da toprak sahibi soylu aileler tarafından sahiplenilirdi.Manuelian (1998) Sh.: 383 Çiftçi de bir işgücü vergisine konuydu ve bir angarya sistemi içinde sulama ya da inşaat projelerinde çalışması gerekirdi.James (2005) Sh.: 136 Sanatçılar ve esnaf, çiftçilerden daha yüksek bir statüdeydi, ama onlar da hükümdarlığın kontrolü altındaydı, tapınağa bağlı işliklerde çalışır ve doğrudan hükümdarlık hazinesinden ücret alırlardı. Yazıcılar ve kamu görevlileri Antik Mısır'da üst sınıftı. Bulundukları üst sınıfın bir işareti olarak giydikleri beyazlatılmış keten giysilere atfen "beyaz etek sınıfı" olarak bilinirlerdi.Billard (1978) Sh.: 109 Üst sınıf, sosyal statülerini sanat ve edebiyatta açıkça ortaya koyardı. Onların bir alt sınıfı, kendi alanlarında gördükleri eğitimle uzmanlaşmış rahipler, hekimler ve yapı ustalarıydı. Antik Mısır'da kölelik vardı ancak, yaygınlığı ve köle emeğinin kullanım tarzı çok net olarak bilinmemektedir.Antik Mısır’da sosyal sınıflar - Digital Egypt for Universities, University College London Antik Mısırlılar, tüm sınıflardan insanları (kadın ve erkek), esasen hukuk önünde eşit olarak kölelerden ayrı tuttu. Tüm Mısırlıların, hatta en alt tabakadan köylülerin dahi, yapılan bir haksızlığın düzeltilmesi için vezire ve onun mahkemesine dilekçe verme hakkı vardı. Her kadın ve erkeğin kendi mallarını satmaya, mal edinmeye, sözleşme yapmaya, evlenmeye ve boşanmaya, mirasçılığa ve mahkemelerdeki hukuki itilafları takip etmeye hakkı vardı. Evli çiftler, ortaklaşa mal sahibi olabilir ve boşanma durumunda önceden yapılmış olan evlilik sözleşmesiyle haklarını koruyabilirdi. Böylece evliliğin sona ermesi durumunda erkeğin, eşine ve çocuklarına karşı olan mali yükümlülükleri düzenlenebilmekteydi. Antik Yunan, Roma, hatta dünya yüzündeki daha gelişkin uygarlıklarla karşılaştırıldığında Antik Mısır'da kadınlar, daha geniş başarı fırsatlarına ve daha geniş kişisel karar ve tercih alanına sahiptiler. Bir yanda, Hatshepsut ve Kleopatra gibi kadınlar firavun dahi olurken, diğer yanda yine bir kadın, Amon kültünün en yüksek mevkiine çıkabilmiştir. Bu özgürlüklere karşın Antik Mısır'da kadınlar yönetimde resmi olarak bir rol oynamadı, tapınaklarda da ikincil düzeydeydiler ve herhangi bir kadının, herhangi bir erkek derecesinde eğitim alması olağan bir durum değildi. === Hukuk sistemi === Hukuk sisteminin başı resmi olarak firavundu. Firavun, yasama işlemlerinden (yasa çıkarma), adalet dağıtmaktan, hukuku ve düzeni korumaktan sorumluydu. Firavun bir bakıma doğruluk ve adalet tanrıçası Ma'at'ın yeryüzündeki temsiliydi. Antik Mısır'dan elimize ulaşan yasal düzenlemeler yoksa da, mahkeme kayıtları Mısır yasal düzeninin, doğru ve yanlışa ilişkin sağduyuya dayandığını göstermektedir. Bu sağduyu, konuyu karmaşık yasal düzenlemelere uydurmak yerine uzlaşmaya varmaya, anlaşmazlıkları çözmeye yönelmiştir. Yeni Krallık döneminde, Kenbet olarak adlandırılan yerel yaşlılar meclisleri, mahkemelerde ufak çekişmeleri ve küçük davaları çözümlemekle görevliydiler. Daha büyük davalar ise, örneğin cinayet, büyük emlak işlemleriyle ilgili uyuşmazlıklar ve mezar soygunculuğu gibi, Büyük Kenbet olarak adlandırılan, vezir ya da firavunun başkanlık ettiği mahkemede görülürdü. Davalı ve davacı kendilerini savunabilirlerdi ve gerçeği söyleyecekleri üzerine bir dini yemin etmeleri gerekirdi. Bazı davalarda devlet, davacı ve yargıç rollerini birlikte üstlenir ve işkence / dayak ile suçludan bir itiraf ya da suç ortaklarının adının alınması yoluna gidilebilirdi. Dava önemli ya da önemsiz de olsa mahkeme kâtipleri, suçlamaları, tanıklıkları ve mahkeme kararını, gelecekteki davalara dayanak olmak üzere kayda geçirirlerdi.Oakes (2003) Sh.: 472 Küçük suçlara verilen ceza, suçun ağırlığına göre para cezası, dayak, burun ya da kulak vb. kesme ve sürgün olabilirdi. Cinayet ve mezar soygunculuğu gibi ciddi suçlar, başın kesilmesi, suda boğma ya da kazığa oturtma suretiyle idamla cezalandırılırdı. Cezalandırma, suçlunun ailesini de kapsayabilirdi. Hukuk sisteminde, hem sulh hem de ağır ceza davalarında adalet dağıtmada kahinlerin büyük rol oynaması, Yeni Krallık'la başladı. Kahin, tanrıya bir konu hakkında, cevabı "evet" ya da "hayır" olabilecek bir soru sorardı. Yargılama, bir grup rahibin hazır bulunduğu bir oturumda, tanrının birini ya da diğerini seçmesi, ileri ya da geri hareket ettirmesi ya da bir papirus ya da çömlek parçası üzerine yazılmış yanıtlardan birini işaret etmesiyle yapılırdı.McDowell (1999) Sh.: 168 === Tarım === Uygun coğrafi koşulların bir araya gelmesi, Mısır uygarlığının başarısında önemli bir rol oynamıştır. Bu coğrafi koşullar arasında en önemlisi Nil nehriydi. Nil, her yıl yenilenen taşkınlarıyla bölgeye verimli topraklar kazandırıyordu. Bu sayede antik Mısırlılar, bol gıda maddesi üretmeyi başardılar. Böylece toplum, kültürel etkinliklere, teknolojik ve estetik yönelimlere daha geniş zaman ve kaynak ayırabildi. Arazi yönetimi antik Mısır'da önemliydi çünkü vergiler, her kişinin sahip olduğu arazi ölçüsüne göre belirlenirdi.Manuelian (1998) Sh.: 361 Mısır'da tarım, Nil'in döngüsüne bağımlıydı. Bunun doğal sonucu olarak da Mısırlılarının üç iklimi vardı, Akhet (taşkın), Peret (ekim) ve Shemu (hasat) Taşkın mevsimi Haziran'dan Eylül'e kadar sürerdi ve Nil nehri kıyılarında mineralce zengin bir alüvyon tabakası yığılırdı. Bu alüvyon, bitki yetiştirmek için son derece uygun bir toprak oluşturmaktadır. Taşkın suların gerilemesinden sonra ürünlerin gelişme mevsimi Ekim'den Şubat'a kadarki dönemdi. Bu dönemin hemen başında çiftçiler tarlaları sürer ve tohum ekerdi. Devamında, ark ve kanallar yardımıyla tarlalar sulanırdı. Mısır, o zaman için de kurak bir iklime sahipti ve çiftçiler bu yüzden tarlaların sulanmasında Nil'e bel bağlamak zorundaydılar.Nicholson (2000) Sh.: 514 Mart - Mayıs aylarında çiftçiler orak kullanarak hasat yaparlardı. Daha sonra samanla tohumu ayırmak için bir döven kullanarak harman dövülürdü. Daha sonra kepek ve tahıl ayrılır, un ve bira üretmek ya da daha sonra kullanmak üzere depolanırdı.Nicholson (2000) Sh.: 506 Eski Mısırlılar, verimi düşük bir tahıl olan emmer, arpa ve bazı diğer tahılları yetiştirirlerdi. Bu tahıllar, iki temel gıda maddesi olan ekmek ve bira yapımında kullanılırdı.Nicholson (2000) Sh.: 510 Yetiştirilmeye başlanılmadan önce açık araziden köklenen keten, elyaf olarak kullanıldı. Bu lifler iplik olarak bükülür, giysi ya da diğer kullanımlar için dokunurdu. Nil kıyılarında yetişen Papirus, ise bir tür kâğıt yapımında kullanılırdı. Sebze ve meyve, hazırlanan bahçelerde, civar yerleşimlerde, kısmen yüksek arazide yetiştirildi ve insan gücüyle sulandı. Eski Mısır'da yetiştirilen sebzeler pırasa, sarımsak, kavun, karpuz, bakliyat, marul, kabak ve bunların yanı sıra şarap yapımında kullanılan üzümdü.Nicholson (2000) Sh.: 577 and 630 === Hayvan yetiştiriciliği === Eski Mısırlılar, insanlarla hayvanlar arasındaki ilişkilerdeki dengenin, evrensel düzenin ana unsurlarından biri olduğuna inanıyorlardı. Diğer deyişle, insanların, hayvanların ve bitkilerin, tek bir var oluşun unsurları olduğu kabul ediliyordu.Strouhal (1989) Sh.: 117 Bu nedenle, evcil ya da vahşi tüm hayvanlar, tinsel yaşamın önemli bir hareket noktasıydı. Büyükbaş hayvanlar en önemli çiftlik hayvanıydı. Yönetim, düzenli nüfus sayımlarında çiftlik hayvanlarından vergi topladı. Arazinin ve tapınağın önemi ve sahip olunan sürülerin büyüklüğü, saygınlığın ölçüsü sayılıyordu. Eski Mısır'da büyükbaş hayvanlarını yanı sıra koyun, keçi ve domuz da beslenmiştir. Ördek, kaz ve güvercin gibi kümes hayvanları ağlarla yakalandı ve çiftliklerde yetiştirildi. Bu tür hayvanlar, hamur yutmaya zorlanarak iyice semirtilirdi.Manuelian (1998) Sh.: 381 Ayrıca Nil, balık yönünden zengin bir kaynak sayılırdı. Arılar da, balmumu ve bal elde etmek için en azından Eski Krallık'tan itibaren yetiştiriliyordu.Nicholson (2000) Sh.: 409 Eski Mısır'da yük hayvanı olarak eşekler ve öküz kullanıldı. Bu hayvanlar aynı zamanda toprağın sürülmesi ve ekim işlerinde de kullanılıyordu. Ayrıca, besili bir öküzün kesilmesi, kurban törenlerinin ana temasını oluşturuyordu. At, İkinci Ara Dönem'de Hiksos'lar tarafından Mısır'a getirildi. Deve de Yeni Krallık'tan itibaren biliniyor olduğu halde, bir yük hayvanı olarak deveden yararlanılması Geç Dönem'e kadar yaygınlaşmadı. Fillerin de Geç Dönem'de kısa bir dönem kullanıldığını gösteren bulgular vardır fakat otlaklarını filler için yetersiz olması nedeniyle bu hayvanın yetiştirilmesinden vazgeçildi. Köpek, kedi ve maymun gibi ev hayvanları sıradan evlerde beslenirken, Afrika'nın içlerinden getirilen yabancı ırk köpekler ve aslan, kraliyet ailesine ayrılırdı. Heradot Mısırlıların, hayvanlarını kendi evlerinde tutan biricik toplum olduğunu gözlemlemiştir. Hanedanlık öncesi ve Geç Dönemler boyunca hayvan şekilli tanrılara inanç, oldukça yaygındı. Örneğin kedi tanrıça Basted ve ibis tanrı Thoth. Bu hayvanlar, çiftliklerde kurban törenleri için çok sayıda yetiştirilirdi.Oakes (2003) Sh.: 229 === Doğal kaynaklar === Bölge, yapı ya da dekoratif amaçla kullanılabilecek taşın yanı sıra bakır ve kurşun cevheri, altın ve yarı değerli taşlar yönünden zengindi. Bu doğal kaynaklar eski Mısırlılara anıtlar inşa etme, heykeltıraşlık, araçlar yapma ve mücevhercilik konularında çalışma olanağı sağladı.Greaves (1929) Sh.: 123 Mumyacılar Natron Vadisi'nden gelen natron tuzunu kullanırlardı. Aynı yerden sıva yapmakta kullanılan alçı da gelmekteydi.Lucas (1962) Sh.: 413 Maden cevheri içeren kaya oluşumları uzakta bulunmakta idi. Bu tür bölgeler daha çok doğu çölü ve Sina'daki aşırı kurak vadilerdi ve bulundukları yerden çıkarılıp getirilmeleri, devletin yönetebileceği büyük çaplı düzenlemeleri gerektiriyordu. Nubya'da zengin altın madenleri vardı ve bilinen ilk harita, bu altın madenlerinden birinin haritasıdır. Hammamat Vadisi'nde dikkate değer granit, sert bir tür kumtaşı ve altın kaynakları vardı. Çakmaktaşı, Nil vadisinde ilk çıkarılan ve alet yapımında ilk kullanılan malzemeydi. Nil vadisinde yerleşimler olduğunun ilk delilleri, çakmak taşından yapılma el baltalarıdır. Çakmaktaşı parçaları dikkatlice inceltildi ve orta sertlikte ok başları, kesici yüzeyler elde edildi. Daha sonraları bu aletlerin yapımında bakır kullanıldı.Nicholson (2000) Sh.: 28 Mısırlılar, Gebel Rosas'daki kurşun cevherinden elde ettikleri kurşunla şakül, olta kurşunu ve küçük heykelcikler yaptılar. Bakır, eski Mısır'da alet yapımında kullanılan en önemli madendi. Sina'daki maden ocaklarında malahitin fırınlarda ergitilmesiyle elde ediliyordu.Scheel (1989) sH.: 14 İşçiler, alüvyon birikintilerdeki çökeltilerde külçe altın topladılar ya da daha faza işgücü kullanılarak altın içeren parçalar öğütüldü, yıkandı ve altın elde edildi. Geç Dönem'de yukarı Mısır'da demir yatakları bulundu ve işletildi.Nicholson (2000) Sh.: 166 Yüksek kalitede yapı taşları Mısır'da bolca vardı. Mısırlılar, Nil vadisi boyunca kireçtaşı ocakları işlettiler, graniti Aswan'dan, bazaltı ve kumtaşını doğu çölü vadilerinden getirdiler. Dekoratif amaçlı kullanılacak taşlardan porphyry, alabaster ve benekli carnelian yatakları doğu çölünde bulunuyordu ve 1. Hanedanlık Dönemi'nden beri getiriliyordu. Yunan ve Roma Dönemi boyunca Mısırlı madenciler, Sikait Vadisi'ndeki zümrüt ve el Hudi Vadisi'ndeki ametist yataklarında çalıştılar.Nicholson (2000) Sh.: 51 === Ticaret === Eski Mısırlılar ender olarak komşularıyla ticari ilişkilere girdiler, yabancı mallar Mısır'da pek bulunmazdı. Hanedanlık Öncesi Dönem'de Nubya ile, altın ve tütsü sağlamak için ticari ilişkiler geliştirmişlerdi. Ayrıca Filistin'le de ticaret yapıldığı, 1. Hanedanlık Dönemi firavunlarının mezarlarında bulunan Filistin tarzı yağ testilerinden anlaşılmaktadır.Shaw (2002) Sh.: 72 1\. Hanedanlık Dönemi'nden kısa süre önce güney Kenan (bölge)'da bir Mısır kolonisi kurulmuştu.Naomi Porat and Edwin van den Brink (yazar), "An Egyptian Colony in Southern Palestine During the Late Predynastic to Early Dynastic," in The Nile Delta in Transition: 4th to 3rd Millennium BC (1992), Sh.: 433-440. Narmer, Kenan'da Mısır çömlekleri ürettirerek Mısır'a getirtti. 2. Hanedanlık Dönemi sonlarında, Mısır'da bulunmayan kaliteli kerestenin önemli bir kaynağı olan Biblos'la ticari ilişki kurdu. Dördüncü Hanedanlık döneminde altın, kokulu reçine, abanoz, fildişi ve vahşi hayvan (maymun ve babun gibi) sağlamak için de Punt'la ticaret kuruldu.Shaw (2002) Sh.: 322 Mısır Anadolu ile ticarete önem vermişti. Anadolu, önemli miktarda kalayın yanı sıra bakır da sağlıyordu. Her iki metal, bronz üretimi için gerekliydi. Afganistan'ın uzak kesimleriyle de mavi taş lapis lazuli için ticaret yapmaktaydı. Ayrıca Akdeniz ticaretine de katıldılar. Özellikle Antik Yunanistan ve Girit Uygarlığı ile diğer malların yanı sıra zeytinyağı sağlamak için ticaret yapıldı.Manuelian (1998) Sh.: 145 Bu hammaddeler ve lüks mallar karşılığında Mısır esas olarak tahıl, altın, keten, papirüs ve mamul ürünlerden cam ve taş eşyalar ihraç etmiştir.Harris (1990) Sh.: 13 == Dil == === Tarihi gelişim === Mısır dili, Afro-Asyatik diller içinde yer alan berberi diller ile Sami dil ailesine dahil bir dildir.Loprieno (1995b) Sh.: 2137 MÖ 3.200'lü yıllardan Orta Çağ'a kadar yazıyı kullanan Mısır dili, yazıyı en uzun süre kullanan ikinci dildir (Sümerce'den sonra) Loprieno, Antonio (2004). "Ancient Egyptian and Coptic". In Woodward, Roger D.. The Cambridge Encyclopedia of the World's Ancient Languages. Cambridge, UK: Cambridge University Press. pp. 160–192. ISBN 0-521-56256-2.. Ayrıca çok daha uzun bir süre konuşma dili olarak kullanılmıştır. Antik Mısır dilinin çağları, Arkaik Mısır dili, Eski Mısır dili, Klasik Mısır dili, Geç Mısır dili, halk dili ve Kıpti dilidir.Loprieno (2004) Sh.: 161 Mısır yazısı, Koptik öncesinde lehçe farlılığı göstermez fakat muhtemelen Memphis ve daha sonra da Teb çevresinde konuşulan lehçelerdir.Loprieno (2004) Sh.: 162 === Yazı === Mısırlılara ait ilk yazı örneklerine MÖ 3.200 dolaylarından başlayarak Hanedan Öncesi Dönemi mezarlıklarının üzerinde rastlanır. Bu durum bize yazının Mısır’da ölü kültüyle ilişkili olarak geliştiğini gösterir. Mısır yazısı sembollerden oluşuyordu. Bu semboller bazen bir heceyi, bir kelimeyi hatta bir cümleyi bile ifade edebiliyordu. Bu nedenle Mısır yazısında sembollerin sayısı 700 civarındadır. Şiir ve düz yazı halinde din, hukuk, hikâye, efsane gibi pek çok edebi eser yazılmıştır. Yazının günlük kullanımlarında, hieratik denilen daha hızlı ve daha kolay yazmayı sağlayan bir alfabe kullanıldı. Hiyeroglif normal olarak sağdan sola yazılmakla birlikte sütunlar ya da satırlar halinde yazılabilirken hieratik, daima sağdan sola, genellikle de yatay olarak yazıldı. Yazı malzemesi olarak taş, tahta, deri ve papirüs kullanılmıştır. Papirüs bitkisi, Nil kıyısındaki bataklıklarda çokça yetişen bir bitkiydi. MS 1. yüzyıldan itibaren Koptik alfabeyle Demotik yazı da kullanılmaya başlandı. Koptik alfabe, Mısır'da Hristiyanlığın yayılması sırasında, altı demotik simgenin eklenmesiyle değiştirilmiş olan Grek alfabesidir.Allen (2000) Sh.: 7 Her ne kadar resmi hiyeroglif, MS 4. yüzyıla kadar törensel olarak kullanıldıysa da az sayıda rahibin okuyabildiği bir yazıydı. Geleneksel dini kurumlar dağıtılınca hiyeroglif yazı bilgisi, büyük ölçüde kayboldu. Gerek Bizans'ta,Loprieno (2004) Sh.: 166 Eski Mısır yazınından bazı iyi bilinen parçaları El-Daly (2005) Sh.: 164 hiyeroglifleri çözme girişimleri olmuştu fakat ancak 1822 yılında Rosetta Taşı'nın bulunuşu ardından, Thomas Young ile Jean-François Champollion tarafından çözülmüştür.Allen (2000) Sh: 8 === Edebiyat === Ayrıca bakınız Eski Mısır edebiyatı Yazı, başlarda kraliyet mezarlarında, elipstik bir etiket içine alınan kral adlarında görüldü. Daha sonra devlet kurumları, kütüphaneler (Kitap Evi denirdi) ve gözlemevleri oluştu.Strouhal (1989) Sh.: 235 Eski Mısır yazınından bazı iyi bilinen parçalar, Piramit metinleri ve Koffin yazıtı, klasik Mısır dilinde yazıldı ve MÖ 1.300 dolaylarına kadar bir yazı dili olmaya devam etti. Geç Mısır dili Yeni Krallık'tan itibaren konuşuldu ve Demotik ve Kıptice metinler olarak Ramses Dönemi (19. ve 20. hanedanlık) belgelerinde, aşk şiirlerinde, öykülerde kullanıldı. Bu dönem boyunca yazı geleneği, anıt mezarlardaki özgeçmişlerde gelişme gösterdi. Sebayt olarak bilinen tarz, ünlü soyluların ders ve öğütlerini iletmek için geliştirildi. Ipuwer papirüsü olarak bilinen, doğal felaketleri ve sosyal çalkantıları anlatan ağıt, Mısır yazını konusunda en ünlü örnektir. Orta Mısır dilinde yazılan Sinuhe'nin Hikayesi, Mısır yazınının en klasik yapıtı sayılır.Lichtheim (1975) Sh.: 11 Aynı dönemde yazılan Westcar Papirüsü de, rahipler tarafından gerçekleştirilen bir dizi mucizenin öyküsünü, oğullarının ağzından Khufu'ya anlatır.Lichtheim (1975) Sh.: 215 Amenemope Yönergesi, Yakın Doğu edebiyatının başyapıtı sayılır."Wisdom in Ancient Israel", John Day,/John Adney Emerton,/Robert P. Gordon/ Hugh Godfrey/Maturin Williamson, Sh.: 23, Cambridge University Press, 1997, ISBN 0-521-62489-4 Yeni Krallık'ın sonuna doğru, argo dil daha sık olarak, Wenamun'un Öyküsü gibi popüler parçaları eski hikâyelerde, Lübnan'dan sedir ağacı almak için yolculuk ederken soyulan ve Mısır'a dönmek için uğraşan bir soylunun başından geçenleri anlatır. MÖ 700'lerden itibaren öykülerin, yönergelerin yanı sıra kişisel ve iş yaşamıyla ilgili belgeler, demotik alfabeyle yazıldı. Yunan ve Roma etkilerinin sürdüğü dönemlerde yazılan birçok öykü, ülkenin II. Ramses gibi büyük bir firavun tarafından yönetildiği bağımsız Mısır'ın günlerinden kalmadır.Lichtheim (1980) Sh.: 159 == Sanat == Mısır Uygarlığı’ndaki heykeltıraşların ve ressamların birçok eseri günümüze kadar ulaşmıştır. Ancak sanatçıların adları bilinmemektedir. Bu eserler daha çok Orta ve Yeni Krallık Dönemi’nden kalmadır. Maden, taş, tahta, fildişi gibi malzemeleri kullanmışlardır. Heykeltıraşlık alanında firavun büstleri özellikle ilgi çekicidir. Heykeltıraşlar ve ressamlar devletin desteğini almışlardır. küçükresim|274x274px|Kraliçe Nefertiti'nin büstü Eski Mısırlılar işlevsel amaçlara hizmet eden bir sanat ürettiler. Sanatçılar 3.500 yıldan fazla, Eski Krallık dönemi içinde geliştirilen sanatsal formlara ve ikonografiye bağlı kaldılar. Öte yandan, dikkatlice ve katı bir tarzda belirlenmiş ilkeler, dış etkilere ve iç değişimlere direnç gösterdi.Robins (1997) Sh.: 29 Bu sanatsal standartlar - basit çizgiler, biçimler bileşik renkli düz alanlar, şekillerin keskin izdüşümü ile mekansal derinliğin olmaması- düzenleme içinde bir denge ve düzen duygusu yarattı. Şekiller ve metinler, mezarlarda ve tapınak duvarlarında, tabut, dikilitaş ve hatta heykellerde yan yana birlikte örüldü. Örneğin Narmer Paleti'nde, aynı zamanda hiyeroglif olarak da okunabilecek şekiller yer almaktadır.Robins (1997) Sh.: 21 Katı kurallar nedeniyle son derece stilize ve sembolik anlatımı seçen antik Mısır sanatı, kesin ve açık olarak politik ve dinsel amaçlara hizmet etti.Robins (2001) Sh.: 12 Mısırlı sanatçılar, heykeller ve zarif kabartmalar oymakta taş kullandılar fakat ucuz ve işlenmesi kolay bir alternatif malzeme olarak tahtayı da kullandılar. Boyalar, demir cevheri (kırmızı ve sarı aşı boyası), bakır cevheri (mavi ve yeşil), is ya da mangal kömürü (siyah) ve kireçtaşı (beyaz) gibi minerallerden elde edildi. Boyalar, bağlayıcı madde olarak arap reçinesi ile karıştırılabiliyor ve kalıplarda presleniyordu. Daha sonra, kullanıldığında suyla nemlendiriliyordu.Nicholson (2000) Sh.: 105 Firavunlar, savaşlardaki zaferleri, kraliyet kararnamelerini ve dini sahneleri ölümsüzleştirmek için kabartmalar yaptırdılar. Sıradan yurttaşların kendi cenaze törenleri için, uşabti adı verilen küçük heykelcikler ve Mısır ölüler kitabı gibi eşyalar edinme olanakları vardı. Bu tür parçaların öbür dünyada onları koruyacağına inanılıyordu.James (2005) Sh.: 122 Orta Krallık dönemi boyunca tahta ya da kilden yapılan ve günlük yaşamı sergileyen modellerin mezarlara konulması adet olageldi. İnsanlar öbür dünyada sahip olmayı hayal ettikleri şeylere ilişkin bu tür imgelerin mezarlarına konulmasını istiyorlardı. Örneğin işçiler, evler, tekneler ve hatta askeri birlikler gibi. Tüm bunlar, antik Mısırlının öteki dünya yaşamına ilişkin ideal saydığı bir "yaşam"ı temsil ediyordu.Robins (1998) Sh.: 74 Eski Mısır sanatının homojen yapısına karşın, belirli zaman ve yörelere ilişkin tarzlar, değişik kültürel ya da siyasi tutumları da yansıtıyordu. Örneğin Hiksos işgalinin ardından gelen İkinci Ara Dönem'e ilişkin, Girit Uygarlığı tarzı freskler Avaris'te bulunmuştur.Shaw (2002) Sh.: 216 Siyasal odaklı değişimlerin en çarpıcı örneği, Amarna dönemine tarihlenen sanatsal biçimlerde görülmektedir. Bu dönemin sanatında biçimler ve tarzlar, Akhenaton'un devrimci dinsel görüşlerine uydurularak temelden değiştirilmişti. Amarna sanatı olarak bilinen bu sanatsal tarz, Akhenaton'un ölümünden hemen sonra hızla silindi ve yerini geleneksel sanat tarzı aldı.Robins (1998) p. 158 == Bilim == Mısır Uygarlığı’nın sahip olduğu pek çok güzellik bilimle şekillenmiştir. Gökyüzünü izlemişler ve böylece yön tayini, mevsim bilgileri, zaman geçişini hesaplama gibi konularda bilgi sahibi olmuşlardır. Bugün kullandığımız Güneş’e dayalı takvimi yapmışlardır. 365 günün 12 aya bölünmesiyle oluşan 5 günlük farkı da bayram günleri olarak kutlamışlardır. Sel sularını kontrol etme ve sulama sistemleri oluşturarak matematik ve geometri bilgilerini ilerletmişler ve piramitlerin inşası neticesiyle ilk defa Pi sayısının tam değerini bilen bir formül bulmuşlardır. Mumyalama tekniği sayesinde Mısırlılarda tıp bilimi çok gelişmişti. Ayrıca piramitlerin inşası sırasında yaşanan kazalar da bu bilimin gelişimine katkı sağlamıştır. Mısırlılar müzik bilgisine de sahiptiler. Yedi sesli notayı icat etmeseler de onu kullanmasını biliyorlardı. Bunu bize kadar ulaşan kabartma resimlerde görüyoruz. Teknolojide, tıpta ve matematikte antik Mısır, üretkenlik ve çok yönlülük açısından görece yüksek bir standart sağlamıştı. Mısırlılar, kendi alfabelerini ve ondalık sistemlerini oluşturdular. === Fayans ve cam === 250x250px|küçükresim|Yeni Krallık dönemi cam objeler Eski Krallık'tan bile önce eski Mısırlılar fayans olarak bilinen bir cam malzeme geliştirmişlerdi. Fayansı, yarı değerli bir taş olarak kabul ediyorlardı. Kil olmayan seramik olarak fayans, silisyum dioksit, az miktarda kalsiyum oksit ve sodadan (sodyum oksit) yapılır ve renklendirici olarak bakır kullanılır.Nicholson (2000) Sh.: 177 Bu malzeme tespih tanesi, çini, heykelcikler ve diğer küçük eşyaların yapımında kullanıldı. Bu malzeme tespih tanesi, çini, heykelcikler ve diğer küçük eşyaların yapımında kullanıldı. Fayans üretmek için çeşitli yöntemler kullanılabilir fakat tipik üretim tekniği, kilden bir kalıp üzerine sıvanan toz malzeme daha sonra fırınlanmasıdır. Mısırlılar, bu tür işlerde kullandıkları "Mısır mavisi" olarak bilinen bir boya maddesi ürettiler.Nicholson (2000) Sh.: 109 Eski Mısırlılar büyük bir beceriyle camdan çok çeşitli eşyalar üretebildiler fakat işlemin tüm üretim süresi boyunca bağımsız olarak yürütülüp yürütülmediği çok net değildir.Nicholson (2000) Sh.: 195 Ham camı kendilerinin üretip üretmediği de bilinmiyor. Külçe halinde dışarıdan getirmiş, işlemiş de olabilecekleri düşünülüyor. Oysa cam eşyalar yapma konusunda teknik ustalıkları olduğu gibi, tamamlanmış camın rengini belirlemek için eklenecek mineraller konusuna da yabancı değillerdi. Sarı, kırmızı, yeşil, mavi, pembe ve beyaz renkleri elde edebiliyorlardı ve camı, şeffaf ya da opak (buzlu cam) olarak yapabiliyorlardı.Nicholson (2000) Sh.: 215 === Tıp === Antik Mısırlıların üzerinde çalıştıkları tıbbi sorunlar, doğrudan doğruya çevreden kaynaklanan tıbbi sorunlardı. Nüfusun büyük kısmının Nil'e yakın yaşıyor olması, karaciğer ve bağırsak yıkımına yol açan sıtma ve Şistozomiyaz gibi riskler getirmişti. Timsah ve hipopotam gibi saldırgan olabilen yaban hayvanlarının varlığı da genel bir tehdit oluşturuyordu. İnsanların yaşam boyu ağır işlerde çalışması eklem ve omurga üzerinde ağır baskı ve sonuçta travmatik yaralanmalar yaratmaktaydı. Ayrıca savaşlar da nüfus üzerinde önemli bir baskı yarattı. Kullanılan undaki kum ve taş gibi küçük fakat sert parçacıklar dişleri aşındırdı ve apselere karşı savunmasız kıldı. Bununla birlikte çürük, ender görülmektedir.Filer (1995) Sh.: 94 Varlıklı kesim, şeker yönünden zengin besinler tüketmekteydi ve bu durum dişeti hastalıklarına neden oluyordu.Filer (1995) Sh.: 78–80 Mezar duvarlarındaki resimlerde vücut yapılarının düzgün gösterilmesine karşın, varlık sınıfların mezarlarında kilolu çocuk mumyalarının fazlalığı, aşırı beslenmenin yaygın olduğunu göstermektedir.Filer (1995) Sh.: 21 Yetişkin yaşam beklentisi erkekler için 35, kadınlar için 30'du. Ancak yetişkinliğe ulaşmak güçtü, nüfusun üçte biri çocuk yaşlarda ölüyordu.Rakamlar, doğumdaki yaşam beklentisi için değil, yetişkin yaşam beklentisi içindir. Filer (1995) Sh.: 25 Antik Mısır hekimleri iyileştirme becerileriyle antik Yakın Doğu'da ünlendiler. Bu hekimler içinde en ünlüsü İmhotep'tir.Filer (1995) Sh.: 39 Herodot, Mısır tıbbının önemli ölçüde uzmanlaşmış olduğunu belirtmektedir. Bazı hekimler sadece baş ya da mide üzerinde çalışırken, göz doktorları ve dişçiler vardı.Strouhal (1989) Sh.: 243 Tıp eğitimi veren kurumlar da oluşturulmuştu. Örneğin "Per Ankh" ya da "Yaşam Evi" bunlara örnektir. Özellikle Per-Bast ya da Bubastis olarak bilinen yerleşimde Yeni Krallık döneminde, Abidos ve Sais'de Geç Dönemde bu tür kurumlar oluşturulmuştu. Kazılarda bulunan tıbbi bir belge, Mısırlı hekimlerin geliştirdikleri anatomi, hastalıklar ve pratik tedavi hakkındaki deneysel bilgileri göstermektedir.Stroual (1989) Sh.: 244–46 Yaralar, enfeksiyonu önlemek için bal emdirilmiş bezle,Stroual (1989) Sh.: 250 çiğ etle, keten sargı bezleri, ağlar, petlerle sarıldı ve tedavi edildi. Ağrıları gidermek için afyon ve güzelavrat otu kullanıldı. Yanık tedavisiyle ilgili bulunan en eski kayıtlarda, yanık bölgeye erkek bebek sahibi annelerden alınan anne sütü uygulandığı yer almaktadır. Tanrıça İsis için dua edilir ve küflü ekmek, bal ve göztaşı yanıklarda meydana gelecek enfeksiyonlardan korunmak için kullanılırdı. Sarımsak ve soğan, sağlık için kullanıldı ve astımlı hastaları rahatlatacağı kabul edildi. Mısırlı cerrahlar yaraları diktiler, kırık kemik uçlarını hizaladılar ve hastalıklı kol ve bacakları kestiler fakat bazı hastalıklar onlar için de fazlasıyla ciddi idi. Yapabilecekleri tek şeyin, hastayı ölene kadar rahat ettirmek olduğunu kabul ettiler.Filer (1995) Sh.: 38 === Gemi yapımı === Eski Mısırlılar, MÖ 3.000 yıllarından itibaren bir gemi gövdesinin içine kalasların nasıl yerleştirileceğini biliyorlardı. Amerikan Arkeoloji Enstitüsü raporunda, Abidos'ta yapılan kazılarda en eskilerinin henüz kazılıp çıkarılmadığı 14 gemi kalıntısının bulunduğunu, çıkarılan geminin tahta plakaların bir araya getirilerek adeta "dikilmesi" suretiyle inşa edilmiş olduğu bildirilmektedir.Ward, Cheryl. "World's Oldest Planked Boats ", in Archaeology (Volume 54, Number 3, May/June 2001). Archaeological Institute of America. Kalasları birbirine bağlamak için örülmüş kayışlar, bağlantı yerlerini yalıtmak için kamış ya da kuru otlar kullanıldığı,. New York Üniversite'nden Mısır bilimci David O'connor tarafından bulundu.Schuster, Angela M.H. "This Old Boat ", Aralık 11, 2000. Archaeological Institute of America. Gemi, firavun Khasekhmwy'nin kişisel mezarı yakınlarında, bir bütün halinde gömülü bulunduğu için tümünün O'na ait olduğu düşünüldü fakat bu gemilerden biri, MÖ 3.000'li yıllara tarihlenmektedir ve gemilerle ilişkili çanak çömlekler daha eski tarihleri göstermektedir.. MÖ 3.000'li yıllarda yapılmış olduğu düşünülen tekne, yaklaşık 23 metre uzunluğundadır ve artık daha eski bir firavuna ait olduğu düşünülmektedir. Profesör O'Connor'a göre, 5 bin yıllık olan bu teknenin, firavun Hor-Aha'ya ait olması bile mümkündür. Ayrıca eski Mısırlılar ahşap çivilerle kalasları birbirine nasıl tutturacaklarını biliyorlardı. Bağlantı yerlerini kalafatlamak için de reçine kullandılar. Keops gemisi, 43,6 metre uzunluğunda bir gemiydi. MÖ 2.500 dolaylarında Dördüncü Hanedanlık döneminin Keops Piramidi'nin altında bulundu. Tüm parçalarıyla sağlam kalan bir örnektir ve muhtemelen güneş tanrısı sembolünü ifade etmektedir. Eski Mısırlılar ayrıca parçaları, geçme parçalar halinde yapmayı da biliyorlardı. Eski Mısırlıların gemi inşası konusundaki bu teknik gelişmişlik düzeyleri, yine de çok büyük tekneler yapmak için yeterli değildi. Yaptıkları tekneler, Nil'de kolayca seyir yapabiliyordu fakat hem iyi denizci olarak biliniyor değillerdi hem de, Akdeniz ve Kızıl Deniz'de denizcilik faaliyetlerinde bulunmuyorlardı. === Matematik === Matematik hesaplamalarla ilgili bulunmuş en eski kanıtlar, Hanedanlık Öncesi dönemin Naqada evresine aittir ve tam olarak gelişmiş bir sayı sistemini göstermektedir.Mısır matematiği, kullanılabilir malzemenin azlığı ve metinler üzerinde ayrıltılı çalışma eksikliği nedeniyle tam olarak aydınlatılmamıştır. Imhausen et al. (2007) Sh.: 13 Eğitimli bir Mısırlı için matematiğin önemini, Eski Krallık döneminden bir roman-mektup açıkça göstermektedir. Bu belgede, yazar muhatabına bir bilgi yarışmasında kendisiyle yarışması öneriliyor. Yarışmanın konusu, toprak, işgücü ve tahıl konularındaki günlük hesaplamalardır.Imhausen et al. (2007) Sh.: 11 Rhind Matematik Papirüsü ve Moskova Matematik Papirüsü; Antik Mısırlıların dört işlemi -toplama, çıkarma, çarpma ve bölme- ve kesirleri kullandığını, dikdörtgen, üçgen ve dairenin alanını, kutuların, sütunların ve piramitlerin ise hacimlerini hesaplayabildiklerini gösteriyor. Cebir ve geometrinin temel kavramlarını anlamışlardı ve basit eşzamanlı denklemleri çözebiliyorlardı.Clarke (1990) Sh.: 222 Matematiksel gösterim ondalıktı ve hiyerogliflere dayanıyordu. Bir milyona kadar 10'un her kuvveti için bir hiyeroglif sembolü kullanılmıştır. Bunların her biri, yazılmak istenen sayının gerektirdiği kadar kez yazılmış olabilir. Böylelikle 80 ya da 800 rakamını yazmak için on ya da yüz sembolü sekiz kez yazılırdı.Clarke (1990) Sh.: 217 Çünkü hesaplama yöntemleri, birden büyük paylı fazla sayıda kesirlerin üstesinden gelemiyordu. Eski Mısırlılar kesirleri, birkaç kesirin toplamı olarak yazmak zorundaydı. Örneğin iki bölü üç kesri, bir bölü beş ve bir bölü on beş kesirlerinin toplamı olarak ele alıyorlardı. Bu işlem, standart değer tablosu yardımıyla kolaylaştırıldı.Clarke (1990) pSh.: 218 Ancak bazı basit kesirler hiyeroglifle yazılırdı. İki bölü üç kesrinin hiyeroglifle yazılışı yanda gösterilmiştir.Gardiner (1957) p. 197 Eski Mısır matematikçileri, Pisagor teoremi'nin altında yatan ilkelere ilişkin bir kavrayışa sahiptiler. Örneğin dik açılı bir üçgende kenarlar arasında 3-4-5 oranının geçerli olduğunu biliyorlardı.Strouhal (1989) Sh.: 241 Dairenin alanını, dairenin çapının dokuzda bir eksiğini alarak ve kareden hareketle hesaplayabildiler: > Alan ≈ [(​8⁄9)D]2 = (​256⁄81)r2 ≈ 3,16r2, Sonuç, bilinen dairenin alan formülüne (πr2) çok yakın bir değerdi. Altın oran, piramitlerde de olduğu gibi birçok Mısır mimari eserinde görünmektedir. Ancak bu durum, ahenk ve uyumun sezgisel bir kavranışı ile düğümlü ipler kullanılarak yürütülen eski Mısır uygulamalarının birlikte ortaya çıkardığı fakat hesaplanmamış, öngörülmemiş bir sonuç da olabilir.Kemp (1989) Sh.: 138 == Din == Tanrısal ve ahirete ilişkin inançlar, başlangıcından beri antik Mısır Uygarlığı'nda desteklendi. Bu inançlar, firavunların otoritesinin tanrısal olduğunu, tanrısal düzene dayandığını anlatmaktaydı. Mısırlılar çok tanrılı bir dine sahiptiler. Mısır panteonu, doğaüstü güçleri olan ve yardım ya da koruma için yakarılan tanrılardan oluşturuluyordu. Ancak tanrılar her zaman yardımsever olarak görülüyor değildi. Mısırlılar, tanrıların doyurulması için onlara bir şeyler sunmak ve dua etmek gerektiğine inanıyorlardı. Bu panteonun yapısı, hiyerarşiye yeni tanrıların eklenmesiyle sürekli olarak değişti fakat rahipler, gerçekleşen değişmeleri ve zaman zaman ortaya çıkan tutarlı bir sistemle uyuşmayan mitler ve öyküleri düzenlemek için hiç çaba harcamadılar.James (2005) Sh.: 102 Dinsel alandaki bu çeşitli kavram ve anlayışlar bir tutarsızlık olarak görülmedi, daha çok, gerçeğin çeşitli yüzeylerindeki kesitler olarak kabul edildi."The Oxford Guide: Essential Guide to Egyptian Mythology" - Donald B. Redford, Sh.: 106, Berkley, 2003, ISBN 0-425-19096-X Tanrılara, firavunların lehine hareket eden din adamlarının yönetiminde ibadet edildi, tapınıldı. Tapınakların merkezinde, bir ayrı bölümde, o tapınca ait bir yontu vardı. Tapınaklar, bir topluluğun ya da genel olarak toplumun ibadet yerleri değildi. Tapınaklarda ibadet edilmez, sadece belirli bayram ve kutlama günlerinde tanrının yontusu genel ibadet için dışarı taşınırdı. Normalde, tanrıyla iletişim alanı dış dünyaya kapatıldı ve sadece tapınak yetkililerince ulaşılabilir durumda tutuldu. Sıradan yurttaşlar evlerindeki kendilerine ait tanrı yontularına ibadet edebiliyorlardı ve bir diğer ibadet nesnesi olarak muskaların, kaosun güçlerine karşı koruma sağladığına inanılıyordu.James (2005) Sh.: 117 Yeni Krallık'tan sonra firavunun manevi bir aracı olarak rolü zayıfladı ve dini gelenekler, doğrudan tanrılara ibadet yönüne kaydı. Sonuçta rahipler, insanlara doğrudan doğruya tanrıların iradesini bildirecek kahinler sistemini geliştirdiler.Shaw (2002) Sh.: 313 Eski Mısırlılar, her insanın ruhsal ve fiziksel parçalar ya da boyutlardan oluştuğuna inanıyorlardı. Bedenine ek olarak her kişinin, gölgesi (ya da hayaleti), bir kişiliği ya da ruhu, bir yaşam gücü ve bir adı vardı.Allen (2000) Sh.: 79, 94–5 Düşünce ve duyguların merkezi, beyin değil, kalp olarak görüldü. Ölümden sonra manevi yönler bedenden serbest kalır ve bir iradeye sahip olabilirdi fakat bu manevi yönler, fiziksel dayanağa, kalıntıya, (deyim yerindeyse bir pozisyona), sürekli bir barınak olarak gerek duyardı. Ölünün nihai yönelimi, kişilik ya da ruhun yaşam gücüyle yeniden birleşmesi ve kişinin bir "mübarek bir ölü" olmasıdır. Bunun olması için ölünün, bir mahkemede, "gerçeğin tüyü" kadar hafif bir kalbi olduğunu kanıtlamalıdır. Eğer layık görülürse, ölü yeryüzünde ruhsal düzeyde varlolmaya devam edebilir.Wasserman, et al. (1994) pSh.: 150–3 Firavunları için Osiris ayinleri yaparlardı. Osiris, Doğa Tanrıçası İsis’in kocasıydı. Onlar, doğanın doğumunu ve ölümünü temsil ediyorlardı. Tapınağı Abidos’ta bulunan Osiris firavunla özdeştirilmişti. Piramitlerin iç duvarlarındaki resimlerde de firavuna Osiris denilmiştir. Mısır’ın tanrı ve tanrıçalarının her biri bir hayvanın adını taşıyor ve adlarını taşıdıkları hayvan biçiminde gösteriliyordu. === Firavun Akhenaton'un Mısır'da tek tanrılı din kurma çabası === MÖ 1.350 civarında 4. Amenofis tahta çıktığı ve bir dizi radikal fakat düzensiz reformlara giriştiğinde, bir bakıma Yeni Krallık'ın istikrarı tehdit altına girdi. Adını Akhenaton olarak değiştirdi ve önceki gizemli güneş tanrısı Aton'u en üstün tanrı olarak lanse etti, diğer tanrı tapınçlarını bastırdı ve din adamlarının kurumsallaşmış gücüne saldırdı.Aldred (1988) Sh.: 259 Başkenti Akhenaton'a, günümüzdeki Amarna'ya taşıyan Akhenaton, dış ilişkilere kendini kapadı ve tümüyle yeni din ve sanat tarzıyla ilgilenir oldu. Ölümünden sonra Aton kültü hızla terk edildi ve sonraki firavunlar Tutankhamun, Ay ve Horemheb, Akhenaton'un yerleşik dinsel geleneklere aykırı tüm izlerini sildiler. Akhenaton'un hükümdarlık dönemi, Amarna Dönemi olarak bilinir.Cline (2001) Sh.: 273 4\. Amemofis'in diğer tanrı ve tanrıçaları dışlayarak, Mısır’da tek tanrılı bir din inancı yerleştirmek çabasında olduğu kabul edilir. Amenofis’e göre Heliopolis’in baş tanrısı olan Aton-Ra (Güneş Tanrısı) tek bir tanrıydı ve firavunun da babasıydı. Mısır, tek bir firavunun otoritesi altında birleşmeden önce her krallığın kendi tanrısı vardı. Mısır birleşince, ister istemez çok tanrılı bir din ortaya çıkmış oldu. Akhenaton, tek bir hükümdarlıkta, tek bir tanrıya (o da, firavunun tanrısı) dayalı bir inanç sistemi kurmaya çalıştı. === Ölü kültürü, mumyalama === Nil Nehri’nin düzenli taşkınlıkları ve geri çekilmesi Mısır’da ölü kültürünün doğmasında etkili olmuştur. Mısırlılar ekinin kuruduktan sonra tekrar yeşermesini gözleyerek bu sürecin insanlar için de geçerli olduğunu, yani insanın fiziki yaşamının ölümden sonra da devam edeceğine inandılar. Bu ölümle yaşam arasındaki sınır onların firavunları için görkemli mezarlar, yani piramitler yapmalarını sağlamıştır. Firavunların öbür dünyaya geçişine de önem verdikleri için onları mumyalamışlardır. Kuşkusuz bunları firavunların çabasıyla, baskısıyla yapmışlardır. Ayrıca kendileri için de, olanakları elverdiği ölçüde gömütler yapmışlar, mumyalanmalarını sağlamışlardır. Mumyalamanın ilk izlerine Hierakonpolis mezarlığında rastlanmıştır. Eski Mısırlılar, ölümden sonra ölümsüzlüğün sağlanması için gerekli olduğuna inandıkları ayrıntılı ölü defnetme geleneklerini sürdürdüler. Bu gelenekler, mumyalama ile bedeni koruma, defin törenlerini yapmak ve toprağa verme şeklindeydi. Böylece öteki dünyada ölünün, bedenini ve eşyalarını kullanacağına inanılıyordu. Eski Krallık öncesinde, çölde maden ocaklarına gömülen bedenlerin kurumayla doğal olarak korunmuş kaldığı görüldü. Antik Mısır tarihinin başından sonuna kadar kurak çöl koşulları, yoksul halkın gömülmesinde bir nimet olarak görülmeye devam etti. Çünkü, zengin sınırların yaptığı gibi ayrıntılı ve dolayısıyla pahalı defin işlemlerine olanakları yoktu. Varlıklı Mısırlılar ölülerini taş mezarlarda gömmeye başladılar. Sonuçta insan eliyle mumyalamayı kullandılar. Bu işlemlerde iç organların çıkartılması gerekiyor, beden ketenle sarılıyor ve dikdörtgen biçimli taş lahitle ya da tahta tabutla gömülüyordu. Dördüncü Hanedanlık'tan itibaren bazı iç organlar, özel toprak kavanozlarda korundu. Yeni Krallık'la itibaren antik Mısırlılar mumyalama işlemlerini yetkinleştirdiler, bir sanat haline getirdiler. En gelişkin teknikte, işlemler 70 günü buluyordu. İç organların yine çıkarılması gerekiyordu. Beyin, burun kanalından özel aletlerle çıkarılıyor ve vücut, natron adı verilen bir tuz karışımı içinde kurutuluyordu. Beden daha sonra ketenle sarılıyor, koruyucu muska kuşaklarıyla donatılıyor, insan şeklinde ve boyanmış, süslenmiş bir tabuta yerleştiriliyordu. Geç Dönem mumyaları da keten ya da papirüs katmanlarından yapılan ve koruyucu bir macunla kaplanan özel malzemelerle defnedildi. Kullanılan koruma uygulamaları Ptolemaik ve Roma dönemlerinde geriledi, süslenen mumyanın dış görünüşü daha fazla önem kazandı fakat tüm ölülerin mezarlarına, sosyal durumları ne olursa olsun bir şeyler kondu. Yeni Krallık'la birlikte mezarlara Ölüler Kitabı da bırakıldı. Ayrıca, öbür dünyada kendilerine hizmet edeceğine inandıkları küçük biblolar olan Uşabtiler de konuldu. Daha sonra mezar yakınları tarafından zaman zaman mezara yiyecek götürülüyor ve ölü adına dualar okunuyordu.James (2005) Sh.: 124 == Toplumsal yapı == Yeni Krallık Dönemi’nde Mısır’da bürokrasi ayrıcalıklı bir sınıf oluşturmuştu. En önemli makamlardan birisi kâtiplikti. Katipler bir okul sistemi kurmuşlar ve soyluların eğitimiyle ilgilenmişlerdir. Eğitim ise dil ve hitabet üzerineydi. Diğer güçlü kesim ise rahiplerdir. Ancak kâtipler zorunlu askerlikten muaf iken, rahipler değildi. Yine de rahiplerin ayrıcalıklı bir konumu vardı. Sulu tarım yapan halkın kendilerine ait arazileri vardı. Özel mülk gelişmişti ancak bu kişilerin zengin ya da güçlü olması zordu çünkü tarımın kaynağı sulama sistemi Firavunların kontrolündeydi. Ticaret ise rahiplerin elindeydi. Bu nedenle tüccar ve zanaatçıların etkinliği yerel, küçük pazarlarla sınırlı kaldı. Ordunun en büyük askeri kaynağı ise köylülerdi. Mısır’da köle sistemi vardı;ancak angarya işlerini özgür köylüler yapmak zorundaydı. Köleler daha çok üst sınıfı oluşturan ailelerin evinde yer alıyordu. Erkek egemen bir toplum olan Mısır’da kadının konumu, erkeğe mutlak bağlılık değildi. Mısır yasaları boşanmak hakkını kadına da tanımıştı. Özellikle ölü gömme kültünde kadınların erkeklerle eşit muamele görmesi, kadının toplumdaki yerinin önemini gösterir. == Kültür == === Günlük yaşam === Antik Mısır'ın en eski dönemlerinde çiftçiler toprağa bağlıydı. Kerpiçten, gündüzün sıcağında görece serin kalacak barınaklarında, en yakın aile üyeleriyle sınırlandırılmış olarak yaşamaktaydılar. Her barınakta, ekmek pişirmek için küçük bir ocak ve tahılı öğütmek için bir değirmen taşı bulunan açık çatılı bir mutfak bulunurdu.Manuelian (1998) Sh.: 401 Duvarlar beyaz boyalıydı ve boyalı keten duvar kumaşları ile kaplı da olabiliyordu. Taban, hasırla kaplı olurdu ve ev eşyası olarak tahta tabureler, sedirler ve sehpalar bulunurdu.Manuelian (1998) Sh.: 403 Eski Mısırlılarda temizlik ve görünüm, büyük önem taşırdı. Çoğunlukla Nil'de, hayvansal yağ ve kireçtaşı tozundan yapılan yumuşak sabun kullanılarak yıkanılırdı. Erkekler temiz kalmak için tüm bedenlerini tıraş eder, kötü kokuları gidermek ve cildi yumuşatmak için kokulu merhem ve parfüm kullanırlardı.Manuelian (1998) Sh.: 405 Giysiler beyazlatılmış basit keten kumaştı. Üst sınırlardan hem kadınlar hem de erkekler peruk takar, mücevher ve kozmetik malzemeler kullanırlardı. Çocuklar, ergenlik çağına kadar, çoğu kez 12 yaş, çıplak dolaşırlar ve erkek çocuklar sünnet edilir ve başları kazınırdı. Babalar ailenin geçimini sağlarken anneler çocukların bakımından sorumluydular.Manuelian (1998) Sh.: 406–7 Günlük beslenmenin en önemli kısmı ekmek ve biraydı. Ek olarak soğan, sarımsak gibi sebzeler ve hurma, incir gibi meyveler de yenilirdi. Balık, et ve kümes hayvanlarının eti, tuzlanmış ya da kurutulmuş olarak tutulur, güveçte pişirilir ya da ızgarada kızartılırdı.Manuelian (1998) Sh.: 399–400 İmkanları olanlar için, müzik ve dans aranan eğlencelerdi. İlk müzik aletleri flüt ve arptı. Daha sonraları trompet, obua ve boru benzeri müzik aletleri yaygınlaştı. Yeni Krallık döneminde Mısırlılar zil, tef, davul ve Asya'dan getirilen lavta ve lir gibi çalgıları da kullandılar. Sistrum adı verilen bir çalgı ve çıngırak da, özellikle dini ayinlerde önem taşıyordu. Eski Mısırlılar, oyun ve müzik gibi çeşitli boş zaman etkinliklerinden büyük hoşnutluk duymaktaydılar. Senet, şans faktörü ağırlıklı bir oyun olarak eskiden beri yaygın olan bir masa oyunuydu. Benzer bir oyun olan mehen'in dairesel bir oyun tahtası vardı. Hokkabazlık ve top oyunları çocuklar arasında yaygındı. Güreş de Beni Hasan'daki bir mezarda resmedilmiştir.Manuelian (1998) Sh.: 126 Eski Mısır toplumunun varlıklı sınıfları, ayrıca tekne gezileri ve avcılıktan hoşlanırlardı. Set Maat'ın işçi evlerinde yapılan kazılar, antik dünyadaki yaklaşık dört yüz yıla yayılan dönemde toplum yaşamının en kapsamlı bulgularının ortaya çıkarılmasıyla sonuçlandı. Bir toplumdaki toplumsal örgütlenme, sosyal etkileşmeler, çalışma yaşamı ve yaşam koşulları hakkında böylesine ayrıntılı malzeme sunan başka bir kazı çalışması bulunmamaktadır..“The Cambridge Ancient History: II Part I , The Middle East and the Aegean Region, c.1800-13380 B.C”, Edited I.E.S Edwards–C.JGadd–N.G.L Hammond-E.Sollberger, Cambridge at the University Press, Sh.: 380, 1973, ISBN 0-521-08230-7 === Mimari === Piramitler dünyanın tek ayakta kalan yedi harikasından biridir. Piramitlerin en büyüğü Firavun Keops’un kendisi ve karısı için yaptırdığı Gize’de yer alan Keops Piramidi’dir. Bu piramidin inşası için iki milyon üç yüz bin taş blok kullanılmıştır. Herodotos’a göre bu piramidin tamamlanması 20 yıl sürmüştür. Piramitin inşasında çalışanlar köleler değil, ziraatla uğraşan Mısırlı yerli halktır. Bu nedenle, ziraat işlerinin yoğun olmadığı zamanlarda inşaat yapılabiliyordu. Eski Krallık Döneminden sonra ise piramit yapımı durmuştur. Güçlü bir konumları olan valiler (vezirler), firavun iktidarına karşı her zaman alternatif iktidar adayı durumundaydılar. Bu valiler, elde edilen zenginliklerin halkın refahı için kullanmak yerine piramit yapımı için kullanılmasına karşı çıktılar. İsyan eden valiler dolayısıyla 4. Hanedan yıkılmış ve Eski Krallık Dönemi sona ermiştir. Halkın hoşnutsuzluğuyla ilgili efsaneler Yunan tarihçilerin eserlerine de yansımış, MÖ 1. yüzyılda yaşamış olan Diodorus, firavun mumyalarının soylu Mısırlı aileler tarafından piramitlerden aşağıya atıldığını anlatmıştır. Piramitler, Antik Mısır mimarisi dünyanın en ünlü yapılarının bir kısmıdır: Gize Piramitleri ve Karnak tapınakları gibi. Devlet tarafından finanse edilen dini ya da anıtsal amaçlı inşaat projeleri organize edildi fakat tüm bunlar esas olarak, firavunun gücünü pekiştirmekteydi. Eski Mısırlılar basit ama etkili aletler ve ölçüm araçlarıyla çalışan usta inşaatçılardı ve mimarları, büyük taş yapıları kesin doğru bir biçimde inşa edebiliyorlardı.Clarke (1990) Sh.: 94–7 Gerek seçkin, gerek sıradan Mısırlıların oturdukları konutlar, kerpiç ve ahşap gibi dayanıksız malzemelerden inşa edildiği için günümüze ulaşamamıştır. Köylüler basit evlerde yaşarken varlıklı sınıfların evleri daha özenle inşa edilmiş ve daha fazla ayrıntıyla donatılmış yapılardı. Günümüze ulaşan Malkata ve Amarna'daki gibi birkaç kraliyet sarayı, zengin bezemeli duvarları ve havuzlar, insan, kuş tanrı ve tanrıça motifleri, geometrik desenleriyle dikkati çeker.Badawy (1968) Sh.: 50 Tapınak ve mezar gibi önemli yapılar, sonsuza dek ayakta kalması istenerek kerpiç yerine taş kullanılarak inşa edildi. Bu dünyanın ilk büyük ölçekli yapısı olan Zoser'de, papirus ve lotus desenli sütun ve kirişleri içeren mimari unsurlar kullanıldı. Günümüze kadar ayakta kalan en eski mısır tapılanları, örneğin Giza, tavan örtüleri sütunlarla desteklenen ayrı salonlardan oluşur Yeni Krallık döneminde mimarlar anıtsal kapılar, açık avlular ve etrafı çevrili, tapınakların kutsal mekanlarına sütunlarda desteklenmiş tavanlar eklediler. Bu mimari stiller, Yunan ve Roma dönemlerine kadar değişmeden kullanıldı.. Eski Krallık döneminde en yaygın ve en eski mezar mimarisi olan mastaba, kerpiç ya da taş bir yer altı mezar odasının üzerinde inşa edilen bir düz çatılı dikdörtgen yapı şeklinde inşa edilmekteydi. Zoser'in basamaklı piramidi, birbirinin üstüne inşa edilen bir dizi mastabadan oluşmaktadır. Piramitler, Eski Krallık ve Orta Krallık dönemleri boyunca inşa edildiler fakat daha sonra firavunlar, daha az göze batan kaya mezarları tercih ettiler.Dodson (1991) Sh.: 23 == Ordu == Mısır ordusunun işlevi, ülkeyi dış istilalara karşı savunmak ve Mısır'ın Yakın Doğu üzerindeki hakimiyetini sürdürmekti. Ordu, Eski Krallık dönemi boyunca Sina'daki maden seferlerini askeri yönden destekledi ve Birinci ve İkinci Ara Dönemler'de iç ayaklanmaları bastırdı. Ayrıca, önemli ticaret yolları üzerinde ulaşımın güvenliğini sağlamak için kurulmuş olan ana müstahkem mevkileri (kalelerin) korumayı da üstlenmişti. Nubya yolundaki Buhen bunlara örnek gösterilebilir. Diğer bir örnek Levant'a yapılan seferlerde operasyon üssü olarak kullanılan Sile'deki kaledir. Yeni Krallık döneminde bazı firavunlar Mısır ordusunu, Kuşan İmparatorluğu'nun ve Doğu Akdeniz'in bir kısım topraklarını istila etmek için kullandılar.Shaw (2002) Sh.: 245 Orduda standart teçhizat; ok, yay, mızrak ve yuvarlak bir ahşap çerçeve üzerine hayvan derisi gerilerek yapılan kalkandı. Yeni Krallık döneminde, daha önce Hiksos ordularında gördükleri savaş arabaları da kullanıldı. Bronzun yaygın kullanımına başlanmasından sonra silah ve zırhlarda kullanılması yaygınlaştı. Artık kalkanlar bronz bir toka ile som ahşaptan, mızrakların temrenleri tunçtan yapılmaya başlanmıştı. Ayrıca genelde kullanılan ters orak şeklindeki kılıçlar terk edilerek, Asyalı askerlerinkilere benzer kılıçlar kullanılmaya başlandı.Manuelian (1998) Sh.: 366–67 Firavunlar sanatta ve edebiyatta, genellikle ordunun başında ilerlerken betimlendi ve en azından Sekenenra Taa ve oğulları gibi birkaç firavunun bu tarzı benimsediği görülmektedir.Clayton (1994) Sh.: 96 Askerler yerli nüfustan alınıyordu fakat Yeni Krallık döneminde ve özellikle de sonrasında Nübye'den ve Libya'dan paralı askerler alınmıştır.Shaw (2002) Sh.: 400 == Antik Mısır'ın mirası == Eski Mısır kültürü ve anıtları, dünya üzerinde kalıcı bir miras bıraktı. Örneğin tanrıça İsis kültü, dikilitaşlar ve diğer taşınabilir eserler, götürüldüğü Roma İmparatorluğu'nda popüler oldu.Siliotti (1998) Sh.: 8 Romalılar da Mısır'dan Mısır tarzı yapılar kurmak için inşaat malzemesi ithal ettiler. Erken dönem tarihçilerinden Herodot, Strabon ve Diodorus, gizemli bir ülke olarak gördükleri Mısır üzerinde çalıştılar ve yazdılar.Siliotti (1998) Sh.: 10 Orta Çağ ve Rönesans boyunca Mısır'ın pagan kültürü geriledi. Sonra Hristiyanlık ve ardından İslam yaygınlaştı fakat ortaçağ bilim insanlarının yazılarında eski Mısır'a ilgi devam etti. Örneğin Dhul-Nun al-Misri ve al-Maqrizi gibi.El-Daly (2005) Sh.: 112 Avrupalı seyyah ve turistler, 17. ve 18. yüzyıllarda Mısır'dan antika eşyalar getirdiler ve gözlemlerini, izlenimlerini yazdılar. Böylelikle Avrupa'da Mısır'a yönelik bir ilgi yayılmaya başladı. Bu yeni ilgi Mısır'a koleksiyoncuları çekti. Sonuçta Mısır'dan çok değerli antik eserler çalındı, satın alındı ya da verildi.Siliotti (1998) Sh.: 13 Her ne kadar Mısır'da Avrupalı sömürgecilerin istilası, ülkenin tarihi mirasının büyük bir bölümünü tahrip ettiyse de bazı yabancıların Mısır'a olumlu yönde etkileri de olmuştur. Örneğin Napolyon Bonapart Mısır bilimdeki ilk çalışmaları düzenledi. Yaklaşık 150 bilim insanı ve sanatçıyı, Mısır tarihi üzerinde çalışmaları ve belgelemeleri için Mısır'a getirdi ve bu çalışmalar daha sonra Description de l'Ėgypte adıyla yayımlandı.Siliotti (1998) Sh.: 100 19\. yüzyılda Mısır Hükûmeti ve arkeologlar, kazılarda bütünlüğün ve kültüre saygının önemini aynı şekilde fark ettiler. Eski Eserler Yüksek Konseyi şimdi hazine yerine bilgi bulmayı amaçlayan tüm kazıları onaylamakta ve izlemektedir. Konsey ayrıca, Mısır tarihi mirası korumak için tasarlanmış müze ve anıt yeniden inşa programları denetlemektedir. == Buluşlar ve icatlar zaman çizelgesi == === Hanedan Öncesi === * MÖ 4500: Senet, dünyanın en eski masa oyunu. * MÖ 4500: Fayans ve Seramik, dünyanın ilk toprak çanağı. * MÖ 4500: Kumaş, dünyada bilinen ilk kumaş üretimi. * MÖ 4500: Mısır (bitki), dünyanın ilk mısır unu ve yağı üretildi. * MÖ 4300: Papirus, Papirus bitkisiyle dünyanın ilk bilinen kağıdı. === Hanedanlar Dönemi === * MÖ 3300: Tunç işler (bknz: Tunç Çağı) * MÖ 3200: Mısır hiyeroglifleri, tamamen geliştirilmiştir (bknz: Mısır'ın ilk hanedanı) * MÖ 3200: Ondalık sistem, dünyadaki ilk kullanımı * MÖ 3100: Şarap mahzenleri, dünyadaki ilk bilinen * MÖ 3100: Madencilik, Sina Yarımadası * MÖ 3050: Gemi yapımı Abidos'ta * MÖ 3000: Filistin ve Levant'a Nil'den ihracat: şarap (bknz: Narmer) * MÖ 3000: Tıbbi müesseseler * MÖ 2900: muhtemelen çelik: karbon içeren demir * MÖ 2700: Cerrahi, dünya da bilinen ilk * MÖ 2700: Üniliteral işaretler, dünyanın bilinen ilk abecesinin temelini oluşturur * MÖ 2600: Sfenks, bugün dünyanın en büyük tek taştan oluşan heykeli * MÖ 2600: Mavna taşımacılığı, taş bloklar * MÖ 2600: Zoser'in Basamaklı Piramidi, dünyanın bilinen ilk büyük çaplı taş binası * MÖ 2600: Menkaure Piramidi ve Kırmızı Piramit, dünyanın bilinen ilk granitten yontulmuş işleri * MÖ 2600: Kırmızı Piramit, dünyanın bilinen ilk 'gerçek' yumuşak-kenarlı piramidi * MÖ 2580: Büyük Gize Piramidi; MS 1300 yılına kadar dünyanın en yüksek yapısı * MÖ 2500: Arıcılık * MÖ 2400: Astronomik Takvim, matematiksel düzeni nedeniyle Orta Çağ'da dahi kullanılmıştır * MÖ 2200: Bira * MÖ 1860: muhtemel Nil-Kızıl Deniz Kanalı (12. Hanedan) * MÖ 1800: Alfabe, dünyanın bilinen en eski * MÖ 1800: Moskova Matematik Papirüsü, frustum hacmi için genel(leştirilmiş) formül * MÖ 1650: Rhind Matematik Papirüsü: geometri, kotanjant analoğu, cebir denklemleri, aritmetik seriler, geometrik seriler * MÖ 1600: Edwin Smith Papirüsü, yaklaşık MÖ 3000'e kadar uzanan tıbbi gelenekler * MÖ 1550: Ebers Tıp Papirüsü, geleneksel ampirizm; dünyanın bilinen ilk belgelenmiş tümörleri (bknz: Tıp tarihi) * MÖ 1258: Barış antlaşması, dünya da bilinen ilk (bknz: II. Ramses) * MÖ 1160: Turin Papirüsü, dünyanın bilinen ilk jeolojik ve topoğrafik haritası * MÖ 5. yüzyıl-MÖ 4. yüzyıl (belki de daha erken): petteia ve seega, savaş oyunları; satranç oyununun muhtemel ataları (bknz: Satrancın kökeni) == Kaynakça == === Özel === === Genel === * * * *Ivan Lissner (2006), Uygarlık Tarihi * Overview of Egyptian Mathematics , URL'ye erişim tarihi 5 Aralık, 2005 * Wine in Ancient Egypt , URL'ye erişim tarihi 5 Aralık, 2005 * Francesco Raffaele Egyptology News , URL'ye erişim tarihi 5 Aralık, 2005 * İngilizce Vikipedi, Tıp tarihi maddesi , URL'ye erişim tarihi 30 Nisan, 2006 * Egypt: Science and chemistry in ancient Egypt , URL'ye erişim tarihi 5 Aralık, 2005 * Egypt: Tour Egypt Monthly: Ancient Egyptian Alcohol and Beer , URL'ye erişim tarihi 5 Aralık, 2005 * Akhenaten, King of Egypt - Cyril Aldred * Middle Egyptian: An Introduction to the Language and Culture of Hieroglyphs - James P. Allen * A History of Egyptian Architecture. Vol III - Alexander Badawy * Ancient Egypt: Discovering its Splendors - Jules B. Billard * Egypt from the Death of Ramesses III to the End of the Twenty-First Dynasty' in The Middle East and the Aegean Region c.1380–1000 BC - Cerny, J * Chronicle of the Pharaohs - Clayton, Peter A. * Amenhotep III: Perspectives on His Reign - Cline, Eric H.; O'Connor, David Kevin * Egyptian Rock Cut Tombs - Dodson, Aidan * The Complete Royal Families of Ancient Egypt - Dodson, Aidan; Hilton, Dyan * Egyptology: The Missing Millennium - El-Daly, Okasha * Disease - Filer, Joyce * Egyptian Grammar: Being an Introduction to the Study of Hieroglyphs - Gardiner, Sir Alan * Most Ancient Egypt: Chapter III. The Neolithic and Chalcolithic Communities of Northern Egypt - Hayes, W. C. * The Mathematics of Egypt, Mesopotamia, China, India, and Islam: A Sourcebook - Imhausen, Annette; Eleanor Robson, Joseph W. Dauben, Kim Plofker, J. Lennart Berggren, Victor J. Katz * The British Museum Concise Introduction to Ancient Egypt - James, T.G.H. * Ancient Egypt: Anatomy of a Civilization - Kemp, Barry * Ancient Egyptian Literature, vol 1. - Lichtheim, Miriam * Ancient Egyptian Literature, A Book of Readings. Vol III: The Late Period - Lichtheim, Miriam * Ancient Egyptian: A linguistic introduction - Loprieno, Antonio * Ancient Egyptian and other Afroasiatic Languages - Loprieno, Antonio * Ancient Egyptian and Coptic - Loprieno, Antonio * Ancient Egyptian Materials and Industries, 4th Ed - Lucas, Alfred * The Geographical, Spatial, and Temporal Distribution of Predynastic and First Dynasty Basalt Vessels - Leanne M. Mallory-Greenough * Egypt: The World of the Pharaohs - Peter Der Manuelian * Village life in ancient Egypt: laundry lists and love songs - A. G. McDowell * Object Worlds in Ancient Egypt: Material Biographies Past and Present (Materializing Culture) - Lynn Meskell * The Prehistory of Egypt: From the First Egyptians to the First Pharaohs - Midant-Reynes * Ancient Egyptian Materials and Technology - Paul T. Nicholson * Ancient Egypt: An Illustrated Reference to the Myths, Religions, Pyramids and Temples of the Land of the Pharaohs - Lorna Oakes * The Art of Ancient Egypt - Gay Robins * The Political Situation in Egypt During the Second Intermediate Period - Kim Ryholt * Egyptian Metalworking and Tools - Bernd Scheel * The Oxford History of Ancient Egypt - Ian Shaw * The Discovery of Ancient Egypt - Alberto Siliotti * Life in Ancient Egypt - Eugen Strouhal * Ramesses: Egypt's greatest pharaoh - Joyce Tyldesley * Zum koptischen Sprachgut im Ägyptisch-Arabisch - G. Vittman * The Cambridge ancient history - Frank William Walbank * The Egyptian Book of the dead, the Book of going forth by day: being the Papyrus of Ani - James Wasserman * The Complete Temples of Ancient Egypt - R. H. Wilkinson == Ayrıca bakınız == * Mısır Firavunları * Mısır Tanrıları * Piramitler * Eski Mısır Tarihi Türkçe Kategori:Afrika Uygarlıkları Kategori:Afrika'daki eski imparatorluklar Kategori:VikiProje Tarih kaynak bekleyen maddeler
676
Türkiye veya resmî adıyla Türkiye Cumhuriyeti, topraklarının büyük bölümü Anadolu'da, küçük bir bölümü ise Balkan Yarımadası'nın güneydoğu uzantısı olan Trakya'da yer alan kıtalararası bir ülkedir. Kuzeybatıda Bulgaristan, batıda Yunanistan, kuzeydoğuda Gürcistan, doğuda Ermenistan, İran ve Azerbaycan, güneydoğuda ise Irak ve Suriye ile komşudur. Güneyini Kıbrıs Adası ve Akdeniz, batısını Ege Denizi ve kuzeyini Karadeniz çevreler. Marmara Denizi ise İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı ile birlikte Anadolu'yu Trakya'dan, yani Asya'yı Avrupa'dan ayırır. Türkiye toprakları üzerindeki ilk yerleşmeler Yontma Taş Devri'nde başlar. Doğu Trakya'da Traklar olmak üzere, Hititler, Frigler, Lidyalılar ve Dor istilası sonucu Yunanistan'dan kaçan Akalar tarafından kurulan İyon medeniyeti gibi çeşitli eski Anadolu medeniyetlerinin ardından, Makedonya kralı Büyük İskender'in egemenliğiyle ve fetihleriyle birlikte Helenistik Dönem başladı. Daha sonra, sırasıyla Roma İmparatorluğu ve Anadolu'nun Hristiyanlaştığı Bizans dönemleri yaşandı. Selçuklu Türklerinin 1071 yılında Bizans'a karşı kazandığı Malazgirt Meydan Muharebesi ile Anadolu'daki Bizans üstünlüğü büyük ölçüde kırılarak Anadolu, kısa süre içerisinde Selçuklulara bağlı Türk beyleri tarafından ele geçirildi ve Anadolu toprakları üzerinde İslamlaşma ve Türkleşme faaliyetleri başladı. Kısa sürede Anadolu'daki diğer Türk beyliklerinin üzerinde hakimiyet kuran Konya merkezli Anadolu Selçuklu Sultanlığı, 1243 yılındaki Moğollara karşı kaybedilen Kösedağ Muharebesi'ne kadar Anadolu'yu yönetti. Anadolu'daki Moğol istilalarından sonra zayıf duruma düşen Anadolu Selçuklu Devleti, Anadolu'da yerini yeni Türk beyliklerine bıraktı. 13\. yüzyılın sonlarından itibaren Batı Anadolu'daki Türk beyliklerinden biri olarak ön plana çıkan ve bağımsızlık kazanan Osmanlılar, 14. yüzyılda Balkan topraklarında gerçekleştirdiği fetihlerle büyük bir güç haline geldi ve Anadolu'daki diğer Türk beylikleri üzerinde de hakimiyet kurdu. Osmanlılar, 1453 yılında II. Mehmed'in İstanbul'u fethederek Bizans İmparatorluğu'na son vermesiyle imparatorluk haline geldi. İmparatorluk, zirvesini 16. yüzyılda, özelikle I. Süleyman döneminde yaşadı. 1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması sonrasında gelen bozgun ve 15 sene süren Kutsal İttifak Savaşları sonucunda Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'ya karşı üstünlüğü sona erdi. 19\. yüzyıla gelindiğinde imparatorluk, Tanzimat adı verilen ciddi bir modernleşme sürecine girdi. 1876 yılında anayasanın ilan edilip meclisin açılmasıyla başlayan I. Meşrutiyet devri, 1878 yılına kadar sürse de, 1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edilerek anayasa tekrar yürürlüğe girdi. Ancak yapılan reformlar, imparatorluğun dağılmasını engelleyemedi. 1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'na İttifak Devletleri'nin yanında giren imparatorluk, savaş sonucunda yenik düşerek 30 Ekim 1918 tarihinde tüm orduların teslim olması şartını kabul etti ve akabinde İtilaf Devletlerince işgal edildi. 16 Mart 1920'de İtilaf Devletleri'nin İstanbul'u işgal edip bazı milletvekillerini tutuklayarak sürgüne göndermesi sonucunda Meclis-i Mebûsan'ın kapanmasıyla Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. Onun önderliğinde işgalci kuvvetlere karşı yapılan Kurtuluş Savaşı (1919-1922) başarıya ulaşarak, 1 Kasım 1922 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından saltanatın kaldırılmasıyla Osmanlı monarşisi ve Osmanlı İmparatorluğu tarihe karıştı. 29 Ekim 1923'te cumhuriyetin ilan edilmesi ve 3 Mart 1924'te de hilafetin kaldırılıp Osmanlı Hanedanı'nın yurt dışına sürgün edilmesinden sonra, çağdaş Türkiye'nin oluşumunda önemli yer tutacak olan bir dizi devrim gerçekleştirildi. Türkiye, cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetilen demokratik, laik ve üniter bir anayasal cumhuriyettir. Resmî dili, nüfusunun %85'inin ana dili olan Türkçedir. Ülkenin %70-80'ini Türkler, geriye kalanını Lozan Antlaşması'na göre yasal olarak tanınan milletler (Ermeniler, Rumlar ile Yahudiler), yasal olarak tanınmayan Kürtler ve diğer halklar (Arnavutlar, Boşnaklar, Çerkesler, Gürcüler, Lazlar ile Zazalar vs.) oluşturmaktadır. Nüfusunun büyük bölümü Sünni Müslümandır. Avrupa Konseyi, NATO, OECD, AGİT ve G-20 topluluklarına üye olan Türkiye 1963'te Avrupa Ekonomik Topluluğu ortak üyesi olmuş, 1995'te de AB Gümrük Birliği'ne katılmış ve Avrupa Birliği'ne tam üyelik müzakerelerine 2005'te başlamıştır. Ülke ayrıca Türk Devletleri Teşkilatı, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi örgütlere de üyedir. Günümüzde Türkiye, askerî kapasitesi ve diplomatik girişimleri sayesinde bölgesel güç kabul edilirken; Avrupa ve Asya kıtalarının kavşak noktasında yer alması nedeniyle önemli bir jeostratejik güce sahiptir. == Etimoloji == Türkiye'nin adı, "Türk" etnik kimliği adından gelir.Scharlipp, Wolfgang (2000). An Introduction to the Old Turkish Runic Inscriptions. Verlag auf dem Ruffel., Engelschoff. ISBN 3-933847-00-1, 9783933847003. Sözcüğün günümüzdeki hâlinin orijinali, bugünkü Türkiye toprakları için ilk kez 12. yüzyılda İtalyanlar tarafından Orta Çağ Latincesi kullanılarak Turchia veya Turcmenia şekillerinde oluşturuldu. Bunların yanı sıra, Orta Çağ'ın Alman seyyahları bölgeyi Turkei veya Tirkenland şeklinde, Fransızlar ise Turquie şeklinde andı. Sözcüğün Yunanca soydaşı olan Tourkia (), Bizans İmparatoru ve bilgini VII. Konstantinos tarafından De Administrando Imperio kitabında kullanıldı. According to Constantine Porphyrogenitus, writing in his De Administrando Imperio (ca. 950 AD) "Patzinakia, the Pecheneg realm, stretches west as far as the Siret River (or even the Eastern Carpathian Mountains), and is four days distant from Tourkia (i.e. Hungary)." Osmanlı İmparatorluğu ise, kendi çağdaşı olan diğer ülkeler tarafından ara ara Türkiye veya Türk İmparatorluğu şeklinde tanınırdı. == Tarih == === Tarih öncesi === Günümüzdeki Türkiye topraklarının çoğunu oluşturan Anadolu yarımadasındaki en eski arkeolojik bulgu, Gediz Nehri'nde bulunan ve yaklaşık 1,24 ila 1,17 milyon yıla tarihlenen taş bir alettir. Ülkenin güney ile güneydoğu kısımları başta olmak üzere Anadolu'daki bilinen ilk yerleşimler, Eski Taş Çağı'na tarihlenir. Geçmişinin MÖ 9.600 civarına kadar uzandığı tahmin edilen Göbeklitepe adlı arkeolojik sit alanı, dünyada bilinen en eski insan yapımı yapıdır. MÖ 7500'e veya MÖ 5700'e dayandığı düşünülen Orta Anadolu'daki Çatalhöyük, dünya üzerinde Cilalı Taş Devri ile Bakır Çağı'na ait en büyük ve en iyi korunmuş yerleşim yeridir. MÖ 8200 ila 6000 arasında kurulduğu tahmin edilen Çayönü yerleşkesi de, bu yapılara yine örnek verilebilir. Çanakkale'de bulunan Troya'da ise Cilalı Taş Devri'nde başlayan yerleşmeler, Demir Çağı'na kadar devam etmiştir. Çeşitli Eski Anadolu milletleri, bölgede Cilalı Taş Devri'nin başlangıcına kadar varlığını sürdürdü. Bu halkların çoğu Hint-Avrupa dil ailesinin bir kolu olarak kabul edilen Anadolu dillerini konuştular. Bazı bilim insanları, Hint-Avrupa dillerinin, yine eski Anadolu dillerinden olan Hitit dili ve Luvi dilinden yayıldığını öne sürer. Ayrıca Türkiye'nin Avrupa kıtasında kalan küçük bir bölümünü oluşturan Doğu Trakya ise, 40 bin yıl öncesine dayanan bir yerleşim tarihine sahiptir ve bölgenin sakinleri de tarıma başlayarak milattan 6000 yıl önce Cilalı Taş Devri'ne geçmiştir. Anadolu'nun bilinen ilk sakinleri, Hatti ve Hurri toplumlarıdır. Hint-Avrupa milletlerinden olmayan bu iki toplum, yaklaşık olarak MÖ 2300'lerde Orta ve Doğu Anadolu'da yaşadılar. Hatti ve Hurriler, Hint-Avrupa milletlerinden Hititlerin MÖ 2000-1700 yıllarında Anadolu'ya gelmesiyle yerini Hititlere bıraktı. Hititler, bölgedeki ilk büyük krallığı MÖ 13. yüzyılda kurdular. Asurlular da, MÖ 1950'den MÖ 612'ye kadar günümüz Türkiye'sinin güneydoğu topraklarını fethetti ve oraya yerleşti. Urartuların MÖ 9. yüzyılda Asurluların kuzeyindeki güçlü rakibi olduğu ise, Asur kitabeleri aracılığıyla öğrenildi. MÖ 612'den itibaren herhangi ciddi bir etki gösteremeyen Urartular, MÖ 590 yılında İran'dan gelen Medler tarafından yıkıldı. Orta Anadolu üzerinde büyük bir hakimiyet kurmuş olan Hitit İmparatorluğu'nun da MÖ yaklaşık 1180'li yıllarda çöküşünün ardından, Hint- Avrupa milletlerinden Friglerin kurdukları Frigya, MÖ 7. yüzyılda Kimmerler tarafından yapılan saldırılara kadar Anadolu'da üstünlük elde etti. Frigya'dan sonra Lidya, Karya ve Likya devletleri bölgede güç yakalayarak söz sahibi oldu. Ekonomi alanıyla ön plana Lidyalılar, MÖ 546'da Ahameniş hükümdarı Büyük Kiros tarafından yıkılıncaya kadar Batı Anadolu'da varlığını sürdürdü. === Antik Çağ, Helenistik dönem ve Bizans dönemi === Anadolu'nun sahil şeridinde MÖ 1200 yıllarında büyük ölçüde Aiol, İyon ve Yunan yerleşimleri başladı. Bu yerleşimciler tarafından Milet, Efes, Smyrna ve Byzantium gibi çok sayıda önemli şehir kuruldu. Son olarak Yunan koloniciler tarafından MÖ 657'de Megara kenti ortaya çıkarıldı. Yine bu dönemlerde, MÖ 6. yüzyılda, Türkiye'nin şu anki doğu toprakları üzerinde Ermeni Orontid Hanedanı tarafından bir devlet kuruldu. Anadolu, MÖ 6. ve 5. yüzyıllarda bir Pers devleti olan Ahameniş İmparatorluğu'nun egemenliğine girdi ve bu egemenlik, MÖ 334 yılındaki Makedonya Kralı Büyük İskender'in fetihlerine kadar devam etti. Anadolu'nun içlerine kadar ilerleyen İskender; Frigya, Kapadokya ve en son Kilikya'ya kadar ulaştı. Ardından, İskenderun civarında (Antakya) gerçekleşen İssos Savaşı'nda ve akabinde Irak civarında meydana gelen Gaugamela Muharebesi'nde Ahameniş hükümdarı III. Darius'u perişan etti. Daha sonra Pers Kralı III. Darius'u devirdi ve Ahameniş İmparatorluğu'nu tamamen fethetti. Büyük bir yenilgiye uğrayan Darius, Fırat'ın doğusuna kadar sürüldü ve böylece Anadolu'daki Pers hakimiyeti son bulmuş oldu. Büyük İskender döneminde kültürel kaynaşma ve Helenleştirme hareketi başlatıldı. MÖ 323'te İskender'in Babil'deki ani ölümünün ardından Anadolu bölünerek küçük Helenistik krallıklar ortaya çıktı. Tüm bu krallıklar, MÖ 1. yüzyıl ortalarında Roma Cumhuriyeti'nin bir parçası haline geldi. Büyük İskender'in, fetihleriyle başlatmış olduğu Helenleştirme hareketi ise Roma İmparatorluğu döneminde hızlandırıldı. Bu nedenle daha önceki yüzyıllarda var olan Anadolu dilleri ve kültürlerinin nesli tükenerek yerini Yunan dil ve kültürüne bıraktı. 324 yılında Roma İmparatoru I. Konstantin, imparatorluğun başkentini Byzantium'a taşıdı ve şehrin adını Nova Roma olarak değiştirdi. İmparator I. Theodosius'un (379-395) iki erkek çocuğu, babalarının 395'te ölmesinin ardından Roma İmparatorluğu'nu Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölerek paylaştılar. Başkenti Roma olarak kalan Batı Roma İmparatorluğu, 476'da yıkıldı. Halk arasında Konstantinopolis (İstanbul) olarak yaygınlaşan şehir ise, Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti oldu. Doğu Roma İmparatorluğu, daha sonraki yıllarda Bizans İmparatorluğu olarak anılmaya başladı, günümüz Türkiye topraklarının önemli bir kısmında hakimiyet kurdu ve Osmanlı Türklerinin İstanbul'u ele geçirdiği 1453 yılına kadar varlığını sürdürdü. === Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu === Oğuz Türkleri, Müslüman olduktan sonra İslam dünyası çevrelerine daha yakın yerlerde ikamet ettiler ve 9. yüzyılda Hazar Denizi ile Aral Gölü'nün kuzeyine yerleşmeye başladılar. 10\. yüzyıl itibarıyla Selçuklular, Pers yurdunu da sınırları içine katarak, atalarının vatanı Orta Asya'dan batıya doğru göç etmeye başladılar ve Büyük Selçuklu Devleti'ni kurdular. 11\. yüzyılın ikinci yarısında Selçuklular, Anadolu'nun doğu bölgelerine yerleşmeye ve akınlar yapmaya başladılar. 1071'de, Sultan Alp Arslan döneminde, Selçuklu Türkleri ile Bizans İmparatorluğu arasında yapılan Malazgirt Meydan Muharebesi'nden sonra gelen Selçuklu zaferiyle birlikte Anadolu toprakları üzerinde Türkleştirme ve İslamlaşma hareketi başladı. Bu hareketle birlikte Anadolu'da Türk dilleri ve İslam tanıtılarak yaygın hâle geldi. Böylece bölgede yaygın olan Hristiyanlık ve Yunanca, yerini yavaş yavaş İslam ve Türk kültürüne bıraktı. Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun parçalanmasının ardından, Anadolu'da diğer Türk beyliklerinin üzerinde hakimiyet kuran Anadolu Selçuklu Sultanlığı, uzunca bir süre Anadolu'yu yönetti. Başkenti İznik olan Anadolu Selçuklular, Birinci Haçlı Seferi sırasında İznik'in Bizans'ın eline geçmesiyle Sultan I. Kılıç Arslan tarafından 1097 tarihinde başkentini Konya'ya taşımıştır ve bu tarihten itibaren Konya, Selçuklu Devleti'nin başkenti olmuştur. Sultan I. Alâeddin Keykubad döneminde altın çağını yaşayan Selçuklular, I. Alaeddin'in ölümünün ardından duraklama sürecine girdi. Alaeddin Keykubad'ın ölümünü fırsat bilen Moğollar, Selçukluların doğu sınırına saldırarak Anadolu içlerine girmeye çalıştılar. Nitekim 1243'te Anadolu Selçuklu Devleti ile Baycu Noyan komutasındaki Moğollar arasında gerçekleşen Kösedağ Muharebesi sonucunda gelen yenilgiyle Anadolu, Moğol hakimiyetine girmiştir ve Anadolu Selçuklu Devleti zayıflayıp yerini Türk beyliklerine bırakmıştır. Bu beylikler arasında, Söğüt ve Bilecik çevresinde kurulu olan Osmanoğulları Beyliği, 13. yüzyılın sonlarına doğru bağımsızlığını ilan etmiştir. Osman Gazi'nin başında olduğu Osmanoğulları Beyliği, sonraki yıllarda gittikçe büyüyerek Anadolu, Balkanlar, Kuzey Afrika ve Levant üzerinde hâkimiyet kurdu. 1453 yılında, II. Mehmed öncülüğünde Bizans İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis fethedildi ve imparatorluk tarihe karıştı. Bu olaydan sonra Osmanlılar, bir imparatorluk hâline geldi. 1514 yılında I. Selim, Çaldıran Muharebesi ile Safevî hükümdarı Şah İsmail'i yenerek imparatorluğun sınırlarını doğu yönünde genişletti. 1517'de de Levant, Mısır ve Cezayir'i ele geçirdi ve Mısır'da hüküm süren Memlûk Sultanlığı'nı yıkarak İslam halifeliğinin Osmanlı İmparatorluğu'na geçmesini sağladı. Ardından Kızıldeniz, Umman Denizi ve Basra Körfezi üzerinde Osmanlı ve Portekiz imparatorlukları arasında, Hint Okyanusu'nda üstünlüğü ele geçirmek için bazı çeşitli deniz muharebeleri yapıldı. Portekizlilerin Hindistan üzerinde egemenlik sağlaması Osmanlı tarafından bir tehdit olarak algılandı. Çünkü 15. yüzyıl sonlarındaki Coğrafi Keşifler sayesinde Ümit Burnu ve Amerika kıtasının keşfedilmesi, Osmanlı'nın elinde tuttuğu Doğu Asya ile Batı Avrupa arasında ticareti sağlayan eski ticaret yollarının önemini yitirmesine neden olup Osmanlı ekonomisini olumsuz yönde etkilemiştir. Osmanlı İmparatorluğu, 16. ve 17. yüzyılda, özellikle I. Süleyman döneminde tarihinin zirvesine ulaştı. Bu dönemde batıda Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'na doğru topraklar genişletilerek Balkanların tamamı, Orta Avrupa ve Lehistan'ın güney kısmı ele geçirildi. Osmanlı donanması, denizde çeşitli rekabetlere girerek başarılar kazandı. 1538'de yapılan Preveze Deniz Muharebesi'nde Barbaros Hayreddin Paşa'nın Haçlıları mağlup etmesinden sonra imparatorluğun Akdeniz'deki kontrolü arttı. Doğuda ise Safevî Devleti ile mezhep farklılıklarından ve toprak anlaşmazlıklarından kaynaklanan bazı çatışmalar, zaman zaman savaşa dönüşerek 16. ve 18. yüzyıl arasında devam etti. Osmanlı İmparatorluğu, Batı Avrupa'da gerçekleşen Rönesans, Bilimsel Devrim, Aydınlanma Çağı ve Sanayi Devrimi gibi yeni gelişmeleri ülkesine getiremeyerek çağın gerisinde kaldı. Kutsal İttifak Savaşları'nın bitmesiyle 1699'da imzalanan Karlofça Antlaşması sonrasında Osmanlı İmparatorluğu yavaşça gerilemeye başladı. Yapılan pek çok ıslahat ve 19. yüzyılda ilan edilen Tanzimat Fermanı, ülkenin modernleşmesini amaçladı; ancak başarılı olamadı. Bunun yanı sıra, ülkede toprak bütünlüğünü korumak için geliştirilen, farklı dinî ve etnik kökenlere sahip kişilerin bir arada yaşaması fikrini içeren Osmanlıcılık akımı da başarıya ulaşamayarak dağılmanın önüne geçemedi. 1854'te Kırım Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu, ilk kez dış borçlanmaya gitti; ancak alınan borçlar ödenemedi. Sonraki 20 yıl içinde yüksek seviyelere ulaşarak ekonominin iflasın eşiğine gelmesine sebep oldu ve Osmanlı hükûmetini zor durumda bıraktı.Douglas Arthur Howard: "The History of Turkey", sayfa 71. Bunu 1875-78 Doğu Krizi ve 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı gibi felaketler izledi. Sonuç olarak Osmanlı ekonomisi, borçlarını ödeyemeyerek harap duruma gelince, alacaklı ülkeler tarafından 1881'de borçların tahsilatını sağlayacak Düyun-u Umumiye kuruldu. Böylece Osmanlı Devleti'nin gelirlerinin kontrolü, alacaklı ülkelerin eline geçti. 20\. yüzyıl başlarında Osmanlı İmparatorluğu, Avrupalı güçlerle karşılaştırıldığında sanayileşememiş ve gelişmemiş bir ülke konumuna geldi. Yine de, Osmanlılar en uzak vasalları olan Açe Sultanlığı'na asker gönderirken Güneydoğu Asya'da bile nüfuz sahibiydiler.İsmail Hakkı Göksoy, "Ottoman-Aceh relations as documented in Turkish sources" in Michael R. Feener, Patrick Daly, and Anthony Reid, Mapping the Acehnese Past (Leiden: KITLV, 2011),65-95. Endonezya'daki Sumatra'da. Açe'deki kuvvetlerine, Atlantik ve Hint Okyanuslarını geçen Portekizliler Malacca Sultanlığı'nı işgal ettiler ve Latin Amerika'dan geçip Filipinler'deki eski Müslüman Manila'yı işgal eden İspanyollar karşı çıktı., çünkü bu İberyalı güçler, Osmanlı-Habsburg savaşları olarak bilinen Osmanlı Hilafeti'ne karşı bir dünya savaşı yürüttüler. Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarının sınırları, askerî gücü ve zenginlik düzeyi giderek azalınca, Balkanlarda yaşayan Müslümanlar, gördükleri eziyetler sebebiyle Anadolu'ya göç etmeye başladı. Aynı şekilde Rusların Kafkasya topraklarını ele geçirmesi sonucunda buradaki Müslümanlar da Anadolu'ya yöneldi. İmparatorluğun yine son zamanlarında milliyetçilik isyanlarının çıkmasıyla milletler arasında çeşitli etnik gerginlikler yaşandı; bu etnik gerginlikler Ermeni Sorunu gibi çeşitli sorunları ortaya çıkardı. Sultan II. Abdülhamid'in aşırı otoriter yönetimine bir tepki olarak gelişen Jön Türk hareketinin 1908'de yaptığı devrimle II. Meşrutiyet ilan edildi. Ardından 5 Ekim 1908'de Bulgaristan'ın resmen bağımsız olması ve 6 Ekim 1908'de Avusturya-Macaristan'ın Bosna'yı tek taraflı ilhakı, ülkedeki kaos ortamını büyüttü. Bu olayları, pek çok canın ve toprağın kaybına sebep olan Trablusgarp Savaşı (1911-12) ile Balkan Savaşları (1912-13) izledi. 23 Ocak 1913'te, I. Balkan Savaşı sırasında gerçekleşen Bâb-ı Âli Baskını, Üç Paşalar'ı başa getirdi ve yönetimi ele geçirmelerine yol açtı. Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı'na İttifak Devletleri'nin yanında girdi ve savaştan yenik çıktı. Savaş sırasında Ermenilerle yaşanan etnik gerginliklerin tırmanması üzerine çıkarılan Tehcir Kanunu ile Ermeniler, Doğu Anadolu Bölgesi'nden Suriye'ye devlet eliyle göç ettirildi. Göçlerde farklı kaynaklara göre 300.000 ile 1.500.000 arasında Ermeninin hayatını kaybettiği iddia edildi. Bu ölümler, çeşitli kaynaklar tarafından Ermeni Soykırımı olarak tanımlandı.Totten, Samuel, Paul Robert Bartrop, Steven L. Jacobs (eds.) Dictionary of Genocide. Greenwood Publishing Group, 2008, s. 19. ISBN 0-313-34642-9. Türk tarafı ise olayların soykırım olmadığını ifade ederek Ermenilerin yalnızca yerlerinin değiştirildiğini belirtti. Ermenilerin yanı sıra, imparatorlukta savaş devam ederken Rum ve Süryaniler de öldürüldü ve bu olaylar da bazı kaynaklar tarafından soykırım olarak tanımlandı.Schaller, Dominik J; Zimmerer, Jürgen (2008). "Late Ottoman genocides: the dissolution of the Ottoman Empire and Young Turkish population and extermination policies – introduction". Journal of Genocide Research 10 (1): 7–14. doi:10.1080/14623520801950820 Savaşın ardından imparatorluğa bağlı milletler ayrılarak çeşitli yeni devletler kurdular.Roderic H. Davison; Review "From Paris to Sèvres: The Partition of the Ottoman Empire at the Peace Conference of 1919–1920" by Paul C. Helmreich in Slavic Review, Vol. 34, No. 1 (Mar. 1975), ss. 186–187 30 Ekim 1918'de Osmanlı İmparatorluğu, İtilaf Devletleri ile Mondros Ateşkes Anlaşması'nı imzaladı. 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması ise Osmanlı topraklarını İtilaf Devletleri arasında paylaştırdı, ancak yürürlüğe giremedi. === Türkiye Cumhuriyeti === I. Dünya Savaşı bitiminde imzalanan Mondros Antlaşması'ndan sonra İtilaf Devletleri tarafından İstanbul, İzmir ve diğer Osmanlı topraklarının işgali, Türk Ulusal Hareketi'ni ortaya çıkardı. Çanakkale Savaşı'nın öne çıkan isimlerinden biri olan Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışı ile Sevr Antlaşması'nın getirdiği şartları iptal edip Mîsâk-ı Millî sınırları içinde kalan ülke topraklarının bütünlüğünü korumayı amaçlayan Türk Kurtuluş Savaşı başlatıldı. 18 Eylül 1922 itibarıyla ülkedeki tüm düşman kuvvetleri kovuldu ve Nisan 1920'den beri kendisini ülkenin meşru hükûmeti ilan eden Ankara merkezli Türk rejimi, eski Osmanlı'dan gelen sistemi yasallaştırarak yeni cumhuriyetçi siyasi sisteme geçmeye başladı. 1 Kasım 1922 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, saltanatı kaldırdı ve 623 yıllık monarşik Osmanlı İmparatorluğu, resmen tarih sahnesinden silindi. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun devamı niteliğindeki yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda tanınmasını sağladı ve 29 Ekim 1923'te yeni başkent Ankara'da resmen cumhuriyet ilan edildi. Lozan Antlaşması sonrasında antlaşma maddeleri gereğince yapılan Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi kapsamında Türkiye'deki 1,1 milyon Rum ile Yunanistan'daki 380 bin Türk yer değiştirdi.Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal, eski Osmanlı-Türk devletini yeni bir laik cumhuriyete dönüştürme amacı içeren birçok devrim yaptı. Bu devrimlerin bir parçası olarak saltanat ve ardından hilâfet kaldırıldı, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı, Latin alfabesi kullanılmaya başlandı ve diğer birçok değişiklik yapıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1934 yılında çıkan Soyadı Kanunu ile kendisine "Atatürk" soyadını verdi. Ağa olarak adlandırılan toprak beyleri tarafından yönetilen ve feodal düzenler olan Kürt ve Zaza aşiretleri ve ülkenin diğer yerlerinde bulunan çoğunlukla İslamcı bazı gruplar, bu devrimlere itiraz etti ve laikliğe muhalefet nedeniyle çıkan Şeyh Said ve Menemen isyanları ile toprak reformu nedeniyle çıkan Dersim İsyanı, Türk güvenlik güçleri tarafından bastırıldı. II. Dünya Savaşı'nda (1939-1945) Türkiye, uzun süre tarafsızlığını korudu; ancak savaşın son aylarında, 23 Şubat 1945 tarihinde Müttefik Devletler'in yanında yer aldı. 26 Haziran 1945'te ise Birleşmiş Milletler'in kurucu üyelerinden biri oldu. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Yunanistan'da çıkan komünist isyanının bastırılmasında karşılaşılan zorluklar ve Sovyetler Birliği'nin Türk Boğazları'nda askeri üs talep etmesi, Amerika Birleşik Devletleri'nin 1947'de Truman Doktrini'ni ilanıyla sonuçlandı. Doktrin, Türkiye ve Yunanistan güvenliğini sağlamayı amaçlayarak askeri ve ekonomik destek sağladı. Her iki ülke de 1948 yılında Avrupa ekonomisinin yeniden inşası için Marshall Planı ve OEEC'ye dahil edildi, daha sonra 1961 yılında OECD'nin kurucu üyesi haline geldi. Kore Savaşı'na (1950-53) Birleşmiş Milletler kuvvetleri ile birlikte katılan Türkiye, 1952 yılında Sovyetler Birliği'ne karşı NATO'ya katıldı. 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ta gerçekleşen darbe, EOKA-B'nin faaliyetleri, Enosis (adayı Yunanistan ile birleştirme) planları ve yaşanan toplumlar arası çatışmanın tırmanması sonucunda Türkiye, 20 Temmuz 1974'te adaya asker çıkardı. Dokuz yıl sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurularak ada ikiye bölündü, ancak ülke yalnızca Türkiye tarafından tanındı. Türkiye Cumhuriyeti'nin tek partili dönemi, 1946 yılında son buldu. Ardından gelen çok partili demokrasi dönemi 1960, 1971, 1980 ve 1997 yıllarındaki askerî müdahalelerle kesintiye uğradı. 1980'li yıllarda Türk ekonomisinin liberalleştirilmesinden bu yana ülke, ekonomik büyüme ve siyasi istikrar yakaladı. 1984'ten itibaren PKK, Türk hükûmetlerine karşı ayaklanma ve saldırı kampanyalarına başladı; tarafların çatışmaları sonucunda resmî verilere göre 40 binden fazla insan öldü. 2012'de taraflar arasında barış görüşmeleri başladı, ancak 2015'te görüşmeler sona erdi ve yeniden çatışma hâline dönüldü. 2013'te Gezi Parkı'ndaki düzenlemeler nedeniyle başlayan protestolar, daha sonra hükûmet karşıtı protestolara dönüşerek birçok ilde patlak verdi ancak hükûmet tarafından bastırıldı. Ayrıca 15 Temmuz 2016'da, Türkiye'de bir darbe girişimi meydana geldi. == İdari bölümler == Türkiye, idari açıdan üniter bir yapıya sahiptir ve bu durum Türk kamu yönetimine şekil veren en önemli etkenlerdendir. Devletin temel işleyişindeki üç güç olan yasama, yürütme ve yargı dikkate alındığında, yerel yönetimlerin hemen hemen herhangi bir gücü yoktur. İllerin ve diğer birimlerin yönetimi, merkezi yönetimden sonra gelir. Yerel yönetimler yalnızca bulundukları yerde hizmet vermek amacıyla kurulmuşlardır. İllerin başında valiler, ilçelerin başında kaymakamlar yönetici olarak görevlidir. Vali ve kaymakamın yanı sıra, merkezi yönetimi ve belediye başkanları tarafından atanan diğer üst düzey yetkililer de vardır. Türkiye'nin başkenti Ankara'dır. Ülkenin en büyük idari birimleri illerdir ve 81 il vardır. Bu iller ilçelere ayrılmıştır, toplamda 973 ilçe mevcuttur. Ayrıca ülke coğrafi, demografik ve ekonomik koşullar göz önüne alınarak idari anlam taşımayan 7 bölge ve 21 alt bölgeye ayrılmıştır. == Siyaset == Türkiye, çok partili sisteme sahip temsilî demokrasinin uygulandığı üniter devlettir. Mevcut anayasa 1982'de referandumla onaylandı ve hükûmetin yapısını belirlemekle birlikte, devletin ideallerini ve yönetim standartlarını ortaya koymaktadır. Anayasa ayrıca devletin vatandaşlarına karşı sorumluluğunu ve halkın hak ve yükümlülüklerini belirler. Türk siyasi sisteminde vatandaşlar, ülkesel, il ve yerel olmak üzere üç yönetim düzeyine tabidir. Yerel yönetimin görevleri genellikle belediye yönetimleri ve ilçeler arasında paylaştırılır. Türkiye idari amaçlarla 81 ile bölünmüştür. Her il, toplam 973 ilçe olmak üzere ilçelere ayrılmıştır. Devlet, anayasa tarafından tanımlanan bir kuvvetler ayrılığı sistemi ile düzenlenmiştir ve yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç kola ayrılmaktadır: * Yasama: Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; bütçe ve kesinhesap kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek; genel ve özel af ilânına karar vermek. Ayrıca hükûmet üyelerini görevden alabilecek soruşturma yetkisine sahiptir. * Yürütme: Cumhurbaşkanı ordunun başkomutanıdır; kanun teklifini yasalaşmadan önce veto edebilir; kabine üyelerini ve ulusal yasaları uygulayan diğer görevlileri atar; temel haklar, bireysel haklar ve belirli siyasi haklar dışında yürütme yetkisine ilişkin konularda cumhurbaşkanlığı kararnameleri çıkarabilir (parlamento yasaları cumhurbaşkanlığı kararnamelerinden üstündür). Ayrıca milletlerarası andlaşmaları onaylar ve yayımlar. * Yargı: Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesi anayasa tarafından yüksek mahkemeler olarak tanınmaktadır. Anayasa Mahkemesi, kanunların anayasaya uygunluğunu denetler ve insan haklarına ilişkin bireysel başvurularını karara bağlar. Yargıtay, adli konularda nihai karar mercii. Danıştay, idari yargıda nihai karar mercii. Uyuşmazlık Mahkemesi, adli ve idari yargı arasında çıkacak olan görev uyuşmazlıklarının karara bağlandığı yüksek mahkemedir. Anayasa Mahkemesi'nin üyeleri, cumhurbaşkanı ve meclis tarafından atanır. Meclise 600 milletvekili seçilir. Parlamento üyelerinin her biri beş yıllık bir dönem için bir seçim bölgesini temsil eder. Parlamentonun sandalye dağılımı, nüfus sayımına uygun olarak illere göre dağıtılır. Cumhurbaşkanı ise beş yıllık bir dönem için doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanı iki dönemden (10 yıl) sonra yeniden aday olamaz. Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi hâlinde, cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir. Meclis seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimleri aynı gün yapılır. Anayasa Mahkemesi on beş üyeden oluşur. Bir üye on iki yıllık bir süre için seçilir ve yeniden seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşını doldurduklarında emekli olmak zorundadırlar. === Seçim ve partiler === Türkiye'de seçimler altı yönetim kademesi için yapılır: meclis seçimleri (ulusal), cumhurbaşkanlığı seçimleri (ulusal), büyükşehir belediye başkanları (yerel), ilçe belediye başkanları (yerel), il veya belediye meclisi üyeleri (yerel) ve muhtarlar (yerel). Seçimler dışında zaman zaman referandumlar da düzenleniyor. 18 yaşını doldurmuş her Türk vatandaşı, seçimlerde oy kullanma ve aday olma hakkına sahiptir. Her iki cinsiyet için de genel oy hakkı Türkiye'nin her yerinde uygulanmaktadır. Türkiye'de hem genel hem de yerel seçimlere katılım oranları yüzde 80'lerde bulunmaktadır. Türkiye'de 88 seçim bölgesi vardır ve bu seçim bölgelerinden aday olan 18 yaş üstü kişilerden 600 tanesi beş yıl aralıklarla liste usulü çoğunluk seçim sistemi yoluyla milletvekili olarak seçilir. Anayasa Mahkemesi, laiklik karşıtı veya terörle bağlantısı olan siyasi partilerin kamu finansmanını veya tamamen varlıklarını ortadan kaldırma hakkına sahiptir. Ülkede %7 seçim barajı uygulaması vardır. Küçük partiler, diğer partilerle ittifak kurarak seçim barajını aşabilirler. İttifakın toplam oyu %7'yi geçmesi yeterlidir. Bağımsız adaylar seçim barajına tabi değildir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'de siyaset çok partili bir sistem altında faaliyet göstermiştir. Türk siyasi yelpazesinin sağ tarafında Demokrat Parti (DP), Adalet Partisi (AP), Anavatan Partisi (ANAP) ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) gibi partiler bir zamanlar Türkiye'nin en büyük siyasi partisi oldular. Türk sağ partilerinin muhafazakarlık, milliyetçilik, liberalizm veya İslamcılık gibi siyasi ideolojilerin ilkelerini benimseme eğilimindedir. Yelpazenin sol tarafında, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) ve Demokratik Sol Parti (DSP) gibi partiler bir zamanlar en büyük seçim başarısını elde ettiler. Sol partilerin sosyalizm, Kemalizm veya laiklik ilkelerini daha fazla benimseme eğilimindedir. 12\. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şu anda devlet ve hükümet başkanı olarak görev yapıyor. Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin ana muhalefet lideridir. Devlet Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi Geçici Başkanı'dır. Meclisin 28. dönemi, 2023 genel seçimlerinin ardından başlamıştır ve başlangıçta milletvekili dağılımı şu şekilde belirlendi: Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 268, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 169, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) 50, Yeşil Sol Parti (YSP) 61, İYİ Parti 43, Yeniden Refah Partisi (YRP) 5, Türkiye İşçi Partisi (TİP) 4 sandalye. Bir sonraki parlamento seçimlerinin 2028 yılında yapılması planlanıyor. === Hukuk === Türkiye'de, tamamı Avrupa kıtasıyla uyumlu hâle getirilmiş olan bir hukuk sistemi vardır. Örneğin Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanunu, İsviçre'den alınmıştır. Medeni Kanun, İsviçre'nin medeni kanununun Türk kültürüne uyarlanmasıyla hazırlanmıştır. İdare Hukuku kuralları Fransa'daki muadili ile benzerlikler taşır, Ceza Kanunu ise İtalya'dan alınmıştır. Türkiye'de güçler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir. Bu ilke doğrultusunda, yargı gücü Türk milleti adına yalnızca bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından kullanılabilir. Mahkemelerin bağımsızlığı ve kuruluşu, hâkim ve savcıların görev süreleri boyunca güvenliklerinin sağlanması, hâkim ve savcıların görevleri, hâkim ve savcıların denetlenmesi, askerî mahkemeler ve kuruluşu, yüksek mahkemelerin yetki ve görevleri Türkiye Anayasası ile belirlenir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 142. maddesine göre mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ile yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Bu yasada ve ilgili diğer anayasa maddeleri doğrultusunda Türkiye'deki mahkeme sistemi üç ana başlık altında toplanır: Yargı Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Askerî Mahkemeler. Her başlık, birinci derece mahkemeler ile yüksek maddeleri bünyesinde barındırır. Ülkedeki adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemek için Uyuşmazlık Mahkemesi kurulmuştur. Türkiye'de kolluk kuvvetleri Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı gibi çeşitli birimlere ayrılmaktadır. Tüm bu kolluk kuvvetleri İçişleri Bakanlığına bağlı olarak hareket eder. Adalet Bakanlığı tarafından Kasım 2008'de açıklanan verilere göre, Türkiye cezaevlerinde bulunun kişi sayısı 100.000'i aşmıştır ve bu sayı 2000'lerin başındaki sayının iki katıdır. === Dış ilişkiler === Günümüzde Türkiye, askerî kapasitesi ve diplomatik girişimleri sayesinde bölgesel güç kabul edilirken; Avrupa ve Asya kıtalarının kavşak noktasında yer alması nedeniyle önemli bir jeostratejik güce sahiptir. Ülke, Birleşmiş Milletler (1945), OECD (1961), İslam İşbirliği Teşkilatı (1969), AGİT (1973), EİT (1985), KEİ (1992), D-8 (1997), G-20 (1999) ve Türk Devletleri Teşkilatı (2009) gibi uluslararası örgütlerin kurucu üyelerinden birisidir. 1951-1952, 1954-1955, 1961 ve son olarak 2009-2010 yıllarında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde geçici üye olarak görev yapmıştır. Geleneksel Batı yönelimi doğrultusunda, Avrupa ile ilişkiler her zaman Türk dış politikasının merkezî bir parçası olmuştur. 1949 yılında Avrupa Konseyi'ne üye olan ülke, 1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu (sonradan Avrupa Birliği'ne dönüştü) ile ortaklık ilişkisi kurdu. Uzun yıllar devam eden siyasi görüşmelerin ardından, 1987 yılında AET'ye tam üyelik için başvurdu, 1992 yılında Batı Avrupa Birliği'nin ortak üyesi oldu, 1995'te AB Gümrük Birliği'ne katıldı ve 2005 yılında Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başladı. Türkiye'nin Kıbrıs Sorunu'nda AB üyelerinin aksine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni desteklemesi, AB ilişkilerini zorlaştırmakta ve ülkenin AB'ye üyelik sürecindeki önemli bir engel olmaya devam etmektedir. Bugün, Avrupa Birliği üyeliği Türkiye tarafından stratejik bir hedef ve devlet politikası olarak kabul edilmektedir. Türkiye'nin dış ilişkilerinin bir diğer belirleyici unsuru Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkiler olmuştur. Sovyetler Birliği'nin oluşturduğu ortak tehdit sebebiyle Türkiye, 1952'de NATO'ya üye oldu ve Soğuk Savaş boyunca Washington hükûmetleri ile yakın ikili ilişkiler içinde bulundu. Türkiye, Avrupa Birliği'ne üyelik gibi önemli konular da dahil olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri'nin siyasi, ekonomik ve diplomatik desteğinden yararlandı. Soğuk Savaş sonrasındaki dönemde Türkiye'nin jeostratejik önemi, çevresinde bulunan Orta Doğu, Kafkasya ve Balkan coğrafyalarına doğru kaydı. 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasının üzerine Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını elde ettiler. Türkiye, Ön ve Orta Asya'da bulunan bu cumhuriyetler ile ikili ilişkilerini, aralarında bulunan derin kültürel ve dilsel bağ sebebiyle ilerletme çabası içine girdi. Özellikle Azerbaycan, Türkiye ile ilişkilerinin önemini vurguladı. Bakü'den Ceyhan'a uzanan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı (BTC), Hazar Denizi'ndeki petrolü küresel pazara aktarmayı sağlamakta ve Türkiye'nin dış politika stratejisinin bir bölümünü oluşturmaktadır. Azerbaycan'ın Ermenistan ile yaptığı Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan'ı destekleyen Türkiye, savaş yıllarından bu yana Ermenistan ile var olan sınır kapılarını kapalı tutmaktadır. Günümüzde AK Parti hükûmeti dönemi, Türkiye'nin Yeni Osmanlıcılık dönemi olarak adlandırıldı ve ülkenin etkisi stratejik konumuna bağlı olarak Ortadoğu'da arttı. Bu politikalar Türkiye'nin çevresindeki Arap ülkeleriyle sorunlar yaşamasına yol açtı. Örneğin Suriye İç Savaşı'ndan sonra Suriye ile, Muhammed Mursi'nin devrilmesinden sonra Mısır ile Türkiye'nin arası bozuldu. Türkiye, 1950'den bu yana Birleşmiş Milletler ve NATO bünyesi dahilinde uluslararası alanda çeşitli güçlerin korunmasına yardımcı olmuştur. Somali ile eski Yugoslavya'da barış ortamının korunmasına destek sağlamış ve Birinci Körfez Savaşı'nda koalisyon güçlerini desteklemiştir. Bunun yanı sıra varlığı tartışmalı olsa da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarında 36.000 askerini bulundurmaktadır. Afganistan'da Amerika Birleşik Devletleri'nin istikrar gücü, BM yetkilisi ve 2001'den bu yana NATO komutası altında Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti'nin bir parçası olarak bulunmaktadır. 2003'ten beri Türkiye, Avrupa Kolordusu'na askerî personel sağlamakta ve AB Savaş Grupları'nda yer almaktadır. === Ordu === Türk Silahlı Kuvvetleri üç bölümden oluşur: Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri ve Türk Hava Kuvvetleri. İç emniyeti sağlama ve askeri işlevleri olan Jandarma ile Sahil Güvenlik, barış zamanında İçişleri Bakanlığı'na, savaş zamanında Kara ve Deniz kuvvetlerine bağlıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri'ni komuta edip yönlendiren en üst düzey birim olan Genelkurmay Başkanı, cumhurbaşkanı tarafından atanır ve Millî Savunma bakanına bağlı ve sorumludur. Bakanlar Kurulu, millî güvenlik ve ülke savunması için yeterli silahlı kuvvetlerin hazırlanması konularında meclise karşı sorumludur. Ancak savaş ilan etme, dış ülkelere asker gönderme veya dış ülke askerlerinin Türkiye'ye konuşlanmasına izin verme yetkileri yalnızca meclise aittir. Sağlık sorunu olmayan her erkek Türk vatandaşının eğitim durumu ve iş yerine bağlı olarak üç hafta ile altı ay arasında değişen bir süreliğine askerî hizmet yapması zorunludur. Türkiye'de vicdanî ret uygulaması bulunmamaktadır ve askerlik yerine sivil bir alternatif sunulmamaktadır. 2011 NATO sayımlarına göre ülkenin tahminî 495.000 konuşlandırılabilir kuvveti bulunmaktadır. Almanya, Belçika, Hollanda ve İtalya ile birlikte NATO'nun nükleer paylaşım politikasının bir parçası olan beş ülkeden biridir. İncirlik Hava Üssü'nde toplam 90 tane B61 nükleer bombası bulunmaktadır, bunlardan 40 tanesi nükleer bir çatışma durumunda NATO'dan onay almak şartıyla Türk Hava Kuvvetleri'nin kullanması için tahsis edilmiştir. === İnsan hakları === Türkiye'de insan hakları, çeşitli uluslararası hukuk anlaşmaları ile koruma altına alınmıştır. 1982 Anayasasının 90. maddesine göre uluslararası hukuk kurallarının iç hukuka karşı üstünlüğü kabul edilmiştir. Fakat belli konularda sorunlar ve tartışmalar sürmektedir. 1998 ve 2008 yılları arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından özellikle yaşama hakkı olmak üzere genel insan hakları ihlalleri ve özgürlük ihlalleri nedeniyle Türkiye aleyhinde 1.600 karar alınmıştır. Aynı zamanda Kürt hakları, kadın hakları, LGBT hakları ve basın özgürlüğü gibi diğer konular da tartışmalara sebep olmuştur. Günümüzde Türkiye'nin insan hakları ihlallerindeki sicili, AB üyeliğine bir engel teşkil etmeye devam etmektedir. Gazetecileri Koruma Komitesi'ne göre uzun yıllardır ülkeyi yöneten AK Parti hükûmeti, basın özgürlüğü açısından dünyanın en büyük baskılarından birini uygulamaktadır. Ülkede çok sayıda gazeteci önceleri Ergenekon ve Balyoz davaları gibi çeşitli davalar kapsamında, daha sonraları 2016 yılındaki darbe girişimi takip eden tasfiyeler çerçevesinde "terörizm" ve "devlet karşıtı faaliyetler" ile suçlanarak tutuklandı. "Türklüğü aşağılamak" ve "yargıyı etkilemek" suçlarıyla da gazetecilere karşı çeşitli kovuşturmalar başlatıldı, ayrıca hükûmetin basındaki oto-sansürü içselleştirdiği iddia edildi. 2013 yılında Gazetecileri Koruma Komitesi, Türkiye'de 211 gazetecinin hapse atıldığını rapor ederek ülkenin bu rakamla en fazla gazeteci tutuklayan ülke sıralamasında İran, Eritre ve Çin'i geçerek tepeye yerleştirdiğini bildirdi. Freemuse ise dokuz müzisyenin çalışmaları yüzünden hapse atıldığını belirleyerek müzisyenlerin hapsedilmesi bakımından ise ülkenin Rusya ve Çin'den sonra üçüncü sırada olduğunu açıkladı. Türkiye, Freedom House tarafından 'Kısmen Özgür' sınıfında değerlendirilir. == Coğrafya == küçükresim|sol|Türkiye'nin topoğrafik haritası Türkiye, iki kıtada toprağı bulunan bir Avrasya ülkesidir. Topraklarının %97'si Asya üzerinde bulunur ve bu kısım Anadolu diye adlandırılır. Kalan %3'lük kısım ise Avrupa kıtasında kalır ve Doğu Trakya diye adlandırılır. Marmara Denizi, Çanakkale ve İstanbul Boğazı Anadolu'yu Trakya'dan, Asya'yı Avrupa'dan ayırır. "Europe" (ss. 68-69); "Asia" (ss. 90-91): "A commonly accepted division between Asia and Europe ... is formed by the Ural Mountains, Ural River, Caspian Sea, Caucasus Mountains, and the Black Sea with its outlets, the Bosporus and Dardanelles." Türkiye toprakları kabaca bir dikdörtgen şeklini andırır, 1.600 kilometre (1.000 mi) uzunluğunda ve 800 km (500 mi) genişliğindedir. 36° ve 42° kuzey paralelleri ile 26° ve 45° doğu meridyenleri arasına yerleşmiştir. Gölleriyle birlikte 783.562 kilometre karelik (300,948 sq mi) bir alanı kaplar. Bunun 755.688 kilometre karesi (291.773 sq mi) Asya topraklarını oluştururken, geriye kalan 23.764 kilometre karesi (9.174 sq mi) Avrupa topraklarını oluşturur. Bu rakamlarla, yüzölçümü açısından dünyanın en büyük 37. ülkesidir. Üç tarafı denizlerle çevrilidir. Batısında Ege Denizi, kuzeyinde Karadeniz ve güneyinde Akdeniz bulunmaktadır. Kuzeybatısında ise Marmara Denizi yer alır. Türkiye'nin Avrupa'daki kısmı olan Doğu Trakya'da Yunanistan ve Bulgaristan ile sınırı bulunmaktadır. Asya'daki kısmı olan Anadolu'da ise dar kıyı ovalarıyla çevrilmiş yüksek bir merkezi platodur. Kuzeyde Köroğlu ve Kuzey Anadolu Dağları ile, güneyde Toros Dağları ile çevrilmiştir. Türkiye'nin doğusuna gidildikçe yükselti artar ve burası Fırat, Dicle, Aras gibi çeşitli nehirlerin kaynağıdır. Ayrıca 5.137 metre (16.854 ft) yüksekliğindeki Türkiye'nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı ve en büyük gölü olan Van Gölü de Doğu Anadolu'da yer alır. Türkiye, Anadolu toprakları üzerinde kuzeydoğuda Gürcistan, doğuda Ermenistan, Azerbaycan'a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ve İran, güneydoğuda Irak ve Suriye ile komşudur. Türkiye, yedi coğrafi bölgeye bölünmüştür. Bunlar Akdeniz, Doğu Anadolu, Ege, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu, Karadeniz ve Marmara bölgeleridir. Dar bir kemere benzeyen Karadeniz Bölgesi, Kuzey Anadolu boyunca düzensiz bir şekilde uzanır ve ülkenin toplam yüzölçümünün altıda birini oluşturur. Geleneksel bir eğilim olarak, doğuya doğru gidildikçe engebenin artmasına paralel olarak yaylacılığın arttığı görülür. Türkiye'nin yer şekillerinin çeşitliliği, binlerce yıldır bölgenin arazisini şekillendiren yerin hareketliliğinin bir sonucudur. Üzerinde sönmüş volkanlar bulundurur ve hâlâ daha sıklıkla depremler meydana gelmektedir. Çanakkale ve İstanbul Boğazları, varlıklarını ülkedeki fay hatlarına borçludurlar. Ülkenin kuzeyinde ve doğusunda günümüzde de depremlere sebep olan büyük fay hatları vardır. Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde 1999'da meydana gelen büyük Marmara depremi, binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. === Biyoçeşitlilik === Türkiye'nin olağanüstü ekosistemi ve habitat çeşitliliği, ülkede önemli bir tür çeşitliliğinin oluşmasını sağlamıştır. Anadolu, üzerinde tarımın yapılmaya başladığı yıllardan itibaren birçok bitkinin anavatanı olmuştur ve günümüzde bu bitkiler Türkiye'de yaşayan insanlar tarafından kullanılmaktadır. Türkiye'nin faunasının çeşitliliği, florasının çeşitliliğinden bile büyüktür. Tüm Avrupa genelindeki hayvan türlerinin sayısı 60.000 iken, bu rakam Türkiye'de 80.000'den fazladır ve alt türler dahil edildiğinde 100.000'i geçmektedir. Kuzey Anadolu kozalaklı ve yaprak döken karışık ormanları, Türkiye'nin kuzeyindeki Kuzey Anadolu Dağları'nın büyük bir bölümünü kaplar ve bir ekolojik bölge oluşturur. Bu dağların doğu ucunda Kafkasya karışık ormanları yer alır. Bölge ayrıca Avrasya yaban hayatına da ev sahipliği yapar. Bayağı atmaca, kaya kartalı, şah kartal, küçük orman kartalı, kafkas kara orman tavuğu, kara iskete ve duvar tırmaşık kuşu gibi hayvanlar burada yaşar. Kuzey Anadolu Dağları ve Karadeniz arasındaki dar kıyı şeridinde, Dünya'da az sayıda bulunan ılıman yağmur ormanlarından biri olan Euxine-Kolşik yaprak döken ormanlarına rastlanır. Türkiye'de 40 tane millî park, 189 tane doğal park, 31 tane doğal koruma alanı, 80 tane yaban hayatını koruma alanı ve 109 tane doğal anıt bulunur. Türkiye'nin başkenti Ankara, kendi adını taşıyan Ankara kedisi, Ankara tavşanı ve Ankara keçisi gibi hayvanlarıyla ünlüdür. Ülkenin diğer ulusal sembollerinden biri ise Van kedisidir ve adını Doğu Anadolu'da yer alan Van ilinden alır. Ayrıca Türkiye'ye has çeşitli köpek türleri de vardır: Anadolu çoban köpeği, Kangal, Aksaray Malaklısı ve Akbaş. === İklim === küçükresim|Türkiye'nin iklim grafiği Türkiye'de üç farklı iklim tipine rastlanmaktadır. Genel anlamda Ege Denizi ile Akdeniz kıyılarında görülen Akdeniz ikliminde yazlar sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Bitki örtüsü makidir. Karadeniz kıyılarında görülen bir ılıman okyanus iklim tipi olan Karadeniz ikliminde her mevsim yağış görülmektedir, doğal bitki örtüsü ormandır. Karadeniz kıyıları, Türkiye'nin yıl boyunca yüksek yağış alan tek bölgesidir ve Doğu Karadeniz bölümü yıllık 2000-2500 milimetre yağış almaktadır. Ege Denizi ile Karadeniz'i birbirine bağlayan Marmara Denizi'nin kıyılarında geçiş iklimi görülmektedir; denizin güneyinde Akdeniz, kuzeyinde Karadeniz ve kuzeybatısında karasal iklime rastlanmaktadır. Marmara ve Karadeniz bölgelerinde hemen hemen her yıl kar yağışı gözükse de kar ancak birkaç gün yerde kalır. Ülkede, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarına paralel uzanan dağlar, denizlerden gelen ılıman hava kütlelerinin iç kesimlere ulaşmasını engeller. İç Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yani iç kesimlerde karasal iklime rastlanır. Bu iklimde yıllık ve günlük sıcaklık farkları yüksektir; yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. Doğu bölgelerde, kışlar oldukça sert geçer. Doğu Anadolu'da sıcaklıklar −30 °C ve −40 °C'ye (−22 °F ve −40 °F) kadar düşebilir ve kar yılın en az 120 günü yerde kalır. Batıda ise kış sıcaklıkları ortalama 1 °C (34 °F) olarak gözlemlenmektedir. Yazları sıcak ve kurak, ülke genelinde genellikle Temmuz ve Ağustos en kurak ay iken Mayıs en çok yağışın alındığı aydır, sıcaklıklar gün içinde 30 °C (86 °F) üzerinde çıkabilmektedir. == Ekonomi == Türkiye, yılında GSYİH (SAGP) sıralamasında . sırada ve GSYİH (nominal) sıralamasında . sırada yer almaktadır. OECD ile G-20 büyük ekonomileri topluluklarının kurucu üyelerinden bir tanesidir. 1995'te başlayan Avrupa Birliği-Türkiye Gümrük Birliği tarifeleriyle birlikte Türkiye'de geniş bir liberalleşme yolu açıldı ve bu gümrük birliği, ülkenin dış ticaret politikasının önemli taşlarından birini oluşturur hale geldi. Türkiye'nin 2014'te ihracatı, önceki yıla göre %4 artarak $157,6 milyar oldu. En fazla ihracat yapılan yapılan ülkeler ise Almanya, Irak, Birleşik Krallık, İtalya ve Fransa olarak belirlendi. Ancak aynı yıl ithalatın $242,2 milyarı bulması sebebiyle $84,5 milyar tutarında dış ticaret açığı oluştu. Bu rakam, bir önceki yıl $99,8 milyar idi. 2014'te Türkiye, en fazla Çin'den ithalat yaptı. Bu ülkeyi sırasıyla Almanya, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri takip etti. Türkiye'nin büyük bir otomotiv sanayisi vardır. 2014 Türkiye, gemi yapımından ise $1,2 milyar gelir elde etmiştir. Ülkenin bu konudaki en büyük pazarları Malta, Norveç, Birleşik Krallık ve Marshall Adaları'dır. 2012 verilerine göre 87 aktif Türk tersanesi bulunmaktadır ve bu tersanelerde farklı boyutlarda 15 yüzer havuz ve bir kuru havuz bulunmaktadır. Tuzla, Yalova ve İzmit gemi inşa sektörünün başlıca merkezleridir. Beko ve Vestel gibi Türk markaları, Avrupa'nın en büyük beyaz eşya ve tüketici elektroniği üretim şirketlerindendir, bu sektörleri geliştirmek ve yeni teknolojiler bulmak konusunda önemli miktarda yatırımlar yapmaktadırlar. Türk ekonomisinin diğer önemli bölümlerini ise bankacılık, inşaat, ev aletleri, elektronik, tekstil, petrol arıtma, petrokimya ürünleri, gıda, madencilik, demir-çelik ve makine sanayi oluşturmaktadır. 2013 verilerine göre Türkiye'deki sektörel GSYİH dağılım %8,9 tarım, %27,3 sanayi ve %63,8 hizmet şeklinde olmuştur. Bu oranlara rağmen hâlâ daha nüfusun dörtte biri tarım sektöründe çalışmaktadır. 2012 verilerine göre çalışan nüfusun sadece %30'u kadınlardan oluşmaktadır ve bu rakam OECD üyesi ülkeler arasındaki en az orandır. Türkiye'de en zengin kesimin geliri, en yoksul kesimin gelirinin 7,7 katıdır. Nüfusun %15’i yoksulluk sınırının altındadır. Türkiye, ekonomisine katkı sağlamak amacıyla 2017 yılında yatırım yoluyla vatandaşlık programını başlattı. Program 400.000 $ 'lık bir gayrimenkul yatırımı karşılığında yabancı yatırımcılara vatandaşlık alma imkanı sunuyor. === Tarihçe === I. Dünya Savaşı ile Türk Kurtuluş Savaşı sonrası ortaya çıkan cumhuriyetin ilk altmış yılında 1923 ve 1983 yılları arasında devlet, sıkı bir yarı-devletçi yaklaşımın içinde bulundu; özel sektör katılımı, dış ticaret, döviz akışı ve doğrudan yabancı yatırım tutarı gibi konularda çeşitli sınırlamalar konuldu. Çeşitli bütçe planlamaları yapıldı. Ancak 1983 yılına gelindiğinde Başbakan Turgut Özal, özel sektörü daha ön plana çıkaran bir dizi reform başlattı. Büyük miktarlarda alınan dış kredilerle birlikte reformlar, hızlı bir ekonomik büyümenin önünü açtı fakat bu büyüme özellikle 1994, 1999 (o yıl gerçekleşen Gölcük depremi sonrası) ve 2001 yıllarında yaşanan finansal krizler ve durgunluklar sebebiyle sürekli kesintiye uğradı. 1981 ile 2003 yılları arasında ülkenin yıllık GSYİH büyüme ortalaması %4 olarak belirlendi. Büyüyen kamu açıkları ve yaygın yolsuzluk ile birlikte ek mali reformların eksikliği, yüksek enflasyon ve zayıf bankacılık sektörü, makroekonomi dalgalanmasının artmasına sebep oldu. 2001 yılındaki kriz sonrası dönemin maliye bakanı Kemal Derviş tarafından başlatılan reformlardan bu yana, enflasyon tek haneli rakamlara düştü, yatırımcı güveni ile yabancı yatırım arttı, işsizlik oranı geriledi. Türkiye, dış ticaret üzerindeki devlet kontrolünü yavaş yavaş azaltarak ekonomik düzenlemeler yoluyla çeşitli pazarlar açtı, kamuya ait çeşitli kurumları özelleştirme yoluna gitti, birçok sektörün liberalleştirilmesi ile yabancı katılımı ise çeşitli siyasi tartışmalar arasında devam etti. Kamu borçlarının GSYİH'ye oranı, 2001 yılındaki durgunlukta seviyenin altına düşse de, 2010 yılının üçüncü yarısında %46'ya yükseldi. 2002 ve 2007 yılları arasındaki yıllık GSYİH büyüme oranı ise ortalama %6,8 olarak belirlendi; bu rakam Türkiye'yi o yılların en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri haline getirdi. Ancak büyüme, 2008 yılında %1 oranında yavaşladı ve ekonomi, 2009 yılında yaşanan küresel ekonomik krizden %5 kadarlık bir oranla durgunluktan etkilendi. 2010 yılında ise ülkenin ekonomisinin %8 büyüdüğü tahmin edildi. 2000'lerin ilk yıllarında ülkedeki yüksek enflasyon kontrol altına alındı ve bu yeni bir para biriminin piyasaya sunulmasına yol açtı; Yeni Türk Lirası, 1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe girdi. 1 Ocak 2009'da yeni Türk Lirası, yerini yeni banknot ve madeni paraların tanıtılmasıyla Türk Lirası'na bıraktı. 2012 yılında ülkedeki enflasyon rakamı %6,16, işsizlik oranı ise %9,2 olarak belirlendi. === Enerji === Elektrik üretimi için kullanılan kaynaklar çeşitlilik gösterir. Fosil yakıtlar, toplam kurulu kapasitenin %56,2'sini oluştururken, nükleer enerji %0'lık bir paya sahiptir. Güneş enerjisi, toplam kurulu kapasitenin %3,8'ini oluştururken, rüzgar enerjisi %8,4'lük bir paya sahiptir. Hidroelektrik kaynakları ise toplam kurulu kapasitenin %26,3'ünü oluşturmaktadır. Gelgit ve dalga enerjisi %0,4'lük bir paya sahipken, jeotermal enerji toplam kurulu kapasitenin %3,4'ünü oluşturur. Son olarak, biyokütle ve atık kaynakları toplam kurulu kapasitenin %1,5'ini oluşturmaktadır. (2020 ortalama değerleridir) === Turizm === Türkiye'de turizm, ekonominin önemli bir kısmını teşkil etmektedir ve son yirmi yılda hızlı bir büyüme yakalamıştır. 2018'de 46 milyon turist tarafından ziyaret edilen Türkiye, Dünyanın 6., Avrupa'nın 4. en büyük turizm destinasyonu olarak yer aldı ve ziyaretçilerden 25.2 milyar dolar gelir elde etti. === Altyapı === Türkiye, 2021 senesinde kazandığı yaklaşık 815 milyar Amerikan doları GSYİH ile dünyanın en büyük 19. ekonomisi, Avrupa'nın ise en büyük 7. ekonomisi seçilmiştir. 2013 yılında Türkiye'de 22 uluslararası havalimanı olmak üzere 98 havalimanı vardı. İstanbul Havalimanı'nın yılda 150 milyon yolcuya hizmet verme kapasitesiyle dünyanın en büyük havalimanı olması planlanıyor. 1933'ten bu yana Türkiye'nin bayrak taşıyıcı havayolu olan Türk Hava Yolları'nın yanı sıra ülkede birçok havayolu şirketi faaliyet göstermektedir. Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika'da 315 noktaya tarifeli seferler gerçekleştiriyor ve bu da onu Dünyanın en çok yere sefer yapan havayolu firması yapıyor. Türk Hava Yolları ana aktarma merkezi olarak 90 milyon kapasiteli İstanbul Havalimanı'nı kullanıyor. 2014 itibarıyla, ülke 65.000 kilometrenin (40.400 mil) üzerinde bir karayolu ağına sahiptir. Otoyollar, resmi adı Otoyol olan kontrollü erişimli otoyollardır. Ağ, 2020 itibarıyla 3.523 kilometre (2.189 mi) genişliğindedir. Ağın 2023 yılına kadar 4.773 kilometreye (2.966 mi) ve 2035 yılına kadar 9.312 kilometreye (5.786 mi) genişlemesi bekleniyor. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, 12.532 kilometre ray uzunluğu üzerinde hem konvansiyonel hem de yüksek hızlı tren işletmektedir. Devlete ait ulusal demiryolu şirketi 2003 yılında hızlı tren hatları inşa etmeye başladı. Ankara-Konya hattı 2011 yılında, Ankara-İstanbul hattı ise 2014 yılında hizmete girdi. Konya-Karaman hattı 2022 yılında faaliyete geçti. ve 406 km (252 mil) uzunluğundaki Ankara- Sivas hattı 2022'de açılacak. 2013 yılında hizmete açılan Boğaziçi'nin altındaki Marmaray Tüneli, İstanbul'un Avrupa ve Asya yakasındaki demiryolu ve metro hatlarını birbirine bağlar; yakındaki Avrasya Tüneli (2016) ise motorlu taşıtlar için denizaltı bağlantısı sağlıyor. Metro İstanbul, yıllık 495 milyon yolcu sayısı ile ülkedeki en büyük metro ağıdır. Hizmette olan 8 metro hattı ve yapım aşamasında olan 5 metro hattı daha var. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü (1973), Fatih Sultan Mehmet Köprüsü (1988) ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü (2016), İstanbul Boğazı'nın Avrupa ve Asya kıyılarını birbirine bağlayan üç asma köprüdür. Osmangazi Köprüsü (2016) İzmit Körfezi'nin kuzey ve güney kıyılarını birbirine bağlar. Avrupa ve Asya'yı birbirine bağlayan Çanakkale Boğazı üzerindeki 1915 Çanakkale Köprüsü, dünyanın en uzun asma köprüsüdür. Birçok doğal gaz boru hattı ülke topraklarını kapsıyor. Karadeniz'in önemli bir doğalgaz boru hattı olan Mavi Akım, Rusya'dan Türkiye'ye doğal gaz taşıyor. Yıllık kapasitesi yaklaşık 63 milyar metreküp (2.200 milyar fit küp) olan denizaltı boru hattı Türk Akımı, Türkiye'nin Rus gazını Avrupa'nın geri kalanına satmasına olanak tanıyor. Dünyanın en uzun ikinci petrol boru hattı olan Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı 2005 yılında açıldı. 2018 itibarıyla Türkiye 1700 terawatt saat (TW/h) petrol tüketiyor. yılda birincil enerji, kişi başına 20 megavat saatin (MW/h) biraz üzerinde. Türkiye'nin enerji politikası fosil yakıt ithalatını azaltmayı içermesine rağmen, Türkiye'deki kömür, Türkiye'nin sera gazı emisyonlarının küresel toplamın %1'ini oluşturmasının en büyük tek nedenidir. Türkiye'de yenilenebilir enerji artırılıyor ve Akkuyu Nükleer Santrali Akdeniz kıyısında inşa ediliyor : ancak ulusal elektrik üretim kapasitesi fazlalığına rağmen fosil yakıtlar hala sübvanse ediliyor. Türkiye, dünyadaki jeotermal enerjiden en yüksek beşinci doğrudan kullanım ve kapasiteye sahiptir. 2019 yılı itibarıyla Türkiye elektriğinin %45,6'sını yenilenebilir kaynaklardan üretmektedir. === Bilim ve teknoloji === TÜBİTAK, Türkiye'de bilim, teknoloji ve inovasyon politikalarını geliştiren lider kuruluştur. TÜBA, Türkiye'de bilimsel faaliyetleri teşvik etmek için hareket eden özerk bir bilimsel topluluktur. TAEK, Türkiye'nin resmî nükleer enerji kuruluşudur. Hedefleri arasında nükleer enerji üzerine akademik araştırmalar yapmak ve barışçıl nükleer araçların geliştirilmesi ve kullanımı yer alıyor. Askerî teknoloji alanında araştırma ve geliştirme amacıyla kurulan devlet şirketleri arasında TUSAŞ, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN ve MKE bulunmaktadır. Türkiye Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi (USET), Millî Savunma Bakanlığı'na ait ve Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından işletilen bir uzay aracı üretim ve test tesisidir. Uydu Fırlatma Sistemi (UFS), Türkiye'nin uydu fırlatma kabiliyetini geliştirmeye yönelik bir projedir. Proje bir uzay üssünün inşasından, uydu fırlatma araçlarının geliştirilmesinden ve yer istasyonlarının kurulmasından oluşur. Türksat, Türkiye'deki tek haberleşme uydusu operatörüdür ve Türksat uydu serisini yörüngeye fırlatmıştır. Göktürk-1, Göktürk-2 ve Göktürk-3, Millî Savunma Bakanlığı tarafından işletilen Türkiye'nin keşif amaçlı yer gözlem uydularıdır. BİLSAT ve RASAT, TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü tarafından işletilen Dünya gözlem uydularıdır. 2015 yılında Kuzey Carolina Üniversitesi'nde bir profesör olan Aziz Sancar, hücrelerin DNA'yı nasıl onardığı konusundaki çalışmaları nedeniyle Tomas Lindahl ve Paul Modrich ile birlikte Nobel Kimya Ödülü'nü kazandı. Diğer Türk bilim adamları arasında Behçet hastalığını keşfeden hekim Hulusi Behçet ve Arf değişmezini tanımlayan matematikçi Cahit Arf yer alıyor. Türkiye, 2022 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda yer alan bilgilere göre, 2022 yılı itibarıyla blockchain tabanlı Merkez Bankası Dijital Parası (CBDC) olan Dijital Lira’yı resmi olarak hayata geçirmeyi planlıyor. == Demografi == Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonucunda elde edilen verilere göre 2022 sonu itibarıyla Türkiye'nin nüfusu 85.279.553'tü. Bu rakam, ilk resmî nüfus sayımının yapıldığı 1927 yılında 13,6 milyondu.28 Teşrîn-i Evvel 1927 Umûmî Nüfûs Tahrîri, Vilayet, kaza, şehir ve köyler itibarıyla Türkiye nüfusu / 1928, Ankara https://books.google.com.tr/books/about/28_te%C5%9Frinievvel_1927_umum%C3%AE_n%C3%BCfus_tahr.html?id=mdIcywAACAAJ&redir;_esc=y 2017 yılındaki rakam, 2016 yılındaki rakamın 995 bin fazlasıdır ve ülkenin nüfusunun artış oranı %12,4'tür. Nüfusun %92,5'i il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır. Yine aynı verilere göre Türkiye'de km2 başına ortalama 105 kişi düşmektedir. Nüfusun %67,9'u 15-64 yaş grubunda yer alırken %23,6'sı 0-14 yaş grubunda yer almaktadır. Yaklaşık %8,5'lik bir kısım ise 65 ve üstü yaşlardaki kişilerden oluşmaktadır. Nüfusun ortanca yaşı 31,4'tür. Türkiye'nin en gelişmiş ve en kalabalık şehri İstanbul'dur. Ayrıca Avrupa'nın en kalabalık üçüncü şehri unvanını da taşımaktadır. === Dil ve etnisite === Türkiye Nüfusu - 2007 KONDA Türkiye Nüfusu - 2008 MGK Raporu Türkiye Nüfusu - 2019 Türkler 55.484.000 55.000.000 63.000.000 Kürtler 11.445.000 7.600.000 15.500.000 Araplar 550.000 870.000 1.000.000 Zazalar – 3.000.000 1.500.000 Lazlar 220.000 80.000 105.000 Çerkesler 210.000 2.500.000 1.100.000 Gürcüler 70.000 1.000.000 19.000 Boşnaklar 70.000 – 37.000 Çingeneler 30.000 700.000 60.000 Pomaklar – 600.000 394.000 Toplam 70.586.256 71.517.100 83.154.997 Türkiye Anayasası'nın 66. maddesi, "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan" herkesi, bir "Türk" olarak tanımlar. Bu nedenle, Türkiye'de hukukî anlamda Türk sözcüğü, bir etnik kökeni ifade etmekten ziyade ülkenin vatandaşı olan herkesi ifade etmektedir. Ülkenin büyük çoğunluğunun etnik kökeni Türk'tür. Ülke nüfusundaki Türklerin oranı CIA'e göre %70-75, Konda'ya göre %76 ve Konsensus'a göre %77'dir. Nüfusun etnik dağılımına ait pek çok veri olmasına rağmen, Türkiye'de yapılan resmî nüfus sayımları etnik kökene ait rakamlar vermediği için resmî veriler mevcut değildir. Yapılan araştırmalara göre Türkiye'de Arnavutlar, Azeriler, Araplar, Boşnaklar, Çerkesler, Çingeneler, Gürcüler, Hemşinliler, Lazlar, Pomaklar, Süryaniler ve Zazalar dahil olmak üzere pek çok etnik grup yaşasa da, ülkede resmen tanınan azınlıklar sadece Ermeniler, Rumlar ve Yahudilerdir. Bu tanınmayı Lozan Antlaşması ile birlikte elde etmişlerdir. Türklerden sonra, ülkede yaşayan en büyük etnik grup Kürtlerdir. Kürtlerin nüfus içindeki oranı CIA'e göre %18, Konda'ya göre %15, Konsensus'a göre %14'tür. Kürtler ülkenin doğu ve güneydoğu kısımlarında yoğunlaşmıştır. Bingöl, Muş, Diyarbakır, Batman, Şırnak, Bitlis, Van, Mardin, Siirt ve Hakkâri illerinde Kürt nüfus çoğunluktadır; bunun yanı sıra Şanlıurfa'da %47 ile nüfusun çoğunluğa yakınını ve Ağrı, Kars ve Iğdır'da büyük bir azınlık grubunu oluşturur. Ayrıca yıllardır gerçekleşen iç göçlerle birlikte Kürtler, ülkenin ortasındaki ve batısındaki tüm büyük şehirde de yaşamaktadır. Özellikle İstanbul'da yaklaşık 3 milyon Kürt yaşamaktadır ve bu durum şehri, dünya üzerinde en fazla Kürt nüfusuna sahip şehir yapmaktadır. CIA'e göre Türkler ve Kürtler dışındaki diğer azınlıkların oranı ise %7-12'dir. Tanınan üç azınlık dışında kalan diğer azınlıklar için belirlenmiş özel haklar yoktur. "Azınlık" terimi, Türkiye'de hassas bir konudur ve hassas olmaya devam etmektedir. Hukukî anlamda azınlıkları tanımasa da devlet, resmî kanalı TRT'ye, azınlıkların konuştuğu çeşitli dillerde radyo ve televizyon programları yapması konusunda izin vermektedir. 2020 itibarıyla resmi olarak 3,6 milyondan fazla Suriyeli mülteci ile dünyanın en çok Suriyeli mülteci barındıran ülkesi oldu. Türkiye'nin resmî dili, aynı zamanda nüfusun %85'inin anadili olan Türkçedir. Nüfusun yaklaşık %12'si ise ana dil olarak Kürtçe konuşmaktadır. Arapça ve Zazacayı ana dil olarak konuşanların oranı da %1'den fazladır, bunun yanı sıra çeşitli bölgelerde küçük bir kesim tarafından ana dil olarak konuşulan diller de mevcuttur. Ayrıca Türkiye'de konuşulan dillerden bazıları tehlike altındadır. Bunlara Abazaca, Abhazca, Batı Ermenicesi, Çerkesçe, Çingenece, Doğu Çerkesçesi, Hemşince, Hertevince, Kapadokya Yunancası, Lazca, Pontus Rumcası, Ubıhça, Yahudi İspanyolcası ve Zazaca örnek verilebilir. === Göçmenler === 1991'deki Körfez Savaşı sırasında milyonlarca Kürt dağlardan Türkiye'ye ve İran'ın Kürt bölgelerine kaçtı. Türkiye'ye göç, insanların ülkede ikamet etmek için Türkiye'ye göç ettikleri süreçtir. 2010'larda ve 2020'lerin başında Türkiye'de yaşanan göçmen krizi, milyonlarca mülteci ve göçmenin akınına neden oldu; 2014 itibarıyla, uluslararası göçmenler ülke nüfusunun %2,5'ini oluşturuyordu. UNHCR'ye göre 2018'de Türkiye, Afrika ve Orta Doğu'dan toplam 3.564.919 kayıtlı mülteciye ev sahipliği yaptı ve bu, dünyadaki tüm mültecilerin %63,4'üne tekabül ediyor. 2020 itibarıyla resmi olarak 3,6 milyondan fazla Suriyeli mülteci ile dünyanın en çok Suriyeli mülteci barındıran ülkesi oldu. Türkiye'deki mülteci krizini Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı yönetiyor. === Din === Türkiye, resmî dini olmayan laik bir devlettir. Din ve vicdan özgürlüğü, ülkenin anayasasıyla güvence altına alınmıştır. Ancak ülkede çeşitli İslami partilerin kurulmasıyla birlikte, dinin yönetimdeki rolüyle ilgili tartışmalar ortaya çıkmıştır. Ülkede kamu kurumlarında ve okullarda uzun yıllar boyunca İslami siyaset sembolü olarak görüldüğü için başörtüsü takılması yasaklandı. Bu yasağa 2011 yılında üniversitelerde, 2013 yılında kamu kurumlarında ve 2014 yılında diğer okullarda son verildi. Türkiye'de baskın din İslamdır. Yaygın mezhep ise Sünnilik mezheplerinden biri olan Hanefiliktir. Ülkedeki en yüksek İslami makam Diyanet İşleri Başkanlığı'dır ve Hanefi mezhebinin kurallarına göre dini yorumlar. Ülke topraklarındaki 90.000'i aşkın kayıtlı camiden ve buralarda görevli imamlardan da sorumludur. Ayrıca ülkede Alevilik de yer yer yaygındır ve akademisyenler Alevi sayısının 15-20 milyon arasında olduğunu öne sürmektedir. Türkiye'de Hristiyanların oranı 1914'te %25-20 iken 1927'de %5-3'e geriledi ve bugün %0,4-0,3 arasında değişmektedir. Günümüzde ülkede Rum Ortodoksluğu, Katoliklik, Protestanlık ve Mormonluk dahil olmak üzere çeşitli mezheplerden birçok Hristiyan bulunmaktadır ve bu rakam yaklaşık olarak Türkiye'nin nüfusunun %0.3'ü kadardır. Ülkede açık olan kilise sayısı ise 398'dir. İstanbul, 4. yüzyıldan bu yana Doğu Ortodoks Kilisesi'nin merkezi konumundadır. Türkiye'de, çoğu Sefarad kökenli olan 15.000 Yahudi yaşamaktadır. MÖ 5. yüzyıldan itibaren Anadolu topraklarında Yahudi toplulukları yaşamaya başladı ve yirmi yüzyıl sonra, 15. yüzyıl sonlarında İspanyol ve Portekiz Yahudilerinin İspanya'dan kovulmasıyla birlikte Osmanlı İmparatorluğu, bu Yahudilerin günümüzdeki Türkiye topraklarına yerleşmesine izin verdi. Böylece Anadolu'daki Yahudi nüfusu arttı. 20. yüzyıldaki göçlere rağmen, bugün hâlâ küçük bir Yahudi nüfusu Türkiye'de bulunmaktadır. === Eğitim === Türkiye'de üniversite öncesi eğitim Millî Eğitim Bakanlığı'nın denetimindedir. 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul ve 4 yıl lise olmak üzere toplam 12 yıllık eğitim zorunludur. OECD raporlarına göre ülkede liseyi tamamlamayan 25-34 yaş grubuna dahil kişiler, liseyi tamamlayan aynı yaş grubundan iş arkadaşlarının elde ettiği gelirin ortalama olarak sadece %80’ini almaktadırlar. Ülkenin temel eğitim seviyesi diğer OECD ülkelerinin altında kabul edilir. Türkiye, OECD'nin PISA programında 34 ülke arasında 32. sırada yer alır. Yüksek kalitedeki liselere giriş, büyük ölçüde ülke genelinde yapılan öğrenci yerleştirme sınavlarından alınan puana bağlıdır, bu yüzden ülkedeki özel ders alma yaşı 10'a kadar düşmüştür. Türkiye'de 2019 itibarıyla yetişkin nüfusun %97,2'si okuryazardır; erkek nüfusun kendi içindeki okuryazarlık oranı %99,2 kadın nüfusun kendi içindeki okuryazar oranı %95,3'tür. 2019 itibarıyla Türkiye'deki üniversite sayısı 208'dir. Öğrenciler, iki oturumlu Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonucunda aldıkları puanlarla üniversiteye geçiş hakkı kazanır. Anadolu Üniversitesi'nin Açıköğretim Fakültesi dışındaki tüm fakültelere giriş, lise mezunlarının YKS sonucuna bağlı olarak şekillenir. Dünyanın en iyi üniversitelerinin sıralandığı 2014 Times Higher Education World University Rankings'te ilk 200'e Türkiye'den dört üniversite dahil olmuştur. Listede Orta Doğu Teknik Üniversitesi 85. sırada, Boğaziçi Üniversitesi 139. sırada, İstanbul Teknik Üniversitesi 165. sırada, Sabancı Üniversitesi 182. sırada yer almıştır. === Sağlık === Türkiye'de sağlık hizmetleri Sağlık Bakanlığı tarafından merkezi bir devlet sistemiyle kontrol edilir. 2003 yılında hükûmet, sağlık hizmetlerine ayrılan bütçe oranını artıran ve nüfusun büyük bir bölümünü sağlık hizmetlerinden düşük masrafla yararlanabilir hâle getirmeyi amaçlayan geniş kapsamlı bir sağlık reformu programı başlattı. Türkiye İstatistik Kurumu, 2012 yılında sağlık hizmetleri kapsamında 76,3 milyar TL harcandığını açıkladı; hizmet bedellerinin %79,6'sı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanırken geriye kalan %15,4'ü hastalar tarafından doğrudan ödendi. 2018 yılı rakamlarına göre Türkiye'de 34.559 sağlık kurumu bulunmaktadır ve doktor başına ortalama 536 hasta düşmektedir. Ayrıca 1000 kişi başına düşen yatak sayısı 2,83'tür. Türkiye'de beklenen yaşam süresi erkeklerde 71,1 yıl ve kadınlarda 75,2 yıl olmakla birlikte, toplam nüfus ortalamasının beklenen yaşam süresi 73,2 yıldır. Ülkede ölümlere en çok neden olan hastalıklardan ilk üçü şunlardır: dolaşım sistemi hastalıkları (%39,8), kanser (%21,3), solunum hastalıkları (%9,8). Türkiye, 2020 yılı ortası itibarıyla numbeo sağlık araştırmaları şirketine göre 100 üzerinden 70.36 puan ile ülkelere göre sağlık endeksi sıralamasına 28. sırada yer almaktadır. == Kültür == Türkiye; Oğuz, Anadolu, Osmanlı (Greko-Romen ve İslami kültürlerin bir devamıydı) ve Avrupa kültürü ile geleneklerinin karışımıyla ortaya çıkan çok çeşitli kültürleri barındırır. Ülke coğrafyasındaki kültürel kaynaşma, Orta Asya'dan Anadolu'ya doğru gerçekleşen Türk göçleri sırasında Türklerin göç yolları üzerindeki kültürlerle kendi kültürlerini birleştirmesi sonucunda başladı. Ülkedeki Batılılaşma hareketi ise Osmanlı İmparatorluğu'nun Tanzimat döneminde başladı ve bugüne kadar sürmeye devam etti. Sonuç olarak günümüz Türk kültürü, geleneksel inançları ve tarihi değerleri koruyarak "çağdaş" bir Batı devleti olma çabası sonucunda şekillendi. === Sanat === Batılı anlamda Türkiye'de resim sanatı, 19. yüzyılın ortalarından itibaren etkin bir gelişme göstermeye başladı. Resim dersleri ilk olarak teknik ihtiyaçlar için 1793 yılında şu anki İstanbul Teknik Üniversitesi'nde verilmeye başlandı. 19\. yüzyılın sonlarında, Batılı anlamda insan tasvirleri özellikle Osman Hamdi Bey ile birlikte Türk resminde kullanılmaya başlandı. Çağdaş eğilimlerle birlikte empresyonizm de gelişim gösterdi ve Halil Paşa resimlerinde empresyonizmi kullandı. 1926'da Avrupa'ya gönderilen Türk sanatçılar, Türkiye'ye geri döndüklerinde çalışmalarında Fovizm, Kübizm ve hatta Ekspresyonizm akımlarından yararlandılar. Sonraki yıllarda D Grubu sanatçılarından Abidin Dino ve Cemal Tollu dahil olmak üzere Fikret Mualla, Fahrelnisa Zeid, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Adnan Çoker ve Burhan Doğançay gibi sanatçılar son 30 yıl boyunca Batı'da gelişen bazı eğilimleri tanıttılar. Bunların yanı sıra Yeniler Grubu 1930'larda, Onlar Grubu 1940'larda, Yeni Dal Grubu 1950'lerde ve Siyah Kalem Grubu 1960'larda ortaya çıkarak çağdaş Türk resminin diğer önemli hareketleri olarak tanındılar. Türk müziği ve edebiyatı, çeşitli kültürlerin izlerini taşır. Osmanlı İmparatorluğu'nun yanı sıra İslam dünyası ile Avrupa'nın etkileşimi sonucunda Türk, İslam ve Avrupa gelenekleri birleşerek günümüz Türk müziğini ve edebiyatını ortaya çıkarmıştır. Osmanlı döneminde Türk edebiyatı, İran ve Arap edebiyatlarının fazlasıyla etkisi altında kaldı. Tanzimat'taki yeniliklerle birlikte daha önceden bilinmeyen roman ve öykü gibi edebi türler Türk edebiyatına giriş yaptı. Çeşitli yazarlar Türk edebiyatındaki ilkleri bu dönemde verdiler; Namık Kemal ilk edebi roman olan İntibahı (1876) yazarken, gazeteci Şinasi ilk özel gazeteyi çıkardı ve ilk tiyatro olan Şair Evlenmesini (1860) yazdı. Batı etkisinde gelişen modern Türk edebiyatının şekillenmesi 1896 ve 1923 arasında da sürdü. Bu arada Servet-i Fünûn, Fecr-i Ati ve Millî Edebiyat gibi çeşitli edebiyat hareketleri ortaya çıktı. 20. yüzyılda Nâzım Hikmet, serbest nazımla şiirler yazarak Türk şiirine radikal değişikler getirdi. Şiirdeki bir başka devrim ise 1941'de Garipçiler tarafından yapıldı. Çeşitli kültürlerin karışımı olan Türk edebiyatında, bu durumun bir sonucu olarak, işlenen konular arasında kültür çatışması önemli bir yer tutar. Örneğin romanlarında "kültürlerin birbiriyle çatışması ve örülmesi için yeni simgeler bulan" Orhan Pamuk, 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür. 2003 Eurovision Şarkı Yarışması'na Türk müziğindeki çeşitli kültürlerin izlerini taşıyan "Everyway That I Can" şarkısıyla katılan Sertab Erener ise yarışmanın birincisi olarak Avrupa'da adından bahsettirmiştir. Türk kültüründe halk oyunları önemli bir yer tutar. Doğu Trakya'da Hora; Ege, Güney Marmara ve İç Anadolu'da Zeybek; Batı Akdeniz'de Teke; İç-Batı Anadolu, Batı Karadeniz, Güney Marmara ve Doğu Akdeniz'de Kaşık oyunları ile Karşılama; Orta ve Doğu Karadeniz'de Horon; Doğu ve İç Anadolu'da Halay; Kuzeydoğu Anadolu'da Bar ve Lezginka halk oyunları yaygındır. === Mutfak === Türk mutfağı, Çin ve Fransız mutfaklarıyla beraber dünyanın en zengin mutfaklarındandır. Coğrafyası ve tarihi gereği, Türk mutfağı çok büyük bir çeşitlilik oluşturur. Türk mutfağı, Mezopotamya ve Balkan mutfaklarıyla etkileşime girmiştir, İstanbul Osmanlı Saray mutfağı da Türk mutfağının önemli bir kısmını oluşturur. Osmanlı Saray Mutfağı'nda çok çeşitli çorba, zeytinyağlı sebze, etli yemek, balık, börek, tatlı menüleri mevcuttur. Saray mutfağı, Bizans İmparatorluğu'ndan Osmanlı'ya yüzyılların saray zevki ve tecrübesiyle oluşan elit bir mutfaktır. O dönemlerde, halk ve köy mutfağı ise sade ve basittir. Günümüzde, Saray kültürü ile halk kültürünün karışımı bir "Türk mutfağı" ortaya çıkmıştır. Birçok saray yemeği, halk tarafından benimsenmiştir. Türk mutfağı; * Akdeniz kültürü * Doğu kültürü * Saray kültürü * Bozkır kültürü olarak sınıflandırılmıştır. === Medya === Yüzlerce televizyon kanalı, binlerce yerel ve ulusal radyo istasyonu, onlarca gazetesi, kâr sağlayan üretken yerli sineması ve hızlı büyüyen geniş bant internet kullanımı ile Türkiye'nin oldukça canlı bir medya sektörü vardır. 2014 yılında ülkede faal durumda olan radyo ve televizyon kurumu sayısı 1.190 olarak açıklanmıştır. Bunlardan %77,7'si karasal yayın yaparken geriye kalanı sadece uydu, kablolu veya internet üzerinden yayın yapmıştır. Devlet kanalı TRT ile Kanal D, Show TV, Atv ve Star TV gibi özel kanallar, izleyici tarafından en çok takip edilen kanallardır. Bu kanallarda gösterilen televizyon dizileri, Türkiye sınırlarının dışında son yıllarda popülerleşmeye başlayarak ülkenin dış ilişkilerine ve tanınırlığına katkı sağlamaktadır. Ülkedeki yayın kuruluşları, uydu antenleri ve kablo sistemi ile geniş bir alana yayılarak erişilebilir hâle gelmiştir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), ülkenin televizyon ve radyolarını hükûmet gözetiminde denetleyen yetkili kuruluştur.Turkey country profile . Kongre Kütüphanesi Federal Research Division (Ocak 2006). This article incorporates text from this source, which is in the public domain. Tiraj rakamlarına göre ülkenin en popüler ilk beş gazetesi Hürriyet, Sabah, Posta, Sözcü ve Habertürk'tür. Freedom House, Türkiye'de basından "Özgür Değil" şeklinde bahsederken internet ortamından "Kısmen Özgür" şeklinde bahseder. === Spor === Türkiye'de en çok sevilen sporlardan biri futboldur. Futbol ligler halinde oynanmakta ve bunların en büyüğü Süper Lig'dir. Lig şampiyonu olabilmiş olan takımların dördü (Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve İstanbul Başakşehir) İstanbul takımı, iki tanesi (Trabzonspor ve Bursaspor) ise Anadolu takımıdır. Futbol kulüpleri Türkiye Futbol Federasyonu çatısı altında toplanmıştır. Galatasaray Avrupa'da kupa kazanan ilk ve tek Türk futbol takımıdır. 2000 yılında UEFA Kupası ve UEFA Süper Kupası'nı kazanmıştır. Türkiye millî futbol takımı 2000 Avrupa Futbol Şampiyonasında altıncı, 2002 FIFA Dünya Kupası'nda ve 2003 FIFA Konfederasyonlar Kupası'nda üçüncü olmuş, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonasında yarı final oynamıştır. Basketbol Türkiye'de en çok ilgi gören sporlardan biridir. Basketbol'un en büyük ligi Basketbol Süper Ligi'dir. Anadolu Efes, Fenerbahçe, Galatasaray Medical Park, Beşiktaş ve Pınar Karşıyaka gibi takımlar EuroLeague'de, Basketbol Şampiyonlar Ligi ve diğer özel turnuvalarda çok büyük başarılar göstermişlerdir. Ayrıca Anadolu Efes 1996 yılında Koraç Kupası'nı kazanarak, Avrupa Kupası kazanan ilk Türk takımı olma unvanını elde etmiştir. 2012 yılında FIBA EuroChallenge Şampiyonluğu kupasını kazanan Beşiktaş Milangaz Avrupa'da kupa kazanabilen ikinci Türk takımıdır. Fenerbahçe, 2017 yılında EuroLeague kupasını kazanarak Avrupa Kupalarında spor kulüplerinin kazanabileceği en büyük kupayı kazanan ilk Türk erkek basketbol takımı olmuştur. Ayrıca Anadolu Efes de 2021 ve 2022 yılında EuroLeague kupasını kazanmıştır. Türkiye millî basketbol takımı da turnuvalarda büyük başarı elde etmiştir. Örneğin 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası gümüş madalya ve 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası gümüş gibi. 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası, 28 Ağustos ve 12 Eylül tarihleri arasında Türkiye'de gerçekleştirilmiştir. Şampiyonayı FIBA, Türkiye Basketbol Federasyonu ve 2010 Organizasyon Komitesi ortaklaşa organize etmiştir ve ikinci olmuştur. 1986'dan beri üçüncü defa 24 ülkenin katıldığı turnuvanın takım karşılaşmaları İstanbul, Ankara, İzmir ve Kayseri'de, bitiş aşaması İstanbul Sinan Erdem Spor Salonu'nda oynanmış, kazanan ise bitişte Türkiye'yi 64-81 mağlup eden Amerika Birleşik Devletleri olmuştur. Türkiye kadın millî basketbol takımı 2011 Avrupa Kadınlar Şampiyonası'nda ikinci olmuştur. Ayrıca 2013 Akdeniz Oyunlarında erkek millî basketbol takımı altın madalya almıştır. Geleneksel bir Türk sporu olan güreşin en önemli karşılaşması Kırkpınar Yağlı Güreşleri'dir. Türklerin MÖ 4. yüzyıldan beri güreş yaptıkları bilinmektedir. İlkbahar aylarında doğanın canlanışı için yapılan kutlamalarda, evlenme merasimlerinde, zafer şölenlerinde hep güreş müsabakaları yapılırdı. 1996 yılında Geleneksel Spor Dalları Federasyonu kurulmuş ve yağlı güreş için önemli bir adım atılmıştır. Tenise olan ilginin de zamanla arttığı Türkiye, Avrupa Tenis Federasyonu verilerine göre tenis adına 141 turnuva ile Avrupa'da 2022 yılında en fazla uluslararası turnuva düzenleyen ikinci ülke oldu. 2023 Avrupa Tenis Federasyonu Genel Kurulunda Türkiye'ye "En Fazla Gelişen Ülke Ödülü" verildi. ==Ayrıca bakınız== * Türk devletleri listesi ==Notlar== == Kaynakça == ;Özel ;Genel * Atatürk, Mustafa Kemal (1927). 'Nutuk, Cilt 1-2-3, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, İstanbul 1970. * De Lamartine, Alphonse. Osmanlı Tarihi, Cilt 1, Sabah Yayıncılık, İstanbul 1991. * Öztürk, Kazım (1992). Atatürk'ün TBMM Açık ve Gizli Oturumlarındaki Konuşmaları, Cilt 1-2, Kültür Bakanlığı-Atatürk Dizisi. ISBN 975-17-0635-1 * Akay, Oğuz (2006). Atatürk'ün Sofrası. Truva Yayınları. ISBN 975-6237-54-6 * Meydan Larousse, Meydan Yayıncılık, 1988, Cilt 12, Sh. 357-388, Türkiye Cumhuriyeti. * Temel Britannica, Ana Yayıncılık- Encyclopaedia Britannica, 1992, Cilt 18, Sh. 41-96; Türkiye. ISBN 975-7760-02-1 * Türklerin ve Türkiye'nin Tarihi Ansiklopedisi, Milliyet Yayınları, 1982. == Dış bağlantılar == * * * * * Kategori:VikiProje Tarih kaynak bekleyen maddeler Kategori:Avrupa ülkeleri Kategori:Batı Asya ülkeleri Kategori:Doğu Akdeniz Kategori:Yakın Doğu ülkeleri Kategori:Orta Doğu ülkeleri Kategori:Çağdaş Türk devletleri Kategori:NATO ülkeleri Kategori:Avrupa Konseyi ülkeleri Kategori:Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler Kategori:Cumhuriyetler Kategori:1923'te kurulan bölgeler ve ülkeler Kategori:Avrasya Kategori:Güneydoğu Avrupa Kategori:Güney Avrupa ülkeleri Kategori:Batı Asya Kategori:G20 ülkeleri Kategori:Akdeniz İçin Birlik ülkeleri Kategori:Türk Devletleri Teşkilatı ülkeleri Kategori:Balkan ülkeleri Kategori:Asya kıtasındaki ülkeler Kategori:Kürtçe konuşan bölgeler ve ülkeler Kategori:Kıtalararası ülkeler Kategori:Türkçe konuşan bölgeler ve ülkeler
753
küçükresim|Çeşitli ulaşım araçları Ulaşım, bir nesnenin veya kişinin bulunduğu yerden farklı bir yere aktarılmasıdır. Köyler, şehirler, ülkeler arasında bir yerden bir yere gidiş-geliş demektir. Karayolu ulaşımı, denizyolu ulaşımı, havayolu ulaşımı ve demiryolu ulaşımından oluşmaktadır. == Başlıca ulaşım yolları == * Kara ulaşımı * Denizyolu ulaşımı * Havayolu ulaşımı * Demiryolu ulaşımı
767
TKP şu anlamlara gelebilir; * Türkiye Komünist Partisi * Toplumcu Kurtuluş Partisi * Türkiye Köylü Partisi, 1952 yılında kurulan ve 1958 yılında kapatılan Türk siyasi partisi. * Kiribati'yi Kucaklayan Parti (Tobwaan Kiribati Party; TKP) * Tikopia dili (ISO 639-3 kodu: tkp)
698
Ferrari S.p.A., merkezi ve kuruluş yeri İtalya'nın Modena şehrinin yakınındaki Maranello'da olan İtalyan bir lüks spor otomobili, coupe, süperspor otomobil, spor otomobil üreticisidir. 1929'da Alfa Romeo'nun yarış takımı olarak kurulmuş, 1947'de pist dışına da yasal olarak uygun otomobil üretimine başlamıştır. Ferrari'nin hikâyesi, Enzo Ferrari'nin yaşam hikâyesi olarak kabul edilir. Ferrari üzerine yayınlanan hemen hemen tüm belgeseller ve tanıtımlarda Enzo Ferrari'nin yaşam hikâyesi anlatılır. == Tarihçe == === Enzo Ferrari === Enzo Ferrari, Modena şehrinde 1898 yılında dünyaya geldi. I. Dünya Savaşı'nda babasını ve kardeşlerini kaybettikten sonra 1916 yılında, henüz 18 yaşındayken yalnız kaldı. Yarışçılık kariyeri de bu dönemlerde başladı. 1920 yılında Alfa Romeo'nun yarış pilotlarından biri oldu, ismi de bu dönemde bir efsane misali kulaktan kulağa yayıldı. Onun da öncülüğünde Alfa Romeo araba yarışçılığının bir numaralı ismi oldu. Enzo Ferrari'nin hız tutkusu ve daha önce hiç kimsenin ulaşamadığı hızlarda virajları dönebilme kabiliyetinin yanı sıra arabasının ergonomisinden motor aksamına her şeyiyle ilgilenmesi, onu araba yarışları tarihinin ölümsüzleri arasına soktu. 1929 yılında Scuderia Ferrari'yi Alfa Romeo'nun yarış takımı olarak kurdu. 1932'ye kadar yarışmaya devam etti; ancak oğlu Dino Ferrari'nin doğumuyla yarışlardan ayrılarak, otomobil fabrikasının işlerine geçti. Bu dönemde araba motorlarının güçsüzlüğü ve hafif spor arabaların gelişmesi üzerine çalışmalara başladı. Kontrolündeki yarış takımı katıldığı tüm yarışları kazandı, sadece 1935'te Mercedes'e geçildi. 1935'te Mercedes'in bu yarışı kazanmasında Castrol'un deterjan bazlı motor temizleyicisi büyük rol oynadı. Bu motor temizleyicisi, Mercedes'in motorunu Alfa Romeo'dan daha üstün performanslı ve istikrarlı kılmıştı. Ertesi yıl Castrol ürünlerini Alfa Romeo da kullanmaya başladı; günümüzde de hâlâ Castrol motor bakımı ürünleri sunmaktadır. Enzo Ferrari'nin yarış otomobillerini yaratma becerisi onu Alfa Romeo'nun sportif direktörü yaptı. Ancak Enzo Ferrari'nin detaylarına bakmadan imzaladığı direktörlük kontratında, ayrılması durumunda 4 yıl başka bir yarış takımında çalışamayacağı ve tasarım yapmasının yasak olduğu kuralı vardı. Böylece kendi yarattığı, o güne kadar eşi benzeri görülmemiş otomobil ergonomisini geliştirmesine de izin verilmedi. Direktörlükten ayrılmasıyla Auto-Avio Costruzioni'yi kurdu. Bu şirket bazı yarış takımlarına parçalar satıyordu. Doğduğu şehir Modena'da küçük bir araba üretimi atolyesi kurdu ve burada sadece kendinin kullanması için bir araba yapmaya çalıştı. Ancak II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla İtalya zor günler geçirmekteydi. Modena'nın bombalanmasıyla, tasarımına yeni başladığı arabayı da bitiremeden Maranello'ya taşınmak zorunda kaldı. Yıllar sonra Ferrari Modena 360, Enzo Ferrari'nin kütüphanesinde kalan basit bir ön tasarımı baz alarak Pininfarina tarafından yapılacaktır. === Ferrari'nin kuruluşu ve maddi sorunlar === Maranello'ya kaçışı sonrasında, burada tekrar bir atolye kuran Enzo Ferrari, 1946'da dünya otomotiv tarihin en çok "düşlere giren" ismi Ferrari'yi kurdu. Ferrari 1951 yılında İngiltere Grand Prix'sinin yanı sıra Le Mans'da da 14 zafer kazandı. 1960 ve 1965 yılları arasında 6 yıl üst üste Le Mans'ı kazanması da Ferrari'yi otomobil yarışçılığının en büyük ismi yaptı. Ancak gelişen dünya ekonomisi sürecinde profesyonelce işleyen şirketlerin hızına erişemedi. Maddi olarak büyük sorunlar yaşayan Ferrari'nin yaşadığı bu sorun hâlen günümüzde profesyonelce işlemeyen şirketlerin hazin sonunu simgelemektedir. Genelgeçer bir görüş olarak, profesyonel bir şirketin bir bankadan borç almaya çalışması gerekirken Enzo Ferrari şirketi ayakta tutabilmek için İtalyan Mafyası'ndan borç aldı. === Dino Ferrari'nin ölümü === İtalyan Mafyası'na borcunu geri ödeyemeyen Enzo Ferrari'nin oğlu Dino Ferrari, yaygın kanıya göre (filmlerde ve belgesellerde anlatıldığı üzere) İtalyan Mafyası tarafından zehirlenerek öldürüldü. Bu konudaki bir başka görüşe göre, mahkeme tutanakları "kas gelişememezliği" hastalığından öldüğünü yazar. O dönemde İtalyan medyası bunu Dino Ferrari'nin uyuşturucu kullanmasıyla da ilgili olduğunu sunmuştur; ancak Dino Ferrari'nin 24 yaşında vefat etmesine rağmen arabalar üzerine müthiş bir bilgisi olması, Formula 2 arabaları için V6 motorunu daha 23 yaşındayken düşünüp, Vittorio Jano'ya da ertesi yıl ölmeden önce teknik düşüncelerini iletmiş olması onun son günlerinde bile oldukça zinde olduğunu gösterir. 1956'da Enzo Ferrari hukuksal anlamda bu olayın üzerine fazla gidemedi, zira bu dönemde gerek İtalya, gerek Amerika'daki illegal yaşam ve mahkemeler; Sicilya'daki aileler tarafından yönetilmekteydi. Oğlunun ölümü üzerine Enzo Ferrari, "Ferrari Dino" serisini yarattı. Ancak bu arabaya Ferrari logosu konulmasına şiddetle karşı çıktı. Bu nedenlede araca "Dino" yazan bir logo konuldu. Bu tasarım Ford'un yarattığı en hızlı ve yarışlardaki en başarılı arabası Ford GT40'a da ilham kaynağı olacaktı. === Ferrari'nin Fiat'a satılması === Ford Ferrari'yi satın almak üzere 1963'te 18 milyon dolarlık bir teklif sundu. Enzo Ferrari hemen hemen her konuda anlaştı, ancak Ford'un yarış takımını kontrol etme isteği Enzo Ferrari tarafından reddedildi ve anlaşma bozuldu. Bu da Ford'un o dönemde yarışlara girmesine sebep oldu. 1969'da oldukça güç durumda kalan Enzo Ferrari şirketin hisselerin yarısını Fiat'a vererek, yönetimden bir adım geri çekildi. Fiat daha sonraki süreçte de hisse alımına devam ederek günümüzde şirketin %90'ının sahibi olmuştur. Ford'un Ferrari tarafından hazırlıkları yapılmış, birçok masrafa girilmiş projesinin iptal olması ardından; Ford "Ferrari" projesine "Ford GT40" ismi altında devam etti. İki yıl deneme sonrasında, Ferrari'yi yarışlarda geçmesi de Amerikan otomobil yarışçılığının en büyük günlerinden biri olarak kabul edilir. Fiat ayrıca Alfa Romeo, Maserati gibi otomobil markalarına da sahiptir. === Pininfarina'nın Ferrari'yle buluşması ve Enzo Ferrari'nin ölümü === küçükresim|240px|sağ|Ferrari Testarossa 1969, Ferrari'nin tarihindeki en önemli yıllardan biridir. Bu yıl Enzo Ferrari tasarımcı dostu Battista Farina'nın oğlu Sergio Pininfarina'ya, çizdiği muhteşem çizgiler doğrultusunda şans tanıdı. Prototip olarak sunulan 1969 Ferrari 512s, 1967 Ferrari 206 Dino'nun daha ince ve modern çizgilerle yaratılmış halidir. Üretime geçen 1971 Ferrari BB ile Ferrari dünya otomobil dünyası arenasına tekrar girdi. 1984 yılı, Pininfarina'nın otomotiv dünyasını yeni bir çağa başlatmasına şahit oldu. Tüm zamanların en güzel tasarımlarından biri olarak gösterilen Ferrari Testarossa satışa sunulur sunulmaz yüksek fiyatına rağmen lüks otomobillerde satış rekorları kırdı. Testarossa, hâlen günümüz spor arabalarının çizgilerini örnek aldığı efsanevi bir otomobil haline dönüştü. 1988'de Enzo Ferrari, Ferrari'nin 40. yılı için üretilen F40'ın sunulmasından bir yıl sonra öldü. Enzo Ferrari en çok beğendiği Ferrari'nin F40 olduğunu söylemiştir. Ferrari F40'ın ilk sahibi, dünya tarihinin en büyük futbolcularından biri olarak gösterilen Diego Maradona'dır. AC Milan başkanı Silvio Berlusconi, Napoli'nin Maradona ile Serie A şampiyonu olması ve 1987'de Coppa Italia'yı alması üzerine Maradona'ya transfer teklifinde bulundu. Napoli başkanı Corrado Ferlaino da, Maradona'yı Napoli'de tutabilmek için ona Ferrari tarafından üretilen tek siyah renk F40'ı hediye etti. Maradona da hâlâ günümüzde kararını Ferrari yüzünden verdiğini söylemektedir. Enzo Ferrari'nin 1988'de 90 yaşında ölümünün ardından eski sportif direktör Luca Cordero di Montezemolo başkan olur. === 1990'lı yıllarda Ferrari === sağ|240px|küçükresim|Ferrari V12 motoru 1992 Ferrari 456 GT , 1994 F355 ve 1996 550 Maranello takibi senelerde sunan Ferrari; Dünya'nın dört bir yanında en güzel lüks spor araba olarak tanınmasını sağladı. Ferrari, kuruluşunun 50. yılında F50 modelini limitli sayıda üreterek dünyaya sundu. 1979' dan sonra Formula 1 pilotlar şampiyonluğunu ve 1984'ten sonra da takımlar şampiyonluğunu kazanamayan Scuderia Ferrari yarış takımı, 1990 yılında McLaren'den ayrılan Alain Prost ile anlaştı. 1990 yılının son yarışı Suzuka Büyük Ödülü'nde Ayrton Senna'nın Alain Prost'a kasıtlı çarpması sonucu şampiyonluğu kaçırdı. 1991 ve sonrasında yeteri kadar mücadeleci bir Formula 1 aracı üretemeyen Ferrari, birkaç yıl daha şampiyonluk mücadelesine giremedi. 1993 yılında takımın yönetimine Jean Todt'un getirilmesi ile yeniden yapılanmaya giden Scuderia Ferrari, 1995 yılının sonunda 1994 ve 1995 yıllarının dünya şampiyonu Michael Schumacher ile anlaştı. 1996' da kötü bir sezon geçiren takım, 1997 ve 1998 yıllarında şampiyonluk için tekrar güçlü bir aday olmasına rağmen yine son yarışlarda şampiyonluğu kaçırdı. Ferrari, 1999 İngiltere Büyük Ödülü'nde 1. pilot Michael Schumacher'in kaza yaparak ayağını kırması sonucu yarışlardan uzak kalmasına rağmen, Eddie Irvine ile şampiyonluk mücadelesine devam etti. Ferrari, pilotlar şampiyonluğunun yine son yarışta kaybetmesine rağmen, 1984 yılından beri kazanamadığı "Formula 1 Takımlar Şampiyonu" unvanını kazanmayı başardı. === 2000'li yıllarda Ferrari === küçükresim|200px|Michael Schumacher 2005 ABD Grand Prix öncesi basın toplantısında 2000 yılında Mika Hakkinen ve McLaren'e karşı Michael Schumacher ile kazanılan pilotlar şampiyonluğu, 21 yıl sonra kazanılmış ilk "Formula 1 Pilotlar Şampiyonluğu" unvanı olmasının yanında 5 yıl sürecek bir başarının da başlangıcı oldu. 2001'de McLaren ve BMW Williams'ın ortak olduğu şampiyonluk yarışını önde tamamlayan Ferrari, 2002'de radikal özelliklere sahip F2002 adlı araç ile büyük bir üstünlük sağlayarak şampiyonluğu sezonun bitiminden çok önce elde etmeyi başardı. 2002 yılının sonunda Ferrari'nin bu üstünlüğü nedeniyle Uluslararası Otomobil Federasyonu (FIA), Formula 1' de masrafları azaltarak diğer takımların rekabet gücünü arttırmak amacıyla bazı kural değişikliklerine gitti. 2003'te yeni kurallardan etkilenmesine rağmen tekrar hem takımlar hem de pilotlar şampiyonluğunu kazanmayı başardı. 2004'te F2004 ile 18 yarışın 15'ini kazanarak 2002'deki üstünlüğünü daha da ileri taşıyan Ferrari'nin 2004'ü de domine etmesinin üzerine FIA daha radikal kural değişikliklerine gitti. 2005'te aleyhine değiştirilen kurallara ayak uyduramayan Ferrari, araç ile lastik arasında yaşanan uyumsuzluk ve kural değişikliklerinin amacına ulaşması sonucunda şampiyonayı ancak 3. olarak tamamlayabildi. 2006 yılında yapılan yeni kural değişiklikleri ve 3 litre V10 motordan 2.4 litre V8 motora geçişle birlikte yeniden bir toparlanma dönemine giren Ferrari, şampiyonluk mücadelesine tekrar ortak oldu. Monte Carlo Grand Prix'sinin de şampiyon pilot Michael Schumacher'in diğerlerini engellemek adına aracını yolda bıraktığı gibi bir suçlama yüzünden ve ardından yaptığı motor değişikliği ile garajdan; diğer pilot Felipe Massa'nın da sıralama turlarında yaptıgı kazadan dolayı son sıradan başlaması ile tarihindeki en kötu sıralama ile başlamalarına rağmen Michael Schumacher muhteşem bir sürüş ile böyle zor bir pistte 5.'liği elde ederek şampiyon ruhunu ve tecrübesini ortaya koydu. F2004, birçok otorite tarafından gelmiş geçmiş en iyi Formula 1 aracı olarak kabul edilir. Michael Schumacher de bu dönemde elde ettiği başarılarla üst üste rekorlar kırarak tüm zamanların en başarılı Formula 1 pilotu olmuştur. 2004 yılı itibarı ile, Fiat Ferrari'nin %56'sına, Mediobanca %15'ine, Commerzbank %10'una, Lehman Kardeşler %7'sine ve Ferrari'nin oğlu Piero Ferrari %10'una sahipti. Ferrari'nin 60. yıl için tasarladığı F60 modeli "Enzo Ferrari" ismiyle satışa sunuldu. 2007 yılında McLaren Takımı'nın GP2 pilotu Lewis Hamilton'u ve Renault'tan Fernando Alonso'yu transfer etmesi ve Ferrari'nin Michael Schumacher'in emekli olmasıyla boşalan koltuğa McLaren Mercedes'ten Kimi Raikkonen'i oturtmasıyla pistin tablosu hayli değişti. İlk yarış olan Avustralya Grand Prix'ini Kimi Raikkonen kazandı fakat daha sonraki yarışlarda bu yeni transfer beklenen başarıyı istenen seviyede gösteremedi. Takım arkadaşı Felipe Massa ise kararlı ve yarışı sonuna kadar kovalayan bir tablo çiziyordu.Fakat ilerleyen yarışlarda Raikkonen şampiyonluk mücadelesine yeniden ortak oldu.McLaren Mercedes takımının yeni transferlerinin ve otomobillerinin performansı ise Ferrari'de az da olsa ümit kırmaya devam ediyordu.Özellikle yeni transfer çaylak Lewis Hamilton her yarışta adeta çaylak olduğunu unutturuyordu. Fakat sezon içinde Ferrari'nin teknik şefi Nigel Stepney'in Ferrari'nin otomobili hakkındaki yaklaşık 800 sayfalık teknik bilgiyi rakip takım McLaren'e sızdırdığı ortaya çıkınca Nigel Stepney takımdan uzaklaştırıldı ve FIA'ya başvurulup McLaren'e dava açıldı. Dava sonucunda Mclaren Mercedes'in takım patronu Ron Dennis bilgilerin kullanılmadığını söylese de takım 100 milyon dolarlık bir cezaya çarptırıldı ve 2007 sezonu içinde almış olduğu tüm takım puanları silindi.McLaren şampiyona sonuna kadar otomobilinde hiçbir değişiklik yapmadan yarıştı.2007 sezonun son iki yarışını Ferrari pilotu Kimi Raikkonen kazanarak Pilotlar Şampiyonası'nda birinci oldu.Takım arkadaşı Felipe Massa ise sezonu üçüncülükle kapattı.2007 sezonu bitmesine rağmen olaylar bir türlü durulmadı.McLaren Mercedes sezonunun son yarışı olan Brezilya Grand Prix'inde benzin deposu sıcaklığı ve benzin miktarını gerekçe göstererek Ferrari'nin kazanmasına itiraz etti fakat mahkeme reddetti ve Raikkonen'in birinciliği tescillendi. Biten yarışlar ve bitmeyen olaylar. Formula 1 2007 sezonu skandalların patlak verdiği bir yıl olarak tarihe geçti. == Ferrari satış prensipleri == Scuderia Ferrari, yakaladığı trendi kullanmasını iyi bilerek talep gördüğü dönemlerde kısıtlı araç üreterek araçlara olan rağbeti artırma yoluna gitmiştir. Bu sayede herkes araca sahip olamıyor ancak bir sonraki modele talep artıyordu. Bu sayede fiyat politikası yükselme eğilimi gösterir oluyordu. Bu teknik genel olarak bütün az üretim yapan otomotiv şirketleri tarafından kullanılmaktadır. Ancak Ferrari'nin buna ek olarak yaptığı diğer bir husus ise, araçlarını ikinci ele düştüğü zaman aracı kurumlar vasıtasıyla değerinin üstünde fiyatlara toplamasıdır. Bu yolla Ferrari marka araçlar değer kaybetmeyen araçlar olarak anılmaya başlanmıştır. Doğal olarak bu da marka imajı için her üreticinin arayıp da bulamadığı bir katkı demektir. Bu sayede değerine değer katan marka hâlen avrupa da ve tüm dünyada elindeki araçları satmak isteyen tüm Ferrari kullanıcılarından aracı alarak bu marka otomobillerin ikinci elde piyasanın serbest ellerine düşmesini engellemektedir. Bu yüzden avrupa kaynaklı oto ikinci el sitelerinde eski model veya düşük fiyatlı Ferrari modeline rastlamak zordur, zira bütün satılan araçlarını Ferrari titiz bir çalışma ile her zaman takip altında tutar. == Modelleri == === Spor arabaları === Ferrari'nin ilk modelleri sadece spor amaçlı idi, günümüzdeki lüks spor arabası halinde değildi. * 1948-1950 166 * 1951 195 Coupe * 1951-1952 212 Coupe/Cabriolet * 1952 340 MM Berlinetta/Spider === Orta motorlu V6/V8 === Ferrari Dino, ortadan motorlu ilk Ferrari idi. Bu tarz, 1980'lerde ve 1990'lardaki hemen hemen tüm Ferrari'lerde görünmektedir. * 1968-1975 Dino ** 1968-1973 Dino 246GT/GTS * 1975-1989 208/308/328 GTB/GTS ** 1975 308 GTB/GTS ** 1980 208 GTB/GTS ** 1980 308 GTBi/GTSi ** 1982 208 GTB/GTS Turbo ** 1982 308 GTB/GTS Quattrovalvole ** 1985 328 GTB Berlinetta ** 1986 GTB/GTS Turbo * 1989 348 ** 1989 348 TB/TS ** 1993 348 GTB/GTS * 1995-1998 F355 ** 1994 F355/GTS ** 1997 355 F1 * 1999-2004 Ferrari 360 ** 1999-2004 360 Modena/Spider ** 2003-2004 Challenge Stradale * 2005 F430 * 2008 430 Scuderia * 2009 458 Italia * 2013 458 Speciale * 2010 458 Spyder küçükresim|sağ|200px|Ferrari F430 TMS === 2 kişilik === Ferrari'nin ürettiği 2 kişilik arabaları, satılan arabalarının büyük çoğunluğunu temsil eder. * 1952-1967 America ** 1952 340 America ** 1953 375 America ** 1956 410 superamerica ** 1957 410 superamerica III ** 1960 400 superamerica ** 1964 500 Superfast * 1953-1962 250 ** 1952 250S/250MM ** 1953 250 Export/Europa ** 1954-1963 250 GT Europa/Boano/Ellena/Coupe Pininfarina/Lusso ** 1957-1960 250 GT Berlinetta/Cabriolet/California Spyder/SWB * 1964 330 ** 1966 330 GTC Coupe ** 1966 330 GTS Spider * 1964-1968 275 ** 1964-1965 275 GTB/GTS ** 1966-1968 275 GTB/4 * 1968 365 ** 1968-1969 365 GTC Coupe ** 1969-1970 365 GTS Spider * 1968-1973 Daytona ** 1968 365 GTB4/365 GTS4 * 1996-2001 550 Maranello ** 1996-2000 550 Maranello Coupe ** 2001 550 Barchetta * 2002-2006 575M Maranello ** 2004 Barchetta ** 2005 Superamerica * 2007 Ferrari 599 GTB * 2008 ferrari california === Orta motorlu 2+2 === * 197546 208/308 GT4 ** 1974-1975 Dino 308GT4 ** 1976-1980 308GT4 ** 1975 208 GT4 * 1980 Mondial ** 1980 Mondial 8 ** 1982 Mondial Quattrovalvole ** 1983 Mondial Cabriolet ** 1985 3.2 Mondial/3.2 Cabriolet ** 1989 Mondial T === Ön motorlu 2+2 === * 1960-1963 250 ** 1960-1963 250 GT 2+2 * 1964-1967 330 ** 1964-1967 330 GT 2+2 * 1967-1971 365 ** 1967-1971 365 GT 2+2 * 1968-1973 365 Daytona ** 1971-1972 365 GTC4 ** 1972-1976 365 GT4 2+2 * 1976-1989 400/412 ** 1976 400 Automatic ** 1979 400i ** 1985 412 * 1992-2003 456/456M ** 1992-1997 456 GT/GTA Coupe ** 1998-2003 456M GT Coupe * 2004-2005 612 Scaglietti * 2014 California T === Orta Motorlu (12 Silindir) === * 1971-1984 512 Berlinetta Boxer ** 1971 365 GT4 BB ** 1976 512BB ** 1981 512iBB * 1984-1996 Testarossa ** 1984-1992 Testarossa ** 1992-1994 512TR ** 1994-1996 F512M ** 2012 F12 Berlinetta === Süperarabalar === * 1962 250 GTO * 1984 288 GTO * 1988-1992 F40 * 1995-1997 F50 * 2003 Enzo * 2013 LaFerrari === Güncel === * 360 GTC * 360 Challenge * 575 GTC * FXX *Ferrari FXX K (2015) === Eski === * 1947 125 Sport * 1948 166 * 1949 125 F1 * 1951 340 America * 1952 250MM * 1953 340 MM * 1953 375 MM * 1954 750 Monza * 1954 250 Monza * 1956 250 Testa Rossa * 1960 250 TR60/61 * 1962 GTO ** 1965 330 P2 ** 1966 330 P3 ** 1967 330 P4 ** 1967 412 P * 1969 312 P * 1969 512 S and 512 M * 1971 312 PB * 1994 333 SP * 1996 F50 GT == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Ferrari Resmî Web Sitesi * Ferrari Türkiye Resmî Sitesi * Kategori:Stellantis Kategori:Lüks markalar Kategori:İtalya'daki otomobil üreticileri Kategori:Spor otomobil üreticileri Kategori:İtalyan markaları Kategori:Otomobil markaları Kategori:1947'de kurulan imalat şirketleri Kategori:İtalya Borsası'ndaki şirketler Kategori:New York Borsası'ndaki şirketler Kategori:1947'de İtalya'da kurulan oluşumlar Kategori:Kurumsal yan kuruluşlar
701
thumbnail|sağ|200px|Toplumu inceleyen bilim dalına sosyoloji (toplum bilim) adı verilir 200px|küçükresim|Paris Descartes Üniversitesi Sosyal Bilimler Kütüphanesi Sosyoloji veya toplumbilimi"toplumbilim." Büyük Türkçe Sözlük. Erişim: 21 Ekim 2013., toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır. Toplum bilimi alanında çalışan bir kişiye de sosyolog denir. Bir akademik disiplin olarak toplum bilimi bir sosyal bilim olarak kabul edilmektedir ve 19. yüzyılın ilk çeyreğinde gelişmiş diğer bilim dalları ile karşılaştırıldığında göreceli olarak gençtir. Birçok sosyolog bir veya daha fazla uzmanlık alanında veya alt dallarında çalışmaktadır. Sociology kelimesi, Yunanca “bilim” anlamına gelen “logy” eki ve Latince'de, genel anlamda insanı işaret eden, üye, arkadaş veya dost anlamındaki, “socius” kelimesinden gelen “socio-” kökünden oluşur. Toplum bilimi geniş çerçeveli bir disiplin olduğu için profesyonel toplum bilimcilerin bile tanımını yapması güçtür. Bu disiplini tanımlamak için işe yarayan yollardan biri bu disiplini toplumun farklı boyutlarını inceleyen alt dalların oluşturduğu bir küme olarak tanımlamaktır. Örneğin toplumsal sınıflaşma eşitsizliği ve sınıfsal yapıları, demografi nüfusun miktar ve türündeki değişimleri, suç bilimi suç davranışı ve çarpıklıkları, politik toplum bilimi hükûmet ve yasaları, ırk toplum bilimi ve cinsiyet toplum bilimi ırk ve cinslerin eşitsizliği kadar ırk ve cinsiyetlerin toplumsal yapılarını inceler. Doğadaki birçok çapraz disiplini içerecek şekilde, ağ çözümlemesi gibi yeni toplumsal alt bilim dalları ortaya çıkmaya devam etmektedir. Birçok toplum bilimci, akademi dışında yararlı araştırmalar yapmaktadır. Bulguları eğitimcilere, yasa yapıcılara, yöneticilere, yenilik yapmak isteyenlere, iş dünyasının liderlerine ve toplumsal sorunları çözme ve sosyal politikalar oluşturma konusuyla ilgilenenlere yardımcı olmaktadır. == Tarihçe == Ekonomi, politika bilimi, antropoloji, tarih ve psikolojiyi kapsayan diğer sosyal bilimler ile karşılaştırıldığında toplum bilimi oldukça yeni bir bilim dalıdır. Arkasındaki düşüncelerin ise daha uzun bir geçmişi vardır ve ortak insan bilgisi ve felsefesinin karışımına kadar izleri takip edilebilir. Toplum bilimi 19. yüzyılın ilk yarısında modernliğin iddialarına karşı bir akademik tepki olarak belirmeye başladı: dünya küçülmeye başlayıp bütünleşmeye başlıyor, insanların yeryüzündeki deneyimleri hızlı bir şekilde atomize olup yayılıyordu. Toplum bilimciler sadece toplumsal grupları nelerin bir arada tuttuğunu öğrenmeyi değil aynı zamanda toplumsal dağılmaya karşı bir çare geliştirmeyi de umut ettiler. Sociology kelimesi 1838’de Auguste Comte tarafından Latince socius (arkadaş, dost) ve Yunanca logos (bilim) kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturuldu. * Comte insana dair bütün bilimleri – tarih, psikoloji ve ekonomi dahil, bütünleştirmeyi istiyordu. Onun toplumsal şeması tam 19. yüzyıla özgüydü; tüm insanlığın aynı tarihsel aşamalardan (teoloji, metafizik, pozitif bilimler) geçtiğine inanıyordu ve eğer birisi bu gelişimi kavrarsa toplumsal hastalıklar için çareler de bulabilirdi. Toplum bilim ‘bilimlerin kraliçesi’ olmalıydı. * Sociology terimi ile ilk yayımlanan kitap İngiliz düşünür Herbert Spencer’in yazdığı The Study of Sociology (Toplum Bilimi Çalışması) idi (1874). * ABD’de bazıları tarafından Amerikan toplum biliminin babası diye tanımlanan Lester Frank Ward, 1883’te Dinamik Toplum Bilim kitabını yayınladı ve ilk kez Kansas Üniversitesi, Lawrence’da 1890’da Toplum Bilim Öğeleri başlıklı bir kursta(Amerika'nın devam eden en eski toplum bilim bölümüdür) bu disiplin kendi adıyla öğretilmeye başlandı. * Kansas Üniversitesi’nde Tarih ve Sosyoloji Bölümü 1891 yılında kuruldu ve ilk tam anlamıyla bağımsız toplum bilim bölümü 1892’de Chicago Üniversitesi ‘nde 1895’te Amerikan Toplum Bilimi Dergisini çıkaran Albion W. Small tarafından kuruldu. * İlk Avrupa toplum bilim bölümü, L'Année Sociologique'un (1896) kurucusu Émile Durkheim tarafından 1895’te Bordeaux Üniversitesi'nde kuruldu. * Birleşik Krallık’taki ilk toplum bilim bölümü London School of Economics and Political Science‘da (İngiliz Toplum Bilim dergisini de yayınlayan) 1904'te kuruldu. * 1919’da Almanya’da Ludwig Maximilians University of Munich’de Max Weber ve 1920’de Polonya’da Florian Znaniecki tarafından toplum bilim bölümleri oluşturuldu. * Toplum bilim alanında uluslararası işbirliği 1893’te, René Worms tarafından kurulan ancak 1949’da oluşan çok daha geniş katılımlı Uluslararası Toplum Bilim Birliği (ISA) ile yıldızı kararan küçük Uluslararası Toplum Bilim Enstitüsü ile başladı. * 1905’te dünyanın en büyük profesyonel sosyologlar birliği olan Amerikan Toplum Bilim Birliği kuruldu. thumbnail|Ferdinand Tönnies 19\. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar diğer “klasik” toplum bilim kuramcıları şunlardır: * Karl Marx, * Ferdinand Tönnies, * Émile Durkheim, * Vilfredo Pareto, ve Max Weber. 20\. yüzyıldan 21. yüzyılın başlarına kadar diğer “klasik” toplum bilim kuramcıları şunlardır: * Markus Dressler, Comte gibi bu bilimciler de kendilerini sadece “sosyolog” saymaz. Çalışmaları din, eğitim, iktisat, hukuk, psikoloji, etik, felsefe ve teoloji konularına yöneliktir ve kuramları değişik akademik disiplinlere uyarlanmıştır. En çok ne var ki toplum bilim üstünde etkili olmuşlardır (aynı zamanda ekonomi üstünde de merkezi bir isim olan Marks’ı hariç tutarak) ve gene onların kuramları bugün hâlâ en uygulanabilir kuramlar olarak düşünülmektedir. Disiplinin içinde, bilimsel açıklamadan farklı olan anlayışın felsefi kökleri vardı. Comte’un başını çektiği ilk kuramcıların toplum bilime yaklaşımı, toplumu anlamak için doğal bilimlerde kullanılan yöntemleri ve yöntem bilimini aynen uygulayarak toplum bilimin bir doğal bilim gibi geliştirmekti. Deneycilik ve bilimsel yönteme yapılan vurgu toplum bilimsel iddialar ve bulgular için tartışılmaz bir temel oluşturmayı ve felsefe gibi daha az deneysel disiplinlerden toplum bilimini farklılaştırmayı araştırıyordu. Pozitivizm denilen bu yöntem bilimsel yaklaşım toplum bilimciler ve diğer bilim insanları arasında çekişme kaynağına ve sonunda disiplinin kendi içinde de bir ayrışma noktasına dönüştü. Böylece, birçok bilim, gerekirci, Newtoncu modelden belirsizliği kabullenen ve içselleştiren olasılıklı modellere geçerken toplum bilim gerekirci (çeşitlemeleri yapıya, etkileşime veya diğer güçlere yükleyen)yaklaşıma inananlar ve her türlü açıklama ve tahmin olasılığına karşı duranların hakimiyetine girdi. Bilimsel açıklamadan farklı ikinci bir görüş ise kültürel hatta kendi başına toplumsaldı. 19. yüzyılın başlarından itibaren insan toplumunun anlamlar, semboller, kurallar, normlar ve değerler gibi kendine özgü yanları bulunmasından dolayı doğal dünyadan toplumsal dünyanın ayrı olduğunu tartışan Wilhelm Dilthey ve Heinrich Rickert gibi bilim insanları tarafından toplum hayatını inceleyen pozitivist ve doğacı yaklaşımlar sorgulanmıştı. Toplumun bu öğeleri insan kültürlerini hem sonucuydular hem de bunlar tarafından üretiliyorlardı. Bu bakış açısı daha sonra antipozitivizmin (insancıl toplum bilim) kurucusu olan Max Weber tarafından geliştirildi. Anti-doğacılıkla yakın ilişkili bu anlayışa göre, toplumsal araştırma insanın kültürel değerlerine yoğunlaşmalıydı. Bu, bir insanın öznel ve nesnel araştırma arasında nasıl bir ayrım yapabileceği konusunda bazı tartışmalara yol açtı ve kişisel yorumlu (hermeneutical) çalışmaları etkiledi. Benzer tartışmalar, özellikle internet çağında, toplum bilimde, hedef kitleye özgü toplum bilimsel uzmanlığın yararına vurgu yapan kamu sosyolojisi gibi çeşitlemelere yol açmaktadır. == Sosyolojinin özellikleri == * Bireysel sorunlarla değil toplumsal sorunlarla ilgilenir * Sosyoloji bilimi evrensel kural ve tanımlar yapmaz * Sosyoloji bilimi olması gerekeni değil olanı inceler * Sosyoloji diğer bilim dallarıyla dayanışma içinde hareket eder * Sosyoloji bilimi olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurarak genellemelere ulaşır * Sosyoloji bilimi sistemli ve düzenli bilgiden oluşur * Sosyoloji bilimi pozitif bir bilimdir * Sosyoloji bilimi toplumları genel kural ve tanımlar eşiğinde ayırarak incelemez. == Sosyolojik bakış açısı == Sosyolojik bakış açısı, sosyolojinin toplumda oluşan olaylara karşı nasıl yaklaştığını ve oluşan olayların nasıl incelendiğini niteleyen bir ifadedir. Bu ifade, görünenin ardındaki gerçekliğe atıfta bulunur. Bu bakış açısı ile yaşanan bir olayın birden fazla sebebi olabileceği ve bu nedenle eleştirel düşünmenin önemi vurgulanır.Şahin, F. S. & Yorgancılar, S. (?). Sosyoloji. Seçkin: Ankara. == Sosyal teori == Sosyal teori, toplumsal hayatın kalıplarını açıklamak yerine toplumsal kalıp ve büyük toplumsal yapıları açıklayacak ve çözümleyecek özet ve çoğunlukla karmaşık kuramsal çatıların kullanımına başvurur. Sosyal teori her zaman daha klasik akademik disiplinlerle sorunlu bir ilişki kurmuştur; anahtar düşünürlerden birçoğunun üniversitede kürsüsü yoktur. Bazen sosyal teorinin toplum biliminin bir dalı olduğu düşünülse de, antropoloji, ekonomi, teoloji, tarih, felsefe gibi bilimlerle ilgili olduğu için disiplinlerarasıdır. İlk sosyal teoriler toplum bilimin doğuşuyla beraber, eş zamanlı olarak geliştirildi. ‘Toplum biliminin babası’ olarak bilinen Auguste Comte –toplumsal evrimcilik- diye ilk sosyal teorilerden birinin temel çalışmasını gerçekleştirdi. 19. yüzyılda sosyal ve tarihsel değişimle ilgili üç büyük klasik teori oluşturuldu: sosyal evrimcilik teorisi (sosyal darwinizm de bunun bir parçasıdır) sosyal dönem teorisi ve Marksist tarihsel materyalizm teorisi. Modern sosyal teoriler klasik teorilerin daha da yetkinleştirilmiş uyarlamalarıdır, evrimin çoksoylu teorileri gibi (neo-evrimcilik, sosyobiyoloji, modernizasyon teorisi, sanayi sonrası toplumu teorisi) veya genel tarihsel sosyoloji ve öznellik teorisi ve toplumun yaratılması. Doğal bilimler disiplinlerinin tersine –fizik veya kimya gibi— sosyal teorisyenler kendi teorilerini savunmak için bilimsel yönteme yeterince sadık davranmayabilirler. Bunun yerine, sosyal teorinin karşıtlarının eleştirilerinin temelini oluşturan, tarihsel ve psikolojik yorumlar hariç, kolaylıkla kanıtlanamayacak hipotezler kullanarak büyük ölçekli toplumsal genel eğilim ve yapıları ele alırlar. Uç noktalardaki eleştirel kuramcılar, dekonstrüksiyonizmciler veya post-modernistler gibi, herhangi sistematik bir araştırma veya yöntemin baştan noksan olduğunu iddia etmektedir. Birçok kez, ne var ki, “sosyal teori” bilime başvurmadan tanımlanır çünkü tarif ettiği toplumsal gerçeklik tersi kolay kanıtlanamayacak kadar baskındır. Modernite veya anarşi sosyal teorileri bu anlamda iki örnek olabilir. Ne var ki, sosyal teoriler toplum biliminin büyük kısmını oluşturmaktadır. Nesnel bilimsel tabanlı araştırmalar sosyal teorisyenler tarafından yapılan açıklamalar için destek sağlayabilir. Mesela aynı işi yapan erkek ve kadınlar arasında belirgin bir gelir eşitsizliği olduğunu ortaya koyan, bilimsel yöntem eksenli istatistiki bir çalışma, karmaşık sosyal teoriler olarak feminizm veya ataerkilliğin önermelerini tamamlayabilir. Genel olarak ve özellikle saf sosyoloji taraftarları arasında, sosyal teorinin bir çekiciliği vardır çünkü burada odak merkezi bireyden uzaklaşır ve doğrudan topluma ve bizim hayatlarımızı kontrol eden toplumsal güçlere döner. Bu sosyolojik kavrayış (veya sosyal imajinasyon) yıllar içinde öğrencilere çekici gelmiş ve diğerleri statükodan memnun kalmamışlardır çünkü—bu şekilde değişim olasılığını ortaya koyarak, sosyal yapıların ve kalıpların ya rastlantısal ya da keyfi olarak özel güçlü gruplar tarafından kontrol edildiği varsayımına dayanmaktadır. == Bilim ve matematik == Toplum bilimciler toplumu ve sosyal davranışı, insanların oluşturduğu grup ve toplumsal kurumu çeşitli sosyal, dinsel, politik ve iş organizasyon gibi inceleyerek çalışırlar. Onlar aynı zamanda grup davranışlarını ve toplumsal etkileşimlerini inceler, köken ve gelişimlerini takip eder ve üye bireyler üzerinde grup hareketlerinin etkisini çözümlerler. Toplum bilimciler toplumsal grupların, organizasyonların ve kurumların özellikleri; bireylerin her birinin diğerinden ve ait oldukları gruptan etkilenme yolları ve bir insanın günlük yaşamında cinsiyet, yaş veya ırk gibi toplumsal özelliklerin etkisi ile ilgilidir. Toplum bilimsel araştırmalar eğitimcilere, yasa koyuculara, yöneticilere ve toplumsal sorunları çözmek ve kamu politikaları geliştirmek isteyenlere yardımcı olur. Birçok toplum bilimci bir veya birden fazla uzmanlık alanında çalışır: toplumsal organizasyon, toplumsal tabakalaşma, toplumsal hareketlilik; ırksal ve etnik ilişkiler;eğitim, aile; toplumsal psikoloji, şehir, kırsal, politika ve karşılaştırmalı toplum bilim; cinsiyet rolleri ve ilişkiler; demografi; yaşlılık; suç bilimi; ve toplumsal uygulamalar. Toplum bilim büyük oranda Comte'nin toplum bilimin er-geç bilimin bütün diğer alanlarını içine alacağı inancına yaslanarak gelişse de, sonuçta, toplum bilim diğer bilimlerin yerine geçmedi. Bunun yerine, toplum bilim diğer toplumsal bilimlerle özdeşleştirilme noktasına geldi. Günümüzde, çoğunlukla karşılaştırmalı bir yöntem kullanarak, insan türünün organizasyonlarını, toplumsal kurumlarını ve bunların toplumsal etkileşimlerini incelemektedir. Disiplin özellikle karmaşık sanayi toplumlarına odaklanmıştır. Toplum bilimciler son zamanlarda antropologlardan aldıkları ipuçları ile, bu alandaki "Batı Vurgusu"nu belirtmektedirler. Tepki olarak ise yeryüzündeki birçok toplum bilim bölümü çok kültürlü ve çok uluslu çalışmaları desteklemektedir. Günümüzde, toplum bilimciler, toplumu düzenleyen ırk veya etnisite, sosyal sınıf, cinsel rolleri ve aile gibi kurumları; suç ve boşanma gibi bu yapıların ayrılma ve bozulmasını temsil eden toplumsal işleyişleri ve benzeri kişiler arası etkileşimler gibi mikro-işleyişleri ve bireylerin toplumsallaşmaları, gibi mikro- toplumsal yapıları araştırmaktadırlar. Toplum bilimciler sıklıkla toplumsal ilişkilerdeki kalıpları açıklamak ve toplumsal değişimi belirlemeye yardım edecek modeller geliştirmek için toplumsal araştırmanın kantitatif yöntemine dayanırlar. Toplum biliminin belli dalları ise - odaklanarak yapılan görüşmeler, grup tartışmaları ve etnografik yöntemler gibi yöntemlerin- sosyal işleyişlerin daha iyi anlaşılmasını sağladığını düşünmektedir. Orta yolu bulmak isteyen bazı toplum bilimciler ise kantitatif ve kalitatif yaklaşımların birbirini tamamlayıcı olarak kullanılmasını tartışmaktadır. Bir yaklaşımdan elde edilen sonuçlar diğer taraftaki açıkları kapatabilir. Mesela kantitatif yöntemler büyük ve geniş kalıpları tanımlarken kalitatif yaklaşımlar bireylerin bu kalıpları nasıl anladıklarını anlamamıza yardımcı olabilir. == Araştırma yöntemleri == Toplum bilimcilerin, soru formları veya toplumsal yöntemler araştırma anketi, görüşmeler, katılımcı gözlem, istatistik araştırması, değerlendirme araştırması ve test, anket vb. belge tabanlı değerlendirme gibi çalışmaları içeren, kuramsal olmayan bulguları bir araya getirmek için kullandığı birçok yöntem vardır. Araştırmanın sorusuna göre hangi araştırma yönteminin kullanılacağı belirlenir. Deneysel ve sayısal konularla ilgili bir araştırma yapılıyorsa nicel araştırma yöntemi, daha çok gözlem ve görüşme gibi sayısal veriler toplanamayan araştırmalarda nitel araştırma yöntemi kullanılmaktadır. Nitel araştırma yöntemi özellikle sosyoloji ve psikoloji gibi konularda araştırmaların sözel olması nedeniyle sık kullanılan bir yöntemdir. Bu yaklaşımların hepsinin sorunu bunların, araştırmacının bunların gözünde gördüğü toplumu nasıl çözümlediği ve anladığını uyarlamaya çalıştığı kuramsal konuma dayanıyor olmasıdır. Eğer Émile Durkheim gibi işlevselci ise, araştırmacı her şeyi büyük ölçekli toplumsal yapıların terimleriyle açıklaması muhtemeldir. Bir sembolik etkileşimci büyük olasılıkla insanların birbirini nasıl anladığına yoğunlaşacaktır. Bir marksist ya da neo-marksist bir araştırmacı ise muhtemelen her şeyi sınıf mücadelesi ve ekonomi süzgecinden geçirecektir. Fenomenciler ise insanların gerçeğin onlara göre anlamlarını kurguladıkları tek bir yol ve başka hiçbir şey olmadığını düşünmeye eğilimlidirler. Gerçek sorunlardan biri ise birçok toplum bilimcinin bir tek kurumsal yaklaşımın doğru olduğu ve bunun da kendilerininki olduğunu tartışmalarıdır. Uygulamada, toplum bilimciler sıklıkla, her yöntem özel data tipleri ürettiği için farklı yaklaşımları ve yöntemleri karıştırıp eşleştirmektedir. İnternet üç açıdan toplum bilimcilerin ilgi alanındadır: mesela kâğıt üzerindeki anketler yerine çevrimiçi anketleri kullanmak adına bir araştırma aracı olarak, bir tartışma platformu olarak ve bir araştırma konusu olarak. İnternet toplum bilimi, çevrimiçi toplulukların (ör:haber grupları) çözümlemesini, sanal toplulukları ve dünyaları, internet gibi yeni medyalar ekseninde çözünen organizasyonel değişimleri ve sanayi toplumundan bilgiye dayalı topluma (veya bilgi toplumuna) doğru yaşanan dönüşümde geneldeki toplumsal değişimi içermektedir. === Nicel yöntemler === Nicel araştırmalarda nesnellik ön plandadır. Tek bir doğru sonuç olduğu varsayılmaktadır. Nicel araştırmalarda tek olan bu doğru sonuca ulaşmak için anketler, testler ve ölçeklerden yararlanılarak veriler toplanmaktadır. Yani sayısal veriler sayesinde sonuca ulaşılmaktadır. Birey gerçekliğin dışında tutulmaktadır. Nicel araştırmalarda varsayımlar yapılır. Toplanmış olan sayısal veriler ile genellemelere ulaşılmaktadır. === Nitel yöntemler === Nitel araştırmalarda nesnellikten çok öznellik ön plandadır. Nitel araştırmalarda nesnellik şart değildir. Araştırmalar olayların daha çok "Niçin?" ve "Nasıl?" olduğu ile ilgilenmektedir. Sayısal veriler nitel araştırmalar için büyük önem taşımamaktadır. Nitel araştırmalarda gerçeklik bireyin dışında tutulmamaktadır. Nitel araştırma modelinde betimlemeler ve yorumlamalara yer verilmektedir. Dolayısıyla birden çok doğru kabul edilebilir. Tek bir doğru sonuç belirlemek amaç değildir. == Diğer toplum bilimleri == 20\. yüzyılın başlarında sanayi toplumu üzerinde araştırma yapan toplum bilimciler ve psikologlar antropolojinin gelişimine katkıda bulundular. Antropologlar da sanayi toplumları üzerinde araştırmalar yaptılar. Günümüzde toplum bilim ve antropoloji çalışma nesnelerinden ziyade farklı kuramsal içerik ve yöntemlere göre daha iyi bir şekilde farklılaşmışlardır. Sosyal biyoloji görece olarak hem toplum biliminden hem de biyolojiden kaynaklanan yeni bir alandır. Bu alan ilk önce çok hızlı bir kabul görse de, toplumsal davranış ve yapıların evrimsel ve biyolojik işleyişlerle açıklama yolları aramasından dolayı tepki topladı. Toplum bilimciler sıklıkla davranışı tanımlamada genlerin etkilerini çok fazla dayanak göstermeleri yönünden eleştirilmektedirler. Ne var ki toplum bilimciler sıklıkla doğa ve yetiştirme arasında karışık bir ilişki olduğuna atıfta bulunarak yanıt verirler. Bu anlamda sosyal biyoloji fiziksel antropoloji, zooloji, evrimsel psikoloji, insan davranışsal ekoloji ve ikili kalıtım kuramı ile yakın ilişki içerisindedir. Bununla birlikte, bu alanda çalışanların çoğu için, büyük oranda bu alanın düşünceleri kabul edilebilirdir, çünkü toplumsal yapılar için biyolojik temeller bulmak toplumsal yapıların nadir ve isteğe bağlı olduğunu ifade eden birçok toplumsal kuramın önerme ve çıkarımlarına karşı gelmektedir. Toplum bilim toplumsal psikoloji ile bazı bağlantıları vardır ancak ilki toplumsal yapılarla ilgili iken, ikincisi toplumsal davranışlarla ilgilidir. == Yaklaşımlar ve yöntemler == * Auguste Comte (1789-1857): pozitivist. * Émile Durkheim (1858-1917): pozitivist. * Karl Marx: diyalektik materyalist * Giambattista Vico (1668-1774): özneci/anlamacı. * Wilhelm Dilthey (1833-1911): hermeneutik geleneğe bağlı; anlamacı. * Georg Simmel (1858-1918): karmaşık süreççi. * Max Weber: anlamacı ve etkinlikçi. * Talcott Parsons : Yapısal işlevselcilik -Diğer gruplar: Robert Merton, Gerhard Lenski, Erving Goffman, Herbert Blumer, Harold Garfinkel, Peter Berger, Amitai Etzioni, C.Wright Mills, Daniel Bell, Alvin Toffler, G. Herbert Mead, Alain Touraine. == Kavramlar == == Dallar == == Kaynakça == === Genel === * Korotayev A., Malkov A., Khaltourina D. Introduction to Social Macrodynamics: Compact Macromodels of the World System Growth. Moscow: URSS, 2006. ISBN 5-484-00414-4 . * Final Yayınları Felsefe Grubu Konu Anlatım Kitabı s. 237 === Özel ===
766
Sosyalist Türkiye Partisi (kısaca STP), Türkiye'de faaliyet gösteren eski siyasi parti. == Tarihçe == Partinin örgütsel tarihi, 1978 yılında Türkiye İşçi Partisi'nde (TİP) yaşanan ayrışma sonrasında ortaya çıkan Sosyalist İktidar grubu ile başlar. Bir dönem boyunca, ilk sayısı 1986 yılında basılan ve bugün TKP'nin teorik organı olarak varlığını sürdüren Gelenek dergisinin adıyla anılan hareket, 6 Kasım 1992'de Ali Önder Öndeş başkanlığında Sosyalist Türkiye Partisi'ni (STP) kurdu. STP 1993 yılında, ülkenin bütünlüğüne yönelik aykırı görüşleri olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.1993 yılına ait Anayasa Mahkemesi kararı , 18 Nisan 2010 tarihinde erişilmiştir Yine 1993 yılında Sosyalist İktidar Partisi (SİP) kuruldu.Bu parti 2000 yılı Temmuz ayında Yalçın Cerit başkanlığında kurulmuştur 23 Temmuz 2000 tarihli Milliyet haberi 14 Haziran 2012 tarihinde erişilmiştir == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * http://www.tkp.org.tr Kategori:Türkiye'deki eski sosyalist partiler Kategori:1992'de kurulan siyasi partiler Kategori:1993'te kapatılan siyasi partiler Kategori:Türkiye'de kapatılan siyasi partiler
788
Hibrid veya Melez aşağıdaki anlamlara gelebilir * Hibrid - Günümüzde, elektrik motoru desteği ile çalışan otomobili de temsil eder. * Hibrid (müzik) * Melez (biyoloji) - Hibrid olarak da bilinir, iki farklı Hayvanın veya bitkinin birleşmesinden ortaya çıkan yeni tür. == Ayrıca bakınız == * Hibritleşme
726
Bilgisayar mühendisliği temel olarak yazılım, programlama ve algoritma ile ilgilenir. Bilgisayar ağları, veri tabanı yöneticiliği ve gömülü sistemler de diğer çalışma alanlarıdır. Bilgisayar mühendisleri, programlama dilleri, yazılım tasarımı ve yazılım - donanım tümleştirmesi eğitimi alırlar. Yazılımların neyi yapabileceği neyi yapamayacağı (bk. Hesaplanabilirlik), yazılımların belirli bir görev üzerinde nasıl etkili bir verim gösterebilecekleri (bk. algoritma ve karmaşıklık), yazılımların saklanmış bir veriyi nasıl yazıp okuyabilecekleri (bk. veri yapıları ve veri tabanları), yazılımların nasıl daha akıllı çalışabilecekleri (bk. Yapay zekâ), insan ve yazılımların birbirleriyle nasıl bir iletişim içerisinde olacakları (bk. insan bilgisayar etkileşimi ve kullanıcı arayüzleri) konuları üzerinde ve ASIC, FPGA, devre tasarımı ile donanım-yazılım entegrasyonu alanlarında çalışırlar. == Eğitimi == Bilgisayar Mühendisliği bölümü Türkiye'de 4 yıldır, bu eğitimi bitirenler bilgisayar mühendisi unvanını alırlar. == Tarihçe == === Dünyada bilgisayar mühendisliğinin geçmişi === Bilgisayar Mühendisliği dalının doğuşu ve ilgili çalışmalar 20. yüzyılın çok öncelerine gitse de çağdaş makineler ve çağdaş bilgisayar mühendisliği 20. yüzyılda gelişmiştir. 1920'lerden itibaren bu alanda gelişmeler gösterildi. Özellikle Alan Turing bu dalın kurucularından sayılır. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ilk bilgisayar mühendisliği lisans programı 1971'de Cleveland, Ohio'daki Case Western Reserve Üniversitesi'nde kuruldu. === Türkiye'de bilgisayar mühendisliğinin geçmişi === Türkiye'deki bilgisayar mühendisliğinin kuruluşunun temelinde Elektronik Hesap Merkezleri yatmaktadır. Türkiye'de bir üniversitede ilk kez bilgisayar İstanbul Teknik Üniversitesi'nde kullanılmaya başlanmıştır.Resimlerle Bilişim Tarihimiz Hacettepe Enformatik Enstitüsü ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektronik Hesap Bilimleri bölümleri kurulduktan sonra üniversitelerindeki bilgisayar mühendisliği bölümlerinin çekirdeğini oluşturmuştur. 1977 yılında Hacettepe ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi ilk kez lisans düzeyinde bilgisayar mühendisliği eğitimine başlamıştır. İTÜ'de 1980 yılında Elektrik Elektronik Fakültesi bünyesinde, Ege ve Yıldız Teknik Üniversiteleri'nde 1982 yılında Mühendislik Fakültesi'nde bilgisayar mühendisliği eğitimi başlamıştır. 2022 yılı itibarıyla 163 üniversitede bilgisayar mühendisliği eğitimi verilmektedir == Bilgisayar mühendisliğinin alanları == IEEE ve ACM birlikte Curriculum Guidelines for Undergraduate Degree Programs in Computer Engineering'de bilgisayar mühendisliğinin çekirdek bilgi alanlarını şöyle tanımlar: : 96px alt=|96x96pik 96px 96px Algoritmalar Bilgisayar mimarisi ve organizasyonu Bilgisayar dizgesi mühendisliği Bilgisayar grafiği 96px 150x150px 96px 96px Veri tabanı Sayısal mantık İşaret işleme Elektronik 96px 96px alt=|142x142pik 96px Gömülü sistemler Arayüzler ve İnsan bilgisayar etkileşimi İşletim sistemleri Programlama temelleri alt=|108x108pik alt=|67x67pik alt=|96x96pik 96px Yazılım mühendisliği (Çok Geniş Ölçekli Tümleşim) VLSI tasarımı ve üretimi Bilgisayar ağları Yapay zekâ == İlgili dallar == Bilgisayar mühendisliği, elektronik ve haberleşme, yazılım, kontrol, elektrik mühendisliği, bilgisayar bilimi ve matematik ile yakından ilgilidir. == Ayrıca bakınız == * Mühendislik * Kontrol mühendisliği * Elektronik ve haberleşme mühendisliği * Yazılım mühendisliği * Turing Ödülü * Bilgisayar Mühendisliği Öğrencileri Kongresi == Kaynakça ==
760
küçükresim|240px|Benz patentli bir otomobil prototipiküçükresim|240px|sağ|2007 model Tesla Roadster Otomobil, yolcu veya yük taşımak üzere tasarlanmış, motorlu ve tekerlekli kara ulaşım aracı. Otomobil, yakıtla çalışan bir motor sayesinde hayvan gücü kullanılmadan, itmeden veya çekmeden hareket edebilen ve üzerindekileri de taşıyabilen bir taşıttır. Halk arasında -ve bundan sonra bu maddede de- "araba" olarak isimlendirilir ve bilinir. Genel olarak otomobiller içten yanmalı motorlarla ve dört lastiğin dönmesiyle çalışır. Ancak 2001 yılı itibarıyla, hibrit motorlu otomobiller satılmaya başlamıştır. Elektrikle çalışan hibrit motorlar için şu an Amerika Birleşik Devletleri de başta olmak üzere, birçok ülke vergilerini minimuma indirmiş ve ücretsiz elektrik dolum istasyonlarını otoparklara ve benzincilere yerleştirmiştir. 3 teker üzerinde hareket edebilen arabalar da üretildi, ancak ortaya çıkan denge ve dayanıklılık sorununa bağlı olarak kullanışlı olamadığı için yaygınlık kazanamadı. == Kelimenin kökeni == Otomobil sözcüğü Türkçeye, Fransızca automobile sözcüğünden geçmiştir. Fransızca sözcük ilk kez 1865 dolayında elektrikli motorlar için kullanılmış, 1894 dolayında Daimler-Benz ve Peugeot'nun imal ettiği benzin motorlu araçlara uygulanmıştır. Fransızca kelime, Grekçe "kendi" anlamındaki αὐτός (autós) ve Latince "hareket eden" manasındaki mobilis sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşturulan ve başka bir hayvan ya da araç tarafından itilmek ya da çekilmek yerine kendi kendine hareket eden araç anlamına gelir. Yunanca zamire Latince sıfat eklenerek yeni sözcük üretilmesi zamanında eleştiriye tabi tutulmuştur. Türkçede ilk olarak Ahmet Rasim tarafından Şehir Mektupları yapıtında 1898'de kullanılmıştır. == Otomobillerin teknolojik gelişim kronolojisi == *1670'ler — Sözcük anlamına uygun olarak kendi kendine hareket eden ilk araç büyük olasılıkla 1679-1681 yılları arasında Pekin'de Cizvit misyoner Ferdinand Verbiest tarafından Çin imparatoru için bir oyuncak olarak yapılan küçük buharlı araçtır.Ainsi naquit l'automobile, J. Ickx (1961) * 1680 — Çalışabilen ancak kullanışlı olmayan ilk içten yanmalı motor 1680 yılında Hollandalı Christiaan Huygens’in yaptığı barutun yanması ile çalışan pistonlu makine oldu. Kapalı bir silindir içinde patlayan barut kayabilen bir pistona etki ederek pistonun hareket etmesini sağlamaktaydı. * 1698 — İngiliz Thomas Savery ilk buharlı makineyi yaptı * 1769 — İngiliz James Watt uzun süreli çalışan buharlı makineyi yaptı * 1769 — Kendi kendine hareket eden ilk araç Fardier Fransız mühendis ve topçu yüzbaşı Nicolas Joseph Cugnot (1725-1804) tarafından yapıldı. * 1787 — Oliver Evans Amerika'da yolcu taşıyan araç yapmıştır. * 1801 — Birleşik Krallık'ta Richard Trevithick buharlı otomobil yaptı. * 1824 — İçten yanmalı motorların, özellikle dizel motorlarının temel ilkeleri, genç bir Fransız mühendisi Sadi Carnot tarafından ortaya atıldı * 1830 — 15–20 km/h hızla giden buharla çalışan 14 yolcu taşıyabilen yolcu otobüsleri imal edildi. * 1860 — İngiliz Parlamentosu bütün arabaların iki sürücüsü ve önünde gündüz kırmızı bayrak gece kırmızı fener bulunmasını şart koşan kanun çıkardı. Bu kanun motor gelişim hızını biraz durdurdu. 1896 yılında bu yasa kaldırıldı. * 1860 — Hava gazı ile çalışan ticari bakımdan elverişli ilk motor Belçikalı mühendis Jean Joseph Etienne Lenoir (1822-1901) tarafından yapılmıştır. * 1862 — Fransız mühendisi Alphonse Eugène Beau de Rochas (1815-1893) 4 zamanlı çevrimin esaslarını ortaya koydu. * 1867 — Alman mühendisler Nicolaus August Otto (1832-1891) ve Eugen Langen (1833-1895), Rochas’ın bulduğu prensipleri pratiğe çevirerek dört zamanlı çevrime sahip motoru yaptılar. * 1876 — Nicolaus August Otto, ilk dört zamanlı gaz motorunu üretti. * 1877 - Otto yaptığı motorun patentini Amerika'dan aldı. * 1878 — İngiliz mühendisi Dugal Clerk iki zaman esasına göre çalışan ilk motoru yaptı. * 1880 — Amerika’da George Brayton benzin yakıtlı motor yaptı. * 1885 — Benzinle çalışan içten yanmalı motora sahip ilk otomobil Alman mühendis Karl Benz tarafından yapıldı * 1889 — Viyanalı Siegfried Marcus (1831-1898) geliştirdiği motorla viyana sokaklarında 12 km hızla gezerken halkın panik yaşamasına sebep olmuş birkaç kaza yapmıştır. 17 suçtan mahkemeye verilen Marcus keşif yapmayı bıraktı. * 1890 — Herbert Akroyd Stuart, bir kaza sonucu kızgın bir yere değen gaz yağının hava ile karışarak yandığını gördü. Bu olaydan etkilenerek yaptığı deneylerle motorunu geliştirdi ve patentini aldı. Motorunda yakıt emilen ve hafifçe sıkıştırılan hava içerisine bir memeden gönderilerek patlayıcı ve yanıcı bir karışım oluşturulmaktaydı. Bu karışımın yanabilmesi için cidarları yüksek derecede ısıtılan ve buharlaştırıcı adı verilen bir ön yanma odası vardır. Ana yanma odasına bir kanalla birleştirilen bu oda ilk hareket için dışarıdan alevle ısıtılmaktadır. Bu motorda havanın ısısının sıkıştırma oranıyla arttığı düşünülmediğinden verim düşük olmuştur. * 1890 — Bir Alman mühendis olan Capitaine, Akroyd’un motoruna benzeyen bir motorun patentini aldı. Bu motorlar yarım dizel (kızgın kafalı) motorların esasını oluşturdu. * 1890 — İlk otomobillerin çoğu, dişlileri olmadığı için yokuş çıkamıyor, önce durup sonra geriye doğru inmeye başlıyordu. 1893'te yapılan Benz Victoria marka arabada bir deri kayışı küçük bir kasnağa bindiren bir kol kullanılmıştı. Bu düzenek tekerleklerin daha yavaş dönmesini ve yüksek manivela gücünün arabayı yokuş yukarı tırmandırmasını sağlıyordu. Zincir çekişli velo tipi araçtada bu şekilde üç ileri bir geri kasnağı vardı. Çekişin kolaylıkla arka tekerleklere iletilmesi için motor her zaman arkaya ya da sürücünün altına konuyordu. * 1892-1897— Münih yüksek teknik okulu mühendislerinden Rudolf Diesel dizel motoru yaptı ve geliştirdi. * 1893 — Amerika'nın ilk başarılı otomobili “Duryea”, J. Frank ve Charles Edgar Duryea tarafından yapılmıştır. * 1894 — İlk resmi otomobil yarışı düzenlenmiştir, Paris-Rouen, 22 Temmuz. * 1898 — Fransa Otomobil Kulübü (AFC) Paris'teki Les Tuileries'nin güneşli bahçelerinde ilk otomobil fuarını organize etmiştir. * 1902 — İstenildiğinde benzinli istenildiğinde elektrik motoruyla ilerleyebilen ilk aracı 27 yaşındayken Ferdinand Porsche yapmıştır. 1902 yılında “Mixte-Wagen” adını verdiği aracı tanıtmıştır. Viyanalı bir fayton üreticisi olan Ludwig Lohner ile birlikte çalışan Porsche 4 silindirli bir Daimler motoruna aküler, bir jeneratör ve elektrik motorları ekledi. Bu haliyle Mixte benzinli motor stop edildiğinde bile akülerin çalıştırdığı elektrikli motorla ilerlemeye devam edilebiliyordu. * 1903 — Fransız Gustave Liebau ilk emniyet kemerini tasarladı ve patentini aldı * 1904 — Kısa adı FIA olan Uluslararası Otomobil Federasyonu kuruldu * 1905 — İsveçli mühendis Alfred Büchi egzoz gazlarından yararlanarak çalışan bir türbin vasıtasıyla dört silindirli bir motora aşırı hava yüklemeyi başardı. * 1905 — İlk 4WS ve 4WD sistemi Latil marka traktöre uygulandı * 1905 — İlk tampon takılan araç İngiltere'nin Kilburn kentindeki "Simms Manufacturing Co." tesislerinde üretilen 20 beygir gücündeki Simms-Welback marka araçtır. Aynı yıl tamponun patentinin F. R. Simms tarafından alınmıştı, fakat aslında bu fikir yeni değildi. 1897 yılında Moravya’daki "İmperial Nesseldorf" vagon fabrikasında yapılan çek malı Prasident marka otomobilin önüne tampon konmuş, ancak Viyana yakınlarında yapılan denemelerde tampon düştüğü için bir daha takılmamıştır. * 1908 — Amerikalı Henry Ford T modeli adındaki ilk seri üretim otomobili yaptı. İlk üretim bandı fikrinin babası da Henry Ford oldu. Ford'un tasarladığı fabrika, 1913'te günde 1000 araba üretebiliyordu. * 1918 — Birleşik Krallık'ta “ Royal Aircraft Establishment “ fabrikaları mekanik püskürtmeli dizel yakıt sistemini geliştirdi. Böylece yüksek devirli dizel motorları oluşturularak hafif taşıtlarda kullanılmasına zemin hazırlandı. * 1919 — Avrupa'nın ilk seri üretim otomobili Type A Citroën tarafından piyasaya verildi. Citroen aynı yıl dünyada ilk organize satış sonrası hizmetleri yapılandırdı. * 1920 — Voisin firması hidrolik olarak çalışan ABS'nin atası üzerine çalışmalar yaptı. "Fren yapıldığında tekerleklerin kilitlenmesini önleyici donanım" tanımıyla da Almanya'da 671925 nosuyla ilk patentini aldı. * 1924 — Citroën, ilk çelik kasaya sahip arabası B10’u imâl etti. * 1924 — MAN'ın ürettiği bir kamyon, direkt enjeksiyonlu dizel motoru kullanan ilk vasıta oldu. * 1934 — Citroën, seri olarak önden çekişli araç üretmeye başladı. * 1938 — Citroën, Hidropnömatik süspansiyon sistemini icat etti. * 1938 — İsviçreli kamyon üreticisi Saurer ilk turbo motorlu kamyonu üretti. * 1938 — Klima'yı standart olarak kullanıma sunan ilk marka Studebaker Commander'dir. * 1938 — GM tasarımcısı Harley Earl ilk elektrikli cam sistemini Buick'ye monte etti. * 1954 – Döner Pistonlu Motor (Rotary-Wankel motoru) Felix Wankel tarafından geliştirildi. * 1957 — İlk hız sabitleyicisi (cruise control) Imperial marka araçta kullanıldı. * 1958 — İsveç'teki Volvo Fabrikasında mühendis olan Nils Bohlin üç noktalı emniyet kemeri olarak bilinen sistemin patentini aldı. * 1961 — Türkiye'de %100 yerli imâlat ilk araba "Devrim"in üretimi tamamlandı. * 1962 — İlk seri üretim turbo motorlu otomobil Chevrolet Corvair Monza tanıtıldı. Daha sonra bu modeli Oldsmobile F85 Jetfire takip etti. * 1963 - Wankel motoru ilk kez NSU Spider marka araçta kullanıldı. * 1967 — İngiliz otomobil firması Jensen ilk ABS'yi otomobillerine uyguladı. * 1973 — Avrupa'da seri olarak turbo motorla üretilen ilk otomobil BMW 2002 oldu. * 1978 — Modern ilk ABS sistemi BMW 7 serisi ve Mercedes S serisinde uygulandı. * 1984 — Turbo üreticisi Garrett, "intercooler" adını verdiği yeni bir turbo soğutucu düzen geliştirdi. Bu sayede türbine giren hava soğutularak turbonun performansı artırıldı. * 1986 — Çift turbo takılan ilk araç Porsche 959 oldu. * 1987 — Bosch ilk üretici olarak ABS sisteminin daha gelişmişi olan ASR sistemini piyasaya sürmüştür. * 1993 — Fiat Croma Tdi, değişken geometrili turboyla donatılan ilk otomobil oldu. Sistem düşük motor devirlerinde turbonun verimini önemli oranda artırıyordu. * 1995 — Bosch, seyir hâlinde arabanın emniyetini sağlamak üzere ESP sisteminin seri üretimine başladı. ESP sistemi, özellikle virajlarda ve ani yol değişikliklerinde motor, vites ve fren düzenine müdahale ederek aracın savrulmasını önler. İlk kez Mercedes S sınıfında kullanıldı. == Binek taşıtlarında karoseri yapı çeşitleri == Karoseri Şasiye monte edilen, aracın saçtan yapılmış kısmı. Bu kısımda pencereler, kapılar, koltuklar, yolcu ve motoru koruyan kısımlar bulunur. Otomobiller birçok form altında karşımıza çıkmaktadır: == Otomobil tekniği == == Otomobillerin gelişmesine katkıda bulunan kişiler == (Doğum yıllarına göre kronolojik sıra ile) * Nicolas Joseph Cugnot (1725-1804) İlk motorlu taşıt Fardier’i yapan Fransız mucit * Eugène Beau de Rochas (1818-1893) 4 zamanlı çevrimin esaslarını ortaya koyan Fransız mühendis * Jean Joseph Etienne Lenoir (1822-1901) Ticari ilk motoru yapan Belçikalı mucit * Eugen Langen (1833-1895) Rochas’ın bulduğu prensipleri kullanarak ilk dört zamanlı motoru yapan Alman mucit * Gottlieb Daimler (1834-1900) Motor endüstrisinin öncüsü ilk Mercedes otomobillerinin üreticisi * Karl Friedrich Benz (1844-1929) İlk motorlu aracın patent sahibi * Henry Ford (1863-1947) Ford Motor Company kurucusu * Ransom Eli Olds (1864-1950) Olds Motor Vehicle Company (Olds Motorlu Araçlar Şirketi)nin kurucusu * Rudolf Diesel (1873-1913) Dizel motorunun mucidi * Ferdinand Porsche (1875-1951) Porsche firmasının kurucusu, Volkswagen kaplumbağanın tasarımcısı * Louis Renault (1877-1944) Renault firmasının kurucusu * André Citroën (1878-1935) Citroën firmasının kurucusu * Ettore Bugatti (1881-1947) Bugatti firmasının kurucusu * Kiichiro Toyoda (1894-1954) Toyota firmasının kurucusu * Enzo Ferrari (1898-1988) Ferrari firmasının kurucusu * Ferruccio Lamborghini (1916-1993) Lamborghini firmasının kurucusu == Otomobil markaları == == Otomobil hakkında yayınlar == * Otomobil dergisi - Otomobil dergileri * Car Talk (Radyo programı) == Otomobil sporları == * Otomobil Yarışı * FIA (Uluslararası otomobil sporları federasyonu) * Türkiye Otomobil ve Motorsporları Federasyonu * Formula-G * Ralli * Off-road == Otomobil ve sektörüyle ilgili diğer bağlantılar == * Buharlı otomobil * Amfibiyen araç * Otomobil fuarı * Oto kiralama Otomobil kiralanması ve kiralama firmaları * Araç takibi Aracın bulunduğu konumu uydu aracılığıyla bulma * Hibrid (otomobil) Çift yakıtlı motora sahip otomobiller == Kaynakça == Kategori:Türlerine göre taşıtlar Kategori:Alman icatları
790
William "Bill" Jefferson Clinton (19 Ağustos 1946; Hope, Arkansas), Amerika Birleşik Devletleri'nin 42. başkanı. 1993 ile 2001 yılları arasında başkanlık görevini sürdürdü. ABD Başkanı seçilmeden önce Arkansas'ın 40. ve 42. valisi olarak yaklaşık 12 yıl görev yaptı. Bill Clinton şu anda kurucusu olduğu William J. Clinton Foundation (William J. Clinton Vakfı) başkanlığını yapmaktadır. Bill Clinton'un başkan olduğu dönemde, ülkesi tüm tarihinin en barışçı ve en parlak ekonomik dönemlerinden birini yaşadı. Franklin Roosevelt'ten bu yana ilk defa bir demokrat parti adayı ikinci kez başkan seçildi. Tarihinin en düşük işsizlik oranlarından birine, 30 yılın en az enflasyonuna, halkın en fazla ev sahibi olduğu, suç oranının en fazla düştüğü ve insanların ekonomik olarak en güçlü olduğu dönemlerden birine imzasını attı. Uzun yıllardır ilk defa bütçenin eşitlendiği ve hatta bütçe fazlası yaşandığı günler getirdi. 2000 yılı kutlamalarını Clinton, ırk farklılıklarını yok etme yolunda önemli gelişmeler katedilen bir dönem olarak tarihe geçirdi. Başkanlığının ikinci yılında halka sağlık reformu başarısızlığa ulaşınca, Clinton bir dönemi değiştirerek; “büyük devlet dönemi sona ermiştir” diyerek; kanunları insanların işlerini koruyabileceği, ailelerin hasta çocuklarına ücretsiz olarak bakabileceği, silah satışlarının sınırlandırıldığı, eğitime yeni katkılar sağlayarak doğa koruma planlarına adım attı. == Hayatı == Clinton, 19 Ağustos 1946 yılında Arkansas'ın Hope şehrinde dünyaya geldi. Doğumundan 3 ay sonra babası bir trafik kazasında öldü. 4 yaşındayken annesi üvey babası Roger Clinton ile evlendi. Lise döneminde, William Jeferson kendi isteğiyle üvey babasının soyadını aldı. Okulu birçok defa profesyonel bir müzisyen olmak için bırakmayı düşündü; ancak Boys Nation üyesiyken Beyaz Saray'da Başkan John F. Kennedy ile tanıştı. Bu da onun halk hizmetine ilk adımı atmasını sağladı. 1968 yılında Georgetown Üniversitesinden mezun olduktan sonra; burslu olarak Oxford Üniversitesinde okudu. 1973 yılında Yale Üniversitesinden hukuk eğitimi aldıktan sonra politikaya atıldı. İlk kez seçimlere 1974'te Arkansas'ta girdi ve başarılı olamadı. Bir sonraki sene Hillary Rodham ile evlendi. Chelsea isimli bir kızları oldu. 1976 yılında Arkansas'ta bölge savcısı olduktan sonra; 1978 yılında vali seçildi. 1980'de dönemi bittiğinde tekrar aday olmasına rağmen seçilemedi. Fakat 2 yıl sonra 1982'de tekrar vali oldu ve 1992 yılında başkan seçilene kadar valilik görevine devam etti. 1992’de başkanlık dönemi bitmek üzere olan George H. W. Bush'u yenerek Amerika Birleşik Devletleri'nin 42. başkanı oldu. 1998 yılında, Monica Lewinsky ile olan ilişkisini yalan söyleyerek gizlemekten dolayı Beyaz Saray tarihinde ikinci kez resmen suçlanan (İngl. impeach) başkan oldu. ABD senatosunda yapılan yargılama sonucunda aklandı. Tüm halktan bu ilişki yüzünden özür diledi ve işine devam etti. Dünyada; Bosna’da zor da olsa barışı sağladı, Saddam Hüseyin'in Birleşmiş Milletler karşısında aldığı kararlardan sonra Irak’ı bombaladı (Yine de asker göndermeye ihtiyaç duymadı). NATO’nun gelişmesini sağlayarak daha açık bir uluslararası ticaret sağladı, uyuşturucu karşısında uluslararası anlamda savaştı. Güney Amerika, Avrupa, Rusya, Afrika ve Çin'e yaptığı gezilerle Amerika'nın dış dünya ile ilişkilerinin en iyi olduğu döneme imzasını attı. Hâlen liderlik ve yöneticilik üzerine seminerler vermekte, birçok insan tarafından Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en büyük başkanlarından biri olarak kabul edilmektedir. Beyaz Saray'dan ayrıldıktan sonra da William J. Clinton Vakfı'nı kurarak ABD ve dünya halklarının küresel karşılıklı-bağımlılık çağının zorluklarına karşı güçlenmesini sağlama misyonunu üstlendi. Bugün Vakıf, dünya çapında acil çözümler ve ölçülebilir sonuçlar bekleyen sorunları gündemine almaktadır; bunların arasında iklim değişimi, gelişmekte olan dünyada HIV/AIDS, ABD'de çocuk obezitesi ve ekonomik fırsat eşitliği ve Afrika ve Latin Amerika'da ekonomik yer almaktadır. Clinton bunlara ek olarak, Clinton Küresel İnisiyatif Üniversitesi yoluyla üniversite öğrencilerini bu çabaya dâhil etmeye ve Clinton Vakfı ve Amerika Kalp Cemiyeti arasında bir ortaklık olan Daha Sağlıklı Bir Kuşak İçin İttifak yoluyla da öğrenciler ve eğiticiler için daha sağlıklı eğitim ortamları yaratmak amacıyla okulları desteklemeye de çalışmaktadır. 2009 yılında Haiti Cumhurbaşkanı ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından BM Haiti Özel Elçisi olarak görevlendirilmiştir. Ocak 2010'daki Haiti depreminden sonra Başkan Obama'nın isteğiyle, eski Başkan George W. Bush ile birlikte Haiti'ye acil insani yardım ve uzun vadeli yeniden yapılandırma amacıyla Clinton-Bush Haiti Fonu'nu kurmuştur. Mart ayında Başkan Clinton Haiti hükûmetinin ricasıyla, ülkenin yeniden yapılanmasını yönetecek olan Geçici Haiti İyileşme Komisyonu eş başkanlığı görevini üstlenmiştir. küçükresim|Bill Clinton (20 Mart 2016) Bill Clinton, Nisan 2010'da Laureate International Universities ağının Onursal Başkanlığı görevini kabul etmiştir. Türkiye'den İstanbul Bilgi Üniversitesinin de dâhil olduğu bu üniversiteler ağı içinde 50'den fazla üniversite yer almaktadır. Clinton Laureate International Universities network'ün Onursal Başkanı olarak, farklı ülkelerdeki üniversiteleri ziyaret etmekte, öğrencilerle buluşmakta ve farklı düzeylerdeki deneyimlerini gençlerle paylaşmaktadır. 2016 Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık Seçimleri'nde karısı Hillary Clinton'u desteklemiştir. == Sağlık sorunları == Eylül 2004'te bypass ameliyatı geçirdi. Mart 2005'te de kısmi olarak işgörmez olan akciğeri için ameliyata girdi. Şubat 2010'da göğüs ağrıları şikâyetiyle gittiği Columbia Presbyterian Hospital'da (New York) kalbine iki adet koroner stent yerleştirildi. Bütün bu deneyimlerin ardından, doktorları Dean Ornish ve Caldwell Esselstyn'in tavsiyesine uyarak eti ve diğer tüm hayvansal besinleri bıraktı, vegan beslenmeye başladı. Bill Clinton vegan oldu haberi - CNN == Dış bağlantılar == * Photos of Bill Clinton's actions to bring peace to the Middle East * Bill Clinton, Laureate International Universities, Onursal Başkanı * * == Kaynakça == Kategori:1946 doğumlular Kategori:Arkansas doğumlular Kategori:20. yüzyıl Amerikalı siyasetçileri Kategori:21. yüzyıl Amerikalı siyasetçileri Kategori:Amerika Birleşik Devletleri devlet başkanları Kategori:Amerikalı siyasetçilerin eşleri Kategori:Amerikalı veganlar Kategori:Arkansas valileri Kategori:Demokrat Parti (Amerika Birleşik Devletleri) mensubu siyasetçiler Kategori:Yale Üniversitesinde öğrenim görenler Kategori:Yale Law School'da öğrenim görenler Kategori:Georgetown Üniversitesinde öğrenim görenler Kategori:Grammy Ödülü sahipleri Kategori:Charlemagne Ödülü sahipleri Kategori:Türkiye Cumhuriyeti Devlet Nişanı sahipleri Kategori:Başkanlık Özgürlük Madalyası sahipleri Kategori:Aziz George Zafer Nişanı sahipleri Kategori:Monica Lewinsky skandalı Kategori:1992 Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimleri Kategori:Hillary Clinton Kategori:Yaşayan insanlar Kategori:20. yüzyılda Amerikalı avukatlar Kategori:21. yüzyılda Amerikalı avukatlar Kategori:Amerikalı siyasetçiler Kategori:Time Yılın Kişisi Kategori:Amerikalı liberaller
795
Tatvan, Bitlis'e bağlı, Doğu Anadolu Bölgesi'nde Van Gölü'nün batı yakasında olan bir ilçedir. Bağlı olduğu Bitlis ilinden nüfus ve yüzölçümü olarak daha büyüktür. Haydarpaşa Garı-İran demir yolu Tatvan'dan geçmektedir. Diyarbakır- Van, Elazığ-Van, Siirt-Bitlis ve Ağrı kara yollarının kavşak noktasında olması ilçenin hızlı gelişmesinde etkili olmuştur. Ayrıca Van-Tatvan arasında karşılıklı vapur seferleri yapılmaktadır. Tatvan'a komşu ilçeler Ahlat,Güroymak, Bitlis, Gevaş ve Hizan ilçeleridir. == Tarihçe == Tatvan'ın bilinen tarihi, son yapılan araştırmalardan elde edilen bilgilere göre günümüzden takriben beş bin yıl öncesine dayanmaktadır. Tatvan Feribot İşletmesinin üst tarafındaki tepede yapılan çalışmalarda elde edilen çeşitli buluntular MÖ 3. bin yıla tarihlenmiştir. İlçe ve çevresinin ilk sakinlerinden biri Subarlar’dır. MÖ 2. binyılda Yukarı Mezopotamya'ya egemen olan Hurriler de muhtemelen Tatvan bölgesine hâkim olmuşlardır. Daha sonra Urartular, Van ve çevresi ile birlikte Tatvan’a üç asır boyunca egemen olmuşlardır. Urartu hakimiyetinden sonra Ermeniler burayı yurt edinmişlerdir. Kentin adı ilk kez 6. yüzyılda Ermeni kaynaklarında Tadvan veya Dadvan şeklinde geçer. 6. ve 7. yüzyıllarda Tatvan yöresi güçlü Ermeni beyliklerinden Pıznuni hanedanının yerleşim merkezi idi. İlçe dahilindeki köylerin hemen hepsinin 1960'lı yıllara dek kullanılan isimleri Ermenice idi. Ömer döneminde İslam devletinin topraklarına katılan Tatvan, daha sonra merkezi Ahlat'ta bulunan Şah-ı Armenlerin (Armenşahlar) egemenliği altına girmiştir. 1071’deki Malazgirt Meydan Muharebesi'nden sonra Anadolu'ya hakim olan Selçukluların yörede fiilen hüküm sürmüş olduklarına dair herhangi bir belirti yoktur. 15. yüzyılda Akkoyunlular, daha sonra Bitlis'te hüküm süren Şerefhan (Rojki) beyleri Tatvan iskelesini kontrolleri altında tutmuşlardır. Osmanlı egemenliği 1514'te Çaldıran Muharebesi'nden sonra kurulmuş, 17. yüzyıl başlarında fiilen ortadan kalktıktan sonra tekrar ancak 1840'lı yıllarda kurulabilmiştir. Tatvan ismi Ermenice olup, bölge adı olan Dadik/Tatik memleketinin kasabası anlamındadır. Yerel efsaneleri aktarmayı seven Evliya Çelebi, Rahova (Rahva) Ova­sından doğuya doğru üç saat yürüdükten sonra Taht-ı Van kalesine ulaşıldığını ve buraya yöre halkının Tatvan adını verdiklerini kaydetmektedir. Burası Van Gölü kenarında olup, Van Paşasının Hassıdır, Subaşılıkla idare edilmektedir. Evliya Çelebi'ye göre Kanuni döneminde Zal Paşa burada küçük bir kale yaptırmıştır. Tatvan kalesi daha sonra, İran Şahı Tahmasb döneminde İran orduları tarafından tahrip edilmiştir. Tahmasb’ın orduları Ahlat ve Adilcevaz kalelerini istila ettiklerinde, Tatvan’dan gemiler ile Van’a yardım gitmesini engellemek amacıyla buradaki kaleyi tahrip etmişlerdir. Fakat buna rağmen Tatvan bir liman olarak, bundan sonra da önemini korumuştur. 1879 Osmanlı Salnamesinde Tatvan, Kotum (Küçüksu) Nahiyesine bağlı bir köy görünümünde idi. O tarihte nüfusunun tamamı 100 hanede 650 kadar Ermeni'den ibaretti. Aziz Teodoros'a ithaf edilmiş bir kilisesi ve ilkokulu vardı. 1929 yılında çıkarılan 1509 numaralı kanun ile Bitlis vilayet merkezi ilga edilerek Muş vilayetine, Tatvan ise Van vilayetine bağlandı.T.C. Resmî Gazete, 11.06.1929, Sayı: 1213 Yaklaşık altı yıl Muş vilayetine bağlı kalan Bitlis kazası, 25 Aralık 1935 tarih ve 2885 sayılı kanun ile vilayet merkezi haline getirildi ve Tatvan tekrar Bitlis'e bağlanmış oldu.T.C. Resmî Gazete, 04.01.1936, Sayı: 1336 == Coğrafya == Tatvan'ın genel olarak ilçe sınırları içinde kalan arazinin büyük bir kısmı dağlık ve yaylaktır. İlçenin İklimi karasal iklim özelliğini göstermektedir. 2.878 m yüksekliğindeki Nemrut Dağı ilçedeki en yüksek noktadır. Bu dağın krater ağzında, biri büyük olmak üzere üç göl bulunur. İlçenin deniz seviyesinden yüksekliği 1650 metre olup Van Gölü batısında 100 km'lik sahil şeridine sahiptir. küçükresim|orta|600px|Tatvan panoraması. == Nüfus yapısı == küçükresim|sağ|250px|Kış aylarında Tatvan'dan bir görünüm. küçükresim|sağ|250px|Nemrut Kalderası Tatvan'ın yerli halkı tamamına yakını Kürt halkından ibaret olmakla beraber az sayıda da Ahlat'tan göçmüş Türkmenler, Topal Osman (Topal Osman Çepni'dir) isyanına katılmış ve sürgün edilmiş bazı Laz aileler ve çevre ilçelerden göç edenlerden oluşmaktadır == Fotoğraf == Dosya:Tatvan1.JPG|Tatvan'dan bir görünüm Dosya:Bitlis_- _Tatvan_.JPG|Tatvan Limanı Dosya:Tatvan İbadullah Camii 12 09 2007.jpg|Merkez Camii Dosya:Tatvan Gece Uzun Pozlama.jpg|Tatvan gece uzun pozlama. orta|küçükresim|736x736pik|Tatvan Limandan Panorama alt=Tatvan Panorama|orta|küçükresim|733x733pik|Tatvan == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Tatvan Kaymakamlığı * YerelNet * Tatvan Belediyesi * Tatvan Kent Rehberi Kategori:İlçe taslakları
809
John Forbes Kerry (d. 11 Aralık 1943, Aurora, Colorado), Amerikalı asker ve siyasetçi. Mevcut Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı İklim özel temsilcisi. 1985 ile 2013 yılları arası Massachusetts Senatörü olarak seçilmiştir. 2004 yılında Başkan adayı olarak belirlenmiş, lakin seçimi ufak bir farkla George W. Bush'a kaybetmiştir. Senatörlüğün ardından 2017 yıllına kadar eski Başkan Barack Obama'nın Dışişleri Bakanı olarak görev yapmıştır. Bir deniz subayı olarak Vietnam'da savaşmasının ardından ülkesine dönmesiyle savaş karşıtı aktivistlik eylemlere katılmaya başlamıştır. Savaşın ardından ABD Senatosu'nda verdiği ifadede, Amerikan hükûmetinin Vietnam'daki politikalarını bir savaş suçlarının sebebi olarak nitelendirdi. Dışişleri Bakanlığı sırasında İsrail-Filistin Barış Görüşmeleri'ni organize etti, İran'ın nükleer güç kullanımı sınırlandıran antlaşmalarda görev aldı ve Paris İklim Değişikliği Anlaşması'nı ABD adına imzalayan kişi oldu. == Eğitim ve ordu hayatı == Babası diplomat ve avukat olan Richard John Kerry, annesi ise Rosemary Isabel Forbes'ti. Babası tüberküloz hastalığına yakalanmıştı, doğumundan kısa süre sonra Massachusetts'e taşındılar. Roma Katoliği olarak yetiştirildi. New Hampshire eyaletinin Concord şehrinde bulunan St. Paul Özel Lisesinden mezun oldu. Yale Üniversitesi'nde eğitimine devam etti. 1965 yılında üniversitedeki Skull and Bones adındaki derneğe üye seçildi. Ertesi yıl da mezun oldu. Amerikan Deniz Kuvvetleri'ne katıldı ve Vietnam Savaşı sırasında 1969 yılına kadar hizmet verdi. Amerika'ya geri döndüğünde, Savaş Karşıtı Vietnam Gazileri (VVAW) basın sözcüsü oldu. 1978'de Amerikan Vietnem Gazileri'nin kurucularından biri oldu. 1976 yılında Boston College'de hukuk eğitimi aldı. Middlesex County, Massachusetts'de 1977-1982 yılları arasında seçimlerde eyaletin baş savcısı olarak seçildi. 1982-1984 kadar vali yardımcısı olarak görev yaptı. 1984 yılında da Demokrat Parti'den Senatoya seçildi. == Siyaset hayatı == 1987 ve 1989 yılları arasında Demokratik Parti'nin Senato seçim kampanyasının başkanıydı. Senatoya 1990, 1996 ve 2002 yıllarında tekrar seçildi. 2001-2003 yılları arasında senatodaki Küçük Firmalar Komitesi başkanı olarak görev yaptı. Görevi 3 Ocak 2009 tarihinde sona erdi. 2004 yılında yapılacak Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerine aday oldu. Demokratik Parti'nin ön seçimlerinin ilk etabını Iowa eyaletinde 19 Ocak 2004 tarihinde rakipleri Howard Dean ve John Edwards'ı yenmeyi başardı. Demokratik Parti ön seçimlerini büyük çoğunlukla kazandı. John Edwards ikinci oldu. Howard Dean ve General Wesley Clark ise aldıkları oyların azlığı sebebiyle seçimlerden çekildiler. Daha sonra John Edwards'ı başkan yardımcısı adaylığına gösterdi. Birçok basın kuruluşunda John Kerry'nin başkanlığı nasıl olacak diye tartışılırken (Times ve Newsweek); George W. Bush'un karşısında güçlü bir aday olarak görülüyor, savaş karşıtı olarak Bush'un karşısında Demokratların en büyük silahı olduğuna inanılıyordu. Ancak seçimleri küçük bir farkla kaybetti. == Kaynakça == |- |- Kategori:1943 doğumlular Kategori:20. yüzyıl Amerikalı yazarları Kategori:21. yüzyıl Amerikalı siyasetçileri Kategori:21. yüzyıl Amerikalı yazarları Kategori:Amerika Birleşik Devletleri başkan adayları Kategori:Amerika Birleşik Devletleri dışişleri bakanları Kategori:Amerikalı diplomatlar Kategori:Amerikalı deniz subayları Kategori:Vietnam Savaşı'ndaki Amerikalı askerler Kategori:Vietnam Savaşı karşıtı Amerikalı aktivistler Kategori:Amerikalı Roma Katolikleri Kategori:Avusturya Yahudisi asıllı Amerikalılar Kategori:İngiliz asıllı Amerikalılar Kategori:Macaristan Yahudisi asıllı Amerikalılar Kategori:İskoç asıllı Amerikalılar Kategori:Massachusetts'in ABD senatörleri Kategori:Yale Üniversitesinde öğrenim görenler Kategori:Mor Kalp Nişanı sahipleri Kategori:Bronz Yıldız Madalyası sahipleri Kategori:Chatham House Ödülü sahipleri Kategori:Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı sahipleri Kategori:Légion d'honneur sahipleri Kategori:Demokrat Parti (Amerika Birleşik Devletleri) mensubu siyasetçiler Kategori:Barack Obama'nın başkanlığı Kategori:Yaşayan insanlar Kategori:Amerikalı siyasetçiler
781
Atılım, tarihsel Türkiye Komünist Partisinin (TKP) 1 Ocak 1974 tarihinde yayımlamaya başladığı Merkez Komitesi yayın organı. 15 Mart 1984 tarihine kadar aylık, bu tarih itibarıyla ise on beş günlük olarak çıktı. Bu yayın organının yayımlanmaya başlamasından sonra TKP ülkede kayda değer bir toplumsal taban bulmaya başladığı için bu döneme Atılım Dönemi adı verilir. Atılım merkezi, Doğu Almanya'nın Leipzig şehrinde olmakla birlikte, basımı hem yurt dışında, Batı Avrupa'da, hem de yurt içinde gizli matbaalarda gerçekleştirilmekte, ayrıca fotokopi makineleriyle de çoğaltılmaktaydı. Zaman zaman (1 Mayıs, kongre vb.) özel sayıları da yayımlandı. Bunların sonuncusu, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Behice Boran'ın ölümü üzerine 12 Ekim 1987 tarihinde TİP'in yayın organı Çark Başak ile ortak yayımlanan özel sayı idi. TİP ve TKP yönetimlerinin birleşme kararı doğrultusunda iki partinin genel sekreterleri Nihat Sargın ve Nabi Yağcı’nın Türkiye Birleşik Komünist Partisini (TBKP) Türkiye’de yasal olarak kurmak için ülkeye dönmeleri üzerine, 12 Kasım 1987’de çıkan 211. sayının ardından yayın hayatına son verdi. == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * TÜSTAV'ın ATILIM Arşivi Kategori:Türkiye siyasi dergileri Kategori:Türkçe dergiler Kategori:1974'te kurulan yayınlar
697
küçükresim|sağ|250px|Ünlü Porsche 911 modeli küçükresim|sağ|250px|2006 Porsche Carrera GT Dr. Ing. h.c. F. Porsche AG, kısaca Porsche AG veya sadece Porsche (okunuşu: Porşe) 1947 yılında Ferdinand Porsche'nın oğlu Ferry Porsche tarafından Stuttgart'ta kurulmuş olan spor araba firmasıdır. İlk modelleri 1948 yılında çıkan Porsche 356'dır. Ferdinand Porsche 356 tasarımını yaparken oğluna yardım etmiş ve 1951 yılında ölmüştür. 1963 yılında araba yarışlarında müthiş başarılar elde edecek Porsche 911'i piyasaya sunarlar. 6 silindirli, arkadan motorlu bir spor arabasıdır ve rallilerde de büyük başarılar kazanır. Bu süre içerisinde Volkswagen ile yakınlaşılır. Şirketin %30,9'u Volkswagen'e aittir. Birçok projede ortaklaşa çalışmalarda bulunurlar. (1969 VW-Porsche 914, 1976 Porsche 924 (Audi bazı parçaları kullanmıştır) ve 2002 Porsche Cayenne (motoru da başta olmak üzere birçok teknik aksamı ve ergonomik çizgileri Volkswagen Touareg'de kullanılmıştır). 2003 yılında Ferdinand Porsche'nin torunu, Ferdinand Piech Volkswagen'in CEO'su olarak bu iki şirketin "ailesel" anlamda birleşmesini sağlamıştır. Porsche, 1950-1963 yılları arasında Porsche Traktör adıyla traktör, 1987-1989 yılları arasında uçak motorları üretmiştir. Porsche LeMans'ı 16 kez kazanmış, Formula 1'de McLaren'in motorunu yaratmış, Paris Dakar Rallisi'nin de zirvedeki isimlerinden biri olmuştur. Volkswagen AG, Porsche'nin %52,2 hissesini satın almıştır. Volkswagen AG Mali Yapısı Seat, Daewoo ve Subaru başta olmak üzere birçok otomotiv firması danışman olarak Porsche firmasıyla anlaşma yapmışlardır. == Modelleri == ===Hâlen üretilmekte olan modeller=== * Porsche Taycan (2019-Günümüz) * Porsche 918 Spyder (2013-Günümüz) * Porsche Boxster (1996-Günümüz) * Porsche Cayman (2006-Günümüz) * Porsche 911 (1964-Günümüz) * Porsche Panamera (2010-Günümüz) * Porsche Cayenne (2004-Günümüz) * Porsche 911 GT3 (1998-Günümüz) Üretimden Kaldırılmış Modeller * Porsche 356 (1948-1965) * Porsche 550 Spyder (1953-1957) * Porsche 912 (1965-1969) * Porsche 914 (1969-1975) * Porsche 924 (1976-1988) * Porsche 928 (1978-1995) * Porsche 944 (1982-1991) * Porsche 959 (1986-1988) * Porsche 968 (1992-1995) * Porsche Carrera GT (2004-2006) ===Yarış modelleri=== * Porsche 64 * Porsche 360 Cisitalia * Porsche 550 Spyder * Porsche 718 * Porsche 804 * Porsche 904 * Porsche 906 * Porsche 907 * Porsche 908 * Porsche 909 Bergspyder * Porsche 910 * Porsche 911 * Porsche 911 GT1 * Porsche 911 GT2 * Porsche 911 GT3 * Porsche 914 * Porsche 917 * Porsche 918 RSR * Porsche 934 * Porsche 935 * Porsche 936 * Porsche 924 * Porsche 944 * Porsche 956 * Porsche 959 * Porsche 961 * Porsche-March 89 P * Porsche RS Spyder == Motor sporlarında Porsche == * 14 Üreticiler ve Takımlar Dünya şampiyonluğu (1964, 1969, 1970, 1971, 1976, 1977, 1978, 1979, 1982, 1983, 1984, 1985, 1986, 1994) * 8 Uzun Mesafe Dünya Şampiyonluğu * 3 IMSA Supercar-Series (1991, 1992, 1993) * 6 Alman Yarış Şampiyonluğu (1977, 1979, 1982, 1983, 1984, 1985) * 20 Avrupa Tırmanış Şampiyonluğu * 20 Daytona 24 Saat Şampiyonluğu (1968, 1970, 1971, 1973, 1975, 1977, 1978, 1979, 1980, 1981, 1982, 1983, 1984, 1985, 1986, 1987, 1989, 1991, 1995, 2003) * 15 IMSA Supercar-Race (ABD) * 16 Le Mans 24 Saat (1970, 1971, 1976, 1977, 1979, 1981, 1982, 1983, 1984, 1985, 1986, 1987, 1994, 1996, 1997, 1998) * 17 Sebring 12 Saat (1960, 1968, 1971, 1973, 1976, 1977, 1978, 1979, 1980, 1981, 1982, 1983, 1984, 1985, 1986, 1987, 1988) * 11 Targa Florio (1956, 1959, 1960, 1963, 1964, 1966, 1967, 1968, 1969, 1970, 1973) * 4 Rallye Monte Carlo (1968, 1969, 1970, 1978) * 2 Paris-Dakar Rallisi (1984, 1986) * 1 Formula 1 zaferi (1962 Fransa Grand Prix) === TAG-Porsche motorlu McLaren otomobilleri === * 3 Formula 1 Pilotlar Dünya Şampiyonluğu (1984, 1985, 1986) * 2 Formula 1 üreticiler Dünya Şampiyonluğu (1984, 1985) * 25 Formula 1 zaferi (1984, 12 galibiyet; 1985, 6 galibiyet; 1986, 4 galibiyet; 1987, 3 galibiyet) == Notlar == == Dış bağlantılar == * Resmî Porsche web sitesi (Birçok dilde) * Porsche Türkiye * Kategori:1947'de kurulan şirketler Kategori:Stuttgart Kategori:Baden-Württemberg'te ekonomi Kategori:Almanya merkezli otomotiv şirketleri Kategori:Otomobil markaları Kategori:Otomobil üreticileri Kategori:Traktör üreticileri Kategori:Volkswagen grubu Kategori:Alman markaları Kategori:Lüks markalar
735
Astronomi, gök bilimi ya da gökbilim gök cisimlerinin kökenlerini, evrimlerini, fizikî ve kimyevî özelliklerini açıklamaya çalışan doğa bilimi dalıdır. Astronominin sınırlı ve özel bir alanı olan gök mekaniği ile karıştırılmaması gerekir. Astronomi daha açık bir deyişle, yörüngesel cisimleri ve Dünya atmosferinin dışında gerçekleşen, yıldızlar, gezegenler, kuyrukluyıldızlar, kutup ışıkları, gökadalar ve kozmik mikrodalga arkaalan ışınımı gibi gözlemlenebilir tüm olay ve olguları inceleyen bilim dalıdır. Astronomi terimi Eski Yunanca'daki astron ve nomos (άστρον ve νόμος) sözcüklerinden türetilmiş olup "yıldızların yasası" anlamına gelir. Asteroitlerin ve kuyruklu yıldızların keşfindeki katkıları göz önüne alınırsa astronomi, amatörlerin de şimdi de etkin bir rol oynayabildikleri seyrek bilim dallarından biridir. Astronomi yeryüzündeki en eski bilimlerden biri olarak kabul edilir. Arkeolojik bulgular, en eski çağlarda bile insanların gök hakkında bilgileri olduğunu ortaya koymaktadır. Cilalı Taş Devri'nde insanlar ekinoksların tekrarlayan özelliğini, mevsimlerle ilişkisini ve bazı takımyıldızları bilmekteydiler. Çağdaş gök bilimi gelişimini, özellikle Antik Çağ'daki ve onları izleyen matematikçilere ve Orta Çağ'ın sonunda keşfedilmiş gözlem aletlerine borçludur. Başlangıçta ayrılmaz bir ikili sayılan ve paralel olarak ilerleyen astroloji (günümüzde bir sözdebilim olarak kabul edilir) ve gök bilimi zamanla yollarını birbirlerinden ayırmak zorunda kalmışlardır. == Antik Çağ'da astronomi == Antik Çağ'da gök biliminin gelişimindeki önemli hususlar olarak şunlar söylenebilir: * Astronomi önceleri yalnızca, çıplak gözle görülen gök cisimlerinin gözlemi ve hareketleri hakkındaki öngörülerden oluşuyordu. Eski zamanlarda gözlemler çıplak gözle yapılıyorsa da o zamanlar günümüzdeki gibi sanayi ve ışık kirliliğinin bulunmayışı insanlara büyük bir avantaj sağlıyordu. Bu yüzden antik çağda yapılan gözlemlerin günümüzde yapılması neredeyse olanaksız derecesinde zordur. * Eski insanların dairesel tarzda dikmiş oldukları 6.500 yıllık megalitlerin (Nabta Playa, Stonehenge) astronomik gözlem amacıyla kullanıldıkları sanılmaktadır. * Eski çağlarda astronomide ilerlemiş uygarlıklardan bazıları, Çin, Hint, Sümer, Babil, Mısır, Toltek, Zapotek ve Maya uygarlıklarıdır. * Rig-Veda'da Güneş'in hareketine bağlanan 27 takımyıldızdan ve 13 bölümlü zodyaktan söz edilir. * Mayalar ise teleskopları olmadıkları halde Venüs’ün evrelerini ve tutulmalarını tam olarak saptayabilmişlerdi. * Antik Yunanlar'ın gök bilimine yaptıkları en önemli katkı, yıldızları kadir derecelerine göre sınıflandırmaya çalışmış olmalarıdır. == Orta Çağ'da astronomi == Orta Çağ’da astronomi bilgilerinin İslam bilginlerince geliştirildiği ve bu bilgilerin sonradan Batı'ya aktarıldığı görülür. Astronomiyi geliştiren bu İslam bilginlerinden başlıcaları şöyle sıralanır: * Ferganî (805–880), Gök cisimlerinin hareketleri üzerine yazılar yazdı, ekliptiğin eğikliğini hesaplamasını sağladığı gözlemlerde bulundu. * Kindî (801–873), astronomi konusundaki açık düşüncelerini, içerisinde soruların ve cevapların, "Hava değişimi", "Güneş tutulması", "Yıldızların ışınları" tezlerinin bulunduğu 40 bölümden oluşan "Yıldızlardaki Kanun" adlı kitabında toplamıştır. * Dinaveri (820-896) İranlı Kürt astronom. Astronomi ve güneş tutulmaları ile ilgili pek çok eser yazdı, Dineveri ayrıca yıldızlarla ilgilenen gözlemevi sahibi biri olarak biliniyor. * Battani (855–923), Güneş Yılını 365 gün, 5 saat, 46 dakika ve 24 saniye olarak ölçmüş bilim insanı. * Hasib el-Mısri (850–930), Mısırlı matematikçi * Hârizmî (780-850) astronomi ve usturlab ile ilgili üç eser yazdı. * Farabi (872–950) büyük filozof ve bilgin. * Khojandi 10. yüzyılın sonunda Tahran yakınında bir gözlemevi inşa etti. * Ömer Hayyam (1048–1131), cetveller hazırladı, takvimi geliştirdi. * İbn-i Heysem (965–1039), matematikçi ve fizikçi. * Birûni, (973–1048), Yetmiş adet astronomi ve yirmi adet de matematik kitabı bulunmaktadır. * Nasîrüddin Tûsî (1201–1274), filozof, matematikçi, astronom ve ilahiyatçı; trigonometrinin kurucularından biri olarak kabul edilir. * Gıyaseddin Cemşid (1380–1429), (Özbekistan) * Uluğ Bey (1393 - 1449) Timur İmparatorluğu'nun 4. hükümdarı. Matematikçi ve astronom. * Ali Kuşçu (1403 - 1474) Türk astronom, matematikçi ve dilbilimci Gök bilimin gelişmesinde devlet adamlarının yapmış olduğu kişisel girişimler de önemli bir yer tutmaktadır. Selçuklu Hanedanı döneminde yaşamış olan Kırşehir emiri Caca Bey burada kendi adıyla kurmuş olduğu medresede gök bilimin gelişmesine imkân sağlayacak ortamı oluşturmuştur. == Rönesans'ta astronomi == * Kopernik Güneş merkezli güneş sistemi modelini fikir olarak ortaya attı. * Kopernik'in fikri Galileo ve Kepler tarafından savunuldu, geliştirildi ve düzeltildi. * Kepler Güneş’in çevresindeki gezegenlerin hareketini belirleyen bir yasalar sistemi olduğunu düşünen ilk kişi oldu. * Çekimi hareket yasalarıyla tanımlayan Newton oldu. Böylece gezegenlerin hareketine makul bir açıklama getiren ilk kişi de o oldu. Aynı zamanda yansıtıcı teleskobu icat etti. == Teorik Astronomi == Teorik gök bilimciler, analitik modeller ve hesaplamalı sayısal simülasyonlar; her birinin kendine özgü avantajları vardır. Bir sürecin analitik modelleri, neler olup bittiğine dair daha geniş bir fikir vermek için genellikle daha iyidir. Sayısal modeller, fenomenlerin varlığını ve aksi halde gözlemlenmeyen etkileri ortaya koyar. Astronomi teorisyenleri teorik modeller yaratmaya çalışırlar ve sonuçlardan bu modellerin gözlemsel sonuçlarını tahmin ederler. Bir model tarafından öngörülen bir fenomenin gözlemlenmesi, gök bilimcilerin, fenomeni en iyi tanımlayabilen model olarak çeşitli alternatif veya çelişkili modeller arasında seçim yapmalarını sağlar. Teorisyenler ayrıca yeni verileri hesaba katmak için modeller oluşturmaya veya değiştirmeye çalışırlar. Veriler ve model sonuçları arasında bir tutarsızlık olması durumunda, genel eğilim, verilere uyan sonuçlar üretmesi için modelde minimum değişiklikler yapmaya çalışmaktır. Bazı durumlarda, zaman içinde büyük miktarda tutarsız veri bir modelin tamamen terk edilmesine yol açabilir. == Günümüzde astronomi == sağ|250x250px|küçükresim|Günümüzde astronomi, gözlem için birçok ayrı dalga boyunda ışığı kullanır. Tayfta soldan sağa doğru sırasıyla; gamma (γ) ışınları, x ışınları, morötesi ışınlar, görülebilir ışık, mikro dalgalar, radyo dalgaları bulunur. Astronomi 19. ve özellikle 20. yüzyılda baş döndürücü bir hızla ilerlemiştir. Yakın zamanlardaki keşif ve gelişmelerle ilgili olarak şunlar söylenebilir: * Teleskopların geliştirilmiş olmasının yanı sıra, diğer bilim dallarındaki ilerlemelerin de gök bilimine yardımcı olmaları sayesinde, evrenin gizleri bir bir açığa çıkmaktadır. * Astronomideki en önemli gelişmelerden biri, tayf ölçümü de denilen spektroskopinin (maddelerin ışıkla olan etkileşimlerini anlamaya çalışma, maddelerin soğurduğu ve yaydığı ışığı, yani elektromanyetik dalgaları saptayarak maddenin yapısı hakkında sonuçlara varma tekniği) yani yıldız ışığının elektromanyetik spektral analizine başlanmış olmasıdır. * Diğer yıldızların ışıklarının analizi, bu yıldızların ışığının temelde Güneş’in ışığından farksız olduğunu, fakat yıldızlar arasında sıcaklık, kütle ve boyut bakımından son derece büyük farklılıklar bulunduğunu göstermiştir. 223px|sağ|küçükresim|Evrenin genişlemesi, galaksiler giderek birbirinden uzaklaşmaktadır. * 20. yüzyılın başında diğer galaksilerden ayrı bir birim olarak galaksimizin varlığı kanıtlanabilmiştir. * Ardından Hubble yasası ile evrenin bir genişleme içinde olduğu saptanmıştır; galaksiler giderek birbirinden uzaklaşmaktadır. * Kozmolojik termik ışıma (fosil ışıması) ve kimyasal elementler ve izotoplarının maddeden ayrılmasını açıklayan farklı nükleosentez teorileriyle büyük ölçüde astronomi ve fiziğe dayalı olan Büyük Patlama kuramı yoluyla kozmoloji özellikle 20. yüzyılda büyük gelişmeler göstermiştir. * 20. yüzyılın bu alandaki son gelişmeleri olarak, radyoteleskopların, radyoastronominin, modern bildirişim araçlarının ortaya çıkması sayılabilir. Bunlar sayesinde, elektromanyetik dalgalarla uzayı aşan parçacıkların tayfsal incelemesi yapılabilmiş ve böylece uzak gök cisimleri üzerinde yeni deney türleri olanaklı hale gelmiştir. == Astronominin dalları, alanları, konuları == Antikçağdaki başlangıç döneminde gök bilimi yalnızca astrometriden, yani yıldız ve gezegenlerin gökyüzündeki konumlarının ölçümünden ibaretti. Daha sonra Kepler ve Newton’un çalışmaları gök cisimlerinin kütleçekimi etkisi altındaki hareketlerinin matematik yoluyla öngörülmesini sağlayan gök mekaniğini doğurdu. Bu iki alandaki (astrometri ve gök mekaniği) çalışmaların çoğu, önceleri, elle yapılan işlemlerden oluşuyordu. Günümüzde ise bu çalışmalar bilgisayarlar ve fotoğraf aygıtları ile yapılabilmektedir ki; bu da gök cisimlerinin konum ve hareketlerinin çok büyük bir hızla saptanabilmesini sağlamaktadır. Bu yüzden modern astronomi daha ziyade gök cisimlerinin fiziksel doğasını gözlemlemeye ve anlamaya yönelmiştir. 20\. yüzyıldan itibaren profesyonel gök bilimi iki alana ayrılma eğilimi göstermiştir: gözlemsel astronomi ve teorik astrofizik. Gök bilimcilerin çoğunun her iki alanda da çalışıyor olmasıyla birlikte, profesyonel astronomlar giderek bu iki alandan birinde uzmanlaşma eğilimi göstermektedirler. Gözlem gök bilimi esas olarak verilerin elde edilmesiyle ilgilenir. Teorik astrofizik ise esas olarak gözlemlenen fenomenleri anlamaya ve öngörülerde bulunmaya çalışır. Teorik astrofizik gözlem astronomisine bir tamamlayıcı etken olarak astronomik oluşumları açıklamaya çalışır da denilebilir. Gök biliminin bir dalı olan astrofizik, yıldızların gözlemiyle sınıflandırılan fiziksel fenomenleri tanımlar, belirler. Günümüzde gök bilimcilerin hepsi de belirli bir astrofizik bilgisine sahiptirler ve gözlemleri de hemen hemen her zaman, yine astrofizik bağlamında incelenir. Bununla birlikte, kendilerini yalnızca astrofiziği incelemeye vermiş araştırmacılar da yok değildir. Astrofizikçilerin çalışması astronomik gözlem verilerini analiz etmek ve onları fiziksel olgulara indirgemektir. Astrofiziğin bir dalı olan kozmoloji, evreni fiziksel bir sistem olarak inceler; yani evrenin doğuşu ve büyümesi, evrimi, gökcisimlerinin fiziksel ve kimyasal özellikleri ve konumlarının hesaplanması ile ilişkilidir. Astronomi gözlemleri salt astronomi ile ilişkili değildir; aynı zamanda genel görelilik kuramı gibi fizikte çok önemli yeri olan kuramların sınanması için de gözlemsel veri sağlar. Kullanılan inceleme yöntemi, amaç ve konuya göre birbiriyle iç içe olan, genel gök bilimi, astrofizik ve uzay bilimleri gibi birçok dala ayrılır. Gök biliminde inceleme alanları aynı zamanda şu iki kategoride ele alınır: * Konuya göre astronomi. Genellikle uzayın bölgelerine göre (örneğin galaktik gök bilimi) ve ilgili meselenin tiplerine göre dallara ayrılır (yıldızların oluşumu, kozmoloji). * Gözlem tarzına göre astronomi. Saptanan partiküllerin tipine (ışık, nötrino) veya dalga genişliğine (radyo dalgaları, gözle görünen ışık, kızılötesi ışınlar) göre dallara ayrılır. === Astronominin Alt Alanları === Arkeoastronomi: İnsanların geçmişte gökyüzü ile ilgili olayları nasıl inceleyip yorumladıklarını araştıran alt alandır. Arkeoastronomi; arkeoloji, antropoloji, etnografya bilimleri ile ortak çalışır. Astromatematik: Gök cisimlerinin yörüngeleri ile ilgili hesaplamaları yapar. Ayrıca gözlemlerden elde edilen sayısal verilerin yorumlanması da bu alt alanın konusudur. Gök mekaniği olarak da adlandı­rılır. Astrofizik: Gök fiziği olarak da adlandırılan bu alt alan, gök cisimlerinden yayılan elektromanyetik dalgalardan elde edilen verileri yorumlar. Ayrıca gök cisimleri ve yıldızlar arası ortamdaki Madde-ışınım etkileşimi de bu alt alanın konusudur. Astrokimya: Gök cisimlerinin ve yıldızlar arası ortamın kimyasal yapısını inceleyen alt alandır. Astrobiyoloji: Evrendeki olası yaşam formlarının oluşum ve gelişimlerini inceleyen alt alandır. Astrojeoloji: Gezegenlerin, doğal uyduların, gök taşı vb. gök cisimlerinin yapılarını ve oluşumlarını inceleyen alt alandır. ===Yıldız astronomisi=== Yıldızların incelenmesi ve yıldız evrimi, Evreni anlamamız için esastır. Yıldızların astrofiziği, gözlem ve teorik anlayışla ve iç mekanın bilgisayar simülasyonlarından belirlenmiştir;Harpaz, 1994, pp. 7–18 Yıldız oluşumu, dev moleküler bulutlar olarak bilinen yoğun toz ve gaz bölgelerinde meydana gelir. Kararsız hale getirildiğinde, bulut parçaları yerçekiminin etkisi altında çökerek bir protostar oluşturabilir. Yeterince yoğun ve sıcak bir çekirdek bölge nükleer füzyon'u tetikleyecek ve böylece bir anakol yıldızı yaratacaktır. Hidrojen ve helyum'dan daha ağır olan hemen hemen tüm elementler yıldızların çekirdeklerinde yaratıldı. Ortaya çıkan yıldızın özellikleri öncelikle başlangıç kütlesine bağlıdır. Yıldız ne kadar büyük olursa, parlaklığı o kadar büyük olur ve hidrojen yakıtını çekirdeğindeki helyuma o kadar hızlı eritir. Zamanla, bu hidrojen yakıtı tamamen helyuma dönüştürülür ve yıldız evrimi başlar. Helyum füzyonu daha yüksek bir çekirdek sıcaklığı gerektirir. Yeterince yüksek çekirdek sıcaklığına sahip bir yıldız, çekirdek yoğunluğunu arttırırken dış katmanlarını dışarı doğru itecektir. Genişleyen dış katmanların oluşturduğu kırmızı dev, çekirdekteki helyum yakıtı sırayla tüketilmeden önce kısa bir ömre sahiptir. Çok büyük yıldızlar, giderek daha ağır elementleri kaynaştırdıkları için bir dizi evrimsel aşamalardan da geçebilirler.Harpaz, 1994 Yıldızın nihai kaderi, kütlesine bağlıdır, Güneş'in yaklaşık sekiz katından daha büyük kütleli yıldızlar çekirdek süpernova’ya çöker;Harpaz, 1994, pp. 173–78 daha küçük yıldızlar ise dış katmanlarını havaya uçurur ve hareketsiz çekirdeği beyaz cüce şeklinde geride bırakır. Dış katmanların fırlatılması bir gezegenimsi bulutsu oluşturur.Harpaz, 1994, pp. 111–18 Bir süpernova kalıntısı yoğun bir nötron yıldızı veya yıldız kütlesi Güneş'inkinin en az üç katıysa bir karadelik'tir. Yakın yörüngede dönen ikili yıldızlar, potansiyel olarak bir süpernovaya neden olabilecek bir beyaz cüce yoldaşına kütle aktarımı gibi daha karmaşık evrimsel yollar izleyebilir.Harpaz, 1994, pp. 189–210 Gezegenimsi bulutsular ve süpernovalar, yıldızda füzyon yoluyla üretilen "metaller"i yıldızlararası ortama dağıtır; onlar olmadan, tüm yeni yıldızlar (ve onların gezegen sistemleri) yalnızca hidrojen ve helyumdan oluşacaktı.Harpaz, 1994, pp. 245–56 === Konuya göre astronomi === Gözlemsel Astronomi Güneş Sistemi Yıldızlar 150px|center * Takımyıldızlar * Akanyıldızlar * Astrometri * Gök mekaniği * Nükleosentez 150px|center * Güneş * Gezegenler * Uydu * Cüce Gezegenler * Asteroitler * Meteor * Meteoritler * Kuyrukluyıldızlar * Gezegenlerarası ortam 150px|center * Yıldızların Doğuşu * Temel Ayrım * Devlik Aşaması * Çift Yıldız * Değişken Yıldızlar Yıldızların Evriminin son aşamaları : * Beyaz Cüce * Nötron Yıldızları * Pulsarlar * Tuhaf Yıldızlar * Kara Delikler {| cellspacing="0" cellpadding="0" style="margin: 0; border: 0; background-color: #CEDAF2; width: 100%;" Galaktik Gök Bilimi Galaksi-Dışı Gök Bilimi Diğer İlgili Alanlar 240px|center * Samanyolu Galaksisi * Galaktik Düzlem * Güneş Sistemi dışı gezegenler * Yıldızlararası Ortam * Galaksiler, Galaksi Grupları ve Galaksi Kümeleri * Kuasarlar ** Ikiz Kuasar (Q0957+561) * Kara Delikler * Kozmoloji * Evren * Kütleçekimsel dalga * Galaksilerarası Ortam 60px|orta|Signe du Gémeaux * Astrobiyoloji * Astrokimya * Astrososyobiyoloji * Astrososyoloji * Arkeoastronomi * Egzobiyoloji == İlgili konular == * Astronomlar listesi * Uzayın keşfi * Uluslararası Astronomi Birliği * Kozmoloji * Amatör astronomi * Doğal uydular * Teleskoplar, gözlemevleri ve gözlem teknolojisi * Radyoastronomi * Radyoteleskop * Astrobiyoloji * Yıldız haritası * Kuantum mekaniği * Genel görelilik * Kütleçekimi == Ayrıca bakınız == * Astronomi haritaları, katalogları ve araştırmaları kronolojisi * Güneş Sistemi * Yörünge * Gökada * Yıldız * Gezegen * Kuyruklu yıldız * Gözlemsel astronomi * Dünya atmosferi * Kutup ışıkları * Venüs * Mars * Gök mekaniği * Radyoastronomi * Radyoteleskop * Teorik astrofizik * Takımyıldız == Notlar == == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Uzay Kampı Türkiye Resmi Websitesi * Astronomi portali- Fransızca * Astronomy Guide For reviews on astronomy products, how-to's and current events. * International Year of Astronomy 2009 IYA2009 Main website * Cosmic Journey: A History of Scientific Cosmology from the American Institute of Physics * Astronomy Picture of the Day * Southern Hemisphere Astronomy * Sky & Telescope publishers * Astronomy Magazine * Latest astronomy news in 11 languages * Universe Today for astronomy and space-related news * Celestia Motherlode Educational site for Astronomical journeys through space * Search Engine for Astronomy * Hubblesite.org - home of NASA's Hubble Space Telescope * Astronomy - A History - G. Forbes - 1909 (eLibrary Project - eLib Text) * Prof. Sir Harry Kroto, NL, Astrophysical Chemistry Lecture Series. 8 Freeview Lectures provided by the Vega Science Trust. * Core books and core journals in Astronomy, from the Smithsonian/NASA Astrophysics Data System * Güncel astronomi keşif ve haberlerinin yayınlandığı site * Monthly astronomy news * Amatör Astronomi/Astrofotoğrafçılık Websitesi * Astronomi, Teleskop İncelemeleri * Astronomi ve uzay bilimleri üzerine güncel haberler, yazılar, videolar ve fotoğraflar Kategori:Fransızcadan Türkçeye geçen sözcükler
820
Politika, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayıştır. Politika şu anlamlara da gelebilir: * Propaganda * Sosyalizm
823
Nâzım Hikmet Kültür Merkezi, adını Nâzım Hikmet'ten alan, sanatsal faaliyetlere odaklanarak Türkiye'de alternatif düşünceyi geliştirmeyi amaçlayan sol odaklı bir kurumdur. ==Tarihçe== 1997 yılında İstanbul- Kadıköy’de kurulan kültürevinin adı Ekim 2004'te "Nâzım Hikmet Kültür Merkezi" olarak değiştirilmiştir. Kültür Merkezi, çalışmalarını İstanbul (Kadıköy, Maltepe, Bakırköy), Ankara, İzmir, Sakarya ve Kocaeli'nde sürdürmektedir. ==Faaliyetler== Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin bünyesinde sinema, fotoğraf, tiyatro, edebiyat ve müzik alanlarında çalışmalar yürüten birim ve atölyeler bulunmaktadır. Kültür Merkezi'nin bugüne kadarki etkinlikleri arasında Nâzım Üniversitesi, öğrencilerin ücretsiz eğitim gördüğü Nâzım Dershanesi, Sanat Cephesi dergisi, Onat Kutlar Sinema Okulu, Kültürevi Kitap Dizisi, Yeni İnsan Yeni Sinema Dergisi, 2002 yılında sekizinci dönemine girmekte olan NKE Fotoğraf Atölyesi, NKE Oyuncuları ve Doğu Oyuncuları, kültürevi bünyesinde çalışan müzik grupları, gitar, bağlama ve koro çalışmaları, kuramsal-ideolojik onlarca tartışma başlığını masaya yatıran seminerler, paneller vb. projeler yer alıyor. ==Kültürel müdahale== Merkez özellikle komünist şair Nazım Hikmet ve onun geleneği aracılığıyla ülkedeki genel kültürel atmosfere müdahale etmeyi görev saymaktadır. Bu kapsamda çok çeşitli faaliyetlere imza atmaktadır.Okuma Tiyatrosu ile ilgili 12 Ocak 2020 tarihli SoL Haber Portalı haberi 22 Ocak 2020 tarihinde erişilmiştir ==Merkez ve şubeleri== Merkez ve şubeleri şu şekildedir:Kurumsal site 23 Ocak 2020 tarihinde erişilmiştir *Nâzım Hikmet Kültür Merkezi - İstanbul :Bahariye Caddesi Ali Suavi Sokak No: 7 34714 Kadıköy / İstanbul :Telefon: 0216 414 22 39 *Nâzım Hikmet Kültür Merkezi – Ankara :Konur Sokak No: 51 Kızılay / Ankara :Telefon: 0312 417 56 59 :E-posta: [email protected] *Nâzım Hikmet Kültür Merkezi – İzmir :Konak Sineması :Anafartalar Caddesi No: 20 OS-KA Pasajı :35250 Konak / İzmir :Telefon: 0232 46 444 46 :E-posta: [email protected] ==Kaynakça== == Dış bağlantılar == * Nâzım Hikmet Kültür Merkezi web sayfası Kategori:İstanbul'daki kültür merkezleri Kategori:İzmir'deki tiyatrolar Kategori:Nâzım Hikmet Kategori:Türkiye merkezli sanat kuruluşları Kategori:1997'de kurulan oluşumlar Kategori:Ankara'daki kültür merkezleri
819
200px|küçükresim|John EdwardsJohn Reid Edwards (10 Haziran 1953), Kuzey Karolina eski senatörü. 2004'teki başkanlık seçimlerinde John Kerry'nin başkan yardımcısı adayı idi. == İlk yılları == John Edwards Güney Karolina eyaletinin Seneca ilinde doğdu, sonra Kuzey Karolina eyaletinde Robbins'de yaşadı. Babası bir tekstil çalışanıydı, annesi ise postanede çalışıyordu. Ailesinde üniversiteye giden ilk kişiydi. Güney Karolina'da Clemson University'de Amerikan Futbolu bursu ile okudu, ardından da North Carolina State University'ye geçti. Tekstil teknolojisi branşında 1974'te mezun olan Edwards, University of North Carolina at Chapel Hill'de hukuk eğitimi aldı. Bu son iki üniversitede üstün başarı ile şeref listesine girdi. Hukuk okurken hukuk öğrencisi Elizabeth Anania ile tanıştı ve evlendi. == Hukuk kariyeri == Politikaya atılmadan önce, Edwards oldukça başarılı bir avukattı ve haksızca sakatlanmış aile ve çocukların haklarını savunuyordu. Bu süre içerisinde de oldukça başarılı ve zengin oldu. Kariyeri'nin en önemli davası Sta-Rite aleyhinde kazandığı davaydı, şirket kanalizasyon havuzu açarken Valerie Lakey isimli bir kız çocuğunun sakatlanmasına sebebiyet vermişti. Şirketin bütün tekliflerini reddeden Edwards, 25 milyon dolarlık bir dava kazanmış oldu. Bu da kişisel sakatlanma davalarında, Kuzey Karolina tarihinin en büyük ödülünü temsil ediyordu. Avukatlar ve hukuk öğrencileri, Edwards'ın notlarına bakmadan yaptığı 2 saat süren kapanış konuşmasını ayakta alkışladılar. Tecrübeleri, kişisel sakatlanma davalarında olan Edwards; kendini "küçük adam"'ı savunan insan olarak sundu. Eleştirenler ise, Edwards'ın sadece kazanacağından emin olduğu davalara baktığını, bir avukat'ın herkesi savunmaya çalışması gerekir diyerek karşısında bulundular. Edwards ve eşi Elizabeth'in dört çocuğu oldu. İlk ikisi, Wade ve Catherine, evlendiklerinden kısa bir süre sonra doğmuştu. 1996'da Lakey davasından sadece 1 ay önce, Edwards oğlu Wade'i bir otomobil kazasında kaybetti. Onun anısına Edwards, Wade'in oğlunun Outward Bound rozetini taşımaktadır. Wade öldükten sonra, Edwards ve eşi iki çocuk daha yapmaya karar verdiler; Emma Claire (1999) ve Jack (2001) ailelerine katıldı. Edwards ailesi halen Raleigh, Kuzey Karolina ve Washington'da yaşamaktadır; ayrıca Wilmington, Kuzey Karolina'da denize yakın bir evi bulunmaktadır. Kasım 2003'te, başkanlık tanıtımlarında Edwards (John Auchard ile) Four Trials isimli otobiyografi kitabını yayınladı. == Senato yılları == Hayatının en iyi avukatlığı olarak tanımladığı Lakey davasındaki başarısı ve kendisi gibi avukat olmasını istediği oğlunun ölümünün ardından hukuksal kariyerine son verip, politikayla ilgilenmeye başladı. Bir Demokrat olarak 1998 seçimlerini kazanırken, Cumhuriyetçi Partili Lauch Faircloth'u yenerek büyük bir başarı yakaladı. Edwards bir avukat olarak, Bill Clinton'un 1999 yılında senatodaki Bill Clinton suçlamasında başarıyla savundu, ve Bill Clinton'un görevine devam etmesinde önemli bir rol oynadı. John Edwards 2000 Başkanlık seçimleri sırasında Al Gore'un Başkan Yardımcısı listesinde bulunuyordu (John Kerry ve Joe Lieberman gibi, Al Gore seçimini Lieberman'dan yana kullandı). Kasım 2000 yılında, People dergisi Edwards'ı "En seksi politikacı" seçti. Edwards birçok senato komitelerinde, bilim ve hukuksal dallarda görev yaptı. == Başkanlık kampanyası == John Edwards gayriresmî olarak başkanlık kampanyasını 2001 yılında Iowa'da başlattı. Ocak 2003'te resmi olarak 2004 Demokrat Başkan adayları seçimine katılacağını, Eylül 2003'te de Senato için bir daha seçimlere katılmayacağını duyurdu. Edwards'ın başkanlık kampanyasında 2003 yılının ilk üç ayında 7 milyon dolar topladı. Bağışçıların birçoğu avukatlık mesleği ile uğraşanlar, daha önceden yardım ettiği aileler ve çalışanları idi. Demokrat Parti seçimlerinde fazla şans gösterilmeyen ve basının fazla ilgi göstermediği Edwards, 2004 Demokrat Parti Başkan adayları seçimindeki en önemli ilk seçiminde oyların %32'sini alıp, gerek basından gerek şirketlerden büyük bir destek gören John Kerry'nin %6 oy altında oy alarak dikkatleri üzerine çekti. Wesley Clark ve Howard Dean'nın aldıkları oyların toplamı bile John Edwards'a yetişemedi. Edwards 30 Ocak 2008'de Başkanlık seçimlerinden adaylığını çektiğini açıkladı. == Dış bağlantılar == * Senato Sitesi * 2004 Kampanyası Sitesi Kategori:1953 doğumlular Kategori:Amerika Birleşik Devletleri başkan adayları Kategori:Amerika Birleşik Devletleri başkan yardımcısı adayları‎ Kategori:Kuzey Karolina'nın ABD senatörleri Kategori:Yaşayan insanlar Kategori:20. yüzyılda Amerikalı avukatlar Kategori:21. yüzyılda Amerikalı avukatlar
837
Dünya Barış Konseyi kurulduğu 1949 yılından beri Dünya barışı, silahsızlanma küresel güvenlik, ulusal bağımsızlık, ekonomik ve sosyal adelet ve gelişim, çevrenin korunması, insan hakları, bağımsızlık mücadelesi veren halklarla dayanışma için ve emperyalizme karşı mücadele etmektedir. Kurucu başkanı Frederic Joliot-Curie'nin "Barış herkesin işidir." sözünü kendine ilke edinen DBK, dünyanın pek çok ülkesinde bulunan barıştan yana örgütlerin federasyonudur. == Ayrıca bakınız == * Sovyet Barış Komitesi == Dış bağlantılar == * Dünya Barış Konseyi * Barış Derneği * Gathering the pieces of peace Kategori:Uluslararası kuruluşlar
834
Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF), 12 Kasım 1965 tarihinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kantininde, Ankara’daki yükseköğrenim kurumlarının öğrenci delegeleri tarafından kurulmuş sosyalist öğrenci örgütü. Ülkenin gidişatına müdahale etme isteği taşıyan öğrenciler tarafından kurulup, gençliğin siyasallaşmasıyla paralel olarak sosyalist bir hatta oturmuş ve Türkiye’de üniversite öğrencilerinin siyaseten hareketli oldukları dönemle özdeşleşmiş bir örgüttür. FKF, liberal bir çizgi ile faaliyete geçen SBF- FK’nın (Siyasal Bilgiler Fakültesi- Fikir Kulübü) oluşturduğu bir çekirdeğin; ülkenin 1960'larla beraber emperyalist sistematik içerisine daha doğrudan eklemlenmesiyle hareketlenen sınıf çelişkilerinin belirleniminde yaygınlaşması ve reformcu bir çizgiden radikal, emperyalizm karşıtı, yurtsever, toplumcu bir çerçeveye kavuşması sonucu gelişimini tamamlamıştır. Bu özelliğiyle örgütün gelişimi, Türkiye’de üniversite öğrencilerinin siyasal tarihiyle paralellik gösterir. Dönemde devrimci hareket içerisinde süren Sosyalist Devrim (SD) - Millî Demokratik Devrim (MDD) tartışmaları FKF’ye de sirayet etmiş; bu gerilimlerin sonucunda FKF yönetiminde etkin pozisyona yerleşen MDD’ci grup, FKF’yi Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (DEV-GENÇ)'e dönüştürmüştür.. == Tarihçe == === Forum Dergisi === Ankara SBF-FK çevresinde toplanan, aslen erken kapitalistleşen ülkelerdeki oturmuş burjuva demokrasisini Türkiye’de etkin kılmaya çalışan kadrolar 1954’te Forum Dergisi’ni çıkartmaya başladılar. SBF-FK’nın da kuruluş tarihi aynı seneye rast gelmekle beraber, kulüp dergiden önce kurulmuş; dergi kulübün siyaset bölümündeki çekirdeğinin Hukuk Fakültesi ve İstanbul İktisat Fakültesi’nden takviye edilmesiyle yayın hayatına başlamıştır. Kendisini “Partisiz Türk Aydınlarının ortak platformu”(YILDIRIM, Ali, FKF-DEV-GENÇ Tarihi, Doruk Yay. 3. Baskı, sf. 28) olarak tanımlayan Forum dergisi ülke problemlerine bilimsel ve tarafsız yaklaşma iddiasını taşımakta, 27 Mayıs anayasasında yürürlüğe konulan siyasal hattın teorisyenliğini yapmaktaydı. Dergi çevresi Türkiye’de üniversite gençliğinin ilk kez kitlesel olarak düzenlediği, tarihe “555K” olarak geçen eylemlerin örgütleyiciliğini yapmış ve 27 Mayıs’a giden süreçte etkinliğinin doruk noktasını yaşamıştır. Türkiye'nin 1960'lı yılların başında dünya emperyalist sistematiğine daha doğrudan kanallardan eklemlenmeye başlamasıyla ülkedeki sınıf çelişkileri derinleşmiştir. TİP ve Yön dergisinin kurulduğu bu süreçten Forum Dergisi çevresi ve çekirdeği SBF-FK’da etkilenmiştir. Hareketin içerisindeki belirlenimi TİP’li öğrencilerin ele almasıyla burjuva demokratlığından sosyalist devrimciliğe uzanan grup, başka dört üniversitede de fikir kulüplerinin açılmasına önayak olmuştur. === Dönüşüm Dergisi === Koordine hareket eden kulüpler toplamının, merkezi bir örgüte, FKF’ye evrilmesinde Dönüşüm Dergisi’nin yeri yadsınamaz. Forum Dergisi sürecinde SBF-FK’nın müdahaleleriyle kurulan ve burjuva demokratlığından ayrışıp, sosyalizm saflarına geçen üniversite öğrencileri, beraberce 22 Nisan 1965 tarihinde Dönüşüm Dergisini çıkartmaya başladılar. Sadece iki sayılık bir yayın hayatı olan dergi FKF’yi kuracak olan kulüplerin bir arada iş yapma pratiği kazanmalarını sağladığı gibi, derginin dağıtım çalışmalarına yönelen saldırılar sonucunda kulüplere ortak siyasal refleksler geliştirme şansını da sunmuştur. FKF’nin kurulması ile merkezi olarak çıkartılmaya başlanan Kavga dergisi sebebiyetiyle boşa düşen Dönüşüm yayın hayatına devam etmemiştir. === FKF’nin Kuruluşu === Dönüşüm Dergisi ile oluşturulan iletişim 12 Kasım 1965’te, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kantininde, Ankara’daki 11 yükseköğrenim kurumundan 126 delegenin katılımıyla FKF’ye dönüştü. Kurucu kulüplerin belli olmasıyla beraber başlatılan tüzük çalışmaları 17 Aralık 1965’te tamamlandı ve FKF bu tarihte bir tüzel kimliğe kavuştu. Ülke, Dünya ve Üniversite gündemlerine bir bütünlük içerisinden bakma iddiasını taşıyan ve “gençliğin mutluluğunu, insanların kendini yetiştirebileceği olanakların var olduğu bir düzende” (FKF Tüzüğü) gören federasyonu kuran öğrenciler şunlardır: * SBF Fikir Kulübü: Hüseyin Ergün, İsmet Özel, Kudret Ulutürk, Erdal Türkkan, Ümit Hassan * DTCF Fikir Kulübü: Ataol Behramoğlu * Fen Fakültesi Fikir Kulübü: Asaf Köksal * Hukuk Fakültesi Fikir Kulübü: Zülküf Şahin, Taylan Türker, Şirin Yazıcıoğlu * Yüksek Öğretmen Okulu Fikir Kulübü: Mevlüt Korkmaz, Talip Özay, Rıfat Murat, Dudu Körükceli 21 Aralık 1965 günü kurucular kurulu tarafından genel yönetim kurulu seçilmiş ve GYK’da aynı gün FKF’nin ilk merkez yönetme kurulunu belirlemiştir. Hüseyin Ergün başkanlığında örgütsel hayatına başlayan FKF kuruluşta yer almayan fikir kulüplerini bünyesine katmak ve fikir kulübüne sahip olmayan fakültelerde fikir kulübü açmak perspektifiyle yola çıkmıştır. Bu dönemde FKF’nin, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile yakın ilişkilere sahip olduğu gözlenir. 22 Ocak 1967’de ilk genel kurulunu toplayan FKF, bu kurul toplantısında genel çalışma ilkelerini netleştirmek için bir strateji metni hazırlamıştır. Kongrede İzzet Ararat FKF genel başkanı olarak seçilmiştir. === II. Genel Kurul'a Doğru === 1\. Genel kurulunun 11 kulüp ile toplayan FKF, kongre sonrasında yoğun bir örgütlenme faaliyetine girmiştir. Bu dönemde İstanbul’da kurulmuş olan fikir kulüpleriyle görüşmeler yapılmış ve bu kulüplerin federasyona katılımı sağlanmıştır. İstanbul’daki örgütlenme atağıyla üniversiteli gençliğin örgütü olarak yerini sağlamlaştıran FKF, İstanbul’da bir sekreterlik açmıştır. Aynı zamanda I. Genel Kurul toplantısından önce tefrika halinde çıkarılan Kavga dergisi 3. Sayısından sonra matbaaya geçmiş, örgütün merkezi kanalları kuvvetlenmiştir. Bu dönemde de FKF’nin TİP ile ilişkisi devamlılık arz etmiştir. FKF, TİP’in Doğu Mitinglerine destek verir. Bununla beraber FKF Ege Üniversitesi Fikir Kulübü’ne dava açılmasına neden olan bildiriyi mecliste okuyup tutanaklara geçirttiği için milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmaya çalışılan TİP milletvekili Çetin Altan’ı savunmak üzere “Bu Oyun Sökmeyecek- Hükümet Kapitalist Bir Hükümettir” başlığıyla bir bildiri dağıtmıştır. FKF’nin II. Kurultay’dan önceki döneminde antiemperyalist kimliğini oturttuğu, ülke ve dünya gündemine devrimci bir perspektiften müdahale edebilme yetisini gelişkinleştirdiği de gözden kaçırılmamalıdır. Bahsedilen zaman zarfında Amerikalı askerlerce kurşuna dizilen Vietnamlı devrimci Nyugen Van Troi’ye açık bir mektup kaleme alınmış, Hiroşima’ya atılan nükleer bomba bu saldırının 22. Yıldönümünde kınanmış ve FKF tarafından özel okulların devletleştirilmesi talebiyle bir miting düzenlenmiştir. === II. Genel Kurul === 23-24 Mart 1968 tarihlerinde gerçekleştirilen FKF II. Genel Kurul’u, FKF Genel Başkanı İzzet Ararat’ın Proleter dergisinde Nazım Hikmet’in “Kerem Gibi” şiirini yayınlamaktan ötürü tutuklu olması sebebiyetiyle Salih Er’in sunduğu ikinci dönem raporuyla açılmıştır. Kongreden tutuklu olan Genel Başkan İzzet Ararat ve Vietnam halkının antiemperyalist mücadelesinin öncüsü HoŞiMinh’e FKF adına birer telgraf çekilmesi kararı çıkmıştır. Kongreye TİP milletvekilleri Sadun Aren ve Mehmet Ali Aybar da katılmış, hatta Aybar kongrede bir konuşma yapmıştır. FKF’nin II. Genel Kurulu’nu ve ondan sonraki süreçte FKF’nin gelişimini anlamak için dönemde devrimci harekete damgasını vuran MDD- SD tartışmasına değinmek zaruridir. Bahsedilen zamanda iki odak devrimci hareketin öncülüğü için çekişmektedir: doğrudan sosyalist devrim yanlısı TİP ve Yön Dergisi çevresinde öbeklenen, sosyalist mücadeleden önce bir demokratikleşme adımının gerekli olduğunu savunan millî demokratik devrimciler. Üniversite devrimci gençliğinin örgütü olan FKF’ye de bu ideolojik tartışma etkimiş, TİP siyasetine yakın duran FKF içerisinde bir MDD’ci muhalefet ortaya çıkmıştır. II. Genel Kurul sonucunda TİP’li öğrencilerin adayı olan ve o dönemde TİP üyesi olan Doğu Perinçek FKF Genel Başkanı seçilmiştir. Seçimden kısa bir süre sonra MDD’ci saflara geçen Perinçek yönetiminde FKF, 27 Mayıs Millî Demokratik Devrim Derneği tarafından çağırısı yapılan Devrimci Güçbirliği Platformuna (DEV-GÜÇ) katılmıştır. DEV- GÜÇ’e katılımasın ardından FKF’nin TİP ile arası ilk kez gerilmiş, TİP’li öğrencilerin yoğunluğunun daha fazla olduğu İstanbul Sekreterliği ile Genel Merkez’in arasında uyuşmazlık başgöstermiştir. Fakat yine de merkezi bir karar ile DEV-GÜÇ’ün 1968’de düzenlediği 29 Nisan Mitingine FKF de katılmıştır. Bu dönemde düzenlenen NATO’ya hayır haftası da önemli ve FKF’nin yurtsever kimliğini doğrular nitelikte bir eylemdir. === Çözülüşe Doğru === 10 Haziran 1968’de DTCF’de başlayan ve kısa sürede ülkedeki üniversitelerin çoğuna yayılan boykot hareketi; ortaya çıkışında siyasal bir iddiaya sahip olmamasına rağmen, kısa süre içerisinde FKF’nin belirlenimi altına girmiş ve FKF’li öğrencilerin eğitimde reform istemini yükseltmelerine olanak tanımıştır. Her işgal edilmiş üniversitede var olan “işgal konseylerini” birleştiren FKF, bir üst işgal konseyi kurarak eğitim reformu mücadelesini merkezileştirmiştir. Bu hareketlilik ülke gündemine damgasını vurmuş, aslen FKF’li öğrencileri karşılarına alan burjuva demokratik partileri bile lafızda “gençlerin yanında durmuştur”. Bu partilerden farklı olarak TİP, işgallerin eğitim sorununa dikkat çekmesinden faydalanarak meclis gündemine kalkınma ve eğitim başlıklarında köklü reform istemini taşımıştır. 8 Temmuz 1968 tarihinde, planlanandan 6 gün önce gerçekleştirilen Genel Yönetim Kurulu toplantısı ile MDD çizgisine yakın duran Perinçek FKF başkanlığından düşürülmüş, yerine Zülküf Şahin Genel Başkan seçilmiştir. Bu gelişmenin ardından FKF, DEV-GÜÇ’ten ayrılmıştır. Haziranda işgallerle yükselen eylemlilik hali, İstanbul’a Amerikan 6. Filo’nun gelmesiyle pik noktasına ulaşmıştır. 15 Temmuz 1968 tarihinde 6. Filo’yu karşılamak için eylem planlaması içerisinde olan gençler; polis saldırısıyla karşılaşmış, paravan suçlamalarla 11’i gözaltına alınmıştır. 17 Temmuz günü polis Amerikan askerlerine karşı duran gençleri yakalamak için İTÜ Gümüşsuyu Yurdu’na girmiş, İTÜ yönetimi de yurt binasının üniversite özerkliğinden faydalanamayacağını beyan etmiştir. Yaşanan gerginlikte 47 kişi yaralanmış, 30 kişi de gözaltına alınmıştır. Bu baskın sırasında Hukuk Fakültesi öğrencisi Vedat Demircioğlu polis tarafından yurdun camından aşağıya atılmış ve ağır derecede yaralanmıştır. 18 Temmuz günü ise İTÜ Gümüşsuyu Yurdu’ndan başlayan eylem; Taksim’e uzanmış, orada sonlandırıldıktan sonra kitle Dolmabahçe’ye inerek Amerikan askerlerini denize dökmüştür. 24 Temmuz 1968 tarihinde Vedat Demircioğlu’nun ölüm haberinin gelmesi üzerine, FKF’li öğrenciler İstanbul Vilayet binasına bir yürüyüş düzenlemişlerdir. Bu sırada 6. Filo eylemlerinde FKF İstanbul Sekreterliği ile siyaseten ayrışan MDD’ci bir grup DÖB(Devrimci Öğrenci Birliği)’ü kurmuştur. DÖB kendisini tasfiye etmese bile, FKF’nin merkezinin MDD’cilerin eline geçmesiyle FKF ile beraber hareket etmeye başlamıştır. === III. Kurultay === FKF III. Kurultay’ı 5-6 Ocak 1969 tarihleri arasında 160 delegenin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirilmiş, bu toplantıda FKF merkezi MDD’cilerin kontrolüne girmiştir. Bu kurultayda FKF Genel Yönetim Kurulu (GYK) üyeleri seçilmiştir. Kurultay'da çoğunluk sosyalist devrim fikrini savunanlardadır. Ancak 12 Ocak 1969'da Ankara'da yapılan GYK toplantısında FKF eski başkanı Hüseyin Ergün, Mümtaz Kotan ve Yusuf Küpeli aday olmuş ve Genel Başkanlığa Yusuf Küpeli seçilmiştir. Bu toplantıda MYK'ya Sosyalist Devrimcilerden Çağatay Anadol ve Süleyman Coşkun; MDD'cilerden Münir Ramazan Aktolga, Ruhi Koç, Tuncer Eşsizhan, Mustafa Ulusoy, Mehmet Demir ve Tunççetin Özkarar seçilmiştir. 6\. Filo’nun İstanbul’a tekrar gelmesi üzerine 16 Şubat 1969’da gerçekleştirilen 30.000 kişilik eylemin de örgütleyiciliğini FKF üstlenmiştir. Beyazıt Meydanı’ndan yola çıkan kortej Taksim Meydanı’na girerken yürüyüş kolu bölünmüş; meydanda kalan devrimcilere bombalar ve taşlarla saldırılırken, polis kortejin geri kalanını alana sokmamıştır. Tarihe Kanlı Pazar olarak geçen bu olayda Duran Erdoğan ve Turgut Aytaç hayatlarını yitirmişlerdir. === Olağanüstü Kurultay === FKF'nin son kurultayını belirleyen şey örgütün iç dinamiğinden çok, Türkiye’de devrimci hareketin yaşadığı gerilimlerdir. Türkiye’de sosyalist düşüncenin kitleselleşmesi yönünde ilk müdahaleyi yapan TİP, ülkede Marksist birikimin eksikliğiyle, ülkeyi değiştirmeye yönelik heyecanları çok yüksek olan öğrencileri çevresinde tutamamıştır. Sonuçta bu öğrenciler güncelliğe daha yoğun müdahale edebilmek amacıyla FKF’nin yönetimini kazanmışlardır. 9–10 Ekim 1969 tarihleri arasında SBF’de düzenlenen Olağanüstü Kurultay ile FKF, Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (TDGF veya yaygın kullanılan ve bilinen ismiyle DEV-GENÇ) olmuştur. Dev-Genç başkanlığına Atilla Sarp, genel sekreterliğe ise İrfan Uçar seçilmiştir. Bu süreç içerisinde TİP ile herhangi bir yakınlığı olan veyahut aşamacı devrim düşüncesine sıcak yaklaşmayan bütün öğrenciler örgütten ihraç edilmiştir. == Ayrıca bakınız == * Türkiye İşçi Partisi Kategori:Türkiye merkezli sosyalist kuruluşlar Kategori:1965'te kurulan kuruluşlar
829
Tüm İlerici Gençler Derneği, 23 Eylül 2002'de kurulan dernek. Kuruluş adı "Tüm İlerici Gençlik Derneği'dir. (TÜM-İGD) TÜM-İGD, İlerici Gençler Derneği'nin fikirsel mirasını sahiplenir ve gençliğin sosyalist yığın örgütü olarak tanımlar. Daha önceki örgütlenme yapısında olduğu gibi "Yolumuz İşçi Sınıfının Yoludur" sloganıyla işçi sınıfının yanında olduğunu belirtir. Öte yandan derneğin diğer gençlik yapılarından farklı olduğu yan; hem işçi hem öğrenci hem de köylü gençleri kendi bünyesinde barındırmak amacıyla ortaya çıkmasıdır. İlerici Gençlik adında süreli yayın yapmaktadırlar. == İlerici Gençlik dergisi == Tüm-İlerici Gençlik Derneği'nin yayın organıdır. "İlerici gençliğin aylık sanat, bilim ve siyaset dergisi" sloganıdır. Yayım hayatına Haziran 2002'de başlamıştır. Günümüzde dergi ve web sitesi üzerinden yayınına devam etmektedir. Nisan-Mayıs 2011 itibarıyla 28. sayılarını çıkarmıştır. == TÜM-İGD dernek sloganları == * Yolumuz işçi sınıfının yoludur! * Gençlik devrim istiyor! * İşçi, köylü, öğrenci gençlik; TÜM-İGD safında birleştik! * Suphi, Nejat öncümüz; yaşatacak gücümüz! == Dış bağlantılar == * İlerici Gençlik Dergisi Kategori:2002'de kurulan dernekler ve vakıflar Kategori:Türkiye merkezli dernekler
664
Hukuk () ya da tüzeGüncel Türkçe Sözlük - Türk Dil Kurumu. Erişim: 22 Haziran 2015. birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir. Ayrıca, toplumu düzen altına alan ve kişiler arası ilişkileri düzenleyen, ortak yaşamın huzur ve güven içinde akışını sağlayan, gerektiğinde adaleti yerine getiren, kamu gücü ile desteklenen ve devlet tarafından yaptırımlarla güvence altına alınan kurallar bütünüdür.Hukuka Giriş, Prof.Dr Turgut Akıntürk, Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2002 (Sayfa- 3) Hukuk, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir. Hukuk sistemindeki genel farklılık yasama organının hukuk yaptığı Kara Avrupası Hukuk Sistemi ve hakim kararlarının hukuku oluşturduğu Ortak Hukuk Hukuk Sistemi çevresinde oluşur. Tarihte dini hukuk, laiklik hususunun yerleşmesinde de dahil olmak üzere önemli bir rol oynamıştır ve hâlâ bazı dini ülkelerde uygulanmaya devam etmektedir. Şer'î Hukuk dünyada en çok kullanılan dini hukuktur ve İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerde ana hukuk sistemi olarak uygulanır. Hukuk, Felsefe, Maliye, Sosyoloji ve Hukuk Tarihi gibi derslerde kaynak olarak kullanılır. Ayrıca eşitlik, adalet ve hakkaniyet konularında önemli tartışmaların başlangıcına kaynaklık eder. == Etimoloji == === Kelime anlamı === Hukuk kelimesi; Arapça "hak" (حق) kökünden gelir ve kelimenin çoğuludur. Türk Dil Kurumuna göre hukuk kelimesi, "Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünüdür".Büyük Türkçe Sözlük, hukuk maddesi, Türk Dil Kurumu (Erişim tarihi 14.3.2011) Bunun dışında hukukun "haklar" anlamı da vardır. === Teorik anlamı === Hukuk dönemden döneme değiştiği için hâlâ doyurucu bir tanım yapılamamıştır. Kant "Hukukçular hâlâ hukukun tanımını aramaktadırlar." der. Günümüzde en çok kabul edilen tanımı ise: "Belirli bir zamanda belirli bir toplumdaki ilişkileri düzenleyen ve uyulması devlet zoruna (müeyyide) bağlanmış kurallar bütünüdür." Geniş bir kavramla ifade etmek istersek teknik anlamda hukuk; örgütlenmiş bir toplum içinde yaşayan insanların birbirleriyle veya kişilerin yine kendilerinin meydana getirdiği topluluklarla ve bu toplulukların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen, kişilerin güvencesini ve insan haklarını sağlamak amacıyla oluşturulan ve devlet gücü ile desteklenen bağlayıcı, genel, soyut ve devamlı kurallar bütünüdür. Bilimsel bir disiplin olarak hukuk, kendi içinde temel olarak ikiye ayrılır. Genel olarak hukukun kişiler arası ilişkileri konu alan kısmına Özel Hukuk, kişiler ile devlet veya devleti oluşturan kurumlar arası ilişkileri düzenleyen kısmına ise Kamu Hukuku adı verilir. Bu ayrım roma hukukundan kalma bir ayrımdır (ius privatum-ius publicum). Medeni Hukuk, Ticaret Hukuku ve Devletler Özel Hukuku özel hukukun, buna karşılık Anayasa Hukuku, Ceza Hukuku ve İdare Hukuku kamu hukukunun başlıca alt dallarıdır. Kamu hukuku, devletin ve diğer kamu, kurum ve kuruluşlarının örgütlenişine, işleyişine, gördükleri hizmetlere ilişkin kurallar içerir. Demokratik toplumlarda kamu hukukuna başlıca egemen olan ilkeler hukuki güvenlik ve kanunilik prensibidir. Özel hukuk ise dar anlamıyla kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerini düzenler. Egemen olan ilkesi irade serbestisidir (Privatautonomie). == Tarihçe == Hukukun başlangıcı medeniyetin oluşumuna yakın bir şekilde ortaya çıkmıştır. M.Ö. 3000'lerde oluşmuş Antik Mısır hukuku, medeni kanunlar içeren ve yüksek olasılıkla 12 levhaya bölünmüş kitaplardan oluşmuştur. Ma'at baz alınarak hazırlanmış olan, kültürel özelliklerle karakterize edilmiş, eşitlik ve bölünemezlik konulu retorik söylev şeklindedir.Théodoridés. "law". Encyclopedia of the Archaeology of Ancient Egypt.VerSteeg, Law in ancient Egypt M.Ö. 22. yüzyıllara gelindiğinde Sümer İmparatoru Ur-Nammu tarihteki ilk yasayı, ahlak kuralları ile ilgili beyanlardan oluşan bir yasayı hazırlatmıştır. M.Ö. 1760 yıllarında Kral Hammurabi, Babil kanunlarını yasalaştırıp tabletlere işlettirmiştir ve halkın görmesi için krallığın çeşitli bölgelerine stel olarak yerleştirtmiştir. Bu kanunlar Hammurabi Kanunları olarak bilinir. Bu kanunların en bozulmamış kopyası 19. yüzyılda İngiliz Asurolojist tarafından bulunmuştur ve harf çevirisi yapılarak farklı dillere çevrilmiştir.Richardson, Hammurabi's Laws, 11 Eski Ahit M.Ö 1280 yıllarında ortaya çıkmıştır. Ahlaki zorunluluklardan ve iyi bir toplumun sahip olması gereken özelliklerden bahseder. Milattan önce 8. yüzyıllarda, Antik Atina'dan küçük bir şehir devleti tarihteki ilk kadınlar ve köleler hariç geniş katılımı temel alan bir toplum oluşturmuştur. Buna rağmen Antik Atina'da hukuk bilimine ya da hukuka dair bir kelimeye rastlanmamıştır.Kelly, A Short History of Western Legal Theory, 5–6 Bunun yerine ilahi yasa (thémis), insan kararnameleri (nomos) ve törelerden (díkē) oluşan üçlü bir ayrıma başvurmuşlardır.J.P. Mallory, "Law", in Encyclopedia of Indo-European Culture, 346 Ancak Antik Yunan Hukuku, demokrasinin oluşumunda önemli anayasal yenilikler içermiştir.Ober, The Nature of Athenian Democracy, 121 Roma Hukuku ağırlıklı olarak Yunan filozoflarından etkilenmiştir ancak ayrıntılı kuralları profesyonel ve sofistike hakimleri tarafından oluşturulmuştur.Kelly, A Short History of Western Legal Theory, 39Stein, Roman Law in European History, 1 Uzun zamanlar hüküm süren Roma İmparatorluğu değişen toplumsal şartlara uyum sağlayabilmek için hukuk değişimlere uğramıştır.Hukuk#Roma hukuku Karanlık Çağ'da bu yasalar töre ve içtihatlarla değiştirilse de 11. yüzyılda Orta Çağ hukuk akademisyenleri Roma Hukukunu araştırmaya başlayınca yeniden keşfedilmiştir. Latince hukuk özdeyişleri rehberlik etmek için derlenmiştir. Orta Çağ İngiltere'sinde Kraliyet Mahkemeleri örnek davalardan oluşan bir bütün geliştirdiler. Bu bütün daha sonra Kara Avrupası Hukukuna kaynaklık etmiştir. Avrupa çapında geçerli olan bir Ticaret Hukuku, tüccarların ortak kurallara göre ticaret yapmalarına yarayacak ve farklı yerel hukuk kurallarına tabi olmamalarını sağlayacak şekilde oluşturulmuştur. Oluşturulan bu hukuk kuralları modern Ticaret Hukukunun habercisi olmuştur, sözleşme serbestisini ve mülkiyetin satılabilirliğini vurgulamıştır.Sealey-Hooley, Commercial Law, 14 18\. ve 19. yüzyılda milliyetçilik öne çıkınca Ticaret Hukuku ülkelerin yerel hukuklarına yeni kanunlarla birleştirilmiştir. Napolyon ve Alman yasaları en etkilileri olmuştur. Bu yasalar geniş ciltlerden oluşan İngiliz Ticaret yasalarına göre hakimlerce daha kolay uygulanabilir ve ihracat edilebilir olduklarından tercih edilmişlerdir. alt=|küçükresim|272x272pik|1946 tarihli yenilenmiş Japon Anayasası. Antik Hindistan ve Çin yasaları farklı hukuk geleneklerini temsil ederler ve tarihte bağımsız hukuk teorisi ve pratiği okullarına sahip olmuşlardır. M.S. 100 yıllarında Hindistan'da Arthashastra ve Manusmriti adlı kuruluş antlaşmaları emredici hukuki tedbirler içeren yazılardan oluşmuştur.Daha fazla bilgi için, bkz. Olivelle, Manu's Code of Law, 18–25 Hindistan mitolojisi tipi olan Manu'nun felsefi görüşü tolerans ve çoğulculuk üzerinedir ve Güney Doğu Asya'da benimsenmiştir. Bu Hint kültür ve yanında İslam Hukuku, Hindistan İngiltere'nin bir parçası haline gelince terk edilmiştir ve yerine Kara Avrupası Hukuku uygulanmıştır.Glenn, Legal Traditions of the World, 273 Doğu Asya hukuk gelenekleri ilahi ve dini unsurlarla özgün bir yapı oluşturmuştur.Glenn, Legal Traditions of the World, 287 Japonya hukuk sistemini çoğunluğu Alman Medeni Hukuku olmak üzere batı hukuk sistemleri ışığında modernleştiren ilk ülke olmuştur.Glenn, Legal Traditions of the World, 304 Çin de Çing Hanedanlığı'nın son yıllarında hukuk sistemini modernleştirmeye başlamıştır. Günümüz Çin Cumhuriyeti'nin hukuki altyapısı Sovyet Sosyalist hukukunun etkisi altında oluşturulmuştur.Glenn, Legal Traditions of the World, 307 Hızlı endüstriyelleşmeden dolayı bugün Çin, ekonomik açıdan reform sürecine girmiştir.Glenn, Legal Traditions of the World, 309 Küreselleşme süreci; hukuk alanını da etkisi altına almış ve biçimlenmesinde etkili olmuştur. Hukuk, küreselleşme karşısında yalnızca biçimlenen bir nesne olarak yer almamış ayrıca küreselleşmenin taşıyıcısı da olmuştur. Küreselleşmenin hukuku birebir etkilediği alanlar; evrensel normlar fikri ve uluslararası hukuk olarak sıralanabilir.Fatma Süzgün Şahin, Serkan Yorgancılar, Sosyoloji, Temel Hukuk Dizisi 2019, s. 155 == Hukuk kuralları ve özellikleri == Hukuku diğer toplumu düzenleyici kurallar olan örf ve adetler, gelenekler ve dinlerden ayıran özellik devlet tarafından güvenceye alınmış ve cebrî yaptırımlara sahip olmasıdır. Hukuk kuralları insan davranışlarını düzenler ve bulunduğu toplumun değer yargılarını taşır. Soyutluk ve genellik özelliği sayesinde benzer nitelikteki bütün durumlarda uygulanması sağlanır. # Genellik: Sadece belli bir kimseye değil, aynı durumda bulunan tüm kişilere uygulanmasıdır. Hukuk Kuralları herkes için geçerlidir. Ancak istisnalar bulunabilir. Örneğin, zihinsel yeterliliği bulunmayanlara ceza verilmez. # Soyutluk: Hukuk kuralının belli ve tek bir olaya değil aynı özelliği gösteren tüm olaylara uygulanmasıdır. # Süreklilik: Bir hukuk kuralının yürürlükte kaldığı süre boyunca uygulanmasıdır. (Süreklilik, asla değiştirilemezlik anlamına gelmez. Çünkü Hukuk kuralları kanun koyucu tarafından her zaman için değiştirilebilir, hatta kaldırılabilir.) İstisnai olarak bazı kanunların süreklilik niteliği yoktur. Bu tür kanunlar belli bir süre için çıkartılır ve sadece o süre içinde uygulanırlar. Ör: Her yıl çıkartılan ve 1 yıl boyunca yürürlükte kalan bütçe kanunları. # Bağlayıcılık: Hukuk kurallarına uyulması gerektiği anlamına gelir.Hukuka Giriş, Prof.Dr. Turgut Akıntürk, Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2002) Bağlayıcılıkta kişinin kurala uyması beklenir ve zorlamaya gerek olmadan kendisi de uyabilir. Hukuk kuralı toplumsal kabul gördükten sonra pek çok kişi zorlama olmaksızın ona uyar. Ancak Zorlayıcılıkta ise yalnızca uymayanlar zorlanır. (Uymama şartı vardır.) === Müeyyide === > Bakınız: Yaptırım Hukuk alanında yaptırım kamu gücü ile uygulanır. Hukuka uymayı zorlama, uymayanları cezalandırma ve uyulmadığı durumlarda ortaya çıkan zararları telafi etmek için kullanılır. Hukuk düzenini sağlamayı ve korumayı amaçlayan yaptırımlar yine hukuk düzeninin öngördüğü şekilde yerine getirilir. Maddi ve manevi yaptırımlar olarak ikiye saf ayrılır. Maddi yaptırımlar hukuka aykırı durumlarda uygulanırken manevi yaptırımlar bu durumları engellemek için kullanılır. Ceza hukukunda ölüm, hapis ve para cezaları; anayasa hukukunda siyasetten men, parti kapatma; vergi hukukunda vergi ve kaçakçılık cezaları gibi değişik hukuk dallarında değişik yaptırımlar vardır. == Hukukun dayanağı == Hukukun dayanağı ile ilgili çeşitli dönemlerde kuramlar üretilmiştir. Bunları sıralamak gerekirse bunlar, hukukun dayanağını bilinçli bir irade olarak gören kuramlar, irade dışı olarak gören kuramlar ve pozitivist kuramlar. Bu kuramların bazılar felsefi değil ortaya çıktığı dönemin sorunlarını çözmek veya politik görüşleri hukuk bilimi içinde ifade etme ihtiyacından ortaya çıkmıştır. ==Hukukun unsurları== Hukukun öğeleri (unsurları) üç tanedir: 1) Kural, 2) Yaptırım, 3) Devlet. (Bunlar olmadan hukuk olamaz.)TEMEL HUKUK (HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI), PROF. DR. İBRAHİM KAYA, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ YAYINLARI; 2018 ==Hukukun işlevleri== Hukuk başlıca iki işlevi yerine getirir: 1. Düzeni sağlar, 2. Adaleti tesis eder. Adalet ve Düzen arasındaki ilişki Avustralyalı Prof. Hedley Bull tarafından kapsamlı olarak ele alınmıştır.The Anarchical Society: A Study of Order in World Politics (1977) Adalet ve Düzen birbirinin bütünleyicisi olduğu kadarDüzen-Adalet İkilemi Açısından Arap Baharı Çerçevesinde Türk Dış Politikası, Nur Çetinoğlu aynı zamanda ilginç bir biçimde birbirlerine ters orantılı olarak etki eden iki kavramdır. Düzeni hızla sağlamak kesinlikle adaletin eksik kalmasına sebebiyet verecektir. Örneğin bir cinayet davasında, geçmiş çağlarda olduğu gibi çok kısa bir sürede karar verip, suçluyu idam etmek toplumsal düzeni hızla sağlayacak ve hukuk caydırıcı etkisini olabildiğince çabuk bir biçimde gösterecektir. Ama belki de yanlış bir karar verilmiş olacağı için adalet açısından geri dönülmez bir hata yapılmış olacaktır. İsyanlar bastırılırken yargılama yapılmaksızın elinde silah olan suçlu olduğu düşünülen herkesin infaz edilmesi yine benzeri bir örnektir. Tam aksine Adaleti mutlak anlamda yerine getirmeye çalışmak ise, en azından yaşanan zaman kaybı açısından düzenin bozulmasına neden olacaktır. Bu nedenledir ki, insanların hukuk sisteminin yavaşlığına ve adaletin gecikmesine olan güven eksikliği modern hukuk sistemlerinin başlıca problemlerinden birisidir.Haluk Köseoğlu; Hukuk Davalarının Uzaması Nedenleri Üzerinde Bazı Görüşler, Ankara Barosu Dergisi, 1969Halil Makaracı; Adalette Sür’at, Ankara Barosu Dergisi, 1953, Sayı:3 Örneğin; uzun yargılama süreleri adalete olan güveni sarsar. Delil yetersizliği nedeniyle serbest kalan suçlu aynı suçu işlemeye devam edebilir. * Düzen, herhangi bir sistemin uyumlu ve amaca yönelik olarak işleyişidir. Düzen karmaşayı önler. Huzuru ve güveni sağlar. İnsanlar arasında barış ortamı oluşur. * Adalet, insanlar arasında hakların korunmasının sağlanmasıdır. Fırsat Eşitliği, Hak Eşitliği gibi kavramların uygulanmasını gerçekleştirir. Adalet sistemine (mahkemelere) -bireysel anlamda olsa dahi- düzen bozulduğunda ihtiyaç duyulur. Tarihteki en ilginç örneklerden birisi olarak Cengiz Han’ın Ölüm Yasası (Büyük Yasa) pek çok suçun cezasını ölüme bağlayarak toplumsal düzeni ve askeri disiplini hızla sağlamıştır.Morgan, D.O. "The 'Great Yasa of Chingiz Khan' and Mongol law in the Ilkhanate." Bulletin of the School of Oriental and African Studies 49/1 (1986): 163-176. Ancak cezalar adil ve orantılı değildir. Örneğin at hırsızlığının cezası ölüm olarak belirlenmiştir.Vernadsky, George: "The Scope and Content of Chingis Khan's Yasa." Printed in Harvard Journal of Asiatic Studies, Volume 3, 1938, pages 337-360 Bu o dönem için bile aşırı ve orantısız bir cezadır. Cengiz Han'ın amacı adaleti sağlamaktan çok disiplinsiz Moğol kabilelerindeki karmaşaya neden olan temel etkenleri ortadan kaldırarak onları hızla düzenli askeri birliklere dönüştürmektir. (Cengiz Han’a ait Büyük Yasa’nın günümüze ulaşan parçaları Mısırlı tarihçi Makrîzî’nin kitapları ile Arap gezgin İbni Battuta Seyahatnamesinde bulunmaktadır.) === Bilinçli irade kuramı === * Genel irade kuramı’na göre hukuk; toplumdaki insanların karşılıklı olarak birbirleriyle anlaşmalarını dayanak alır ve bunun sonucunda hukuka, toplumsal sözleşme olarak bakar. İnsanların anlaşarak ortaya çıkardığı bu toplumsal sözleşmeye uymaları kendileri için ödev olarak görülür. * Tanrısal (İlahi) irade kuramı hukuku Tanrı'ya dayandırır ve ancak onun istemesi dahilinde ortadan kalkar. Hukuka uyma zorunluluğu, onu Tanrı'nın yansıması olarak gördükleri içindir. * Kişisel irade kuramı ise Devletin iradesine dayandırır. Hukuk, devlet ve onu temsil eden güçler içindir. * Her yaptığımızdan kendi öz ve hür iradelerimiz sorumludur. Ancak günümüze kadar bu kuramları tamamen çürüten ve yok sayan birçok olay olmuştur. Bu olaylardan ötürü yeni verilen hükümlerde iyi niyet şartına bakılmaktadır. Bir durum olduğunda kişinin ehliyeti bulunuyorsa ve ortada bir yanlışlık varsa en son olarak iyi niyet durumunun olup olmadığına bakılır ve gerekli duruma göre işlemler yapılır. === Bilinç dışı irade kuramı === * Tarihsel hukuk kuramı, hukuku ulusların tarihlerine dayandırır. Hukuk bir ulusla doğar yaşar ve gelişir, bir yasa koyucunun iradesine bağlı değildir. * Doğal hukuk kuramı’na göre ise doğal hukukun insan var olmadan önce de var olduğunu ve insanların yaptığı hukukun bu doğal hukuka uygun olması gerekir. İnsan hakları doğal hukuk kuramına göre değerlendirilir. Örnek olarak insanların doğal olarak sahip olduğu yaşam hakkı değiştirilemez veya kaldırılamazlar. === Pozitivist kuramlar === Bazı pozitivistler; hukukun devlet iradesinden doğduğunu, bazıları ise sosyal bir durum olduğunu söylerler. Marx'ın hukuk alanındaki düşünceleri de pozitivist kuramlar arasına girer. Ona göre tüm toplumsal olaylar ekonomik olaylara dayanmakta, dolaylı olarak hukuku toplumsal olaylara dayandırmaktadır. === Eleştirel kuram === Eleştirel hukuk kuramına göre, akla ve mantığa dayalı evrensel bir hukuk düzeni ortaya konulmalıdır. Ne var ki hukuk mantığın ifadesi değil, siyasal gücün (iktidarın) yansımasıdır. Eleştirel hukukçular açısından hukuk, kurallar ve bütünle ifade edilmenin dışına çıkmıştır. == Hukuk sistemleri == Hukuk biliminde biçim, öncelikler ve ilkeler doğrultusunda bazı sistemler ortaya çıkmıştır. === Roma hukuku === Avrupa ülkelerinin yanında Türkiye'nin de kanun hazırlama sürecinde örnek aldığı hukuk sistemidir. Roma hukuku, tüm dünyada hukuk fakültelerinde en yaygın olarak öğretilen hukuk sistemidir ve birçok ülkede bugün uygulanan laik hukuk sistemlerinin kaynağıdır. Bu sistemde hukuk, kamu hukuku ve özel (medeni) hukuk diye iki ana bölüme ayrılır. Bu anlayış, özellikle yurttaşlar arasındaki ilişkileri düzenlemeyi öncelikli hale getirmiştir. Bu sebeple Medeni Hukuk diğer sistemlere göre çok daha ileri düzeydedir. Hukuku, yasa koyucular yapar. İstanbul şehrinde Bizans İmparatoru I. Justinianus döneminde (M.S. 565) derlemesi yapılan "Corpus Iuris Civilis" ya da "Justinianus Kodeksi", Roma hukukunun Bizans dönemine uyarlanmış bir derlemesidir. Bu derleme, Roma hukukunun yaşatılması ve sonradan modern Avrupa'nın çağdaş hukuk sistemlerine kaynaklık etmesinde önemli rol oynamıştır. Roma hukukundan günümüze birçok temel prensip ve özdeyiş kalmıştır. Masumiyet karinesi (hiç kimsenin suçu kanıtlanmadan suçlu sayılamayacağı), kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi (kanunen suç olarak tanımlanmamış bir eylemin suç olarak nitelenemeyeceği ve buna ceza verilemeyeceği), hukukun yönetim erkinden bağımsız olması ve hiç kimsenin kendi davasının yargıcı olamayacağı ilkeleri bunlardan en çok bilinenleridir. # Omnes homines aequales sunt (Bütün insanlar eşittir) # Nullum crimen, nulla poena sine lege (Kanunsuz suç, kanunsuz ceza olmaz) # Actori incumbit onus probandi (İspat yükü davacıya aittir) # In dubio pro reo (Şüpheden sanık yararlanır) # İnfinita aestimatio est libertatis (Özgürlüğün değeri sonsuzdur) # Iustitiae dilatio est quaedem negatio (Geciken adalet onun reddi demektir) # Leges ab omnibus intellegi debent (Kanunlar herkes tarafından anlaşılabilir olmalıdır) # Litorum usus publicus est (Kıyılar herkes tarafından kullanılabilir) # Ne bis in idem crimen iudicetur (Aynı suça iki defa mahkûmiyet kararı verilemez) # Nihil iniquis venali iustitia (Satın alınabilen adaletten daha kötü bir şey olamaz) # Non servata forma corruit actus (Şekle uyulmamışsa muamele yıkılır) # Poena corporalis maior qualibet poena pecuniaria (Bedeni ceza her türlü para cezasından daha ağırdır) # Quilibet praesumitur bonus, usque dum probetur contrarium (Aksi kanıtlanıncaya kadar bir kimsenin iyi niyetli olduğu karinedir) === Kara Avrupası Hukuk Sistemi === > Ana Madde: Kara Avrupası hukuk düzeni İngilizce diliyle "Civil Law" adı altında geçen Kara Avrupası hukuk sistemi bugün dünyadaki çoğu ülkenin kullandığı hukuk sistemidir. Kıta Avrupası hukuk sisteminde yetkili sayılan kaynaklar, başlıca, yürürlükteki yasalar —özellikle daha önce hükûmet tarafından kodifike edilmiş anayasalar veya tüzükler— ve törelerdir.Kara Avrupası hukuk sisteminde mahkemeler töreleri hukukun "diğer kaynağı" sayarlar ve hukuk okulları genelde hukukun kaynaklarını "yazılı hukuk kuralları" (ius scriptum) ve "yazılı olmayan hukuk kuralları" (ius non scriptum) ya da töreler olarak ayrıma tutarlar. Ancak yazılı hukuk kurallarına törelerden daha önemli ve öncül tutarlar (Georgiadis, General Principles of Civil Law, 19; Washofsky, Taking Precedent Seriously, 7). Kodifikasyonlar binlerce yıl öncesine dayanır ve bunların en erken örneği Babil Kanunları'dır. Modern Kıta Avrupası hukuk sistemi aslen geç Orta Çağda Batı Avrupası tarafından keşfedilen 6. yüzyıl Doğu Roma İmparatorluğu hukuk pratikleri yazılarından türemiştir. M.S. 529-534'te Bizans İmparatoru I.Justinianus o zamana kadar oluşturulmuş Roma kanunlarını kodifike etmiştir ve birleştirmiştir. Oluşturulan bu bütüne Corpus Iuris Civilis adı verilmiştir. Justinianus Kodeksi Bizans İmparatorluğunun çöküşüne kadar ayakta kalmıştır. Bu sırada Batı Avrupa, Justinianus Kodeksi 11. yüzyılda keşfedilene kadar Theodosius kanunlarına ve Alman örf ve adet hukukuna başvurmuşlardır. Bologna Üniversitesi akademisyenleri bu kanunları kullanarak kendi hukuklarını yaratmışlardır.Stein, Roman Law in European History, 43 Kara Avrupası hukuk sistemi kodifike edilirken Roma Hukuku ve bunun yanında kilise fıkıhları gibi dini hukuk baz alınmıştır ve Aydınlanma Çağı'na kadar Avrupa'ya yayılmaya devam etmiştir. 19. yüzyılda Fransa, Kod Napolyon'la; Almanya, Bürgerliches Gesetzbuch'la kanunlarını modernleştirmiştir. Bu iki Kanun yalnızca Avrupa'nın hukuk sistemini değiştirmekle kalmamıştır, ayrıca Japon ve Kore hukuki geleneklerine de kaynaklık oluşturmuştur.Hatzis, The Short-Lived Influence of the Napoleonic Civil Code in Greece, 253–263Demirgüç-Kunt -Levine, Financial Structures and Economic Growth, 204 Bugün Kıta Avrupası hukuk sistemine sahip olan ülkeler Rusya'dan Çin'e uzanır.https://www.cia.gov/library/publications/resources/the-world- factbook/fields/308.html , CIA. === Ortak hukuk === > Ana Madde: Ortak hukuk Anglo-Amerikan ülkelerinde uygulanan sistemdir. XI. yüzyılda İngiltere'de gelişmiştir. Orta Çağda İngiltere'de Norman Fethinden sonra hukuk eyaletten eyalete, her bir kabilenin törelerine göre farklılık göstermeye başlamıştır. "Ortak Hukuk" konsepti ise 12. yüzyılın sonlarında II. Henry'nin saltanatı zamanında, yetkisi olan yargıçları kurumsallaşmış ve birleşik, ülke için "ortakça" uygulanabilecek bir hukuk sitemi yaratmaları konusunda tayin ettiğinde ortaya çıkmıştır. Ortak Hukukun evrimleşmesindeki sonraki en önemli adım Kral John'un zamanın baronları tarafından hukuk kurallarını ihlal etme yetkisini sınırlayan bir belge imzalattırılmasıyla atılmıştır. Bu "büyük ferman" ya da Magna Carta ayrıca Kralın muhit hakimlerinin mahkemelerini ve yargılarını, ülke hakkında öngörülemeyen konularda despot kararlar vermek yerine, "kesin bir halde" tutmalarını emretmiştir.Magna Carta , Fordham University Fakat zamanla sistem fazla sistematik, katı ve değişmez hale gelmiştir ve bu vatandaşların krala Ortak Hukuku hükümsüz kılması için talepte bulunmasına yol açmıştır. Bunun sonucu Lord Şansölyeler Thomas More zamanında, Ortak Hukukun hakkaniyet eksikliklerini gidermek için yeni bir mahkemeler sistemi kurulmuştur. 19. yüzyılda İngiltere'de, 1937'de Amerika'da bu iki sistem birleştirilmiştir. Ortak hukuk sistemleri; diğer ülkelere kıyasla daha liberal diyebileceğimiz özgürlükçü ekonomik sistemlere sahip ülkelerde daha yaygındır. Bu sistem "doğal hukuk" prensiplerine eğilimlidir. Hukuk sisteminin, "kendiliğinden ve dinamik bir şekilde"; sürekli değişim içerisinde olduğunu savunur. Doğal hukuka yakın ortak hukukun; teknolojik gelişmeler karşısında yetersiz kalan yasaların yaratacağı mağduriyetleri önleyebilmesi adına daha makul olduğunu söyleyen bir görüş son yıllarda daha ağır basmaktadır. Kodifikasyon yani uygulanacak kural üretme aşamasının yargıçlara değil de sadece yasama meclislerine verildiği ülkelerin; teknoloji karşısında hukuk sistemleri ile birlikte uyum sağlayabilmesi kabiliyeti giderek güçsüzleşmiştir. Roma hukuk sistemi gibi hukuku bölümlere ayırmaz, ayrıca hukuk yaratıcısı olarak yargıçları görürler. Hukuk fakültelerinde Common-law adıyla anılır. İstisnai olarak Amerika Birleşik Devletleri'nde Louisiana Eyaleti ve Kanada'da Quebec Eyaleti ortak hukuk ile yönetilmez. === Dini Hukuk === Dinî hukuk açıkça dini emirlere dayanır. Buna Yahudi yasa sistemi Halaha ve Müslüman yasa sistemi Şeriat örnek verilebilir. Bazı Hristiyan Kiliseleri Kanon Hukukunu kabul ederler ve uygularlar. Dinî hukuk çoğunlukla "değiştirilemezlik"e vurgu yapar çünkü Tanrının sözlerinin hükûmet ya da mahkemeler tarafından insanlara karşı yasalaştırılmaması ve değiştirilmemesi kabul edilir. Ancak tam ve detaylı bir hukuk sistemi insan detaylandırılmasına ihtiyaç duymuştur. Bu nedenle, örneğin İslam Hukukunda Kıyas, İcma ve İçtihat yöntemi kabul edilmiştir. Başka bir örnek olarak da Tevrat gösterilebilir. Bazı İsrail topluluklarının kullanmayı seçtiği basit kodlardan oluşan Yahudi Hukukunun yanında Halaha, Talmud'un yorumlamalarının özetlendiği yasalardır. Yahudi Hukukunda davacılara isterlerse dini hukuku da kullanabilmeleri izni verilmiştir. ==== İslam hukuku ==== İslam hukuku, İslam'ın ilkelerine dayanır ve hukukun kaynağı olarak Kur'an görülür. İslam hukukunda Kur'an'da hüküm bulunmaması halinde Peygamberin sözleri (hadis) ve davranışları (sünnet) dikkate alınır. Kıyas (analoji) ve İcma (mahkeme içtihatları ve din bilginlerinin görüşleri) hukukun oluşumunda önemli paya sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu'nda da uygulanan İslam hukuku, Türkiye'de 1926'da yürürlüğe giren Medeni Kanun ile yürürlükten kalkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nda uygulanan hukuk sistemi bir padişahın varlığından dolayı Batı'daki gibi monarşik algılansa da şeyhülislamın bir padişahı görevden alabilme yetkisinin varlığı İslam hukukunun ne derece de uygulandığını gösterir. Günümüzde yasaları İslamî kurallar doğrultusunda belirlenmiş ülkeler vardır. === Sosyalist hukuk === Rusya komünist devriminden sonra sosyalist ülkelerde uygulanan sistemdir. Daha çok ekonomik koşullara dayanır ve en önemli dayanağı mülkiyet hakkının kişilere değil topluma ait olmasıdır. Bireyler arasındaki özel hukuktan çok toplum çıkarları gözetilmiştir. Ayrıca Marksist ve Leninist düşünceye göre sosyalist hukuk geçici bir durumdur ve toplumu düzenlemek içindir ve toplum komünist düzene geçtiği zaman yaptırıma dayanan bir hukuk sistemine gerek kalmayacaktır. Sosyalizmin Avrupa'da çökmesinden sonra sosyalist hukuk sistemi de olumsuz yönde etkilenmiştir. == Uluslararası hukuk == Uluslararası hukuk bir devletin diğer bir devlet veya devletlerle ve yahut bir devletin uluslararası örgütlerle ilişkilerini düzenleyen kamu hukuku dalıdır. Bir devletin ülkesinde vatandaşları arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına “iç hukuk” denir. Bir devletin diğer devlet veya uluslararası örgütlerle ilişkilerini düzenleyen kurallar ise “dış hukuk”u meydana getirir. İç hukukta devlet üstün bir iradeye sahiptir. Fakat, uluslararası hukukta devlet gibi üstün bir iradeye sahip, yani devletlerin bağlı olacakları koyacak ve bunları uygulayacak bir otorite yoktur. Uluslararası hukukta devletler arasında eşitlik söz konusudur. Uluslararası toplum, eşit ve egemen devletlerin yan yana olduğu bir sistemdir. Bu sistemde, eşit ve egemen devletlerin yan yana olması, hem ayırt edici, hem de zayıf olan özelliğidir. Bu durum sistemi güçsüz kılar, çünkü kuralları oluşturan, uygulayan ve yorumunu yapan varlıklar, eşit ve egemen devletlerdir. Birbirine eşit ve egemen varlıklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının kaynağı olarak bir üst organ yoktur. Dolayısı ile bu sistem içinde, kuralları yaratanla, ona tâbi olacak olanlar aynıdır. Milletlerarası toplumda devletteki gibi merkezîleşme yoktur, teşkilâttan yoksun bir yapı sergiler. Yasama işlevi, devletler tarafından gerçekleştirilir. Uluslararası hukukun kaynakları, andlaşmalar, örf ve adet hukuku, hukukun genel prensipleri, içtihatlar ve doktrindir. Uluslararası hukukun başlıca inceleme konuları şunlardır: Uluslararası hukukun kaynakları, uluslararası hukukun kişileri, uluslararası hukukun mekansal kuralları, kara, deniz, hava ülkesi, devletlerin tanınması, devletlerin halefiyeti, diplomasi ilişkileri, sorumluluk, uyuşmazlıkların çözümü, kuvvet kullanma. == Ayrıca bakınız == * Avukat * Hakim (yargıç) * Savcı == Kaynakça == Kategori:Arapçadan Türkçeye geçen sözcükler Kategori:Ana madde konuları
816
Galatasaray Lisesi (, Mekteb-i Sultânî), İstanbul'un Beyoğlu ilçesinin Galatasaray semtinde bulunan bir lisedir. Türkiye'nin en eski eğitim kurumlarından biri olan okul Fransızca eğitim vermektedir. == Tarihçe == === Saray mektebi dönemi === XV. yüzyılda saray mektebi enderûn, Osmanlı sarayında padişahın günlük yaşamını geçirdiği, sarayın eğitim birimlerinin, kütüphanenin, hazine odasının yer aldığı büyük bahçe içine kurulu bir kompleksti. Burada, başta padişah olmak üzere, saraydaki diğer görevlilerin danışabileceği, birçok alanda bilgi sahibi kişiler hizmet vermekteydi. Yüksek öğrenimlerini Saray Okulu'nda alan bu kişilerin ilk ve orta dereceli eğitimlerini layıkıyla sağlamak amacıyla, II. Bayezid, 1481 yılında Galata Sarayı Hümayûn Mektebi adında bir okul kurarak Osmanlı saray eğitiminin önemli bir parçasını oluşturdu. Kurum enderûna üst düzeyde eğitimli görevli yetiştirdiğinden, Mekteb-i Sultanî ve Galata Sarayı Ocağı gibi adlara da sahiptir. küçükresim|234x234px|Mekteb-i Sultânî öğrencileri küçükresim|300px küçükresim|300px Evliya Çelebi'nin aktardığı hikâyeye göre ise okulun kuruluşu daha farklı olmuştur; II. Bayezid, bir kış günü Galata sırtlarında avlanırken son derece bakımlı büyük bir bahçe içinde, köhnemiş küçücük bir kulübe görür. Kulübenin sahibi Gül Baba ile tanışan padişah, onu bahçeye gösterdiği özenden dolayı ödüllendirmek ister ve Gül Baba'nın isteği üzerine bu bahçeye bir mektep ve bir darüşşifa (hastane) yaptırır. 1675 yılına gelindiğinde, ocaktaki iç oğlanlardan yeteneklileri saraya alınmaya başlanırken, diğerleri süvari bölüklerine dağıtılmaya başlanır ve kurum on yıllığına tasfiye edilir. 1715 yılında yeniden açılan ocak, tekrar acemi oğlanların eğitimini üstlenir. 1820 yılına dek Osmanlı'nın en önemli kurumlarından biri olan Galata Sarayı Ocağı, bu yıldan sonra Tıbbiye ve kışla olarak kullanılır. === Sultanî dönemi === sol|küçükresim|250px|Mekteb-i Sultani (1880-1893 yılları arasındaki bir görünüm) XIX. yüzyılda önemi ve işlevi gün geçtikçe artan kurum, Osmanlı'da Batılılaşma döneminin ve Tanzimat uygulamalarının bir simgesi olur. Çünkü bu kez de Osmanlı'da hukuksal, siyasal ve sosyal alanda gerçekleştirilecek yenilikleri yaşama geçirecek aydın kadrolara ve bu kadroların yetiştirilmesi için geleneksel eğitimin dışında batılı programları da bünyesinde barındıran bir eğitim kurumuna ihtiyaç vardır. İstanbul'da daha ziyade yabancıların ve gayrimüslim Osmanlıların devam ettiği ve Fransızca eğitim yapan Saint Benoît, Notre Dame de Sion gibi okullar vardı, ancak bu okullar Osmanlı'dan çok Fransa'nın denetiminde idiler. Amaç, Osmanlı Devleti'nin etkin olacağı batılı bir kurum yaratmaktı. Bu amaç doğrultusunda 1 Eylül 1868'de Abdülaziz'in katıldığı bir törenle Mekteb-i Sultanî adıyla kurum yeniden faaliyete geçer. Dönemin Paris büyükelçisi Mehmed Cemil Paşa ile Hariciye Nazırı Fuad Paşa'nın çabalarıyla kurum Fransa'daki lise eğitimine denk ve aynı kalitede öğrenci yetiştirir. Öğrencilerin arasında Katolik, Ortodoks ve Musevî öğrenciler de vardır. 9-12 yaşlarında öğretime başlayabilen bu öğrenciler dil durumlarına göre Fransızca ya da Türkçe hazırlık okumaktadırlar. 1908 yılında müdür Tevfik Fikret Bey'in yaptığı yeniliklerle; ilk, orta ve lise için üçer yıllık programlar hazırlanarak eğitim süresi 9 yıla çıkar. Ayrıca Farsça, Arapça, İtalyanca, Latince, Rumca, Ermenice ve Almanca dersleri isteğe bağlı olarak seçmeli ders statüsüne getirilirken, piyano ve keman dersleri de programa dahil edilir. Öte yandan 1905 yılında, Ali Sami Yen ve arkadaşlarından oluşan bir grup öğrenci Galatasaray Spor Kulübü'nü kurmuşlardır. küçükresim|300px|Okulun açık basketbol sahası (Pota Cour) === Lise dönemi === 1927 yılında kurum, Galatasaray Lisesi adıyla ve Cumhuriyet devrimlerine uygun olarak eğitime başlar. Teneffüslerde Fransızca konuşma zorunluluğu kaldırılır ve genel kültür dersleri Türkçe verilmeye başlar. 1965 yılında okula kabul edilen kız öğrenciler için Feriye Sarayları hizmete açılır. 1968'de Mekteb-i Sultanînin kuruluşunun 100. yılı nedeniyle dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle liseyi ziyaret eder. 1975'te ise kurum, Anadolu lisesi konumuna getirilir ve ortaokul ve liseden oluşan eğitim 8 yıla çıkar. 14 Nisan 1992 tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand ile 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal arasında imzalanan protokol ile ilkokul ve üniversite eğitimini de kapsayan Galatasaray Eğitim Öğretim Kurumu (GEÖK) hayata geçirilir. GEÖK bünyesinde 1993 yılında Galatasaray İlköğretim Okulu, 1992 yılında ise Galatasaray Üniversitesi kurulur. Liseye kayıt kontenjanının üçte biri, Galatasaray İlköğretim Okulu'ndan mezun olacak öğrencilere ayrılmıştır. İlköğretim okulunun amacı, birinci sınıfa başlayan 50 öğrencisinin tamamının eğitiminin devamını Galatasaray Lisesi'nde sağlamaktır. Bunun için öğrenciler, Galatasaray Üniversitesinin, Galatasaray Lisesi ve Galatasaray İlköğretim Okulu yönetmeliği çerçevesinde yapılan iç sınavlarda başarılı olmakla yükümlüdürler. İlköğretim okulu tarihinde sadece bir öğrenci 2005 yılında liseye asilden, yatay geçiş hakkını kullanmadan girebilmiştir. Günümüzde Galatasaray Lisesi Anadolu lisesi kategorisinde, eğitim dili Fransızca, Türkçe, İngilizce, İtalyanca ve Latince olan bir devlet lisesidir. Lise, Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı, Fransız Hükûmeti ve Galatasaray Vakfı’nca resmen tanınmış bir kurumdur. Galatasaray Lisesi bünyesinde her biri otuz öğrenci kapasiteli 54 sınıf, iki multimedya merkezi, her biri kırk öğrenci kapasiteli iki resim atölyesi, iki müzik odası, biri 250, öbürü 350 öğrenci kapasiteli iki toplantı merkezi, 30 bilgisayarlı bir bilgisayar laboratuvarı, bir tenis kortu, üç jimnastik salonu, bir futbol sahası, 15 kişilik revir, 250 kişilik kız öğrenci yurdu, 675 kişilik erkek öğrenci yurdu, her biri 400 kişilik üç büyük yemekhane yer almaktadır. == Çatı saati == Mevcut "U" biçimli binanın merkezinde, çatıda yer alan Meyer markalı dairesel kadranlı saat elektronik mekanizmalıdır ve hâlen çalışmaktadır. Saatin 1870 yılındaki yangın sırasında hasar gören mevcut binanın 1908 yılında tamamlanan restorasyon çalışmaları sırasında eklendiği düşünülmektedir. == Öğrencileri == == Mezun dernekleri == İsim Ülke Kuruluş Yılı Galatasaraylılar Derneği 1908 Galatasaraylılar Birliği 1937 İzmir Galatasaraylılar Derneği 1965 Bursa Galatasaray Liseliler Derneği 1975 Galatasaray Alumni Association U.S.A. Inc. 1981 Association Europeenne Des Anciens de Galatasaray 1983 Amicale de Galatasaray 1984 The Galatasaray Charity Fund 1986 Les Anciens de Galatasaray au Benelux 1989 Eskişehir Galatasaraylılar Derneği 1990 Verein Ehemaliger Schüler Des Galatasaray Gymnasiums in Deutschland E.V. 1991 Çukurova Galatasaraylılar Derneği 1992 Verein Ehemaliger Schuler vo Galatasaray Lisesi in Österreich 1992 Antalya Galatasaray Liseliler Derneği 1993 Fransa - Alliance Galatasaray 1996 Kapadokya Galatasaraylılar Birliği 1997 Galatasaray Association de Monaco 1997 ==Kaynakça== == Dış bağlantılar == * Google Haritalar'da Galatasaray Lisesi'nin görünüşü * * Galatasaray Üniversitesi * Galatasaray Spor Kulübü * Galatasaray Eğitim Vakfı * Galatasaray İlköğretim Okulu Kategori:VikiProje Tarih kaynak bekleyen maddeler
897
Yazılım mühendisliği, yazılım geliştirme ile ilgilenen mühendislik dalıdır. Yazılım mühendisliği tanımı ilk olarak 1968 yılında Friedrich L. Bauer tarafından Almanya'da gerçekleştirilen NATO toplantısında gündeme gelmiştir. Ayrıca, matematikçi ve bilgisayar bilimcisi Margaret Hamilton "yazılım mühendisliği" terimini ortaya atan kişilerden biri olarak kabul edilmektedir. Yazılım mühendisliği tanım olarak "karmaşık yazılım sistemlerinin belirli bir hedefe ve sisteme dayalı olarak ve işbölümü yapılarak, belirli prensipler, yöntemler ve araçlar kullanılarak geliştirilmesidir." Yazılım mühendisliği belirli aşamalardan oluşmaktadır. Yazılım geliştirmenin yanında yazılımı işletmek de yazılım mühendisliğinin en önemli görevlerindendir. Bu alandaki güncel gelişmeler "Software Engineering Body of Knowledge" (SWEBOK) adlı dokümanda tarif edilmektedir. == Geçmiş == == Yazılım geliştirme aşamaları == Karmaşık yazılımları geliştirmek ve bakımını yapmak çok masraflı ve zordur. Bu yüzden, yazılımlar yazılım mühendisleri tarafından nizami olarak planlı bir proje şeklinde geliştirilmektedir. Bu nizami geliştirme planına "yazılım geliştirme süreci" (İngilizce: software development process) adı verilmektedir. Yazılım geliştirme süreci, zamanlamaya dayalı, içerik olarak bölünmüş ve görselleştirilmiş aşamalardan oluşmaktadır. Bu sayede yazılım adım adım ve planlı bir şekilde geliştirilmektedir. Bu aşamalar birbirleri ile bağlantılı olarak geliştirilmektedir. Başlıca yazılım geliştirme aşamaları şunlardır: Çekirdek aşamalar: * Planlama * Analiz * Dizayn * Programlama * Test Destekleyici aşamalar: * Talep yönetimi * Proje yönetimi * Kalite yönetimi * Yapılandırma yönetimi * Yazılım sunumu * Dokümantasyon * Ayrık yapılandırma == Ayrıca bakınız == * UML * Entity-relationship model == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Yazılım Mühendisliği
773
bağlantı=https://en.wikipedia.org/wiki/File:Spammed-mail- folder.png|küçükresim|Spam mesajlar ile dolu bir e-posta kutusu örneği. Spam ya da istenmeyen mesaj, e-posta, telefon, faks gibi elektronik ortamlarda çok sayıda alıcıya aynı anda gönderilen gereksiz veya uygunsuz iletidir. En yaygın spam türleri reklamlar ve ilanlardır. Elektronik posta (e-posta), internetin en eski iletişim araçlarından birisidir. E-posta, fiziksel, alışılagelmiş posta alımı ya da gönderiminin elektronik olanı ve internet üzerinden gerçekleştirilen, düşük maliyetli ve hızlı olanıdır. Güvenlik, kimlik denetimi gibi gereklilikler göz önünde bulundurulmamıştır ve bu yüzden e-posta altyapısı günümüzde internette büyük problemlere yol açmaktadır. == Tanım == Spam genel olarak, "istenmeyen elektronik iletiler" olarak tanımlanmaktadır. Bununla birlikte istenmeyen mesajın tanımı uzun süredir tartışılan bir konudur ve "E-posta ile Pazarlama" endüstrisinin de yaygınlaşması ile beraber ortak bir tanım üzerinde hukukçular, pazarlamacılar, Internet servis sağlayıcıları ve kullanıcılar olarak uzlaşmak hayli zor görünmekte bu yüzden hukuki yaptırımları beraberinde getirmek üzere düzenlenmesine çalışılan kanunlar gecikmekte ya da işlevselliğini yitirmiş şekilde çıkmaktadırlar. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Federal Trade Commission'in (FTC) ticari elektronik posta tanımının çerçevesinin belirlenmesi konusundaki son çalışmasının sonuçlarını 2004 yılında duyurmuştur. Fakat bu da son kullanıcıyı değil, e-posta ile yasal yollardan ürün tanıtımı yapmayı hedefleyen şirketlerin çıkarına bir çalışmadır. == Tarihçe == İstenmeyen ileti internet için çok yeni bir problem değildir. İlk spam girişimi, 1 Mayıs 1978 tarihinde DEC'in ABD'nin batı kıyısındaki tüm ARPANet adreslerine yaptığı ürün tanıtımı olarak kabul edilmektedir. Mail-from: DEC-MARLBORO rcvd at 3-May-78 0955-PDT Date: 1 May 1978 1233-EDT From: THUERK at DEC-MARLBORO Subject: ADRIAN@SRI-KL DIGITAL WILL BE GIVING A PRODUCT PRESENTATION OF THE NEWEST MEMBERS OF THE DECSYSTEM-20 FAMILY; THE DECSYSTEM-2020, 2020T, 2060, AND 2060T. THE DECSYSTEM-20 FAMILY OF COMPUTERS HAS EVOLVED FROM THE TENEX OPERATING SYSTEM AND THE DECSYSTEM-10 COMPUTER ARCHITECTURE. BOTH THE DECSYSTEM-2060T AND 2020T OFFER FULL ARPANET SUPPORT UNDER THE TOPS-20 OPERATING SYSTEM. THE DECSYSTEM-2060 IS AN UPWARD EXTENSION OF THE CURRENT DECSYSTEM 2040 AND 2050 FAMILY. THE DECSYSTEM-2020 IS A NEW LOW END MEMBER OF THE DECSYSTEM-20 FAMILY AND FULLY SOFTWARE COMPATIBLE WITH ALL OF THE OTHER DECSYSTEM-20 MODELS. WE INVITE YOU TO COME SEE THE 2020 AND HEAR ABOUT THE DECSYSTEM-20 FAMILY AT THE TWO PRODUCT PRESENTATIONS WE WILL BE GIVING IN CALIFORNIA THIS MONTH. THE LOCATIONS WILL BE: :TUESDAY, MAY 9, 1978 - 2 PM :HYATT HOUSE (NEAR THE L.A. AIRPORT) :LOS ANGELES, CA :THURSDAY, MAY 11, 1978 - 2 PM :DUNFEY'S ROYAL COACH :SAN MATEO, CA A 2020 WILL BE THERE FOR YOU TO VIEW. ALSO TERMINALS ON-LINE TO OTHER DECSYSTEM-20 SYSTEMS THROUGH THE ARPANET. IF YOU ARE UNABLE TO ATTEND, PLEASE FEEL FREE TO CONTACT THE NEAREST DEC OFFICE FOR MORE INFORMATION ABOUT THE EXCITING DECSYSTEM-20 FAMILY. Bu iletiden bu yana istenmeyen ileti çoğunlukla ürün ya da hizmet pazarlamak gibi ticari amaçlara hizmet etmiştir. Ek olarak spam sadece e-posta ile sınırlı bir hareket değildir. Aşağıdaki şekillerde de kullanıcının karşısına çıkabilmektedir: * ICQ, Jabber, MSN gibi hızlı mesajlaşma servislerinde * Usenet haber gruplarında * Web arama motorlarında * Web günlüklerinde (bloglarda) * Fakslarda * Cep telefonlarında == Karakteristikleri == İstenmeyen iletiler genellikle aşağıdaki karakteristik özellikleri sergilerler: * Birden fazla alıcıya aynı içerik ile gönderilirler. * Çoğunlukla alıcıya hiçbir şey ifade etmezler. * Çirkin ya da yasa dışı içerikle gelirler ya da onlara yönlendirirler. * İçerikleri yalan ya da yanıltıcı olur. * Mesajın başlık bilgileri tahrip edilmiş olur. * Dolayısıyla geriye dönük izleme hayli zor olur. * Alıcıların bu dağıtımdan ileti almak istemediklerini belirtebilecekleri geçerli/fonksiyonel bir adres sunmazlar. * Elde edilmesi ve kullanılması kişilik haklarına tecavüz niteliği taşıyan içeriklere sahip olurlar ya da bu yolla toplanan bilgiyi, kitleyi kategorize etmek için kullanırlar. == E-posta adreslerinin eldesi == SPAM hareketinin merkezinde kullanıcıların e-posta adresleri vardır. Elde birçok e-posta adresi olduğu takdirde bunların hepsine birden aynı içerikli iletileri göndermek teknik olarak zor değildir. SPAM yapanlar, SPAM yapabilmek için ihtiyaç duydukları e-posta adreslerine ulaşmak için birçok yöntem kullanmaktadırlar. Bunlardan en önemlisi e-posta adresi satışları ve web sayfalarından çalınan adreslerdir. İnsanlar yönlendirmek istedikleri e-postaları "KİME:"(TO) bölümüne değil, "GİZLİ:"(HIDDEN) bölümüne yazarlarsa SPAM gönderenlerin en önemli e-posta listesi kaynakları baltalanmış olur. Bu çok önemlidir. === İnternet sayfaları === SPAM yapmak üzere e-posta adresi elde etme yöntemlerinin başında e-posta adreslerini, web sayfalarını linkleri takip ederek teker teker dolaşan web bot'lar ile elde etmek gelmektedir. Bu bot'lar, kendi kendine çalışan ve İnternet'i bir arama motoru gibi tarayarak ele geçirdiği e-posta adreslerini bir veritabanına saklayan basit uygulamalardır ve son derece yaygındırlar. Bir İnternet sayfasındaki e-posta adreslerini otomatik olarak elde etmenin ne kadar kolay olduğunu göstermek için yazılmış örnek bir uygulamaya Web sayfalarından e-posta eldesi kısmından ulaşabilirsiniz. === Zincir e-postalar (Chain mail) === Zincir e-postalar birçok kişinin birbirine forward ettiği e-postalara verilen isimdir. Elden ele binlerce e-posta adresine ulaşan e-postaların başlık bilgileri içerisinde daha önce hangi adreslere CC (carbon copy)'lendiği bilgisi kolaylıkla çıkarılabilmektedir. Bu sebeple SPAM yapmak için e-posta adresi toplayan şahıs ya da şirketler, insanların çok fazla ilgisini çekebilecek çoğunlukla da yalan olan haberleri, dini sömürü içeren iletileri ya da duygusal sömürü içerikli e-postaları "bunu listendeki herkese forward et" konsepti ile insanlara dağıtmaktadırlar. Bu e-postalar kendilerine yeniden döndüğünde içlerinde birikmiş olan e-posta adreslerini basit betikler ile çıkarmak ve daha sonra bu adresleri de SPAM veritabanlarına eklemeleri mümkün olmaktadır. 3 kişi tarafından forward edilmiş ortalama bir chain mail içerisinde yaklaşık 200 e-posta adresi bulunabilmektedir. === Alan adı kayıtları === Alan adı kaydının doğal süreci gereği, bu alan adından sorumlu kişinin bir iletişim e-posta adresi alan adı ile ilişkilendirilir. Herhangi bir (örneğin http://ripe.net gibi) 'whois' veritabanından sorgulanan alan adı için bir e-posta adresi elde edilebilir. Alan adı kayıtlarından elde edilen e-posta adreslerin son derece düşük bir yüzdeye sahiptir. === E-posta adresi satışları === E-posta adreslerinin SPAM yapanlar arasında ya da SPAM ile ürünlerini duyurmak isteyen şirketlere satılması büyük bir yasa dışı endüstri halini almıştır. Aşağıdaki fiyatlar, Hürriyet gazetesinin tirajının 450.116, Milliyet gazetesinin tirajının 305.282, Sabah gazetesinin tirajının ise 346.422 olduğu 10 Nisan 2004 tarihinde bu makaleyi yazan araştırmacının e-posta adresine gelen SPAM e-posta içerisindeki Türkçe bir reklamdan alınmıştır; ayrıca aynı e-posta içerisinde kolayca SPAM yapmak için gerekli olan uygulamanın da gönderilecek CD içerisinde hediye olarak geleceği bilgisi de yer almaktadır: ~2.000.000 yerli Internet kullanıcısı adresi: 75$ ~5.000.000 yerli Internet kullanıcısı adresi: 150$ ~10.100.000 yerli Internet kullanıcısı adresi: 300$ ~100.000.000 yabancı Internet kullanıcısı adresi: 1000$ Aynı tarihte yurt dışındaki bir e-posta satıcısından alınmış ve 150$'a sahip olunabilecek e-posta adresi kategorisi ve o kategorideki e-posta adresi sayısı da aşağıdaki gibidir: Apparel, Fashion, Textiles and Leather 4,654,565 Automobile & Transportation 6,547,845 Business Services 6,366,344 Chemicals 3,445,565 Computer & Telecommunications 3,654,655 Construction & Real Estate 3,443,544 Consumer Electronics 1,333,443 Energy, Minerals & Metals 6,765,683 Food & Agriculture 1,235,354 Gems & Jewellery 565,438 Health & Beauty 804,654 Industrial Supplies 415,668 Office Supplies 1,559,892 Packaging & Paper 5,675,648 Printing & Publishing 6,563,445 Security & Protection 5,653,494 Sports & Entertainment 3,488,455 Yukarıdaki örnekte satılacak e-posta adresleri arasında ilgili kategori ile ilgilenen kaç e-posta adresi olduğu bilgisi SPAM'ın kişilerin Internet'teki özlük haklarından ikisi olan takip edilemezlik ve gizlilik hakkını hiçe saydığının bir göstergesidir. === Güvenlik ihlalleri, virüsler, solucanlar ve diğerleri === E-posta adresleri daha önce bahsedilen yöntemlerin dışında e-posta sunucularına gerçekleştirilen saldırılar sonucunda elde edilen e-posta sunucusu kayıtlarından da elde edilebilmektedir. E-posta sunucularının tamamı dışarıya gönderdikleri ve kabul ettikleri e-postaların tarih bilgisi ve alıcı/gönderici adres bilgilerini bir günlük dosyasına kaydetmektedir ve bu dosyalar içerisinde çok fazla sayıda geçerli e-posta hesabı yer almaktadır. Ayrıca solucanlar ve virusler kişilerin bilgisayarlarına ya yine SPAM e-postalar yolu ile ya da kişinin bilgisayarına taktığı bir medya üzerinden bulaşarak e-posta adresi toplama ve SPAM yapma karakteristiklerini ortaya koymaktadırlar. 2001 yılında yapılan bir araştırma göstermektedir ki, istenmeyen ticari e-postaların yaklaşık %98'lik kısmı virüs ya da vorm'lar aracılığı ile gönderilmektedir. Örneğin Haziran 2003'te ortaya çıkan Sobig.E isimli kurtçuk, şu ana kadar ortaya çıkan spammer vormlar arasında en başarılı olanıydı ve çok büyük çapta yayılmayı başardı. Bu vorm'un aşağıdaki ekleri taşıyan e-postaları hâlen (Nisan 2006 itibarı ile) Internet trafiğini ciddi şekilde etkilemektedir: Your_details.zip (içinden Details.pif dosyası çıkıyor) Application.zip (içinden Application.pif dosyası çıkıyor) Document.zip (içinden Document.pif dosyası çıkıyor) Screensaver.zip (içinden Sky.world.scr dosyası çıkıyor) Movie.zip (içinden Movie.pif dosyası çıkıyor) Son kullanıcıların dikkatsizliği ve çoğunlukla Microsoft işletim sistemi ailesindeki uygulamaların güvenlik açıklarından faydalanan kurtçuklar bulaştıkları bilgisayarlardaki adres defterlerini kullanarak, aynı adres defterinde yer alan iki kişinin birbirini tanıma ihtimalinin yüksekliğini göz önünde bulundurarak yalan (spoofed) başlıklarla e-postalar göndermekte ve yayılmaya çalışmaktadır. Ayrıca virüs ve kurtçukların neden olduğu finansal tutar da ciddi boyutlardadır ve konu Finansal Tutar başlığı altında incelenecektir. == Spam e-postaların içerikleri == SPAM e-postalar çok çeşitli içeriklerle kullanıcının karşısına çıkabilmektedir. SPAM hareketinin doğası itibarı ile kanun dışı ve normal koşullarda pazarlanması yasak olan ürünler ve pornografi, diğer alternatiflerinin önüne geçmektedir. Aşağıdaki tablo, SPAM e-postaların 2003 – 2004 yılları arasındaki içerik değişimini göstermektedir. Ürün 2003 Yılı 2004 Yılı Değişim Açıklama Porno/Seks (Grafiksiz) %17 %34 +%17 Porno içerikli sayfalara linkler, seks yazıları Sigorta Hizmetleri %1 %4 +%3 Ev, otomobil, sağlık ile ilgili sigorta hizmetleri Bitki/İlaç %8 10 +%2 Ucuz ilaçlar, uyuşturucular Finansal %12 %13 +%1 Çabuk para kazanma yöntemleri Seyahat/Kumar %2 %3 +%1 Uçak biletleri, rezervasyonlar, Internet kumarhane reklamları Saadet Zincirleri %8 %7 -%1 İnsan getirdikçe kazanacaksınız konsepti Haberler %9 %6 -%3 Kullanıcıya hiçbir şey ifade etmeyen haberler Diğerleri %13 %8 -%5 Geri kalan ve SPAM gibi görünen her şey Porno/Seks (Grafikli) %13 %7 -%5 Porno resimler içeren her şey Şüpheli Ürünler %20 %10 -%10 Kırılmış yazılımlar, düzmece diplomalar vs. === Ürün ve hizmet reklamları === Çoğunlukla yanıltıcı içeriklerle hazırlanmış e-postalardır. Çeşitli sorunlara mümkün olmayan hizmetlerle çözüm olduğunu iddia eden e-postalar kullanıcıların çeşitli sitelere gitmeleri için onları ikna etmeye çalışmaktadır. Bu sayede spammer'lar reklam anlaşması yaptıkları şirketler için yeterli kullanıcı potansiyelini sağlamaya çalışmaktadırlar. Subject: Get the Child Support You Deserve From : "Free Legal Advice" Date : Mon Oct 13 09:20:23 2004 1) Fight The Risk of Cancer! http://www.adclick.ws/p.cfm?o=315&s;=pk007 2) Slim Down - Guaranteed to lose 10-12 lbs in 30 days http://www.adclick.ws/p.cfm?o=249&s;=pk007 3) Get the Child Support You Deserve - Free Legal Advice http://www.adclick.ws/p.cfm?o=245&s;=pk002 4) Join the Web's Fastest Growing Singles Community http://www.adclick.ws/p.cfm?o=259&s;=pk007 5) Start Your Private Photo Album Online! http://www.adclick.ws/p.cfm?o=283&s;=pk007 Have a Wonderful Day, Offer Manager Prize Mama === İlaç / Kozmetik Ürünleri === Sadece özel durumlarda hastalara verilen ilaçlar, uyuşturucular ya da çok fazla talep olan sağlık ürünlerinin taklitleri ve kanunen satışı yasak olanları bu yolla pazarlanmaya çalışılmaktadır: Subject: Welcome to your new life From : "Jackson Sinclair" Date : Tue Dec 21 14:32:03 2004 Cia1is Cia1is is regarded as a Super-Viagr@ or Weekend-Vi@gra because its effects start sooner and last much longer. Men that do not have imp0tence problems report that Regal1s increases sexua1 pleasure and staying power, as well as increasing the size and hardness of erecti0ns. Get Cia1is Now at low pr1ces: $1.90 per dose. Unbeleivable! Bu ürünlerin sağlık açısından riskler taşıdığı ve kullanılmaması gerektiği Internet'teki sitelerde duyurulmaya çalışılmaktadır. === Yasa dışı İçerik / Pornografi === Her gün gönderilen 31 milyar e-postanın 4 milyarlık bir kısmı pornografik/yasa dışı içerik ile kullanıcılara ulaşıyor, bu da İnternet kullanıcısı başına günde en az 4 e-posta anlamına geliyor (2003 itibarı ile). SPAM e-postalar ile ilgili yasal takibin zorluğundan dolayı, çocuk pornosu tacirleri, yasa dışı örgütler ve terör örgütleri insanları varlıklarından SPAM e-postalar aracılığı ile haberdar etmektedirler: Subject: Do you like pretty little lolitas? From : "Alexander" Date : Fri Dec 22 16:43:21 2004 Choose your favorite site! It's your personal invitation to issue #30 of "THE BEST LOLITAS SITES" magazine. Are there too many lolitas sites in the Net? Are you impressed by variety of different suggestions and really don't know what to choose? And maybe, you're tired from sameness of all that already viewed sites? Now it is the time to see what sites are now the most actual and outstanding, that can satisy needs of every customer! Just a few minutes of your time - and you'll understand how the Lolitas industry developed. The best from the best - just click and choose! ENTER NOW!!! === Hemen zengin olma ve evden para kazanma yöntemleri === Kullanıcıların, gerçek dışı vaatler ile para göndermelerini sağlamayı amaçlamış içerikler ile gönderilen e-postalardır. Bu e-postalar içerisinde genellikle kullanıcıların daha fazla para kazanmak için ne yapması gerektiği doğru olmayan matematik ispatlar ile kendilerine empoze edilmeye çalışılır: Subject: Free cash From : "AO" Date : Fri Jul 13 22:19:22 2004 (....) $75 dollar for free!! click here' == Zararları == SPAM e-posta bilgisayar ağlarının yoğunluğundan kullanıcıların verimli çalışmasına kadar birçok alanda bilgisayar dünyasına ve onun bir bileşeni olan insana zarar vermektedir. Internet kullanıcıları SPAM'den, içerdiği çirkin ve rahatsız edici içerikten, durduramadıkları bir hareket olduğundan ve istemedikleri halde sürekli aldıklarından dolayı rahatsız olmaktadırlar. Aşağıdaki tablo 2003 yılında 1272 e-posta kullanıcısı üzerinde yapılan bir araştırmanın sonuçlarından son kullanıcı tarafından duyulan rahatsızlıklar hakkında bir öngörüş sahibi olmak için bilgi vermektedir: Rahatsızlık Nedeni Kullanıcı Yüzdesi SPAM’in istenmeyen bir şey olması %84 Rahatsız edici çirkin içerik %80 Bilgisayara zarar verme potansiyeli %79 SPAM E-postaların yüksek boyutu %77 Müstehcen içerik %76 Gizlilik haklarına tecavüz %76 Durdurulamıyor oluşu %75 Zaman kaybettirmesi %69 Görüldüğü gibi kullanıcıların çok büyük bir kısmı SPAM'ı istenmeyen bir şey olarak nitelendirmekte ve ondan rahatsız olmaktadır. === Gizlilik === Adres toplayıcılarının İnternet üzerinden belirli sitelere giren kullanıcıların kişisel bilgilerini ve e-posta adreslerini kendilerinden gizli bir şekilde elde ederek ya da otomatik yazılımlarla tüm İnternet'i tarayarak buldukları e-posta adreslerini biriktirerek oluşturdukları koleksiyonlarını para ya da karşı tarafın elindeki e-posta adresi birikimi karşılığında e-posta adreslerinin sahiplerinden izin almadan birbirlerine satmaktadırlar. Bu da kişinin İnternet'teki özlük haklarından "gizlilik" hakkını ihlal etmektedir. === İçerik === SPAM e-postaların ciddi çoğunluğunun içerdiği yasalara aykırı içerik, pornografi, çocuk pornografisi, yasa dışı çevrimiçi kumar servisleri, piramit satışlar, hemen zengin olma vaatleri ile aldatıcı ticari eylemler bireylerin psikolojilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle toplumun küçük yaştaki mensuplarının Internet'in olumlu özelliklerinden ziyade zararlı yönleri ile tanışmasına neden olmaktadır. === Başlık bilgilerini tahrip etme (spoofing) === Spufing, e-posta başlıklarının değiştirilmesi ile iletinin orijinal göndericisi yerine başka bir yerden ya da kurumdan geliyormuş gibi gösterme işlemidir. SPAM yapanlar iletilerinin dikkate alınıp okunması ve cevap verilmesi için spuf yaparak ciddi ve saygın kuruluşların isimlerini kullanabilirler. Bu da kurban seçilen kuruluşların ticari ünlerine zarar getirmekte, zaman ve müşteri kayıplarına yol açmaktadır ve bu durumun düzeltilmesi için yapılan harcamalar kuruma ciddi bir mali yük oluşturmaktadır. Kimi zaman mali yük ile de eski haline getirilemeyecek prestij kayıpları meydana gelebilmektedir. Internet'e bağlı herhangi bir bilgisayardan herhangi bir kişi, kurum ya da şirketten geliyormuşçasına e-posta göndermek SMTP protokolünün eksiklerinden dolayı mümkün ve çok kolaydır. Aşağıdaki örneği inceleyiniz: meren ~ $ telnet 193.255.XX.XX 25 Trying 193.255.XX.XX... Connected to 193.255.XX.XX. Escape character is '^]'. 220 xxxx.edu.tr ESMTP HELO xxxx.edu.tr 250 xxxx.edu.tr MAIL FROM: [email protected] 250 ok RCPT TO: [email protected] 250 ok DATA 354 go ahead From: X. XXX XXXX To: X. XXX XXXX Subject: Yuksek Lisansin ile Ilgili Date: Fri, 20 Dec 2004 11:00:57 +0100 User-Agent: Mozilla/5.0 Merhaba XXXX, Yuksek Lisans calismani 2006 Ocak ayi ortasinda getirebilirsin, bu konuda herhangi bir problem yok. Ben o zamana kadar cok yogun olacagim, anlayisla karsilayacagini ve yüksek lisansin ile ilgili konularda beni rahatsiz etmeyecegini tahmin ediyorum. Selamlar, X. XXX XXXXXX [email protected] 250 ok 1103620781 qp 10296 quit 221 xxxx.edu.tr Connection closed by foreign host. Yukarıdaki örnekte sadece Internet'e bağlı bir makine kullanılarak gönderilmiş olan e-posta, RFC standartlarına uygun olarak well-formed bir biçimde sahibine ulaşmıştır (kimlik ve adres bilgileri hususi olarak X işaretleri ile saklanmıştır). Bu örneği bir birey ya da şirketin menfaatlerine daha fazla zarar verecek ya da çok daha ciddi güvenlik problemlere yol açabilecek örneklerle genişletmek mümkündür. === Olta atmak veya yemleme (Phishing) === Phishing kısaltması Password Harvesting Fishing sözcüklerinden türetilmiştir. Fişing, kredi kartı bilgileri ya da parolalar gibi çeşitli özel ve gizli kalması gereken, başkaları tarafından bilindiğinde kişilerin zor durumda kalmasına neden olabilecek gizli bilgilere erişmek ve onları elde etmek için sanki bu bilgileri kişiye veren ve güvenilir bir yerden geliyormuşçasına görünen e-postalar ya da web siteleri hazırlayıp kullanıcılardan bu bilgileri paylaşmalarını isteme eylemlerinin tümüne verilen isimdir. Bu anlamda olta atmak veya yemleme, spoofing'e benzer bir yapı sergilemektedir. Banka ve kredi kartı numaraları ve parolalarını kullanıcılardan istemek üzere gönderilen istenmeyen iletilere kanan kullanıcıların hesaplarından para çekilmekte ya da kredi kartları ile Internet üzerinden alışveriş yapılmaktadır. Son zamanlarda Türkiye'de de artış göstermiş bu eylemlere bir örnek teşkil etmesi açısından aşağıdaki e-postayı inceleyiniz: Subject: Account error report. From : [email protected] Date : Fri Apr 15 05:49:38 2005 Dear Bank of Oklahoma customer, we recently have determined that different computers have logged onto your Online Banking account, and multiple password failures were present before the logons. We now need you to reconfirm your account information to us. If this is not completed by April 02, 2005, we will be forced to suspend your account indefinitely, as it may have been used for fraudulent purposes. We thank you for your cooperation in this manner. To confirm your Online Banking records click here: http://www.bancofoklahoma.com/.on/Login/ Thank you for your patience in this matter. Bank of Oklahomal Customer Service Please do not reply to this e-mail as this is only a notification. Mail sent to this address cannot be answered. Copyright 2005, Bank of Oklahoma, Inc. All Rights Reserved. Eğer verilen adrese dikkat edecek olursanız kullanıcının dikkatsizliği neticesinde gerçekten Oklahoma Bankası sanılabilecek şekilde bir adres olduğunu fark edebilirsiniz. Kullanıcılar bu adrese gittiklerinde, kimlik ve hesap bilgilerini soran bir uygulama kendilerini karşılamakta ve yapılan girişleri veritabanlarına saklamaktadır. Veritabanının sahibi olan şahıslar ise kolayca kullanıcı bilgileri ile gerçek hesaplara erişmekte ve kullanıcıya ait parayı istedikleri gibi yönetebilmektedirler. Bu olayların benzerleri son yıllarda Türkiye'de de baş göstermiş ve spam yolu ile birçok kullanıcı bu tuzağa düşmüş ve ciddi miktarlarda para kaybı yaşanmıştır. === Finansal tutar === SPAM'in sebep olduğu maddi zararın tam değerini hesaplamak son derece zordur. Bununla beraber bu konuda yapılmış birçok çalışma bulunmaktadır. * SPAM faaliyetleri dolayısıyla Avrupa şirketleri son bir yıl içerisinde 2.5 milyar Euro üretkenlik kaybına uğradılar. Bunun Avrupa'lı Internet kullanıcılarına maliyeti ise 10 milyar dolar dolaylarında (2003). * SPAM yüzünden Amerikan şirketleri her yıl 10-13 milyar dolar kayba uğruyor, çalışan başına günlük işgücü kaybı ise 14$ (2005) * Viruslerin %95'i SPAM e-postalar ile dünyaya yayılıyor (2004). * 2007 yılında SPAM e-postalar tüm e-posta trafiğinin %70'ini tutacak (2003). * SPAM e-postalar her yıl %6,0 ila %7,0 arasında bir büyüme gösteriyor (2003). * 5000 e-posta kullanıcısına sahip bir organizasyon, SPAM e-postalar yüzünden son kullanıcı başına günde 10 dakika, Internet teknolojileri uzmanı başına 43 dakika kaybediyor. Bu da yaklaşık olarak 2.4 milyon dolarlık iş gücü kaybı anlamına geliyor (2004). * SPAM e-postalar bir yılda tüm dünyada 20 milyar dolarlık bir zaman ve üretkenlik kaybına neden oluyor (2003). SPAM e-postalar finansal açıdan yukarıda bahsedilen miktarlarda zararlar verirken, aşağıdaki sonuçlar SPAM yapmanın, SPAM yapan kişiye olan maliyetinin ne kadar düşük olduğuna işaret etmektedir: * Bir e-posta göndermenin tutarı 0.000082$ (yaklaşık 0,01 kuruş) ile 0.000030$ (yaklaşık 0,003 kuruş) arasında (2003). * Bir kişinin spam yapmak için sahip olması gereken tek şey olan bir e-posta adresine sahip olmanın tutarı 0.00000032$ (yaklaşık 0,00003 kuruş) (2003). Hesaba katılması güç olan, fakat son derece önemli olan finansal kayıp noktaları da vardır, * SPAM bir bir ağ içerisindeki network trafiğini beklenmedik oranda artırmaktadır. SPAM yüzünden artması neticesinde kullanıcıların çalışmalarını normal bir şekilde sürdürebilmeleri için bu ağa eklenmesi gereken daha güçlü donanımların (switch, router vb.) tutarları kurumlar için ek bir finansal açıktır. * Bir e-posta sunucusuna gelen e-postalar kullanıcıların ev dizinlerine drop edilmelidir. Fakat son SPAM e-postaların yoğunluğu ve fazlalığı sunucuların iş yüklerini arttırmakta, sunucuların bu yük altından kalkabilmeleri için normal koşullarda ihtiyaç duymadıkları ek donanımlar (işlemci, bellek, disk alanı vb.) alınması gerekmektedir. Bu da kurumların karşısına SPAM'ın getirdiği ekstra bir maliyet olarak çıkmaktadır. * Bir servis sağlayıcı üzerinden Internet'e bağlanan bir kullanıcı, Internet'ten basit anlamda web sitelerini gezmek, e-postalarını kontrol etmek, e-posta göndermek ve çeşitli dosyalar indirmek istemektedir. SPAM trafiğinin yarattığı ağ trafiği yoğunluğundan ötürü bu işleri normalden daha yavaş yapabilmekte, bu yüzden Internet'te aynı miktarda işi daha uzun süre kalarak yapabilmektedir. Dolayısıyla telefon şebekesini kullanım süresi artmakta, kişiye ekstra maddi bir külfet getirmektedir. * Kullanıcıların SPAM'ın yarattığı network yoğunluğundan etkilenmesini istemeyen Internet Servis Sağlayıcı'ları ek donanımlar almakta, bant genişliklerini arttırmaktadır, fakat bu maddi yükü yine o servis sağlayıcının kullanıcıları karşılamaktadır. * Kullanıcılar ve kurumlar SPAM ile mücadele için açık kaynak kodlu alternatiflerini tercih etmedikleri takdirde yazılımları satın almak zorunda kalmaktadırlar. Normalde ihtiyaçları olmayan bu yazılımlar ekstra bir maddi külfet getirmektedir. * SPAM e-postalar ile taşınan virus ve worm'lar ağ trafiğini anormal şekilde arttırmakta, ağdaki diğer bilgisayarlara zarar vermektedirler. Teknik servis bakım masraflarının yanında bilgi ve zaman kaybı finansal bir kayıp olarak yansımaktadır. == Ekler == === Web sayfalarından e-posta eldesi === meren ~ $ python Python 2.3.4 (#2, Dec 3 2004, 13:53:17) [GCC 3.4.5 (Pardus 1.0)] on linux2 >>> url = "http://www.bagkur.gov.tr/iletisim/mail.shtml" >>> import urllib, re >>> regex = re.compile(r'[\w\-][\w\-\.]+@[\w\-][\w\-\.]+[a-zA-Z]{1,4}') >>> data = urllib.urlopen(url).read() >>> print "%d adet e-posta adresi bulundu." % (len(set(regex.findall(data)))) 117 adet e-posta adresi bulundu. Web sayfalarında e-posta adreslerini doğrudan bulundurmak istenmeyen iletilere davetiye çıkarmak anlamına gelmektedir. E-posta adreslerini küçük resimler ya da insanların kolayca anlayacağı fakat yazılımlar ile diğer metinlerden kolayca ayrılamayacak şekilde web sayfalarında bulundurmak (örneğin kullanıcı@sunucu.com yerine kullanıcı at sunucu dot com gibi) istenmeyen iletilerin miktarını ciddi şekilde azaltmaktadır. === TÜBİTAK'ın 2004 yılı için virüs içeren e-posta istatistikleri === Aşağıdaki tablo TÜBİTAK’ın 2004 - 2005 yılları arasında aldığı virüs içeren e-postaları göstermektedir: Alınan Toplam Veri Miktarı 125.969Mb Alınan Toplam İleti Sayısı 2.410.931 Geri Çevrilen İleti Sayısı 108.230 Bounce Eden İleti Sayısı 179.646 Drop Edilen İleti Sayısı 1.199.668 Kullanıcıya İletilen İleti Sayısı 923.387 Yukarıdaki tablo göstermektedir ki, alınan iletilerin yalnızca %38'lik bir kısmı kullanıcılara iletilmiştir. Ayrıca bu %38'lik kısım, sadece virüs içermeyen, fakat geçerli (SPAM olmayan) bir ileti olduğu garanti edilmemiş e-postaların miktarıdır. Dünya çapındaki istatistikler de göz önünde bulundurulduğunda, e-posta iletişimini sağlayan altyapının çok büyük bir kısmı SPAM e-postaların taşınması için çalışmaktadır. == Ayrıca bakınız == * Captcha == Dış bağlantılar == * SPAM Blacklist kontrolü * Bot trap (İngilizce) * Anti Spam Makaleleri (İngilizce) * Howto: Redirect Mailto for Spam Prevention * Spam yapanlari sikayet edebileceğiniz bir adres *
914
:Onkoloji ve Antoloji ile karıştırılmamalıdır. Ontoloji, varlık felsefesi ya da varlıkbilim, temel sorunu varlık olan felsefi disiplin. Varlık ya da varoluş ile bunların temel kategorilerinin araştırılmasıdır. "Varlık" ve "varolan" ayrımını; "varlık vardır" ve "varlık yoktur" fikirlerini tartışır. Aristoteles'e göre ontoloji varlığın mahiyetinin (neliğinin) bilimidir veya varlıkların özsel incelenmesidir. Ontoloji hangi varlık kategorilerinin daha temel olduğunu belirlemekle uğraşır ve bu kategorilerdekilerden hangilerinin var olduğunun söylenebileceğini sorar. Varlık bir nesne ya da başka tekil bir şey değildir. Nesneler var olan cisimlerden oluşur. Örneğin; ağaçlar, masalar, evler, vs. Oysa varlık bir nesne değildir. Nesneler varolanlardır fakat bütün nesneleri kendinde tutan varlık bir nesne degildir. Gerçek varlığın ortaya çıkmasında, varlığı varlık yapan nedir? Var olanı var olan yapan nedir? sorularına Heidegger'in yanıtı "Zaman" olmuştur. "Var olan zamansal olandır." Varlıkla iç içe olup onu aydınlatan ve onu varlık olarak varlık yapan hep zamandır. Varlığı varlık yapan zaman, metafizik anlamdaki varlığı değil ama, hakikat alanındaki varlığı açıklar. Heidegger'e göre ontolojik araştırma sayesinde varlığın iki anlamını da bilmek mümkündür, fakat böyle bir varlığın Zaman olmaksızın var olamayacağını kabul etmek gerekir. O halde varlığın zaman olduğu düşünülebilir.Çüçen, A.K. (2012). Martin Heidegger: Varlık ve Zaman. İstanbul: Sentez Değişik filozoflar temel varlık kategorileri için değişik listeler yapmışlardır. Ontolojinin temel sorunlarından biri "Temel varlık kategorileri nelerdir?" sorusudur. == Ontolojik sorular == * Bilgi kuramı nedir? * Varlık nedir? * Varoluş nedir? * Fiziksel nesneler nelerdir? * Bir fiziksel nesnenin var olduğu söylemini kanıtlamak mümkün müdür? * Bir nesnenin özellikleri veya ilişkileri nedir ve bunlar nesneyle nasıl ilişkilidir? * Var oluş bir özellik midir? * Bir nesne ne zaman yok olur, ne zaman değişir? * Doğru nedir? * Varlığı gerçek ve edimsel yapan nedir? == Varlık konusuna yaklaşımlar == === Bilim açısından varlık === Bilim var olan yani olgusal olan maddeleri inceler. Bilim varlık var mıdır gibi sorularla ilgilenmez. Bilim, varlığın var olduğunu ön kabul eder. Ayrıca bilim varlığı felsefede olduğu gibi bir bütün olarak değil de parçalara ayırarak inceler. === Felsefe açısından varlık === Felsefe varlığın olup olmadığı, bilinip bilinemeyeceği gibi sorularla uğraşıp bunları kendi içinde tutarlı ve çelişkisiz olma şartıyla cevaplar. Felsefe varlık problemlerini bir yöntem dahilinde değil de saf düşünme ve akıl yoluyla cevaplamaya çalışır. Felsefe varlığı bütün olarak kabul eder ve buna göre çalışmalarını yapar. Felsefede varlık sorunu evreni açıklama çabalarıyla başlamıştır. == Varlık var mıdır? == === Varlık yoktur === Varlığın gerçekte bulunmadığını savunan görüşler, varlık üzerine gerçeklik-gerçek dışılık şeklinde bir ayrım yapmayı reddetmiş ve varlıklar hakkında nesnel bir kabul yapılamayacağı için gerçekliğinin de belirlenemeyeceğini dile getirmişlerdir. Nihilizm, diğer felsefe disiplinlerinde olduğu gibi ontolojide de varlığın var olduğu görüşünü ve yapılan sınıflandırmaları reddetmiştir. Antik Çin’de ortaya çıkan Taoizm de varlığın kabul edildiği haliyle bulunmadığını savunmaktadır. Tao öğretisi dışındaki her şey, bu görüş tarafından gerçeklik dışı olarak değerlendirilmektedir. === Varlık vardır === Varlığın gerçekte bulunduğunu savunan realizm ise “varlık nedir” sorusuyla kendi içerisinde birçok farklı görüşe ayrılmaktadır. == Varlık nedir? == === Varlık oluştur === Varlığın oluş halinde olduğu görüşü, her şeyin sürekli değiştiğini, hiçbir şeyin eskisi gibi kalmadığını ve varlığın durağan olmayıp oluş süreci içerisinde bulunduğunu savunmaktadır. Heraklitos, bu görüşü "aynı derede iki kere yıkanılmaz" sözüyle örneklendirmiştir. Başlıca temsilcileri: Heraklitos ve Alfred North Whitehead === Varlık ideadır === Varlığın İdea olduğunu savunan idealizm, nesnelerin ve gerçeklik alanının düşünceye bağlı olarak geliştiğini öne sürmektedir. Platon’un idealar ve görüntüler dünyası, mağara benzetmesi gibi kavramlarıyla temelleri atılan idealizm, Aristoteles’in madde ve form kuramı üzerine yaptığı çalışmalarla gelişmiştir. İdealizm dinlerin felsefe alanında ortaya koydukları görüşleri de etkilemiştir. Başlıca temsilcileri: Platon, Aristoteles, Farabi, Georg Wilhelm Friedrich Hegel ve George Berkeley === Varlık maddedir === Varlığın madde halinde olduğunu savunan materyalizm, insan düşüncesinden bağımsız ve maddi etkileşimlere dayalı bir varlık anlayışı ortaya koymaktadır. Aklın da maddeye bağlı olduğunu ileri süren materyalizm, metafiziğe karşı çıkmaktadır. Mekanik materyalizm ve diyalektik materyalizm olarak kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır. Başlıca temsilcileri: Demokritos, Thomas Hobbes ve Karl Marx === Varlık hem idea hem maddedir === Varlığın hem idea hem de madde halinde olduğunu savunan düalizm, aklın düşünen ve maddenin yer kaplayan töz olduğunu öne sürmektedir. Bu iki tözü birbirine indirgenemez olarak kabul eden René Descartes’in çalışmaları, bu görüşün temelini oluşturmuştur. Başlıca temsilcileri: René Descartes === Varlık fenomendir === Varlığı fenomen olarak kabul eden fenomenoloji, insan bilinci ve varlık arasında öze yönelmeye dayalı bir ilişki kurmaktadır. Zaman ve mekandan bağımsız olarak varlığın paranteze alma yöntemiyle değerlendirilmesi gerektiğini savunan fenomenoloji, bilime yakınlık gösteren bir görüştür. Edmond Husserl’in çalışmaları, bu görüşün temelini oluşturmuştur. Başlıca temsilcileri: Edmund Husserl == Yeni ontoloji == 1800'lerin sonlarından itibaren, insanın kendi özünü varoluşundan sonra oluşturduğunu savunan varoluşçuluk ve varlığı sağladığı fayda üzerinden değerlendiren pragmatizm gibi yeni ontoloji görüşleri ön plana çıkmaya başlamıştır. == Filozoflar == * Aristoteles * David Malet Armstrong * Kindî * Birûni * Alain Badiou * Gustav Bergmann * Patricia Churchland * Paul Churchland * Gilles Deleuze * René Descartes * Jean Gebser * Georg Wilhelm Friedrich Hegel * Martin Heidegger * Heraklitos * Edmund Husserl * Roman Ingarden * Saul Kripke * Gottfried Leibniz * Friedrich Nietzsche * William of Ockham * Parmenides * Platon * Plotinus * Hilary Putnam * W. V. Quine * Bertrand Russell * Gilbert Ryle * Jean-Paul Sartre * Barry Smith * Baruch Spinoza * P. F. Strawson * Pierre Teilhard de Chardin * Ludwig Wittgenstein * Emmanuel Levinas * Rene Descartes == Ayrıca bakınız == * Felsefe tarihi * Epistemoloji * Etik == Kaynakça == ;Özel ;Genel * Final Yayınları Felsefe Grubu Konu Anlatım Kitabı syf 51-56 == Dış bağlantılar == * Theory and History of Ontology * Kategori:Felsefi kavramlar
916
Metafizik, felsefenin bir dalıdır. İlk felsefeciler tarafından, "fizik bilimlerinin ötesinde olan" anlamına gelen "metafizik" sözcüğü ile felsefeye kazandırılmıştır. İncelemeleri varlık, varoluş, evrensel, özellik, ilişki, sebep, uzay, zaman, tanrı, olay gibi kavramlar üzerinedir Metafiziği tanımlamaktaki zorluk Aristoteles'in bu alana ismini verdiği yüzyıldan bu yana bu alanın gösterdiği değişimdir. Metafiziğin konusu olmayan konular metafizik içine dahil edilmişlerdir. Yüzyıllarca metafiziğin içinde olan Din felsefesi, Aklın felsefesi, Algı felsefesi, Dil felsefesi ve Bilim felsefesi gibi konular kendi alt başlıkları altında incelenmeye başlanmıştır. Bir zamanlar metafiziğin konusu içinde yer almış konuların hepsinden söz etmek çok yer tutabilir. Temel metafizik sorunları hep metafiziğin konusu olagelmiş konular olarak tanımlamak mümkündür. Bu sorunların ortak niteliği ise hepsinin ontolojik (varlıksal) sorunlar olmasıdır. == İlkeleri == Metafizik Mendel'in belirttiğine göre durağanlıktır ve bunun zıddı diyalektik'tir. Diyalektik de her şeyin değiştiğini savunan bir felsefi akımdır.Felsefenin Başlangıç İlkeleri; Politzer, Georges sf. 1969 basım sf. 110 Hegel'in tanımında metafizik ilkelerini de oluşturmuştur. == Özdeşlik ilkesi == Varlıklar var olan boyutundadır, değiştirilemez. Üç varlık vardır, üç boyut vardır ama biz insan oğlu sadece kendi boyutumuz ölçüsünde durabiliriz. Başka boyutlara giremeyiz de, başka boyutları göremeyiz de. === Aşılmaz Sınıflandırmalar İlkesi === Bu ilkede de varlıkların birbirinden farklı olduğu vurgulanmaktadır.Felsefenin Başlangıç İlkeleri; Politzer, Georges sf. 1969 basım sf. katkıların başka katılımcılarca değiştirilmesini ya da özgürce ve sınırsızca başka yerlere dağıtılmasını istemiyorsanız, katkıda bulunmayınız 116 === Zıtların karşıtlığı ilkesi === Zıt boyutların aynı yapıda boyut değiştirmesi. == Metafizik kelimesinin kaynağı == Eski Yunan filozofu Aristoteles Fizik ismi verilen bir seri kitap yazmıştır. İlk sürümlerinden birinde Aristoteles'in çalışmaları bazı kitap grupları Fizik 'ten hemen sonra yer almıştır. Bu kitaplar felsefi sorgulamanın temel alanı ile ilgilidir ve o dönemde bir ismi yoktur. Bu sebeple ilk Aristoteles uzmanları bu kitaplara "ta meta ta fizika" yani "fizik ile ilgili kitaplardan sonra gelen kitaplar" ismini vermişlerdir. Bu 'metafizik' kelimenin kaynağıdır. Dolayısıyla etimolojik olarak metafizik Aristoteles'in toplu olarak Metafizik adı verilen kitaplarının konusudur. Etimolojik anlamda 'metafizik' sadece Aristo'nun Metafizik kitabının çalışma konusu manasına gelmektedir. Aristoteles'in bu kitaplarının konusu neydi? Metafizik üç bölüme ayrılmıştır: :(1) Ontoloji :(2) Teoloji :(3) Evren bilim == Kaynakça == <>
924
Wesley Clark (d. 23 Aralık 1944), 2004 Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimleri'nde Demokrat Parti'den aday adayı olan ancak umduğu desteği bulamadıktan sonra yarıştan çekilen NATO eski başkomutanı emekli orgeneraldir. == Dış bağlantılar == * Resmi seçim sitesi Kategori:1944 doğumlular Kategori:Amerika Birleşik Devletleri başkan adayları Kategori:Amerikalı generaller Kategori:20. yüzyıl Amerikalı siyasetçileri Kategori:21. yüzyıl Amerikalı siyasetçileri Kategori:İngiliz asıllı Amerikalılar Kategori:Belarus Yahudisi asıllı Amerikalılar Kategori:Birleşik Devletler Askerî Akademisinde öğrenim görenler Kategori:Başkanlık Özgürlük Madalyası sahipleri Kategori:Yaşayan insanlar Kategori:Amerikalı siyasetçiler
908
Microsoft Windows, kullanıcıya grafik arabirimler ve görsel iletilerle yaklaşarak, yazılımları çalıştırmak, komut vermek gibi klavyeden yazma zorunluluğunu ortadan kaldıran, Microsoft şirketinin geliştirdiği dünyada en çok kullanılan bir işletim sistemi ailesidir. İlk Windows, 20 Kasım 1985 tarihinde satışa sunulmuştur. Çekirdek olarak NT çekirdeğini kullanır ve bu da Windows'un bir Unix işletim sistemi değil, aksine Unix benzeri bir işletim sistemi olduğunu gösterir. POSIX bakımından ise uyumluluğunu, `psxss.exe` ve `psxdll.dll` adlı iki dosyadan alır. Bu iki dosya Windows'ta bir POSIX alt sistemi oluşturur. Microsoft'un ilk işletim sistemi olan MS-DOS'tan farklı olarak Windows'ta aynı anda çok sayıda yazılımla çalışmak mümkündür. Windows, masaüstü pazarında en yaygın kullanılan işletim sistemidir. 2002 yılında, Windows dünya çapında masaüstü piyasasında yaklaşık %97,46'lık bir pay sahibiydi. 2021 Haziran ayı itibarıyla Windows'un tüm dünyadaki kullanım oranı %72,96'dır. Bu alanda en ciddi rakibi şu anda macOS'tur. Microsoft Windows ailesinin son üyesi 5 Ekim 2021'de piyasaya sürülen Windows 11'dir. Windows Vista'dan sonra Microsoft, Windows 7 ve Windows 10 ile birlikte kullanıcılar tarafından daha pozitif yorumlar almıştır. Microsoft, Windows 10 ile yakaladığı başarıyı Windows 11 ile daha da yükseltmeyi hedeflemektedir. Microsoft Windows işletim sistemleri ailesi, daha eski IBM PC için olan MS-DOS ortamının üzerine bir grafik katmanı olarak başlamıştır. Modern sürümleri daha yeni olan Windows NT çekirdeği üzerine kuruludur. Windows 32-bit ve 64-bit Intel ve AMD işlemciler üzerinde çalışır; daha eski sürümleri DEC Alpha, MIPS R4000 ve PowerPC mimarilerinde de çalışmaktaydı. SPARC mimarisinde de çalışması için çalışmalar vardı. Intel Itanium işlemciler tarafından kullanılan IA-64 ve daha sonra AMD64 (x86-64 olarak da biliniyor, Microsoft tarafından x64 olarak isimlendiriliyor ve Intel tarafından adı EM64T olarak ruhsatlanarak kullanılıyor) mimarilerinin çıkmasıyla Microsoft güncel işletim sistemlerinin bunları destekleyen sürümlerini sundu. Modern 64-bit Windows ailesi Windows XP 64-bit Edition for IA-64 systems, Windows XP Professional x64 Edition for AMD64 systems ve Windows Server 2003'ten (hem IA-64, hem de AMD64 sürümlü) oluşur. Windows'un taşınabilir cihazlar için geliştirilmiş sürümü Windows CE (Pocket PC, Windows Mobile) ailesi olarak anılır, gerçek 32-bit bir işletim sistemidir; ARM, StrongARM, Intel XScale ve MIPS işlemcilerinde çalışır. Windows NT, XP, CE ve 8'in gömülü çalışan sürümleri de mevcuttur. == Logoları == Dosya:Windows logo and wordmark - 1985.svg|1985–1992 tarihleri arasında kullanılan logo. Dosya:468px-Windows Logo (horz).svg.png|1992–2000 tarihleri arasında kullanılan logo. Dosya:Microsoft Windows wordmark with Microsoft (2001-2005).svg|2001–2006 tarihleri arasında kullanılan logo. Dosya:Microsoft Windows wordmark (2005-2012).svg|2006–2012 tarihleri arasında kullanılan logo. Dosya:Windows logo and wordmark - 2012.svg|2012–2015 tarihleri arasında kullanılan logo. Dosya:Windows darkblue 2012.svg|2015-2021 tarihleri arasında kullanılan logo Dosya:Windows logo and wordmark - 2021.svg|2021'den beri kullanılan logo. == Tarih == * 1983: Windows'un beta sürümü çıktı ve Windows adı ilk kez kullanıldı. * 1985: İlk Windows satışa sunuldu. * 1991: Windows 3.0'ın multimedya destekli sürümü çıktı. * 1992: Windows 3.1 tabanlı bir işletim sistemi olup taşınabilir aygıtlar için tasarlanmış ilk Windows olan; fakat 2002'de yerini Windows for Tablet PC'ye bırakan "Windows for Pen Computing" serisinin satışına başlandı. * 1993: Windows 3.1x tabanlı olan Windows NT'nin ilk sürümü olan Windows NT 3.1 sürüldü. * 1994: Çince konuşan ülkelere özel Windows sürümü Windows 3.2, Çin ve Tayvan gibi Çince konuşan ülkelerde raflardaki yerini aldı. * 1995: Windows 95 piyasaya sürüldü. Başlat menüsü, Internet Explorer ve görev çubuğu ilk olarak bu sürümde sunulmuştu. * 1998: Taşınabilir aygıtlar için geliştirilmiş Windows'lar olan Windows CE satışa sunuldu. * 1998: Windows 98 satışa sunuldu. * 2000: İlk iş interneti olan işletim sistemi Windows 2000 satışa sunuldu. * 2000: Windows 9x ailesinin son üyesi olup ilk internet oyunu, sistem geri alma gibi yazılımlar bulunan;Windows ME satışa sunuldu. * 2001: Çoğu yeni özelliğin eklendiği günümüzdeki Windows'ların öncüsü olan Windows XP satışa sunuldu. * 2001: Windows 9x dönemi biterek iş ve ev sürümlerinin ikisi de NT tabanlı olmaya başladı. * 2002: Tablet PC için Windows piyasaya sürüldü. * 2003: 24 Nisan'da Windows Server 2003 satışa sunuldu. * 2004: Windows'un ilk 64-bitlik versiyonu sayılabilecek Windows XP x64 Edition piyasaya sürüldü. * 2006: Windows Vista'nın beta sürümü satışa sunuldu. * 2007: İlk DVD kayıt, RSS, Phishing süzgeci ve Windows Aero gibi özellikleriyle tanınan Windows Vista satışa sunuldu. * 2007: İlk ev sunucusu olan işletim sistemi Windows Home Server satışa sunuldu. * 2008: 27 Şubat'ta Windows Server 2008 satışa çıktı. * 2009: Windows 7 işletim sistemi piyasaya sürüldü. * 2011 Windows 8'in RTM sürümü 1 Temmuz 2011'de çıkması beklendi; ama çıkmadı. * 2011 Windows 8'in deneme sürümü (RTM) 15 Temmuz 2011'de kullanıma sunulmuştur. * 2012: Windows 8'in 2012 ilkbaharında release preview versiyonu duyuruldu. * 2012: 4 Eylül'de Windows Server 2012 satışa sunuldu. * 2012: 25 Ekim'de Windows 8 lansmanı yapıldı ve resmi olarak satışa sunuldu. * 2012: 1 Kasım'da Windows 8'in Türkiye lansmanı yapıldı. * 2013: Windows 8 için Windows 8.1 güncellemesi duyuruldu. * 2013: Windows 8.1 satışa sunuldu. * 2014: Windows 8.1'e Update 1 güncelleştirmesi sunuldu. * 2014: Microsoft, Windows 10'un çıkacağını duyurdu. * 2014: Windows 10 duyuruldu. * 2014: Windows 10 Technical Preview Çıktı. * 2015: Windows 10 lansmanı yapıldı. * 2015: 29 Temmuz tarihinde Windows 10 kullanıcılarla buluştu. * 2015: Windows 10 1511 (Kasım Güncellemesi) yayınlandı (12 Kasım). * 2016: Windows 10 1607 (Yıldönümü Güncellemesi) yayınlandı (2 Ağustos). * 2017: Windows 10 1703 (Yaratıcılar Güncellemesi) indirmeye sunuldu (5 Nisan), ardından güncelleme olarak yayınlandı (11 Nisan). * 2017: Windows 10 1709 (Sonbahar Yaratıcıları Güncellemesi) yayınlandı. (17 Ekim) * 2018: Windows 10 1803 (Nisan 2018 Güncellemesi) indirmeye sunuldu (30 Nisan) ardından güncelleme olarak yayınlandı (8 Mayıs) * 2018: Windows 10 1809 (Ekim 2018 Güncellemesi) yayınlandı (2 Ekim) * 2019: Windows 10 1903 (Mayıs 2019 Güncellemesi) yayınlandı (21 Mayıs) * 2019: Windows 10 1909 (Kasım 2019 Güncellemesi) yayınlandı (12 Kasım) * 2019: Windows 10X duyuruldu. * 2020: Windows 10 2004 (Mayıs 2020 Güncellemesi) yayınlandı (27 Mayıs) * 2020; Windows 10 20H2 (Ekim 2020 Güncellemesi) yayınlandı (20 Ekim) * 2020: Windows 10X iptal edildi. * 2021: Windows 10 21H1 (Mayıs 2021 Güncellemesi) yayınlandı (18 Mayıs) * 2021: Windows 11'in ani bir şekilde beta sürümünün ISO dosyası Microsoft tarafından sızdırıldı (16 Haziran). * 2021: Windows 11 duyuruldu. (24 Haziran) * 2021: Windows 11'in 5 Ekim 2021'de yayınlanacağı açıklandı. (31 Ağustos) * 2021: Windows 11 yayınlandı. (4-5 Ekim gecesi) * 2021: Windows 10 21H2 (Kasım 2021 Güncellemesi) yayınlandı (16 Kasım) * 2022:Windows 11 22H2 (2022 Güncellemesi) yayınlandı (20 Eylül) * 2022:Windows 10 22H2 (2022 Güncellemesi) yayınlandı (18 Ekim) == Pencereleme sistemi == Bu pencereler bir bilgisayarın, yazılım ile kullanıcı tarafından kullanımını sağlayan arayüzlerdir. İlk kullanıcı ara yüzü 1970'li yıllarda Xerox PARC'da geliştirilen WIMP-Paradigma (Window, Icon, Menu, Pointing-device) tasarısıdır. Bu tasarı ilk olarak Microsoft Windows tarafından kullanılmıştır. Bu arayüz Windows Explorer yazılımıdır. == Windows Sürümleri == === 16 Bit DOS Tabanlı Sürümler === * Windows 1.01 (20 Kasım 1985) * Windows 2.0 (Kasım 1987) * Windows 3.0 (22 Mayıs 1990) ** Windows 3.1 (1. Mart 1992) *** Windows 3.11 (Aralık 1993) **** Windows 3.2 (1994) (sadece Çin'de) ** Windows for Workgroups 3.1 (Ekim 1992, Kod adı „Sparta“) *** Windows for Workgroups 3.11 (1993) === 32 Bit (Windows 9x) DOS Tabanlı Sürümler === * Windows 95 (İlk defa Windows 95 te 32 bit işlemciye geçilmiştir.) ** Windows 95 (15 Ağustos 1995, Kod adı „Chicago“) ** Windows 95a (Şubat 1996) ** Windows 95b (Temmuz 1996) ** Windows 95b (Mart 1996) ** Windows 95c (Kasım 1997) * Windows 98 ** Windows 98 (30 Temmuz 1998, Kod adı „Memphis“) ** Windows 98 SE (Mayıs 1999), SE Second Edition (İkinci sürüm) * Windows Me (Ağustos/Eylül 2000, Kod adı „Millennium“), Me (resmi olarak küçük „e“) Millennium Edition. Son DOS tabanlı işletim sistemidir. === NT (New Technology) Tabanlı Sürümler === NT sürümü daha güvenilir iş kullanımı için tasarlanmıştır fakat Windows XP'den itibaren kişisel kullanıma da sunulmuştur. İlk tasarlanan NT 3.1 ve devamı aşağıda sıralanmıştır. NT 3.1, NT 3.5, NT 3.51 NT 4.0 ve Windows 2000 sürümleri Microsoft Product Activation içermemektedir. * Microsoft Windows NT: ** Microsoft Windows NT 3.1 (Temmuz 1993) *** Microsoft Windows NT Workstation 3.1 (1993) *** Microsoft Windows NT Advanced Server 3.1 (1993) ** Microsoft Windows NT 3.5 (Eylül 1994, Kod adı „Daytona“) *** Microsoft Windows NT Workstation 3.5 (1994) *** Microsoft Windows NT Server 3.5 (1994) ** Microsoft Windows NT 3.51 (Mayıs 1995) *** Microsoft Windows NT Workstation 3.51 (1995) *** Microsoft Windows NT Server 3.51 (1995) ** Microsoft Windows NT 4.0 (29 Ağustos 1996, Kod adı „Shell Update Release“) *** Microsoft Windows NT Workstation 4.0 (1996) *** Microsoft Windows NT Server 4.0 (1996) *** Microsoft Windows NT Server 4.0 Enterprise Edition (1997) *** Microsoft Windows NT Server 4.0 Terminal Server Edition (1998) * Microsoft Windows 2000 (NT Versiyonu 5.0, Şubat 2000) ** Microsoft Windows 2000 Professional ** Microsoft Windows 2000 Server ** Microsoft Windows 2000 Advanced Server ** Microsoft Windows 2000 Datacenter Server ==== Hibrit işletim sistemleri ==== * Microsoft Windows XP (NT Versiyonu 5.0, çıkış tarihi 25 Ekim 2001 genişletilmiş destek bitiş tarihi 8 Nisan 2014, Kod adı “Whistler“) ** Microsoft Windows XP Starter Edition (2004) ** Microsoft Windows XP Home Edition *** Microsoft Windows XP Home Edition N (Windows Media Player önceden yüklü değil, 2005) ** Microsoft Windows XP Professional *** Microsoft Windows XP Professional x64 Edition (2005) *** Microsoft Windows XP Professional N (Windows Media Player önceden yüklü değil, 2005) *** Windows XP Media Center Edition **** Windows XP Media Center Edition 2002, Kod adı „eHome“ (Sadece Amerika ve Çin'de) **** Windows XP Media Center Edition 2003, Kod adı „Freestyle“ **** Windows XP Media Center Edition 2004, Kod adı „Harmony“ (Avrupa'daki ilk sürüm) **** Windows XP Media Center Edition 2005, Kod adı „Symphony“ *** Windows XP Tablet PC Edition (2002) *** Windows XP Tablet PC Edition 2004 (2004) ** Microsoft Windows PE (Microsoft Windows Preinstallation Environment/XP-Kernel) ** Microsoft Windows Fundamentals for Legacy PCs (WinFLP, Kodadı „Mönch“, „Eiger“, XP'nin Thin-Client-Sürümü, 2006) ** Microsoft Windows XP Embedded (2001) *** Microsoft Windows Embedded for Point of Service (2004) * Microsoft Windows Server 2003 (NT Versiyonu 5.2, Çıkış tarihi 24 Nisan 2003 Genişletilmiş destek sonu 14 Temmuz 2015) ** Microsoft Windows Server 2003 Standard Edition *** Microsoft Windows Server 2003 x64 Standard Edition (2005) ** Microsoft Windows Server 2003 Enterprise Edition *** Microsoft Windows Server 2003 x64 Enterprise Edition (2005) ** Microsoft Windows Server 2003 Datacenter Edition *** Microsoft Windows Server 2003 x64 Datacenter Edition (2005) ** Microsoft Windows Server 2003 Web Edition **Microsoft Windows Compute Cluster Server 2005 **Microsoft Windows Home Server **Microsoft Windows Storage Server 2003 * Windows Server 2003 R2, (NT Versiyonu 5.2 Çıkış tarihi 6 Aralık 2005 genişletilmiş destek sonu 14 Temmuz 2015) * Microsoft Windows Vista (NT Versiyonu 6.0, Çıkış tarihi Kişisel bilgisayarlar için 30 Ocak 2007; Şirketler için 30 Kasım 2006, genişletilmiş destek sonu 11 Nisan 2017 Kod adı „Longhorn“) ** Microsoft Windows Vista Starter (Avrupa'da piyasaya sürülmedi) ** Microsoft Windows Vista Home Basic ** Microsoft Windows Vista Home Basic N ** Microsoft Windows Vista Home Basic K (Sadece Kore için Media Player yüklü değil) ** Microsoft Windows Vista Home Premium ** Microsoft Windows Vista Business ** Microsoft Windows Vista Business N ** Microsoft Windows Vista Business K (Sadece Kore için Media Player yüklü değil) ** Microsoft Windows Vista Enterprise ** Microsoft Windows Vista Ultimate * Microsoft Windows Server 2008, (NT Versiyonu 6.0 kod adı Longhorn Server Piyasaya çıkış tarihi 27 Şubat 2008 genişletilmiş destek bitiş tarihi 14 Ocak 2020) * Microsoft Windows 7, (NT Versiyonu 6.1 kod adı işletim sistemiyle aynıdır Piyasaya çıkış tarihi 22 Ekim 2009, genişletilmiş destek bitiş tarihi 14 Ocak 2020) * Microsoft Windows Server 2008 R2, (NT Versiyonu 6.1 Kod adı Windows Server 2008'de de kullanılan Longhorn Server'dır Piyasaya çıkış tarihi 22 Ekim 2009 genişletilmiş destek bitiş tarihi 14 Ocak 2020) * Microsoft Windows 8, (NT Versiyonu 6.2 Kod adı Windows 8 Piyasaya çıkış tarihi 26 Ekim 2012, genişletilmiş destek bitiş tarihi 12 Ocak 2016) * Microsoft Windows Server 2012, (NT Versiyonu 6.2 Piyasaya çıkış tarihi 4 Eylül 2012 genişletilmiş destek bitiş tarihi 10 Ocak 2023) * Microsoft Windows 8.1, (NT Versiyonu 6.3 Kod adı Windows 8.1 Piyasaya çıkış tarihi 17 Ekim 2013 genişletilmiş destek bitiş tarihi 10 Ocak 2023) * Microsoft Windows Server 2012 R2, (NT Versiyonu 6.3 Piyasaya çıkış tarihi 18 Ekim 2013 genişletilmiş destek bitiş tarihi 10 Ocak 2023 * Microsoft Windows 10, (NT Versiyonu 10.0 kod adları Threshold, Redstone, Vanadium (19H1), Vibranium (19H2), Manganese, Iron, Cobalt Piyasaya çıkış tarihi 29 Temmuz 2015, genişletilmiş destek bitiş tarihi LTSB ve LTSC sürümleri hariç 14 Ekim 2025) (Windows 10 LTSB ve LTSC: 2015 LTSB: 14 Ekim 2025 2016 LTSB: 13 Ekim 2026 2019 LTSC: 9 Ocak 2029 2021 LTSC: 12 Ocak 2027 2021 LTSC IoT: 13 Ocak 2032) * Microsoft Windows Server 2016, (NT Versiyonu 10.0 Piyasaya çıkış tarihi 26 Eylül 2016 genişletilmiş destek bitiş tarihi 12 Ocak 2027) * Microsoft Windows Server 2019, (NT Versiyonu 10.0 Piyasaya çıkış tarihi 2 Ekim 2018 genişletilmiş destek bitiş tarihi 9 Ocak 2029) * Microsoft Windows 11, (NT Versiyonu 10.0 Kod adı Sun Valley Piyasaya Çıkış tarihi 5 Ekim 2021) * Microsoft Windows Server 2022, (NT Versiyonu 10.0 Piyasaya çıkış tarihi 2 Eylül 2021 genişletilmiş destek bitiş tarihi 14 Ekim 2031) === CE (Compact Edition)Tabanlı - Taşınabilir aletler için === * Microsoft Windows Embedded Compact: **Microsoft Windows CE 1.0 ** Microsoft Windows CE 2.0 ** Microsoft Windows CE 2.01 ** Microsoft Windows CE 2.02 ** Microsoft Windows CE 2.1 ** Microsoft Windows CE 2.11 ** Microsoft Windows CE 2.12 ** Windows CE 3.0 **Windows CE 4.0 **Windows CE 4.1 **Windows CE 4.2 **Windows CE 5.0 **Windows Embedded CE 6.0 **Windows Embedded Compact 7 **Windows Embedded Compact 2013 *Microsoft Pocket PC: ** Microsoft Pocket PC 2001 ** Microsoft Pocket PC 2002 (ayrıca Phone Edition Dokunmatik olmayan telefonlar için) ** Microsoft Windows Mobile 2003 für Pocket PC (ayrıca Phone Edition Dokunmatik olmayan telefonlar için) ** Microsoft Windows Mobile 5.0 (ayrıca Phone Edition Dokunmatik olmayan telefonlar için) ** Microsoft Windows Mobile 6.0 (Standard Edition Smartphone'lar için, Professional Edition PDA'lar için, Telefon fonksiyonlu veya Classic Edition PDA'lar için) ** Microsoft Windows Mobile 6.5 (Windows Mobile 6.0 güncelleştirmesi) * Microsoft Windows Automotive * Windows 10 IoT === İptal edilen projeler === * Cairo, Windows NT 3.51'e yepyeni bir arayüz getirecekti. Daha sonradan Windows 95 ile birleştirildi. Fikirler Windows 95 ve NT 4.0'a aktarıldı. *Nashville, Windows 95'in takipçisi olacaktı. Planlanan özellikler Windows 98'e Memphis kod adı altında eklendi. *Neptune, Windows 2000'in kişisel kullanım için geliştirilen takipçisi olacaktı. Fikirler Windows XP'ye aktarıldı. * Odyssey, Windows 2000'in işletmeler için geliştirilen takipçisi olacaktı. Fikirler Windows XP'ye aktarıldı. *Triton, Neptune için çıkacak küçük bir güncellemeydi. Mart 2001'de çıkması planlanıyordu ama iptal edildi. Fikirler Windows XP'ye aktarıldı. * Longhorn, Windows XP'nin takipçisidir. Yenilik olarak Sidebar, Avalon (sonradan Windows Presentation Foundation olarak bilinir) ve WinFS bulundurmaktaydı. Microsoft sadece ekran görüntüsünü göstermekle yetindi. Longhorn'un geliştirilmesi 2004'te sıfırlandı ve Windows Server 2003 SP1 kaynak kodundan yola çıkılarak Windows Vista geliştirildi. *Polaris, Windows Core OS'den yola çıkarak geliştirilen çift ekranlı bilgisayarlar için geliştirilen bir işletim sistemi olacaktı. İptal edilince yerini Windows 10X geliştirilmeye başlandı. *Windows 10X, Microsoft'un Chrome OS'a rakip işletim sistemi olacaktı. Fakat Windows 10'un satışları artınca yeni gelecek özelliklerin çoğu Windows 11'e aktarıldı. *Windows 10S, Microsoft'un Windows 10'dan daha iyi yapmaya çalıştığı bir işletim sistemiydi. Fakat Windows 10S kötü olunca Windows 10X kararlaştırıldı. == Ayrıca bakınız == * Microsoft yazılımları listesi * Microsoft Windows'un tarihi == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Resmî site * Resmî Blog Sayfası Kategori:İşletim sistemleri Kategori:Microsoft işletim sistemleri Kategori:Microsoft franchiseleri Kategori:Bilgisayar ortamları Kategori:1985 yazılımları Kategori:İşletim sistemi aileleri *
905
küçükresim|İstiklâl Marşı'nın 2013 yılında bestesindeki zorunlu birkaç hatanın değiştirilmesiyle oluşturulmuş 1. versiyonu. Bu versiyon ortaokul ve lise çağlarındaki gençlerin katıldığı törenler ve kalabalık gruplar halinde söylenmesi gerektiği zaman tercih edilmelidir. İstiklâl Marşı (), Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin millî marşı. Güftesi, Anadolu'da Millî Mücadele'nin devam ettiği sırada Mehmet Âkif Ersoy tarafından kaleme alınmış şiirdir. Şairin Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, Hakk'a, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirir. Şiir, 12 Mart 1921'de Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklâl Marşı olarak kabul edilmiştir. Bestesi Osman Zeki Üngör'e aittir. Orkestrasyonu Edgar Manas tarafından yapılmıştır. == Tarihçe == Maarif Vekaleti, Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlarında, İstiklâl Harbi'nin millî bir ruh içerisinde kazanılması imkânını sağlamak amacıyla 1921'de bir güfte yarışması düzenledi. Yarışmaya toplam 724 şiir katıldı. Eser gönderenler arasında Kâzım Karabekir, Hüseyin Suat Yalçın, İsak Ferrara, Muhittin Baha Pars ve Kemalettin Kamu gibi tanınmış isimler de vardı. "Çanakkale Şehitlerine" ve "Bülbül" gibi şiirlerin sahibi Mehmet Âkif'in "Milletin başarılarının para ile övülemeyeceğini" düşündüğü için yarışmaya katılmak istemediği bilinir. Son şiir gönderme tarihi olan 23 Aralık 1920'den sonra Eğitim Bakanlığı güfteleri incelemiş ancak içlerinde istiklal marşı olabilecek bir eser bulamamıştı. Mehmet Âkif, Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey'in kendisine yazdığı 5 Şubat 1921 tarihli davet mektubundan sonra fikrini değiştirerek Ankara'daki Taceddin Dergâhı'ndaki odasında, Türk ordusuna hitap ettiği şiiri kaleme aldı ve Bakanlığa teslim etti. Şiirde şair; Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, Hakk'a, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirmiştir. Hamdul­lah Suphi Bey, Âkif'in şiirinin önce cephede asker arasında okunma­sına karar verdi. Batı Cephesi Komutanlığına gönderilen şiir, askerin beğenisini kazandı. İstiklâl Marşı, 17 Şubat 1921 tarihinde Hâkimiyet-i Milliye ve Sebilürreşad gazetelerinde yayımlandı, on iki gün sonra ise Konya'da Öğüt gazetesinde yer aldı. Ön elemeyi geçen yedi şiir, 12 Mart 1921'de Mustafa Kemal'in başkanlığını yaptığı Meclis oturumunda tartışmaya açıldı. Mehmet Âkif'in şiiri, Meclis kürsüsünde Hamdullah Suphi Bey tarafından okundu. Şiir okunduğunda milletvekilleri büyük bir heyecana kapıldı ve diğer şiirlerin okunmasına gerek görülmedi. Bazı mebusların itirazlarına rağmen Mehmet Akif'in şiiri coşkulu alkışlarla kabul edildi.İstiklâl Marşı Yayın: Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı, Yayın tarihi: 2003. Güfteye en sert eleştiri Kâzım Karabekir'den geldi. Kâzım Karabekir, 26 Temmuz 1922'de Bakanlar Kurulu Başkanı Rauf Bey’e yazdığı mektupta yarışma sonucunun iptal edilmesini istemiş ve eleştirilerini sıralamıştır. Eleştirilere karşın güftede bir değişikliğe gidilmedi ve Paşa da bu konuda ısrarcı olmadı. Mehmet Âkif, kazandığı beş yüz liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklarına iş öğreterek yoksulluklarına son vermek için kurulan Darülmesaiye bağışladı. Şair ayrıca, İstiklâl Marşı'nın Türk milletinin eseri olduğunu beyan etmiş ve İstiklâl Marşı'nın güftesini, şiirlerini topladığı Safahat'a dahil etmemiştir. Ülke savaş içerisinde olduğu için Âkif'in şiirinin bestelenmesi iki sene ertelendi, 1923'ün 12 Şubat'ında İstanbul Maarif Müdürlüğüne beste yarışması açma görevi verildi. Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katıldı. Ülkenin içinde bulunduğu zor koşullar nedeniyle sonucu belirleyecek bir değerlendirme yapılamadı. Bu nedenle güfte, ülkenin çeşitli yerlerinde farklı bestelerle okunmaya başlandı. Edirne'de Ahmet Yekta Bey'in, İzmir'de İsmail Zühtü Bey’in, Ankara'da Osman Zeki Bey'in, İstanbul'da Ali Rıfat Bey ve Zati Bey'in besteleri okunuyordu. 1924 yılında Ankara'da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini kabul etmiştir. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930'da değiştirilerek dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe konmuş, toplamda dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşan marşın armonilemesini Edgar Manas, bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer yapmıştır. Üngör'ün yakın dostu Cemal Reşit Rey'le yapılan bir röportajda da kendisinin belirttiğine göre beste, aslında başka bir güfte üzerine yapılmıştır ve İstiklâl Marşı olması düşünülerek bestelenmemiştir. Söz ve melodide yer yer görülen uyum (prozodi) eksikliğinin (Örneğin "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak" mısrası ezgili okunduğunda "şafaklarda" sözcüğü iki müzikal cümle arasında bölünmüştür.) esas sebebi de budur. Protokol gereği, sadece ilk iki dörtlük beste eşliğinde günümüzde İstiklâl Marşı olarak söylenmektedir. 2013 yılında marşın bestesine okunma zorluğunu gidermek amacıyla çeşitli teknik düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Bu düzenlemeler sonucunda ortaya 2 versiyon çıkmıştır. Birinci versiyon gençlerin ve toplu grupların söylemesi için hazırlanmışken, ikinci versiyon ise ulusal ve uluslararası resmi üst düzey tören etkinliklerinde kullanılır. == Sözleri == Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal… Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım, Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım. Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım, Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, “Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın, Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın, Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın. Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı, Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı, Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli, Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecdile bin secde eder, varsa taşım, Her cerihamdan, İlahî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruhumücerret gibi yerden naaşım, O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal. Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal. == Kutlama ve anma günü == Türkiye'de her yıl 12 Mart günü resmî olarak "İstiklâl Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Âkif Ersoy'u Anma Günü"dür. Düzenlenen etkinlik ve törenlerle İstiklal Marşı'nın kabulü kutlanır, Mehmet Akif Ersoy anılır. == Galeri == Dosya:Istiklâl Marsi instrumetal.ogg|ABD Deniz Kuvvetleri Bandosu yorumu (enstrümantal) Dosya:Ali Rifat Istiklal Marche.ogg|İstiklâl Marşının ilk bestecisi Ali Rıfat Çağatay yorumuyla İstiklâl Marşı (sözlü) Dosya:Zeki Bey'in İstiklâl Marşı bestesi.pdf|Osman Zeki Üngör'ün bestesinin kitapçığı Dosya:Mehmed Zati Bey'in İstiklâl marşı bestesi.pdf|Zati Arca'nın bestesinin kitapçığı Dosya:Lemi Bey'in İstiklâl Marşı bestesi.pdf|Lemi Atlı'nın bestesinin kitapçığı Dosya:Ali Rıfat Bey'in İstiklâl Marşı bestesi.pdf|Ali Rıfat Çağatay'ın ilk bestesinin kitapçığı Dosya:Ali Rıfat Bey'in İstiklâl Marşı bestesi 2.pdf|Ali Rıfat Çağatay'ın ikinci bestesinin kitapçığı Dosya:Kemanî Mustafa Bey'in İstiklâl Marşı bestesi.pdf|Kemanî Mustafa Bey'in bestesinin kitapçığı Dosya:Ahmet Yektâ Bey'in İstiklâl Marşı bestesi.pdf|Ahmet Yektâ Madran'ın bestesinin kitapçığı Dosya:İstiklal Marşı Kapak 3.png|İsmail Hakkı'nın beste kitapçığının kapağı Dosya:Building of the Grand National Assembly of Turkey.jpg|Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bahçesinde bulunan İstiklâl Marşı anıtı. == Ayrıca bakınız == * Ordunun Duası == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * İstiklal Marşı Tam Metni .pdf-Dosyası olarak indir * Millî Marş ve Edebi Metin Olarak İstiklal Marşı .pdf-Dosyası olarak indir * (TSK Orkestrası; Kültür Bakanlığı Korosu) Şiiri .zip-Dosyası olarak indir * (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası) Marşı .zip-Dosyası olarak indir * (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Enstrümental) Marşı .zip-Dosyası olarak indir * 2013 Yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla yenilenen İstiklal Marşı'nın Yeni Yorumu-1 .rar-Dosyası olarak indir * 2013 Yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla yenilenen İstiklal Marşı'nın Yeni Yorumu-2 .rar-Dosyası olarak indir * İstiklal Marşı'nın 10 Kıta Açıklaması * İstiklal Marşının Önemi Türkçesi ve İngilizcesi Kategori:Ulusal marşlar Kategori:Türk marşları Kategori:Türkiye'nin ulusal sembolleri Kategori:Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ulusal sembolleri Kategori:Mehmet Akif Ersoy
927
Antropoloji ya da insan bilimi, geçmiş ve günümüz topluluklarında yaşayan insanların çeşitli yönlerini inceleyen bilim dalı. İnsanın kültürel ve fiziki yapısını araştıran antropoloji, insanlık tarihinin en eski dönemlerinin aydınlatılmasına yardımcı olur. Bu bilim, insanı kültürel, toplumsal ve biyolojik çeşitliliği içinde anlamaya; insanlığın başlangıcından beri toplulukların çeşitli koşullara nasıl uyarlandığını, bu uyarlanma biçimlerinin nasıl gelişip değiştiğini, çeşitli küresel olayların nasıl dönüştüğünü görmeye ve göstermeye çalışır. İki anlamda holistiktir (bütünsel ve inanılır), tüm zamanlarda yaşamış olan veya yaşayan tüm insanlara ilişkindir ve insanlığın tüm boyutlarını kapsar. Prensipte, tüm toplulukların tüm kurumlarıyla ilgilenir. Antropoloji özellikle kültürel görelilik, bağlamın derinlemesine incelenmesi ve kültürler-arası karşılaştırmalara verdiği önem ile diğer sosyal disiplinlerden ayrılır. Antropoloji yöntem bilimsel açıdan çok zengindir ve hem nitel metotları hem de nicel metotları kullanır. Antropoloji disiplinin tarihinde etnografiler önemli bir yer tutmuş ve bir anlamda odağı oluşturmuştur. Bununla birlikte özellikle 20. yüzyıl'da etnografik çalışmaların ve etnografik ilgi odaklarının farklı antropoloji alt dallarında farklı eğilimler gösterdiği görülebilir. Örneğin tıbbî antropoloji’de 20. yüzyılın ortalarında çalışma odaklarında küçük topluluklardan, modern Batı toplumlarına doğru bir kayış olmuştur. == Tarihi ve kurumsal bağlam == Eric Wolf antropolojiyi “beşerî (insanî) bilimlerin en bilimseli, ve bilimlerin en insanîsi” olarak tanımlamıştır. Çağdaş antropologlar bazı ünlü düşünürleri önderleri olarak ileri sürmüşlerdir ve disiplinin çeşitli kaynakları ortaya atılmıştır; örneğin Claude Lévi-Strauss, Montaigne ve Rousseau’nun önemli etkenlerden olduğunu iddia etmiştir. Antropoloji, Avrupalıların sistematik bir şekilde insan davranışını incelemeye teşebbüs ettikleri Aydınlanma Çağı’nın bir sonucu ve uzantısı olarak da anlaşılabilir. Hukuk, tarih, filoloji ve sosyoloji gibi gelenekler bu bilimlerin modern görüşlerini daha yakın bir şekilde yansıtan hallere doğru evrim, antropolojinin de içinde yer aldığı sosyal bilimlerin gelişimi gerçekleşmiştir. Aynı zamanda, Aydınlanma’ya karşı romantik bir tepki olarak ortaya çıkan Johann Gottfried Herder ve daha sonraları Wilhelm Dilthey gibi düşünürlerin çalışmaları “kültür kavramı”nın temelini oluşturmuştur ki bu kavram antropoloji disiplininin temelini oluşturur denilebilir. İnsanın, yeryüzünün herhangi bir yerinde yaşayabilme özgürlüğüne sahip olması onun fizik yapısını, davranışını ve kültürünü köklü bir biçimde etkilemiştir. Böylece, tamamen tek bir türe ait olmasına karşın bugünün insanları hayvanların diğer pek çok türünden daha farklı bir fiziki yapıya sahiptirler. Aynı şekilde, insanın kültürleri ve dilleri geniş bir çevrede ele alındığında her yerde benzer olup, doğadaki ve fizikî çevredeki farklılıklar, diğer gruplarla temasa geçme, her bir insan grubuna özgü tarihsel olaylar, sürekli olarak şaşırtıcı kültürel ve dilsel farklılıklara neden olurlar. Kurumsal olarak, antropoloji 17, 18, 19. ve 20. yüzyıldaki Avrupa kolonizasyonu sırasında doğal tarihin (natural history, zaman zaman doğa tarihi) gelişmesiyle ortaya çıkmış, gelişmiştir. Bu zamanlardaki genelde "ilkel insanların" incelenmesi olarak görülen alanla karakterize olmuş ilk etnografik çalışmalar ortaya çıkmıştır. Bu dönemlerde ortaya çıkan bazı ünlü etnografik çalışmaların kökeni de kolonyal yönetimin isteğine dayanır; örneğin Edward Evan Evans-Pritchard’ın Azandi halkına dair çalışması gibi. Geç 18. yüzyılda, Aydınlanma düşüncesi insan topluluklarını ampirik olarak gözlemlenebilecek belirli prensiplere göre hareket eden doğal bir fenomen olarak betimlemişti. Bazı açılardan, Avrupa kolonilerindeki dil, kültür, fizyoloji, teknoloji, gelenek ve inançların araştırılması ve incelenmesi bu yerlerdeki fauna ve floranın araştırılması ve incelenmesinden farklı değildi. Bununla birlikte kültürel uygulama, özellikle son dönemlerde, büyük değişikliğe uğramıştır ve bugün antropolojinin kolonyal dönemin ve Avrupa’nın bu dönemdeki düşüncesi ve uygulamalarının bir uzantısı olarak tanımlanması veya görülmesi doğru değildir. Antropoloji hızlı bir şekilde doğal tarihten ayrılarak ayrı bir disiplin olma yolunda gelişti ve 19. yüzyılın sonlarına doğru modern şekline büyük oranda yaklaştı. 1935’te örneğin, T. K. Penniman disiplinin tarihini konu alan “A Hundred Years of Anthropology” yani “Antropoloji’nin Bir Yüzyılı” isimli eseri kaleme almıştır. Erken dönem antropolojide, ünilinealizm yani tüm toplulukların, tek bir evrimsel süreçten en ilkelden en gelişmişe geçtiğini öne süren fikir hakimdi. Buradan hareketle Avrupaî olmayan topluluklar bu evrimsel süreç içerisinde "yaşayan fosiller" olarak görülüyordu ve Avrupa’nın geçmişini anlamak için incelenebilecekleri fikri yaygındı. Çeşitli toplulukların göçleri büyük oranda doğru bir şekilde ortaya çıkarılmıştır; Paul Rivet’in ilk kez Büyük Okyanus’taki Polenezya göçlerini doğru bir şekilde saptaması gibi. Son olarak ırk kavramı ve ilgili kavramlar, insan türü içindeki biyolojik çeşitliliğin doğasını anlamak için, antropometri gibi çeşitli araçlar ve uygulamalar ile birlikte geliştirilmiştir. Bununla birlikte daha sonra ırk ve ilgili kavramlar bilimsel ırkçılık olarak anılacak şekilde farklı ve daha ideolojik bir bazda kullanılmışlardır. Bugün ırk kavramı ve ilgili çeşitli kavramlar antropoloji içerisinde geçerliliğini yitirmiştirler ve bilimsel bir kavram olarak kullanılmamaktadırlar; bilimsel kökenlerini veya uygulamalarını yitirmişlerdir denilebilir. Ayrıca eski literatürde “ırk” kavramının kullanıldığı çoğu anlam için bugün “etnisite” terimi tercih edilmektedir. 20\. yüzyılda akademik disiplinler üç ana alan içerisinde düzenlenmeye başlanmıştır. Bilimler veya Türkçede daha sık kullanılan haliyle fen bilimleri tekrarlanabilir ve karşıtı kanıtlanabilir deneyler sayesinde doğa kanunlarının elde edilmesini amaçlarken, beşerî bilimler farklı millî gelenekleri, tarih ve sanat şeklinde incelemeyi amaçlar. Sosyal bilimler ise sosyal (toplumsal) fenomenlerin tanımlanması ve incelenmesini saptayacak bilimsel metotların geliştirilmesi ve sosyal bilgi için evrensel bir temelin oluşturulabilmesi gibi amaçlarla ortaya çıkmıştır. Bir akademik disiplin olarak antropoloji ise barındırdığı alt dalların benimsediği farklı yöntemler ve interdisipliner çalışmalara bağlı olarak bu kategorilerden hiçbirine rahatlıkla konamamaktadır. == Alt dalları == Aşağıda liste halinde antropoloji biliminin birlikte çalıştığı, zaman zaman içinde yer aldığı alanlar ve kendi alt alanları sıralanmıştır: * Adli antropoloji *Biyolojik Antropoloji *Dil Antropolojisi * Paleoetnobotanik * Paleopatoloji * Tıbbî antropoloji * Primatoloji * Paleoantropoloji * Osteoloji * Kültürel antropoloji (ayrıca Sosyal antropoloji) ** Sanat antropolojisi ** Hukuk antropolojisi ** Din antropolojisi ** Uygulamalı antropoloji ** Kültürler-arası çalışmalar ** Siber antropoloji ** Gelişim antropolojisi ** Çevresel antropoloji ** İktisadi antropoloji ** Ekolojik antropoloji ** Etnografi ** Etnomüzikoloji ** Feminist antropoloji ** Tıbbî antropoloji ** Psikolojik antropoloji ** Siyasi antropoloji ** Kamu antropolojisi ** Sembolik antropoloji (veya semboller/simgeler antropolojisi) ** Görsel antropoloji * Lengüistik antropoloji (yani dilsel antropoloji) ** Senkronik lengüistik (eşzamanlı dilbilim veya eşsüremli dilbilim) ** Diyakronik lengüistik (artsüremli dilbilim) ** Etnolengüistik ** Sosyolengüistik * Arkeoloji ** Tropoloji*(müzik eşliğinde olan bilim dalı) == Konuyla ilgili yayınlar == ===Sözlük ve Ansiklopediler=== * * * * * == Kaynakça == # anthropology maddesi, Merriam-Webster Collegiate Dictionary, 2005. # Örneğin bakınız: Auguste Comte'nin yazıları. == Dış bağlantılar == * İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü * The Moving Anthropology Student Network (MASN) is the largest international network of anthropology students and young academics, connecting people from all over the world * Antropoloji.Net * Ataerkilliğin Ortaya Çıkışı * Fundamental Theory of Anthropology ppt Kategori:Fransızcadan Türkçeye geçen sözcükler Kategori:Sosyal bilimler
958
* X Window, MIT'de geliştirilen grafik kullanıcı arabirimi (1984) * Microsoft Windows
920
Ekoloji ( — ev, — bilim) ya da doğa bilimi, canlıların hem kendi aralarında hem de fiziksel çevreleri ile olan ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. Ekoloji canlıları birey, popülasyon, komünite, ekosistem ve biyosfer düzeylerinde inceler. Ekoloji çok yakından ilişkili olduğu biyocoğrafya, evrimsel biyoloji, genetik, etoloji ve doğa tarihi dallarıyla örtüşür. Ekoloji, biyoloji biliminin bir dalıdır. Ekolojinin incelediği konular arasında yaşam süreçleri, etkileşimler, adaptasyon, canlı komüniteler arasında madde ve enerji hareketi, ekosistemlerde süksesyon, türler içinde ve arasında işbirliği, rekabet ve av- avcı ilişkisi, canlıların çevre bağlamında bolluğu, dağılımı ve biyokütlesi, biyoçeşitliliğin örüntüleri ve ekosistem süreçleri üzerindeki etkileri sayılabilir. Ekolojinin koruma biyolojisi, sulak alan yönetimi, doğal kaynak yönetimi (agroekoloji, tarım, ormancılık, tarımsal ormancılık, balıkçılık), kentsel planlama (kent ekolojisi), halk sağlığı, ekolojik iktisat, temel ve uygulamalı bilimler, insan ekolojisi alanlarında pratik uygulamaları vardır. Ekoloji terimi () 1866 yılında Alman biliminsanı Ernst Haeckel tarafından oluşturuldu. Kelime kökeni Eski Yunanca οἶκος (oikos), "ev, yakın çevre"; -λογία, (logia) "bilimi" kelimelerinin birleşiminden gelmektedir. Ekoloji 19. yüzyılın sonlarından itibaren ciddi bir bilim hâline geldi. Adaptasyon ve doğal seçilim ile ilgili kavramlar modern ekoloji teorisinin temeltaşlarını oluşturur. Ekosistemler dinamik etkileşim hâlindeki canlılar, bunların oluşturduğu komüniteler ve çevrelerinde bulunan cansız abiyotik faktörlerden oluşur. Birincil üretim, besin öğesi döngüsü ve niş oluşturma gibi ekosistem süreçleri çevre içinde enerji ve madde akışını düzenler. Ekosistemlerde gezegen üzerinde bulunan canlı ve cansızları etkileyen süreçleri düzenleyen biyofiziksel geri besleme mekanizmaları bulunur. Ekosistemler yaşamı destekleyen işlevleri ayakta tutar ve biyokütle üretimi (besin, yakıt, lif ve ilaç), iklimin düzenlenmesi, küresel biyokimyasal döngüler, su filtrasyonu, toprak oluşumu, erozyon kontrolü, selden korunma gibi çok sayıda bilimsel, tarihî, ekonomik değere sahip ekosistem hizmetlerini sağlar. == Kapsam, ölçek ve düzeyler == Ekolojinin kapsamı mikro düzeyde hücreler arasındaki ilişkilerden gezegen düzeyinde biyosfer olaylarına kadar uzanan çok geniş bir etkileşim ağını içerir. Ekosistemler abiyotik kaynaklar ve etkileşim içindeki canlılardan oluşur. Ekosistemler dinamiktir ama doğrusal bir gelişim yolu izlemezler; bazen yavaş bazen hızlı olsa da sürekli değişim içindedirler. Bir ekosistemin kapladığı alan çok küçükten çok büyüğe kadar değişebilir; örneğin tek bir ağaç bir orman ekosisteminin sınıflandırılmasında çok büyük bir öneme sahip olmasa da o ağacın içinde ya da üstünde yaşayan canlılar için kritik derecede önemlidir. Yalnızca bir yaprağın yaşamı boyunca birkaç yaprak biti nesli yaşamını sürdürebilir. Bu yaprak bitlerinin her biri de çeşitli bakteri komünitelerini destekler. Ekolojik komüniteler arasındaki bağlantıların doğası her bir türün ortamın ayrı olarak tek başına tüm detaylarının bilinmesiyle açıklamaz çünkü ekosistemin tamamı bir bütün olarak incelenmediği sürece bu bağlantıları gösteren örüntü ne ortaya çıkar ne de tahmin edilebilir. Ancak bazı ekolojik prensipler kolektif özeliklere sahiptir yani bileşenlerin toplamı bütünün özeliklerini açıklar; örneğin bir popülasyonun doğum oranlarının belirli bir süre içinde bireysel doğumların toplamına denk olması gibi. Ekolojinin ana alt dalları olan popülasyon ekolojisi ile ekosistem ekolojisi yalnızca ölçek olarak bir farklılık göstermez, aynı zamanda sahada birbiri ile çelişen iki farklı paradigmaya sahiptir. Popülasyon ekolojisi canlıların dağılımı ve bolluğu ile ilgilenirken ekosistem ekolojisi madde ve enerji akışları üzerine odaklanır. === Hiyerarşi === Ekolojik dinamikler örneğin yaprak bitlerinin tek bir ağaç üzerinde yer değiştirmesi gibi kapalı bir sistem olarak hareket edebildiği gibi aynı zamanda atmosfer ya da iklim değişiklikleri gibi daha büyük ölçekli etkilere de açıktır. Dolayısıyla çevrebilimciler bitki komünitesi, iklim, toprak tipi gibi daha alt ölçekli birimlerden topladıkları verileri analiz ederek yerelden bölgesele, peyzajdan kronolojik ölçeklere kadar uzanan ve ortaya çıkan tekdüze örgütlenme örüntülerini tanımlayarak ekosistemleri hiyerarşik olarak sınıflandırırlar. Ekoloji bilimini kavramsal olarak yönetilebilir bir çerçeveye oturtabilmek için biyolojik dünya ölçek olarak genlerden başlayarak hücrelere, dokulara, organlara, organizmalara, türlere, popülasyonlara, komünitelere, ekosistemlere, biyomlara ve biyosfer düzeyine kadar içiçe geçmiş bir hiyerarşi içinde yapılandırılır. Bu çerçeve bir panarşi oluşturur ve doğrusal olmayan davranışlar sergiler. Yani etkilerin oluşturduğu tepkiler çok büyük ya da çok küçük olabilmekte, dolayısıyla da örneğin azot bağlayıcıların sayısı gibi kritik değişkenlerdeki küçük değişiklikler sistemin özeliklerinde çok büyük, belki de geri dönülmez değişikliklere neden olabilir. === Biyoçeşitlilik === Biyoçeşitlilik genlerden ekosistemlere yaşamın çeşitliliğini tanımlar ve biyolojik örgütlenmenin her düzeyini kapsar. Bu terimin çeşitli yorumlamaları bulunur ve karmaşık örgütlenmesini kataloglandırmak, ölçmek, ayırt edici özelliklerini belirlemek ve tanımlamak için çok sayıda yöntem vardır. Biyoçeşitlilik tür çeşitliliğini, ekosistem çeşitliliğini ve genetik çeşitliliği içerir; biliminsanları bu çeşitliliğin farklı düzeylerde ve bunların arasında çalışan karmaşık ekolojik süreçleri nasıl etkilediği üzerine çalışırlar. Biyoçeşitlilik, tanımı itibarıyla insanların yaşam kalitesini sürdüren ve iyileştiren ekosistem hizmetlerinde önemli bir rol oynar. Koruma öncelikleri ve yönetim teknikleri biyoçeşitliliğin tam ekolojik kapsamına cevap verebilmek için farklı yaklaşımlar gerektirir. Popülasyonları destekleyen doğal sermaye ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilmesi için kritik öneme sahiptir ve türlerin göçü bu hizmetlerin kaybının yaşandığını gösteren mekanizmalardan bir tanesidir. Biyoçeşitliliğin anlaşılması, danışma şirketlerine, hükûmetlere ve endüstriye önerilerde bulunan tür ya da ekosistem düzeyi koruma planlamacıları için pratik uygulamalar getirir. === Habitat === Bir türün habitatı ya da yaşam alanı bulunduğu çevreyi ve bunun sonucunda ortaya çıkan komüniteyi tanımlar. Habitatlar, daha da detaylı olarak söylenirse, her biri örneğin besin biyokütlesi ve kalitesi gibi doğrudan ya da rakım gibi dolaylı olarak hayvanlar tarafından bir yerin kullanılması ile bağlantılı olan bileşenler ya da özelikler olarak görülebilen biyotik ya da abiyotik çevresel değişkenleri içeren çok boyutlu çevresel alanda bulunan bölgeler olarak tanımlanabilir. Örneğin bir habitat karada ya da suda olabilir, daha da ileri düzeyde kategorilendiğinde montane ya da alpin ekosistemi olabilir. Bir türün çoğunun yaşadığı habitattan bir popülasyonun yer değiştirerek başka bir habitata geçmesi olarak tanımlanan habitat kayması doğada yaşanan rekabetin önemli bir kanıtıdır. Örneğin ana popülasyonu açık savanlarda yaşayan tropik kertenkele Tropidurus hispidus türünün kayalıklarda yaşayan popülasyonunun gövdesi savanlarda yaşayanlara göre daha yassıdır. Bu yassılık yaşadıkları kayalıklarda çatlaklara daha iyi saklanabilmelerini sağlayarak seçici üstünlük getirir. Habitat kayması aynı zamanda amfibilerin gelişimsel yaşam öykülerinde ve sudan karaya geçen böceklerde de görülür. Biyotop ve habitat bazen eş anlamlı olarak kullanılabilmekteyse de biyotop bir komünitenin yaşadığı çevre için kullanılırken habitat bir türün yaşam alanı için kullanılır. === Niş === 1917 yılından itibaren farklı niş tanımlarına rastlanır ancak G. Evelyn Hutchinson'ın kavramsal çalışmalar sonucu 1957'de yaptığı tanım geniş olarak kabul gördü: "bir türün devamlılığını sağlayabileceği ve istikrarlı bir popülasyon boyutuna sahip olabileceği biyotik ve abiyotik koşullar kümesi." Ekolojik niş canlıların ekolojisinde temel bir kavramdır ve temel niş ile gerçekleşmiş niş olarak ikiye ayrılır. Temel niş bir türün devamlılığını sağlayabileceği çevresel koşullar kümesidir. Gerçekleşmiş niş ise türün devamlılığını sağlayabileceği çevresel ve ekolojik koşullar kümesidir. Hutchinson'un niş kavramı teknik olarak bir Öklid hiperuzayı olarak tanımlanabilir; bu hiperuzayın boyutları çevresel değişkenler, büyüklüğü de sözkonusu canlının pozitif seçilim değerine sahip olması için çevresel değişkenlerin olması gereken sayısal değerlerinin bir fonksiyonudur. Biyocoğrafya örüntüleri ve coğrafi dağılımlar bir türün fenotipik özelliklerinin ve niş gereksinimlerinin bilinmesiyle açıklanır ve tahmin edilir. Türler ekolojik nişe göre uyum sağlamış işlevsel özelliklere sahiptir. Fenotipik özellikler bir canlının hayatta kalması üzerinde etkisi olabilecek olan ölçülebilir özellik, fenotip ve karakteristikleridir. Bu özellikleri gelişmesi ve ortaya çıkmasında genler önemli rol oynar. Yerleşik türler yerel çevrelerinin seçilim baskılarına uyacak şekilde fenotipik özelliklere evrimleşirler. Bu şekilde bir rekabet avantajına sahip olurken benzer yönde uyum sağlamış türlerle de coğrafi dağılımlarının örtüşmemesi yönünde caydırıcı bir faktör oluştururlar. Rekabetçi dışlanım ilkesi aynı sınırlayıcı kaynaklarla yaşayan iki türün birarada yaşayamayacğını, birinin diğerine karşı her zaman üstün geleceğini belirtir. Benzer şekilde uyum göstermiş iki türün coğrafi dağılımlarının örtüşmesi durumunda daha yakından incelendiğinde habitatlarında ya da beslenme gereksinimlerinde hemen göze çarpmayan ekolojik farklılıklar olduğu ortaya çıkar. Bazı modellemeler ve ampirik çalışmalar ise çevresel faktörlerdeki bozunumun tür zengini komünitelerde yaşayan benzer türlerin ortak evrimleşmesini ve niş paylaşımını kararlı hâle getirebildiğini göstermektedir. Habitat ve niş birlikte ekotop olarak adlandırılır. Ekotop bir türün tamamını etkileyen çevresel ve biyolojik değişkenlerin tamamı olarak tanımlanır. ===Niş oluşturma=== Canlılar çevresel baskılara maruz kalırlar ama aynı zamanda habitatlarını da değiştirirler. Canlılar ile çevreleri arasındaki düzenleyici geri besleme döngüsü yerel ölçekten küresel ölçeğe, zamanla koşullar üzerinde etki gösterir hatta bu etki çürüyen kütükler ya da deniz canlılarının silika iskeletlerinin çökeltileri gibi canlıların ölümünden sonra da devam eder. Ekosistem mühendisliği kavramı ve süreci niş oluşturma ile bağlantılıdır. Ekosistem mühendisliği süreci yalnızca habitatın fiziksel değişimi ile ilgili iken niş oluşturma süreci ise aynı zamanda çevre üzerinde görülen fiziksel değişikliklerin evrimsel sonuçları ve bu geri besleme döngüsünün doğal seçilim süreci üzerindeki etkilerini de kapsar. Ekosistem mühendisleri "biyotik ya da abiyotik materyaller üzerinde fiziksel hâl değişikliklerine neden olarak diğer türlerin kaynaklara erişimini doğrudan ya da dolaylı olarak değiştiren canlılar" olarak tanımlanır. Bu değişikliklere neden olarak habitatları değiştirir, habitatların sürekliliğini sağlar ve hatta yeni habitatlar oluştururlar. Ekosistem mühendisliği kavramı canlıların ekosistem ve evrimsel süreç üzerindeki etkileri hakkında yeni bir bakış açısı getirdi. "Niş oluşturma" terimi daha çok doğal seçilime neden olan kuvvetlerin abiyotik niş üzerindeki geri besleme mekanizmasını anlatmak için kullanılır. Ekosistem mühendisliği yoluyla doğal seçilime örnek olarak karıncalar, arılar, yaban arıları ve termitler gibi sosyal böceklerin yuvaları gösterilebilir. Bu böceklerin yuvalarının yapısında tüm koloninin fizyolojisini düzenleyen, sürekliliğini sağlayan ve savunmasına yardımcı olan bir homeostaz ya da homeorhesis düzenlemesi görülür. Örneğin termit yuvalarında havalandırma bacaları sayesinde yuva içi sıcaklığı sabit olarak tutulur. Yuvaların kendi yapıları da doğal seçilim kuvvetlerinin etkisine maruz kalır. Hatta bir yuva birbirini takip eden nesiller boyunca ayakta kalarak soylarına yalnızca genetik malzeme değil aynı zamanda bir yuva da miras bırakırlar. === Biyom === Biyomlar, esas olarak bitki örtüsünün yapısına ve bileşimine göre Dünya'nın ekosistem bölgelerinin sınıflandırıldığı büyük birimlerdir. Dağılım olarak iklim, yağış, hava durumu ve diğer çevresel değişkenlerle sınırlanan farklı işlevsel bitki komünite tiplerinin oluşturduğu biyomların kıtasal sınırlarını belirlemek için farklı yöntemler bulunur. Biyomların arasında tropik yağmur ormanları, ılıman geniş yapraklı ve karma ormanlar, ılıman geniş yapraklı ormanlar, tayga, tundra, çöl ve kutup çölü sayılabilir. Başka araştırmacılar son zamanlarda insan ve okyanus mikrobiyomu gibi başka biyomları da sınıflandırmaya aldı. Bir mikrop için insan vücudu bir habitat oluşturur. Mikrobiyomların keşfi gezegen üzerinde mikrop çeşitliliğin gizli kalmış zenginliğini ortaya çıkaran moleküler genetik alanında sağlanan ilerlemeler ile gerçekleşti. Okyanus mikrobiyomları da gezegenin okyanuslarının ekolojik biyokimyasında önemli bir rol oynarlar. === Biyosfer === Ekolojik örgütlenmenin en büyük ölçeği gezegenin ekosistemlerinin tamamından oluşan biyosferdir. Ekolojik bağlantılar küresel ölçeğe kadar enerji akışını, besinleri ve iklimi düzenler. Örneğin atmosferin CO2 and O2 bileşiminin dinamik tarihçesine bakıldığında hayvan ve insanların ekolojisi ve evrimi ile bağlantılı olarak zaman içinde değişiklik gösteren düzeylere sahip olmasının nedenlerinden biri soluma ve fotosentez ile oluşan biyojenik gaz akışından etkilenmesidir. Ekoloji teorisi aynı zamanda küresel ölçekte ortaya çıkan düzenleyici fenomeni açıklamak için de kullanıldı; örneğin Gaia hipotezi holizmin ekolojik teoriye uygulanmasıdır. Gaia hipotezi canlıların metabolizmasıyla oluşan bir geri besleme döngüsünün Dünya'nın çekirdek sıcaklığını ve atmosferik koşulları kendi kendini dğzenleyen dar bir tolerans içinde tuttuğunu belirtir. === Popülasyon ekolojisi === Popülasyon ekolojisi tür popülasyonlarının dinamiğini ve bu popülasyonların çevre ile olan etkileşimlerini inceler. Bir popülasyon aynı niş ve habitatta yaşayan, etkileşime giren ve göç eden aynı türe ait bireylerden oluşur. Popülasyon ekolojisinin primer yasalarından biri olan Malthus büyüme modeli "bir popülasyon içindeki tüm bireylerin içinde bulunduğu çevre sabit kaldığı sürece o popülasyonun katlanarak arttığını (ya da azaldığını)" belirtir. Basitleştirilmiş popülasyon modelleri genellikle dört değişken ile başlar: Doğum, ölüm, iç göç ve dış göç. Bir başlangıç popülasyon modeli örneği bir adada olabileceği gibi iç ve dış göçün olmadığı kapalı bir popülasyonu tanımlar. Hipotezler, gözlemlenen verileri rastgele süreçlerin yarattığını belirten bir sıfır hipotezi referans alınarak değerlendirilir. Bu ada modellerinde popülasyon değişim oranı şöyle gösterilir: : \frac{\operatorname{d}N(t)}{\operatorname{d}t} = bN(t) - dN(t) = (b - d)N(t) = rN(t), N popülasyon içinde yer alan bireylerin toplam sayısı, b ve d sırasıyla birey başına doğum ve ölüm oranları ve r ise birey başına popülasyon değişim oranıdır. Bu modelleme teknikleri kullanarak Malthus'un popülasyon büyüme prensibi daha sonra Pierre Verhulst tarafından bir lojistik fonksiyon modeline dönüştürüldü: : \frac{\operatorname{d}N(t)}{\operatorname{d}t} = rN(t) - \alpha N(t)^2 = rN(t)\left(\frac{K - N(t)}{K}\right), N(t) t zamanın fonksiyonu olan biyokütle yoğunluğu olarak ölçülen bireylerin sayısı, r içsel artış oranı olarak bilinen birey başına değişiklik oranı ve \alpha eklenen birey başına popülasyon büyümesinde azalmayı gösteren kalabalıklaşma katsayısıdır. Formül popülasyon boyutunun değişiklik oranının (\mathrm{d}N(t)/\mathrm{d}t) büyüyerek artış oranı ile kalabalıklaşmanın r/\alpha birbirine dengelendiği bir denge noktasına (\mathrm{d}N(t)/\mathrm{d}t = 0) yaklaşacağını belirtir. Buna benzer yaygın bir model de denge noktasını (r/\alpha) K taşıma kapasitesi olarak belirtir. Popülasyon ekolojisi bu başlangıç modellerden yola çıkarak gerçek popülasyonlar üzerinde oluşan demografik süreçleri anlamaya çalışır. Yaygın olarak kullanılan veriler arasında biyolojik yaşam döngüsü, fekondite ve hayatta kalma sayılabilir; bu veriler matris cebiri gibi matematiksel teknikler kullanılarak işlenir. Buradan elde edilen bilgiler yaban hayatı popülasyonlarının idaresinde ve avlanma kotalarının belirlenmesinde kullanılır. Temel modellerin yetersiz kaldığı durumlarda ise çevrebilimciler Akaike ölçütü gibi farklı istatistiksel yöntemlere başvurabilir ya da farklı birbiri ile rkabet hâlinde olan hipotezi aynı anda verilerle kontrol edilmesi nedeniyle matematiksel olarak karmaşıklaşan modeller de kullanabilirler. == Kaynakça ==
729
küçükresim|300px|sağ|Yeryüzü haritası Coğrafya; beşerî (insanî) sistemleri ve yeryüzünü araştıran, bunlar arasındaki ilişkiyi neden-sonuç ve dağılış ilkesine bağlı olarak inceleyen ve sorgulayan bir bilim dalıdır. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca “γεωγραφία” gaia (yer) ve gráphein (yazmak, betimlemek) sözcüklerinden türemiştir. Türkçesi yerçizim sözcüğüdür. Zamanımızdan 2200 yıl önce coğrafya terimini ilk kullanan kişi Eratosthenes (MÖ 276-MÖ 194) olmuştur. Gregg ve Leinhardt (1994), coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar: * Birincisi, bir yere eşsiz bir karakter kazandıran, yeryüzü üzerindeki özelliklerin dağılımıdır (örneğin dağlar, ırmaklar, denizler vb.). * İkincisi, bazı şeylerin oldukları yerlerde ve zamanda neden ve nasıl meydana geldiğini anlamaktır (örneğin yanardağlar gibi). * Üçüncüsü, meydana gelen olayların, diğer olaylarla ilgisi ve bağlantısıdır (örneğin yağmur ormanlarının tahribi). * Sonuncusu, coğrafyanın haritalar ile bilgilerin ve düşüncelerin iletişimini sağlamasıdır. Bu dört özellik birbiri ile çok çeşitli yollardan etkileşim içindedir. Bunlardan ilk üçü coğrafyanın dayanak ilkeleridir. Sonuncusu ise coğrafî araştırmalar sonucu elde edilen bilgilerin söylenişidir. Coğrafyanın bu değişik yönleri arasındaki etkileşim, onu tanımlama amaçlı olarak kesin çizgilerle bölünmesini zorlaştırır. Coğrafi beceriler, yerler, fizikî, beşerî ve çevre coğrafyası biçiminde bir bölümleme, bunlardan bir veya iki alanın coğrafya eğitiminin çeşitli basamaklarında yer alması; öğrencinin çeşitli alanlar arasındaki ilişkiyi anlamasının engellenmesi şeklinde bir sonuç doğurabilir. Coğrafya, bazı yeteneklerin gelişimini ve kavramların anlaşılmasını içerir. Bu kavram ve yetenekler ise fizikî çevre (ortam), beşerî çevre ve bunlar arasındaki ilişki ile ilgilidir. Coğrafya hem bir doğa bilimidir (fiziki coğrafya) hem de bir sosyal bilimdir (beşeri ve ekonomik coğrafya). == Coğrafyanın dalları == Coğrafya, bazı farklılıklar olsa da genellikle aşağıdaki alanlara ayrılarak incelenir. * Fiziki coğrafya ** Jeomorfoloji ** Klimatoloji ** Toprak coğrafyası ** Hidrografya *** Yer altı suları ve kaynaklar *** Akarsular coğrafyası *** Göller coğrafyası *** Denizler ve okyanuslar coğrafyası ** Biyocoğrafya *** Bitki coğrafyası (Fitocoğrafya) *** Hayvan coğrafyası (zoocoğrafya) ** Afetler coğrafyası * Beşeri coğrafya ** Nüfus coğrafyası ** Yerleşme coğrafyası ** Sağlık coğrafyası ** Tarihi coğrafya * Ekonomik coğrafya ** Sanayi coğrafyası ** Tarım coğrafyası ** Turizm coğrafyası ** Ulaşım coğrafyası ** Ticaret coğrafyası ** Madencilik ** Enerji kaynakları * Bölgesel coğrafya ** Kıtalar coğrafyası ** Ülkeler coğrafyası ** Bölgeler coğrafyası == Coğrafi bilgi == Coğrafi Bilgi, bir coğrafi varlık hakkındaki bilgidir. Yersel bilgi türüdür. Bu bağlamda Yer mekânsal bilgi olarak da adlandırılır. Coğrafi Bilgi, birbirleriyle bağlantılı üç ayrı bilgiden oluşur: # Coğrafi Konum Bilgisi: Konumsal Bilgi türüdür. Bu bağlamda Yer konumsal Bilgi olarak da adlandırılır. Coğrafi varlığın yeryuvarına ilişkin belli bir datum (referans sistemi) ve projeksiyon (izdüşüm) düzenindeki konum (koordinat) bilgisidir. # Öznitelik Bilgisi: Coğrafi varlığa ilişkin öznitelik ile öznitelik değeri bilgisidir. # Topolojik Bilgi: Matematik (Sayıbilim) biliminin bir alt dalı olan Topoloji bilimi esasları çerçevesinde; bir coğrafi varlığın, diğer coğrafi varlıklara göre komşuluk ilişkileri (sağında, solunda, başında, sonunda vb.) hakkındaki bilgidir. == Araştırma dalları == Fiziki coğrafya ve Beşeri coğrafyadır. Fiziki coğrafya yeryüzünün fiziksel özellikleri (yer, su, hava ve canlılar) ile ilgilenirken beşeri coğrafya bu fiziksel özelliklere göre şekillenmiş insan yaşayışı, ekonomisi gibi toplumsal konularla ilgilenmektedir. Fiziki coğrafyanın başlıca bölümleri : 96px 96px 96px 96x96pik Biyocoğrafya İklimbilim & Meteoroloji Kıyı coğrafyası Kuvaterner bilimi 96x96pik 96px 96px 96px Jeodezi Yüzey bilimi Glasiyoloji Su bilimi & Hidrografi 96px 96px 96px 96px Manzara ekolojisi Okyanus bilimi Pedoloji Paleocoğrafya Beşeri coğrafyanın başlıca bölümleri: : 96px 96px 99x99pik 96px Kültürel coğrafya Yerleşme coğrafyası Ekonomik coğrafya Sağlık coğrafyası 96px 96px 96px 96px Tarihi coğrafya Siyasi coğrafya Nüfus Coğrafyası Şehir coğrafyası 96px 96px 96px Sosyal coğrafya Ulaşım coğrafyası Turizm coğrafyası === Coğrafyanın beş temel unsuru === Modern coğrafya mekâna bağlı tüm olayları kendi metot ve teknikleriyle araştırmaktadır. Coğrafyanın beş temel unsuru; Konum, Mekan (yer), Hareket, Bölge ile Beşeri ve Fiziki ortam ilişkisi, coğrafyayı diğer bilimlerden farklılaştırır. * Konum: Her olay ve varlık yeryüzünde tanımlanabilir bir konuma sahiptir. Coğrafya bir olay ve varlığın neden orada yer aldığını, mekanla ilişkisini, insan hayatı üzerindeki etkisini konuma bağlı olarak inceler. Konum; Matematik konum ve Özel konum olarak iki türlü ifade edilir. Matematik konum, enlem ve boylama göre belirlenirken, özel konum bilinen yerler göre, doğal beşeri ve ekonomik özellikleriyle tanımlanır. * Yer (Mekân): Dünyanın her yerinin farklı fiziki, beşeri ve ekonomik özellikleri vardır. Mekânın fiziki ve beşeri özelliklerinin ortaya konması, bu unsurlar arasında etkileşimin anlaşılmasını sağlar. Böylelikle insanların mekandan nasıl etkilendiği, mekâna bağımlılık miktarı, mekândan bağımsızlaşma yöntemlerine ulaşılmış olur. Mekânın tüm coğrafi özellikleriyle tanınması, ondan ortama zarar vermeden, en iyi şekilde faydalanılmasını temin eder. * Bölge: Coğrafyada benzer doğal, beşeri ve ekonomik özellikleri olan alanlara bölge denilmektedir. Bölge iki kısımda incelenir; Beşeri-kültürel bölge ve Fiziki bölgeler. Fiziki bölgeler; yeryüzü şekilleri, iklim, doğal bitki topluluğu ve toprak özelliklerine göre oluşturulur. Beşeri-kültürel bölgeler; ekonomi, maden kaynakları, sanayi, yönetim yapısı, tarım, din, dil özelliklerine göre oluşturulur. Fiziki bölgeler uzun sürelerde değişmezken, beşeri bölgeler daha kısa sürelerde değişebilmektedir. Coğrafya, bölgelerin zamanla nasıl değiştiğini ve değişimin sebeplerini araştırır. Coğrafya yeryüzünü değişik özelliklerine göre bölgelere ayırır, bölgelerin birbirine benzer ve farklı yanlarını inceler. Zamanla oluşan değişim ile insan ve faaliyetlerine etkisini inceler. * Hareket: Yerkürede canlı, cansız tüm varlıklar için bir hareketlilik söz konusudur. İnsanlar, sular, okyanus akıntıları, bulutlar, akarsular, kıtalar, volkanlar, depremler, dağ oluşumları, bitki ve hayvanlar hızları birbirinden farklı da olsa bir hareket halindedir. Coğrafya fiziki (doğal) ve beşeri tüm hareketleri incelemeye çalışır. Beşeri hareketlilik; İnsan, eşya ve bilginin hareketi olmak üzere üç kısımda incelenir. İnsan ve eşya ulaşım araçlarıyla taşınır. Bilginin taşınması olan haberleşme; önceleri güvercin, at arabası, telgraf, telefon, faks, televizyon ile yapılırken yakın zamanlarda bilgisayar ve uydular da kullanılmaya başlanmıştır. Tüm bahsedilen hareket türleri farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Akarsuyun akışı eğim farkı, rüzgâr basınç farkı, hayvan ve bitki göçleri iklim, mevsim farklılıkları, insan göçü ekonomik farklılık gibi nedenlere dayanmaktadır. Coğrafya bu hareketin oluşturduğu ağı ilkeleri olan neden-sonuç, ilgi ve dağılış ilkeleri doğrultusunda inceler. Tüm bu araştırmalar sonucunda; insanların yeryüzüne düzensiz dağılışının nedenleri, farklı bölgelere neden ve nasıl ulaştıkları, ürün ve bilgiyi farklı mekanlara nasıl gönderdikleri gibi bilgilere ulaşılır. * Beşeri ve Fiziki Ortam İlişkisi: Fiziki ortam insanın tüm faaliyetleriyle bağlı olduğu doğal çevreyi ifade eder. Coğrafya; insanı, faaliyetlerini ve doğal çevre ile ilişkilerini inceleyerek insanın doğal ortama uyumunu araştırır. İnsan faaliyetleriyle doğal ve beşeri çevrede oluşan olumlu ve olumsuz sonuçları inceler. Sadece insanın doğaya değil, doğal çevreninde insan ve faaliyetlerine etkileri incelenir. Araştırmalar sonucunda insan, faaliyetleriyle doğaya nasıl davranması gerektiğini öğrenir, gelecekte zararına olacak faaliyetlerden uzak durur. == Coğrafyada temel paradigmalar == Bilim tarihcisi ve filozof olan Thomas Samuel Kuhn Coğrafyayı da etkileyen görüşler ileri sürmüştür. Kuhn; bilimsel görüşler arasında karşıtlık artınca bir güç mücadelesinin ortaya çıkacağını ileri sürer. Aynı bilim içinde yarış halinde olan yaklaşım/düşümce/bakış açılarına paradigma adını verir. Coğrafyayı belirli zaman aralıklarında etkileyen temel paradigmalar şu şekilde sıralanabilir. Başlangıçtan 1950'ye kadar geçen süre: *Çevresel determinizm: 1950'li yıllara kadar fizikte Newton, biyolojide Darwin'in görüşlerinin ağırlıkta olduğu zamanlarda etkili olmuştur. Çevre şartlarının, insanın ve toplulukların bulundukları durumun temel nedeni olduğunu kabul eder. Doğal koşullar ve iklimin insan sosyolojisi, psikolojisi ve kültürel durumu üzerinde etkili olduğu kabul edilir. Geri kalmış toplumların durumunun, doğal çevrelerinin olağan bir sonucu olduğu varsayılır. Böylece bu toplumların sömürgeleştirilmesinin yolu açılmış, Coğrafya bilgisi sömürü ve işgalin nedeni olarak görülmüştür. 20. yüzyılda terk edilmiş bir yaklaşımdır. *Pasibilizm ve Bölgeselcilik: Fiziki çevrenin insanı belli ölçüde sınırladığını fakat insanın var olanlar arasında imkânlar dahilinde seçme yapabileceğini savunan yaklaşımdır. Dilimize Mümküncülük, imkancılık şeklinde çevrilir. Çevre ile ilişkilerinde, determinizmdeki pasif insanı yerine, daha aktif, seçim yapabilen insanı tanımlar. Pasibilizm tüm yeryüzünün bütün halinde araştırılmasının zor olacağını, onun yerine küçük bölgelere ayrılarak incelenmesini savunur. Vidal de la Balache'a göre; mekân doğal ve beşeri özeliklerine göre birbirinden farklı bölgelere ayrılabilir, böylece dünyanın fiziki, beşeri ve ekonomik etkenlerce nasıl biçimlendirildiği anlaşılabilir. Bu devirde doğal olarak var olmayan bölgelerin sınırlarının nasıl belirleneceği üzerinde durulmuştur. Bölgeler arası alansal farklılığın belirlenmesi temel amaç haline gelmiştir. Yerel farklılıklarla bu yoğunlukta çalışma, teoriyi geri plana atmış, coğrafyanın bilimselliği tartışılır hale gelmiştir. Bu yaklaşım 1950'lerden sonra ortaya çıkan nicel anlayışla terk edilmiştir. 1950-1960 Nicel Dönüşüm: *Pozitivizm: Auguste Comte tarafından geliştirilen, bilimsel bilgiden, dinsel ve metafizik bilgileri ayırma çabasıdır. Bu yaklaşımda coğrafyacılar, bilimsel yöntemlerle toplumların beşeri ve mekânsal örgütlenmeleriyle ilgili bilimsel bilgi üretirler. Pozitivizm coğrafyaya 1950-60'lı yıllarda girmiş, Nicel devrim olarak tanımlanıp, Mekansal bilim şeklinde Yeni Coğrafya dönemini başlatmıştır. *Eleştirel Rasyonalizm: Karl Popper'in pozitivizme yaptığı itiraz ile gündeme gelmiştir. Popper; pozitivizmin hipotezleri doğrulamaya çalıştığını, bilim insanının görevinin hipotezi yanlışlamaya uğraşmak olduğunu söyler. Tüm zamanlar için bir hipotezin doğruluğunun kanıtlanmasının imkânsız olduğunu iddia eder. Bu görüşler fiziki coğrafyacılar arasında pozitivizmin ağırlığından dolayı tutulmasa da, beşeri coğrafyacılar arasında ilgi görmüştür. 1960-70 İnsan Merkezli Beşeri Coğrafya *Davranışçılık ve Hümanizm: Davranışçı coğrafya, Pozitivizmde insan unsurunun eksik olmasına tepki olarak gelişmiştir. Psikolojiden esinlenerek insanın çevresiyle ilişkisini anlamaya çalışmışlardır. Her insanın çevresini algılama şeklinin aynı olmayıp, kendine özgü olduğunu keşfettiler. Böylece algı ve zihin coğrafyaya girmiş oldu. Zihin haritaları, veri elde etmek için anket ve algı testleri geliştirildi. Hümanist coğrafyacılar da toplum olarak gerçekliğin yapılandırma şeklini anlamaya çalışmışlardır. 1970-80'li Yıllar *Yapısalcılık: İnsanın düşünce ile hareketlerinin aslından bir sonuç olduğunu, hareketlerin altında yatan mantığı anlamaya çalışırlar. Yapısalcılar ana/temel yapıyı ararken insan ve tarihi gözden kaçırırlar. Hümanizme getirdiği eleştirilerden dolayı anti-hümanist olarak kabul edilirler. Coğrafyaya etkileri sınırlı olmakla birlikte, Marksist ve Feminist coğrafyacılar gibi radikal coğrafyacılar tarafından kullanılmıştır. *Marksizm: Marksist anlayışla mekânsal ilişkileri incelemeye çalışırlar. Ekonomik yapının mekansal ve sosyal hayatı belirlediği kabul edilir. İnsanın çevreyle ilişkisi yaşamın tüm alanlarıyla bağlantılı olduğu, bunun da hayatı bütüncül kavrayan Marksizm ile anlaşılabileceği iddia edilir. 1980 Sonrası ve Yeni Kültürel Coğrafya *Feminizm: Feminist coğrafyacılar; toplumdaki cinsiyet eşitsizliğine sebep olan yapıları bulmak ve kadınların daha görünür olduğu bir coğrafya oluşturmak amacındadırlar. Batıda üretilen bilimsel bilginin cinsiyete dayandığını ve erkek hakimiyetini sağlamayı ve devam ettirmeyi hedeflediğini savunurlar. Bu yapının kadını ötekileştirip, merkezin dışında roller verdiğini kabul ederler. *Realizm: Pozitivizmi terk eden coğrafyacılar 1980'li yıllarda Realizmi keşfettiler. Olgunun varlığının insan tanımlamalarından bağımsız olduğu kabulüne dayanır. Roy Bhaskar beşeri coğrafya için eleştirel realizmi, fiziki coğrafya için bilimsel realizmi önermiştir. İnsanlar arasındaki bireysel, ideolojik, kavramsal farklar gerçeğin tamamına ulaşmalarını engeller, herkes gerçeğin görebildiği kısmını kavrar. *Post-Yapısalcılık: İnsanı ve faaliyetlerinin tümünü anlatmaya çalışan teorilere karşı çıkmıştır. Toplumsal hayat yeknesak/tekdüze değildir, lekeler, kırılmalar, çatlaklar, düzensizlik ve çelişkiler barındırır. Bu nedenlerle kapsayıcı teorilerle hayatı açıklamak yerine daha küçük ölçekli teorileri savunurlar. Teorilere geçici, değişken, tamama ermemiş ve eleştirilecek gözle bakarlar. *Postmodernizm: Modernizme karşı çıkar, modernizmin sona erdiğini yeni bir toplumsal yapının oluştuğunu ileri sürer. Modernizmin cehalet yok edilip, bilimsel bilgi yayılırsa insanların tüm sorunlarının çözüleceği fikrine karşı gelir. Genel teorilerle açıklanabilecek evrensel gerçek yoktur. Kültürel coğrafyayı etkilemiş ve çalışmalarda kullanılmıştır. == Coğrafyanın tarihsel gelişimi == Coğrafya biliminin ortaya çıkışı ve çağlara göre tarihsel gelişimi şu şekilde gerçekleşmiştir: === Eski Çağ === 1689 tarihli, oldukça seyrek bulunur bir yeryüzü haritası.|küçükresim|270px Diğer bütün bilimler gibi coğrafya'da gereklilik sebebiyle ortaya çıkmıştır. Eski çağlarda Mısır uygarlığında verimli toprakların nerede olduğu ve nasıl kullanılacağı gibi konular ayrıca her yıl gerçekleşen sellerin sonuçlarını bulmak ve zararlarını en aza indirmek için coğrafyayı kullanmışlardır. Dönemin göçebe toplulukları ise su kaynaklarını, yerleşecekleri yerleri ve yolları bulabilmek için kolay haritalar yapmışlardır. Eski Yunanlar ise verimli alanların kıtlığından dolayı denizcilikle ilgilenmiş ve bu alanda coğrafyayı geliştirmişlerdir. Miletoslu Hekataios'un İÖ 500'de yazdığı kitabın ilk coğrafya yapıtı olduğu varsayılır. Ayrıca Batlamyus'un Coğrafya kitabında harita yapım yöntemlerinden bahsetmiş ve bu alanda coğrafyaya büyük katkıda bulunmuştur. Eratosthenes, Surlu Marinus ve Batlamyus da bugün kullandığımız paraleller ve meridyenlerden oluşan düzenin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Eratosthenes yazdığı notları GeographicaDicks, D.R. "Eratosthenes," in Complete Dictionary of Scientific Biography. New York: Charles Scribner's Sons, 1971. adlı eserinde toplamış eseriyle daha sonra coğrafya bilminin adı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bugünkü modern coğrafyanın kurulmasında antik çağda yaşayan Herodotos (MÖ 484-426), Tales (MÖ 636-546), Aristo (MÖ 384-322), Eratosthenes (MÖ 276-194), Hipparkos (MÖ 180-127), Strabon (MÖ 58-MS 21) ve Batlamyus (MÖ 90-168) gibi bilim adamlarının emekleri vardır. Herodotos, Avrupa'dan Hindistan'a kadar uzanan alanı gezmiş, bu alanların tarihi, coğrafi niteliklerini dokuz ciltlik Herodot Tarihi kitabında toplamıştır. Matematikçi olan Tales dünyanın şekliyle ilgili çalışmalar yapmıştır. Aristo iklimle ilgili sınıflandırmalar yapmıştır. Eratosthenes Bölgesel coğrafya alanında çalışmış, dünyanın çevresini gerçeğe çok yakın hesap etmiştir. Amasyalı Strabon'un gezdiği yerlerle ilgili bilgi verdiği 17 ciltlik Geographika (Coğrafya) kitabının önemli kısmı günümüze kadar ulaşmıştır. Kitapta Ekonomik coğrafya, Matematik Coğrafya, Fiziki coğrafya ve Jeopolitik konuları da işlenmiştir. Matematik coğrafyanın kurucusu sayılan Batlamyus, Geographica Hyphegesis kitabında gezegenler ile o günün koşullarında bilinen dünya ile ilgili bilgiler ve haritalar yer alır. Karakteristik olarak yayılmacı olan Roma İmparatorluğu döneminde coğrafya daha çok askeri amaçlar için kullanıldı ve geliştirildi. Coğrafi şartların savaş üzerindeki etkileri bağlamında yer ve hava incelemelerinde bulundular ayrıca haritacılıkta askeri alanda geliştirildi. === Orta Çağ === Orta çağda Avrupa'da olumsuz koşullardan dolayı Coğrafya yerinde saymış, ilerleme İslam aleminde gerçekleşmiştir. İslam dünyasında İbn Havkal'ın 10. yüzyılda yazdığı el-Mesalik ve'l-Memalik (Yollar ve Ülkeler), 9. yüzyılda Belhî'nin yazdığı Suverü-l-Ekâlim (İklim Türleri), 10. yüzyılda El-Mesûdî'nin yazdığı el-Müru- çü'z-Zeheb (Altın Çayırlar) ve 14. yüzyılda İbn Battuta'nın yazdığı Tuhfetü'n-Nuzzarfi Garaibi'l-Emsar adlı yapıtlar öne çıkmaktadır. Birûni, dünyanın çevresini, yarıçapını, büyüklüğünü ve 1° meridyenin uzunluğunu hesaplayarak matematik coğrafya alanında katkılarda bulunmuştur. İbn-i HaldunKitap el-İbar adlı sekiz ciltlik eserinde; Beşeri coğrafyanın Jeopolitik ve Siyasi coğrafya ile ilgili konulardan bahsetmiştir. Ayrıca İslam dünyası tarafından geliştirilen 360 dereceli düzen haritacılıkta hâlâ kullanılmaktadır. === Yeniçağ === Pusulanın Avrupa'ya geçmesi sonucunda uzak diyarlara yolculuklar başladı ve yeryüzü hakkında daha geniş bilgiler edinildi. Daha çok yeni ticaret yolları bulmak, keşfedilmemiş bölgelerdeki kaynaklara ulaşmak temel hedefti. Kristof Kolomb, Vasco da Gama, Bartolomeu Dias, Amerigo Vespucci, John Cabot ve Macellan keşifleriyle haritalar zenginleşti. Kuzey ve güney Amerika, Okyanusya adaları, Avustralya, kuzey ve güney kutbu keşifleri tamamlanmıştır. Dünyanın yuvarlak olduğu, çevresi dolaşılarak uygulamalı olarak ispat edilmiştir. Anversli Abraham Ortelius 1570'te ilk yeryüzü atlasını yaptı. Osmanlı devletinde Pîrî Reis; Kitab-ı Bahriye, Kâtip Çelebi; Cihannuma ve Evliya Çelebi; Seyahatnamesi ile coğrafyaya katkıda bulunan Türklerdir. === Yakın Çağ === 1700'lü yıllardan sonra coğrafya yöntem ve biçim olarak daha bilimselleşti. Teleskop ve kronometrenin (süreölçer) bulunuşuyla coğrafi bilgilerin güvenilirliği ve hesapların kolaylığı sağlandı. Coğrafi keşiflerden sonra geziler daha bilimsel hale geldi. James Cook ve Labradorun çabalarıyla Labrador soğuk su akıntısı keşfedildi. 1800'lü yıllarda ise coğrafya, doğabilimci Alexander von Humboldt ile tarihçi Carl Ritter tarafından akademide ders olarak verilmeye başlandı. Humboldt'un Cosmos (Evren), Ritter'in de Die Erdkunde (Coğrafya) adlı yapıtlarında coğrafya bilgisini düzenli biçimde işleyerek modern coğrafyanın dayanaklarını attılar. Humboldt Akıntısın keşfeden A. v. Humboldt eserlerinde yer şekilleri-iklim-bitki örtüsü arasında bağlantı olduğunu ifade etmiştir. James Cook'un 1772-75 yıllarında çevresinde dolandığı buzul alanının Antarktika olduğu ancak 1840'ta anlaşıldı. A. von Humboldt Fiziki coğrafyanın C. Ritter ise Beşeri coğrafyanın kurucusu olarak kabul edilir. Immanuel Kant coğrafyayı; fiziki, matematik, siyasi, ekonomik ve uygulamalı coğrafya olmak üzere beş dala ayırmıştır. 19\. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başlarında coğrafya iktidarlar tarafından sömürgenin aracı haline getirilmiştir. 20 yüzyılda sanayi ve teknoloji ile birlikte insan doğaya daha kalıcı ve zararlı etkilerde bulunmaya başlamıştır. Elektriğin icadıyla elle kullanılan aletler otomatik hale gelmiştir. 1960'lı yıllarda Uzaktan algılama ve CBS sistemlerinin gelişti. CBS coğrafi verilerin bilgisayara yüklenmesi, hızlı analiz ve sentezler yapılarak sorunlara doğru ve hızlı çözümler üretilmesini sağlamıştır. Coğrafyadan ayrı bir bilim olarak kabul edilmeye başlanan CBS; ekonomik, siyasi, çevre, kültürel, sosyal konularında farklı bilim dallarınca kullanılmaktadır. Uzaktan algılama, uçaklar, radarlar ve uydular aracılığı ile alınan verilerin bilgisayara aktarılıp CBS'ye yardımıyla değerlendirilmesini ifade eder. == Coğrafi yer şekilleri == * Kıta, Ada, Yarımada, Takımada, Kıstak * Ova, Plato, Vadi * Sıradağ, Uçurum, İn, Yanardağ, Yanardağ krateri, Meteor krateri, Dikit, Sarkıt, Traverten, Maar * Okyanus, Deniz, Boğaz, Körfez, Koy, Kapalı deniz, Burun, Irmak, Göl, Deniz kulağı, Delta, Kıyı gölü, Fiyord, Bentik * Buzul, Moren, Buzdağı, Buzul gölleri, Buzkar, Buzul teknesi * Çalılık, Çöl, Tundra, Savana, Tropikal orman, Orman, Bataklık, Mercan resifi, Mercan adası, Kanyon, Bozkır, Maki, Yayla, Obruk, Tayga, Vaha, Podzol, Kumul, Dolin, Düden, Polye, Uvala, Yardang, Lapya == Coğrafi olaylar == Deprem, Sel, Lav, Fay hattı, Çığ, Toprak kayması, Tsunami, Yanardağ, Kaynaç, Erozyon, Yanardağ set gölü, Magma, Magmatik kayaçlar, Tortul kayaçlar == Yerleşim birimleri == Mahalle, Köy, Kasaba, Belde, Bucak, Semt, İlçe, İl, Ülke == İnsanoğlu tarafından yapılan coğrafya değişiklikleri == Tepe, Set, Baraj, Bent gölü, Kurutulmuş arazi, Sulama, Tarla, Çayır, Tünel, Bent, Köprü, Su kemeri, Yol, Tünel, Tarım == Siyasi == Koridor, Anklav, Eksklav, Göç == Sınıflandırılması gereken terimler == * Su (tatlı/tuzlu/çorak/kirletme vs. dahil), Tuzlu su, Tuz * Ülkeler, İller, Yerbilimi ==Kaynakça== Kategori:Ana madde konuları
968
== Olaylar == * 1 - 24 Ocak - Göktepe Savaşı: General Mihail Skobelev komutasındaki Rus birlikleri Türkmenleri yendi. *25 Ocak - Thomas Edison ve Alexander Graham Bell, Oriental Telephone Company'yi kurdular. * 1 Mart - Rus Çarı II. Aleksandr Narodniklerce öldürüldü. *4 Mart - James A. Garfield, Amerika Birleşik Devletleri'nin 20. başkanı oldu. * 13 Mart - Rus çarı II. Aleksandr'ın yerine III. Aleksandr geçti * 12 Mayıs - Fransa bir Türk toprağı olan Tunus'u işgal etti. *16 Mayıs - Siemens & Halske tarafından Berlin'de dünyanın ilk düzenli elektrikli tramvay hizmeti başlatıldı. *2 Temmuz - James A. Garfield suikastı * 20 Kasım - Osmanlı Devleti'nde yayımlanan Muharram Kararnamesi ile Düyun-u Umumiye örgütü kuruldu. * Teselya, Yunanistan'a bağlandı. == Doğumlar == === Ocak === * 10 Ocak - Boris Konstantinovich Zaytsev, Rus yazar (ö. 1972) === Şubat === === Mart === * 25 Mart - Béla Bartók, Macar besteci (ö. 1945) === Nisan === === Mayıs === === Haziran === === Temmuz === === Ağustos === * 6 Ağustos - Alexander Fleming, penisilini bulan İngiliz bakteriyolog (ö. 1955) * 12 Ağustos - Cecil B. DeMille, Amerikan film yönetmeni (ö. 1959) === Eylül === * 8 Eylül - Refik Saydam, Türk hekim ve Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. Sağlık Bakanı ve 4. Başbakanı (ö. 1942) === Ekim === * 25 Ekim -Pablo Picasso, İspanyol ressam (ö. 1973) === Kasım === * 22 Kasım - Enver Paşa, Osmanlı Komutanı (ö. 1922) * 28 Kasım - Stefan Zweig, Avusturyalı Yazar * 29 Kasım - Abdülhalik Renda, Türk siyasetçi (ö. 1957) === Aralık === * 21 Aralık - Yosif V. Stalin, sosyalist lider (ö. 1953) ===Doğduğu gün ve ay bilinmeyenler=== * Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu (ö. 1938) (Samsun'a çıktığı güne atfedilmiş sembolik doğum günü 19 Mayıs'tır. Gerçek doğum günü bilinmemektedir.) * Salih Bozok, Türk asker, Atatürk'ün yaveri ve milletvekili (ö. 1941) * Ahmet Şükrü Oğuz, Türk siyasetçi (ö. 1953) == Ölümler == * 28 Ocak - Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Rus yazar (d. 1821) * 13 Mart - II. Aleksandr, Rus çarı (d. 1818) * 3 Temmuz - Hoca Tahsin Efendi, Osmanlı bilim insanı ve düşünür (d. 1811) * 4 Temmuz - Fin halk öğretmeni ve filozof Snelman (d. 1806) * 19 Eylül - James Abram Garfield, ABD başkanı (d. 1831)
956
Pozitivizm veya olguculuk; Auguste Comte'un başını çektiği, doğru bilginin yalnızca bilimsel bilgi olduğu, doğru bilgiye ise yalnızca ampirizm (deneycilik) ile ulaşılabileceğini ve bu bilginin kendisinin deneysel olmadığını savunan düşünce akımıdır. Pozitivizm, sosyal bilimlerin fen bilimleri gibi kesin gerçeklikler içeren kurallara dayanması ve felsefi tartışmalardan uzaklaşmak hedefiyle, 19. yüzyıl içindeki toplumsal ilişkiler çerçevesinde şekillenmiştir. == Kavramsal çerçeve == Pozitivizm'de iki felsefi düşünce mevcuttur. Her iki düşüncenin de teoloji ve metafizik içermeyen, sadece fiziksel veya maddi dünyanın gerçeklerine dayanan bilim anlayışı vardır. * Daha eski olan pozitivizm, Auguste Comte'un 19. yüzyılda ortaya attığı düşüncedir. * Daha yeni olan mantıksal pozitivizm 1920'de Viyana Çevresi tarafından kurulmuştur. Yapısal antrolopolog Edmund Leach 1966 Henry Myers derslerinde pozitivizmi şu şekilde tanımlamıştır: :"Pozitivizm, ciddi bilimsel sorgunun, bir dış kaynaktan gelen nihai sebepleri aramayan ama direkt gözleme açık olan gerçekler arasındaki ilişkilerle sınırlı olmasını söyleyen görüştür." Pozitivizm aynı zamanda hukuki pozitivizm adı verilen hukuk görüşünün de ismidir. Doğa yasalarına ters olarak hukuki sistemlerin evrimsel yollarla bağımsız olarak tanımlanabileceğini öne sürer. Hukuki pozitivizm, bazen kanunlara içeriği ne olursa olsun uyulmalıdır şeklinde de anlaşılmıştır. Carlos Nino bu iki anlayışın ilkine 'metodolojik' ikincisine ise 'ideolojik' ismini vererek ayırmış ve sadece ilkinin felsefi olarak savunulabilir olduğunu öne sürmüştür. * Felsefede olgularla desteklenen ya da olgularla ilgili verilere dayanan bilginin tek sağlam bilgi türü olduğu görüşü * Genel çizgileriyle olguculuk, deney konusu edilebilecek olgularla ilgili, yani en geniş anlamıyla bilimsel bilginin sağlam bilgi olduğunu vurgular. == Tarihçe == Pozitivizm terimini ilk kullanan Saint Simon (Türkçe okunuşu Sen Simon)'dur. Bu yaklaşımı geliştirip sistemleştiren Fransız sosyolog August Comte (Türkçe okunuşu Ogüst Komt)'tur. Olguculuk tarihsel olarak, Avrupa'da Aydınlanma'nın ve Yeni Çağ bilimlerindeki önemli gelişmelerin bir sonucudur. Comte'un asıl amacı, toplum olaylarını bilimsel yönetmelerle inceleyerek topluma yeni bir şekil, yeni bir yön vermektir. Bunun için sosyolojiyi bilim olarak kurmuştur. Sosyolojiye fizik ve matematiğin yöntemlerini uygulamaya çalışmıştır. Bu bakımdan pozitivizm, deneyci felsefenin bir türüdür. Comte, fiziğin yöntemi ile olgular dünyasını doğru olarak bilmenin mümkün olduğuna inanır. Olguların bilgisi olayların özünü ve gerçek nedenini vermez ama olayları idare eden kanunları verir. Bu kanunlarla, gelecek hakkında öngörüde bulunulur. Olguculuğun çağımızdaki gelişimi yeni olguculuk genel adını taşır. Yeni olguculuk; mantıksal atomculuk, genel semantik, mantıksal pozitivizm akımlarında belirir. Bu akımlar genel olarak felsefe sorunlarını dil sorunlarına indirgerler. == Comte'un üç yasası == Comte, sebep ve sonuçların gözetlenmesi gerektiğini savunmuştur. O, "Tarihi Toplumsal Evre" anlayışını "Üç Aşama Yasası" ile açıklar. * Teolojik evre: Fenomenlerin tanrısal ya da manevi nedenlerle açıklandığı evre insanların her şeyi din ile açıkladığı bu dönem Orta Çağa kadar uzanır. * Metafizik evre: Olayların oluşunun soyut kuvvetlerle açıklandığı dönem toplumsal olayların özgürlük eşitlik gibi soyut kavramlarla açıklanması 1789'a kadar sürmüştür. * Pozitif evre: Bu evrede insan sadece gözlemlenebilir olana yönelir. Yalnızca olaylar arasındaki yasalar ya da değişmez bağlantılar incelenir. Ona göre bu evre insan düşüncesinin ve gelişiminin en yüksek basamağıdır. Comte bu süreci bir insanın çocukluktan yetişkinliğe geçiş aşamalarına benzetir. Bununla birlikte Comte, “Pozitivizm nedenlerle uğraşmaz ama nasılları iyi bilir” ilkesini koyar. Böylece yaşadığı dönemde incelediği modern toplumların, özelinde Fransız toplumunun, pozitif evrede olduğunu ve geçmişten koparak bugün yeni bir düzenin içine girdiğini savunur. Bu evredeki toplumu anlamak için, pozitif evrenin kurallarına göre hareket edilmesi gerekir. Böylece sosyolojinin kuruluşu ile pozitivizm arasında da bağlantı kurulabilir. ==Kaynakça== Kategori:Sosyoloji kavramları
868
küçükresim|250px|Örnek bir çizge Graf teorisi, çizge teorisi veya çizit teorisi (), grafları inceleyen matematik dalıdır. Graf, düğümler ve bu düğümleri birbirine bağlayan kenarlardan oluşan bir tür ağ yapısıdır. Bir graf, çizge veya çizit, düğümlerden (köşeler) ve bu düğümleri birbirine bağlayan kenarlardan (yaylardan, bağıntılardan) oluşur. Temeli 1736'da Leonhard Euler tarafından atılmıştır. Biggs, N.; Lloyd, E. and Wilson, R. (1986), Graph Theory, 1736-1936, Oxford University Press. Graf teorisi üzerinde yapılan çalışmalar, Petri ağları gibi birçok yeni kavramın geliştirilmesine imkân sağlamıştır. == Teorinin tarihi == küçükresim|200px|Königsberg köprüleri sorunu Leonhard Euler tarafından, 1736 yılında, Königsberg'in yedi köprüsü () adında günümüzde hâlâ popülerliğini koruyan bir problem ile ilgili olarak yazılan bir makale, graf teorisinin kesin başlangıç tarihidir. == Matematiksel tanımı == alt=Solda matematiksel ifadesi bulunan örnek bir graf|küçükresim|Solda matematiksel ifadesi bulunan örnek G grafı Bir G grafı iki küme ile ifade edilir: G = (D, K). Bu ifadede D düğümler kümesi, K ise (düğümler ile ilişkili) kenarlar kümesi olarak ifade edilir. * Eğer düğümleri birbirine bağlayan kenarlar için giriş ve çıkış yönleri belirli ise bu kenarlara yönlü kenarlar denir. * Eğer bir düğümden çıkan ve yine aynı düğüme giren bir kenar varsa (mesela A'dan çıkıp A'ya yeniden giren bir kenar), bu bir döngü () olarak ifade edilir. * Eğer bir düğümden bir başka düğüme giden aynı yöne sahip veya yönsüz iki adet kenar varsa bu kenarlara paralel kenarlar denir. Sağdaki yönsüz, örnek graf için küme gösterimi aşağıdaki şekilde yapılır. D = {A, B, C, D} K = {(A, D), (A, D), (A, B), (A, C), (C, B), (C, D)} G = (D, K) Bu örnekte A ve D düğümleri iki adet paralel kenar içerir. == Graf tipleri == Graf tipi Kenar tipi Çoklu kenara izin Döngüye izin? Basit graf Yönsüz Hayır Hayır Çoklu graf Yönsüz Evet Hayır Pseudo (sahte) graf Yönsüz Evet Evet Yönlü graf Yönlü Hayır Evet Yönlü çoklu graf Yönlü Evet Evet == Tanımlar ve örnekler == Yol haritasıyla haritada belirtilen yollarla bir beldeden diğer bir beldeye nasıl gidileceğine karar verilir. Sonuç olarak bu durumda nesnelerin iki farklı kümesi ile ilgilenilmektedir: Beldeler ve yollar. Daha önce gördüğümüz gibi böyle nesnelerin kümeleri bir bağıntı tanımlamak için kullanılabilir. Eğer V kümesi ile beldeler kümesini ve E kümesi ile de yollar kümesini gösterirsek, V kümesi üzerinde yalnız E'deki yolları kullanarak a beldesinden (noktasından) b noktasına seyahat edilebiliyorsa aβb yazarak, bir β bağıntısı tanımlanabilir. Eğer E'deki yollar gidiş-geliş yolları ise bβa da gerçeklenir. Eğer inceleme altındaki bütün yollar gidiş-gelişli yollar ise bu bağıntı simetriktir. Bir bağıntıyı tanımlamanın bir yolu, onun elemanlarını sıralı çiftler olarak listeleyerek vermektir. Bunun, aşağıdaki şekilde gösterildiği gibi çizgiler kullanarak yapılması daha uygundur. == Ayrıca bakınız == * Arama algoritması * En kısa yol problemi * Gezgin satıcı problemi == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Graf teorisi
969
== Olaylar == * 787 - Güvenlik nedeniyle ertelenen İkinci İznik Konsili, İznik'te tekrar toplandı. Resim düşmanı (İkonoklazm) dönemde yapılan bu toplantıda resimlere dönüşü sağlayan kararlar alındı. * 1566 - Osmanlı'nın 11. Padişahı II. Selim tahta çıktı. * 1852 - Fransız Henri Giffard, ilk kez zeplinle uçtu. * 1906 - Amerika Birleşik Devletleri'nin Wyoming eyaletindeki Devils Tower (Şeytan Kulesi), ABD Başkanı Theodore Roosevelt tarafından ülkenin ilk Ulusal Anıtı olarak ilan edildi. * 1922 - Afyonkarahisar ilinin Bolvadin ilçesinin Yunan işgalinden kurtuluşu. * 1940 - II. Dünya Savaşı içinde 129 İngiliz bombardıman uçağı, Berlin'deki endüstriyel hedefleri bombaladı, ama sis sebebiyle bombaların 6'sı dışında hepsi boşa gitti. * 1946 - Cathay Pacific havayolu şirketi, Hong Kong'da kuruldu. * 1956 - Türk Dil Kurumu "En İyi Yapıt Ödülü"nü, "Ali" adlı romanıyla Orhan Hançerlioğlu kazandı. * 1960 - 27 Mayıs Darbesi ile iktidardan uzaklaştırılan Demokrat Parti yönetiminin yargılanması amacıyla Yüksek Adalet Divanı kuruldu. * 1973 - Gine-Bissau, Portekiz'den bağımsızlığını ilan etti. * 1981 - Paris Başkonsolosluğu'na saldırı: ASALA'ya bağlı Ermeni militanlar, Türkiye'nin Paris Başkonsolosluğu'nu bastılar; güvenlik görevlisi Cemal Özen öldü, Başkonsolos Kaya İnal yaralandı. * 1987 - Süleyman Demirel, DYP Olağanüstü Kongresi'nde oy birliğiyle Genel Başkan seçildi. Demirel, 12 Eylül askeri darbesi sonrası resmen siyasete döndü. * 2013 - Belucistan depremleri: Pakistan'ın Belucistan eyaletindeki Awaran şehri yakınlarında, 7.7 Ml büyüklüğünde çok kuvvetli bir deprem meydana geldi. En az 825 kişi öldü ve yüzlerce kişi de yaralandı. * 2015 - Hac'da izdiham: Suudi Arabistan'da Hac sırasında yaşanan izdiham sonrasında en az 769 kişi öldü ve 900'den fazla kişi de yaralandı. == Doğumlar == * 15 - Vitellius, Dört İmparator Yılı olarak bilinen M.S. 69 tarihinde 17 Nisan 69'dan aynı yılın 22 Aralık tarihine kadar görev yapan Roma İmparatoru (ö. 69) * 936 - Fena Hüsrev, Büveyhoğulları hükumdarı (ö. 983) * 1501 - Gerolamo Cardano, İtalyan matematikçi, fizikçi, astrolog ve hekim (ö. 1576) * 1583 - Albrecht von Wallenstein, Bohemyalı asker (ö. 1634) * 1717 - Horace Walpole, İngiliz politikacı ve oyuncu (ö. 1797) * 1725 - Arthur Guinness, İrlandalı iş insanı (ö. 1803) * 1839 - Drengman Aaker, Amerikalı politikacı ve iş insanı (ö. 1894) * 1865 - Mollie McConnell, Amerikalı sinema oyuncusu (ö. 1920) * 1874 - İbrahim Tevfik Efendi, Sultan Abdülmecid'in oğlu (ö 1931) * 1878 - Charles Ferdinand Ramuz, İsviçreli yazar (ö. 1947) * 1884 - İsmet İnönü, Türk asker ve siyasetçi (ö. 1973) * 1890 - A. P. Herbert, İngiliz siyasetçi, roman, oyun ve mizah yazarı (ö. 1971) * 1893 - Mehmet Aziz, Kıbrıs Türkü doktor (ö. 1991) * 1894 - Tommy Armour, İskoç- Amerikalı golfçü (ö. 1968) * 1895 - André Frédéric Cournand, Fransız asıllı Amerikalı tabip (ö. 1988) * 1896 - F. Scott Fitzgerald, Amerikalı yazar (ö. 1940) * 1898 - Howard Walter Florey, Avustralyalı eczacı ve patolog (d. 1968) * 1905 - Severo Ochoa, İspanyol-Amerikalı doktor ve biyokimyager (ö. 1993) * 1911 - Konstantin Çernenko, Sovyet politikacı (ö. 1985) * 1917 - Otto Günsche, Alman SS subayı ve Hitler'in yaveri (ö. 2003) * 1921 - Sheila MacRae, İngiliz oyuncu, dansçı ve şarkıcı (ö. 2014) * 1924 - Nina Boçarova, Sovyet-Ukraynalı jimnastikçi (ö. 2020) * 1930 - John W. Young, Amerikalı astronot (ö. 2018) * 1930 - Józef Krupiński, Polonyalı şair ve yazar (ö. 1998) * 1934 - Manfred Wörner, Alman siyasetçi ve diplomat (ö. 1994) * 1935 - Alfrēds Rubiks, Leton komünist politikacı * 1936 **İnal Batu, Türk diplomat ve siyasetçi (ö. 2013) **Jim Henson, Amerikalı kuklacı ve film yapımcısı (ö. 1990) * 1942 - Gerry Marsden, İngiliz pop-rock şarkıcısı, söz yazarı, gitarist ve televizyon sunucusu (ö. 2021) * 1944 - Yalçın Boratap, Türk oyuncu * 1946 - Maria Teresa Ruiz, Şilili gök bilimci * 1948 **Phil Hartman, Amerikalı aktör, komedyen, senarist ve grafiker (ö. 1988) **Agnieszka Zalewska, Polonyalı fizikçi **Yavuz Sabuncu, Türk akademisyen ve anayasa hukukçusu (ö. 2007) * 1949 - Pedro Almodóvar, İspanyol yönetmen * 1950 - Harriet Walter, İngiliz oyuncu * 1954 **Esengül, Türk şarkıcı (ö. 1979) **Ashton Carter, Amerikalı fizikçi, siyasetçi ve 24. Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanı (ö. 2022) **Marco Tardelli, İtalyan futbolcu * 1956 - Yılmaz Zafer, Türk sinema oyuncusu (ö. 1995) * 1957 - Brad Bird, Amerikalı sinema yönetmeni, yapımcı ve Akademi Ödülü sahibi * 1958 - Kevin Sorbo, Norveç asıllı Amerikalı aktör * 1959 **Erdin Bircan, Türk iş insanı ve siyasetçi (ö. 2018) **Theo Paphitis, Kıbrıs Rumu asıllı Britanyalı girişimci ve iş insanı **Steve Whitmire, Amerikalı komedyen, oyuncu ve seslendirme sanatçısı * 1961 - John Logan, Amerikalı oyun yazarı, senarist ve film yapımcısı * 1962 **Ally McCoist, İskoç eski futbolcu ve teknik direktör **Mike Phelan, İngiliz futbolcu, futbol antrenörü ve teknik direktör **Nia Vardalos, Kanadalı-Amerikalı aktris, yapımcı ve senarist * 1964 - Marko Pomerants, Estonyalı siyasetçi ve çevre bakanı * 1966 - Yaşar Gaga, Türk pop şarkıcısı ve menajer (ö. 2018) * 1968 **Avad el-Anzi, Suudi milli futbolcu **Salih ed-Davud, Suudi milli futbolcu **Fuat Uluç, Türk asker ve siyasetçi **Michael Obiku, Nijeryalı milli futbolcu ve teknik direktör * 1969 - Shawn "Clown" Crahan, Amerikalı müzisyen * 1970 - Oscar Kraal, Hollandalı profesyonel baterist (ö. 2021) * 1975 - Ahmet Saraçoğlu, Türk tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu * 1976 **Carlos Almeida, Angolalı profesyonel basketbol oyuncusu **Stephanie McMahon, Amerikalı iş insanı ve profesyonel güreş menajeri **Tansel Öngel, Türk tiyatro ve dizi oyuncusu * 1977 **Emine Ün, Türk oyuncu, manken, şarkıcı ve sunucu **Ebru Destan, Türk oyuncu, manken ve şarkıcı * 1978 **Anthony Mackie, Amerikalı oyuncu **Kxng Crooked, Amerikalı hip hop sanatçısı **Ramil Hasan, Azerbaycanlı diplomat * 1979 **Fábio Aurélio, İtalya kökenli Brezilyalı eski futbolcu **Katja Kassin, Alman porno yıldızı **Casey Johnson, Amerikalı sosyoelit (ö. 2010) * 1980 **Petri Pasanen, Fin futbolcudur **John Arne Riise, Norveçli eski millî futbolcu * 1981 - Drew Gooden, Amerikalı basketbolcu * 1982 Mazuwa Nsumbu, Kongolu eski millî futbolcu * 1983 - Randy Foye, Amerikalı profesyonel basketbolcu * 1984 - Sait Özdemir, Türk futbolcu * 1985 - Jonathan Soriano, İspanyol futbolcu * 1986 - Leah Dizon, Japon şarkıcı * 1987 **Gürhan Gürsoy, Türk futbolcu **Senzo Meyiwa, Güney Afrikalı millî futbolcu (ö. 2014) * 1988 - Shingo Kukita, Japon futbolcu * 1989 - Pia Wurtzbach, Filipinli manken * 1990 **Izïa Higelin, Fransız rock şarkıcısı, gitarist ve oyuncu * 1991 **Gökçe Gökçen, CHP genel başkan yardımcısı ve PM üyesi **Oriol Romeu, İspanyol futbolcu * 1993 **Cemre Gümeli, Türk oyuncu **Onur Cenik, Türk futbolcu * 1994 **Hannah Brown, Amerikalı manken **Park Se-wan, Güney Koreli oyuncu **Yuki Omoto, Japon futbolcu **Romario Ibarra, Ekvatorlu milli futbolcu * 1995 - Naoki Otani, Japon futbolcu * 1996 - Melisa Şenolsun, Türk oyuncu * 1997 - Tosin Adarabioyo, İngiliz futbolcudur * 1999 - Mei Nagano, Japon oyuncu == Ölümler == * 366 - Liberius, 6 Şubat 337 ile 12 Nisan 352 arası Roma Episkoposu ve papa * 768 - Pepin, Franklar Krallığı'nda devlet adamı ve sonra kral (d. 714) * 1143 - II. İnnocentius, 14 Şubat 1130 ile öldüğü 24 Eylül 1143 tarihine kadar papa * 1180 - I. Manuil, Bizans İmparatoru (d. 1118) * 1435 - Isabeau of Bavaria, Eski Fransa kraliçesi (d. 1370) * 1494 - Angelo Poliziano, İtalyan hümanist (d. 1454) * 1541 - Paracelsus, İsviçreli hekim, simyager, botanikçi ve astrolog (d. 1493) * 1621 - Jan Karol Chodkiewicz, Polonya-Litvanya Topluluğu ordusunun askeri komutanıydı ve 1601 Field Hetman Litvanya'dandı (d. 1561) * 1572 - Túpac Amaru, son İnka hükümdar (d. 1545) * 1732 - Reigen, Japonya'nın geleneksel veraset düzenine göre 112. imparatoru (d. 1654) * 1813 - André Ernest Modeste Grétry, Fransız opera bestecisi (d. 1741) * 1834 - I. Pedro, Brezilya İmparatoru (d. 1798) * 1896 - Louis De Geer, İsveçli politikacı ve yazar (d. 1818) * 1904 - Niels Ryberg Finsen, Danimarkalı hekim (d. 1860) * 1914 - İsmail Gaspıralı, Kırım Tatarı fikir adamı, politikacı, eğitimci yazar ve yayıncı (d. 1851) * 1921 - Jan Jakob Maria de Groot, Hollandalı Dilbilimci, Türkolog, Sinolog ve Din Tarihçisi (d. 1854) * 1930 - William Diller Matthew, Kanadalı-Amerikalı bir omurgalı paleontologudur (d. 1871) * 1939 - Carl Laemmle, Alman asıllı Amerikalı film yapımcısı (d. 1867) * 1941 - Gottfried Feder, Alman ekonomist ve NSDAP'nin 6 kurucusundan biri (d. 1883) * 1945 - Hans Geiger, Alman fizikçi ve Geiger sayacının mucidi (d. 1882) * 1948 - Warren William, Amerikalı oyuncu (d. 1894) * 1973 - Şükûfe Nihal Başar, Türk şair (d. 1896) * 1978 - Hasso von Manteuffel, II. Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası'nın General der Panzertruppe'si ve Batı Almanya'nın siyaset adamı (d. 1897) * 1993 - Bruno Pontecorvo, İtalyan nükleer fizikçi (d. 1913) * 1996 - Zeki Müren, Türk şarkıcı, besteci, söz yazarı ve oyuncu (d. 1931) * 2004 - Françoise Sagan, Fransız yazar (d. 1935) * 2008 - Kazım Kanat, Türk gazeteci (d. 1950) * 2009 - Nelly Arcan, Kanadalı romancı (intihar) (d. 1975) * 2010 - Gennadi Yanayev, Sovyet siyasetçi (d. 1937) * 2013 - Deniz Teztel, Türk gazeteci (d. 1959) * 2015 - Uğur Dağdelen, Türk futbolcu (d. 1973) * 2015 - Alan Moore, Avustralyalı savaş sanatçısı ve ressam (d. 1914) * 2015 - Bilkisu Yusuf, Nijeryalı gazeteci (d. 1952) * 2016 - Vladimir Kuzmiçyov, Rus eski futbolcu (d. 1979) * 2016 - Bill Mollison, Avustralyalı araştırmacı, yazar, bilim insanı, öğretmen ve doğabilimci (d. 1928) * 2016 - Bill Nunn, Amerikalı oyuncu (d. 1952) * 2017 - María Julia Alsogaray, Arjantinli mühendis ve politikacı (d. 1942) * 2017 - Gisèle Casadesus, Fransız oyuncu (d. 1914) * 2017 - Kito Lorenc, Alman yazar, şair ve çevirmen (d. 1938) * 2018 - Norman Breyfogle, Amerikalı çizgi roman sanatçısı (d. 1960) * 2018 - Ivar Martinsen, Norveçli sürat patencisi (d. 1920) * 2018 - José María Hurtado Ruiz-Tagle, Şilili siyasetçi (d. 1945) * 2019 - Donald L. Tucker, Amerikalı siyasetçi (d. 1935) * 2021 - Eugeniusz Faber, Polonyalı eski millî futbolcudur (d. 1939) * 2021 - Paul Quilès, Fransız siyasetçi (d. 1942) * 2022 - Hudson Austin, Grenadalı siyasetçi ve asker (d. 1938) * 2022 - Andon Boşkovski, Makedon eski hentbol oyuncusu ve antrenörü (d. 1974) * 2022 - Chris Davidson, Avustralyalı profesyonel sörfçü (d. 1978) * 2022 - Marie-Louise Fort, Fransız kadın siyasetçi (d. 1950) * 2022 - Rita Gardner, Amerikalı aktris ve şarkıcı (d. 1934) * 2022 - Pharoah Sanders, Amerikalı caz saksafoncusu (d. 1940) * 2022 - Emin Taruh, İranlı oyuncu ve yapımcı (d. 1953) == Tatiller ve özel günler == *0924 24
869
Sayı ya da numara, bir çokluğu belirtmek için kullanılan soyut birimdir. Sayılar matematiğin harfleridir. == Sayıların sınıflandırılması, sayı sistemi == Sayı sistemi, matematikte herhangi bir sayılar kümesidir. Sayılar kümeler halinde sınıflandırılabilir: Sayı sistemleri \scriptstyle\mathbb{N} Doğal 0, 1, 2, 3, 4, ... ya da 1, 2, 3, 4, ... \scriptstyle\mathbb{Z} Tam ..., −5, −4, −3, −2, −1, 0, 1, 2, 3, 4, 5, ... \- Pozitif tam 1, 2, 3, 4, 5, ... \scriptstyle\mathbb{Q} Rasyonel a ve b tam sayı ve b sıfır değil iken, \scriptstyle\mathbb{R} Gerçek (Gerçel, Reel) İrrasyonel sayılar kümesi ile rasyonel sayılar kümesinin birleşimi \scriptstyle\mathbb{C} Karmaşık a ve b gerçek sayılar ve i −1'in karekökü iken, a + bi === Sayma sayılar === Sayma sayıları boştan farklı bir kümenin elemanlarını azlık veya çokluk yönünden nitelemekten ziyade onların içindeki eleman miktarına göre verilen bir temsilciler kümesi olarak tanımlanır. Temsilcilere verilen isme kanonik temsilci denir. Her sayma sayısı aynı zamanda bir kanonik temsilcidir. Sayma sayılarına sıfırın dahil olmamasının sebebi boş kümenin içinde temsil edecek bir elemanın olmamasıdır. \scriptstyle\mathbb{N}^+ = \left\\{ 1, 2, 3, ... \right\\} === Doğal sayılar === Doğal sayılar 0'dan başlayarak sonsuza kadar giden sayılardır. Matematikte doğal sayılar kümesi \scriptstyle\mathbb N ile gösterilir. Doğal sayılar ismi bu sayıların doğada görüp tanıdığımız sayılar olduğu fikrinden ileri gelmektedir. Doğal sayılar kümesi "0" ve pozitif tüm tam sayıların olduğu kümedir. \scriptstyle\mathbb{N} = \\{ 0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, ... \\} === Tam sayılar === Tam sayılar eksi sonsuzdan artı sonsuza kadar giderler. Yani "0"ın iki yanından sonsuza kadar uzanırlar. Tam sayılar kümesi \scriptstyle\mathbb Z ile gösterilir. \scriptstyle\mathbb Z = \\{..., -4, -3, -2, -1, 0, 1, 2, 3, ... \\} ==== Pozitif tam sayılar ==== Başında "+" işareti bulunan veya bir şey bulunmayan tam sayılar pozitif tam sayılar adını alırlar. Sayı ekseninde (sayı doğrusunda) 0'ın sağ yanında yer alırlar. Tüm sayma sayıları pozitif tam sayılardır. Pozitif tam sayılar kümesi \scriptstyle\mathbb Z^{+} ile gösterilir ve aşağıdaki gibi tanımlıdır: \scriptstyle\mathbb Z^{+} = \\{ +1, +2, +3, +4, +5... \\} ==== Negatif tam sayılar ==== Başında "-" işareti olan tam sayılar negatif tam sayılar adını alırlar. Sayı ekseninde 0'ın sol yanında yer alırlar. Negatif tam sayılar kümesi \scriptstyle\mathbb Z^{-} ile gösterilir. Cebirde çıkarma işlemi bu sayıların diğer tam sayılarla toplanması olarak ifade edilir. \scriptstyle\mathbb Z^{-} = \\{ ..., -3, -2, -1 \\} ==== Sıfır ==== Tam sayıdır.Sıfır (0) negatif veya pozitif bir tam sayı değildir.Bir uzlaşma noktasıdır. Bu iki kümeden herhangi birinde yer almaz. Ancak tam sayılar aşağıdaki gibi de tanımlanabilir: \scriptstyle\mathbb Z = \scriptstyle\mathbb Z^{-} \cup \\{ 0 \\} \cup \scriptstyle\mathbb Z^{+} Sıfırın doğal sayı kabul edilmediği (akademik) çevreler azımsanmayacak kadar fazladır. Sıfırı dahil eden çevreler doğal sayılar kümesini \scriptstyle\mathbb{N}_{(0)} sembolü ile gösterirler, sıfırı dahil etmeyen çevrelerse sıfırın dahil olmadığı sayma sayıları kümesini \scriptstyle\mathbb{N}^{+} ile gösterirler. === Rasyonel (oranlı) sayılar === Oranlı sayılar veya rasyonel sayılar, tam sayılar kullanılarak oluşturulan oranlara denk gelen büyüklüklere denir. Yani, a ve b tam sayı ve sıfır olmamak üzere a/b şeklindeki sayılara rasyonel sayı denir. Rasyonel sayılar Q ile gösterilir. Rasyonel sayılar kesir veya ondalıklı sayı şeklinde ifade edilebilir: 1/3, 4,25 vb. === İrrasyonel (oransız) sayılar === Oransız sayılar veya irrasyonel sayılar ise a/b şeklinde yazılamayan sayılardır. Q' kümesi ile gösterilirler. Bu kümenin en bilinen üyesi pi sayısıdır. Hiçbir oranlı sayı oransız sayılar kümesine dahil değildir. Aynı şekilde hiçbir oransız sayı da oranlı sayılar kümesine dahil değildir. ;Örnek: :* \pi \\!, e \\! :* \sqrt 2 , \sqrt 3 === Gerçek sayılar === İrrasyonel sayılar kümesi ile rasyonel sayılar kümesinin birleşimi gerçek sayılar kümesini oluşturur. Bu kümeye reel sayılar veya gerçek sayılar da denir. Geometride karşılaşılan bazı büyüklüklerin anlamlandırılabilmesi için Klasik Yunan Dönemi'nde, yaygın inanca göre Pisagor ve öğrencileri tarafından sayı kavramına dahil edilmişlerdir. Anlatılanlara göre Pisagor doğadaki tüm büyüklüklerin rasyonel sayılarla ifade edilebileceğini söylemekteydi. Fakat bulduğu hipotenüs eşitliğinin bir sonucu olarak x^{2} = 2 gibi bir değerlerle karşılaştı. Uzun yıllar boyu bu tür sayıların uzun kesirlerle ifade edilebileceğini iddia etti ve göstermeye çalıştıysa da, öğrencilerinden birinin bunun gibi sayıların kesinlikle kesirli bir biçimde gösterilemeyeceğini ispat etmesiyle ikna oldu ama hayatı boyu bunun bir sır gibi gizlenmesi için çalıştı ve doğada gerçek sayıların yeri olmadığını söylemeye devam etti. Gerçel sayılar, katsayıları tam sayılar ya da rasyonel sayılar olan polinomlar kümesinin çözümlerini göstermek için kullanılırlar. Bu bakımdan gerçel sayılar kümesi, tam sayı katsayılı polinomlar kümesi \scriptstyle\mathbb Z[x]in bir cisim genişlemesidir. Gerçek sayılar kümesi \scriptstyle\mathbb R harfi ile ifade edilir. === Karmaşık sayılar === Tüm cebirsel denklemleri çözebilmek için reel sayılar tekrar genişletilirse karmaşık sayılar veya kompleks sayılar kümesi elde edilir. Karmaşık sayıların sembolü \scriptstyle\mathbb Cdir. Rönesans döneminde gerçekleşen cebirsel denklemlerin çözüm metotlarındaki ilerlemelerin bir uzantısı olarak sayı kavramına eklenmişlerdir. Gerçek olmayan sayılar fikri reel sayılar kümesinde karşılığı olmayan -1 sayısının karekökünden gelmektedir. Bu sayı "i" sembolü ile gösterilir ve karesi -1 olarak kabul edilir. == Sınıflama özeti == Matematiksel notasyonda yukarıdaki bütün semboller büyük harfle ve kalın olarak yazılır. \scriptstyle\mathbb{N}\sub\scriptstyle\mathbb{Z}\sub\scriptstyle\mathbb{Q}\sub\scriptstyle\mathbb{R}\sub\scriptstyle\mathbb{C} Bir tablo olarak sayılar için şöyle sınıflandırma yapılabilir: : \scriptstyle\mathbb{C} \mbox{ Karmaşık} \begin{cases} \scriptstyle\mathbb{R} & \mbox{Gerçek} \begin{cases} \scriptstyle\mathbb{Q} & \mbox{Rasyonel} \begin{cases} \scriptstyle\mathbb{Z} & \mbox{Tam sayılar} \begin{cases} \scriptstyle\mathbb{N} & \mbox{Doğal Sayılar} \\\ \end{cases}\\\ & \mbox{Oranlı} \end{cases}\\\ & \mbox{İrrasyonel} \end{cases}\\\jjj & \mbox{Sanal} \end{cases} == Diğer Tip Sayılar == Bu sayılara ek olarak matematikte, kümeler teorisinin uğraş alanında olan ordinal sayılar ve kardinal sayılar da sayı kavramının genişletilmesiyle elde edilmişlerdir. Bütünleme tekniğinin değişik bir uygulanmasıyla elde edilen p-sel sayılar ve reel sayılara sonsuz küçükler ve büyüklerin eklenmesiyle elde edilen sürreel sayılar da sayı kavramının parçaları olarak düşünülürler. == Sayı (dilbilim) == Dilbilim alanında sayılar ya da sayı adları, biçimbilimsel (morfolojik) olarak bağımsız bir sözcük kategorisidir.Berke Vardar, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü. İstanbul: ABC Kitabevi. 2. baskı: 1988. === Türkçede sayı türleri === * asal sayılar (iki, üç ,beş, yedi ...) * sıra sayıları (onuncu, yüzüncü ...) * üleştirme sayıları (ikişer, onar ...) * kesir sayıları (beşte bir ...) === Sayı sıfatı === Dilbilimde, sayı kavramı içeren sıfatlara sayı sıfatı denir (örneğin on yıl, ikinci gün, birer kişi dizimlerindeki on, ikinci, birer sözcükleri). == Kaynakça == *
979
sağ|küçükresim|300px|Doğu Anadolu Bölgesi sağ|küçükresim|300px|Doğu Anadolu Bölgesinin NASA uyduları tarafından kışın çekilmiş bir görüntüsü, 20 Ocak 2004 Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Anadolu topraklarındaki konumunda doğuda yer alması nedeniyle Birinci Coğrafya Kongresi tarafından 1941 yılında böyle isimlendirilmiştir. Ülkenin, nüfus yoğunluğu ve nüfusu en az olan bölgesidir. Bunda bölgenin yüzölçümünün büyük olması başlıca etkilerindendir. Doğu Anadolu Bölgesinin yüzölçümü 164.000 km²'dir. Yüzölçümü bakımından Türkiye topraklarının %21′ini kaplar. 2021 yılındaki nüfus sayımına göre bölgenin nüfusu 6.513.106 kişidir. Nüfus bakımından en büyük il Van, yüzölçümü bakımından en büyük il Erzurum'dur. Başlıca geçim kaynakları hayvancılık ve tarımcılıktır. Doğu Anadolu Bölgesi'nde dört bölüm vardır: * Erzurum-Kars Bölümü * Yukarı Fırat Bölümü * Yukarı Murat-Van Bölümü * Hakkâri Bölümü == Coğrafya == === Ovalar === * Birinci çöküntü kuşağını; Ardahan, Göle ve Çıldır Gölü * İkinci çöküntü kuşağını; Erzurum, Erzincan, Pasinler, Horasan ve Iğdır ovaları * Üçüncü çöküntü kuşağını ise; Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş ve Van Gölü çanakları ve bunlar içerisinde yer alan ovalar oluşturur. === Göller ve nehirler === Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Aras ve Kura nehirleri sularını Türkiye toprakları dışarısında Hazar Denizi'ne dökerler. Fırat, Dicle ve Zap nehirleri ise sularını yine Türkiye dışarısında Basra Körfezi'ne dökerler. Bölge akarsularının rejimi düzensizdir. Bunun nedeni; yağış rejiminin düzensizliği ve kış yağışlarının kar şeklinde düşmesidir. Kışın yağan karlar erimeden uzun süre yerde kaldığı için akarsuların debileri azalmaktadır. İlkbahar ve yaz aylarında eriyen karlar akarsuların debilerinin yükselmesine ve coşkun bir şekilde akmasına yol açar. Öte yandan bölge akarsularının hidroelektrik enerji potansiyeli yüksektir. Bunun nedeni, yükselti ve eğimlerinin fazla olmasıdır. Bölgedeki fay hatları üzerinde göller oluşmuştur. Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü başta olmak üzere Çıldır, Nazik, Erçek, Hazar, Balık Gölü ve Bulanık gölleri bölge sınırları içerisinde yer alır. === İklim ve bitki örtüsü === Bölgedeki iklim karasal iklimdir. Sadece iki ilde, Elâzığ ve Malatya illerinde bozkır bitki örtüsü görülür. Van Gölü'nün etkisi sayesinde Bitlis ve Van illerinin Van Gölüne kıyısı olan ilçeleri (Tatvan, Ahlat, Adilcevaz, Erciş, Muradiye, Tuşba, İpekyolu, Erdemit, Gevaş) ılıman bir iklime sahiptir. Erzurum ili kışları soğuk olmasına rağmen yazları yeşil bitki örtüsüne sahiptir. == İller == küçükresim|300px|Doğu Anadolu'da yer alan iller Doğu Anadolu'da 14 tane il vardır. En çok nüfusa sahip il Van'dır. * Ağrı * Ardahan * Bitlis * Bingöl * Elazığ * Erzincan * Erzurum * Hakkâri * Iğdır * Kars * Malatya * Muş * Tunceli * Van * Kahramanmaraş'ın Afşin, Elbistan ve Nurhak ilçeleri * Diyarbakır'ın Çüngüş ilçesi * Sivas'ın Gürün ve Divriği ilçeleri * Adıyaman'ın Çelikhan ve Sincik ilçeleri == Demografi == Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin nüfus yoğunluğu en az olan bölgesidir. Bunda bölgenin yüzölçümünün büyük olması başlıca etkendir. 2021 yılındaki nüfus sayımına göre bölgenin nüfusu 6 milyon 513 bin 106 kişi civarındadır. Türkiye'deki coğrafi bölgeler arasında nüfus miktarı ve yoğunluğu yönünden önemli farklar bulunmaktadır. Bu farkların oluşmasında fiziki faktörler (iklim özellikleri, yer şekilleri, toprak özellikleri) ve beşeri faktörler (sanayileşme, tarım, yeraltı kaynakları, turizm, ulaşım) önemli rol oynarlar. Diğer bölgelere göçün fazla yaşandığı bölge olan Doğu Anadolu Bölgesi'nde kırsal nüfus, kent nüfusundan fazladır. === Etnik yapı === Doğu Anadolu Bölgesi etnik açıdan çeşitlilik göstermektedir. KONDA'nın 2010'da yürüttüğü bir araştırmaya göre Ortadoğu ve Kuzeydoğu Anadolu olmak üzere ikiye ayrılmış bölgede, Doğu Anadolu Bölgesi'nin güney kısmını oluşturan Ortadoğu kısmında Kürtlerin nüfusun %79.1'ini oluşturduğu, Kuzeydoğu kısmında ise Türklerin baskın olduğu, ancak %32'lik önemli bir Kürt azınlığa sahip olduğu bulunmuştur. == Sanayi == Bölgenin sanayi anlamında en gelişmiş illeri: Elazığ, Malatya ve Erzurum'dur. Sanayi kuruluşları yetersiz olan Doğu Anadolu Bölgesi halkı geçimini, başta hayvancılık olmak üzere tarımdan sağlar. Bölgenin hayvancılığa çok elverişli olan Erzurum-Kars Bölümü’nde yüksek nitelikli sığırlar yetiştirilir. Çok sayıda küçükbaş hayvan besleyen göçer aşiretler yazın sürülerini bölgenin öteki kesimlerindeki yüksek yaylalarda otlatır. Bitkisel üretime elverişli alanlar, bölge yüzölçümünün ancak %10'unu kaplar. Bu alanın büyük bölümünde tahıl ekimi yapılır. Tahıldan başka baklagiller, şeker pancarı, meyve, sebze, pamuk ve az miktarda da tütün yetiştirilir. Pamuk yetiştirilen kuytu Iğdır, Malatya ve Elâzığ ovalarının yanı sıra Erzincan Ovası ile Van Gölü çevresinde meyve bahçeleri çok yer tutar. Yalnızca büyük kentler çevresinde kurulan sanayilerin başlıcaları pamuklu dokuma, iplik, şeker, süttozu, un, peynir, yem, sigara ve çimento fabrikaları ile et kombinalarıdır. Yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengin sayılan Doğu Anadolu Bölgesi'nde; Afşin ve Elbistan'da linyit, Hekimhan ve Divriği yörelerinde demir, Alacakaya yöresinde krom, Maden yöresinde bakır, Keban ve Baskil yöresinde de gümüşlü kurşun Erzurum-Aşkale'de Bor madeni yatakları bulunmaktadır. Keban ve Karakaya hidroelektrik, Afşin-Elbistan A Termik Santrali ve Afşin-Elbistan B Termik Santrali bölgenin başlıca enerji üretim kuruluşlarıdır. Tarımsal alanları kısıtlı, sanayi işyerleri yetersiz olan bölge halkının artan nüfusu içinde işsiz kalan kesimi, ülkenin ekonomi olanakları daha gelişmiş olan yörelerine göç etmek zorunda kalmaktadır. == Ayrıca bakınız == * Türkiye'nin coğrafi bölgeleri ==Kaynakça== Kategori:Türkiye'nin coğrafi bölgeleri
980
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Güneydoğu Torosların güneyinden Suriye sınırına kadar olan yerleri kaplar. Bölge doğu ve kuzeyden Doğu Anadolu Bölgesi, batıdan Akdeniz Bölgesi, güneyden Suriye ve kısa bir sınırla da Irak ile çevrilidir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin en düzlük bölgelerinden biri olup, bu düzlükler Arap Yarımadası'nın güneyindeki Hint Okyanusu'na kadar gider. Bölge etli ve baharatlı yiyeceklere sahip olan zengin bir mutfak kültürüne sahiptir. == Coğrafya == === Arazi Yapısı === Bölgenin kuzey kesiminde Toros dağ sırasının güney yamaçları ile birlikte ikinci bir kıvrımlı dağ kuşağı uzanır. Bölgenin ortasında 1952 m yükseltiye sahip sönmüş Karacadağ Volkanı yer alır. Bölgenin batısında ise Gaziantep Platosu üzerinde yükselen Kartal Dağları önemli yükseklik yapar. İç kesimlere gidildikçe iklim karasallaşır. Karaca Dağ’ın batısında Harran, Suruç, Ceylanpınar ve Birecik ovaları yer alır. Dicle nehri ve kollarının toplandığı Diyarbakır Havzası çok verimli bir ovaya sahiptir. Diyarbakır ovası Bismil ovası Çınar ovası Silvan ovası Ergani ovası Çermik ovası Kocaköy ovası Eğil kıyı ovasına sahiptir. Karaca Dağ’ın batısındaki Şanlıurfa, Gaziantep, Adıyaman platoları Fırat ve kolları tarafından derin bir şekilde yarılmıştır. Karaca Dağ’ın doğusu ise daha engebeli bir yapı gösterir. Bu bölümün güneyinde Mardin-Midyat Eşiği yer alır. Bölgenin iki önemli akarsuyundan biri olan Fırat, kaynağını Doğu Anadolu Bölgesi’nden alır. Bölgede ise Toroslar’dan gelen Kâhta ve Karadağ’dan gelen küçük akarsularla beslenir. Güneydoğu Toroslar’ın güneye bakan yamaçlarından birçok kol halinde çıkan Dicle Nehri ise bölgenin diğer önemli akarsuyudur. Her iki akarsu da Basra Körfezi’ne sularını boşaltırlar. Bölgede doğal oluşumlu göl yoktur. Ancak Fırat ve Dicle üzerinde kurulmuş baraj gölleri bulunmaktadır. Bölgenin ve ülkenin 2. en büyük baraj gölü olan Atatürk Barajı bu bölge sınırları içinde yer alır. == İklim == === Orta Fırat Bölümü === Bu bölümde bozulmuş Akdeniz iklimi görülür. Bölgenin içlerine doğru iklim karasallaşır. Kış sıcaklık ortalaması, Dicle Bölümü'ne göre daha yüksektir. Bölümün kış sıcaklık ortalaması 0 °C'nin altına pek düşmez. Yağış en fazla kış mevsiminde görülür. Yıllık yağış tutarı 700 mm dir. Yaz aylarında yağışların azalması ve sıcaklığın yüksek olması kuraklığı arttırmıştır. İç kesimlerde karasal iklim görülür. === Dicle Bölümü === Dicle Bölümü'nde karasal iklim etkilidir. Bölümde yazlar çok sıcak ve kurak, kışlar ise soğuktur. Bölümün yüksek kesimlerinde kar yağışları görülür. Kış mevsiminde sıcaklık 0 °C nin altına düşer. Bölümdeki yıllık yağış miktarı 500–600 mm'dir. Son zamanlarda özellikle Diyarbakır çevrelerinde ekonomik anlamda büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. == Bitki örtüsü == Bölgenin doğal bitki örtüsü bozkırdır. İç Anadolu bozkırlarına göre çok fakirdir. Bölgede antropojen bozkırlarda geniş yer kaplamaktadır. Ormanların en az olarak kapladığı bölge olan Güneydoğu Anadolu'da mevcut ormanların büyük bölümü de tahrip edilmiştir. == Ekonomi == Coğrafi yönden Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) giriş kapısı, sanayisi ve ticari hacmi ile de GAP kalkınmasında temel teşkil eden Gaziantep ve Diyarbakır ekonomik yönden çevresindeki 16 ili etkisi altında tutmaktadır. === Tarım ve hayvancılık === Bölge ekonomisi Gaziantep dışında tarım ve hayvancılığa dayanır. Geniş düzlüklerin olması bölgede tarım için büyük bir avantaj iken, yaz kuraklığının şiddetli olması üretimi olumsuz etkiler en çok ihtiyaç duyan bölge lös adı verilen çok verimli topraklar bulunur. Bölgenin Dünyada en bilinen tarım ürünü antepfıstığıdır ve Türkiye'de en çok bu bölgede yetişir. Ayrıca badem, buğday, pamuk, keten, susam, nohut, zeytin, incir, karpuz, kırmızı mercimek de yetiştirilir. Bölgede ağırlıklı olarak küçükbaş hayvancılık yapılır. Çok az miktarda sığır yetiştiriciliği de vardır. Ayrıca hayvancılığa dayalı olarak Diyarbakır'da Türkiye'de bir ilk olan Organize Hayvancılık Bölgesi kurulmaktadır. === Yer altı zenginlikleri === Bölge yer altı kaynakları bakımından oldukça zengin sayılabilir. Fosfat ve linyitin yanında bölgede petrol de çıkarılır. Batman, Diyarbakır ve Kâhta'da Türkiye'nin önemli petrol yatakları bulunur ve Batman rafinerisinin işlediği petrol bölgeden sağlanır. Bölgede az miktarda taş kömürü de bulunur. == İller == küçükresim|sağ|250px|Güneydoğu Anadolu Bölgesinin İlleri Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin 9 ili vardır: * Gaziantep * Diyarbakır * Şanlıurfa * Batman * Adıyaman * Siirt * Mardin * Kilis * Şırnak == Ayrıca bakınız == * Türkiye'nin illeri * Yukarı Mezopotamya * Bereketli Hilal * Tur Abdin * Güneydoğu Anadolu Projesi == Dış bağlantılar == * Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Kategori:Türkiye'nin coğrafi bölgeleri
818
Uğur Mumcu (22 Ağustos 1942, Kırşehir - 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar. 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, suikasta uğradı. Arabasına konulan bombanın patlaması nedeniyle hayatını kaybetti. ==Hayatı== === Ailesi === Annesi Nadire Mumcu, babası tapu kadastro memuru Hakkı Şinasi Mumcu'dur. Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu. Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür Mumcu) ve bir kızı (Özge) olmuştur. Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı" adında bir vakıf kurulmuştur. Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir milletvekili olarak girmiş ve 10 Ağustos 2007 - 7 Haziran 2015 tarihleri arasında TBMM başkanvekilliği görevini yürütmüştür. Ağabeyi ve İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı "Kardeşim Uğur Mumcu" adıyla bir kitapta toplanmıştır. === Eğitim yaşamı === İlköğretimi Ankara Devrim İlkokulunda ve ortaöğretimi Ankara Bahçelievler Deneme Lisesinde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de avukat olmak üzere başladığı üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.Uğur Mumcu (1942 - 1993) , Kim Kimdir, 17 Nisan 2011 tarihinde erişildi. === Askerlik dönemi === Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada, 12 Mart döneminde, bir yazısında kullandığı, "Ordu uyanık olmalı." sözleriyle "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği hâlde 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmî tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak askerliğini tamamladı. Patnos'ta ağır koşullar altında askerliğini yaparken zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi. === Gazetecilik hayatı === Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te "Gözlem" başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansında çalışmaktaydı. 1975 Mart'ında makalelerinden oluşan "Suçlular ve Güçlüler" adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl, Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayalî mobilya ihracatını konu edinen "Mobilya Dosyası" adlı kitabı yayımlandı. 1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977’de "Sakıncalı Piyade" ve "Bir Pulsuz Dilekçe" kitapları yayımlandı. Ertesi yıl, "Sakıncalı Piyade" adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu'nda tam 700 kere sahneledi. 1978’de ise ünlülerin yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı "Büyüklerimiz" yayımlandı. Uğur Mumcu, Londra'da BBC Türkçe için Nuri Çolakoğlu ve Ayça Abakan'ın konuğu olduğu bir röportajda siyasi görüşünü şu sözlerle açıkladı: > "Ben görüş olarak sosyalist eğilimliyim. Yani emekçi sınıfların toplumda > yönetimi ele almasını istiyorum. (...) Ben sosyalist bilincimi hergün > artırıyorum. (...) Ulusal bağımsız sol! Ben sosyalist eğilimliyim, işçi > sınıfının, emekçi sınıf ve tabakaların demokratik yollarla iktidara > gelmesini istiyorum. Bu görüşümden hiç ama hiç vazgeçmedim." Türkiye'de 12 Eylül 1980 Darbesi'ne giden süreçte yaşananları eleştirdi. Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında, 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı "Çıkmaz Sokak"ı yayımladı. 7 Mart 1980 tarihinde yayımladığı yazısında anarşi ve terör ortamını şu sözlerle eleştirdi: > "Bunun adı solculuk mu? Yoksul erlerin üstüne kurşun yağdıran, banka soyan > eşkiyalık mıdır solculuk? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle solculuk... > Bunun adı milliyetçilik mi? Savcıları, yargıçları, üniversite öğretim > üyelerini, emniyet müdürlerini öldüren, yurttaş kanı içen canavarlık mıdır > milliyetçilik? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle milliyetçilik..." 19 Temmuz 1980'de eski başbakan Nihat Erim'in öldürülmesinden sonra 21 Temmuz 1980'de yazdığı "Savaşın Böylesi..." başlıklı yazısında ise teröre çare bulamayan siyasileri eleştirdi: > "İşçisiyle, köylüsüyle, öğrencisi, öğretim üyesiyle, askeri ve sivili ile, > okumuşu ve okumamışı ile yurttaşların kanını bu ölçüde sorumsuzca akıtan bir > başka 'çok partili hayat' var mı yeryüzünde?" 12 Eylül 1980 Darbesi'ni "yağmurun yağması gibi doğal bir olay" olarak tanımladı. Darbeden birkaç gün sonra, 17 Eylül 1980 günü yazdığı yazıda ise 12 Mart dönemini değerlendirerek Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimlerin banka soyma, adam kaçırma, fidye isteme gibi eylemlerini "bireysel terör" olarak tanımladı ve geçmişten ders alınması gerektiğini ifade etti. Mumcu, aynı yazısında, "adam öldüren, cinayet işleyen solculuğun hainlik, katillik ve halk düşmanlığı" olduğunu yazdı. 1 Temmuz 1983 tarihinde yayımladığı yazısındaysa, "12 Eylül'ün Türkiye'yi bir iç savaş tehlikesinden kurtardığını, bunu açıkça kabul ve ilan etmeden hiçbir soruna çözüm bulma olanağının olmadığını, bunun nesnel bir gerçek ve somut bir olgu olduğunu" savundu. 1981’de terörün silah kaçakçılığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı "Silah Kaçakçılığı ve Terör" yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı. 1982’de "Ağca Dosyası", ardından "Terörsüz Özgürlük" adlı makale derlemesi yayımlandı. 1982 Anayasası'nı eleştirdi. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından T.C. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı. 12 Eylül döneminde aydınlara yapılanları anlatan "Sakıncasız" adlı oyunu yazdı, "Papa-Mafya-Ağca" kitabını yayımladı. 1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen "Rabıta" ve "12 Eylül Adaleti" kitaplarını, 1991’de de en önemli araştırmalarından biri olan "Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925" kitabını yayımladı. 1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet gazetesinde yazdı, Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü. PKK'yı, "şiddet yoluyla sonuç almak isteyen bir Kürt milliyetçisi terör örgütü" olarak tanımladı. PKK'nın yaptığı katliamlara tepki vermeyen derneklere, gazetelere vb. tepki gösterdi. İnsan Hakları Derneği de Mumcu'nun eleştirdiği oluşumlardan biri oldu. 7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi: > "Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA > ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş > veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?" 8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki "Ültimatom" başlıklı yazısında ise yakında yayımlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazdı. Ağabeyi ve İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu, suikasttan önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet Millî İstihbarat Teşkilatı için çalıştığı iddiasını araştırması iddia edilmektedir."PKK-MİT ilişkisini yazamadan öldürüldü" , Sabah, 17 Nisan 2011 tarihinde erişildi."Uğur Mumcu'nun ölüm emrini veren kişi" , 17 Nisan 2011 tarihinde erişildi. == Suikast == küçükresim|286x286px|Uğur Mumcu'nun 29. ölüm yıl dönümündeki mezarı. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirdi. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir. Suikastı; İslamî Hareket Cephesi, İBDA-C, Hizbullah gibi örgütler üstlendi. Suikastın arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun, seri numarası silinmiş ve Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti.16\. yılında, Mumcu suikastı hâlâ sır... Radikal.com.tr. Erişim: 26 Nisan 2009 Bununla beraber ağabeyi Ceyhan Mumcu, kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail Büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla bire bir olarak görüşmek istediğini ancak Uğur Mumcu'nun tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtti.Kanal 24'te yayınlanan Keşke Olmasaydı belgeseli-Uğur Mumcu bölümü Ayrıca suikast öncesinde Uğur Mumcu, "Kürt Dosyası" başlıklı kitabını yazmaktaydı. Bu kitabında PKK'nın ortaya çıkışını, Kürt ayaklanmalarını, Öcalan'ın aldığı dış desteği ve Barzani-İsrail-Öcalan ilişkisini incelemekteydi. Kitabını bitiremeden ölmüştür. küçükresim|264x264pik|Uğur Mumcu'nun suikasta uğradığı esnadaki bulunduğu araç, Eskişehir. Suikasttan sonra Mumcu'nun ailesini ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin devletin namus borcu olduğunu" belirterek âdeta namus sözü verdiler. Suikastın failleri ise yakalanamadı. Mumcu'nun kızı Özge Mumcu, 28 Şubat belgeseline yaptığı açıklamada şöyle dedi: > "Her siyasi cinayet sonrası olduğu gibi, 'Mutlaka çözülecektir. Kanı yerde > kalmaz. Namus borcudur.' sözleriyle yaklaştılar ve hani Demirel'inden -o > dönemin başbakanıydı-, içişleri bakanı İsmet Sezgin'di, Erdal İnönü başbakan > yardımcısıydı. Hepsi 'namus borcu sözü' verdiler. Cenazede, olay yerine > geldiklerinde, hepsi... Ama namus borçlarını yerine getiremediler." == Sedat Peker'in açıklamaları == Organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan Sedat Peker, 23 Mayıs 2021'de YouTube aracılığıyla, suikastın Mehmet Ağar tarafından düzenlendiğini iddia etti: > “Uğur Mumcu, görüşüne katılırsınız-katılmazsınız, bence şehittir. Yahu > namuslu adamdı, şerefli adamdı, her şeyden önce dürüst adamdı, neden > öldürüldü? Öldürüldüğünde yazdığı yazılara bakın: terörden beslenen terör > lordları, bunun üzerine çalışma. Hep terör bölgelerinde uyuşturucu > tarlaları, satışları olur. Hep ama. Ve silah ticareti. Uğur Mumcu şehit > ediliyor, yanına ilk gelen kim? Katiller en önce gelir: Mehmet Ağar! Eşine > diyor ki: 'Ben gıyaben tanıyorum, dünyanın en iyi insanı.' 'Ben' diyor, > 'Buradan bir tuğla çekersem devlet aşağı çöker!', bu meşhur sözdür, devletin > içinde yaşayanlar bunu bilirler.” Sedat Peker'in açıklamalarının ardından Uğur Mumcu'nun eşi, eski CHP Milletvekili Güldal Mumcu şöyle konuştu: > “Senelerdir, 'Uğur Mumcu Cinayeti'nin aydınlatılması için kim ne biliyorsa > anlatsın, işin ucu kime dokunuyorsa dokunsun.' dedik. Çekin tuğlaları, > yıkılsın duvar, altında kim kalırsa kalsın!” == Eserleri == * 1975: Mobilya Dosyası * 1975: Suçlular ve Güçlüler * 1977: Sakıncalı Piyade * 1977: Bir Pulsuz Dilekçe * 1978: Büyüklerimiz * 1979: Çıkmaz Sokak * 1980: Tüfek İcad Oldu * 1981: Silah Kaçakçılığı ve Terör * 1981: Söz Meclisten İçeri * 1982: Ağca Dosyası * 1982: Terörsüz Özgürlük * 1984: Papa-Mafya-Ağca * 1984: Sakıncasız * 1985: Devrimci ve Demokrat * 1985: Liberal Çiftlik * 1986: Aybar ile Söyleşi: Sosyalizm ve Bağımsızlık * 1987: Rabıta * 1987: 12 Eylül Adaleti * 1987: İnkılap Mektupları * 1988: Bir Uzun Yürüyüş * 1988: Tarikat-Siyaset-Ticaret * 1990: 40'ların Cadı Kazanı * 1990: Kâzım Karabekir Anlatıyor * 1991: Kürt İslam Ayaklanması 1919-1925 * 1992: Gazi Paşa'ya Suikast * 1993: Kürt Dosyası * 1996: Vurulduk ey halkım: unutma bizi * 1997: Katiller Demokrasisi * 1997: Saklı Devletin Güncesi "Çatlı vs * 1998: Gazetecilik * 1998: Polemikler * 1998: Uyan Gazi Kemal * 1999: Bu Düzen Böyle mi Gidecek? * 1999: Söze Nereden Başlasam * 2000: Bomba Davası ve İlaç Dosyası * 2003: Unutmayalım, Unutturmayalım * 2004: Eğilmeden Bükülmeden * 2004: Kır Çiçekleri * 2004: Türk Memet Nöbete * 2005: Dost Yüzlerde Zaman * 2009: Çocuklar İçin * 2011: Beyaz Melek * 2011: İsterler ki Susalım == Ödüller == * 1962: Yunus Nadi Ödülü ("Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle) * 1979: Çağdaş Gazeteciler Derneği Yılın Gazetecisi Ödülü * 1979: Türk Hukuk Kurumu Yılın Hukukçusu Ödülü * 1980: 1982 ve 1992 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (inceleme dalında) * 1980: 1987 Sedat Simavi Vakfı Kitle Haberleşme ve Gazetecilik Ödülü * 1983: İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (röportaj ve seri röportaj dalında) * 1984: 1985 ve 1987 Nokta Dergisi Yılın Doruktaki Gazetecisi Ödülü * 1987: Cumhuriyet Gazetesi Örnek Gazeteci Ödülü ("Rabıta Olayı" dolayısıyla) * 1987: İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (güncel yazılar dalında) * 1988: Cumhuriyet Gazetesi Bülent Dikmener Haber Ödülü * 1993: Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü * 1993: Nokta Dergisi Doruktakiler Basın Onur Ödülü == Hakkında yazılan kitaplar == * 1996: Değer, Emin. Uğur Mumcu ve 12 Mart Geriye Dönüşün İlk Adımı. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayınları, Ankara * 1997: Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı. Uğur Mumcu Cinayeti. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayınları, Ankara * 2003: Özel, Sevgi. Uğur Olsun! - Bir Devrimcinin Öyküsü. Bilgi Yayınevi, 3. baskı, Ankara * 2008: Mumcu, Ceyhan. Kardeşim Uğur Mumcu. Kaynak Yayınları, Ankara * 2009: Özsoy, Ali; Fırat, Gökçe; Yaman, Onur. Sol'un Namusu: Uğur Mumcu. İleri Yayınları, İstanbul * 2011: Gerger, Adnan. Uğur Mumcu'yu Kim Öldürdü?. İmge Kitabevi Yayınları, Ankara * 2011: Tüleylioğlu, Orhan. Ben, Uğur Mumcu'yum. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayınları, Ankara * 2012: Mumcu, Güldal. İçimden Geçen Zaman. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayınları, Ankara * 2012: Mumcu, Güldal. "İçimden Geçen Zaman" Yayınevi:UM:AG Araştımacı Gazetecilik Vakfı, Ankara * 2012: Tüleylioğlu, Orhan. Uğur Mumcu Ölümsüzdür. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayınları, Ankara == Hakkında hazırlanan belgeseller == * Duvar Belgeseli Uğur Mumcu Bölümü (2009) Hazırlayan: Günel Cantak * Karlı Sokak - Uğur Mumcu Belgeseli (2010) Yönetmen: Ali Murat Akbaş == Hakkında bestelenen şarkılar == * Uğur'lar Olsun - Selda Bağcan * Uğur Mumcu Anısına - Orhan Akdeniz == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı * "Duvar" Belgeseli'nin Uğur Mumcu Bölümü * BBC Türkçe ile 1984'te yapılan röportaj Kategori:1942 doğumlular Kategori:Kırşehir doğumlular Kategori:1993 yılında ölenler Kategori:Türk Hukuk Kurumu Kategori:20. yüzyıl Türk yazarları Kategori:Türk demokrasi aktivistleri Kategori:20. yüzyıl Türk gazetecileri Kategori:Türk mizah yazarları Kategori:Türk sosyalistler Kategori:Atatürkçüler Kategori:Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenim görenler Kategori:Sedat Simavi Ödülü sahipleri Kategori:Araştırmacı gazeteciler Kategori:Milliyet (gazete) kişileri Kategori:Susurluk Kazası Kategori:Suikast sonucu ölen Türk yazarlar Kategori:Suikast sonucu ölen Türk gazeteciler Kategori:Ankara'da ölenler Kategori:Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedilenler Kategori:Cumhuriyet (gazete) kişileri Kategori:Türkiye'deki faili meçhul cinayetler Kategori:Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başarı Ödülü sahipleri Kategori:Türkiye'de öldürülen gazeteciler Kategori:Demokratik sosyalistler
967
== Olaylar == küçükresim|200px|Napolyon Bonapart * 364 - I. Valentinianus, Roma İmparatoru oldu. * 1618 - Osmanlı Sultanı, I. Mustafa tahttan indirildi ve yerine II. Osman Padişah oldu. * 1658 - Danimarka ve İsveç arasında, Roskilde Antlaşması imzalandı. * 1815 - Napolyon Bonapart, Elba'dan kaçtı. * 1848 - Fransa'da İkinci Cumhuriyet ilan edildi. * 1870 - New York'ta ilk metro çalışmaya başladı. * 1910 - İstanbul'da ilk solcu dergi, "İştirak" yayımlanmaya başladı. Dergi Hüseyin Hilmi tarafından çıkarıldı. * 1917 - Nick LaRocca'nın Original Dixiland Jazz Band orkestrası, ilk caz plağını Victor Talking Machine Company adlı plakçılık şirketi'nin, New York stüdyolarında doldurdu. * 1925 - Fransızların yönetiminde bulunan Tütün Rejisinin (tekelinin), 1 Mart 1925'ten itibaren lağvedildiğine ilişkin yasa, TBMM'de kabul edildi. * 1926 - Türkiye İstatistik Kurumu (o dönemki adıyla Merkezi İstatistik Dairesi) kuruldu. * 1934 - İstanbul Belediyesi, evlerin bazılarında görülen "kafes"lerin (cumbaların) kaldırılmasını kararlaştırdı. * 1936 - Fatih-Harbiye tramvayı, Beyoğlu'nda devrildi; iki kişi öldü, 30 kişi yaralandı. * 1943 - İstanbul'da Varlık Vergisi'ni ödemeyen 160 kişi, Aşkale'ye gönderildi. * 1952 - Winston Churchill, Birleşik Krallık'ın atom bombasına sahip olduğunu ilan etti. * 1967 - Amerika Birleşik Devletleri, 25 bin askerle Vietkong'a saldırıya geçti. * 1976 - Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında, "Savunma İşbirliği Anlaşması" imzalandı. * 1981 - Uğur Mumcu'dan 12 Eylül değerlendirmesi: "Bir parlamento, anarşi ve teröre karşı çaresiz kalmışsa kendi kendini 'tasfiye' etmiş demektir! Ülkemizde 12 Eylül öncesi durum buydu. Bu yüzden 12 Eylül öncesi Türkiye'sinde anayasal düzenden, temel hak ve özgürlüklerden ve insan haklarından söz etmenin olanağı yoktu." * 1985 - Tarık Akan 35. Berlin Film Şenliğinde Jüri Özel Ödülü'nü kazandı. Ödül, Zeki Ökten'in yönettiği Pehlivan adlı filmdeki rolüyle verildi. Ancak, Tarık Akan pasaport verilmediği için ödül almaya gidemedi. * 1991 - Saddam Hüseyin, Bağdat radyosunda yaptığı açıklamada, Irak Ordusunun Kuveyt'ten çekildiğini duyurdu. * 1992 - 200 metre uzunluğunda tünel kazan 11 tutuklu, Kayseri Cezaevi'nden firar etti. * 1992 - Hocalı Katliamı: Azerbaycan'ın Hocalı kentine giren silahlı Ermeni gruplar, 613 Azeri'yi öldürdü. * 1993 - New York'ta bulunan World Trade Center'in altındaki otoparkta, bir kamyonda meydana gelen patlamada 6 kişi öldü, binden fazla kişi yaralandı. * 1998 - Nutuk, Rumcaya çevrildi. * 1999 - İran'da 1979 İslam Devrimi'nden sonra ilk belediye seçimleri yapıldı. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'yi destekleyen ılımlı adaylar, Tahran Belediye Meclisindeki, 15 sandalyeden 13'ünü kazandılar. * 2001 - Taliban örgütü mensupları, Afganistan'ın Bamyan kentindeki Buda heykellerini tahrip etti. * 2004 - Amerika Birleşik Devletleri, 23 yıldır sürdürdüğü Libya'ya seyahat yasağını sona erdirdi. * 2004 - Makedonya Devlet Başkanı Boris Trajkovski, ile beraberindekilerden 8 kişi, uçağın Bosna-Hersek'in Mostar kenti yakınlarında düşmesi sonucu öldü. Trajkovski'nin yerine, 12 Mayıs'ta Branko Srvenkovski geçti. * 2007 - Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Hizbullah adına 1990-1994'te çok sayıda kişinin öldürülmesi ve yaralanması eylemlerini gerçekleştirdikleri gerekçesiyle 13 yıldır yargılanan 34 sanıktan, 20'sini ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. * 2011 - Nintendo, yeni oyun konsolu Nintendo 3DS'yi, Japonya'da piyasaya sürdü. * 2022 - Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden iki gün sonra Mikolayiv Muharebesi başladı. == Doğumlar == * 1416 - Bavyeralı Christopher, Kalmar Birliği döneminde Danimarka, İsveç ve Norveç Kralı (ö. 1448) * 1564 - Christopher Marlowe, İngiliz şair ve oyun yazarı (ö. 1593) * 1671 - Anthony Ashley-Cooper, İngiliz düşünür (ö. 1713) * 1715 - Claude Adrien Helvétius, Fransız filozof (ö. 1771) * 1725 - Nicolas Joseph Cugnot, Fransız mucit ve bilim insanı (ö. 1804) * 1754 - Ferdinando Marescalchi, İtalyan diplomat ve siyasetçi (ö. 1816) * 1786 - François Jean Dominique Arago, Fransız fizikçi, matematikçi, astronom, mason ve politikacı (ö. 1853) * 1794 - Barthélémy de Theux de Meylandt, Belçika Başbakanı (ö. 1874) * 1799 - Benoît Paul Émile Clapeyron, Fransız mühendis ve fizikçi (ö. 1864) * 1802 - Victor Hugo, Fransız yazar (ö. 1885) * 1805 - Melek Cihan Hanım, İran Şahı Muhammed Şah'ın eşi (ö. 1873) * 1807 - Théophile-Jules Pelouze, Fransız kimyager (ö. 1867) * 1808 - Honoré Daumier, Fransız ressam, heykeltıraş ve karikatürist (ö. 1879) * 1821 - Félix Ziem, Fransız ressam, gezgin (ö. 1911) * 1825 - James Skivring Smith, Liberyalı doktor ve siyasetçi (ö. 1892) * 1825 - Ludwig Rütimeyer, İsviçreli doktor, anatom, jeolog ve paleontolog (ö. 1895) * 1829 - Levi Strauss, Alman tekstil tasarımcısı (ö. 1902) * 1846 - "Buffalo Bill" (William Frederick Cody), Amerikalı asker, bizon avcısı ve şovmen (ö. 1917) * 1849 - Leonid Pozen, Rus-Ukraynalı heykeltıraş ve avukat (ö. 1921) * 1849 - Geneviève Halévy, Fransız salonniére (ö. 1928) * 1858 - William Joseph Hammer, Amerikalı elektrik mühendisi (ö. 1934) * 1860 - Stiliyan Kovaçev, Bulgar asker (ö. 1939) * 1861 - I. Ferdinand, Bulgaristan'ın ilk Çarı (ö. 1948) * 1869 - Nadejda Krupskaya, Rus devrimci ve Lenin'in eşi (ö. 1939) * 1870 - Thomas Byles, İngiliz Katolik rahip (ö. 1912) * 1876 - Agustín Pedro Justo, Arjantin'in Devlet Başkanlarından (ö. 1943) * 1880 - Lionel Logue, Avustralyalı konuşma ve dil terapisti ve amatör sahne oyuncusu (ö. 1953) * 1882 - Husband Kimmel, Amerikalı komutan (ö. 1968) * 1882 - Umberto Cisotti, İtalyan matematikçi ve fizikçi (ö. 1946) * 1885 - Aleksandras Stulginskis, Litvanya'nın ikinci Cumhurbaşkanı (ö. 1969) * 1886 - Mihri Müşfik Hanım, Türk ressam (ö. 1954) * 1887 - Akaki Şanidze, Gürcü dilbilimci ve filolog (ö. 1987) * 1893 - I. A. Richards, İngiliz edebiyat eleştirmeni ve retorikçi (ö. 1979) * 1894 - Wilhelm Bittrich, Alman SS Obergruppenführer ve Waffen-SS generali (ö. 1979) * 1896 - Andrey Jdanov, Sovyet politikacı (ö. 1948) * 1896 - Evans Carlson, Amerikalı Kolordu komutanı (ö. 1947) * 1900 - Halina Konopacka, Polonyalı atlet, disk ve gülle atıcı (ö. 1989) * 1902 - Jean Bruller, bir Fransız yazar ve illüstratördü (ö. 1991) * 1903 - Giulio Natta, İtalyan kimyager ve Nobel Kimya Ödülü sahibi (ö. 1979) * 1908 - Tex Avery, Amerikalı film yapımcısı, animatör ve oyuncu (ö. 1980) * 1909 - Talal, Ürdün Kralı (ö. 1972) * 1916 - Jackie Gleason, Amerikalı oyuncu (ö. 1987) * 1918 - Pyotr Maşerov, Sovyet Beyaz Rus komünist lider (ö. 1980) * 1918 - Theodore Sturgeon, Amerikalı kurgu yazarı ve edebiyat eleştirmenidir (ö. 1985) * 1920 - Jose Mauro de Vasconcelos, Brezilyalı yazar (ö. 1984) * 1920 - Tony Randall, Amerikalı oyuncu (ö. 2004) * 1921 - Betty Hutton, Amerikalı eski bir oyuncu ve komedyendir (ö. 2007) * 1922 - Margaret Leighton, bir İngiliz aktrisdi (ö. 1976) * 1922 - Paatje Phefferkorn, Hollandalı eğitimci ve uygulamalı karma dövüş sanatçısı (ö. 2021) * 1924 - Noboru Takeshita, Japon siyasetçi (ö. 2000) * 1926 - Doris Belack, Amerikalı oyuncudur (ö. 2011) * 1926 - Verne Gagne, eski Amerikalı profesyonel güreşçi ve antrenörü (ö. 2015) * 1928 - Fats Domino, Amerikalı rock and roll, reggae müziği sanatçısı, şarkıcı ve söz yazarı (ö. 2017) * 1928 - Ariel Şaron, İsrailli siyasetçi (ö. 2014) * 1929 - Osep Minasoğlu, Türkiye Ermenisi fotoğraf sanatçıcı (ö. 2013) * 1932 - Johnny Cash, Amerikalı müzisyen (ö. 2003) * 1933 - Salvador Martínez Pérez, Meksikalı Katolik Piskopos (ö. 2019) * 1942 - Jozef Adamec, Slovak eski futbolcu, teknik direktör (ö. 2018) * 1943 - Paul Cotton, Amerikalı country-rock şarkıcısı, müzisyeni ve söz yazarı (ö. 2021) * 1943 - Bill Duke, Amerikalı aktör ve film yönetmenidir. * 1946 - Ahmed H. Zewail, Mısırlı kimyacı ve Nobel Kimya Ödülü sahibi (ö. 2016) * 1946 - Colin Bell, İngiliz millî futbolcu (ö. 2021) * 1947 - Sandie Shaw, İngiliz şarkıcısı * 1949 - Elizabeth George, Amerikalı bir yazardır * 1949 - Emma Kirkby, İngiliz soprano * 1950 - Ali Rıza Binboğa, Türk pop şarkıcısı * 1950 - Helen Clark, eski Yeni Zelanda başbakanı * 1951 - Ferhan Şensoy, Türk sinema ve tiyatro oyuncusu (ö. 2021) * 1953 - Michael Bolton, Amerikalı şarkıcı * 1953 - Barbara Niven, Amerikalı dizi ve sinema oyuncusudur * 1954 - Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin 12. cumhurbaşkanı * 1955 - Suna Yıldızoğlu, İngiliz asıllı Türk oyuncu * 1958 - Michel Houellebecq, Fransız yazar * 1958 - Tim Kaine, Amerikalı hukukçu * 1959 - Ahmet Davutoğlu, Türk akademisyen ve siyasetçi * 1960 - Jaz Coleman, İngiliz müzisyen, şarkıcı, besteci ve yapımcı * 1961 - Virginie Lemoine, Fransız aktris * 1964 - Mark Dacascos, Amerikalı oyuncu * 1966 - Necva Kerem, Lübnanlı şarkıcı * 1967 - Kazuyoshi Miura, Japon futbolcu * 1970 - Mehmet Ali Ilıcak, Türk gazeteci ve medya patronu * 1971 - Erykah Badu, Grammy Ödüllü Amerikalı şarkıcı-şarkı yazarı, yapımcı, aktivist ve oyuncu * 1971 - Max Martin, İsveçli müzik prodüktörü ve söz yazarı * 1971 - Hélène Ségara, Fransız şarkıcı ve söz yazarı * 1973 - Ole Gunnar Solskjær, Norveçli millî futbolcu ve teknik direktör * 1974 - Sébastien Loeb, Fransız ralli pilotu * 1975 - Öykü Serter, Türk televizyon sunucusu ve oyuncu * 1978 - Abdoulaye Faye, Senegalli millî futbolcu * 1979 - Pedro Mendes, Portekizli futbolcu * 1982 - Na Li, Çinli profesyonel tenisçi * 1982 - Nate Ruess, Amerikalı şarkıcı ve şarkı yazarı * 1983 - Pepe, Brezilya asıllı Portekizli futbolcu * 1984 - Natalia Lafourcade, Meksikalı pop şarkıcısı, söz yazarı ve müzisyen * 1984 - Beren Saat, Türk oyuncu * 1984 - Emmanuel Adebayor, Togolu futbolcu * 1985 - Fernando Llorente, İspanyol futbolcu * 1986 - Teresa Palmer, Avustralyalı aktris * 1988 - Deniz Yılmaz, Türk futbolcu * 1991 - CL, Güney Koreli rapçi, şarkıcı ve söz yazarı * 1992 - Demet Özdemir, Türk oyuncu * 1993 - Maria Ehrich, Alman aktris * 1996 - İlayda Alişan, Türk oyuncu * 1998 - Ege Tanman, Türk oyuncu == Ölümler == * 420 - Porphyrius, Gazze piskoposu (d. 347) * 1154 - II. Rugerro, Sicilya Kralı (d. 1095) * 1577 - XIV. Eric, İsveç kralı (d. 1533) * 1603 - Maria, Kutsal Roma imparatoriçesi (d. 1528) * 1770 - Giuseppe Tartini, İtalyan besteci ve kemancı (d. 1692) * 1811 - James Sharples, İngiliz portre ressamı (d. 1751-1752) * 1828 - Johann Heinrich Wilhelm Tischbein, Alman ressam (d. 1751) * 1878 - Angelo Secchi, İtalyan gök bilimci (d. 1818) * 1907 - Charles William Alcock, İngiliz sporcu, gazeteci, yazar ve spor yöneticisi (d. 1842) * 1909 - Hermann Ebbinghaus, Alman psikolog (unutma eğrisi ve aralık etkisinin keşfi ile tanınan) (d. 1850) * 1921 - Carl Menger, Avusturyalı iktisatçı (d. 1840) * 1929 - Giriftzen Asım Bey, Türk neyzen, grifitzen ve besteci (d. 1851) * 1930 - Ahmet Rıza Bey, Türk siyasetçi ve Jön Türk hareketinin önderlerinden (d. 1858) * 1930 - ‎Mary Whiton Calkins‎‎, Amerikalı filozof ve psikolog (d. 1863) * 1931 - Otto Wallach, Alman kimyacı ve Nobel Kimya Ödülü sahibi (d. 1847) * 1939 - Vlas Çubar, Bolşevik devrimci (d. 1891) * 1943 - Theodor Eicke, Alman Nazi subayı (d. 1892) * 1952 - Theodoros Pangalos, Yunan asker ve siyasetçi (d. 1878) * 1952 - Josef Thorak, Alman heykeltıraş (d. 1889) * 1961 - Hasan Âli Yücel, Türk öğretmen, siyasetçi ve eski Millî Eğitim Bakanlarından (d. 1897) * 1969 - Karl Jaspers, Alman yazar (d. 1883) * 1969 - Levi Eşkol, İsrail Başbakanı (d. 1895) * 1971 - Fernandel, Fransız aktör (d. 1903) * 1984 - Hasan Hüseyin Korkmazgil, Türk şair (d. 1927) * 1985 - Tjalling Koopmans, Hollandalı ekonomist ve Nobel Ekonomi Ödülü sahibi (d. 1910) * 1988 - Akşit Göktürk, Türk eleştirmen, yazar ve dil bilimci (d. 1934) * 1991 - Slim Gaillard, Amerikalı caz şarkıcısı, piyanist ve gitarist (d. 1916) * 1994 - Bill Hicks, Amerikalı Stand-Up komedyeni (d. 1961) * 1994 - Tarık Buğra, Türk yazar ve gazeteci (d. 1918) * 1998 - Theodore Schultz, Amerikalı iktisatçı ve Nobel Ekonomi Ödülü sahibi (d. 1902) * 2002 - Lawrence Tierney, Amerikalı oyuncu (d. 1919) * 2004 - Boris Traykovski, Makedon siyasetçi (d. 1956) * 2009 - Wendy Richard, İngiliz oyuncu (d. 1943) * 2011 - Arnošt Lustig, Çek yazar (d. 1926) * 2013 - Stéphane Hessel, Fransız diplomat, direnişçi, yazar (d. 1917) * 2014 - Mehmet Gün, Türk ressam (d. 1954) * 2015 - Nadia Hilou, İsrailli siyasetçi ve sosyolog (d. 1953) * 2015 - Avijit Roy, Bangladeşli yazar (d. 1972) * 2016 - Andy Bathgate, Kanadalı profesyonel buz hokeyi oyuncusu (d. 1932) * 2016 - Karl Dedecius, Polonyalı-Alman çevirmen ve yazar (d. 1921) * 2016 - Eri Klas, Eston orkestra şefi ve yayıncı (d. 1939) * 2017 - Katalin Berek, Macar aktris (d. 1930) * 2017 - Eugene Garfield, Amerikalı dilbilimci ve iş insanı (d. 1925) * 2017 - Preben Hertoft, Danimarkalı psikiyatrist ve profesör (d. 1928) * 2018 - Mies Bouwman, Hollandalı kadın televizyon sunucusu (d. 1929) * 2018 - Tatyana Karpova, Sovyet-Rus oyuncu (d. 1916) * 2018 - Benjamin Melniker, Amerikalı film yapımcısı (d. 1913) * 2019 - Aytaç Arman, Türk sinema ve dizi oyuncusu (d. 1949) * 2019 - Christian Bach, Arjantinli-Meksikalı oyuncu ve film yapımcısı (d. 1959) * 2019 - Mitzi Hoag, Amerikalı oyuncu (d. 1932) * 2019 - Jeraldine Saunders, Amerikalı televizyon ve köşe yazarı, model ve öğretim görevlisi (d. 1923) * 2020 - Sergey Dorenski, Sovyet-Rus piyanist ve eğitimci (d. 1931) * 2020 - İskender Hamidov, Azerbaycan Cumhuriyeti eski İçişleri Bakanı ve Korgeneral (d. 1948) * 2020 - Necmiye Hoca, Arnavut komünist aktivist (d. 1921) * 2021 - Tarık El-Bısri, Mısırlı yargıç ve yazar (d. 1933) * 2021 - Ronald Gillespie, Kanadalı kimya profesörü (d. 1924) * 2021 - Desmond McAleenan, İrlandalı-Amerikalı eski profesyonel futbolcu ve kaleci antrenörü (d. 1967) * 2021 - Michael Somare, Papua Yeni Gineli politikacı (d. 1936) * 2022 - Antonio Seguí, Arjantinli ressam, baskı, karton, kitap illüstrasyon sanatçısı ve heykeltıraş (d. 1934) * 2023 - Ziya Şengül, Türk eski milli futbolcu, teknik direktör ve futbol yorumcusu (d. 1944) == Tatiller ve özel günler == *0226 26
923
2004 Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimleri Amerika Birleşik Devletleri'nde 2 Kasım 2004 tarihinde gerçekleştirilen Amerikan tarihinin 55'inci başkanlık seçimine verilen genel isimdir. Seçimler sonucunda, Cumhuriyetçi Parti adayı George W. Bush Demokrat Parti adayı John Kerry'den daha fazla oy alarak ikinci defa ABD başkanlığına seçilmiştir. Özellikle seçimlere yakınlaşılan aylarda, dış politika konuları adaylar arasındaki tartışmaların odağını oluşturmuş, Irak Savaşı ve adayların birbirlerinin askerlik zamanlarına ilişkin suçlamalar medyada geniş yer bulmuştur. == Cumhuriyetçi Parti başkan adayının belirlenmesi == Cumhuriyetçi Parti adayının bir önceki dönem de başkan olan George W. Bush olacağı 2004 yılının Mart ayında kesinleşmiştir. Bush, adaylığı resmî olarak 2 Eylül 2004'te kabul etmiş ve Başkan Yardımcısı adayı olarak Dick Cheney'i seçtiğini açıklamıştır. == Demokrat Parti başkan adayının belirlenmesi == George W. Bush'un kamuoyunda değişkenlik gösteren popülerlik ve güvenilirlik oranları, başkanlık seçiminin kesin sonucunun erken bir tarihte tahmin edilemeyeceği izlenimini doğurmuş, bu durum birçok Demokrat Parti aday adayının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Demokrat Parti aday adaylarının tam listesi en başta şu şekilde ortaya çıkmıştır: * John Kerry * John Edwards * Wesley Clark * Howard Dean * Dick Gephardt * Bob Graham * Dennis Kucinich * Joe Lieberman * Al Sharpton * Carol Moseley Braun Dosya:John F. Kerry.jpg| John Kerry Dosya:John Edwards, official Senate photo portrait.jpg| ~~John Edwards~~ Dosya:General Wesley Clark official photograph.jpg| ~~Wesley Clark~~ Dosya:HowardDeanDNC- cropped.jpg| ~~Howard Dean~~ Dosya:Dick Gephardt.jpg| ~~Dick Gephardt~~ Dosya:Bob Graham, official Senate photo portrait, color.jpg| ~~Bob Graham~~ Dosya:Dennis Kucinich.jpg| ~~Dennis Kucinich~~ Dosya:Joe Lieberman official portrait 2 (cropped 2).jpg| ~~Joe Lieberman~~ Dosya:Al Sharpton by David Shankbone.jpg| ~~Al Sharpton~~ Dosya:Carol Moseley Braun NZ.jpg| ~~Carol Moseley Braun~~ Bu adaylar arasındaki yarışta, ilk Demokrat Parti ön seçimlerinin yapıldığı 2004 yılının Ocak ayı öncesinde, tarihte bir ilk olarak internetin etkili bir propaganda ve bağış toplama aracı olarak kullanmasının da etkisi ile eski Vermont valisi Howard Dean ön plana çıkan aday olmuştur. Bu süreçte en fazla sol retoriğe dayalı ve savaş karşıtı söylemi benimseyen adaylar, Howard Dean, Dennis Kucinich ve Al Sharpton'dır. Senatör Edward Kennedy'nin resmî olarak olmasa dahi John Kerry'e destek olması John Kerry'nin bu dönemde mücadele gücünü arttıran en önemli faktörlerden biridir. Sözü edilen adaylar ile kıyaslandığında daha merkeze yakın bir çizgide kampanyasını sürdüren Kerry, aslında Senato'da Demokrat Parti'nin en sol ve liberal kanadının liderlerinden biri olan bir Massachusetts senatörüdür. İlk ön seçimler olan Iowa ön seçimleri oldukça şaşırtıcı bir şekilde sonuçlanmış; John Kerry % 38 ile birinci, John Edwards % 32 ile ikinci, Howard Dean % 18 ile üçüncü, Dick Gephardt ise % 11 ile dördüncü sırada yer almıştır. Bu sonuçlar karşısında Dick Gephardt yarıştan çekildiğini açıklamıştır. Bundan sonra yapılan iki ön seçimden de yenik olarak ayrılan Howard Dean adaylıktan çekildiğini açıklamış, John Kerry ve John Edwards iki önde gelen aday adayı olarak kalmışlardır. John Edwards, ancak 2004 yılının Mart ayı sonlarında adaylığı elde edemeyeceği kesinleşince çekildiğini açıklamıştır. 6 Temmuz 2004'te John Kerry Başkan Yardımcısı adayı olarak John Edwards'ı seçtiğini açıklamış, bu ikilinin resmî adaylar olarak belirlenmesi aynı ayın sonlarında Boston'da düzenlenen Demokrat Parti Genel Kurulu'nda karara bağlanmıştır. Bu Genel Kurul, aynı zamanda Barack Obama'nin oldukça etkileyici bir konuşma yaptığı ve pek çok gözlemciye göre geleceğin başkan adaylarından biri olarak belirdiği ilk olaydır. == Sonuçlar == Başkan Adayı Yardımcı Başkan Adayı Parti Kazanılan Delege Aldığı Oy Oy Oranı Kaynakça George W. Bush Dick Cheney Cumhuriyetçi Parti 286 62,040,610 %50.73 John Kerry John Edwards Demokratik Parti 251 59,028,444 %48.27 Aday olmayan ancak delege oyu alan kişiler John Edwards John Edwards Demokratik Parti 1 5 %0.00 == Seçim sonuçları üzerinde yapılan genel analizler == * Bu seçim, 1988 seçimlerinden bu yana Cumhuriyetçi bir adayın genel oy çoğunluğunu kazandığı ilk seçim olmuştur. * John Kerry bu seçimde George W. Bush'un 2000 seçimlerinde aldığı oylardan daha fazla oy almış, ancak Bush 2000 seçimlerini kazanmasına karşın Kerry bu seçimleri kaybetmiştir. * Seçmenlerin % 60.7'si bu seçimlerde oy kullanmıştır. Bu oran 1968 seçimlerinden beri erişilen en yüksek orandır. * Bush'un önde bitirdiği bölgeler, ABD'nin tüm coğrafi alanının % 83'üne tekabül etmektedir (Alaska hariç). * 2000 seçimleri ile karşılaştırıldığında sadece üç eyalette (New Mexico, Iowa ve New Hampshire) kazanan partinin farklı olduğu görülmektedir. * Iki partinin birbirine en yakın sayıda oy aldığı eyaletler, Ohio, Pensilvanya ve Florida'dır. == Kaynakça == 2004 Kategori:2004'te Amerika Birleşik Devletleri Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimleri
993
2001 (MMI) pazartesi günü başlayan yıl. == Olaylar == === Ocak === *8 Ocak - İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı hizmete girdi. * 10 Ocak - ABD Federal Ticaret Komisyonu, AOL-Time Warner'ın kurulması için America Online ve Time Warner'ın birleşmesini onayladı. *15 Ocak - Vikipedi kuruldu. *20 Ocak - George W. Bush Amerika Birleşik Devletleri'nin 43. başkanı oldu. * 21 Ocak - İsrail ve Arap muhalifleri arasındaki Taba Zirvesi Mısır'da başladı. *24 Ocak - Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, 4 koruması ve şoförü, silahlı saldırıda çapraz ateşe tutularak öldürüldü. * 31 Ocak - Uzay turisti Amerikalı Dennis Tito'nun, 2 Rus kozmonotla “yıldızlara” yolculuğu başladı. === Şubat === * 12 Şubat - NEAR Shoemaker uzay aracı, 433 Eros'un "eyer" bölgesinde aşağı indi ve bir asteroite iniş yapan ilk uzay aracı oldu. * 19 Şubat - 2001 Türkiye ekonomik krizi: MGK aylık olağan toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında yaşanan tartışma piyasaları etkiledi. Birkaç saat içinde Merkez Bankası'ndan yaklaşık 5 milyar dolar çekildi. * 26 Şubat - Daft Punk ikinci stüdyo albümleri Discovery'i yayınladı. === Mart === * 2 Mart - Bamyan Buda heykelleri, Taliban tarafından dinamitlenerek imha edildi. * 3 Mart - Başbakan Bülent Ecevit'in görüşmek üzere davet ettiği Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, Devlet Bakanlığı'na atandı. * 24 Mart - Apple, uzun zamandır beklenen yeni nesil işletim sistemi Mac OS X'i, Mac OS X 10.0 sürümüyle piyasaya sürdü. Yaklaşık yüzde 10 pazar payıyla, en çok kullanılan ikinci masaüstü işletim sistemi olmaya devam ediyor. *29 Mart - Yaşar Üniversitesi kuruldu. === Nisan === *1 Nisan ** Hollanda'da eş cinsel evlilik yasallaştırılarak, Dünya üzerinde eşcinsel evlilik ilk defa yasal bir hüküm kazandı. ** Eski Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Slobodan Milošević, savaş suçları suçlamasıyla yargılanmak üzere özel kuvvetleri polise teslim etti. *14 Nisan - İstanbul Ticaret Üniversitesi ve İzmir Ekonomi Üniversitesi kuruldu. *22 Nisan - Muhammed Emin Tokcan liderliğindeki eylemciler İstanbul Swiss Otel'i bastılar. Yaklaşık 12 saat süren rehin alma eylemi kansız sona erdi. * 28 Nisan - İlk uzay turisti Amerikalı Dennis Tito'yu taşıyan Soyuz TM-32, Baykonur Uzay Üssü'nden kalktı. === Mayıs === * 6 Mayıs - Uzay turisti Dennis Tito, Soyuz TM-31 ile Dünya'ya geri döndü. (Soyuz TM-32, yeni bir cankurtaran gemisi olarak Uluslararası Uzay İstasyonu'na yanaşmıştır.) * 7 Mayıs - Bosna- Hersek'in Banja Luka kentinde Ferhad Paşa Camii'ni yeniden inşa etme girişiminde bulunuldu. Ancak tören, 300 yaşlı Boşnak'a şiddet uygulayan Sırp milliyetçilerinin kitlesel ayaklanmalarıyla sonuçlandı. * 13 Mayıs - Silvio Berlusconi, İtalya genel seçimlerini kazanarak ikinci kez İtalya başbakanı oldu. * 12 Mayıs - Estonya, 2001 Eurovision Şarkı Yarışması'nı 198 puanla kazandı. * 22 Mayıs - Derin Ekliptik Araştırmaları sırasında büyük bir trans Neptün ötesi cisim (28978 Ixion) bulundu. * 24 Mayıs - 16 yaşındaki Temba Tsheri, Everest Dağı'nın zirvesine tırmanan en genç kişi oldu. === Haziran === *22 Haziran - Anayasa Mahkemesi, laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri nedeniyle Fazilet Partisi'nin temelli kapatılmasına karar verdi. Fazilet Partisi üyesi Nazlı Ilıcak ile Bekir Sobacı'nın milletvekilliklerinin düşürülmesine karar verildi. *29 Haziran - Dünyaca ünlü İtalyan sanatçı Eros Ramazzotti'nin Türkiye'deki en büyük konseri İstanbul'daki Ali Sami Yen Stadyumu'nda yapıldı. === Temmuz === * 3 Temmuz - Vladivostok Air'ın 352 sefer sayılı uçuşu: Tupolev Tu-154M tipi yolcu uçağı, Rusya'nın Irkutsk Uluslararası Havalimanı'na iniş yaklaşırken kaza yaptı. Kazada 145 kişi öldü. * 2 Temmuz - Dünyanın ilk bağımsız yapay kalbi Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Robert Tools'a yerleştirildi. * 13 Temmuz - Uluslararası Olimpiyat Komitesi, Pekin'e 2008 Yaz Olimpiyatlarına ev sahipliği yapma hakkını verdi. * 16 Temmuz **Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu, 2001 Çin-Rusya Dostluk Antlaşması'nı imzaladı. ** FBI, Dijital Binyıl Telif Hakkı Yasası'nın bir hükmünü ihlal ettiği için Dimitri Sklyarov'u Las Vegas'taki bir toplantıda tutukladı. * 20-22 Temmuz - 27. G8 zirvesi, İtalya'nın Cenova komününde gerçekleşti. Küreselleşme karşıtı hareketin üyeleri tarafından toplantıya karşı büyük gösteriler düzenlendi. Bir gösterici (Carlo Giuliani), bir polis tarafından öldürüldü. Protestocular tarafından karargah olarak kullanılan bir okula polis saldırısı sırasında diğerleri de yaralandı. === Ağustos === *14 Ağustos - Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu. *21 Ağustos - NATO, Makedonya Cumhuriyeti'ne barışı koruma gücü göndermeye karar verdi. *25 Ağustos - Üzeyir Garih cinayeti: İş insanı Üzeyir Garih, Eyüp Mezarlığı'nda bıçaklanarak öldürüldü. Katil zanlısı Yener Yermez olaydan 10 gün sonra memleketi Kayseri'de yakalandı. *31 Ağustos - 2001 Irkçılığa Karşı Dünya Konferansı, Güney Afrika'nin Durban kentinde gerçekleşti. === Eylül === *4 Eylül - Tokyo DisneySea, Tokyo Disney Resort'un bir parçası olarak Urayasu, Chiba, Japonya'da açıldı. *5 Eylül - John Cage, As Slow as Possible isimli parçayı bestelemeye başladı. 2640 yılında tamamlanacak olan beste, 639 yıl sürecek. *9 Eylül **Kuzey İttifakı askeri komutanı Ahmed Şah Mesud, kendisiyle röportaj yapmak isteyen Belçika pasaportlu ve Fas asıllı iki kişinin intihar saldırısı sonucu öldü. **10 basamaklı ondalık Unix zaman damgası, kullanımının başlangıcını işaret eden Unix billennium'a ulaştı. *10 Eylül **Donald Rumsfeld, hesaplanamayan 2,3 trilyon dolarlık Pentagon harcamaları hakkında bir konuşma yaptı. **Charles Ingram, Kim Milyoner Olmak İstiyor? yarışmasından £ 1 milyon kazandı, ancak ödülün çoğunda hile kullandığı açıklandıktan sonra ödül iptal edildi. *11 Eylül - 11 Eylül saldırıları: New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne saldırı düzenlendi. Saldırıyı El-Kaide örgütünün düzenlediği iddia edildi. *14 Eylül **11 Eylül saldırılarının kurbanları için Washington Ulusal Katedrali'nde tarihi Ulusal Dua Hizmeti düzenlendi. **Nintendo GameCube Japonya'da piyasaya sürüldü. *17 Eylül - New York Menkul Kıymetler Borsası, Büyük Buhran'dan bu yana en uzun kapanış olan 11 Eylül saldırılarının ardından yeniden işlem görmeye başladı. *20 Eylül - ABD Başkanı George W. Bush, Kongre ve Amerikan halkının ortak oturumuna hitaben bir "Terörizmle Savaş" ilan etti. === Ekim === *7 Ekim - Afganistan Savaşı: Amerika Birleşik Devletleri ve İngiliz kuvvetleri 11 Eylül saldırısından sonra Taliban'ın düzenine ve El-Kaide örgütüne karşı Afganistan'a saldırdı. *23 Ekim - Apple ilk iPod modelini tanıttı. *25 Ekim **Microsoft, Windows XP'yi piyasaya sürdü. **Ruanda Soykırımı ile çağrışımlara atıfta bulunan Ruanda hükûmeti, ülke için yeni bir ulusal bayrak kabul etti. *30 Ekim - Michael Jackson, Invincible adlı albümünü çıkardı. === Kasım === *4 Kasım - Kuzey İrlanda Polis Teşkilatı, Ulster Kraliyet Polisi'nin ardılı olarak kuruldu. *5 Kasım - 20.000.000 Türk lirası tedavüle çıkarıldı. *7 Kasım - Belçika'nın ulusal havayolu şirketi Sabena iflas etti. *9 Kasım - ABD ve İngiliz kuvvetlerinin başlattığı hava saldırıları sonucunda Afganistan'daki Taliban iktidarı devrildi. *20 Kasım - Mersin'de sel felaketi yaşandı. *23 Kasım - Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi, Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de imzalandı. *25 Kasım - Türkiye'nin ilk ve tek Yahudi müzesi olan 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi açıldı. *5 Aralık - Afganistan'ın geleneksel yönetiminin başına Hamid Karzai seçildi. *20 Aralık - Ekonomik bunalımdan kurtulamayan Arjantin'de hükûmet, Devlet Başkanı Fernando de la Rua'ya istifalarını sundu. Ülkede ilan edilen sıkıyönetime rağmen olaylar sürdü. === Aralık === * 11 Aralık ** Çin Halk Cumhuriyeti, Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı. ** Amerika Birleşik Devletleri hükûmeti, Zacarias Moussaoui'yi 11 Eylül saldırılarına karıştığı için yargıladı. * 13 Aralık - ABD Başkanı George W. Bush, ABD'nin 1972 Anti-Balistik Füze Antlaşması'ndan çekildiğini duyurdu. * 19 Aralık - Rekor yüksek atmosfer basıncı 1085,6 hPa (32,06 inHg), Tosontsengel, Zavhan, Moğolistan'da kaydedildi. * 22 Aralık - Kuzey İttifakı siyasi lideri Burhaneddin Rabbani, Afganistan'da iktidarı Cumhurbaşkanı Hamid Karzai başkanlığındaki geçici hükûmete devretti. * 27 Aralık - Çin'e, ABD ile kalıcı normal ticaret statüsü verildi. == Doğumlar == === Ocak-Şubat === *1 Ocak-Winter (Şarkıcı),Güney Koreli şarkıcı * 7 Ocak - Rodrygo, Brezilyalı futbolcu * 19 Şubat - Lee Kang-in, Güney Koreli futbolcu === Mart-Nisan === * 9 Mart - Jeon So-mi, Güney Koreli şarkıcı * 10 Mart - Alyssa Carson, Amerikalı astronot *19 Nisan - Deniz Selin Ünlüdağ, Türk eskrimci *20 Nisan - Reyhan Asena Keskinci, Türk oyuncu *26 Nisan - Ekrem Sancaklı, Türk basketbolcu === Mayıs-Haziran === * 4 Haziran - Takefusa Kubo, Japon futbolcu === Temmuz- Ağustos === *11 Ağustos - Gökşen Fitik, Türk basketbolcu === Eylül- Ekim === * 2 Eylül - Yaprak Erkek, Türk milli kadın voleybolcu * 3 Eylül - Tsugumi Sakurai, Japon güreşçi * 6 Eylül - Freya Allan, İngiliz oyuncu * 10 Eylül - Amelia Tu, Kanadalı manken * 25 Eylül - Cade Cunningham, Amerikan basketbol oyuncusu * 1 Ekim - Mason Greenwood, İngiliz futbolcu * 7 Ekim - Ajdin Hasić, Bosnalı futbolcu * 13 Ekim - Caleb McLaughlin, Amerikalı oyuncu * 25 Ekim - Elisabeth (Brabant düşesi), Belçika tahtının varisi === Kasım-Aralık === * 1 Aralık - Prenses Aiko, Japon prenses *9 Aralık - Ayşe Begüm Onbaşı, Türk aerobik jimnastikçi * Billie Eilish, Amerikalı şarkıcı *30 Aralık - Buket Öztürk, Türk bocce oyuncusu == Ölümler == === Ocak === * 1 Ocak - Ray Walston, Amerikalı oyuncu (d. 1914) * 7 Ocak - Şarl Helu, Lübnanlı devlet adamı (d. 1913) * 9 Ocak – Paul Vanden Boeynants, Belçika Başbakanı (d. 1919) * 10 Ocak - Necati Cumalı, ünlü şair ve yazar (d. 1921) * 12 Ocak - Bill Hewlett, Amerikalı mühendis, iş insanı ve Hewlett-Packard'ın kurucusu (d. 1913) * 18 Ocak - Laurent-Désiré Kabila, Kongo Demokratik Cumhuriyeti Başkanı (d. 1939) === Şubat === * 4 Şubat ** Mahmud Esad Coşan, Tasavvuf önderi, ilim adamı (d. 1938) ** Iannis Xenakis, Yunan asıllı Fransız besteci, mimar ve matematikçi (d. 1922) * 7 Şubat ** Anne Morrow Lindbergh, Amerikan yazar ve havacı (d. 1906) ** King Moody, Amerikalı komedyen ve oyuncu (d. 1929) * 9 Şubat ** Ayfer Gök, Türk pilot teğmen (d. 1977 ** Herbert Simon, Amerikalı ekonomist, Nobel Ekonomi Ödülü sahibi (d. 1916) *14 Şubat - Dale Eanhardt, Nascar pilotu. (d. 1951) * 16 Şubat - Ali Artuner, Türk futbolcu (d. 1944) * 17 Şubat - Matild Manukyan, genelev patroniçesi (d. 1914) * 18 Şubat - Dale Earnhardt, Amerikalı otomobil yarışçısı (d. 1951) * 19 Şubat - Stanley Kramer, Amerikalı yapımcı (d. 1913) * 24 Şubat - Claude Elwood Shannon, Amerikalı matematikçi (d. 1916) === Mart === * 12 Mart - Robert Ludlum, Amerikalı romancı * 17 Mart - Angel Mojsovski, Makedon komünist aktivist, Yugoslavya Cephesi'nde savaşan asker, Halk Kahramanı Nişanı sahibi (d. 1923) * 20 Mart - Ilie Verdeț, Rumen siyasetçi (d. 1925) * 22 Mart - Sabiha Gökçen, Atatürk'ün manevi kızı, Türkiye'nin ilk kadın pilotu (d. 1913). === Nisan === * 6 Nisan - Haluk Afra, Türk diplomat (d. 1925) * 7 Nisan ** David Graf, Amerikalı oyuncu (d. 1950) ** Beatrice Straight, Amerikalı oyuncu, Oscar ve Tony ödülü sahibi (d. 1914) * 25 Nisan - Michele Alboreto, İtalyan yarış pilotu (d. 1956) * 29 Nisan - Barend Biesheuvel, Hollandalı politikacı, eski Hollanda Başbakanı (d. 1920) === Mayıs === * 11 Mayıs - Douglas Adams, İngiliz bilimkurgu yazarı (d. 1952) * 22 Mayıs - Jenő Fock, Macar siyasetçi (d. 1916) * 24 Mayıs - Javier Urruticoechea, İspanyol futbolcu (d. 1952) === Haziran === * 3 Haziran - Anthony Quinn, Meksikalı aktör (d. 1915) * 10 Haziran - Leyla Pehlevi, İran prensesi (d. 1970) * 15 Haziran - Henri Alekan, Fransız görüntü yönetmeni (d. 1909) * 17 Haziran - Donald J. Cram, Amerikalı kimyager, 1987 Nobel Kimya Ödülü sahibi (d. 1919) * 21 Haziran - John Lee Hooker, Amerikalı şarkıcı, söz yazarı ve gitarist (d. 1917) * 25 Haziran - Matthew Ansara, Amerikalı oyuncu (d. 1965) *27 Haziran **Jack Lemmon, Amerikalı oyuncu (d. 1925) **Tove Jansson, Fin romancı, ressam, çizgi karikatür bant yazarı ve çizeri (d. 1914) === Temmuz === * 1 Temmuz - Nikolay Basov, Sovyet fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (d. 1922) * 22 Temmuz - Mariya Gorohovskaya, Sovyet jimnastikçi (d. 1921) * 31 Temmuz - Francisco da Costa Gomes, Portekizli asker, siyasetçi ve eski Portekiz Cumhurbaşkanı (d. 1914) === Ağustos === *6 Ağustos **Dương Văn Minh, Vietnamlı general, siyasetçi ve eski Güney Vietnam Devlet Başkanı (d. 1916) **Wilhelm Mohnke, Alman general (d. 1911) *15 Ağustos - Yavuz Çetin, Türk gitarist (d. 1970) *16 Ağustos - Abdullah Rıza Ergüven, ozan, yazar, denemeci, eleştirmen ve düşünbilimci (d. 1925) *20 Ağustos - Fred Hoyle, İngiliz astronom ve yazar (d. 1915) *25 Ağustos **Üzeyir Garih, iş insanı (d. 1929) **Aaliyah, Amerikan şarkıcı ve oyuncu (d. 1979) *26 Ağustos - Marita Petersen, 8. Faroe Adaları Başbakanı (d. 1940) === Eylül === * 2 Eylül - Christiaan Barnard, Güney Afrikalı doktor (d. 1922) * 9 Eylül - Ahmed Şah Mesud, Afgan ordusu komutanı (d. 1953) * 20 Eylül - Marcos Pérez Jiménez, Venezuelalı asker, siyasetçi ve eski Venezuela Devlet Başkanı (d. 1914) *22 Eylül ** Fikret Kızılok, Türk pop, rock, folk müziği sanatçısı (d. 1946) ** Isaac Stern, Ukraynalı kemancı (d. 1920) * 29 Eylül - Nguyen Van Thieu, Vietnamlı asker, siyasetçi ve eski Güney Vietnam Devlet Başkanı (d. 1923) === Ekim === *12 Ekim - Hikmet Şimşek, Türk müzisyen ve orkestra şefi (d. 1924) *26 Ekim - Süreyya İsfendiyari Bahtiyari, İran kraliçesi (d. 1932) === Kasım === *3 Kasım - Ernst Gombrich, Avusturya doğumlu sanat tarihçisi (d. 1909) *5 Kasım - Gulam-Rıza Ezheri, 73. İran Başbakanı (d. 1912) *23 Kasım - Aşık Hüdai, (asıl adı Sabri Orak). Halk şairi. (d. 1940) *27 Kasım - Akın Çakmakçı, Türk bürokrat (d. 1937) *29 Kasım - George Harrison, İngiliz rock sanatçısı. (d. 1943) === Aralık === * 13 Aralık - Chuck Schuldiner, Death ve Control Denied gruplarının kurucusu, solisti, gitaristi, söz yazarı. * 18 Aralık - Gilbert Bécaud, Fransız şarkıcı, besteci ve oyuncu (d. 1927). == Kaynakça ==
896
küçükresim|upright=1.35|Küresel levha tektonik hareketi Deprem, yer sarsıntısı, seizma veya zelzele, yer kabuğunda beklenmedik bir anda ortaya çıkan enerji sonucunda meydana gelen sismik dalgalanmalar ve bu dalgaların yeryüzünü sarsması olayıdır. Sismik aktivite ile kastedilen, meydana geldiği alandaki depremin frekansı, türü ve büyüklüğüdür. Depremler sismograf ile ölçülür. Bu olayları inceleyen bilim dalına da sismoloji denir. Depremin büyüklüğü Moment magnitüd ölçeği (ya da eskiden kullanımda olan Richter ölçeği) ile belirlenir. Bu ölçeğe göre 3 ve altı büyüklükteki depremler genelde hissedilmezken 7 ve üstü büyüklükteki depremler yıkıcı olabilir. Sarsıntının şiddeti Mercalli şiddet ölçeği ile ölçülür. Depremin meydana geldiği noktanın derinliği de yıkım kuvveti üzerinde etkilidir, bu sebepten yeryüzüne yakın noktalarda gerçekleşen depremler daha çok hasara neden olmaktadır. Dünya yüzeyinde gerçekleşen depremler kendilerini bazen sallantı bazen de yer değiştirme şeklinde göstermektedir. Bazen yeryüzüne yakın bir noktada güçlü bir deprem gerçekleştiğinde okyanus kıyılarında tsunamiye sebep olabilir. Depreme baǧlı sarsıntılar ayrıca toprak kaymasına neden olabilirken volkanik aktiviteleri de tetikleyebilir. Genel olarak deprem sözcüğü herhangi bir sismik olayın ürettiği (doğal bir fenomen olarak gerçekleşmiş veya insanların sebebiyet verdiği) sismik dalgaları adlandırmak için kullanılır. Depremler genellikle kırıkların (fay hatları) çatlamasıyla oluşur. Bunun yanı sıra volkanik faaliyetler, toprak kaymaları, mayın patlamaları veya nükleer patlamlar sonucunda da depremler gerçekleşebilir. == Doğal depremler == küçükresim|267x267pik|Kırık çeşitleri: A: Doğrultulu atımlı kırık B: Eğim atımlı normal kırık C: Eğim atımlı ters kırık === Deprem fay türleri === Üç çeşit kırık (fay) tipi vardır. Bunlar; Eğim atımlı ters fay, eğim atımlı normal fay ve doğrultu atımlı faylardır. Yeryüzünde pek çok deprem eğim atımlı ve doğrultu atımlı faylardaki kırıklar sonucunda oluşur. ==== Normal faylar ==== Normal faylar, esasen kabuğun ıraksak sınır gibi uzamış olduğu alanlarda meydana gelir. Normal faylarla ilişkili depremler genellikle 7 büyüklüğünden daha azdır. Birçok normal fay boyunca maksimum büyüklükler daha da sınırlıdır, çünkü bunların çoğu kırılgan tabakanın kalınlığının yalnızca yaklaşık olduğu İzlanda'da olduğu gibi yayılma merkezleri boyunca yer alır.Hjaltadóttir S., 2010, "Use of relatively located microearthquakes to map fault patterns and estimate the thickness of the brittle crust in Southwest Iceland" ==== Ters faylar ==== Ters faylar, yakınsak sınır gibi kabuğun kısaldığı alanlarda meydana gelir. Ters faylar, özellikle yakınsak levha sınırları boyunca olanlar, en güçlü depremlerle, mega bindirmeli depremlerle ilişkilidir, bunların neredeyse tümü 8 veya daha büyük büyüklükteki depremlerdir. Mega bindirme depremleri, dünya çapında salınan toplam sismik momentin yaklaşık %90'ından sorumludur. ==== Doğrultu atımlı faylar ==== Doğrultu atımlı faylar, fayın iki yakasının birbirini yatay olarak geçtiği dik yapılardır; dönüşüm sınırları, belirli bir doğrultu atımlı fay türüdür. Doğrultu atımlı faylar, özellikle kıtasal dönüşümler, yaklaşık 8 büyüklüğünde büyük depremler üretebilir. Doğrultu atımlı faylar, neredeyse dikey olarak yönlendirilme eğilimindedir ve kırılgan kabuk içinde yaklaşık olarak genişliğe neden olur. Dolayısıyla, 8'den çok daha büyük depremlerin olması mümkün değildir. küçükresim|sol|Los Angeles'ın kuzeybatısındaki Carrizo Ovası'ndaki San Andreas Fayı'nın hava fotoğrafı Ek olarak, üç hata tipinde bir stres seviyeleri hiyerarşisi vardır. Bindirme fayları en yüksek, doğrultu atımlı orta faylar ve normal faylar en düşük gerilim seviyeleri tarafından oluşturulur. Bu, faylanma sırasında kaya kütlesini "iten" kuvvetin yönü olan en büyük asal gerilimin yönü dikkate alınarak kolayca anlaşılabilir. Normal faylar durumunda, kaya kütlesi dikey yönde aşağı doğru itilir, dolayısıyla itme kuvveti ("en büyük" ana gerilim) kaya kütlesinin ağırlığına eşittir. Bindirme durumunda, kaya kütlesi en az asal gerilme yönünde, yani yukarı doğru, kaya kütlesini kaldırarak "kaçar" ve böylece örtü tabakası "en az" asal gerilmeye eşittir. Doğrultu atımlı faylanma, yukarıda açıklanan diğer iki tip arasında orta düzeydedir. Üç faylanma ortamındaki gerilim rejimindeki bu farklılık, fayın boyutlarından bağımsız olarak yayılan enerjideki farklılıklara katkıda bulunan faylanma sırasındaki gerilim düşüşündeki farklılıklara katkıda bulunabilir. === Artçı depremler ve Öncü depremler=== Artçı sarsıntı, bir önceki deprem olan ana şoktan sonra meydana gelen bir depremdir. Kayalar arasındaki hızlı gerilim değişimleri ve ilk depremden kaynaklanan gerilim ana şokun etkilerine uyum sağlayan yırtılmış fay düzlemi etrafındaki kabukla birlikte, bu artçı şokların ana nedenleridir. Bir artçı sarsıntı, ana şokla aynı bölgededir ancak her zaman daha küçük bir büyüklüktedir, ancak yine de daha önce ana şoktan hasar görmüş binalara daha da fazla hasar verecek kadar güçlü olabilirler. Bir artçı ana şoktan daha büyükse, artçı ana şok olarak yeniden adlandırılır ve ilk ana şok öncü deprem olarak yeniden adlandırılır. Yer değiştiren fay düzlemi etrafındaki kabuk ana şokun etkilerine göre ayarlanırken artçı şoklar oluşur. Artçı sarsıntılar ana depremin hissedildiği merkezde gerçekleşir ancak büyüklük olarak ondan daha küçüktür. Eğer artçı sarsıntı ana depremden daha şiddetli gerçekleşirse bilinmelidir ki artçıdan önce meydana gelen deprem ana deprem değil öncü depremdir ve artçı sarsıntı adı verilen sarsıntı aslında ana depremdir. === Çöküntü depremler === Yerin belirli derinliklerinde kaya tuzu, gips gibi kolay eriyen katmanların zamanla erimesiyle oluşan boşlukların çökmesiyle meydana gelen deprem türüdür. ===Volkanik deprem=== Depremler genellikle volkanik bölgelerde meydana gelir ve oradaki tektonik fayların ve volkanlardaki magmanın hareketinden kaynaklanır . === Deprem fırtınası === Belirli bir bölgede meydana gelen depremler dizisidir. Artçı sarsıntılardan farkı tek bir depreme bağlı olmayışlarıdır. Esas depremden sonra ondan daha yüksek şiddette artçılar meydana gelmezken, deprem fırtınalarında bu mümkündür. Deprem fırtınasına örnek olarak 2004 yılında Yellowstone Millî Parkında meydana gelen sismik aktiviteleri verilebilir. == Yapay depremler == Depremlerin büyük çoğunluğu dünyadaki tektonik tabakaların hareketi sonucu meydana gelir. Bunun yanı sıra insanlar da deprem oluşumuna neden olabilir. Büyük barajlar ve köprüler inşa ederken, toprağı delerken, kömür madeni kazarken veya petrol kuyuları açarken insanlar yapay depremlere sebebiyet verebilirler. Bunun en bilinen örneklerden biri 2008 yılında Çin'in Sichuan kentindeki Zipingpu Barajı'nın çökmesi sonucu oluşan ve 69.227 kişinin ölümüne sebep olan yapay depremdir. == Büyüklüğü ve gerçekleşme sıklığı == Dünyada her yıl yaklaşık 500.000 deprem meydana gelmekte ve bunların 100.000 kadarı hissedilmektedir. Guatemala, Şili, Peru, Endonezya, İran, Pakistan, Portekiz, Türkiye, Yeni Zelanda, Yunanistan, İtalya, Japonya ve ABD gibi ülkelerde sıklıkla ve küçük şiddetlerde depremler meydana gelmektedir. Büyük şiddette depremler az sıklıkla gerçekleşir. Örneğin; Kabaca günde 10 kez gerçekleşen depremlerin çoğunun 4 büyüklüğünde olması 5 büyüklüğüne göre daha olasıdır. Yine örneğin; İngiltere'de her yıl 3.7-4.6 büyüklükleri arası depremler ve 10 yıl içinde 4.7-5.5 büyüklüklerinde depremler görülürken 5.6 ve üstü büyüklükteki depremler 100 yılda bir görülebilmektedir. Buna Gutenberg-Richter kuralı denilmiştir. Yine USGS'ye göre 1900 yılından bu yana yılda ortalama 18 adet 7.0-7.9 büyüklükleri arasında deprem meydana gelirken 8.0 ve üstü bir deprem yılda ortalama yalnızca bir kez gerçekleşmektedir. Yakın tarihte ise 7.0 ve üstü büyüklükteki depremlerin sıklığının azaldığı görülmektedir. == Ölçümü ve yerlerinin belirlenmesi == Bir depremin büyüklüğünü tanımlamak için kullanılan araçsal ölçekler, 1930'larda Richter büyüklük ölçeği ile başladı. Deprem genliğinin nispeten kolay bir ölçümüdür ve 21. yüzyılda en az düzeyde kullanılır. Sismik dalgalar, Dünya'nın iç kısmından geçer ve büyük mesafelerde sismograflar tarafından kaydedilebilir. Yüzey dalgası büyüklüğü, 1950'lerde uzak depremleri ölçmek ve daha büyük olayların doğruluğunu artırmak için bir araç olarak geliştirildi. Moment büyüklük ölçeği yalnızca şokun genliğini ölçmekle kalmaz aynı zamanda sismik momenti de hesaba katar (toplam kırılma alanı, fayın ortalama kayması ve kayanın katılığı). Japonya Meteoroloji Ajansı sismik şiddet ölçeği, Medvedev–Sponheuer–Karnik ölçeği ve Mercalli şiddet ölçeği, gözlemlenen etkilere dayalıdır ve sarsıntının şiddetiyle ilişkilidir. Depremler sismograflarla uzun mesafelerde ölçülür çünkü sismik dalgalar dünyanın iç kısmı boyunca hareket eder. Depremin kesin büyüklüğü Moment magnitüd ölçeği numaralandırması (ya da eskiden kullanımda olan Richter ölçeği) ile tespit edilir. Buna göre 7 ve üstü depremler yıkıcı türlerdendir. Hissedilen şiddet ise Mercalli şiddet ölçeği ile ölçülür (2-12 şiddeti). === Sismik dalgalar === Her deprem, kayaların içinden farklı hızlarda geçen farklı türde sismik dalgalar üretir: * Boyuna P dalgaları (şok veya basınç dalgaları) * Enine S dalgaları (her iki vücut dalgası) * Yüzey dalgaları – (Rayleigh dalgası ve Love dalgaları) === Sismik dalgaların hızı === Katı kaya boyunca sismik dalgaların Yayılma hızı yakl. ortamın yoğunluk ve esneklik değerlerine bağlı olarak ile arasındadır. Dünyanın iç kesimlerinde, şok veya P dalgaları S dalgalarından çok daha hızlı hareket eder (yaklaşık ilişki 1.7:1). Merkez üssü’nden gözlemevine seyahat süresindeki farklılıklar mesafenin bir ölçüsüdür ve Dünya'daki hem deprem kaynaklarını hem de yapıları görüntülemek için kullanılabilir. Ayrıca, hipomerkez derinliği kabaca hesaplanabilir. ==== P dalgası hızı ==== Üst kabuk toprakları ve pekişmemiş tortular: per second Üst kabuk katı kaya: saniyede Alt kabuk: saniyede Derin manto: saniyede . ==== S dalgaları hızı ==== Hafif tortular: saniyede Yerkabuğu: saniyede Derin manto: saniyede Depremler sadece şiddetlerine göre kategorilendirilmezler. Bunun yanı sıra nerede meydana geldikleri de önemlidir. Dünya sismik aktivitelerle birlikte coğrafi ve politik olarak 754 Flinn-Engdahl bölgeleri (F-E bölgeleri)'ne ayrılmıştır. Daha aktif alanlar daha küçük alanlara bölünmüştür. Pek aktif olmayan kuşaklar ise geniş F-E bölgeleri oluşturur. == Sonuçları == === Sallantı ve yeryüzünün çatlaması === Sallantı ve yeryüzü çatlamasına bağlı olarak binaların ve dikili yapıların zarar görmesi depremlerin en temel sonuçlarından biridir. Sonucun ciddiyeti; depremin Richter ölçeğine göre şiddeti, merkez üsse olan uzaklığı ve yerel jeolojik, jeomorfolojik durumlarına bağlı olarak dalga yayılımını arttıran yahut azaltan karmaşık bir birleşimdir. Yer sarsıntısı zemin hızlanması ile ölçülür. Bölgeye özgü jeolojik, jeomorfolojik ve yapısal özellikler düşük şiddetli depremlerde bile güçlü şiddette bir sallantıya sebep olabilir. Buna amplifikasyon etkisi denmektedir. Yer çatlakları, baraj, köprü, nükleer tesis gibi büyük ve derin yapılar için büyük tehlike oluşturmaktadır. === Heyelan === Depremlerin ardından gelen pek çok ve sürekli artçı sarsıntı, volkanik dağların aktif hale geçmesi, kıyıya vuran güçlü dalgalar ve orman yangınları sonucu heyelanlar meydana gelebilmektedir. Heyelanlar deprem sonrası yardım için orada bulunan insanlar açısından da tehlike oluşturmaktadır. === Yangınlar === Depremlerin ardından elektrik hatları ile gaz borularının zarar görmesi sonucu yangınlar çıkabilir. Yine depreme bağlı olarak su borularının da zarar görmesi durumunda depremlere bağlı yangınlara zamanında müdahale etmek zorlaşabilmektedir. Örneğin; 1906 San Francisco depreminde ölümlerin çoğu durdurulamayan yangın sonucunda gerçekleşmiştir. === Zemin sıvılaşması === Zemin sıvılaşması sallantı sonrası suya doymuş tanecikli materyallerin sıkılığını kaybetmesi ve katı halden sıvı hale geçmesi şeklinde görülebilir. Bu durumda binalar ve köprüler çökebilir ya da bulunduğu noktaya batabilir. Örneğin; 1964 Alaska Depremi'nde pek çok yapı toprağın sıvılaşması sonucu çökmüştür. === Tsunami === küçükresim|sağ|2004 Hint Okyanusu Depremi sonrası görülen tsunami Tsunamiler okyanus ya da denizlerin tabanında oluşan depreme bağlı taban çökmesi, zemin kaymaları gibi tektonik olaylar sebebiyle denizde açığa çıkan enerji sonucunda meydana gelen uzun periyotlu deniz dalgasını temsil eder. Tsunamiden sonra oluşan dalganın diğer deniz dalgalarından farkı, su zerreciklerinin sürüklenmesi sonucu hareket kazanmasıdır. Derin denizde varlığı hissedilmezken sığ sulara geldiğinde dik yamaçlı kıyılarda ya da V tipi daralan körfez ve koylarda bazen 30 metreye kadar tırmanarak çok şiddetli akıntılar yaratabilen tsunamiler; insanlar için deprem, tayfun, çığ, yangın ya da sel gibi bir doğal afet haline gelebilmektedir. 7.5 ve üstü büyüklükteki depremler bu derecenin altında kalan depremlerden daha çok tsunami oluşturabilirler. === Seller === Seller de deprem sonrası oluşabilen afetlerden biridir. Sellere nehir ve göllerin kapasitelerinden fazla su taşımaları sonucunda taşmalarının yanı sıra deprem sırasında barajların yıkılması veya hasar görmesi de sebep olabilir. === Gelgit kuvveti === Depremlerin gelgit kuvvetlerini oluşturdukları da tespit edilmiştir."Gezeitenkräfte: Sonne und Mond lassen Kalifornien erzittern" SPIEGEL online, 29.12.2009 === İnsana etkileri === Bir depremden kaynaklanan fiziksel hasar, belirli bir alandaki sarsıntının yoğunluğuna ve nüfusun türüne bağlı olarak değişebilir. Gelişmemiş ve gelişmekte olan topluluklar, gelişmiş topluluklara kıyasla sıklıkla sismik bir olaydan daha şiddetli ve daha uzun süreli etkiler yaşarlar. Depremlerin insan üzerinde yol açtığı bazı etkiler şunlardır: *Salgın hastalık *Temel ihtiyaçlarda eksiklik *Yaralanmalar ve can kayıpları *Yüksek sigorta primleri *Kritik yapılarda hasar **Yollar, köprüler ve toplu taşıma araçlarında hasar **Su, elektrik ve gaz hatlarında kesinti **İletişim sistemlerinde hasar == Başlıca depremler == 250px|küçükresim|upright=1.8|1900 yılından 2017'ye kadar dünya üzerinde gerçekleşen 6.0 ve üzeri büyüklükteki depremleri gösteren harita Kayıtlı tarihin en yıkıcı depremlerinden biri, 23 Ocak 1556'da Çin'in Şensi şehrinde meydana gelen 1556 Şensi depremi idi. 830.000'den fazla insan öldü."Earthquakes with 50,000 or More Deaths ". U.S. Geological Survey Bölgedeki evlerin çoğu yaodong—lös yamaçlarına oyulmuş meskenlerdi—ve bu yapılar çöktüğünde birçok kurban öldü. 240.000 ila 655.000 kişinin ölümüne neden olan 1976 Tangshan depremi, 20. yüzyılın en ölümcül depremiydi.Spignesi, Stephen J. (2005). Catastrophe!: The 100 Greatest Disasters of All Time. Yeryüzünde ölçülmüş en büyük deprem 22 Mayıs 1960 tarihinde Şili'nin Valdivia kentinde meydana gelen 9.5 büyüklüğündeki depremdir. Enerji boşalımı açısından kıyaslandığında ise bir sonraki en büyük deprem 9.2 ile 27 Mart 1964 tarihinde Alaska'da gerçekleşmiştir. Yeryüzünde ölçülmüş en büyük 10 depremin tamamı 8.5 ve üstü büyüklükteyken buna paralel olarak en çok can kaybına sebebiyet vermiş depremlerden biri de 2004 yılında Hint Okyanusunda meydana gelen depremdir. Depremlerin en önemli sonucu insanların hayatını kaybetmesidir. Güçlü bir deprem gerçekleştiğinde okyanus kıyısında bulunan ve pek çok insanın yaşadığı bölgeler önemli risk oluşturmaktadır. Depreme bağlı olarak denize ve okyanusa kıyı olan bölgelerde tsunamiler meydana gelebilmekte ve bu dev dalgalar binlerce kilometre uzaklıktaki bölgeleri bile etkileyebilmektedir. Tehlike altındaki diğer insanlar depremlerin nadir ancak kuvvetli görüldüğü yerlerde yaşayanlarla depreme önem veremeyecek kadar fakir bölgelerde yaşayanlar ve kontrolsüz inşa edilmiş yapılarda ikâmet eden insanlardır. ===Dünyada gerçekleşen en büyük depremler=== Sıra Tarihi ve UTC dilimine göre saati Büyüklüğü Maddesi Ülkesi Olduğu yer Ölü sayısı 1 22 Mayıs 1960, 15.11 9,5 MW«El terremoto de Valdivia (Chile), del 21 y 22 de mayo de 1960» , artículo en el sitio web Angelfire.com, consultado el 23 de agosto de 2010.«Recuerda el mundo el mayor seísmo de la historia», artículo de Demian Magallán en el periódico El Universal (México, D. F.); consultado el 18 de agosto de 2010. Büyük Şili DepremiPrecedido por el terremoto el 21 de mayo de 1960 de 7,7 de magnitud cerca de la ciudad de Concepción (unos cientos de km más al norte), es el seísmo de mayor magnitud registrado en la historia. El terremoto de Valdivia tuvo una magnitud de 9,5 MW. Hubo 2 millones de damnificados. Valdivia se hundió 4 m bajo el nivel del mar y provocó la erupción del volcán Puyehue. El sismo fue percibido en gran parte del Cono Sur y en diferentes partes del planeta debido al tsunami que se propagó por todo el océano Pacífico, llegando hasta Hawái y Japón, a miles de kilómetros de distancia. Valdivia, Şili 1655-2000 civarı 2 26 Aralık 2004, 07.58 9,3 MWEMSC-CSEM Information Magnitude 9.3 - Off the West Coast of Northern Sumatra. (en inglés) 2004 Hint Okyanusu depremi ve tsunamisiEl tsunami generado por el sismo afectó Sri Lanka, islas Maldivas, India, Tailandia, Malasia, Bangladesh, Indonesia y Myanmar/Birmania. Sumatra adasının kuzeyi 230.000+ 3 27 Mart 1964, 17.36 9,2 MW«Historic world earthquakes» , artículo en inglés en el sitio web Earthquake Hazards Program , consultado el 11 de octubre de 2010. 1964 Alaska depremiEl levantamiento del suelo en el continente llegó a 11,5 m, siendo aún mayor en las islas Aleutianas, alcanzando los 15 m en la isla Montague. Anchorage, Alaska 131 4 11 Mart 2011, 14.46 9,1 MW«Significant earthquakes: magnitude 9.0, near the east coast of Honshu, Japan» , artículo en inglés en el sitio web U.S. Geological Survey Earthquake Hazards Program , consultado el 14 de marzo de 2011. 2011 Tōhoku depremi ve tsunamisiProvocó un tsunami que llegó a Japón aproximadamente 15 minutos después del sismo, con alturas entre 4 y 0,5 m. El maremoto alcanzó las costas de Rusia, Taiwán, islas Midway, Hawái (0,5 m), California y México. El terremoto fue tan intenso que causó que el eje de la Tierra se moviera 10 cm. Se registró primero como magnitud 8,4 MW, después como 8,9 MW, y finalmente, tras nuevos cálculos, la intensidad ha sido estimada en magnitud 9,0 MW. Tōhoku, Honshū 19.759 5 4 Kasım 1952, 16.58 9,0 MW«Historic earthquakes: Kamchatka» , artículo en inglés en el sitio web U.S. Geological Survey Earthquake Hazards Program , consultado el 4 de octubre de 2010., artículo en inglés en el sitio web West Coast and Alaka Tsunami Warning Center , consultado el 4 de octubre de 2010. 1952 Severo-Kurilsk depremiProdujo un tsunami de hasta 3 m, que alcanzó con muy escasa altura las islas Midway, Cocos, Hawái, Alaska y California, a unos 3000 km de distancia del epicentro. Produjo daños materiales estimados entre 0,8 y 1 millón de dólares estadounidenses.«1952 Kamchatka Península tsunami» , artículo en inglés en el sitio web de la Earth and Space Sciences at the University of Washington , consultado el 4 de octubre de 2010. (günümüzde ) Kamçatka Oblastı 2.336 6 13 Ağustos 1868, 21.30 9,0 MW«Historic earthquakes: Arica, Perú (now Chile)» , artículo en inglés en el sitio web U. S. Geological Survey Earthquake Hazards Program , consultado el 23 de agosto de 2010. 1868 Arica depremiNo solo causó enormes daños en América del Sur. En Nueva Zelanda, un tsunami de 7 m afectó a las comunidades maoríes, siendo especialmente dañino en la isla Chatham. (günümüzde ) Arica 25.000+ 7 28 Ekim 1746, 22.30 9,0 MW 1746 Lima depremi Peru Kral Vekilliği (günümüzde ) Lima, Callao 15.000-20.000 civarı 8 26 Ocak 1700, 21.30 9,0 MW 1700 Cascadia depremi Britanya İmparatorluğu'na bağlı Pasifik Kuzeybatısı bölgesi (günümüzde ve sınırları içinde) California, Oregon, Washington ve Britanya Kolumbiyası Bilinmiyor 9 27 Şubat 2010, 03.34 8,8 MW 2010 Şili depremiEl primer epicentro fue en el mar, 150 km al norte de Concepción, en el sector costero de la provincia de Cobquecura, y el segundo en el mar frente a Iloca. Fue percibido entre las regiones de Antofagasta y Los Lagos. Se sintió durante 3.50 min en Concepción. El tsunami que se produjo a causa del sismo afectó gran parte de la costa de la región del Maule, Biobío y el archipiélago Juan Fernández. Localidades costeras prácticamente desaparecidas que requerirán una planificación urbanística total para su reconstrucción. Los servicios básicos se demoraron de 3 a 80 días en ser repuestos. El terremoto dejó a miles de personas viviendo en carpas. Decenas de edificios fueron declarados inhabitables en los centros más poblados de las ciudades de Concepción y Santiago. El 80% de las iglesias de la zona afectada deberán ser reconstruidas. El terremoto provocó que el eje de la tierra se desplazara aproximadamente 8 cm, acortando el día 1,26 microsegundos.«Informe del sismo» escala oficial de los lugares donde se sintió el sismo.Hay un cuarto de millón de damnificados, aunque la ONEMI (Oficina Nacional de Emergencia del Ministerio del Interior) los estima en 2 millones. Cobquecura, Bío-Bío bölgesi 723 10 31 Ocak 1906, 15.36 8,8 MWSegún Earthquake.usgs.gov 1906 Kolombiya ve Ekvador depremiEl terremoto causó daños en varias ciudades costeras, entre ellas Tumaco y Esmeraldas. Este terremoto también causó un tsunami destructor con olas de hasta 5 metros de altura que causaron daños en la costa y se percibieron ―con poca intensidad― en Hawái y Japón. ve sınırları içinde Esmeraldas 1500 ==Tahmin== Deprem tahmini, sismoloji biliminin, belirtilen sınırlar dahilinde gelecekteki depremlerin zaman, konum ve büyüklüğünün belirtilmesiyle ilgilenen dalıdır., following , who in turn followed Depremlerin oluşacağı yer ve zamanı tahmin etmek için birçok yöntem geliştirilmiştir. Sismologların önemli araştırma çabalarına rağmen, belirli bir gün veya ay için bilimsel olarak tekrarlanabilir tahminler henüz yapılamamaktadır.Earthquake Prediction . Ruth Ludwin, U.S. Geological Survey. ==Depreme hazırlık== Deprem mühendisliğinin amacı, depremlerin binalar ve diğer yapılar üzerindeki etkilerini öngörmek ve bu yapıları hasar riskini en aza indirecek şekilde tasarlamaktır. Mevcut yapılar, depreme karşı dayanıklılıklarını artırmak için sismik güçlendirme ile değiştirilebilir. Deprem sigortası yaptırmak, bina sahiplerine depremlerden kaynaklanan kayıplara karşı finansal koruma sağlayabilir. Acil durum yönetimi stratejileri, bir hükûmet veya kuruluş tarafından riskleri azaltmak ve sonuçlara hazırlanmak için önceden hazırlanabilir. İnsanlar deprem anında ve sonrasında neler yapılacağı konusunda eğitilebilir. == Tarihi == küçükresim|1557 yılına ait bir kitaptan === Orta Çağ öncesinde === Milattan önce 625-547 yıllarında yaşayan Thales depremlere yeryüzü ve su arasındaki gerilimin sebep olduğunu ileri sürmüştür. Miletli Anaksimenes'e göre ise eğimli arazilerin kurak yahut yaş olma durumu depremlerin temel sebebiydi. Bir diğer filozof Demokritos da depreme sebep olarak suyu göstermişti. Gaius Plinius Secundus depremleri yeraltı fırtınaları olarak tanımlıyordu. Yunan filozof Anaxagoras'ın yaşadığı 5. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar depremler Dünyanın oyuklarındaki hava boşluklarına bağlandı. == Kültür ve depremler == === Mitoloji ve deprem === İskandinav mitolojisinde, depremlerin sebebi olarak tanrı Loki gösterilir. Yunan mitolojisinde, Poseidon depremlerin sebebi ve tanrısı olarak görülüyordu. Ne zaman kötü hissetse 3 dişli çatalını yere saplar, deprem ve benzeri felaketlere yol açardı. Bunların dışında o depremi insanları korkutmak ve onlardan öç almak için de kullanmıştır. Japon mitolojisinde, Namazu (鯰) adı verilen dev kedi balığının depremlere sebep olduğuna inanılmıştır. Namazu, yeryüzü çamurunun altında yaşar ve tanrı Kashima tarafından oraya hapsedilmiştir. Kashima onu serbest bıraktığında Namazu çırpınmaya başlar ve büyük depremlere yol açar. Eski Türk mitolojisine göre, Türkler yeryüzünü bir dikdörtgen biçiminde tasavvur etmişlerdi. Yeryüzü dört yöne bölünmüştü. Altaylı Türkler, "dünyanın önce daire, sonra kare şeklinde" olduğuna inanırlar Çoruhlu 2002: 89. Altayların kuzeyindeki Teleüt Türklerine göre, Dünya, dört gök öküzün üzerinde duruyordu: “Dört gök öküz, tabağa benzeyen dünyayı, altına girerek değil; kenarlarına koşulmuş olarak tutuyorlardı. Öküzlerin kıpırdamalarından, deprem oluyordu. "Orta çağ" İslam yazarı Celaleddin-i Rumi Zülkarneynin doğu yolculuğu üzerinden depremlerin nedeniyle ilgili mistik bir açıklama getirir; Kahraman, diğer tüm dağların "anası" olan, zümrütten yapılmış ve her toprağın altında damarlarla tüm Dünya'yı çevreleyen bir halka oluşturan Kaf Dağı'na çıkar. Dağ şöyle der: "Allah dilerse dağın bir damarı zonklar ve böylece deprem olur".Berberian, Manuel p; 118-119 (2014). Earthquakes and Coseismic Surface Faulting on the Iranian Plateau. Elsevier. ISBN 978-0444632975 === Popüler kültür === Modern dünyada depremler pek çok roman, tiyatro, sinema eserine ilham vermiştir. == Ayrıca bakınız == * Deprem kronolojisi * Yavaş deprem * Deprem mühendisliği * 21. yüzyıl depremlerinin listeleri == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Deprem Araştırma Dairesi * Boğaziçi Üniversitesi-Kandilli * European- Mediterranean Seismological Centre * Afete Hazırlık ve Deprem Eğitimi Derneği * Son Depremler * Deprem Bilgi Bankası * ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu Kategori:Jeolojik tehlikeler Kategori:Litosfer Kategori:Doğal afetler Kategori:Sismoloji
1,001
== Olaylar == * Büyük Hun İmparatorluğu kuruldu (dağılışı MÖ 45). * Bizantion, Rodos'a karşı savaşa girdi. == Doğumlar == * II. Attalos, Pergamon Kralı (ö. MÖ 138) == Ölümler == * yaklaşık tarih - Bizantiyonlu Filyon, askerî mühendis (d. y. MÖ 280)
985
Anıtkabir, Ankara'nın Çankaya ilçesinde yer alan ve Mustafa Kemal Atatürk'ün anıt mezarını içeren komplekstir. Emin Onat ile Orhan Arda'nın tasarımı olan Anıtkabir'in 1944'te başlanan inşası 1953'te tamamlanmıştır. Anıt mezar binası başta olmak üzere çeşitli yapı ve anıtların yanı sıra Barış Parkı olarak adlandırılan ağaçlık alandan oluşur. Atatürk'ün 10 Kasım 1938'deki ölümünün ardından naaşının, Ankara'da bir anıt mezar inşa edilene kadar Ankara Etnografya Müzesi'nde kalacağı açıklandı. Anıt mezarın inşa edileceği yeri belirlemesi amacıyla hükûmet tarafından bir komisyon kuruldu. Hazırlanan rapor doğrultusunda, 17 Ocak 1939'daki Cumhuriyet Halk Partisi meclis grubu toplantısında yapının Rasattepe'ye inşa edilmesine karar verildi. Bu kararın ardından ilgili arazide kamulaştırma çalışmaları başlatılırken yapının tasarımının belirlenmesi amacıyla 1 Mart 1941'de uluslararası bir proje yarışması açıldı. 2 Mart 1942'de sona eren yarışma sonrasında yapılan değerlendirmeler sonucunda, Emin Onat ve Orhan Arda'nın projesinin, birtakım değişikliklerle uygulanmasına karar verildi ve 9 Ekim 1944'te gerçekleştirilen temel atma töreniyle inşaata başlandı. Dört kısım hâlinde gerçekleştirilen inşaat, yaşanan birtakım sorunlar ve aksaklıklar nedeniyle planlanandan geç olarak Ekim 1953'te tamamlanırken, inşaat devam ederken dahi projede değişiklikler yapılmıştı. 10 Kasım 1953'te gerçekleştirilen bir törenle, Atatürk'ün naaşı buraya nakledildi. 1973'ten beri İsmet İnönü'nün kabrinin de yer aldığı Anıtkabir'e 1966'da defnedilen Cemal Gürsel ile 1960-1963 yılları arasında defnedilen on bir kişinin naaşları ise, 1988'de Anıtkabir'den kaldırıldı. Kompleksteki ana yapı olan anıt mezar binasının Şeref Holü olarak adlandırılan kısmında Atatürk'ün sembolik bir lahdi yer alırken Atatürk'ün naaşı, bu yapının alt katındaki mezar odasında defnedilmiştir. Komplekse giriş, Aslanlı Yol adı verilen allenin başlangıcından yapılır ve bu yol, tören meydanına ulaşır. Anıt mezar, revaklarla çevrili bu alanın bir kenarında konumlanırken meydanın Aslanlı Yol'un doğrultusundaki diğer kenarında da kompleksten çıkış kısmı yer alır. Aslanlı Yol'un dört köşesi, tören meydanının çıkışı ve meydanın köşeleri olmak üzere komplekste on adet kule, iki heykel grubu ve Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi bulunur. Anıt Bloku olarak adlandırılan tüm bu yapılar, Barış Parkı adı verilen ağaçlık bir alanla çevrilidir. Yapıların betonarme olduğu kompleksteki yapıların yüzeylerinde ve zeminlerinde, farklı tiplerdeki mermer ve travertenler kullanılırken farklı yerlerde kabartma, mozaik, fresk ve oyma tekniğiyle oluşturulan süslemeler vardır. İkinci Ulusal Mimarlık Akımı üslubunda Neoklasik olan yapı, günümüzdeki Türkiye topraklarında tarih boyunca hüküm sürmüş Hitit, Yunan, Selçuklu ve Osmanlı kültürlerinden izler taşır. Anıtkabir'deki tüm hizmet ve işlerin sorumluluğu Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığına aittir ve burada gerçekleştirilecek etkinlikler bir kanunla düzenlenir. Türkiye'deki millî bayramlar ile Atatürk'ün ölüm yıl dönümü olan 10 Kasım günlerinde, hükûmet tarafından Anıtkabir'de resmî anma törenleri gerçekleştirilir. Bunların dışında, devlet protokolüne dâhil kişiler ile diğer gerçek ve tüzel kişi temsilcileri tarafından da törenler düzenlenir. Anıtkabir, yabancı hükûmet yetkililerinin Türkiye'ye düzenlediği resmî ziyaretlerde de zaman zaman uğradığı ve resmî törenlerin gerçekleştirildiği bir yerdir. == Tarihi == === Arka plan ve anıt mezarın yerinin belirlenmesi === küçükresim|upright=1.2|Anıtkabir'in inşası öncesinde Ankara'nın Rasattepe'den görünümü Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de, İstanbul'daki Dolmabahçe Sarayı'nda ölümünün ardından, defin yeri konusunda basında çeşitli tartışmalar başladı. Hükûmetin 13 Kasım tarihli açıklamasında, Atatürk için bir anıt mezar yapılıncaya kadar kendisinin naaşının Ankara Etnografya Müzesi'nde kalacağının kararlaştırıldığı bildirildi. 19 Kasım'da Ankara'ya taşınan cenaze, 21 Kasım'da düzenlenen törenle müzeye konuldu. Anıt mezarın yerinin belirlenmesi amacıyla kurulan komisyon, yabancı mimarlardan oluşan bir heyetin görüşlerini alarak bir rapor oluşturdu. 24 Aralık'ta Bakanlar Kurulu, raporun incelenmesi için Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubuna sevkine karar verdi. 3 Ocak 1939'daki meclis grubu toplantısında, raporu incelemekle görevlendirilen 15 kişilik CHP Anıtkabir Parti Grubu Komisyonu kuruldu. Çeşitli yerlerde incelemelerde bulunan komisyon, 17 Ocak'taki toplantısında anıt mezarın inşa edileceği yeri Rasattepe olarak belirledi. İlk etapta, anıt mezarın inşa edileceği arazinin bir bölümü özel şahıslara ait olduğundan Haziran 1939 itibarıyla kamulaştırma çalışmalarına başlandı. === Proje aşaması === Anıtkabir'in inşa edileceği arazinin kamulaştırılmasıyla görevli olan ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinden oluşan komisyon 6 Ekim 1939'da, Anıtkabir'in tasarımının belirlenmesi için uluslararası bir proje yarışmasının düzenlenmesine karar verdi. Komisyonun 18 Şubat 1941 tarihli tebliğiyle, 31 Ekim 1941'de sona erecek bir proje yarışmasının düzenleneceğini açıkladı. Yarışma, değişen maddelerden dolayı şartnamesinin yeniden düzenlenmesi nedeniyle 1 Mart 1941'de başladı. Şartnameye göre en az üç kişiden oluşan jüri, birincilik için hükûmete üç proje önerecek ve hükûmet de bu projelerden birisini seçecekti. Yarışmanın jüri üyelerinin planlanan bitiş tarihi olan Ekim 1941'e kadar belirlenememesinden dolayı 25 Ekim'de yarışma süresi 2 Mart 1942'ye kadar uzatıldı. Yarışma devam ederken Ivar Tengbom, Károly Weichinger ve Paul Bonatz; yarışmanın sona ermesinin ardından ise Arif Hikmet Holtay, Muammer Çavuşoğlu ve Muhlis Sertel, jüri üyesi olarak belirlendi. Yarışmaya Türkiye'den 25; Almanya'dan 11; İtalya'dan 9; Avusturya, Çekoslovakya, Fransa ve İsviçre'den ise birer adet olmak üzere toplam 49 proje gönderildi. Çeşitli nedenlerle diskalifiye edilen projelerin ardından değerlendirilmeye alınacak 47 proje, 11 Mart 1942'de jüriye teslim edildi. 21 Mart'ta çalışmalarını tamamlayan jüri, değerlendirmelerini içeren raporu Başbakanlığa sundu. Hükûmete önerilen raporda Johannes Krüger, Arnaldo Foschini ve Emin Onat ile Orhan Arda'ya ait projeler seçilmişti. Üç projenin de direkt uygulanmaya uygun olmadıkları, yeniden incelenmeleri ve birtakım değişikliklere gidilmesi gerekliliğinden bahsediliyordu. Raporda ayrıca; Hamit Kemali Söylemezoğlu, Kemal Ahmet Arû ile Recai Akçay, Mehmet Ali Handan ile Feridun Akozan, Giovanni Muzio, Roland Rohn ve Giuseppe Vaccaro ile Gino Franzi tarafından oluşturulan projelere de mansiyon ödülü verilmesi öneriliyordu. Hazırlanan raporun özeti, 23 Mart'ta tebliğ olarak Başbakanlık tarafından kamuoyu ile paylaşıldı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün başkanlığında 7 Mayıs'ta toplanan Bakanlar Kurulunda, Onat ile Arda'nın projesi yarışmanın birincisi olarak belirlendi. Yarışma jürisi tarafından önerilen diğer iki proje ikinci kabul edilirken beş projeye ise mansiyon ödülü verildi. Başlarda, birinci seçtiği proje dâhil hiçbir projenin uygulanmamasına karar veren hükûmet, 9 Haziran'da yayımladığı bildiriyle bu kararı değiştirerek Onat ile Arda'nın projesinin birtakım düzenlemeler sonrasında uygulanmasının kararlaştırdığı duyurdu. Bu düzenlemeler, proje sahiplerinin de yer alacağı bir heyet tarafından yapılacaktı. 5 Nisan 1943'te Başbakanlık, jürinin eleştirileri doğrultusunda altı ay içerisinde yeni bir proje hazırlamalarını Onat ile Arda'ya tebliğ etti. Mimarların ikinci projeyi sundukları Başbakanlık Anıtkabir Komisyonu, 18 Kasım 1943'te aldığı kararla, mimarların uygun gördükleri düzenlemelerinin ardından projenin uygulanacağını bildirdi. İnşaatın yürütülmesi görevi ise 20 Kasım tarihinde Bayındırlık Bakanlığına verildi. Onat ile Arda'nın bu karar sonrasında yaptıkları değişikliklerle oluşturulan üçüncü proje, 4 Temmuz 1944'te mimarlar ile Bakanlık arasında imzalanan sözleşmeyle birlikte uygulama aşamasına geçildi. === İnşaat aşaması === ==== Birinci ve ikinci kısımlar ==== Anıtkabir inşaatı öncesinde Rasattepe, ağacın bulunmadığı çorak bir araziydi. İnşaatın temeli atılmadan önce, Ağustos 1944'te, bölgenin ağaçlandırmasını sağlamak amacıyla 80.000 liralık su tesisatı çalışmaları yapıldı. Anıtkabir ve çevresinin peyzaj planlamasına 1946'da, Sadri Aran'ın önderliğinde başlandı. Aran'ın hazırladığı plana göre yapılan peyzaj ve ağaçlandırma çalışmaları kapsamında ağaçlandırma, toprak tesviyesi ve fidan dikme çalışmaları gerçekleştirilirken 1953 yılındaki açılış sonrasında da buradaki ağaçlandırma ve peyzaj çalışmalarına düzenli olarak devam edildi. Bayındırlık Bakanlığı tarafından 4 Eylül 1944'te gerçekleştirilen ve inşaat arazisindeki toprak tesviye çalışmaları ile allenin istinat duvarlarının yapılmasını kapsayan inşaatın birinci kısmının ihalesini, Hayri Kayadelen'e ait Nurhayr Şirketi kazandı. 9 Ekim 1944'te gerçekleştirilen Anıtkabir'in temel atma töreninde başbakan, bakanlar, sivil ve askerî bürokratlar yer almıştı. 12 Ekim'de hükûmet, Anıtkabir inşaatına ödenek tahsisi yapmaya izin isteyen bir yasa tasarısı hazırladı. 1 Kasım'da Başbakanlık tarafından meclise sunulan tasarıya göre 1945-1949 yılları arasındaki dönem için Bayındırlık Bakanlığına, her yıl 2.500.000 lirayı aşmamak kaydıyla 10.000.000 liraya kadar geçici taahhütlere girme yetkisi veriliyordu. 18 Kasım'daki Meclis Bütçe Komisyonunda görüşülen ve kabul edilen yasa tasarısı, 22 Kasım'da ise Meclis Genel Kurulunda kabul edildi ve 4 Aralık 1944 tarihli T.C. Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. küçükresim|1944 tarihli Anıtkabir maketi. Anıt mezar kısmının üzerinde yer alması planlanan; ancak tasarruf amacıyla yapılan değişiklikler sonrasında kaldırılan bölüm de bulunur. İnşaatın kontrol ve mühendislik hizmetini Bayındırlık Bakanlığına bağlı Yapı ve İmar İşleri Başkanlığı yürütürken Orhan Arda'nın Mayıs 1945 sonunda inşaatın kontrolü için görev başına gelmesi ve devamlı olarak inşaat başında kalması kararlaştırıldı. İnşaatın kontrol şefliğine Ekrem Demirtaş getirilse de, Demirtaş'ın 29 Aralık 1945'te görevinden ayrılmasıyla yerine Sabiha Gürayman geçti. İnşaatın ilk kısmı 1945 yılı sonunda tamamlanırken bir tümülüs alanı olan Rasattepe'de, Türk Tarih Kurumu tarafından Temmuz 1945'te gerçekleştirilen kazılarda Frig dönemine ait bazı arkeolojik bulgulara rastlanmıştı. Anıt mezar binası ile tören meydanını çevreleyen binaların yapılmasını kapsayan inşaatın ikinci kısmı için 18 Ağustos 1945'te gerçekleştirilen ihaleyi kazanan Rar Türk adlı şirket ile Bakanlık arasında 20 Eylül 1945'te bir sözleşme imzalandı. Zemin etüdünün hazırlanması, temel sisteminin değiştirilmesi, betonarme ve statik hesaplarının yapılması ve bu hesap işlemleri ücretlerinin ödenmesi konularından dolayı inşaatın ikinci kısmının başlangıcı gecikirken 1947'nin inşaat mevsiminde temel inşaatına başlandı. Anıtkabir'in inşaatında kullanılacak taş ve mermerler, ülkenin çeşitli yerlerinden getirildi. İnşaat için yeterli bir taş sanayii olmaması nedeniyle ülke genelinde taş ocakları arandı ve tespit edilen ocakların açılmalarının yanı sıra taşların elde edilmesi amacıyla birtakım çalışmalar da gerçekleştirildi. 18 Aralık tarihli Bayındırlık Bakanlığı kararı doğrultusunda, Anıtkabir'in inşa edileceği arazinin deprem ve zemin mekaniği yönlerinden etütlerine yönelik Yapı İşleri Başkanlığı tarafından 23 Ocak 1945'te açılan ihaleyi Hamdi Peynircioğlu kazandı. Ertesi gün başlayan çalışmalar sonrasında hazırlanan rapor 20 Mayıs 1945'te, toprak ve yeraltı sularının kimyasal özelliklerinin yer aldığı analiz raporu ise 1 Aralık 1945'te teslim edildi. Raporda yer alan temel sisteminin değiştirilmesi gerektiği yönündeki görüşe dayanarak Bayındırlık Bakanlığı, yapının temelinde bu yönde bir değişiklik yapılmasını talep etti. Rapor sonrasında projede yapılmak istenen değişiklikler, Onat ve Arda ile bakanlık arasında hukuki bir sürecin yaşanmasına yol açtı. Temel değişikliği kararı üzerine mimarlar tarafından bu yönde yeni bir proje oluşturuldu. Bu değişiklik ardından Rar Türk'ün, ihtiyaç duyulandan daha fazla malzeme satın aldıklarından dolayı zarar ettiklerini belirterek fiyat farkı talep etmesi üzerine ve sonrasında yaşanan bürokratik sorunlar nedeniyle inşaat, Mayıs 1948'e kadar durdu. 14 Mayıs 1950'deki seçimler sonrasında iktidara gelen Demokrat Parti hükûmeti, yapılacak birtakım değişikliklerle hem inşaatın daha hızlı sonuçlandırılması hem de birtakım tasarruflar yapılması amacıyla bir komisyon kurdu. Bu bağlamda, projede yapılması hedeflenen değişikliklerin yer aldığı komisyon raporu, 29 Kasım 1950'deki Bakanlar Kurulu toplantısında kabul edildi. ==== Üçüncü ve dördüncü kısımlar ==== küçükresim|Anıtkabir'in inşaatından bir görünüm (1951) İkinci kısım inşaatın devam ettiği sırada, üçüncü kısım inşaatı için açılan ve 11 Eylül 1950'de sonuçlanan ihaleyi Amaç Ticaret kazandı. İnşaatın bu kısmı; Anıtkabir'e çıkan yollar, Aslanlı Yol ve tören alanının taş kaplama işleri, anıt mezar binasının üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması, lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsıyordu. 6 Haziran 1951'de gerçekleştirilen inşaatın dördüncü ve son kısmının ihalesini ise Muzaffer Budak'ın şirketi kazandı. İnşaatın bu kısmı; Şeref Holü'nün döşemesi, tonozların alt döşemeleri, Şeref Holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemeleri ve mermer işlerinin yapılmasından oluşuyordu. Bu kısımlarda kullanılan malzemeler; Kayseri, Hasandere, Hatay, Afyonkarahisar, Çanakkale, Adana, Haymana, Polatlı ve Gavur Dağları'ndan temin edildi. Anıtkabir'de yer alacak kabartma, heykel, yazı ve müze kısmında yer alacak eşyaların belirlenmesi ile ilgili kurulan komisyon, 31 Ağustos 1951 tarihli toplantısında, bu içeriğin Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndan ve Atatürk Devrimleri ile ilgili hayatı ve hareketleri düşünülerek seçilmesine karar verildi. Yazılar ile heykel ve kabartmaların belirlenmesi için iki ayrı alt komisyon oluşturuldu. 1 Eylül 1951'deki toplantıda, Anıtkabir'deki kuleler, yazılar, heykeller ve kabartmaların hangi özellikleri taşıması gerektiği belirlendi. Yazıların metinlerini belirlemekle görevli alt komisyonun ise 7 Ocak 1952'deki toplantısında hazırladığı raporda, kompleksteki metinlerde yalnızca Atatürk'ün sözlerinin yer almasına karar verildiği ifade edilmişti. Konusu belirlenmiş olan 19 heykel ve kabartma için, yalnızca Türk sanatçıların katılımına açık yapılan yarışma, 19 Ocak 1952'de sona erdi. 26 Ocak 1952'de açıklanan sonuçlara göre girişte bulunan kadın ve erkek heykel grupları ile alledeki aslan heykellerini Hüseyin Anka Özkan'ın; anıt mezara çıkan merdivenlerin sağında bulunan Sakarya Meydan Muharebesi konulu kabartmayı İlhan Koman'ın, solunda bulunan Başkomutanlık Meydan Muharebesi konulu kabartma ile İstiklâl, Mehmetçik ve Hürriyet kulelerindeki kabartmaları Zühtü Müridoğlu'nun; hitabet kürsüsü ve bayrak direğinin altındaki kabartmayı Kenan Yontunç'un; İnkılap, Barış, Müdafaa-ı Hukuk ve Misak-ı Millî kulelerindeki kabartmaları Nusret Suman'ın yapmasına karar verilirken 23 Nisan Kulesi kabartması için birinciliğe layık eser bulunamadığından ikinci olan Hakkı Atamulu'nun eseri uygulandı. Cumhuriyet ve Zafer kuleleri için ise "konuyu başarı ile temsil eden" bir eser bulunamadığından bu kulelere kabartma yapılmasından vazgeçildi. 1 Eylül 1951'deki toplantıda lahdin bulunduğu Şeref Holü'nün yan duvarlarına yapılması gereken kabartmaların yapımı ise, konuyu başarı ile temsil eden eser bulunamadığı gerekçesiyle iptal edildi. Heykel ve kabartmaların uygulanması için 26 Ağustos 1952'de açılan uluslararası ihaleyi, İtalya merkezli MARMI kazanırken birkaç kabartmayı yapacak olan Nusret Suman da şirketin taşeronu oldu. Kompleksteki sözlerin yazımı için 17 Temmuz 1953'te gerçekleştirilen uluslararası ihaleyi ise Emin Barın kazandı. Proje mimarları, Anıtkabir'de kullanılacak mozaik motiflerinin belirlenmesi için Nezih Eldem'i görevlendirdi. Şeref Holü'nün orta bölümünde yer alan mozaikler dışındaki Anıtkabir'deki mozaik süslemelerin tamamının tasarımını Eldem yaptı. Şeref Holü'nün tavanında yer alacak mozaik motifler için ise Türk ve İslam Eserleri Müzesi'ndeki 15. ve 16. yüzyıl Türk halı ve kilimlerinden alınmış on bir motifin birleştirilmesi ile bir kompozisyon oluşturuldu. Türkiye'de mozaik süsleme uygulamasının o dönemde yapılamaması nedeniyle İtalya'da üretilen ve parça parça Ankara'ya gönderilen mozaiklerin montajı 22 Temmuz 1952'de başladı ve uygulama çalışmaları 10 Kasım 1953'e kadar sürdü. Anıt mezar kısmını çevreleyen kolonlar, yardımcı binalarının önünde bulunan revaklar ve kulelerin tavanlarındaki fresk tekniğindeki süslemeler için 27 Mart 1953'te açılan ihaleyi Tarık Levendoğlu kazandı. 11 Nisan 1953'te imzalanan sözleşmenin şartnameye göre fresk motifleri idare tarafından verilecekti. 30 Nisan 1953'te başlanan fresk çalışmaları, 10 Kasım 1953'te tamamlandı. 11 Eylül 1954'te, anıt mezar binasının kuru fresk işleri ve demir merdivenler işi için ihale başlatıldı. Anıtkabir'in inşasının 26 Ekim 1953'te tamamlandığı duyuruldu. İnşaat sonunda projenin toplam maliyeti yaklaşık 20 milyon lirayı bulmuş ve proje için ayrılan 24 milyon liralık bütçeden yaklaşık 4 milyon lira tasarruf edilmişti. 10 Kasım 1953 sabahında Etnografya Müzesi'nden alınan Atatürk'ün naaşının yer aldığı tabut, gerçekleştirilen tören eşliğinde Anıtkabir'e getirilerek anıt mezar binasındaki mezar odasına defnedildi. İnşası tamamlandığında Anıtkabir'in toplam arazisi 670.000 m2yi kapsarken 1964 ve 1982'de yapılan kamulaştırmalar sonrasında Anıtkabir'in yayıldığı alan günümüzdeki sınırlarına ulaştı. === Sonraki yıllardaki değişiklikler === Millî Birlik Komitesinin 3 Haziran 1960'ta yayımladığı tebliğ ile 28 Nisan-27 Mayıs 1960 tarihleri arasında "özgürlük uğruna yaptıkları gösteriler" sırasında ölen beş "Hürriyet Şehidi", 10 Haziran 1960'ta Anıtkabir'e defnedildi. 20 Mayıs 1963'te gerçekleşen askerî müdahalesi esnasında çıkan çatışmalarda hükûmete bağlı taraftan ölen 6 kişi, Millî Güvenlik Kurulunun 23 Mayıs 1963 tarihli toplantısında alınan karar doğrultusunda Mayıs 1963'te buraya defnedildi. 14 Eylül 1966'da ölen Dördüncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in naaşı, 15 Eylül 1966'daki Bakanlar Kurulu toplantısında alınan karar doğrultusunda, 18 Eylül 1966'da Anıtkabir'deki Hürriyet Şehitliği'ne defnedildi. 25 Aralık 1973'te ölen İsmet İnönü'nün naaşı da, 28 Aralık 1973'te gerçekleştirilen devlet töreni ile Anıtkabir arazisine defnedildi. 12 Eylül Darbesi sonrasında, Millî Güvenlik Konseyinin 10 Kasım 1981'de yürürlüğe koyduğu kanunla birlikte Anıtkabir'de Atatürk'ün yanı sıra yalnızca İnönü'nün mezarının kalması yasalaştı. Kanun hazırlandığı sırada İnönü'nün naaşının da Devlet Mezarlığı'na nakli planlansa da fikri alınan İnönü ailesinin, naaşın Anıtkabir'de kalması yönündeki fikirlerini iletmesinin ardından kanun da bu fikre uygun olarak çıkarılmıştı. Anıtkabir'e 27 Mayıs 1960 ve 21 Mayıs 1963'ten sonra defnedilen on bir kişinin mezarı 24 Ağustos 1988'de açılarak naaşları Cebeci Askerî Şehitliği'ne, Gürsel'in ise mezarı 27 Ağustos 1988'de açıldı ve naaşı, 30 Ağustos 1988'de Devlet Mezarlığı'na defnedildi. 1977'de, Şeref Holü'ndeki pencerelere cam takıldı. Atatürk'ün doğumunun 100. yıl dönümüne denk gelen 1981 yılında, Türkiye'nin 67 ilinin yanı sıra Kıbrıs'tan getirilen topraklar, pirinç vazolara konularak Atatürk'ün naaşının etrafına yerleştirildi. İl sayısı arttıkça buradaki toprak dolu vazo sayısı da artış gösterdi ve Azerbaycan'dan gelen toprakla birlikte zaman içerisinde bu sayı 83'e ulaştı. Aynı yıl, Şeref Holü'nün iç kısmında, kapının sağındaki duvara Atatürk'ün 29 Ekim 1938 tarihli Türk ordusuna son mesajının, solundaki duvara ise İnönü'nün Atatürk'ün ölümü üzerine yayımladığı 21 Kasım 1938 tarihli Türk milletine yönelik taziye mesajının metni eklendi. 2000'de başlatılan değerlendirmeler sonucunda, anıt mezar kısmının altında yer alan bir alan, müze olarak düzenlenerek 26 Ağustos 2002'de Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi adıyla açıldı. == Mimari tarzı == Anıtkabir'in genel mimarisi, 1940-1950 yılları arasındaki İkinci Ulusal Mimarlık Akımı döneminin özelliklerini taşır. Kompleksin mimarisinde İslam ve Osmanlı mimarileri bilinçli olarak tercih edilmemiştir. Anadolu'nun antik köklerine atıfta bulunan projende mimarlar, Halikarnas Mozolesi'ni örnek almıştır. Her iki yapının kompozisyonu da temelde, dikdörtgenler prizması şeklindeki ana kütlenin etrafını dıştan çevreleyen kolonlardan oluşur. Bu klasik üslubun Anıtkabir'de de tekrar edildiğini belirten Doğan Kuban, "Anadolu'ya sahip çıkma isteği nedeniyle Halikarnas Mozolesi'nin örnek alındığı"nı ifade eder. Amerikalı mimarlık tarihi araştırmacısı Christopher Wilson ise, anıt mezar kısmının çatısının projeden kaldırılmasıyla birlikte bu yapının "akropolisin tepesinde yer alan bir Helen tapınağını andıran, sade ve soyut, kolonlu bir ana bina" hâline geldiğini yazar. Aslanlı Yol'da yer alan aslan heykelleri ise, Anadolu'da hüküm sürmüş Hititlerin kullandığı sembollerdendir. Yapının iç mimarisindeki kolon ve kirişli döşeme sisteminin kemer, kubbe (daha sonra yapılan değişikliklerle kaldırıldı) ve tonozlu bir sistemle değiştirilmesiyle iç mimaride Osmanlı mimarisi kaynaklı öğeler kullanılmış oldu. Bunun yanı sıra revaklar, tören meydanı ve Şeref Holü'nün zemin döşemelerindeki ya da yapıların tavanlarındaki kilim motifli renkli taş süslemeleri de Selçuklu ve Osmanlı mimarilerindeki süslemelerin özelliklerini taşır. Atatürk'ün sekizgen planlı mezar odası, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerindeki türbe mimarisi doğrultusundadır. Anıtkabir'deki bu farklı mimari tarzların karma bir şekilde kullanılmasını Onat, şu sözlerle ifade etmiştir: Anıtkabir'i "Türkiye'nin en çok Nazi etkisi olan yapısı" olarak tanımlayan Şevki Vanlı, totaliter bir kimlik taşıdığını belirttiği yapıyı "Roma kökenli, Nazi yorumlu" olarak değerlendirir. Doğan Kuban da 1950 yılında projede yapılan değişiklikler sonucunda yapının "Hitler tarzı bir yapıya" dönüştüğünü ifade eder. Wilson ise Anıtkabir'deki heykel ve kabartmaların sosyalist gerçekçiliğe benzediğini belirtir. == Konumu ve yerleşim planı == küçükresim||upright=1.3| Anıtkabir, eski adı Rasattepe olan ve günümüzde Anıttepe olarak adlandırılan 906 m rakımlı tepede yer alır. İdari olarak Ankara'nın Çankaya ilçesine bağlı Mebusevleri Mahallesi'nde, Akdeniz Caddesi numara 31'de bulunur. Anıtkabir; Aslanlı Yol, tören alanı ve anıt mezar binasından oluşan Anıt Bloku ile çeşitli bitkilerden oluşan Barış Parkı olmak üzere iki ana kısma ayrılır. 750.000 m2lik toplam yüzölçümünün 120.000 m2sini Anıt Bloku, 630.000 m2sini Barış Parkı oluşturur. Anadolu Meydanı yönündeki merdivenle erişilen giriş kısmının devamında, kuzeybatı-güneydoğu doğrultusundaki tören alanına kadar uzanan Aslanlı Yol olarak adlandırılan alle yer alır. Aslanlı Yol'un başında, dikdörtgen planlı Hürriyet ve İstiklâl kuleleri ve bu kulelerin önlerinde sırasıyla erkek ve kadın heykel grupları konumlanır. Her iki tarafında gül ve ardıçların yer aldığı Aslanlı Yol'un yine her iki yanında on ikişer adet aslan heykeli bulunur. Dikdörtgen planlı tören alanına üç basamakla erişilen yolun sonunda, sağ ve sol taraflarda sırasıyla Mehmetçik ve Müdafaa-i Hukuk kuleleri vardır. Üç yanı revaklarla çevrili tören alanının her bir köşesinde dikdörtgen planlı kuleler yer alır. Aslanlı Yol doğrultusunda, tören alanının girişinin tam karşısında Anıtkabir'in çıkışı bulunur. Çıkıştaki merdivenlerin ortasında Türk bayrağının dalgalandığı bir bayrak direği yer alırken çıkışın her iki yanında 23 Nisan ile Misak-ı Millî kuleleri vardır. Tören alanının köşelerinde yer alan Zafer, Barış, İnkılâp ve Cumhuriyet kuleleriyle toplam kule sayısı 10'a ulaşır. Alanı çevreleyen revaklarda Anıtkabir Komutanlığı, sanat galerisi ve kitaplık, müze ve müze müdürlüğü yer alır. Tören alanından, kolonatlarla çevrelenmiş anıt mezar kısmına ulaşılan merdivenin ortasında hitabet kürsüsü, her iki yanındaki duvarda ise birer kabartma bulunur. Şeref Holü olarak adlandırılan bölümde Atatürk'ün sembolik lahdi bulunurken bu kısmın altında Atatürk'ün naaşının yer aldığı mezar odası vardır. Anıt mezarın tam karşısında, tören alanını çevreleyen revaklarının bulunduğu kısmın ortasında ise İnönü'nün lahdi yer alır. == Bölümleri == === Anıt mezar === ==== Dış mimarisi ==== küçükresim|Anıtkabir'in anıt mezar bölümü Dikdörtgen planlı anıt mezar binasının zemin ölçüleri 72 × 52 m, yüksekliği 17 m'dir. Betonarme bir yapı olup simetrik ve düzenli bir temel üzerine inşa edilen yapının temelden itibaren yüksekliği 22,8 m'dir. 18 m genişliğindeki Şeref Holü'nde, doğu-batı doğrultusunda uzanan 1000 mm derinliğinde ve 500 mm genişliğinde 27 kiriş yer alır. Kirişler, aralarında 5,5 m'lik mesafe bulunan kolon çiftleriyle desteklenir. Yapı, ön ve arka cephelerinde sekizer, yan cephelerinde ise on dörder olmak üzere 14,4 m yüksekliğindeki, 800 × 800 m ölçülerine sahip kare kesitli toplam 44 kolondan meydana gelen bir kolonatla çevrilmiştir. Dış duvarların çatıyla birleştiği yerde, saçakların altındaki kısımda yapıyı, Türk oyma sanatından oluşan mukarnas etkili bir korniş çevrelerken ön cephe dışındaki cephelerde, yağmur suyunun boşaltılması için çörtenler yer alır. Yapının kaplandığı sarı travertenler Eskipazar'dan, kolonların üzerindeki lento, korniş ve çörtenlerde kullanılan bej travertenler ise Kayseri'deki taş ocaklarından getirilmiştir. Kolonatın bulunduğu alanın beyaz mermer zemininde, kolonlar arasındaki boşluklara denk gelecek şekilde kırmızı mermer şeritlerin çevrelediği beyaz dörtgen alanlar vardır. Kolonatın tavanında ise; kısa kenarlarda yedişer, uzun kenarlarda on üçer adet olmak üzere toplam 40 adet fresk bulunur. Kasetler içindeki fresklerde açık gri, kiremit ve sarı renkleri kullanılmıştır. Ön ve arka cephelerde, ortadaki iki kolon arasındaki aralık diğerlerine göre daha geniş tutularak anıt mezarın basık kemerli beyaz mermer söveli ana girişi ve aynı eksendeki Atatürk'ün lahdi vurgulanır. Tören meydanına bakan cephesinin sol tarafındaki "Gençliğe Hitabe" ile sağ tarafındaki "Onuncu Yıl Nutku", taş kabartma üzerine altın varakla yazılmıştır. Anıt mezar kısmına, 8 m yüksekliğindeki 42 basamaklı merdivenle çıkılır. Merdivenlerin ortasında hitabet kürsüsünün yer alır. Beyaz mermerden yapılan kürsünün tören meydanına bakan cephesi sarmal şeklindeki oymalarla süslüdür ve ortasında Atatürk'ün "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" sözü yine oyma tekniğiyle yazılmıştır. Anıt mezara çıkan merdivenlerin sağında Sakarya Meydan Muharebesi, solunda ise Başkomutanlık Meydan Muharebesi konulu birer kabartma yer alır. Her iki kabartmada da Eskipazar'dan getirilen sarı travertenler kullanılmıştır. Sakarya Meydan Muharebesi konulu kabartmanın en sağında, "muharebenin ilk dönemindeki saldırılara karşı gerçekleştirilen savunma mücadelesi sırasında evlerini terk ederek vatanlarını savunmak için yola çıkanları" temsilen genç bir erkek ve iki at ile birer erkek ve kadın figürleri bulunur. Genç erkek, arkasına, geldiği yöne dönerek sol elini yumruk yaparak yukarıya kaldırıyordur. Bu grubun önünde, muharebe öncesini temsil eden çamura batmış bir kağnı, çabalayan atlar, tekerleği döndürmeye çalışan bir erkek ve iki kadın ile ayakta bir erkek ve diz çökmüş vaziyette ona, kınından sıyrılmış bir kılıç sunan bir kadın vardır. Bu grubun solunda yer alan yere oturmuş iki kadın ve bir çocuk figürü, istila altında olan ve Türk ordusunu bekleyen halkı simgeler. Halkın yukarısında, uçar vaziyette ve Atatürk'e çelenk sunarak tasvir edilen bir zafer meleği figürü bulunur. Kompozisyonun en solunda ise "Vatan Ana"yı temsil eden yere oturur hâldeki kadın, muharebeyi kazanan Türk ordusunu temsil eden diz çökmüş hâldeki genç erkek ve zaferi temsil eden meşe figürü yer alır. Christopher Wilson, bu kabartmaları Arnaldo Foschini'nin projesindekilere benzetir. Başkomutan Meydan Muharebesi konulu kabartmanın en solunda yer alan birer köylü kadın, erkek çocuk ve attan oluşan grup, milletçe muharebeye hazırlık dönemini simgeler. Sağındaki bölümde yer alan Atatürk bir elini ileri uzatarak Türk ordusuna hedefi gösterir. Öndeki melek bu emri, borusu ile uzaklara ulaştırır. Bu bölümde iki de at figürü yer alır. Bundan sonraki bölümde, Atatürk'ün emri doğrultusunda taarruza geçen Türk ordusunun fedakârlıklarını ve kahramanlıklarını temsil eden, vurulup düşen bir erin elindeki bayrağı kavrayan bir erkek ile siperde ellerinde kalkan ve kılıçlı bir asker figürü yer alır. Önde ise elinde Türk bayrağı ile Türk ordusunu çağıran zafer meleği bulunur. Dosya:Anıtkabir, Anıttepe 01.jpg|Anıt mezar binasına ulaşan merdivenlerde yer alan kürsü Dosya:Anıtkabir, Anıttepe 07.jpg|Başkomutanlık Meydan Muharebesi konulu kabartma Dosya:20180108 Atatürk 2800 (25957462678).jpg|Dış cephede yer alan "Onuncu Yıl Nutku" metni ==== Şeref Holü ==== küçükresim|Şeref Holü'nün giriş kısmı Atatürk'ün sembolik lahdinin yer aldığı Şeref Holü olarak adlandırılan yapının birinci katına, Veneroni Prezati adlı şirket tarafından yapılan bronz kapının ardından, ortadaki daha geniş, yanlardaki daha dar açıklığa sahip iki sıra kolonattan oluşan hazırlık mekânının ardından giriş yapılır. İç kısımda, kapının sağındaki duvarda Atatürk'ün 29 Ekim 1938 tarihli Türk ordusuna son mesajı, solundaki duvarda ise İnönü'nün Atatürk'ün ölümü üzerine yayımladığı 21 Kasım 1938 tarihli Türk milletine yönelik taziye mesajı yer alır. Her iki yazıda da Emin Barın'ın yazı şablonu kullanılmıştır. Şeref Holü'nün iç yan duvarları; Afyonkarahisar'dan getirilen kaplan postu beyaz mermer ve Hasandere'ten getirilen yeşil mermer ile, döşemesi ve tonozların alt döşemesi ise Çanakkale'den getirilen krem, Hatay'dan getirilen kırmızı ve Adana'dan getirilen siyah mermer ile kaplıdır. Hazırlık kısmındaki sütunlu geçişin iki yanında, tavandan yere kadar uzanan ve girişi çerçeveleyen, üzerinde kilim desenlerinin yer aldığı şerit hâlindeki mozaikler bulunur. Giriş kısmında, eşiklerin ardından siyah mermerle çevrilen enine dikdörtgen kırmızı mermerler yerleştirilerek Şeref Holü'nün üç giriş noktası işaretlenmiştir. Diğer iki girişe göre daha geniş olan orta girişte, hazırlık bölümünün ortasında, kırmızı ve siyah mermerlerden koç boynuzu motifleri, uzunlamasına dikdörtgen şeklindeki alanın dört yönüne yerleştirilmişken; diğer iki girişteki koç boynuzu motifleri, zeminin ortasında, uzunlamasına dikdörtgen alanlarda siyah mermer üzerine kırmızı mermerle oluşturulmuştur. Zeminin yan kenarlarını, siyah mermerin belirginleştirdiği, kırmızı mermer şeritten çıkan aynı malzemedeki dişlerin meydana getirdiği bir kenar süsü sınırlar. Dikdörtgen planlı Şeref Holü'nün uzun kenarlarında, hazırlık mekânındaki kenar süsü motifinin daha geniş ve kırmızı zemin üzerine siyah dişlerle yapılan bir uygulaması bulunur. Bunun dışında, atlamalı olarak siyah ve beyaz mermerlerin oluşturduğu bir yol, Şeref Holü'nün uzun kenarlarını sınırlar. Bu sınırların dışında, giriş kısmında yer alan koç boynuzu motiflerinin hizasında, belli aralıklarla yerleştirilen beşer adet uzunlamasına dikdörtgen bölümlerde ise siyah zemin üzerine beyaz mermerle yaba motifleri yerleştirilmiştir. küçükresim|sol|Şeref Holü zeminin yan kenarlarındaki kırmızı mermer şeritten çıkan aynı malzemedeki dişlerin meydana getirdiği kenar süsü Şeref Holü'nün yanlarında dikdörtgen planlı, mermer zeminli ve dokuzar adet çapraz tonozla örtülü, 2 × 35 m ölçülerinde ve 5 m yüksekliğinde birer galeri yer alır. Bu galerilere geçiş sağlayan mermer söveli yedi açıklığın aralarında kalan kısımlarda, ortadaki dikdörtgen şeklindeki beyaz mermeri çevreleyen bej renkli mermer şerit, kısa kenarlarda koç boynuzu motiflerini oluşturur. Her iki galerinin dokuzar bölümünün zemininde aynı anlayışla ancak farklı motiflerin oluşturduğu süslemeler yer alır. Soldaki galeride, girişten itibaren birinci bölümdeki bej mermerle çevrilerek oluşturulan beyaz mermer kare alanları, dört köşesinde siyah mermer şeritler atlamalı olarak ortalarındaki enine ve uzunlamasına dikdörtgen şeklindeki çevreler. Aynı galerinin ikinci bölümünde, merkezdeki enine dikdörtgen alanı çevreleyen siyah mermer şeritler uzun kenarlara doğru köşeli biçimde kıvrılarak koç boynuzu motifleri oluşturur. Üçüncü bölümde siyah şeritlerin dar ve geniş kullanımlarıyla meydana getirilen koç boynuzu motiflerinden bir kompozisyon yer alır. Dördüncü bölümde siyah mermer şeritlerden dikdörtgenin kısa kenarlarına soyutlanmış, parçalanarak yerleştirilmiş koç boynuzuna benzeyen motifler vardır. Beşinci bölümünde siyah ve beyaz mermerler ile dama taşına benzer bir kompozisyon oluşturulmuştur. Altıncı bölümde dikdörtgenin uzun kenarlarının ortasındaki uzunlamasına dikdörtgen alanların etrafındaki siyah şeritler, kısa kenarlarda kıvrılarak koç boynuzu motiflerini meydana getirir. Yedinci bölümündeki dikdörtgen alanın kısa kenarlarına yerleştirilen siyah mermer şeritlerin yaba motiflerini oluşturduğu bir kompozisyon yer alır. Sekizinci bölümde ortada uzunlamasına dikdörtgen alanı sınırlayan siyah şeritler, kısa ve uzun kenarları devam ettirerek kenarların üstünde dört yönde bir çift koç boynuzu oluştururken; dörtgenin köşelerine "L" şeklinde siyah mermerler yerleştirilmiştir. Son bölüm olan dokuzuncu bölümde ise, ortadaki dikdörtgenden çıkan şeritler dört yönde farklı olarak dikdörtgen alanlar meydana getirecek şekilde kapanır. küçükresim|Şeref Holü'nde yer alan Atatürk'ün lahdi Şeref Holü'nün sağındaki galerisinin giriş tarafından birinci bölümünün zemininde, ortadaki dikdörtgeni çevreleyen siyah şeritlerin iki çift koç boynuzu oluşturduğu bir kompozisyon yer alır. İkinci bölümünün zemininde, uzun kenarlara yerleştirilen ve siyah mermerden bir şeridin meydana getirdiği, birbirine sırtları dönük iki koç boynuzu, kendilerine dik olan ortadaki şeritle birbirine bağlanır. Üçüncü bölümünün zemininde, ortadaki kareyi altta ve üstte takip eden siyah mermer şeritler, uzun kenarlarda koç boynuzu oluştururlar. Dördüncü bölümünde, ortasında kare şeklinde beyaz mermer olan enine dikdörtgenin köşelerinden çıkan şeritler, koç boynuzu motiflerini meydana getirir. Beşinci bölümünde, kare alanın her köşesine siyah mermerle yaba motifleri işlenmiştir. Altıncı bölümündeki kare alanın kenarlarındaki siyah mermer şeritler, simetrik olarak birer koç boynuzu oluşturur. Yedinci bölümündeki siyah mermer şeritler, yaba motifleri ile bir kompozisyon yaratırlar. Sekizinci bölümünde karenin altındaki ve üstündeki koç boynuzları, siyah mermer şeritlerle birleşerek farklı bir düzenleme elde edilmiştir. Dokuzuncu ve son bölümünde ise kare alanın altına ve üstündeki yatay siyah mermer şeritler, koç boynuzu motifleri meydana getirir. Şeref Holü'nde dördü kapılı on sekiz tanesi sabit toplam yirmi iki pencerenin yanı sıra; girişin tam karşısında, Ankara Kalesi'ne bakan ve lahdin tam arkasında, diğer pencerelerden daha büyük bir pencere yer alır. Bu pencerenin bronz parmaklıkları, dört adet ay şeklindeki parçanın karşılıklı bir araya gelip, birbirlerine kelepçe ve kamalarla kenetlenerek yonca yaprağı motifi oluştururken bu motif de yanındaki yaprak motifine kenetlenir. Alttaki genişliği 1,4 m, üstteki genişliği 1,5 m, uzunluğu 3,45 m, yüksekliği ise 1,62 m olan lahit; büyük pencerenin yer aldığı, duvarları ve zemini Afyonkarahisar'dan getirilen beyaz mermerle kaplı nişin içinde, zeminden yüksekte konumlanır. Lahdin yapımında, Bahçe'deki Gavur Dağları'ndan getirilen kırkar tonluk iki adet yekpare kırmızı mermer kullanılmıştır. Şeref Holü'nün 27 kirişten oluşan tavanı, galerileri örten çapraz tonozların yüzeyi ve galerilerin tavanları mozaiklerle süslenmiştir. Şeref Holü'nün yan duvarlarında, her birinde altışar adet olmak toplam 12 adet bronz meşale kullanılmıştır. Yapının üstü ise düz kurşun çatıyla örtülüdür. Dosya:Anıtkabir Şeref Holü girişi.JPG|Giriş kapısının sağındaki, Atatürk'ün 29 Ekim 1938 tarihli Türk ordusuna son mesajı Dosya:20180108 Atatürk 2813 (28051933589).jpg|Giriş kapısının solundaki, Atatürk'ün ölümü üzerine İnönü'nün yayımladığı 21 Kasım 1938 tarihli taziye mesajı Dosya:Photography by Victor Albert Grigas (1919-2017) Ankara-Ataturk 3-70 March 1970 00312 (32750822207).jpg|Şeref Holü'nün yanlarında yer alan galerilere açılan açıklıklar Dosya:20180108 Atatürk 2810 (28051939509).jpg|Lahdin yer aldığı niş ile tavandaki mozaik süslemeler Dosya:Anıtkabir, Anıttepe 03.jpg|Şeref Holü'ndeki bir pencere Dosya:Museum of Ataturk26.JPG|Şeref Holü'nün tavanı Dosya:Turkey-1668 (2215850901).jpg|Şeref Holü'ndeki meşalelerden biri Dosya:Anıtkabir mosaic details-3.jpg|Hazırlık kısmındaki sütunlarda yer alan mozaikler ==== Mezar odası ==== Yapının zemin katındaki üzeri çapraz tonozlarla örtülü koridorlara, beşik tonoz tavana sahip eyvan şeklindeki mekânlar açılır. Sembolik lahdin tam altına denk gelen konumdaki Atatürk'ün naaşı, bu kattaki sekizgen mezar odasında, direkt olarak toprağa kazılmış bir mezarda bulunur. Odanın tavanı, her bir köşesindeki kaynaktan altın renginde ışık yayılan sekizgen bir ışıklıkla kesilmiş piramit şeklindeki bir külâhla kaplıdır. Odanın tam ortasında yer alan ve kıbleye bakan lahit, sekizgen bir alanla sınırlandırılmıştır. Mermer sandukanın çevresinde; Türkiye'nin 81 ili, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan'dan alınan toprakların olduğu pirinç vazolar yer alır. Mezarın içine ise, Atatürk'ün defnedildiği dönemde var olan Türkiye'nin 67 ilinden; Selanik'teki Atatürk'ün doğduğu evin bahçesinden; Busan, Güney Kore'deki Birleşmiş Milletler Anıt Mezarlığı'nda yer alan Türk askerlerin defnedildiği kısımdan ve Suriye'deki eksklav Türk toprağı statüsündeki Süleyman Şah'ın türbesinden alınmış topraklar konulmuştur. Zemin ve duvarları mermerle kaplı olan odada mozaik süslemeler yer alır. === Aslanlı Yol === Kurtuluş Savaşı'ndaki Büyük Taarruz'un başladığı tarih olan 26 Ağustos 1922 gününe atfen 26 basamaklı 4 m yüksekliğindeki merdivenin ardından ulaşılan Anıtkabir'in girişinden, tören meydanına kadar kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan 262,2 m uzunluğundaki 12,8 m genişliğindeki alle, her iki yanındaki aslan heykellerinden dolayı Aslanlı Yol olarak adlandırılır. Yolun iki yanında, "kuvvet ve sükûnet telkin edecek" bir biçimde oturmuş pozisyonda, mermerden yapılan ve 40 cm yüksekliğindeki kaidelere oturtulmuş, 24 Oğuz boyunu temsilen 24 adet aslan heykeli bulunur. Heykeller, "Türk milletinin birlik ve beraberliğini temsil etme" amacıyla çifter çifter sıralanmıştır. Hüseyin Anka Özkan, heykelleri yaparken İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde yer alan Hitit dönemine ait Maraş Aslanı adı verilen heykelden esinlenmiştir. Yolun her iki yanında kurşun kalem ardıçları (Juniperus virginiana) ile güller yer alır. Yolun döşemesinde, Kayseri'den getirilen bej travertenler kullanılmıştır ve her bir taş karo arasında, arası çimle kaplı 5 cm'lik boşluklar bulunur. Aslanlı Yol'un başında Hürriyet ve İstiklâl kuleleri ve bu kulelerin önlerinde sırasıyla erkek ve kadın heykel grupları bulunur. Yol, sonundaki altı basamaklı merdivenle tören meydanına bağlanır. Dosya:Anıtkabir in Ankara Turkey by Mardetanha (33).JPG|Aslanlı Yol'un girişindeki merdivenler ile Hürriyet (solda) ve İstiklâl kuleleri Dosya:Anıtkabir in Ankara Turkey by Mardetanha (40).JPG|Aslanlı Yol'un tören meydanına doğru görünümü Dosya:Ankara Anitkabir Freiheitsturm Unabhängigkeitsturm.JPG|Aslanlı Yol'un Anıtkabir'in girişine doğru görünümü Dosya:Turkije3 2014 010 (15080445834).jpg|Aslan heykellerinden birisinin görünümü Dosya:Anıtkabir in Ankara Turkey by Mardetanha (50).JPG|Aslanlı Yol'un her iki yanında yer alan gül ve ardıçlar === Erkek ve kadın heykel grupları === Hürriyet Kulesi'nin önünde, üç erkekten oluşan, "Türk erkeklerinin Atatürk'ün ölümünden duydukları derin acıyı" ifade eden bir heykel grubu yer alır. Bir kaide üzerine yerleştirilmiş olan heykellerden sağdaki miğferli, kaputlu ve rütbesiz olanı Türk askerini, onun yanındaki kitap tutanı Türk gençlerini ve aydınlarını, gerisindeki yün başlıklı, keçe yamçılı ve sol elinde tuttuğu bir sopası olanı ise Türk halkını temsil eder. İstiklâl Kulesi'nin önünde ise üç kadından oluşan, "Türk kadınlarının Atatürk'ün ölümünden duydukları derin acıyı" ifade eden bir heykel grubu bulunur. Bir kaide üzerine oturtulmuş millî kıyafetler içindeki heykellerden kenarlardaki ikisi, yere kadar uzanan ve Türkiye'nin bereketini temsil eden, başak demetlerinden meydana gelen birer çelenk tutar. Sağdaki heykel, ileri uzattığı elindeki tasla Atatürk'e tanrıdan rahmet dilerken ortadaki heykeldeki kadın ise ağladığı yüzünü bir eliyle kapatır. Her iki heykel grubu da, 1 m yüksekliğindeki kaideleri dahil olmak üzere yaklaşık 6 m yüksekliğindedirler. Dosya:Anıtkabir in Ankara Turkey by Mardetanha (41).JPG|Erkek heykel grubu Dosya:Anit Kabir 3901.jpg|Erkek heykel grubu yüz detayları Dosya:Aslanlı yol girişi.JPG|Kadın heykel grubu Dosya:Anit Kabir 3904.jpg|Kadın heykel grubu yüz detayları === Kuleler === 8,8 × 10,85 m ölçülerinde dikdörtgen planlı, 7,2 m yüksekliğindeki Anıtkabir'deki on kulenin üzerleri; iç kısmı aynalı tonoz, dış kısmı ise tepelerinde mızrak ucu biçiminde bronz birer alem olan piramit şeklindeki çatılarla örtülüdür. Bu alemler, Türkiye kırsalı ile Orta Asya'daki Türk yerleşimlerinde rastlanan Türk göçebe çadırlarına benzer tasarımdadır. İç kısımlarının tavanlarında, her biri farklı olmak üzere Türk halı ve kilim motifleriyle oluşturulan freskler bulunan kulelerin iç ve dış cepheleri, Eskipazar'dan getirilen sarı travertenlerle kaplıdır. Beyaz taş sövelerle çevrili kapı ve pencerelerinin üzerlerindeki kemerli beyaz taş alınlıklarda, eski Türk geometrik süsleri ile bezenmiş, farklı desenlere sahip renkli mozaikler bulunur. Dış kısımlarında, Kayseri'den gelen bej travertenlerle imal edilmiş, yapıları saçakların altında dört tarafından saran Türk oyma işlerinden meydana gelen kornişler ve yağmur suyunun boşaltılması için çörtenler yer alır. ==== İstiklâl Kulesi ==== küçükresim|upright=0.6|İstiklâl Kulesi'nin iç duvarında yer alan kabartma Aslanlı Yol'un girişinin sağında bulunan İstiklâl Kulesi'nin kırmızı taş zemininde sarı renkli taş şeritler, alanı dikdörtgenlere böler. Kule girişinin solunda kalan duvarın iç kısmındaki kabartmada, ayakta duran ve iki eliyle kılıç tutan bir erkek ile yanında bir kaya üzerine konmuş bir kartal yer alır. Kartal, gücün ve bağımsızlığın; erkek figürü ise Türk milletinin gücü ve kudreti olan orduyu temsil eder. Kulenin iç kısmındaki travertenlerin derz aralarında zemine paralel 14 sıra, pencere çerçevelerinin kenarlarında ise tek sıra hâlinde turkuaz renkli çiniler bulunur. Duvarlarında ise yazı bordürü olarak Atatürk'ün bağımsızlıkla ilgili şu sözleri yazılıdır: * "Milletimiz, en feci izmihlâlle nihayet buluyor gibi görünmüşken, kaydı esarete karşı evlâdını kıyama davet eden ecdat sesi kalplerimiz içinde yükseldi ve bizi son halâs mücadelesine davet etti." 1921 * "Hayat demek mücadele, müsademe demektir. Hayatta muvaffakiyet, mutlaka mücadelede muvaffakiyetle mümkündür." 1927 * "Biz hayat ve istikâl isteyen milletiz ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı ibzal ederiz." 1921 * "Nısfet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin müstakbel çocukları, bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar." 1927 * "Bu millet istiklâlsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır. Ya istiklâl ya ölüm!" 1919 ==== Hürriyet Kulesi ==== küçükresim|sol|Hürriyet Kulesi ile önünde bulunan erkek heykel grubu Aslanlı Yol'un girişinin solunda bulunan ve İstiklâl Kulesi'yle aynı ölçülere sahip Hürriyet Kulesi'nin kırmızı taş zemininde sarı renkli taş şeritler, alanı dikdörtgenlere böler. Kule girişinin sağında kalan duvarın iç kısmındaki kabartmada; elinde kâğıt tutan melek ile yanında şaha kalkmış bir at figürü yer alır. Ayakta duran bir kız olarak tasvir edilen melek, sağ elinde tuttuğu "Hürriyet Beyannamesi"ni temsil eden kâğıtla birlikte bağımsızlığın kutsallığını sembolize eder. At da özgürlük ve bağımsızlığın bir sembolüdür. Kulenin içinde, Anıtkabir'in inşaat çalışmalarını gösteren fotoğrafların yer aldığı sergi ile inşaatta kullanılan taş örnekleri bulunur. Duvarlarında ise Atatürk'ün özgürlük ile ilgili şu sözleri yazılıdır: küçükresim|upright=0.6|Hürriyet Kulesi'nin iç duvarında yer alan kabartma * "Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak istiklâli tamme malikiyetle temin olunabilir. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun istiklâlden mahrum bir millet, beşeriyeti mütemeddine müvacehesinde uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye kesbi liyakat edemez." 1927 * "Bence, bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklâline sahip olabilmesiyle kaimdir." 1921 * "Hürriyetin de, musavatın da, adaletin de dayandığı millî hakimiyettir." 1923 * "Bütün tarihî hayatımızca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz." 1927 ==== Mehmetçik Kulesi ==== küçükresim|sol|upright=0.9|Mehmetçik Kulesi'nin görünümü Aslanlı Yol'un tören meydanına ulaştığı bölümün sağında yer alan Mehmetçik Kulesi'nin kırmızı taş zemininde, köşelerden çıkan siyah köşegen şeritler, merkezde iki çapraz meydana getirir. Kulenin dış cephesindeki kabartmada, cepheye giden olan Türk askerinin (Mehmetçik) evinden ayrılışı anlatılır. Kompozisyonda, elini asker oğlunun omuzuna atmış onu vatan için savaşa gönderen anne tasvir edilmiştir. Kulenin iç kısmındaki travertenlerin derz aralarında zemine paralel 14 sıra, pencere çerçevelerinin kenarlarında tek sıra hâlinde turkuaz renkte çiniler; Müze Müdürlüğü bölümü duvarlarında ise gül rozeti motifinin çeşitli uygulamaları yer alır. Giriş kapısının hatılında, kabara motifi uygulanmıştır. Kulenin duvarlarında, Atatürk'ün Türk askeri ve kadınları hakkındaki şu sözleri yazılıdır: * "Kahraman Türk neferi Anadolu muharebelerinin manasını anlamış, yeni bir mefkûre ile muharebe etmiştir." 1921 * "Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadının fevkinde kadın mesaisi zikretmek imkânı yoktur." 1923 * "Bu milletin evlatlarının fedakârlıkları, kahramanlıkları için vahidi kıyası bulunamaz." ==== Müdafaa-i Hukuk Kulesi ==== küçükresim|upright=0.6|Müdafaa-i Hukuk Kulesi'nin dış cephesindeki kabartma Aslanlı Yol'un tören meydanına ulaştığı bölümün solunda yer alan Müdafaa-i Hukuk Kulesi'nin kırmızı taş zemininde köşelerden çıkan siyah köşegen şeritler, merkezde iki çapraz meydana getirir. Kule duvarının dış cephesindeki kabartmada, Kurtuluş Savaşı'nda millî hakların savunulması anlatılır. Kabartmada, bir elinde ucu yere dayanan kılıç tutarken diğer elini ileri uzatarak sınırları geçmeye çalışan düşmana "Dur!" diyen çıplak bir erkek figür tasvir edilir. İleri uzatılan elin altında bulunan ağaç Türkiye'yi, onu koruyan erkek figürü ise kurtuluş amacıyla birleşmiş olan milleti temsil eder. Kulenin duvarlarında, Atatürk'ün müdafaa-i hukuk ile ilgili şu sözleri yazılıdır: * "Kuvayı Milliyeyi âmil ve iradei milliyeyi hakim kılmak esastır." 1919 * "Millet bundan sonra hayatına, istiklâline ve bütün varlığına bizzat kendisi nigehban olacaktır." 1923 * "Tarih; bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez." 1919 * "Türk milletinin kalbinden, vicdanından sanih ve mülhem olan en esaslı, en bariz arzu ve iman malum olmuştu: Kurtuluş." 1927 ==== Zafer Kulesi ==== sol|küçükresim|upright=0.6|Zafer Kulesi'nin tavanında yer alan kilim motifli fresk Tören meydanının, Aslanlı Yol tarafındaki sağ köşesinde yer alan Zafer Kulesi'nin kırmızı zemininin ortasında, siyah şeritlerle çevrelenmiş dikdörtgen alanda, şeritler köşegen yaparak merkezde kesişir. Dikdörtgenin meydana getirdiği her üçgen alana, siyah renkli birer üçgen yerleştirilmiştir. Dikdörtgenin her kenarında, sırtı dönük "M" harfi biçiminde bir motif bulunur. Kulenin iç kısmındaki travertenlerin derz aralarında zemine paralel hâlde 14 sıra, pencere çerçevelerinin kenarlarında ise tek sıra, turkuaz renkte çiniler yer alır. Giriş kapısının hatılında, kabara motifi uygulanmıştır. Kule içinde, Atatürk'ün naaşını 19 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'ndan alarak Sarayburnu'ndaki donanmaya teslim eden top ve arabası sergilenir. Duvarlarında ise Atatürk'ün kazandığı bazı askerî zaferlerle ilgili şu sözleri yazılıdır: * "Zaferlerin payidar neticeler vermesi ancak irfan ordusu ile kaimdir." (1923) * "Bu vatan evlât ve ahfadımız için cennet yapılmaya layık, elyak bir vatandır." (1923) * "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." (1921) ==== Barış Kulesi ==== küçükresim|upright=0.8|Barış Kulesi'nin iç cephesindeki kabartma Tören meydanının uzak köşesinde, Zafer Kulesi'nin karşısında yer alan Barış Kulesi'nin kırmızı zemininin ortasında, siyah şeritlerle çevrelenmiş dikdörtgen alanda, şeritler köşegen yaparak merkezde kesişir. Dikdörtgenin meydana getirdiği her üçgen alana, siyah renkli birer üçgen yerleştirilmiştir. Dikdörtgenin her kenarında, sırtı dönük "M" harfi biçiminde bir motif yer alır. Batı revakına bakan duvarın dış kısmında bir kuş sarayı vardır. Duvarlarının iç kısmında Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesini anlatan kabartmada, tarımla uğraşan köylüler, tarlalar ve ağaçlar ile yanlarında kılıcını uzatan bir asker figür tasvir edilir. Türk ordusunu temsil eden asker, vatandaşları korur. Kulenin içinde, Atatürk'ün 1935-1938 yılları arasında kullandığı Lincoln marka, tören ve makam otomobilleri sergilenir. Duvarlarında ise Atatürk'ün barış ile ilgili şu sözleri yazılıdır: * "Dünya vatandaşları haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir." 1935 * "Yurdda sulh cihanda sulh" * "Hayatı millet tehlikeye maruz kalmadıkça harb bir cinayettir." 1923 ==== 23 Nisan Kulesi ==== Tören meydanının dışarı açılan merdivenlerinin sağında yer alan 23 Nisan Kulesi'nin kırmızı taş zemininde köşelerden çıkan siyah köşegen şeritler, merkezde iki çapraz meydana getirir. İç duvarında yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920'deki açılışını temsil eden kabartmada, ayakta duran ve bir elinde anahtar, diğerinde ise kâğıt tutan bir kadın yer alır. Kağıdın üzerinde 23 Nisan 1920 yazılıyken anahtar ise meclisin açılışını sembolize eder. Kule içinde Atatürk'ün 1936-1938 yılları arasında kullandığı Cadillac marka özel otomobili sergilenir. Duvarlarında ise meclisin açılışıyla ilgili Atatürk'ün şu sözleri yazılıdır: * "Bir tek karar vardı: O da, hakimiyeti milliyeye müstenit, bilâkayduşart müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek." 1919 * "Türkiye Devleti'nin yegâne ve hakiki mümessili yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir." 1922 * "Bizim noktai nazarlarımız, kuvvetin, kudretin, hâkimiyetin, idarenin, doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır." 1920 ==== Misak-ı Millî Kulesi ==== Tören meydanının dışarı açılan merdivenlerinin solunda yer alan Misak-ı Millî Kulesi'nin kırmızı taş zemininde köşelerden çıkan siyah köşegen şeritler, merkezde iki çapraz meydana getirir. Kule duvarının dış cephesindeki kabartmada, bir kılıç kabzası üzerinde üst üste konulan dört elden tasvir edilir. Bu kompozisyon ile vatanın kurtarılması amacıyla yemin eden millet sembolize edilir. Kulenin duvarlarında ise Atatürk'ün Mîsâk-ı Millî ile ilgili şu sözleri yazılıdır: * "Düsturu halâsımız olan misakı millîyi safhai tarihe yazan milletin demir elidir." 1923 * "Millî hudutlarımız dahilinde hür ve müstakil yaşamak istiyoruz." 1921 * "Millî benliği bulmıyan milletler başka milletlerin şikârıdır." 1923 ==== İnkılâp Kulesi ==== Anıt mezarın sağında yer alan İnkılâp Kulesi'nin kırmızı zemininin ortasındaki dikdörtgen alan kısa kenarlarda siyah, uzun kenarlarda ise kırmızı taşla çevrelenmiş; mekânın kenarları siyah taş şeridin meydana getirdiği tarak motifi ile sınırlanmıştır. Kulenin iç duvarında yer alan kabartmada, birer el tarafından tutulan iki meşale tasvir edilir. Zayıf ve güçsüz bir elin tuttuğu, sönmek üzere olan meşale ile çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu; güçlü bir elin göklere doğru kaldırdığı ışıklar saçan diğer meşale ile ise yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk'ün Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak için yaptığı devrimler simgelenir. Kulenin duvarlarında, Atatürk'ün inkılâplarla ilgili şu sözleri yazılıdır: * "Bir heyeti içtimaiye aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse terakki, temeddün etmesine imkânı fenni ve ihtimali ilmi yoktur." 1923 * "Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz." 1937 ==== Cumhuriyet Kulesi ==== Anıt mezarın solunda yer alan Cumhuriyet Kulesi'nin kırmızı taş zemininin ortadaki dikdörtgen siyah bölümü, siyah renkli şeritler bir kilim motifi oluşturacak şekilde sarar. Kulenin yan duvarının dış kısmında bir kuş sarayı yer alır. Duvarlarının iç kısmında ise Atatürk'ün cumhuriyet ile ilgili şu sözü yazılıdır: * "En büyük kuvvetimiz, en şayanı emniyet mesnedimiz, hakimiyeti milliyetimizi idrak etmiş ve onu bilfiil halkın eline vermiş ve halkın elinde tutabileceğimizi fiilen ispat eylemiş olduğumuzdur." === Tören meydanı === küçükresim|Tören meydanı Aslanlı Yol'un sonunda yer alan 15.000 kişi kapasiteli tören meydanı, 129 × 84,25 m ölçülerinde dikdörtgen bir alandır. 373 dikdörtgene bölünen zeminin her bir bölümü; küp şeklindeki siyah, sarı, kırmızı ve bej renkli travertenler kullanılarak Türk halı ve kilim motifleri oluşturacak şekilde döşenmiştir. Siyah travertenlerle sınırlanan bir alanda yer alan meydanın tam ortasındaki kompozisyonda, kırmızı ve siyah travertenlerin oluşturduğu eşkenar dörtgen şeklindeki motifi, siyah taşlarla yaba motiflerinin kırmızı taşlarla çevrelenerek geniş kenar süslemesinin uzun kenarlarına dizilir. Kısa kenarlarında yarım eşkenar dörtgenlere sahip aynı kenar süslemesinin zeminini, "çapraz" motifleri tek veya ikişerli olarak doldurur. Alanda yer alan siyah travertenlerle çevrelenmiş daha küçük boyuttaki dikdörtgen bölümlerin tamamının göbek kısmında tam, kenarların ortasında ise yarım eşkenar dörtgen şeklinde birer motif yer alır. Ortadaki siyah taşları çevreleyen kırmızı taşlardan oluşan tam eşkenar dörtgenden çıkan kırmızı şeritler köşegenler oluşturur. küçükresim|sol|Anıtkabir'in tören meydanına çıkan girişi ve Türk bayrağı Alana, dört tarafında yer alan aşağı doğru üç basamaklı merdivenle erişilir. Tören alanının üç tarafı revaklarla sarılı olup bu revaklar Eskipazar'dan getirilen sarı travertenlerle kaplıdır. Revakların zeminlerinde sarı travertenlerle çevrelenmiş siyah travertenlerin oluşturduğu dörtgen bölümler atlamalı olarak yer alır. Tören meydanının uzun kenarlarındaki revaklarda bu dörtgenlerin her biri, revaka açılan pencere veya kapı hizasında, çift kolonatlı kısmında ise her bir kolon çiftinin arasındaki zeminde bulunur. Revakların tonoz örtülü galerilere sahip zemin katında dikdörtgen biçimli pencereler vardır. Kuleleri birbirine bağlayan revakların tavanlarındaki kasetler içerisinde yer alan Türk kilim motiflerinin merkezlerine, birbirinden ayrı şekilde iki koç boynuzu işlenmiştir. Koç boynuzu desenleriyle çevrelenen çerçevelerin ortalarında, her kule arasındaki kolonatta 11 kere tekrarlanan dikdörtgen bir bölüm bulunur. Zafer ile Barış kuleleri arasındaki kolonatta yer alan tavan freskleri ise 25 kez tekrarlanmış olup merkezdeki dikdörtgen kısımda yer alan iki koç boynuzu motifi birleşiktir ve diğer kolonatlardaki motiflerden farklı bir motif oluşturacak şekilde işlenmiştir. Açık ve koyu sarı, kiremit, bordo, beyaz ve koyu gri renklerinin kullanıldığı kolonatların tavanlarındaki fresklerin toplam sayısı 69 adettir. Tören meydanının Çankaya yönündeki girişinde yer alan 28 basamaklı merdivenlerinin ortasında; tepesinde Türk bayrağının dalgalandığı, yüksekliği 29,53 m, taban çapı 440 mm, tepe çapı 115 mm olan çelik bir bayrak direği yer alır. Bayrak direğinin kaidesinde yer alan kabartmayı Kenan Yontunç tasarlarken kabartmanın kaideye uygulamasını Nusret Suman gerçekleştirmiştir. Alegorik şekillerden meydana gelen kabartmada; meşale ile medeniyet, kılıç ile taarruz, miğfer ile savunma, meşe dalı ile zafer, zeytin dalı ile ise barış simgelenir. Dosya:Anıtkabir in Ankara Turkey by Mardetanha (73).JPG|Tören meydanının zemindeki kilim motifleri Dosya:Anıtkabir in Ankara Turkey by Mardetanha (71).JPG|Tören meydanının zemindeki kilim motifleri Dosya:Anıtkabir in Ankara Turkey by Mardetanha (56).JPG|Alanı çevreleyen revakların iç kısmı Dosya:Ancara 2010 5.JPG|Alanı çevreleyen revakların dışarıdan görünümü Dosya:Anıtkabir bayrak direği altı.JPG|Bayrak direğinin kaidesi ve üzerindeki kabartma === İsmet İnönü'nün lahdi === küçükresim|sağ|İsmet İnönü'nün lahdi Barış ve Zafer kuleleri arasındaki 25 açıklı kolonatın olduğu kısmın 13. ve 14. kolonları arasında İsmet İnönü'nün sembolik lahdi bulunur. Tören meydanı seviyesindeki bej traverten kaplı kaide üzerinde yer alan lahit, Topçam'daki ocaklardan çıkarılan pembe renkli siyenit ile kaplıdır. Lahdin önünde yine aynı malzemeden yapılan sembolik bir çelenk yer alır. Lahdin sol yüzünde İnönü'nün komutanlığında kazanılan İkinci İnönü Muharebesi sonrasında Ankara'ya çektiği telgraftan alıntıya şu şekilde yer verilmiştir: > Metristepe'den, 1 Nisan 1921 > Saat 6.30'da Metristepe'den gördüğüm vaziyet: Bozüyük yanıyor düşman > binlerce ölüleriyle doldurduğu savaş meydanını silahlarımıza terk etmiştir. > Garp Cephesi Komutanı İsmet Lahdin sağ tarafında ise Atatürk'ün bu telgrafa cevaben gönderdiği telgraftan şu alıntı yer alır: > Ankara, 1 Nisan 1921 > Garp Cephesi Kumandanı ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi İsmet Paşa'ya > Siz orada yalnız düşmanı değil milletin makûs talihini de yendiniz > Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal küçükresim|sol|İsmet İnönü'nün lahdi ve karşısındaki anıt mezar bölümü Lahdin altında bulunan mezar odası ve sergi salonuna, batı kolonlarının dış duvarından açılan kapıdan giriş yapılır. Kısa koridorun solunda, birinci kata çıkan merdivenler ile, duvar ve tavanları lif takviyeli betondan meydana gelen dikdörtgen biçimli kabul salonuna ulaşılır. Tavanda, duvarlara doğru eğimli masif meşe kafes yer alır. Zemini granitle kaplı olan bölümde, meşe iskeletli deri koltuklar ve İnönü ailesinin ziyaretleri sırasında yazdıkları özel defterin konulduğu masif meşeden kürsü bulunur. Kabul salonunun solunda sergi salonu, sağında ise mezar odası yer alır. İnönü'nün fotoğrafları ve birtakım şahsi eşyalarının sergilendiği vitrinler ile İnönü'nün hayatını ve yaptıklarını konu alan bir belgeselin yayımlandığı sinevizyon bölümünün yer aldığı sergi salonunun tasarımı kabul salonuna benzerdir. Önce ahşap ardından ise bronz bir kapıyla girilen kare planlı mezar odası, kesik piramit şeklindeki bir tavanla örtülüdür. Odanın batı duvarında kırmızı, mavi, beyaz ve sarı renkli camlardan geometrik desenli vitray pencere ve kıble yönünde bir mihrap vardır. Mihrabın kavsarası ve tavanı altın renkli mozaikle kaplıdır. Beyaz granitle kaplı zemin üzerinde, yine beyaz granitle kaplanmış ve kıbleye bakan, İnönü'nün naaşının yer aldığı bir sanduka bulunur. Odanın güney duvarında ve girişin iki yanında dikdörtgen nişler içindeki altın yaldızlı bir şekilde İnönü'nün şu sözleri yazılıdır: > Cumhuriyetin, bütün vatandaşları eşit tutan bütün vatandaşlara aynı hakkı > veren esas prensibinden vazgeçmek bizim için imkan haricindedir. > İsmet İnönü > Aziz Türk Gençleri! > Bütün çalışmalarımızda ileri insan, ileri millet ve yüksek insan cemiyeti > hedef olarak gözlerinizin önünde durmalıdır. Kudretli vatansever bir nesil > olarak Türk Milletini omuzlarınız da taşıyacaksınız. > 19.05.1944 İsmet İnönü === Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi === Misak-ı Millî Kulesi'nin giriş kapısından başlayan, revakların içinden İnkılâp Kulesi'ne ulaşan, Şeref Holü'nün altından devam ederek Cumhuriyet Kulesi'ne ve oradan da yine revakların içinden Müdafaa-i Hukuk Kulesi'ne çıkan kısım, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak hizmet verir. Misak-ı Millî ile İnkılâp kuleleri arasındaki birinci bölümde, Atatürk'e ait eşyalar ile Atatürk'ün balmumu heykeli sergilenir. İkinci bölümünde; Çanakkale Savaşı, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz ile Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni konu alan üç panorama yağlı boya tablonun yanı sıra Atatürk ve Kurtuluş Savaşı'na katılan komutanlardan bazılarının portreleri ile savaşın çeşitli anlarının resmedildiği yağlı boya tablolar yer alır. İkinci bölümü çevreleyen koridordaki 18 galeride yer alan tematik sergi alanlarından meydana gelen üçüncü bölümünde; Atatürk dönemine ilişkin olayların kabartmalar, maketler, büstler ve fotoğraflarla anlatıldığı galeriler yer alır. Cumhuriyet Kulesi ile Müdafaa-i Hukuk Kulesi arasında yer alan dördüncü ve son bölümünde ise Atatürk'ün çalışma masasında tasvir edildiği bir balmumu heykeli ve Atatürk'ün köpeği Foks'un doldurulmuş bedeninin yanı sıra, Atatürk'e ait kitaplardan oluşan Atatürk'ün özel kitaplığı bulunur. === Barış Parkı === küçükresim|Anıtkabir ve çevresinin havadan görünümü Anıtkabir'in yer aldığı tepenin 630.000 m2lik kısmını oluşturan ve Atatürk'ün "yurtta sulh, cihanda sulh" özdeyişinden ilham alınarak çeşitli ülkelerin yanı sıra Türkiye'nin bazı bölgelerinden getirilen bitkilerin yer aldığı alandır. Doğu Parkı ve Batı Parkı olmak üzere iki bölümden oluşan parka; Afganistan, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Avusturya, Belçika, Birleşik Krallık, Çin, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hindistan, Irak, İspanya, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Kıbrıs, Mısır, Norveç, Portekiz, Tayvan, Yugoslavya ve Yunanistan olmak üzere 25 ülkeden çeşitli tohum veya fidanlar gönderildi. Günümüzde Barış Parkı'nda 104 türden yaklaşık 50.000 adet bitki bulunur. Park, 1960'ların sonu ya da 1970'lerin başından itibaren ziyaretçilere kapalıdır. == Hizmetlerin yürütülmesi, törenler, ziyaretler ve diğer etkinlikler == küçükresim|sol|upright=0.8|Anıtkabir'de nöbet değişimi (Ağustos 2022) Proje yarışması, inşası ve açılışı döneminde kompleksin sorumluluğu Bayındırlık Bakanlığına aitti. Anıtkabir'in yönetimi ve bünyesindeki hizmetlerin yürütülmesi, 14 Temmuz 1956'da yürürlüğe giren 6780 sayılı Anıt-Kabir'in Her Türlü Hizmetlerinin Maarif Vekâletince İfasına Dair Kanun ile birlikte Millî Eğitim Bakanlığı Kültür Müsteşarlığına verildi. Bu dönemde; kara, deniz ve hava kuvvetleri ile jandarma teşkilâtına mensup askerlerden meydana gelen bir muhafız taburu da, Barış Parkı'nda yer alan bir kışlada konuşlanmaya başladı. Bakanlıklar arasında gerçekleştirilen iç yazışmalarla 1974'te, Millî Eğitim Bakanlığının sorumlulukları Kültür Bakanlığına geçti. 6780 sayılı kanunun yerine 15 Eylül 1981'de yürürlüğe giren 2524 sayılı Anıtkabir Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun ile birlikte, Anıtkabir'deki tüm işlerin sorumluluğu Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığına devredildi. Anıtkabir'de yapılan ziyaretler ve törenlere ilişkin esaslar, 2524 sayılı Anıtkabir Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun'un 2. maddesi maddesi uyarınca hazırlanan ve 9 Nisan 1982'de yürürlüğe giren yönetmelikle düzenlenir. Yönetmeliğe göre Anıtkabir'deki törenler; devlet başkanı veya temsilcisinin katıldığı ya da millî bayramlar ile Atatürk'ün 10 Kasım'daki ölüm yıl dönümünde düzenlenen 1 numaralı törenler, devlet protokolüne dahil kişilerin katıldığı 2 numaralı törenler ve bu iki tür törene katılanlar dışında kalan bütün gerçek kişiler ile tüzel kişi temsilcilerinin katıldığı 3 numaralı törenler olmak üzere üçe ayrılır. Muhafız bölük komutanının tören subayı olduğu 1 numaralı törenler, Aslanlı Yol'un girişinden başlar ve subaylar, lahde bırakılacak çelengi taşır. Yabancı devlet başkanlarının katıldıkları dışındaki törenlerde İstiklâl Marşı'nın bir kaydı çalınırken 10 Kasım'daki törenlerde 10 subay, tören boyunca saygı nöbeti tutar. Bölük komutanı ya da bir subayın tören subayı olduğu ve İstiklâl Marşı'nın çalınmadığı 2 numaralı törenler de yine Aslanlı Yol'un girişinden başlar. Bu tip törenlerde lahde bırakılacak çelengi astsubay ve erler taşır. Takım komutanı ya da bir astsubayın tören subayı olduğu İstiklâl Marşı'nın çalınmadığı 3 numaralı törenler ise tören meydanından başlar ve çelenk, erler tarafından taşınır. Her üç tür törende de, ziyaret öncesinde Anıtkabir Komutanlığına yazılı olarak verilen metinlerin yer aldığı ve ziyaretçiler ise bu yazılı olan metinlere imzalarını attığı farklı ziyaret defterleri tutulur. Yönetmeliğe göre törenlerin düzenlenmesi, Anıtkabir Komutanlığına aittir. Törenlerin yanı sıra Anıtkabir; tarihte farklı siyasi oluşumları destekleyen ya da bu oluşumların karşısında olan çeşitli gösteri, miting ve protestolara da ev sahipliği yapmıştır. Yönetmenliğin yürürlüğe girmesinden itibaren ise, Atatürk'e saygı amacı dışındaki her türlü tören, gösteri ve yürüyüş yapılması yasaktır. İstiklâl Marşı dışında bir marş ya da müzik çalınmasının da yönetmelik gereği yasak olduğu Anıtkabir'deki ses ve ışık gösterilerinin ise Anıtkabir Komutanlığınca belirlenen saatlerde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yapılacak protokol esaslarına göre yapılabileceği belirtilir. Çelenk koyma ve törenleri Devlet Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı ile Ankara Garnizon Komutanlığının iznine bağlıdır. Törenlerin güvenliğinden Ankara Garnizon Komutanlığı sorumludur ve güvenlik önlemleri; Ankara Garnizon Komutanlığı, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından alınır. Anıtkabir Komutanlığının devlet bütçesiyle karşılanamayan gereksinimlerini sağlama amacıyla Anıtkabir'deki binasında 1968'de kurulan Anıtkabir Derneği, günümüzde faaliyetlerini Mebusevleri'ndeki binasında sürdürür. Dosya:Ataturkmausoleumguard.jpg|Anıtkabir'de nöbet tutan bir asker Dosya:Visita al Mausoleo Mustafa Kemal Atatürk (6986054771).jpg|Ekvador Cumhurbaşkanı Rafael Correa'nın Anıtkabir ziyaretinde, ziyaret defterine yazdığı yazı (15 Mart 2012) Dosya:Presidentepineraenturquia.jpg|Şili Cumhurbaşkanı Sebastián Piñera, çelenk konulmasının ardından Atatürk'ün lahdi önünde (19 Kasım 2012) Dosya:Protect Your Republic Protest - 6 (2007-04-14) edit.jpg|Cumhuriyet Mitingleri kapsamında, Anıtkabir'de gerçekleştirilen mitingden bir görünüm (14 Nisan 2007) == Güvenlik == 29 Ağustos 1986'da, Barış Parkı'nda çıkan bir yangında yaklaşık 6 dönüm ağaçlık alan yandı. Ankara Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, yangın öncesinde aldıkları telefonlarda, Celâl Bayar'ın Anıtkabir'e olası bir defnine karşı olduklarını belirten kişilerin Anıtkabir ve başka yerlerde yangın başlatma tehditlerini aldıklarını ifade ettiler. Ertesi gün, Barış Parkı'nın yanı sıra Ankara'nın çeşitli bölgelerinde birkaç yangın daha meydana geldi. Yangını söndüren emniyet yetkileri, önceki gün gerçekleşen yangında tam olarak söndürülemeyen korların sıcaktan tekrar alev alması sonucu çıktığı yönünde açıklama yaparken Genelkurmay Başkanlığı tarafından yangının sabotaj olma ihtimaliyle ilgili bir soruşturma başlatıldı. Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığı tarafından 12 Eylül 1986'da yapılan açıklamada, her iki yangında da bir kastın bulunmadığı ve ilk yangının, kuru otlar arasında bulunan cam parçalarının güneş ışınlarını yansıtarak bu otların tutuşması ya da atılan bir sigara izmariti sonucu; ertesi günkü ikinci yangının ise ilk yangında tam sönmeyen ağaç köklerinden oluştuğu belirtildi. 19 Ağustos 1987'de, Anıtkabir'deki askerî birimlerin kaldığı binada, gerçekleşen bir patlama sonrasında çıkan yangın, aynı gece söndürüldü. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği, yangının, elektrik kontağı sonucu meydana geldiğini bildirdi. 18 Ağustos 2003'te, yine Barış Parkı'nda çıkan ve "kuru otların yandığı ve birkaç ağacın zarar gördüğü" belirtilen yangın ise aynı gün içerisinde söndürüldü. Türk emniyet birimleri tarafından 28 Ekim 1998'de gerçekleştirilen harekâtlarda, o yılın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sırasında Anıtkabir'e birtakım saldırılar düzenleme girişiminde oldukları gerekçesiyle bazı Hilâfet Devleti mensupları yakalandı. 11 Eylül saldırılarından iki gün sonra, 12 Eylül 2001'de, Türkiye'nin Köln Başkonsolosluğu tarafından Dışişleri Bakanlığına geçilen mesajda "henüz belirlenemeyen bir terör örgütü"nün, 11 Eylül saldırılarına benzer bir saldırıyı Anıtkabir'e de gerçekleştirme hazırlığında olduğunun belirtilmesi üzerine Anıtkabir'deki güvenlik önlemleri arttırıldı. == Sembolik değeri == küçükresim|sol|upright=0.8|Atatürk'ün lahdi başında dua okuyanlar Açılışıyla birlikte Anıtkabir, yalnızca Atatürk ile ilgili değil, hem Türklerle ilgili anma veya hatırlatma törenlerinin merkezlerinden biri hem de "modern Türkiye Cumhuriyeti'nin sembollerinden biri" hâline geldi. Zaman zaman gerçekleştirilen protestoların Anıtkabir'de tamamlanması talebinde bulunulurken Wilson bunun gerekçesini, protestocuların "şikâyetlerin, doğrudan Atatürk'ün kendisine iletilebilmesi" olarak gösterir. Anıtkabir ziyaret defterine yazılan bazı yazılarda, direkt Atatürk'e hitap edilerek şikâyetler ya da istekler dile getirilir. Wilson, Atatürk hayattaymışçasına kendisine şikâyet ve isteklerin yer aldığı mektupların yazılıp Anıtkabir'e gönderildiğini belirterek bu durumun "Türk ulusunun gözünde Atatürk'ün ölümsüzlüğü ... Anıtkabir'in de onun ikamet ettiği, ... sahiden yaşadığı ve resmî bir devlet kurumu olan PTT aracılığıyla mektup alabildiği bir yer olduğu fikrini pekiştirdiği"ni ifade eder. Anıtkabir'e yapılan ziyaretleri Mekke'deki Kâbe'ye yapılanlarla karşılaştıran Carol Delaney, Anıtkabir'i "seküler bir hac mekânı" olarak tanımlar. Amerikalı antropolog Michael E. Meeker ise Anıtkabir'e yapılan ziyaretlerdeki hiyerarşik düzene göre çelenk bırakma ritüelini, Osmanlı döneminde Topkapı Sarayı'nda yapılan Galebe Divanı törenlerine benzetir ve "vatandaş ile kurucu, ulus olmanın dayattığı bir sınırlamalar sistemi içerisinde etkileşime geçerler" ifadesini kullanır. Bruce Trigger'ın "uzun yürüyüşlerdeki abidevi nitelik, devletin haşmetini simgeler" ifadesine dayanarak Wilson, hem Atatürk'ün lahdine ulaşmak için yürünen mesafe hem de çelengi bırakmak için eğilinmesi hem de bunları yaparken bir saygı gösterisi olarak lahde sırtın dönülmemesine atıfta bulunarak bu ritüellerdeki fiziksel zorluklara dikkat çeker. == Kültürel etkileri == Haziran 1966-Ağustos 1987 arasında tedavülde kalan 20 Türk lirası, Ocak 1997-Ocak 2006 arasında tedavülde kalan 5.000.000 Türk lirası ve Ocak 2005-Ocak 2010 arasında tedavülde kalan 5 Yeni Türk lirası banknotlarının arka yüzünde, Anıtkabir'in bir tasviri yer alıyordu. 10 Kasım 1953'te, Anıtkabir'in açılışı dolayısıyla Türkiye'de basılan posta pullarında; 1963'te, Türkiye'de basılan Ankara Binaları Pul Serisindeki bir pulda ve aynı yıl, Atatürk'ün ölümünün 25. yıl dönümü dolayısıyla İran ve Pakistan'da basılan pullarda Anıtkabir'in tasvirlerine yer verildi. Ülkenin ulusal darphanesi tarafından basılan 2008 tarihli ve Atatürk'ün naaşının Anıtkabir'e taşınmasının 60. yıldönümü anısına basılan 2013 tarihli gümüş hatıra paralarının arka yüzünde Anıtkabir'in birer tasviri yer aldı. Orkun Uçar ile Burak Turna'nın yazdığı 2004 çıkışlı Metal Fırtına romanında Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetlerine ait uçaklar tarafından bombalanarak yıkılan Anıtkabir'in enkazında Atatürk'ün naaşına rastlanılmaz. Uçar'ın yazdığı 2005 çıkışlı devam romanı Metal Fırtına 2: Kayıp Naaşta ise Atatürk'ün naaşının hikâyesi anlatılır. İsmail Ünver'in 2005 çıkışlı Anıtkabir Soygunu adlı fantastik bilimkurgu romanı, Nurettin İğci'nin ise Bıcırık serisinin 2008 çıkışlı Bıcırık Anıtkabir'de adlı çocuk kitabı bulunur. Beyoğlu, İstanbul'da yer alan Miniatürk'te, Mayıs 2003'teki açılışından itibaren yer alan maketler arasında Anıtkabir'in maketi de yer alır. Bu maket, Nisan 2015 itibarıyla yenilenmiş olarak sergilenmeye devam eder. Mayıs 2004'te Konyaaltı, Antalya'da açılan ve 2018'de Kepez'e taşınan Kepez Açık Hava Müzesi'nde sergilenen maketler arasında kompleksin maketi de bulunur. İlki Ocak-Şubat 2014'te ANKAmall'da olmak üzere birkaç kez gerçekleştirilen Worldminia adlı sergideki maketler arasında Anıtkabir'inki de yer almıştır. Extramücadele'nin Mustafa Kemal Türbesi adlı heykelinde, Anıtkabir'in anıt mezar kısmı, çatı kısmının köşelerine birer adet minare eklenerek tasvir edilmiştir. 10 Kasım 2006'da, İzmir'deki Konak Meydanı'nda açılan Anıtkabir İzmir'de adlı sergide, Anıtkabir'i ziyaret etmiş hissiyatı yaratma amacıyla Anıtkabir'in yerleşim planına uygun olarak kompleksteki unsurların görsellerine yer verilmişti. Sergi, 2010 yılına kadar devam etti. Anıtkabir, Mimarlık dergisinin Mayıs-Haziran 2003 tarihli sayısında duyurulan anket sonucu oluşturulan Türkiye'de Çağdaş Mimarlığın (1923-2003) Önde Gelen 20 Eseri listesinin 7. sırasında yer aldı. == Kaynakça == ;Özel ;Genel * * * * * * * * * * * == Konuyla ilgili yayınlar == * * * * * * == Dış bağlantılar == * * 360tr.com'daki sanal Anıtkabir gezisi Kategori:Çankaya'daki yapılar Kategori:Ankara'daki cumhuriyet dönemi yapıları Kategori:1953'te Ankara Kategori:1953'te tamamlanan yapılar Kategori:Türkiye'deki betonarme yapılar Kategori:Türkiye'deki Neoklasik mimari Kategori:Türkiye'deki anıt mezarlar Kategori:Atatürk anıtları Kategori:Türk lirası üstünde görünen yapılar
997
Mazgirt, Tunceli'nin bir ilçesi. == Etimoloji == Kaynaklarda eski ismine rastlanmamakla birlikte halk dilinde "Mezingirt" diye anılır. Ermenicede (Medzgerd) büyükhisar anlamına gelmektedir. Urartularda, Gert kelimesi şehir anlamına gelir. Büyük şehir, büyük ormanlık anlamında kullanılmıştır. MÖ 9. yüzyılda yöreye hakim olan Urartular tarafından konduğu tahmin edilmektedir. == Tarihçe == Mazgirt coğrafi konumu nedeniyle en eski yerleşim yerlerinden biridir. İlçenin tarihi, Tunç Çağına kadar gitmektedir. Bölge MÖ 2200'lerde Hurriler'in MÖ 1375-1335 yıllarında Suriye'ye ilerleyen Hititlerin, Hitit devleti yıkılınca da MÖ 9. yüzyılda Harput (Elazığ) yöresine hakim olan Urartular'ın hakimiyeti altına girmiştir. Mazgirt Kalesi ve Bağın Kalesi Urartular dönemine aittir. MÖ 560'larda Asur ve Urartu devletini yıkan Medler, Mazgirt dahil tüm Tunceli yöresine hakim oldular. MÖ 550'lerde Medler, Persler tarafından ortadan kaldırılınca bölge Perslerin hakimiyetine, Pers ordularının MÖ 334-332'lerde İskender karşısında aldığı yenilgiler sonucu Makedonya egemenliğine girdi. Daha sonra bölge Kapadokya ve Romalılar arasında zaman zaman el değiştirdi. Roma İmparatorluğu hakimiyeti uzun süre devam etmiş, imparatorluğun 395'te Doğu ve Batı Roma diye ikiye ayrılmasından sonra Mazgirt, Bizans imparatorluğu sınırları içerisinde kalmıştır. Birinci Kubat yönetiminde Sasani İmparatorluğu 503 yılında Erzurum ve Diyarbakır'ı alınca, Tunceli yöresi Sasani, Bizans ve Araplar arasında 1071 yılına dek sürekli el değiştirmiştir. 1115 yılında Harput kalesini elde eden Artukoğulları, Çubukoğullarının egemenliğine son verip Mazgirt ilçesi dahil, Tunceli'nin güney kısmının tümünü egemenliği altına aldılar. 1100-1200 yıllarında Mengüçler yöreye hakim oldular. 1228 yılında Anadolu Selçuklu hükümdarı I. Alâeddin Keykubad, Mengüçlülerin egemenliğine son verince, ilçe Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliğine girdi. Bağın (Dedebağ) köyü yakınında bulunan Bağın Kalesi bu dönemde Selçukluların denetimine kalmıştır. Anadolu Selçuklu Devletinin, Moğollara yenilmesiyle 1243 yılında yöre Moğolların denetimine girdi. Bu dönemde birçok beylikler çıktı. 1300 yılında Akkoyunlular yöreye hakim oldular. 1473 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Akkoyunluları Otlukbeli savaşında mağlup etmesinden sonra yöre Osmanlılar'ın egemenliğine girdi. 1514 yılında Yavuz Sultan Selim'in Şah İsmail'i Çaldıran Muharebesinde yenmesiyle Osmanlı hakimiyeti pekişti. Mazgirt, 1530 yılı tahririnde Çemişkezek sancağının bir nahiyesi konumundaydı."998 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Diyâr-i Bekr Ve ‘Arab Ve Zü'l-Kâdiriyye Defteri ( 937/1530 )”, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın Nu:39, Sayı:, Sf:25, Yıl:1998. URL: https://www.devletarsivleri.gov.tr/varliklar/dosyalar/eskisiteden/yayinlar/osmanli- arsivi-yayinlar/998_1_NOLU%20MUHASEBE-1.pdf . Erişim: 6 Ekim 2020 1541 yılı tahririnde de nahiye merkezi konumunda olan yerleşim bu tarihten sonra sancak merkezi haline getirilmiş ve Mazgirt Sancağı'da Pir Hüseyin Bey'in oğullarına yurtluk ocaklık olarak verilmiştir. 1663 yılına gelindiğinde Pir Hüseyin Bey'in nesline verilen ayrıcalık kaldırıldığı gibi sancak statüsü de kaldırılarak mukataaya dönüştürülerek Voyvodalar tarafından yönetilmeye başlanmıştır. 17\. yüzyılda Müslüman ve Gayrimüslim nüfusa sahip olan yerleşimde, 1691 yılı Cizye Defteri kayıtlarına göre cizye mükellefi 53 erkek yaşamaktaydı. == Coğrafya == İlçe Munzur Dağları'nın uzantısı olan Kert Dağları üzerinde, Mazgirt Kalesi eteğinde kurulmuştur. Rakımı 1400'dür. Doğusunda Peri Suyu (Karakoçan ilçesi), batısında Munzur Suyu (Merkez ilçe), kuzeyinde Nazımiye ilçesi ve güneyinde Keban Baraj Gölü bulunmaktadır. Mazgirt güneyden kuzeye doğru sürekli yükseklik arz eden tepe ve dağlardan meydana gelen bir ilçedir. İlçenin güneyini teşkil eden baraj gölü çevresi, ormanlık sahası bulunmayan ve küçük tepelerden meydana gelmiş tarıma elverişli alandır. Mazgirt ilçe merkezi ile Darıkent arasında bir şerit düşünülecek olursa bu şeridin kuzey kısmının yüzey şekilleri güney kısmına göre daha dağlıktır. Bu bölümde büyük dağlara ve vadilere rastlanır. Bu bölge bitki örtüsü ve ormanlık saha bakımından güneye nazaran daha zengindir. İlçede ova yoktur. Baraj gölü Göktepe ve Akpazar çevresinde bazı köylerin arazisini kısmen kaplamıştır. Bu araziler ilçenin en verimli arazisini teşkil eder. İlçenin batısında bulunan Mazgirt Dağları kuzeyindeki Simdantaş (Kırklar) tepesi, Yeşil Baba ve Gögerik tepesi yörenin başlıca dağlarıdır. Sonuç olarak Mazgirt, Tunceli'nin güney kesiminde yer alan kuzeyde merkez ve Nazımiye ilçesi, doğuda Karakoçan, güneyde Kovancılar, batıda Pertek ile çevrili 709 kilometrekare yüzölçümüne sahiptir. == Ekonomi == Temel ekonomik etkinlik tarım ve hayvancılık olmakla birlikte son yıllarda oldukça gerileme yaşanmıştır. İlçe halkının %75,80'i tarımla ve hayvancılıkla uğraşmakta olup, tarım genellikle aile ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik kapalı tarım ekonomisi şeklindedir. Mazgirt, ilin tarıma en elverişli ilçelerinden biridir. İlçenin güney kesimleri makineli tarım yapmaya müsait olup halk geçimini bitkisel üretim yaparak sağlamaktadır. İlçenin güney kesimlerinde genellikle tarımla uğraşılmakta, kuzey kesimlerinde ise tarımla birlikte hayvancılıkla da uğraşılmaktadır. İlçede buğday, arpa, fasulye, fiğ, şeker pancarı, soğan, patates, nohut, mercimek gibi ürünler yetiştirilir. Bunun yanı sıra meyvecilikte yapılmaktadır. İlçenin Akpazar beldesinde çanak-çömlekçilikte yapılmaktadır. Mazgirt ilçe merkezinde PTT ve Ziraat Bankası şubesi bulunmaktadır. == Nüfus == == Kültür ve sanat == Her yıl il genelinde düzenlenen Munzur Doğa ve Turizm festivali kapsamında ilçede de çeşitli sanat etkinlikleri düzenlenmektedir. bunun dışında bazı dönemlerde özellikle müzik alanında çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. === Tarihi eserler ve Türbeler === Mazgirt Kalesi, Elti Hatun Türbesi, Elti Hatun Camisi, Çoban Baba Türbesi, Kale Köyü Kalesi ve Bağın Kalesi olarak sayılabilir. İlçenin Darıkent (Muhundu) köyünde bulunan kaplıca, her yıl özellikle yaz aylarında sağlık amacıyla çok sayıda kişi tarafından ziyaret edilmektedir. === Mazgirt İlçesi efsaneleri === * Çoban Baba Efsanesi * Elti Hatun Efsanesi * Yürüyen Duvar Efsanesi (Baba Mansur Efsanesi) * Bağın Kalesi Efsanesi == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Mazgirt Kaymakamlığı * Mazgirt Belediyesi
962
Mustafa İsmet İnönü (24 Eylül 1884, İzmir - 25 Aralık 1973, Ankara), Türk asker, siyasetçi ve devlet adamı. Türkiye'nin 2. cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Dönemi'ndeki ilk başbakanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ilk genelkurmay başkanı. 1884 yılında İzmir'de doğan Mustafa İsmet, 1903 yılında Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn'dan birincilikle mezun olarak Osmanlı ordusuna katıldı. I. Dünya Savaşı'nda Kafkasya ve Filistin cephelerinde savaştı. 1920 yılında Anadolu'ya geçti. Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Vekili (Genelkurmay Başkanı) olarak I ve II. İnönü muharebelerini kazandı. Büyük Taarruz'a Batı Cephesi Komutanı sıfatıyla katıldı. Mudanya Mütarekesi'nde ve Lozan Antlaşması'nda Türk heyetine başkanlık yaptı ve antlaşmaları imzaladı. Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk başbakanı oldu. 1934'te, İnönü muharebelerindeki başarılarından dolayı İnönü soyadını aldı. Atatürk'ün ölümünden sonra 11 Kasım 1938'de cumhurbaşkanı seçildi ve 1950 yılına kadar görev yaptı. 1950-1960 yılları arasında muhalefette yer alan İnönü, 27 Mayıs Darbesi'nden sonra 1961'de yapılan seçimlerde birinci parti olarak çıktı. Ancak oy oranı tek başına iktidar olmaya yetmiyordu. İnönü, böylece Türkiye'nin ilk koalisyon hükûmetini Adalet Partisi ile kurdu. 1965 yılında başbakanlığı bırakan İnönü, 1972 yılına kadar ana muhalefet liderliğini sürdürdü. 25 Aralık 1973 tarihinde solunum yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetti. CHP Kurultayı tarafından kendisine "Millî Şef" unvanı verilmiştir. Birçok defa başbakanlık görevini üstlenmiştir. 1925-1937 yılları arasında 12 yıllık kesintisiz başbakanlık süresi olmakla birlikte, toplam 17 yıl 11 ay ile Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en uzun süre başbakanlık yapmış kişisidir. == Erken hayatı ve Osmanlı dönemi == İsmet İnönü 24 Eylül 1884 tarihinde İzmir'de Mehmed Reşid Efendi (1854-1920) ile Cevriye Hanım'ın (1867-1959) ikinci oğulları olarak doğmuştur. Reşit Efendi aslen Bitlis'in tanınmış ailelerinden Kürümoğulları ailesindendir. Bu ailenin bazı kaynaklarca Kürt olduğu iddia edilirken şecere çalışmalarını yürüten Emekli Albay M. Atilla Kürümoğlu yaptığı açıklamada Türk olduğunu belirtmiştir. Reşid'in babası Abdülfettah Efendi, işi sebebi ile Malatya'ya yerleşmiştir. Annesi Cevriye ise aslen Razgradlı (Bulgaristan) olup babası Razgrad ulemasından Müderris Hasan Efendi 1870'li yıllarda İstanbul'a göç etmiştir. Cevriye ile Reşid 1880'de İstanbul'da evlenmişlerdir. İlk çocukları Ahmet Mithat (1882-1960) ve ikincisi İsmet'in dışında Hasan Rıza (ö. 1972) ve Hayri Temelli (ö. 1937) adlı iki oğulları ve Seniha Okatan (ö. 1964) adlı bir kız çocukları olmuştur. == Öğrenim hayatı == İlk ve orta öğrenimini Sivas'ta tamamladı. 1895 yılında Sivas Mülkiye İdadisi'ne kayıt yaptırdı ancak daha sonra Sivas Askerî Rüşdiyesi'ne geçti ve 1896'da mezun oldu. Sonra, 1897 yılında İstanbul'daki Mühendishane İdadisi'ne gitti. 14 Şubat 1901'de Mühendishane-i Berr-i Hümâyun'a (topçu okulu) girip 1 Eylül 1903 tarihinde topçu teğmeni olarak mezun oldu. 26 Eylül 1906 tarihinde Erkân-ı Harbiye Mektebi'ni birincilikle bitirerek kurmay yüzbaşı rütbesiyle Edirne'deki 2. Ordu'nun 8. Topçu Alayı'nda 3. Batarya Bölük komutanı olarak kurmay stajını yaptı. == Askerî hayatı == === Orduda ilk yılları === 1908 yılında 2. Süvari Fırkası'nın kurmayı oldu ve 31 Mart İsyanı'nda Hareket Ordusu karargâhında görev aldı. 1910'da 4. Kolordu kurmaylığına getirildi ve 1911'de Yemen Kuvayi Mürettebe Komutanlığı kurmayı oldu. 26 Nisan 1912 tarihinde binbaşı rütbesine terfi etti ve Yemen Kuva-yi Umumîye Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevine atandı. 1912-1913 yılları arasında Harbiye Nezareti'nde Başkomutanlık Karargâhı 1. Şubede bulundu ve İkinci Balkan Savaşı'nda Çatalca Ordusu Sağ Cenah Komutanlığı kurmaylığına getirildi. Savaştan sonra İstanbul Antlaşması'nın bağıtlanmasında Bulgarlar ile müzakere eden heyete askerî danışman olarak katıldı. 1914 yılında Harbiye Nazırlığı ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği'ne atanan Enver Paşa'nın başlattığı ordunun yenileştirilmesi hareketinde etkin rol oynadı. Staff of the Ottoman Action Army.jpg|İsmet Bey Hareket Ordusu'nun kumanda heyetinden bir grubun arasında, arkada soldan ikinci sırada (1909) Ismet and Kiazim Zeyrek.jpg|İsmet Bey ve Kâzım Zeyrek (Karabekir), 1910 Binbashi Ismet Bey.jpg|Binbaşı İsmet Bey Yemen'den döndükten sonra, 1913 == I. Dünya Savaşı == 29 Kasım 1914 tarihinde kaymakam (yarbay) rütbesine terfi etti ve 2 Aralık 1914 tarihinde Genel Karargâh 1. Şube Müdürü olarak atandı. 9 Ekim 1915 tarihinde 2. Ordu Kurmay Başkanlığına getirildi ve 14 Aralık 1915 tarihinde miralay (albay) rütbesine terfi etti. I. Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi'nde Kolordu Komutanı olarak, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte çalıştı. Bu sırada Mustafa Kemal bu ordunun 16. Kolordu Komutanlığı'na atandı. 1916 yılının yaz aylarında bir süre çarpışmaları yönetti. 2. Ordu Komutan Vekili Mustafa Kemal Paşa'nın önerisiyle, 12 Ocak 1917 tarihinde 4. Kolordu Komutanlığı'na atandı. Bir süre sonra İstanbul'a geri çağrıldı ve Halep'te 7. Ordu'nun oluşturulmasında görev aldı. 1 Mayıs 1917 tarihinde Filistin Cephesi'nde 20. Kolordu Komutanlığı'na, 20 Haziran'da 3. Kolordu Komutanlığı'na atandı. Bu sırada 7. Ordu'nun komutanlığını üstlenen Mustafa Kemal Paşa ile yeniden yakın ilişki içinde oldu. Ancak Megiddo Muharebesi sırasında yaralanınca İstanbul'a gönderildi. === Kurtuluş Savaşı === Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından az önce Sina ve Filistin Cephesi'ndeki Yıldırım Orduları Grubu'nun General Edmund Allenby karşısında uğradığı Nablus Bozgunu sırasında yaralanarak İstanbul'a döndü. 24 Ekim 1918 tarihinde Harbiye Nezareti Müsteşarlığı'na atandı. 29 Aralık 1919 tarihinde Paris Barış Konferansı'na hazırlık için kurulan komisyonda askeri müşavir oldu. 4 Ağustos 1919 tarihinde yalnızca sekiz gün için Askeri Şûra Muamelat-ı Umumiye Müdürlüğü'ne, bir ara da jandarma ve polis örgütünün iyileştirilmesi için kurulan komisyona üye olarak atandı. Bütün bunlar genellikle birkaç günlük görevlerdi. İlk kez 8 Ocak 1920 tarihinde Ankara'ya gitti ve kısa bir süre Mustafa Kemal Paşa ile çalıştı. Yeni kurulan Ali Rıza Paşa hükûmetinde harbiye nazırı olan Fevzi Paşa'nın çağrısı üzerine şubat sonlarında İstanbul'a gitti. 9 Nisan 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa'nın çağrısı üzerine tekrar Ankara'ya döndü ve İstanbul ile bütün resmî bağlarını kopardı. 23 Nisan 1920 tarihinde açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Edirne milletvekili olarak katıldı. 6 Haziran 1920 tarihinde İstanbul'daki Divan-ı Harp tarafından gıyabında idam cezasına çarptırıldı. İsmet Paşa Mustafa Kemal Paşa ile konuşurken (1920).jpg|Ankara'da Mustafa Kemal Paşa ile konuşurken, 1920 İsmet Pasa.jpg|Erkân-ı Harbiye Reisi ve Garp Cephesi Komutanı Mirliva İsmet Paşa İsmet Paşa ve Asım Bey (6 Şubat 1922).jpg|Batı Cephesi komutanı İsmet Paşa ve kurmay başkanı Asım Bey, 6 Şubat 1922 Atatürk ve İnönü.jpg|Mustafa Kemal Paşa ile çalışırken 3 Mayıs 1920 tarihinde Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Vekilliğine (Genelkurmay Başkanlığı) getirildi. 10 Kasım 1920 tarihinde milletvekilliği ve vekillik görevi saklı kalmak üzere Garp Cephesi (Batı cephesi) Kuzey Kesimi Komutanlığı'na atandı. Çerkez Ethem ayaklanmasının ve iç isyanların bastırılmasında etkin rol oynadı. Batı Cephesi Kuzey Kısım Komutanı olarak, Ocak 1921 tarihinde Birinci İnönü Muharebesi'ni kazanarak Yunan ilerlemesini durdurunca 5 senedir bulunduğu miralay rütbesinden mirliva (tümgeneral) rütbesine terfi etti ve paşa oldu. 9 Kasım 1920'de İsmet Paşa cephede olduğu ve Ankara'da sürekli bulunamadığı için İcra Vekilleri Heyeti Reisi ve Müdafaa-i Milliye Vekili Ferîk Fevzi Paşa, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Vekilliği görevine vekâleten atandı. İsmet Paşa, 4 Mayıs 1921 tarihinde Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Vekilliği görevine ek olarak Batı Cephesi Komutanlığına atandı. Daha sonra Sakarya Meydan Muharebesi sırasında TBMM tarafından Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa'nın Başkomutanlığa getirilmesi üzerine onun maiyetinde mirliva rütbesi ile Batı Cephesi Komutanlığı görevinde bulundu. Büyük Taarruz'dan sonra başarılarından dolayı ferîk (korgeneral) rütbesine terfi etti. İzmir'in geri alınmasından sonra Mustafa Kemal Paşa tarafından ateşkes görüşmelerinde bulunmak üzere görevlendirilerek Mudanya'ya gönderildi. == Siyasal hayatı == === Cumhuriyet öncesi === Millî Mücadele'nin sonunu belirleyen 3 Ekim - 11 Ekim 1922 tarihleri arasında gerçekleşen Mudanya Mütarekesi görüşmelerinde Türk tarafını temsil etti. 26 Ekim 1922 tarihinde TBMM tarafından Hariciye Vekili (Dışişleri Bakanı) seçildi. Lozan görüşmelerinde murahhas heyetin başkanlığını yaptı; yeni devletin bağımsızlığını ve egemenliğini onaylayan, Sevr Antlaşması'nı ve Mondros Mütarekesi'ni geçersiz kılan Lozan Antlaşması'nı imzaladı. Fethi Bey'in kurduğu V. İcra Vekilleri Heyeti'nde Hariciye Vekili olarak görev yaptı. 23 Ağustos 1923 tarihinde Lozan Antlaşması'nın TBMM tarafından kabul edilmesi, siyasal-diplomatik başarılarının en önemlisi oldu. === Cumhuriyet ve başbakanlık yılları === 29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyetin ilanı ile sonuçlanan süreçte, Mustafa Kemal ile yakın siyasal iş birliği içindeydi. 30 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk hükûmetini kurdu ve aynı zamanda Halk Fırkası (sonradan Cumhuriyet Halk Partisi, veya CHP) genel başkan vekilliğini üstlendi. İlk başbakanlık döneminde Cumhuriyetin ilk devrimleri yapılmaya başlandı. Öğretimin birleştirilmesi, halifeliğin kaldırılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulması (3 Mart 1924) bu dönemde gerçekleşti. İki dönem başbakanlık yaptıktan sonra, muhalefet partisi olarak kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın Çankaya'ya olan aşırı muhalefetini hükûmet üzerinden yürütmesi üzerine Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in isteğiyle 8 Kasım 1924 tarihinde başbakanlıktan istifa etti. 21 Kasım 1924 tarihinde yeni hükûmeti Fethi Bey kurdu. Fethi Bey'in doğudaki Şeyh Said İsyanı'na müdahalede geç kalması ve istifa etmesi üzerine, 3 Mart 1925 tarihinde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal tarafından yeniden hükûmeti kurmakla görevlendirildi. Ayaklanmanın bastırılmasında Başbakan olarak önemli rol oynadı. 6 Mart 1925 tarihinde Takrir-i Sükun Kanunu'nu yürürlüğe sokarak İstiklâl Mahkemeleri'nin tekrar kurulmasını gerçekleştirdi. Bu kanuna dayanarak tüm muhalefet partilerini ve muhalif gazeteleri kapattırdı. 1926 yılında ferîk-i evvel (orgeneral) rütbesine terfi etti. 1927 yılında kendi isteğiyle askerlikten emekli oldu. Bu tarihten sonra, yeni devletin oluşumunda Mustafa Kemal ile birlikte en önemli siyasal kişilik olarak belirdi. 1932'de Sovyetler Birliği ile diplomatik yakınlaşma amacıyla Moskova'ya gitmiştir. 25 Nisan - 10 Mayıs 1932 tarihleri arasında birtakım görüşmeler yapmıştır. İnönü Moskova'ya gitme amacını şu şekilde izah etmektedir; 1934 yılında Soyadı Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından İnönü soyadı verildi. 1924 yılından 1937 yılına kadar başbakanlık görevini aralıksız sürdürdü. Bu dönemde ülkedeki bütün önemli siyasal gelişmelerde; devrimlerin duyurulmasında ve uygulanmasında, iktisat politikasında Devletçilik ilkesinin kabulünde ve uygulanmasında, yeni devletin kurulmasında çok önemli rolü oldu. Ismet's visit to Moscow.jpg|İsmet Paşa Sovyetler Birliği ziyaretinde, 1932 Benito Mussolini and İsmet İnönü (1932).jpg|İsmet Paşa İtalya'yı ziyaretinde Benito Mussolini ile, 1932 Inonu Bayar Factory.jpg|Celâl Bayar ile Bakırköy Bez Fabrikası'nda, 1934 Inonu Cakmak Ataturk 29 10 1936.jpg|Başbakan İnönü, Genelkurmay Başkanı Mareşal Çakmak ve Cumhurbaşkanı Atatürk, Cumhuriyet Bayramı törenlerinde (TBMM, Ankara, 29 Ekim 1936) Nazilli Cotton Factory.jpg|Cumhurbaşkanı Atatürk ile Nazilli Basma Fabrikası'nın açılışında (9 Ekim 1937) 1936 yılında faşizmi incelemek üzere İtalya'ya gönderilen CHP Genel Sekreteri (Katib-i Umumi) Recep Peker'in dönüşünde yazdığı TBMM üzerinde bir "Faşist Konsey" kurulmasını öngören raporu onaylayıp imzalaması üzerine Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk "Başvekil hazretleri anlaşılan yorgunluktan, önüne gelen raporları okumadan imzalıyor!" dedi ve kararı reddetti. Dersim İsyanı'nın bastırılması sırasında da düşünce ayrılıkları çıkınca Eylül 1937 tarihinde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından başbakanlık ve CHP Genel Başkan Vekilliği görevlerinden alındı ve yerine Celâl Bayar atandı. Bu dönemde TBMM'de yalnızca Malatya milletvekili olarak görev yaptı. == Cumhurbaşkanlığı (1938-1950) == küçükresim|249x249pik|2 Temmuz 1939 tarihli Cumhuriyet gazetesinde İsmet İnönü ve ailesi. 10 Kasım 1938 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümü üzerine, 11 Kasım 1938 tarihinde olağanüstü toplanan TBMM tarafından oy birliğiyle cumhurbaşkanlığına seçildi. 26 Aralık 1938 tarihinde toplanan CHP I. Olağanüstü Kurultayı'nda partinin "değişmez genel başkanı" seçildi ve kendine "Millî Şef" unvanı verildi. 30 Aralık 1925 tarihli 701 sayılı yasa ve 16 Mart 1926 tarihli 3322 sayılı kararname ile 50, 100, 500 ve 1.000 liralık banknotların ön yüzlerinde cumhurbaşkanının resminin bulunması kararı alınmıştı. Buna dayanarak, para ve pulların üzerindeki Atatürk resimleri kaldırılıp yerine İsmet İnönü'nün portreleri kullanıldı. Cumhurbaşkanı seçilmesinden hemen sonra başlayan II. Dünya Savaşı döneminde, ülkeyi savaştan uzak tutmaya çalıştı. Savaş yıllarındaki ekonomik ve toplumsal sıkıntılar ise dönemin unutulmayan mirası olarak kaldı. Varlık Vergisi uygulaması hayata geçirildi. Yine bu dönemde Hasan Âli Yücel'in öncülüğündeki Köy Enstitüleri kuruldu. Bu enstitüler yıllar sonra kapatılana kadar 20.000 öğrenci köy öğretmeni olarak eğitildi. Ayrıca cumhurbaşkanlığı döneminde müziğe özel yeteneği olan küçük yaştaki çocukların bu konuda iyi bir eğitim almasını sağlamak için çıkardığı Harika Çocuklar Yasası ile İdil Biret ve Suna Kan gibi sanatçıların yetişmesinde önemli rolü olmuştur. II. Dünya Savaşı'nın hemen ardından, gerek uluslararası siyasetteki gelişmeler, gerekse ülke içindeki yeni oluşumlar rejimin genel niteliğinde önemli değişiklikleri gündeme getirdi. Savaşın galiplerinden olan Sovyetler Birliği'nin lideri Josef Stalin'in Türkiye'den Kars, Ardahan, Artvin ve Sarıkamış'ı istemesi, Türkiye'yi, savaşın diğer galipleri ABD ve Birleşik Krallık ile daha yakın ilişkilere mecbur etti. Askeri ve ekonomik destek vermeye hazır olduğunu belirten ABD, Truman Doktrini ile öngördüğü yardımın karşılığında Türkiye'de serbest seçimlere dayanan demokrasi düzeninin yerleştirilmesini istedi.Levent KALYON.(2010).Truman Doktrini Üzerine Bir Analiz.Güvenlik Stratejileri Dergisi 1945 yılında kurulan Millî Kalkınma Partisi'nden sonra 1946 yılında kurulan Demokrat Parti (DP) ile çetin bir seçim yarışına girdi. 1946 yılında yapılan ilk çok partili seçimde "açık oy, gizli tasnif" metodu kullanıldı ve CHP bu seçimlerde iktidarını devam ettirdi. Ancak seçimlerde kullanılan sistem yüzünden seçimlerin bir şekilde şaibeli olduğu iddia edilmektedir. İnönü'nün cumhurbaşkanlığında CHP'nin tek başına iktidarda bulunduğu 1938-1950 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yıllık %1.8 oranında büyüdü. Bununla birlikte Türkiye'nin GSMH'si dünya toplamının binde 6.52'sinden binde 6.43'üne düştü. == Ana muhalefet partisi liderliği (1950-1960) == İlk defa gizli oy açık sayım ile gerçekleşen 14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde CHP %40, DP ise %52 oy aldı. DP 416 Milletvekili çıkarırken CHP ise 69 Milletvekili çıkarmıştır. Bunun üzerine CHP iktidarı sorunsuz bir şekilde DP'ye bırakırken, İsmet İnönü de TBMM'de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Bayar 1. turda 387 oyla cumhurbaşkanlığına seçilmesi sonucu Cumhurbaşkanlığından ayrıldı ve ana muhalefet partisi genel başkanı olarak siyasal yaşamını sürdürdü. On yıllık muhalefet döneminde, 1954 seçimlerinde oy oranının ve kazanılan Milletvekili sayısının düşmesine karşın partisinin başında kaldı ve iktidarın siyasal baskılarına rağmen, CHP'nin yeniden güçlenmesine katkıda bulundu. === 1957 Seçimleri === 1958 yılında gerçekleşmesi gereken seçimler Demokrat Parti’nin isteğiyle bir yıl öne, 27 Ekim 1957’ye alındı. Seçim kampanyası sırasında muhalefet partileri Cumhuriyet Halk Partisi, Hürriyet Partisi ve Cumhuriyetçi Millet Partisi seçim ittifakı için görüşmelere başlamıştı. Fakat planlanan ittifak Bölükbaşı'nın hapse girmesi ve seçim kanununda yapılan değişiklikle siyasi partilerin ittifak kurmasını yasaklanması nedeniyle gerçekleşmedi. Oy verme işlemi sürerken devlet radyosundan DP’nin kazandığı ilan edilirken sandık hilesi iddiaları günlerce bitmedi. Birçok yerde oyların tekrar sayılmasıyla tamamlanan seçim sonunda, bir önceki seçimlere göre oy oranı %10 gerileyen Demokrat Parti 424 sandalye kazanarak yeniden iktidar oldu. Cumhuriyet Halk Partisi ise 178 sandalye kazandı. === 27 Mayıs Darbesi === Ana madde: 27 Mayıs Darbesi 1960'lara gelindiğinde CHP ile DP arasındaki tartışmalar daha da arttı. Ayrıca İnönü başta olmak üzere CHP'nin ileri gelen üyelerine saldırılar düzenlendi. CHP'yi destekleyen gazeteler art arda kapatıldı, muhalif gazeteciler tutuklandı. Bunun üzerine Nisan 1960 tarihinde DP, basını soruşturmak amacıyla Tahkikat Komisyonu kurulmasını öneren kanun teklif etti. Bu kanunda komisyona gazete kapatma ve gazeteci tutuklama yetkisi tanınması öneriliyordu, bu yüzden CHP'li vekiller sert bir biçimde bu yasaya karşı çıktı. Görüşmeler süresince CHP'li vekillere bazı kısıtlamalar getirildi. İnönü'nün kendisine ise 12 oturuma katılım yasağı verildi. İnönü de DP'nin bu tavrı karşısında meclisteki tarihi konuşmasını yapmıştır: (27 Mayıs 1960 tarihinde sonra "sizi ben bile kurtaramam" olarak atıf yapılan ama eksik aktarılmasından ve eklenen 'bile' vurgusundan dolayı bağlamından farklı algılanan sözü bu oturumda söylendi.) İnönü, 27 Mayıs sabahı, Ankara'da pembe köşk'te “İhtilal oldu” haberiyle uyandırıldı. 28 Mayıs sabahı Orgeneral Cemal Gürsel, telefonla İnönü'yü aradı Aralarında şu diyalog geçti: : Cemal Gürsel: Sayın Paşam. : İsmet İnönü: Buyurun Paşa hazretleri. : Cemal Gürsel: Size karşı kusurluyuz Paşam. Hareketimizi size önceden haber vermedik. Fakat haber verseydik, bizi bundan caydırmak isteyeceğinizi biliyorduk. Yapacak başka bir şeyimiz kalmamıştı. Bizi affetmenizi rica ediyoruz. Emirleriniz bizim için daima peygamber buyruğudur Sayın Paşam. : İsmet İnönü: Millet ve memleket için hayırlı bir iş yaptınız. Büyük bir iş yaptınız. Asıl ben, muvaffakiyetiniz için sizin emrinizdeyim Paşa hazretleri.Şevket Süreyya Aydemir. İkinci Adam, 3. cilt, s. 458. 14 Ekim 1960'ta başlayan “Yassıada Yargılamaları” 15 Eylül 1961'de sona erdi. 15 Eylül’de Yassıada’da Yüksek Adalet Divanı idam kararlarını verdi. Komitede karar 9’a karşı 13 oy ile, oy birliği ile verilen idam cezalarının infazı lehine çıktı. 16 Eylül sabahı Polatkan ve Zorlu idam edildiler. Adnan Menderes’in eşi Berrin Menderes ve oğlu Aydın, CHP lideri İnönü’nün kapısını çalarak yardım istediler. İnönü, idamların engellenmesi için üç kere başbakanlık binasına gitmişti fakat sonuç alamamıştı. İnönü, Berrin Menderes'e “Çıldırmış vaziyetteler. Söz dinlemiyorlar. Her şeyi yapmaya çalıştım” dedi. 17 Eylül öğle vakti Adnan Menderes idam edildi.küçükresim|Başbakan İnönü (1964)|sol == Siyasetteki son yılları (1961-1972) == === Üçüncü Başbakanlığı (1961-1965) ve Ana Muhalefet Liderliği (1965-1972) === DP, 1960 yılında 27 Mayıs Darbesiyle iktidardan uzaklaştırıp yeni anayasa kabul edildikten sonra, 15 Ekim 1961 genel seçimlerinden CHP tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağlayamasa da, birinci parti olarak çıkınca, 24 yıl sonra yeniden başbakan olarak hükûmeti kurmakla görevlendirildi. Bu dönemde CHP-AP, CHP-YTP-CKMP ve CHP-Bağımsızlar koalisyon hükûmetlerine başkanlık etti. Yeni kurulan siyasal sistemin sağlıklı biçimde işlemesi için çaba gösterdi. 27 Mayıs Darbesi'nin doğurduğu sorunlarla da uğraşarak 22 Şubat 1962 ayaklanması ve 20 Mayıs 1963 ayaklanması girişimlerinin önlenmesi çabalarında cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'e, Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay ile birlikte yardımcı oldu. 1964 Kıbrıs olayları sırasında ABD'nin Türkiye'nin adaya müdahalesini engellemesi üzerine dış politikada çok yönlü arayışlara girdi. 21 Şubat 1964 tarihinde İsmet İnönü'ye Ankara'da suikast girişiminde bulunuldu. Suikastçı olay yerinde yakalandı ve İsmet İnönü bu olaydan yara almadan kurtuldu. İlk Devlet Araştırma Kütüphanesi ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu'nun kurulması, planlı ekonomiye geçiş, 5 yıllık kalkınma planları, sendikalar, grev ve toplu sözleşme yasalarının çıkarılması, Ankara Anlaşması ve takip eden sene Ortak Pazar üyeliği, Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler kurulması, Millî İstihbarat Teşkilatı yasası ve düzenlemesi, Millî Güvenlik Kurulu'nun başlangıç ve geliştirilmesi, Türk Ordusu'nun modernizasyonu; İran ve Pakistan ile birlikte bölgesel kalkınma organizasyonunun kurulması, Avrupa ve Orta Asya memleketlerini bağlayan mikrodalga radyo iletişim ağı kurulması, Devlet İstatistik Enstitüsü ile Turizm Bakanlığı'nın kurulması, Güneydoğu Anadolu'nun kalkınma ve geliştirilmesi planları, Basın Yayın Yüksek Okulu'nun ilk kuruluşu başbakanlık yaptığı dönemde gerçekleştirildi. İnönü hükûmeti mecliste yapılan bütçe oylamasında ret oylarının kabul oylarından fazla çıkması üzerine istifa etti ve 20 Şubat 1965 tarihinde yerini Suat Hayri Ürgüplü hükûmetine bıraktı. 10 Ekim 1965 seçimlerinde partisinin seçimi kaybetmesi üzerine, parti içi görüş ayrılıkları derinleşti. İnönü'nün desteklediği "ortanın solu" politikasının CHP tarafından benimsenmesine rağmen parti 1969 yılında yapılan genel seçimleri de kaybetti. === CHP'den ayrılması ve Cumhuriyet Senatosu (1973) === Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 12 Mart 1971 tarihindeki müdahalesinden sonra, CHP'nin tutumu konusunda parti içinde önemli görüş ayrılıkları belirdi ve CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit ile anlaşmazlığa düştü. Ecevit'e göre, müdahalenin amacı, CHP içinde egemen olan "ortanın solu" politikasına son vermek ve partinin iktidar olmasını önlemekti. İnönü ise müdahaleyi onaylamıyordu ve müdahaleden 2 gün sonra CHP grubunda çok sert bir konuşma yaptı; ancak yine de ortamın yumuşaması için yeni kabineye bakan vermeyi kabul etti. Yeni kurulacak hükûmete partinin üye verip vermeyeceği konusunda beliren anlaşmazlık sonucunda Ecevit istifa etti. Ecevit ile yoğun bir mücadeleye girdi. İnönü Haziran 1972'deki olağan kurultay öncesinde 5 Mayıs 1972'de V. Olağanüstü Kurultay’ı toplama kararı aldı. CHP Resmi İnternet Sitesi Mayıs 1972 tarihinde toplanan V. Olağanüstü Kurultay'da, İnönü açılış konuşmasında açık konuşarak Ya ben ya Bülent dedi ve kararı partiye bıraktı. 7 Mayıs günü yapılan oylama sonucunda Ecevit'in parti meclisi listesi 709 oyla güvenoyu aldı. İnönü 507 oyda kalmıştı. 33 yıldır Genel Başkan olarak CHP'yi yöneten İsmet İnönü 8 Mayıs 1972'de genel başkanlıktan istifa etti. 14 Mayıs 1972 günü yapılan genel başkanlık seçimi özel kurultayında 51 il başkanının adayı ve tek aday olan Bülent Ecevit 913 delegeden 828'inin oyuyla Atatürk ve İnönü'den sonra CHP'nin 3. Genel Başkanı seçildi.CHP ve Kurultaylar tarihi...................... (1951-1979) Belgenet.net Türk siyasal yaşamında parti içi mücadele sonucunda değişen ilk genel başkan oldu. 5 Kasım 1972 tarihinde de İsmet İnönü, 49 yıldır üyesi olduğu, 33 yılını genel başkan olarak geçirdiği Cumhuriyet Halk Partisi'nden istifa etti. 14 Kasım 1972 tarihinde de milletvekilliğinden istifa etti. Başvurusu üzerine Eski Cumhurbaşkanı sıfatıyla tabii senatör olarak Cumhuriyet Senatosu'nda görev aldı. == Ölümü ve cenaze töreni == 250px|küçükresim|İsmet İnönü'nün Sembolik Lahdi, Anıtkabir. 17 Aralık 1973 Pazartesi günü uyandığında kendisini iyi hissetmediğini söyleyen İnönü için Pembe Köşk’e Prof. Dr. Zafer Paykoç çağrılmıştır. İncelemeler sonucunda ağır bir enfarktüs geçirdiği anlaşılan İnönü’nün hastaneye kaldırılmasına eşi Mevhibe İnönü karşı çıkmış, doktorlar da evde tedavi olmasını kabul etmişlerdir. Sonrasında İnönü’nün nefes darlığı ve aşırı yorgunluğu nedeniyle Köşk'e oksijen çadırı getirilmiştir. Daha sonra ise Prof. Dr. Paykoç’un isteği üzerine kalp hastalıkları uzmanlarından Prof. Dr. Bekir Berkol, Sabahat Kaymakçalan, Cavit Sökmen, Turhan Akyol ve Türkan Gürel konsültasyonda bulunmak üzere Pembe Köşk'e gelmişlerdir. 17 Aralık’ta geçirdiği rahatsızlıktan sonra dokuz gün boyunca hayatta kalma mücadelesi veren İnönü son nefesini 25 Aralık 1973’te vermiştir. Vefat haberinin duyulması üzerine Bakanlar Kurulu da toplanarak cenaze töreninin bitimine kadar ülkede millî yas ilan etmiştir. Ayrıca Hükûmet 26 Aralık 1973’te Anıtkabir'de yaptığı inceleme sonucu İsmet İnönü’nün Anıtkabir'e defnedilmesini kararlaştırmıştır. Bu konuda Bakanlar Kurulu 27 Aralık 1973 gün ve 7/7669 sayılı bir kararname çıkarmıştır. İnönü 28 Aralık 1973’te Anıtkabir’deki İsmet İnönü Mezar Odası'na devlet töreni ile defnedilmiştir. 12 Eylül 1980 Darbesi'nden sonra Kenan Evren tarafından Anıtkabir'deki on iki mezarın başka yere naklettirilmesine karar verilirken İnönü'nün kabri bir istisna olarak Anıtkabir'de bırakılmıştır. 6 Kasım 1981'de kabul edilip 10 Kasım 1981'de Resmî Gazete'de yayımlanan 2549 sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında Kanun'la, Atatürk için tesis edilen Anıtkabir'de Atatürk ve İsmet İnönü'nün kabrinin muhafaza edileceği ve Anıtkabir alanı içine başka hiçbir kimsenin defnedilmeyeceği belirtilmiştir. İsmet İnönü’nün lahdi, 1993 yılında başlayan bir çalışmayla yeniden düzenlenmiş, Ocak 1997’de bugünkü hâlini almıştır. === Anıtkabir İsmet İnönü Sergi Salonu ve Mezar Odası === İsmet İnönü’nün mezar odası ve sergi salonuna, batı kolonlarının dış duvarından açılan kapıdan girilir. Kısa koridorun solunda, 1. kata çıkış merdivenleri ile kabul salonuna ulaşılır. Salon, derinlemesine dikdörtgen olup duvar ve tavanlar fibre betondur. Tavandaki masif meşe kafes duvarlara doğru eğimlidir. Zemin Anadolu ve Kapadokya renkli graniti ile kaplıdır. Bu bölümde ziyaretçilerin oturması için düşünülmüş meşe iskeletli deri koltuklar ve İnönü ailesinin ziyaretleri sırasında yazdıkları özel defterin konulduğu masif meşe kürsü bulunmaktadır. Kabul salonunun solunda sergi salonu sağında mezar odası yer almaktadır. Sergi salonu da kabul salonuna benzer şekilde dizayn edilmiştir. Yalnız bu bölümde duvarlarda, İsmet İnönü’nün hayatına ilişkin fotoğraflar ile sergileme amaçlı vitrinler bulunmaktadır. Aynı salonun ilerisinde İsmet İnönü’nün hayatını ve yaptıklarını konu alan belgeselin izlendiği sinevizyon bölümü yer almaktadır. Mezar odasına ahşap bir kapı ardından bronz bir kapı ile girilir. Mezar odası kare planlı olup, kesik piramidal tavanla örtülüdür. Batı duvarında kırmızı,mavi, beyaz ve sarı renkli camlardan geometrik desenli vitral pencere ve kıble yönünde bir mihrabiye bulunmaktadır. Mihrabiye’nin kavsanası ve tavan, altın renkli mozaikle kaplanmıştır. Güney duvarında ve girişin iki yanında dikdörtgen sağır nişler içinde altın yaldızla yazılmış İsmet İnönü’nün veciz sözleri yer almaktadır. Beyaz renkli granit kaplı zemin üzerinde beyaz granit kaplama sanduka kıbleye dönük vaziyette yerleştirilmiştir. İsmet İnönü’nün naaşı bu sandukanın altındaki toprakla kaplı olan bölmeye İslami şartlara uygun olarak defnedilmiştir. == Hakkında yazılan kitaplar == * Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam (1966-68) * Şerafettin Turan, İsmet İnönü Yaşamı, Dönemi ve Kişiliği (2003) == Notlar == 1967 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiştir. == Galeri == Dosya:İsmet İnönü'nün mezarı, Anıtkabir, 2022 Mart-sol.jpg|Lahtin sağından bakış. Dosya:İsmet İnönü'nün mezarı, Anıtkabir, 2022 Mart-sağ.jpg|Lahtin solundan bakış. == Kaynakça == == Dış bağlantılar == * Biyografisi (İsmet İnönü Vakfı) * * Kategori:1884 doğumlular Kategori:İzmir doğumlu siyasetçiler Kategori:1973 yılında ölenler İsmet Kategori:Türkiye başbakanları Kategori:Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn'da öğrenim görenler Kategori:Kurtuluş Savaşı'ndaki Türk askerler Kategori:Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanları Kategori:I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı askerleri Kategori:TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonu Kategori:Kırmızı-yeşil şeritli İstiklâl Madalyası sahipleri Kategori:Mecidiye Nişanı sahipleri Kategori:Demir Haç sahipleri Kategori:Türkiye'deki ana muhalefet partisi genel başkanları Kategori:TBMM 1. dönem Edirne milletvekilleri Kategori:TBMM 2. dönem Malatya milletvekilleri Kategori:TBMM 3. dönem Malatya milletvekilleri Kategori:TBMM 4. dönem Malatya milletvekilleri Kategori:TBMM 5. dönem Malatya milletvekilleri Kategori:TBMM 6. dönem Ankara milletvekilleri Kategori:TBMM 7. dönem Ankara milletvekilleri Kategori:TBMM 8. dönem Ankara milletvekilleri Kategori:TBMM 9. dönem Malatya milletvekilleri Kategori:TBMM 10. dönem Malatya milletvekilleri Kategori:TBMM 11. dönem Malatya milletvekilleri Kategori:TBMM 12. dönem Malatya milletvekilleri Kategori:TBMM 13. dönem Malatya milletvekilleri Kategori:TBMM 14. dönem Malatya milletvekilleri Kategori:TBMM 1961 Kurucu Meclis CHP temsilcisi Kategori:Dersim İsyanı'nda kişiler Kategori:II. Dünya Savaşı siyasi liderleri Kategori:Mekteb-i Erkân-ı Harbiye'de öğrenim görenler Kategori:Türk Müslümanlar Kategori:Osmanlı karacı subayları Kategori:Ankara'da ölenler Kategori:Anıtkabir Kategori:Ankara'da defnedilenler Kategori:TBMM Cumhuriyet Senatosu Tabii senatörleri Kategori:İttihat ve Terakki üyeleri Kategori:Topçu subaylar Kategori:Türk milliyetçileri
1,012
küçükresim|Bir film seti Sinema veya Sinema sanatı, kamera aracılığı ile elde edilmiş görüntülerin bir ışık aracılığı ile beyaz renkte bir perdeye yansıtılarak film adı verilen sesli veya sessiz hareketli videolar elde edilmesi işidir. Üretilen bu filmler, sinema salonu adı verilen özel binalarda gösterilmektedir. Sinema sanatı genel olarak diyalog, kurgu, sahnenin düzeni, ışık, ses ve dekor gibi şeyleri yapılan filme uygun olarak kullanımı olarak bilinmektedir. Bu işlemlerin tamamına ise sinema endüstrisi adı verilmektedir.Berber, Fatma. "İran'da Sinema Endüstrisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi." İstanbul: Ortadoğu Araştırma (2011). İtalyan asıllı Fransız film kuramcısı Ricciotto Canudo sinemayı, "yedinci sanat" olarak tanımlamış ve günümüzde de bu şekilde kabul edilmektedir.L'Intransigeant, 1 Nisan 1922Canudo, Quaderni del Novecento Francese, Rome, Bulzoni, 1976 == Kaynakça == Kategori:Sinema Kategori:Türlerine göre yapılar